16 yıl boyunca Almanya’yı yöneten eski başbakan Angela Merkel, çocukluğundan siyasi kariyerine hayatını anlattığı bir anı kitabı çıkardı. Merkel, aşırı sağcı ve popülist erkek siyasi liderlerin dünyasında olgunluğu ve istikrarı temsil ediyordu. O yüzden “Mutte”nin (Anne) çağdaşı devlet adamları ile kapalı kapılar ardında ne konuştuğu, başbakanlığı döneminin kritik kararlarını nasıl aldığı konularında yazacakları merak ediliyordu. Sonunda yazdı… Ama sonuç kimilerine göre hayal kırıklığıydı.
Why the Germans Do It Better: Notes from a Grown-Up Country kitabının yazarı John Kampfner, Foreign Policy için kaleme aldığı makalesinde, Merkel’i ‘aşırı ihtiyatlı’ bir kitap kaleme almaya yönlendirmiş olabilecek nedenleri derledi.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“Angela Merkel dört dönem görev yaptıktan sonra Aralık 2021’de istifa ettiğinde, pek çok Alman onun yokluğunda nasıl ayakta kalabileceklerini merak ediyordu. Bütün bir nesil, doğudan gelen bu çekingen kadını şansölyeleri olarak tanıyarak büyümüştü. Kendisi onlara, kanıksadıkları bir şey olan refahı ve vazgeçilmez olarak gördükleri istikrarı getirmişti.
Haftalar sonra, Olaf Scholz ve üç partili koalisyonu hâlâ ayaklarının üzerinde durmaya çalışırken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna’yı işgal etti. Seçmenlerin ülkeleri ve dünya hakkında yaptıkları tüm varsayımlar yerle bir oldu. Kısa bir süre sonra Merkel’in itibarı da aynı şekilde yıkıldı.
700 sayfada şaşırtıcı ne var?
Emekliliğinin üzerinden üç yıl geçmesine rağmen sicili hakkında neredeyse hiçbir şey söylemeyen Merkel nihayet sözünü söyledi. Çok beklenen ve yoğun bir şekilde pazarlanan “ Özgürlük” başlıklı otobiyografisi Kasım ayında düzinelerce dilde aynı anda raflarda yerini aldı, ama çok az şey açığa kavuştu. Kitap tam bir hayal kırıklığı yarattı.
Çeşitli ülkelerden ünlü röportajcılara Merkel ile konuşmaları için 30 dakikalık televizyon ve radyo süreleri verildi. Seçili gazetelere kitaptan alıntılar verildi. Ancak ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, elde edebildikleri en iyi şey ABD Başkanı seçilen Donald Trump hakkında tahmin edilebilir düşünceler ve diğer birkaç bilgi kırıntısı oldu. Kitabın kendisine gelince, Merkel’in hatırladığı bazı bölümler hâlihazırda kamuya açık olanlardan daha uysal.
Bu 700 sayfalık anı kitabı, çok az şey içermesine rağmen tarihçiler ve siyaset bilimciler için bazı bilgiler sunuyor. Bu kitap genel okuyucu için tamamen anlamsız değil. Merkel’in en tepede geçirdiği 16 yıl boyunca yaşanan önemli küresel olayların çoğuna içeriden bir rehber niteliği taşıyor ve bazen de muhatapları hakkında eğlenceli anekdotlarla süsleniyor.
En gergin müzakereler çağdaş bir üslupla anlatılıyor: Merkel, Avrupa Birliği’nin ve Almanya’nın Euro’yu çevreleyen mali kurallarını gevşetmeyi reddetmesini, Yunanların şaşkınlığını ve Ukrayna’ya NATO üyeliğini erken ve derhal vermeyi reddetmesini, Amerikalıların hayal kırıklığını anlatıyor.
Ancak Merkel bu ve benzeri durumlarda eylemleri için sadece yüzeysel açıklamalar yapıyor; ortak para biriminin çökmesinden ve Rusya’nın (sürekli tekrarladığı gibi nükleer bir güç) şiddetle karşılık vermesinden korktuğunu söylemekle yetiniyor.
Putin’in köpeği okuyucuyu tatmin eder mi?
Putin ile olan ilişkisi uzun zamandır en karmaşık ilişki olarak görülüyor. Why the Germans Do It Better adlı kitabımda da yazdığım gibi, Putin’in zihniyetini diğer tüm dünya liderlerinden daha iyi anladığına inanıyordu. Bunun nedeni sadece dil değil (hem Putin’in Almancası hem de Merkel’in Rusçası akıcıydı), aynı zamanda ortak komünist yetiştirilme tarzıydı.
Kremlin liderinin Radeberger birasına düşkün olduğunu ve “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” dercesine muhataplarını bekletmeyi sevdiğini söylemesi dışında özel bir ilgi uyandıracak başka bir şey söylemedi. Ocak 2007’de Putin’in, Merkel’in köpek fobisini bilmesine rağmen, bir toplantı sırasında labradoru Koni’yi odaya getirmesiyle ilgili meşhur olay birçok kez anlatıldı ve aslında Merkel’in anlatımında daha az ayrıntıya yer verildi.
Merkel’in Putin’i patolojik bir yalancı olarak tanımladığı ve onun şikâyet takıntısının yanı sıra demokrasi ve hukukun üstünlüğünü küçümsediği konusunda hiçbir zaman yanılsamaya kapılmadığını söylediği göz önünde bulundurulduğunda, karşılıklı ekonomik bağımlılığın (iki Kuzey Akım doğalgaz boru hattı en korkunç örnektir) Putin’in daha iyi davranmasını sağlayacağı inancına neden sarıldı?
Merkel yeni kitabında şöyle diyor: “Putin’in ve onunla birlikte Rusya’nın, başlangıçta Batı’ya açık bir pozisyondan bize karşı yabancılaşmaya dönüştüğü ve tutumunu tamamen sertleştirdiği bir dönem olan yirmi yıllık karşılıklı karşılaşmalar geride kaldı.” “Geriye dönüp baktığımda, her şeye rağmen görev süremin sonuna kadar Rusya ile temasımızı korumaya özen göstermekte haklı olduğuma hâlâ inanıyorum.”
Merkel, Putin’le uzlaşmasının ve işbirliği arayışının neden savunulabilir bir politika olduğu sorusuna sadece üstünkörü bir yanıt veriyor; başka bir şey yapmanın Putin’i daha da öfkelendireceğini öne sürüyor. Artı, bu Alman iş dünyası için iyiydi; artı, ucuz enerji sağlıyordu ve kabinesindeki hiç kimse başka bir yaklaşımı savunmuyordu. Ülkesinin en can sıkıcı sorusu haline gelen bir soruyu daha fazla düşünmek zorunda kaldığı onca zamandan sonra analizin kapsamı bu kadar mı?
Kritik ekonomik konularda lafı dolandırıyor
Ekonomi cephesinde aldığı ya da almadığı büyük kararları tartışmaya açma konusundaki isteksizliği de en az onun kadar korkunç. Almanya’nın içler acısı dijital sicili, sanayisinin çoğunu çeşitlendirmeyi ve modernleştirmeyi reddetmesi, otomotiv sektörünün başarısızlıkları ve Çin ile ticarete aşırı bağımlılığı, lafı dolandırmaktan öteye gitmiyor.
Belki de çok sert davranıyorum. Öyle olsa bile bunun nedeni Merkel’i her zaman bir örnek olarak göstermiş olmamdır. İtibarı kahramanlıktan sıfıra indiğinde bile onun rasyonalist, müzakereci siyaset tarzının dünya genelinde sunulan diğerlerinden daha iyi olduğunu düşündüm.
Hâlâ da öyle düşünüyorum. Gerçekten de anlatı okuyucuyu neredeyse haftalık olarak bir küresel krizden diğerine sürüklerken, Merkel’in neyle karşı karşıya olduğunu ve diğer liderlerin çoğunun onun sakinliğine nasıl güvendiğini daha iyi anlıyorsunuz.
Merkel’in itiraf ettiği üzere, başbakanlığının en zorlu sorunu 2015 yılındaki mülteci akını oldu. Merkel, anılarında bunun ulusal özgüvenin genel bir ifadesi olarak yorumlanmaması gerektiğini yazıyor.
Gerçek başarısını savunmakta gönülsüz
Almanya gerçekten de Merkel’in dediği gibi mülteci sorunuyla başa çıkmayı başardı. Kıskanılacak düzeyde merhametli bir organizasyonla mültecileri asilime etti. Mültecileri asimile etme konusundaki sicilinin yanı sıra istihdam edilen ya da eğitim görenlerin oranı medyanın iddia ettiğinden çok daha iyi. Her halükârda, kendisinin de belirttiği gibi, başka ne yapabilirdi ki? Almanya’nın açık sınırlarını kapatacak yasal bir konumu yoktu; ne de açıklanması gerekmeyen nedenlerden ötürü kamplar inşa edebilirdi.
Hem aşırı sağın yükselişi hem daha yoksul ülkelerden daha zengin ülkelere nüfus akışı devam edecek. Bunlar tarihin bu dönemine indirgenemez. Bana göre, 2015 Merkel’in en iyi dönemiydi.
Muhtemelen daha ilginç bir başka açıklama ise Merkel’in anlatıyı şekillendirmek için seçtiği yaklaşımın bu olduğudur. Merhum İngiliz Kraliçesi’nin “asla şikâyet etme, asla açıklama yapma” sözünü alıntılıyor.
Belki de bunun psikoloji ve erken dönem siyasi yaşamıyla daha fazla ilgisi vardır. Komünist Doğu Almanya’dan gelen genç ve mütevazı bir kadın bilim insanının, selefi Helmut Kohl ve etrafındaki fiziksel olarak otoriter erkeklerin şaşkınlığına rağmen en üst düzey göreve gelme manevraları, anılarının en açıklayıcı olduğu noktadır. Oraya ulaştığında, düşük seviyeli de olsa sürekli küçümsemeye katlanmak zorunda kaldı. Belki de baştan beri benimsemesi gerektiğini hissettiği itidalden sıyrılamadı.
Obama ile görüşme neden önemli?
Merkel’in anıları ve Merkel’in sicili, Trump yönetiminin yenilenmesi ve ikinci ve daha tehlikeli popülizm dalgasının ortaya çıkmasıyla birlikte daha da keskin bir hal aldı.
Aralık 2015’te Beyaz Saray’dan ayrılmaya hazırlanan dönemin ABD Başkanı Barack Obama kısa bir veda turuna çıktı. Berlin’de bir akşam yemeğinde Merkel ona görevi bırakmayı çok düşündüğünü söyledi. Yakın danışmanlarının bana söylediğine göre (ve daha sonra bunu birkaç kez yazdım) kalması için ona yalvarmış. Trump göreve gelmeye hazırlanırken, Brexit hareketi hız kazanırken ve Fransa’da Marine Le Pen ufukta görünürken Avrupa’nın odada bir yetişkine ihtiyacı vardı.
Obama gerçekte ne söylemiş olursa olsun, Merkel devam etmesi gerektiği sonucuna vardı. 2016-2021 yılları arasındaki bu son görev dönemi onun felaketi olacaktı. Kuzey Akım boru hattında ısrarın sürmesi, Putin’le iletişimin devam etmesi, Çin’le ticari bağımlılığın sürmesi ve NATO savunma harcamaları hedeflerinin tutturulamaması, şimdi geriye dönük olarak çokça kınanan bu dönemdir.
Bir önceki seçim sırasında görevden ayrılmış olsaydı, tarihteki yeri tamamen farklı olacaktı. Yazmayı seçtiği herhangi bir kitap da öyle olabilirdi.”
Bu yazı ilk kez 27 Aralık 2024’te yayımlanmıştır.
https://foreignpolicy.com/2024/12/03/merkel-memoir-biography-review-freedom/