Suriye’de izlediği politika, Rusya’nın en büyük hayalinin gerçekleşmesini sağladı: Rusya artık bir Akdeniz ülkesi. 2011 sonrası, Suriye bölgesel ve küresel aktörlerin bir mücadele ve rekabet alanı haline geldi. Rusya ise izlediği Suriye siyasetiyle hem uluslararası politik dengelerde gücünü perçinledi hem de ilgili tüm taraflarla ilişkilerini kendi çıkarları doğrultusunda yönetmeyi başardı. Yönettiği ilişkilere, her türlü Kürt örgütlenmesi de dâhil.
Rusya, Suriye Savaşı’nda ve terörle mücadelesinde Esad rejimini ilk günden bu yana destekledi, destekliyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini sürekli vurgulayan Moskova, rejimin terörist olarak nitelendirdiği Özgür Suriye Ordusu ya da yeni adıyla Suriye Milli Ordusu’na karşı tavır alırken, Türkiye’nin terörist olarak nitelendirdiği ayrılıkçı PYD-YPG ile ilişkisini devam ettirmekten de geri durmadı.
Moskova’nın bu tutumunu anlayabilmek için, mevcut jeo-politik düzlemin ve Rusya’nın genel olarak Kürt politikasının analizinin yapılması gerekiyor. Moskova’nın farklı Kürt gruplarıyla ilişkisini tarihsel planda irdelemek bugünkü dinamikleri daha iyi anlamamızı sağlayabilir.
Moskova tarihsel olarak hem Rusya ve post-Sovyet bölgesinde yaşayan Kürt diasporasıyla hem de Ortadoğu’daki Kürtlerle farklı ilişki biçimleri geliştirdi.
Ortadoğu’daki Kürtlerin muhafazakâr elitleri, aşiretleri ve politikacılarıyla işbirliği yaparken Soğuk Savaş’ın sonuna doğru ortaya çıkan PKK ve bu örgütün İran ve Irak ve Suriye kollarıyla da ilişki tesis etti.
Kremlin, Ortadoğu’daki Kürtlerle Rusya’daki Kürtlerin ortak kesişim noktasında bulunan Ezidi Kürtlerle ilişkilerine de ayrıca önem veriyor. Zira, kendi ülkesinde de resmi rakamlara göre 30 bine yaklaşan Ezidi barındırıyor.
Rusya’nın Kürt politikasının tarihsel arka planı
Rusya’nın Orta Doğu ve Kafkaslarda uyguladığı Kürt politikasının kökenlerinin 19. yüzyılın başlarından itibaren şekillendiği görülebilir. Zira Rusların Kürtlerle tanışması, 1801 yılında Çarlık Rusyası’nın Gürcistan’ı kendi egemenliğine katmasına dayanıyor.1
Moskova tarihsel olarak hem Rusya ve post-Sovyet bölgesinde yaşayan Kürt diasporasıyla hem de Ortadoğu’daki Kürtlerle farklı ilişki biçimleri geliştirdi.
Ortadoğu’daki Kürtlerin muhafazakâr elitleri, aşiretleri ve politikacılarıyla işbirliği yaparken Soğuk Savaş’ın sonuna doğru ortaya çıkan PKK ve bu örgütün İran ve Irak ve Suriye kollarıyla da ilişki tesis etti.
General İvan Paskeviç’in Rus Çarı I. Alexander’a (1801-1825) yazdığı mektuplarda ve daha sonra I. Nikolay’ın (1825-1855) önerdiği askeri stratejilerde Erivan ve Anadolu’nun işgal planında Kürtlerle işbirliği yapılma imkânlarına değinildiğini görmek mümkün.2
1828 yılında Ruslar, Türkmençay Antlaşması ile Güney Kafkasya’da Karabağ, Nahcivan, Erivan gibi kentleri İran’dan alınca bu topraklardaki Müslüman Kürt ve Ezidiler de artık Rusların kontrolüne girmiş oldu. Ruslar da yavaş yavaş egemenlikleri altına aldıkları Kürtlere yönelik politikalar oluşturmaya başladılar. 1855 tarihli Kürt Aşiretlerin Yönetimi İçin Kurallar Projesi de bunun kanıtlarından biri.
St. Petersburg Üniversitesi’nde Kürtlerle ilgili ilk doktora tezinin (“İran Kürtlerinin Ataları Kuzey Keldaniler”) yazımı da yine 1855’e denk geliyor. Daha sonra Rusya’nın İran Sefiri de olan Lerkh Petr İvanovich görevi süresince Rus bölgelerindeki İran Kürtleri hakkında da önemli araştırmalar yapmıştı.3
1854-56 yıllarında Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki Kırım Savaşı sırasında esir alınan 100’e yakın Kürt askerden Kürtçe öğrenilerek Rusça-Kürtçe sözlüğü hazırlandı.
Kürtlerin dili ve kültürü hakkında, şarkiyatçılık alanında temel metinler olarak değerlendirilen pek çok çalışmanın sahibi yine bir Rus diplomat Aleksand Jaba idi.4
Rusya’nın Kürt politikasının şekillenmesi ve uygulamaya koyulması, 20. yüzyılda Sovyetler Birliği’nde de devam etti. Sovyet Rusya’sı, 1923 yılında Sovyet Sosyalist Azerbaycan Cumhuriyeti içinde Kızıl Kürdistan Kültürel Özerk Bölgesi’ni kurdu.
Moskova, İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1946 yılında İran sınırları içinde Mahabat Cumhuriyeti’nin kurulması için de çalıştı. Fakat Sovyetler Birliği İngiltere ile anlaşınca İran’dan çıkıldı ve Güney Azerbaycan ve Mahabat Cumhuriyeti’nin kurulmasından vazgeçildi.
Sovyetler Birliği’nin Orta Doğu’da Kürt politikasını şekillendirdiği ülkelerden biri de Irak’tı. 1947’te Sovyetlere sığınan ve daha sonra 1956’da Irak’a dönen Mustafa (Melle) Barzani yeni bir Kürt harekâtı başlattı. Mustafa Barzani, yanına alabildiği aşiretlerle 1961-1975 yıllarında Bağdat’a karşı birçok ayaklanma organize etti.
Moskova’nın Kürt hareketi üzerinde bu kadar etkili olması, Irak’ı 9 Nisan 1972’de Sovyetler Birliği ile Dostluk Anlaşması yapmaya itti. Rusya, Irak BAAS’ı ve Irak Komünist Partisi’ni iş birliği anlaşması yapmaya zorladı. Bu tarihten sonra da Sovyetler Birliği’nin Irak’ta Kürt hareketine verdiği önem azaldı hatta Rusların Kürtleri yarı yolda bıraktığı da söylenebilir.
Ancak Sovyetler Birliği Bağdat’la anlaşamadığı durumlarda Kürtlerle ilişkisini yeniden devreye sokmaktan da geri kalmadı ve Kürt isyancılarını real-politik amaçları için kullandı.
2002 tarihli nüfus sayımına göre Rusya’da, 19 bin 600 Kürt Müslüman ve 31 bin 300 Kürt Ezidisi yaşıyor. Fakat ülkedeki Kürt diaspora kuruluşlarının tahminleri daha farklı, o dönemde bu rakamın en az 300 bin olduğunu öne sürüyorlar.
Rusya’da Kürt diasporası
2002 tarihli nüfus sayımına göre Rusya’da, 19 bin 600 Kürt Müslüman ve 31 bin 300 Kürt Ezidisi yaşıyor. Fakat ülkedeki Kürt diaspora kuruluşlarının tahminleri daha farklı, o dönemde bu rakamın en az 300 bin olduğunu öne sürüyorlar.5
Rusya’daki Kürtler daha çok Moskova, Krasnoyard, Yaroslav, Tanbotskiy, Nijnenovogorod, Novosibir, Celabinski, Adigey Cumhuriyeti ve Saratov bölgelerinde ikamet ediyor.
19. yüzyıldan itibaren oluşan bu diasporanın Rus akademisinde, dış politika karar vericileri ve uluslararası ilişkiler enstitüleri nezdinde etkin olduğu söylenebilir.
Sovyetler Birliği’nin eski lideri Mihail Gorbaçov’un başlattığı Glasnost/Perestroyka reformları sırasında Kürt diasporası aktif şekilde çalışarak 1989’da Moskova’da Kürt Kültürel Merkezi’ni açılmasını sağladı. 5 sene sonra ise, Rusya’da yaşayan Kürt kanaat liderlerinin katıldığı ilk Uluslararası Kürt Kurultayı Moskova’da yapıldı. Yeni kurulan Uluslararası Kürt Kongresi başkanlığına Merab Şamoev seçildi.
Kürt diasporası güncel gelişmelerle son derece ilgili. Yıllardır diasporanın lideri olan Şamoev de son dönemde yaptığı “Suriye anayasası ülkenin federal bir cumhuriyet olduğunu belirtmeli, aksi halde Kürtler bağımsızlıklarını ilan etmek zorunda kalır” vb. açıklamalarla Rusya’daki Kürtlerin beklentilerini ortaya koydu.6
Kürtler, Rusya’da, Suriye’deki çözüm önerilerine benzer bir biçimde, 1998’den beri Özerk Kültürel Muhtariyeti hakkına büyük kentlerde sahip.
2000 yılında ise, bünyesindeki pek çok farklı etnik yapıyı7 idare edebilmek için çeşitli düzenlemeler getiren Rusya’da, Kürt dernekleri kendi faaliyetlerini bir üst seviyeye çıkardı ve Federal Uluslararası Kültürel Özerklik ilan edildi.
Kürt kökenli akademisyenler ve diaspora dernekleri Orta Doğu’daki soydaşlarıyla ilgili kamuoyunun (çoğu durumda taraflı) oluşmasında oldukça etkili.
Rusya’nın Kürt politikasının oluşmasında ve geliştirilmesinde en önemli isim, Sovyetler döneminde gazete muhabirliği yaptığı zamanlardan başlayarak bölgeyi yakından takip eden ve Başbakanlığa kadar yükselmiş Yevgeni Primakov’dur.
Rusya’nın Kürt politikasının mimarları
Rusya’nın Kürt politikasının oluşmasında ve geliştirilmesinde en önemli isim, Sovyetler döneminde gazete muhabirliği yaptığı zamanlardan başlayarak bölgeyi yakından takip eden ve Başbakanlığa kadar yükselmiş Yevgeni Primakov’dur.
Primakov, 1970 senesinden itibaren, Irak’ta Kürtlerin sorunlarının çözülmesi için, Sovyetler Birliği’nin arabulucusu olarak çalıştığını kendi yazdığı kitaplarda anlatıyor.
Rusya’nın Ortadoğu politikasının da mimarı sayılan Primakov, Rus dış politikasının her zaman realist bir perspektiften uygulamaya koyulmasını, hayalperest fikirlerden uzak durulmasını savunan bir isimdi. Örneğin, Abdullah Öcalan’ın 1998’de Suriye’den çıktıktan sonra Rusya’ya gelmesine ve orada kalmasına karşı çıkan bir pozisyon almıştı.
Günümüzde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ortadoğu ve Afrika Özel Temsilcisi, Dışişleri Bakanı Yardımcısı Mihail Bogdanov, Primakov’un temellerini attığı Orta Doğu siyasetini büyük ölçüde sürdürüyor.
Orta Doğu’daki Kürt liderler Moskova’yı ziyaret ettiklerinde Bogdanov’la görüşüyorlar. Örneğin, PYD’nin eski başkanlarından Salih Müslim sıklıkla Moskova’ya gitmiş ve her defasında Bogdanov tarafından karşılanmıştı.
Rusya’nın Orta Doğu’da Kürt politikasına ne kadar önem verdiğinin bir diğer göstergesi de, Nisan 2014’te Kuzey Irak Yönetimi’nin Moskova’daki temsilciliğinin resmi törenle açılması. Aynı yıl, PYD de Moskova’da bir temsilcilik açtı, üstelik yılda bir yapılan Türkiye-Rusya Üst Düzey İş birliği Konseyi’nin toplantısından hemen sonra. 2012 yılından itibarense HDP milletvekilleri de Rusya’ya gidip gelmeye başladı.
Rusya’da Orta Doğu ve Suriye konusunda diğer önemli bir isim de şarkiyatçı, Rusya Bilimler Akademisi’ne bağlı Doğu Bilimleri Enstitüsü’nün yöneticisi, aynı zamanda Kremlin ve Dışişleri Bakanlığı’nın danışmanlığı görevlerini de sürdüren, Vitaliy Naumkin. Naumkin’in Suriye Anayasa görüşmelerinin mimarı ve 2017 yılında basına sızan ve Kürtler için kültürel özerklik öngören taslak Suriye anayasasının yazarı olduğu tahmin ediliyor.
Rusya’nın PYD/YPG ikilemi
2012 yılından itibaren Rusya Suriye’de farklı gruplarla görüştü, bu gruplar arasında PYD/YPG de vardı. Zira Rusya, Esed yönetiminin Suriye’de eskisi gibi etkin bir kontrol sağlayamayacağının farkında. Ama yine de Esed’den vazgeçmeden, rejimi mümkün olduğunca geniş bir alanda ve geniş yetkilerle iktidarda tutmak için geleceğe yönelik pragmatik çözümler yaratmaya çalışıyor. Rusya – PYD/YPG ilişkisini değerlendirmek için bu arka planı bilmekte fayda var.
Ancak 2015 senesinden itibaren PYD/YPG’nin ABD ile işbirliğine girmesinin Kremlin’de kaygı uyandırdı. Akabinde 2017’de, Rusya’nın Suriye için önerdiği taslak anayasa metninde Kürtler için Kültürel Özerkliğin yer bulması yönünde inisiyatif alması da, PYD-YPG’yi kendi tarafına çekme teşebbüsü olarak açıklanabilir.
Ancak 2015 senesinden itibaren PYD/YPG’nin ABD ile işbirliğine girmesi Kremlin’de kaygı uyandırdı. Akabinde 2017’de, Rusya’nın Suriye için önerdiği taslak anayasa metninde Kürtler için kültürel özerkliğin yer bulması yönünde inisiyatif alması da, PYD-YPG’yi kendi tarafına çekme teşebbüsü olarak açıklanabilir.
Türkiye’nin Pınar Barış Operasyonu (PBH) ile Suriye’nin kuzeyinde Tel Abyad ve Rasulayn arası bölgenin PYD/YPG’den arındırılması ve Kamışlı ile Kobani’de benzer şekilde 10 km derinlikte güvenli bölge oluşturulması konusunda Ankara ile Moskova’nın anlaşması, ilk bakışta olumlu bir gelişme olarak algılandı. Ancak PYD/YPG liderlerinden Mazlum Abdi’nin (Ferhat Abdi Şahin veya kod adı ile Şahin Cilo) Rus Genelkurmay Başkanı Gerasimov ve Savunma Bakanı Şoygu ile ‘Skype’ üzerinden görüşmesi ve bunların görüntülerinin medyaya servis edilmesi kafaları karıştırdı.
Rusya’nın PYD/YPG’nin Türkiye sınır güvenliğine bir tehdit olduğunu kabul etmesine rağmen PYD/YPG’yi terör örgütü olarak nitelendirmemesi, PYD/YPG ofisinin Moskova’da faaliyetini sürdürmesi Rusya’nın bugüne kadar izlediği genel Kürt politikasından, yani gerektiğinde diğer ülkelere karşı bir manivela olarak kullanma maksadından vazgeçmediğini gösterdi. Hatta tam tersine bu tutumun orta ve uzun vadede stratejik bir bakış açısına sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Rusya tıpkı geçmişte Irak’ta yaptığı gibi, Suriye için de orta ve uzun vadeli olarak, ülkenin iç politikasına yön verme çabasının bir baskı enstrümanı olarak Kürtlerin elinde bulunmasını istiyor. Jeopolitik çerçevede de hem Irak’ın hem Suriye’nin sınır komşusu olan Türkiye’ye karşı da benzer politika yürütüyor.
Sonuç olarak Rusya’nın, Orta Doğu’daki Kürt politikasını tamamen reel- politik bir yaklaşıma dayandırdığı, bir yandan kendi vatandaşlarından oluşan Kürt diasporasını gözeterek diğer yandan da bölgedeki dinamikleri iyi anlamaya çalışarak bunları kendi yararına dönüştürmeyi amaçladığı görülebilir.
Twitter’dan takip edin: @Gafarli
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 5 Kasım 2019’da yayımlanmıştır.
- Averyanov P.I. Kurdy v voynakh Rossii s Persiyey i Turtsiyey v techeniye KHIKH veka. Tiflis, 1900.
- Zubov P., Persidskaya voyna v tsarstvovaniye imp. Nikolaya I. Izd. 2-ye. SPb. 1837.
- İssledovaniya Ob Iranskikh Kurdakh I Ikh Predkakh, Severnykh Khaldeyakh http://www.kurdist.ru/index.php?option=com_content&task=view&id=447&Itemid=1
- Institut Vostochnykh Rukapisey Sank Peterburg Mela Makhmud B. http://www.orientalstudies.ru/rus/index.php?option=com_publications&Itemid=75&pub=1112
- Bknz. Bugay N. F. Broyev T. M. Broyev P. M. Sovetskiye Kurdy: vremya peremen. M. 1993. S. 42., Dasni Y.R., Zam. predsedatelya soveta KNKAg. Moskvy, kandidat politicheskikh nauk
Kurdskaya Diaspora Rossii: Proshloye I Nastoyashcheye. - PYD’den ‘bağımsız Kürdistan’ resti, Cumhuriyet Gazetesi, 18.03.2016. http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/500063/PYD_den__bagimsiz_Kurdistan__resti.html
- Rusya, başkanlık sistemiyle idare edilen, kendi anayasaları ile yasama ve yürütme organlarına sahip 21 cumhuriyet, 9 eyalet (Kray), 46 bölge (Oblast), 2 federal statüye sahip şehir (Moskova ve St. Petersburg). 5 özerk bölgeden (Avtonomnaya Oblast/Avtonomnıy Okrug) oluşan, 83 idari birimli bir federasyondur. Kaynak: Türk Dışişleri Bakanlığı, Rusya Fedarasyonu siyasi görünüm bilgisi