Putin-Trump görüşmesi: Bundan sonra ne olur?

Trump-Putin görüşmesi tarihi mi hayal kırıklığı mı? Görüşme sonrası ipuçları neye işaret ediyor? Üçlü zirvenin önündeki engeller neler? Trump, Putin, Ukrayna, AB ve Çin’e bakıldığında kazan ve kaybedenler kimler? Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu yazdı.

Altı yıl aradan sonra ABD ve Rusya liderleri ilk kez bir araya geldi; Donald Trump ile Vladimir Putin, 1867 yılına kadar Rus İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde yer alan Alaska’da buluştu.

Görüşmede simgesel anlamı yüksek mesajlara da sahne oldu. Örneğin, Vladimir Putin’e ziyareti sırasında refakat eden Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un üstünde uçaktan inerken “SSCB” yazılı tişört vardı. Bilindiği üzere Rus yetkililer “SSCB’nin yıkılışını 20. yüzyılın en büyük felaketi” olarak görüyor, ayrıca onlara göre Rusya-Ukrayna Savaşı da aslında SSCB’nin yıkılışının geç kalmış sonuçlarından ve Yeni Soğuk Savaş’ın önemli cephelerinden biri…

Tarihî zirve mi hayal kırıklığı mı?

Trump-Putin Zirvesi, daha görüşme öncesi tüm dünyada “tarihî” olarak nitelendirildi. Zirve sonrasında liderlerin yaptıkları açıklamalar, bazı çevrelerde “hayal kırıklığı” yorumlarının yapılmasına neden olsa da görüşme sırasında bilinen/bilinmeyen birçok önemli karara varıldığı anlaşılıyor.

Kaldı ki daha geçtiğimiz haftalarda uluslararası kamuoyunda “III. Dünya Savaşı başlar mı?” sorusunu sordurtacak gergin gelişmeler yaşanırken, 15 Ağustos günü Trump’ın Putin’i kırmızı halıyla karşıması ve dünyanın iki süper gücünün liderlerinin üç saatten fazla süren bir görüşme gerçekleştirmesi hiç şüphesiz çok önemli bir gelişme… Bu durum, gerek Ukrayna’da barışın tesisi gerekse de Rusya-ABD ilişkileri açısından hayati olarak nitelendirilebilir.

İpuçları neye işaret ediyor?

Görüşmeden sonra iki lider kısa bir açıklama yapıp gazetecilerden soru almadan basın toplantısından ayrılsa da bazı konularda anlaşmaya vardıklarına işaret eden kimi ipuçları var.

Aslında iki liderin de fevri karakterleri düşünüldüğünde, Alaska’daki buluşmaya dair kuşkular da yok değildi. Mesela Trump daha önce Rusya’yı sert bir şekilde adeta tehdit etmiş, Moskova’nın ateşkes çağrılarını dikkate almaması halinde daha fazla yaptırım uygulanacağı uyarısında bulunmuştu, son olarak da anlaşamadıkları takdirde görüşmeyi hemen sonlandıracağını dile getirmişti.  Kremlin ise sürekli Rus liderin ön mutabakata varılmadan görüşme yapmayacağını açıklıyordu. Ama neyse ki işler yolunda gitti.

Görüşmenin üç saatten fazla sürmesi, Rus liderin Alaska’ya gelmesi, görüşme sonrasında Trump’ın mutabık kaldıkları konuları Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile AB liderlerine kabul ettirmek için çalışmaya başlayacağını ifade etmesi, görüşme sonrası yaşanabilecek gelişmelere dair dikkate değer ipuçlarının başlıcaları.

Dolayısıyla mevcut tabloya bakıldığında, görüşme içeriği ve neticeleri gizli kalmasına rağmen gerçekten de “tarihî” nitelendirmesinin uygun olduğu hatta Rusya-Ukrayna Savaşı konusunda 2022 İstanbul’daki barış sürecinin kesilmesiyle son bulan zirveden sonra da anlaşma ihtimalinin en yakın olduğu zirve olduğu söylenebilir.

Nitekim görüşme sonrasında Zelenski ile AB liderlerinin ABD seyahati planlamaya başladıkları ve Trump’ın Putin ve Zelenski’nin katılımıyla üçlü bir zirve düzenlemek istediğine dair basına yansıyan haberler de buna işaret ediyor. Hatta üçlü zirvenin 22 Ağustos günü gerçekleştirilmesi planlandığı söyleniyor.

İkili zirveden üçlü zirveye doğru

22 Ağustos’taki zirvenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusu ise Trump’ın hafta başında Zelenski ile gerçekleştireceği görüşmenin sonuçlarına bağlı.

Amerikan basınına sızan bilgiye göre Trump, Zelenski’ye Ukrayna birliklerinin Donetsk ve Lugansk illerinden tamamen çıkartılmasını isteyecek, karşılığında ise Rus lider güya Herson ve Zaporog illerindeki hareketine son verecek. Ayrıca Kremlin, anlaşmayla Rusya toprağı olarak kabul edilecek bölgelerin ABD tarafından tanınmasını ve Ukrayna’nın tarafsızlığının ilanını isterken Ukrayna’nın güvenliğinin de garanti altına alınacağını ilan etmiştir. Yine Amerikan basınına sızan haberlere göre Putin, Çin’in garantör ülke olabileceğini de dile getirmiş.

Her ne kadar Zelenski toprak bütünlüğü konusunda geri adım atmayacağı konusunda defalarca açıklama yapsa da Trump’un da dediği gibi tüm taraflar tavizde bulunacak. Hafta başında gerçekleşecek Trump-Zelenski görüşmesi bu açıdan büyük önem arz ediyor.

Diğer taraftan Trump bu süreci bugüne kadar hiç alışılmadık bir şekilde hızlı yürütmeye çalışıyor. Bunu da muhtemelen bir taraftan “çok kısa sürede tüm savaşları / çatışmaları durduran” lider sıfatını kazanmak ve böylece Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmek için diğer taraftan da şüphesiz süreç uzadıkça anlaşma ihtimalinin zorlaşacağını bildiğinden yapıyor.

Üçlü zirvenin önündeki engeller

Her ne kadar Donald Trump üçlü zirve hazırlıklarından bahsetse de Kremlin bu konuyu yorumsuz bıraktı. Diğer taraftan Kremlin’in genel görüşüne göre üçlü zirve ancak önceden varılan anlaşmayı imzalamak için düzenlenebilir. Kaldı ki Kremlin, her ne kadar son günlerde bunu dile getirmekten vazgeçiyor gibi görünse de Zelenski’yi “meşru” bir lider olarak görmüyor ve varılacak anlaşmanın da Ukrayna’daki başkanlık seçimlerinden sonra yapılması gerektiğini savunuyor. Dolayısıyla üçlü zirvenin gerçekleşmesi ihtimal dahilinde olsa da bunun için Trump’un Zelenski’yi ikna etmesi gerekiyor.

Üçlü zirvenin önündeki diğer bir engel de AB ülkeleri… Her ne kadar Zelenski ve AB liderleri, Trump-Putin görüşmesini televizyondan takip etseler de doğal olarak bu sürecin dışında kalmak istemiyorlar. Nitekim İngiltere, Fransa, İtalya liderleri şimdilik Beyaz Saray’dan davet almamalarına rağmen Trump-Zelenski görüşmesine katılmak istediklerini belirttiler. Trump ise Avrupalı mevkidaşlarına yaptığı görüşmelerle ilgili bilgi verse de en azından anlaşmaya varılıncaya kadar da onları uzak tutmaya çalışıyor.

Bu bağlamda 2022’de İstanbul’da varılan anlaşmanın hayata geçirilmemesinde başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinin rolünü unutmamakta fayda var. Diğer taraftan Ukrayna ve AB olmadan da uzun vadeli barışın tesisinin mümkün olmadığı da dikkate alınması gereken bir gerçek…

Galipler: ABD ve Rusya

Savaşın galiplerinin olmadığı kabul edilse de Rusya-Ukrayna Savaşı’nın en büyük kazananının ABD olduğunu söylemek gerekiyor. Günümüzde Trump yönetimi Slav kardeşleri barıştırmaya çalışsa da önceki ABD yönetiminin savaşın başlanmasındaki rolü herkesçe biliniyor.

Trump yönetimi, bu süreçte Rusya-AB yakınlaşmasına son verdi, AB’ye askerî teknolojilerle enerji kaynaklar ihracatını arttırdı, Ukrayna’nın yeraltı zenginliklerinde pay sahibi oldu, Rusya’nın dikkatlerinin de Ukrayna’da yoğunlaşmasından istifade ederek Moskova’nın Orta Doğu’dan Kafkasya’ya kadarki geniş coğrafyadaki konumunu zayıflattı. Tüm bunları elde ettikten sonra da ABD, Rusya-Ukrayna Savaşı’na da son vermek istiyor. Mevcut tablo ABD’nin çıkarları açısından son derece uygun zira Rusya’nın daha fazla zayıflaması, Çin’i daha fazla güçlendireceği gibi Çin-Rusya yakınlığını da arttıracaktır.

Diğer taraftan Rusya da Ukrayna’daki kazanımlarını Putin-Trump görüşmesi sonrasında adeta pekiştirmiş oldu. Her ne kadar henüz herhangi bir anlaşmaya varılmasa da Putin’in ABD’ni ziyaret etmesi, Trump’ın kendisini kırmızı halıyla karşılaması, Putin ve Rusya’yı uluslararası izolasyondan çıkarttı.

Yine herhangi bir anlaşmaya varıldığı açıklanmasa da Trump Rusya’ya yeni yaptırımların uygulanmayacağını açıkladı. Dolayısıyla Putin bu görüşmeyle ekonomik açıdan kazanç da elde etmiş oldu. Trump’ın Alaska’da Putin ile “varılan mutabakatı” Ukrayna ve AB ülkeleriyle görüşeceğini söylemesi de şüphesiz Kremlin tarafından memnuniyetle karşılandı.

Amerikan basınında çıkan anlaşma maddelerine bakıldığında da Rusya’nın Ukrayna’da istediklerinin önemli bir kısmını elde ettiği anlaşılıyor. Kremlin’in Ukrayna’da istediğini alması, Kafkasya ve Orta Doğu’daki kayıplarına rağmen Rusya’nın Avrasya’daki konumunu pekiştirecektir.  Ayrıca en azından Trump yönetimi sırasında Rusya-ABD yakınlaşması başlayacak ve ticaretten Arktika’daki ortak projelere kadar çok yönlü iş birliği geliştirilecektir.

Mağluplar: Ukrayna, AB ve Çin

Ukrayna, gerek son Trump-Putin görüşmelerinin gerekse de genel olarak savaşın şüphesiz en büyük kaybedeni olarak karşımıza çıkıyor. Her alanda önemli potansiyeli olan Ukrayna, yüzbinlerce vatandaşını kaybettiği gibi, ülke ekonomisi alt üst oldu ve bu süreçte de uğruna savaştığı toprakları geri alamadı.

AB de Ukrayna’nın kaderini paylaşan taraflardan biri… Ukrayna’ya maddi ve askerî destek veren AB ülkeleri, “Ukrayna’yı kurtaramadıkları” gibi kendileri için “Rusya tehdidi” de bertaraf edilmiş değil. Tüm bunlara ilaveten şimdilik barış görüşmelerinin de dışında bırakılmış durumdalar.

Ukrayna Savaşı, diğer birçok uluslararası sorun gibi AB ve BM’nin gerçek “gücünü” ortaya koydu. Hatta aynı şey, ekonomik açıdan dünyaya hâkim olan ancak siyasi olarak çok etkisiz kalan Çin için de söylenebilir.

Dolayısıyla Trump-Putin Zirvesi aynı zamanda geleceğin dünya düzenine ve Moskova ile Washington’un bu düzendeki rollerine de işaret ediyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 18 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.

İlyas Kemaloğlu
İlyas Kemaloğlu
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu - 2001’de Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü’nde lisansını, 2003’te aynı üniversitede yüksek lisansını, 2008’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 2012’de doçent, 2017’de profesör oldu. Rusça, İngilizce, Farsça ve çeşitli Slav ve Türk lehçelerini bilen Kemaloğlu, 2004-2008 yılları arasında Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Rusya-Ukrayna Masası’nda görev yaptı. 2009-2012’de Türk Tarih Kurumu’nda çalıştı. 2009-2013 yılları arasında Orta Doğu Stratejik Araştırmaları Merkezi’nde Avrasya Danışmanı olarak görev yaptı. 2013 yılından itibaren MSGSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi olarak çalışıyor. 2013 ve 2018 yıllarında TC Başbakanlık Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu’na aslî üye seçildi. Çalışmaları, Rusya tarihi, Türk-Rus münasebetleri ve günümüz Avrasya coğrafyasındaki güncel gelişmeler ile ilgilidir. Telif, çeviri ve edit olmak üzere otuza yakın kitap çalışması yayımlandı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Putin-Trump görüşmesi: Bundan sonra ne olur?

Trump-Putin görüşmesi tarihi mi hayal kırıklığı mı? Görüşme sonrası ipuçları neye işaret ediyor? Üçlü zirvenin önündeki engeller neler? Trump, Putin, Ukrayna, AB ve Çin’e bakıldığında kazan ve kaybedenler kimler? Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu yazdı.

Altı yıl aradan sonra ABD ve Rusya liderleri ilk kez bir araya geldi; Donald Trump ile Vladimir Putin, 1867 yılına kadar Rus İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde yer alan Alaska’da buluştu.

Görüşmede simgesel anlamı yüksek mesajlara da sahne oldu. Örneğin, Vladimir Putin’e ziyareti sırasında refakat eden Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un üstünde uçaktan inerken “SSCB” yazılı tişört vardı. Bilindiği üzere Rus yetkililer “SSCB’nin yıkılışını 20. yüzyılın en büyük felaketi” olarak görüyor, ayrıca onlara göre Rusya-Ukrayna Savaşı da aslında SSCB’nin yıkılışının geç kalmış sonuçlarından ve Yeni Soğuk Savaş’ın önemli cephelerinden biri…

Tarihî zirve mi hayal kırıklığı mı?

Trump-Putin Zirvesi, daha görüşme öncesi tüm dünyada “tarihî” olarak nitelendirildi. Zirve sonrasında liderlerin yaptıkları açıklamalar, bazı çevrelerde “hayal kırıklığı” yorumlarının yapılmasına neden olsa da görüşme sırasında bilinen/bilinmeyen birçok önemli karara varıldığı anlaşılıyor.

Kaldı ki daha geçtiğimiz haftalarda uluslararası kamuoyunda “III. Dünya Savaşı başlar mı?” sorusunu sordurtacak gergin gelişmeler yaşanırken, 15 Ağustos günü Trump’ın Putin’i kırmızı halıyla karşıması ve dünyanın iki süper gücünün liderlerinin üç saatten fazla süren bir görüşme gerçekleştirmesi hiç şüphesiz çok önemli bir gelişme… Bu durum, gerek Ukrayna’da barışın tesisi gerekse de Rusya-ABD ilişkileri açısından hayati olarak nitelendirilebilir.

İpuçları neye işaret ediyor?

Görüşmeden sonra iki lider kısa bir açıklama yapıp gazetecilerden soru almadan basın toplantısından ayrılsa da bazı konularda anlaşmaya vardıklarına işaret eden kimi ipuçları var.

Aslında iki liderin de fevri karakterleri düşünüldüğünde, Alaska’daki buluşmaya dair kuşkular da yok değildi. Mesela Trump daha önce Rusya’yı sert bir şekilde adeta tehdit etmiş, Moskova’nın ateşkes çağrılarını dikkate almaması halinde daha fazla yaptırım uygulanacağı uyarısında bulunmuştu, son olarak da anlaşamadıkları takdirde görüşmeyi hemen sonlandıracağını dile getirmişti.  Kremlin ise sürekli Rus liderin ön mutabakata varılmadan görüşme yapmayacağını açıklıyordu. Ama neyse ki işler yolunda gitti.

Görüşmenin üç saatten fazla sürmesi, Rus liderin Alaska’ya gelmesi, görüşme sonrasında Trump’ın mutabık kaldıkları konuları Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile AB liderlerine kabul ettirmek için çalışmaya başlayacağını ifade etmesi, görüşme sonrası yaşanabilecek gelişmelere dair dikkate değer ipuçlarının başlıcaları.

Dolayısıyla mevcut tabloya bakıldığında, görüşme içeriği ve neticeleri gizli kalmasına rağmen gerçekten de “tarihî” nitelendirmesinin uygun olduğu hatta Rusya-Ukrayna Savaşı konusunda 2022 İstanbul’daki barış sürecinin kesilmesiyle son bulan zirveden sonra da anlaşma ihtimalinin en yakın olduğu zirve olduğu söylenebilir.

Nitekim görüşme sonrasında Zelenski ile AB liderlerinin ABD seyahati planlamaya başladıkları ve Trump’ın Putin ve Zelenski’nin katılımıyla üçlü bir zirve düzenlemek istediğine dair basına yansıyan haberler de buna işaret ediyor. Hatta üçlü zirvenin 22 Ağustos günü gerçekleştirilmesi planlandığı söyleniyor.

İkili zirveden üçlü zirveye doğru

22 Ağustos’taki zirvenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusu ise Trump’ın hafta başında Zelenski ile gerçekleştireceği görüşmenin sonuçlarına bağlı.

Amerikan basınına sızan bilgiye göre Trump, Zelenski’ye Ukrayna birliklerinin Donetsk ve Lugansk illerinden tamamen çıkartılmasını isteyecek, karşılığında ise Rus lider güya Herson ve Zaporog illerindeki hareketine son verecek. Ayrıca Kremlin, anlaşmayla Rusya toprağı olarak kabul edilecek bölgelerin ABD tarafından tanınmasını ve Ukrayna’nın tarafsızlığının ilanını isterken Ukrayna’nın güvenliğinin de garanti altına alınacağını ilan etmiştir. Yine Amerikan basınına sızan haberlere göre Putin, Çin’in garantör ülke olabileceğini de dile getirmiş.

Her ne kadar Zelenski toprak bütünlüğü konusunda geri adım atmayacağı konusunda defalarca açıklama yapsa da Trump’un da dediği gibi tüm taraflar tavizde bulunacak. Hafta başında gerçekleşecek Trump-Zelenski görüşmesi bu açıdan büyük önem arz ediyor.

Diğer taraftan Trump bu süreci bugüne kadar hiç alışılmadık bir şekilde hızlı yürütmeye çalışıyor. Bunu da muhtemelen bir taraftan “çok kısa sürede tüm savaşları / çatışmaları durduran” lider sıfatını kazanmak ve böylece Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmek için diğer taraftan da şüphesiz süreç uzadıkça anlaşma ihtimalinin zorlaşacağını bildiğinden yapıyor.

Üçlü zirvenin önündeki engeller

Her ne kadar Donald Trump üçlü zirve hazırlıklarından bahsetse de Kremlin bu konuyu yorumsuz bıraktı. Diğer taraftan Kremlin’in genel görüşüne göre üçlü zirve ancak önceden varılan anlaşmayı imzalamak için düzenlenebilir. Kaldı ki Kremlin, her ne kadar son günlerde bunu dile getirmekten vazgeçiyor gibi görünse de Zelenski’yi “meşru” bir lider olarak görmüyor ve varılacak anlaşmanın da Ukrayna’daki başkanlık seçimlerinden sonra yapılması gerektiğini savunuyor. Dolayısıyla üçlü zirvenin gerçekleşmesi ihtimal dahilinde olsa da bunun için Trump’un Zelenski’yi ikna etmesi gerekiyor.

Üçlü zirvenin önündeki diğer bir engel de AB ülkeleri… Her ne kadar Zelenski ve AB liderleri, Trump-Putin görüşmesini televizyondan takip etseler de doğal olarak bu sürecin dışında kalmak istemiyorlar. Nitekim İngiltere, Fransa, İtalya liderleri şimdilik Beyaz Saray’dan davet almamalarına rağmen Trump-Zelenski görüşmesine katılmak istediklerini belirttiler. Trump ise Avrupalı mevkidaşlarına yaptığı görüşmelerle ilgili bilgi verse de en azından anlaşmaya varılıncaya kadar da onları uzak tutmaya çalışıyor.

Bu bağlamda 2022’de İstanbul’da varılan anlaşmanın hayata geçirilmemesinde başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinin rolünü unutmamakta fayda var. Diğer taraftan Ukrayna ve AB olmadan da uzun vadeli barışın tesisinin mümkün olmadığı da dikkate alınması gereken bir gerçek…

Galipler: ABD ve Rusya

Savaşın galiplerinin olmadığı kabul edilse de Rusya-Ukrayna Savaşı’nın en büyük kazananının ABD olduğunu söylemek gerekiyor. Günümüzde Trump yönetimi Slav kardeşleri barıştırmaya çalışsa da önceki ABD yönetiminin savaşın başlanmasındaki rolü herkesçe biliniyor.

Trump yönetimi, bu süreçte Rusya-AB yakınlaşmasına son verdi, AB’ye askerî teknolojilerle enerji kaynaklar ihracatını arttırdı, Ukrayna’nın yeraltı zenginliklerinde pay sahibi oldu, Rusya’nın dikkatlerinin de Ukrayna’da yoğunlaşmasından istifade ederek Moskova’nın Orta Doğu’dan Kafkasya’ya kadarki geniş coğrafyadaki konumunu zayıflattı. Tüm bunları elde ettikten sonra da ABD, Rusya-Ukrayna Savaşı’na da son vermek istiyor. Mevcut tablo ABD’nin çıkarları açısından son derece uygun zira Rusya’nın daha fazla zayıflaması, Çin’i daha fazla güçlendireceği gibi Çin-Rusya yakınlığını da arttıracaktır.

Diğer taraftan Rusya da Ukrayna’daki kazanımlarını Putin-Trump görüşmesi sonrasında adeta pekiştirmiş oldu. Her ne kadar henüz herhangi bir anlaşmaya varılmasa da Putin’in ABD’ni ziyaret etmesi, Trump’ın kendisini kırmızı halıyla karşılaması, Putin ve Rusya’yı uluslararası izolasyondan çıkarttı.

Yine herhangi bir anlaşmaya varıldığı açıklanmasa da Trump Rusya’ya yeni yaptırımların uygulanmayacağını açıkladı. Dolayısıyla Putin bu görüşmeyle ekonomik açıdan kazanç da elde etmiş oldu. Trump’ın Alaska’da Putin ile “varılan mutabakatı” Ukrayna ve AB ülkeleriyle görüşeceğini söylemesi de şüphesiz Kremlin tarafından memnuniyetle karşılandı.

Amerikan basınında çıkan anlaşma maddelerine bakıldığında da Rusya’nın Ukrayna’da istediklerinin önemli bir kısmını elde ettiği anlaşılıyor. Kremlin’in Ukrayna’da istediğini alması, Kafkasya ve Orta Doğu’daki kayıplarına rağmen Rusya’nın Avrasya’daki konumunu pekiştirecektir.  Ayrıca en azından Trump yönetimi sırasında Rusya-ABD yakınlaşması başlayacak ve ticaretten Arktika’daki ortak projelere kadar çok yönlü iş birliği geliştirilecektir.

Mağluplar: Ukrayna, AB ve Çin

Ukrayna, gerek son Trump-Putin görüşmelerinin gerekse de genel olarak savaşın şüphesiz en büyük kaybedeni olarak karşımıza çıkıyor. Her alanda önemli potansiyeli olan Ukrayna, yüzbinlerce vatandaşını kaybettiği gibi, ülke ekonomisi alt üst oldu ve bu süreçte de uğruna savaştığı toprakları geri alamadı.

AB de Ukrayna’nın kaderini paylaşan taraflardan biri… Ukrayna’ya maddi ve askerî destek veren AB ülkeleri, “Ukrayna’yı kurtaramadıkları” gibi kendileri için “Rusya tehdidi” de bertaraf edilmiş değil. Tüm bunlara ilaveten şimdilik barış görüşmelerinin de dışında bırakılmış durumdalar.

Ukrayna Savaşı, diğer birçok uluslararası sorun gibi AB ve BM’nin gerçek “gücünü” ortaya koydu. Hatta aynı şey, ekonomik açıdan dünyaya hâkim olan ancak siyasi olarak çok etkisiz kalan Çin için de söylenebilir.

Dolayısıyla Trump-Putin Zirvesi aynı zamanda geleceğin dünya düzenine ve Moskova ile Washington’un bu düzendeki rollerine de işaret ediyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 18 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.

İlyas Kemaloğlu
İlyas Kemaloğlu
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu - 2001’de Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü’nde lisansını, 2003’te aynı üniversitede yüksek lisansını, 2008’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 2012’de doçent, 2017’de profesör oldu. Rusça, İngilizce, Farsça ve çeşitli Slav ve Türk lehçelerini bilen Kemaloğlu, 2004-2008 yılları arasında Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Rusya-Ukrayna Masası’nda görev yaptı. 2009-2012’de Türk Tarih Kurumu’nda çalıştı. 2009-2013 yılları arasında Orta Doğu Stratejik Araştırmaları Merkezi’nde Avrasya Danışmanı olarak görev yaptı. 2013 yılından itibaren MSGSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi olarak çalışıyor. 2013 ve 2018 yıllarında TC Başbakanlık Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu’na aslî üye seçildi. Çalışmaları, Rusya tarihi, Türk-Rus münasebetleri ve günümüz Avrasya coğrafyasındaki güncel gelişmeler ile ilgilidir. Telif, çeviri ve edit olmak üzere otuza yakın kitap çalışması yayımlandı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x