Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi yedinci ayına girdi. Savaşın başlangıcında beklediğini elde edemeyen ve çok ciddi insan gücü, sevk ve idare sorunları ile karşılaşan Rusya geçtiğimiz günlerde güneyde Herson, kuzeyde ise Harkiv cephesinde ABD ve Batı ülkeleri tarafından desteklenen Ukrayna ordusu tarafından yenilgiye uğratıldı. Son olarak da Rusya’yı Kırım’a bağlayan köprü Ukrayna güçleri tarafından bomba yüklü bir kamyonun patlatılması sonucu kullanılamaz hale geldi. Hem de Putin’in doğumgününde… Peki, herkes Ukrayna’nın Rus devi karşısında dağılmasını beklerken durum bu raddeye nasıl geldi? Rus liderler hangi yanlış hesapları yaptılar? Bu hataları ile nasıl yüzleşiyorlar?
Geopolitical Futures web sitesinin kurucusu ve başkanı, jeopolitik öngörüleriyle meşhur stratejist George Friedman tarafından kaleme alınan yazıda, Rusya’nın Ukrayna’daki başarısızlıklarının en temel sebebi ele alınıyor. Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:
Putin ve Rus komuta kademesinin özgüveni ve sonuçlar
“Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin sebebi oldukça açık ve net: Moskova stratejik derinlik istiyor. Ancak savaşın başlangıcından beri Rusya’nın ne yaptığı meçhul. Rus ordusu birçok sorun ile karşılaştı, ancak bu tek başına şaşılacak bir durum değil. Sorunlar da savaşın bir parçasıdır ve basiretli komutanlar bunları önceden görür ve çözüm üretir. Olması gereken, savaş devam ederken üretilen çözümlerin sorunu ortadan kaldırması veya en azından hafifletmesidir. Moskova ise karşılaştığı zorluklar aniden ortaya çıkmış gibi davranıyor.
Rusya, savaşın başından beri kendisinden çok daha zayıf bir orduya karşı ezici bir güç kullanacağını düşünüyordu. Beklentiler Ukrayna ordusunun dağılacağı ve çok fazla direniş göstermeyeceği yönündeydi. Moskova, Ukrayna’nın da aynı şeye inandığını düşünüyordu. Buradaki esas sorun, Kremlin’in hatalı olması değil; esas sorun, en yukarıdaki Vladimir Putin’den başlamak üzere Rus komuta kademesinin kendilerine duydukları aşırı özgüvenden kurtulamamasıydı. Saldırıda olan bir ordu güçlü ve azimli bir düşman ile savaşacağını varsaymalı ve zorlu bir savaş için hazırlanmalıdır.
Moskova, ABD desteği konusunda ne umdu ne buldu?
Aynı zamanda Rusya da ABD’nin Ukrayna’ya bu kadar büyük miktarlarda yardım ve silah göndereceğini beklemiyordu. ABD’yi siyasi ve sosyal açıdan bölünmüş ve savaşta çok fazla fark yaratmasını engelleyecek kadar güçlü bir muhalefete sahip olan bir ülke olarak görüyordu. Ruslar, savaşın önemli bir boyutu olan psikolojik harp yürütmede oldukça etkili oldular ve makul olduğu ölçüde ABD’de savaş konusunda uzlaşmazlık yaratmaya çalıştılar.
Moskova, ABD’nin Ukrayna’nın işgalini ve Rus birliklerinin NATO’nun doğu sınırına konuşlanmasının yeni bir Soğuk Savaş’ın potansiyel bir sebebi olarak göreceğine inanıyordu. Washington muhtemelen karşılık vermek isteyecek ancak içerideki görüş ayrılıkları bunu engelleyecekti. En azından Ruslar böyle düşünüyordu.
Bu başarısızlıklar savaşın başlangıcından itibaren belirgindi. Rusya, Amerikan yardımından mahrum bırakıldığına ve oldukça zayıf olduğuna inandığı Ukrayna direnişini kırmak için üç zırhlı birlik konuşlandırdı. Ancak durum böyle değildi. Javelin tanksavar füzelerinin yanı sıra lojistik sorunlar da Rusları engelledi. Rus tankları ya bulundukları yerde dondu kaldı ya da çok az ilerleme kaydedebildi. Ukraynalıların cesaretlenmesiyle Ruslar düşmanlarını yeniden gözden geçirmek zorunda kaldı.
Cephede ne değişti?
Ancak görünüşe göre düşmanları hakkındaki fikirlerini değiştirmeden yalnızca taktiklerini değiştirdiler. Donbas’taki kuvvetlerini konsolide etmelerine ve burayı ele geçirmek için uzun bir savaş vermelerine rağmen Batı Ukrayna’da ilerlemediler. Kendi sınırlarına doğru geri çekildiler.
Bu, Rusya için önemli bir andı. Ukraynalıların ciddi ve bütünlüğü olan bir muharebe gücü olduğu belliydi. Polonyalılar, Ukraynalı birliklerin eğitimini sağlarken ABD’nin desteğini esirgemeyeceği de açıktı. Tüm bunlar meydana gelirken hem taktiksel hem de stratejik istihbarat Rus kuvvetlerinin yerini tespit etti ve Rus hamlelerini öngördü. Ukrayna kuvvetleri birçok durumda Rus kuvvetlerinin en zayıf anlarında saldırıya geçebildi veya Rus saldırılarının büyük kayıplara sebep olabileceği durumlarda geri çekilebildi.
Rusya neden barışa yanaşmadı?
Bu noktada Rusların başarı şanslarını tekrar gözden geçirmeleri gerekiyordu. Taarruz harekatları yalnızca kısıtlı bir başarı elde edebiliyordu. Ukrayna kuvvetleri Rus kuvvetlerinden sayıca üstündü ve disiplinli bir şekilde savaşırken ABD ikmal ve istihbarat desteği sağlıyordu. Rusya, Batı’yı endişelendirecek kadar potansiyel bir güce sahipti ve bunu müzakereler yoluyla barış elde etmek için kullanmalıydı. Başka bir deyişle Rusya, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru ne yapılması gerektiği konusunda Alman Mareşal Gerd von Rundstedt’in tavsiyesine uymalıydı. Onun tavsiyesi şuydu: “Barış yapın sizi ahmaklar.”
Savaşın başlangıcında Rusların özgüveni göz önüne alındığında, barış yapmaktan bahsedilemezdi. Savaşta bu kadar kişinin ölmesi, tüm o özgüven ve güzel konuşan siyasetçiler birer sahtekarlık olarak görülecekti. Putin bu savaşı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden ziyade Amerika’nın Rusya’yı işgali olarak nitelemeye çalıştı. Nükleer savaş ile tehdit etti. Kışın sonuna kadar eğitimlerini tamamlayacak ya da belki de hiçbir zaman eğitimlerini tamamlayamayacak binlerce acımasız Rus’u seferber etti.
Zafer elde etmeden savaş biter mi?
Bir savaşı bitirmenin en zor kısmı söz konusu savaşı zafer elde etmeden bitirmektir. Amerika Birleşik Devletleri bu gerçek ile Vietnam’da yüzleşti. Kolay gibi görünen savaşlar bazen savaşması en zor olanlardır ve yenilginin kabullenilmesi daima zordur. 2. Dünya Savaşı’nın uzun, zorlu bir mücadele olacağından ve belki de kaybedilebileceğinden ne Rusya’da ne de ABD’de kimsenin şüphesi yoktu. Ne Rusya ne de ABD Afganistan’da yenilgiye uğrayabileceğini düşünmüyordu.
Özgüven tuhaf bir şey. Özgüven, gerçekliğin sınırları dahilinde savaşı sürdürmek için gereklidir. Savaşması en zor olan savaş, komutanın zaferin kesin olduğunu düşündüğü savaştır. Rusya savaşı başlattığında, Rus tanklarını gören Ukrayna ordusunun dağılacağına inanıyordu.
Rusya savaşı başlattığında, Rus tanklarının sadece görünmesinin bile Ukrayna ordusunu dağıtacağına inanıyordu. O zamandan bu yana yaşanan her yenilgi Moskova tarafından savaşın bir talihsizliği olarak nitelendirildi ve gerçekte ne olduğu göz ardı edildi: Özgüvenle başlatılan bir savaş, şimdi düşmanın daha üstün olduğu gerçekliğiyle yüzleşiyor. Endişe faydalı olabilir.
O zamandan bu yana yaşanan her geri dönüş Moskova tarafından savaşın bir kazası olarak nitelendirildi ve savaşın ne olduğu göz ardı edildi: Kesin olarak başlatılan bir savaş, şimdi kendisinden daha üstün bir düşman gücünün gerçekliğiyle yüzleşiyor. İhtirastan önce inkar gelir. Savaşta ise gerçekliğin sürekli bir şekilde inkar edilmesi ölümcüldür.
Sorumlu kim?
Olanlardan Putin sorumlu çünkü o devlet başkanı. Ancak suçu genelkurmay ve istihbarat hizmetleri paylaşıyor.
Ukrayna’da meydana gelen, ülkeyi tam olarak ne olduğu anlaşılmamış bir savaş sürükleyen ve aynı çizginin korunduğu takdirde zaferin her an elde edilebileceği konusunda ısrar eden bir liderliğin sistematik çöküşüdür. Böyle savaşlar genellikle siyasi kariyerlerin sona ermesi ile sonuçlanır. Vietnam Savaşı Lyndon B. Johnson’u bitirdi, 2. Dünya Savaşı ise Japonya ve Almanya’daki rejimlerin sonunu getirdi. Her biri savaşın kaderini değiştirecek bir şeylerin gerçekleşmesi umuduyla savaştı. Bu hiç gerçekleşmedi.
Buradaki en önemli soru şu: Yedi aydır zafer elde edemeyen Rusya’yı önümüzdeki hafta savaşı kazanabileceğini düşündüren nedir? Bazen bu tür soruların bir cevabı olabiliyor, ancak Rus siyasetçiler şu anda başarısızlıkları için başkalarını suçluyor. Barış yapmak, savaşı başlatmayanlar için kolay görünüyor.
Bu yazı ilk kez 10 Ekim 2022’de yayımlanmıştır.