Güney Kafkasya olarak da adlandırılan Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan Rusya için büyük önem taşır. Bu bölge her şeyden önce Orta Asya ve Çin’in Batı’ya çıkışında yer alır ve Rusya’yı bypass eden enerji yolları ve ticaret yolları buradan geçer. Dolayısıyla Rusya, bu bölgede kendi nüfuzunu korumayı yaşamsal önemde görür.
Kendi nüfuzunu korumak için bugüne kadar Azerbaycan-Ermenistan anlaşmazlığı sorununu dondurarak, yani kontrolden çıkmasına izin vermeden sürmesini gerekli gören Moskova bu politikasında “ince ayar” anlamına gelebilecek pozisyonlar almaya başladı ve 1988’den itibaren ilk kez Ermenistan’ın Dağlık Karabağ politikasına destek olmayıp tarafsızlığını ilan etti.
Ermenistan’daki hükümetin uzun süreden beri Rusya’nın önemli isteklerine hayır demesi ve Batı’nın Kafkasya’daki ileri karakolu olmaya başlaması, buna karşılık Azerbaycan’ın Batı ve Rusya arasında dengeli bir siyaset izlemesi, bu tavır değişikliğinin önemli nedenleri arasında.
Moskova’ya göre, Azerbaycan ve Ermenistan arasında eylül sonunda Ermenistan’ın başlattığı ve devam eden son çatışmalar, hem Rusya’nın Suriye’deki hâkimiyetini kırmak isteyen hem de Türk-Rus iş birliğine zarar vermek isteyen Batılı güçlerin kışkırttığı Ermenistan’ın provokasyonları sayesinde büyüdü.
Gelinen noktada Moskova hem Ankara ile ilişkilerini korumak ama onu Kafkasya’daki çıkarlarına ortak yapmamak, hem de Türkiye’nin Azerbaycan’a desteğini bahane eden Batı’yı bölgeden uzak tutmak istiyor. Bu nedenle de çok hassas bir siyaset yürütmeye çalışıyor.
Moskova’yı bu farklı hesapları gözeten bir siyaset değişikliğine iten en önemli nedenlerden biri de, Rusya’nın son zamanlarda Ermenistan’dan duyduğu rahatsızlık.
Rusya’nın Ermenistan’a bakışı neden değişti?
Dağlık Karabağ sorunu 1988’de, o dönem Azerbaycan’a bağlı olan otonom bölgenin yerel konseyinin 110 üyesinin Ermenistan’a bağlanma talepleri üzerine ortaya çıktı. Dönemin şartlarına bağlı olarak SSCB yönetimi Ermeniler lehine hareket ederek bölgede kriz alanı oluşmasına izin verdi. Rusya-Türkiye arasında tarihten gelen rekabet doğrultusunda Rusya’nın o dönemki krizi politikası Rusya açısından avantajlıydı.
Zira o yıllarda petrol ve doğalgaz açısından Azerbaycan, Rusya’nın rakibi konumundaydı. Ayrıca SSCB dağıldıktan sonra Moskova, Bakü’nün Batı’ya yakın, Erivan’ın ise Rusya’ya yakın politikalar yürüteceğini düşünmüş ve bunun üzerine bir strateji kurmuştu. Fakat gelinen süreçte Bakü, Batı ve Rusya arasında dengeli bir politika izliyor; belki Azerbaycan doğalgaz ve petrolde Rusya ile rekabet ediyor ancak elde ettiği gelir ile Rusya’dan silah satın alarak bunu dengeliyor. Günümüzde Azerbaycan ordusunun kullandığı silahların %70’i Rus malı.
Erivan ise, Avrasya Ekonomi Birliği ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü üyesi olmasına rağmen ABD ile gittikçe daha yakın ilişkiler geliştiriyor, özellikle de Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın 2018’de iktidara gelmesinden sonra.
Rusya’ya göre ABD, Kafkasya politikalarını Ermenistan üzerinden kontrol ediyor. Rusya’ya göre Paşinyan’ın iktidara gelmesinde büyük payı olan ABD’nin finanse ettiği sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri iyice arttı. Moskova’nın bunlardan rahatsızlığını dile getirmesine Paşinyan kulaklarını tıkadı. Yine bu dönemde ABD’nin Erivan’daki büyükelçiliğinin kadrosu, Rusya’ya göre 2000 kişi arttı. NATO ile birçok alanda iş birliği de yine bu dönemde yapılmaya başlandı.
Ülkede bir süreden beri, Rus yanlısı iş insanları ve siyasetçiler tutuklanıyordu ama 25 Eylül’de Azerbaycan-Ermenistan çatışmalarının başlamasından sadece iki gün önce, Ermenistan’da Rus yanlısı çizgisi ile bilinen önde gelen muhalif isimlerden Gagik Tsarukyan’ın tutuklanması da Moskova’yı kızdırdı.
Zaten bir süredir, Batı ile yakınlaşıp, Rusya’dan uzaklaşma politikası izleyen Paşinyan, Moskova’da kaşların kalkmasına neden oluyordu. Örneğin, Paşinyan hükümetinde bazı bakanlar, ülkenin ikinci büyük kenti olan Gümrü’deki Rus üssünün kapatılması konusunu gündeme getirdi. Moskova, bunun gelecekte uygulanacak bir strateji olduğunu düşünüyor. Yine Moskova’ya göre, ABD’nin kışkırtmasıyla Paşinyan yönetimi GAZPROM hakkında soruşturma açtı. Rusya’nın talebine rağmen Kırım’ı resmen Rus olarak tanımadı. Ermenistan’da Rusçanın önemini azaltacak adımlar atıldı ve Rus TV kanalları yasaklandı.
Yalnızca ikili ilişkiler nedeniyle değil, Rusya’nın bölgesel çıkarları açısından da Erivan son zamanlarda Moskova’ya sorun çıkarmaya başladı. Moskova, Ermenistan’ın vetosu nedeniyle Azerbaycan’ı Avrasya Ekonomi Birliği’ne; Ermenistan’ın bağımsızlığını Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle tanımayan Pakistan’ı da, çok istemesine rağmen Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne dâhil edemiyor.
Özetle Moskova ile Paşinyan yönetimi arasında bir güven bunalımı yaşanıyor. Paşinyan’ın Moskova karşıtı politikalarını Rusya not ediyor. Gelinen noktadaysa Ermenistan, Rusya açısından sorun oluşturan ülke konumunda.
Ermenistan’ın planı nasıl ters tepti?
Moskova’nın kendisine tepki duyduğunu ve Türkiye’nin Azerbaycan’ı her koşulda destekleyeceğini bilirken, Bakü’nün şu anda gösterdiği kararlılığı tahmin etmek zor değilken, Ermenistan neden bu provokasyona girişti?
Bunun birkaç nedeni olduğunu söylemek mümkün.
Bunlardan biri, Paşinyan’ın uzun yıllardır Ermenistan’a hâkim olan Dağlık Karabağ klanı olarak adlandırılan Rusya yanlısı yönetimden de kurtulma şansını elde etmeye ve bu sayede ABD ile daha yakın temaslar kurabileceğine dair hesaplar yapması… Nitekim Paşinyan, 15 Ekim 2020’de Facebook’ta yaptığı paylaşımda, cephede başarısız olan generalleri görevden aldığını duyurdu. Böylece, Karabağ klanına bağlı askeri generallerden de kolayca kurtulmuş oldu.
Paşinyan, savaş çıkarsa bazı Batı ülkelerinin Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Libya, Suriye ve Avrupa Birliği politikalarından dolayı Ermenistan’a destek olacağını ve bu sayede Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını tanıyacaklarını da düşündü. Paşinyan’ın sık sık Batı ülkelerine ve özellikle Fransa’ya “Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını tanıyın” çağrısının altında bu strateji olabilir. Hatta bazı Orta Doğu ülkelerinden de bu yönde talepte bulunduğu biliniyor. Paşinyan’a birilerinin bazı sözler verdiği ancak bu sözlerin şimdilik ne Batı ne de Orta Doğu ülkelerince tutulmadığı söylenebilir.
Ermenistan bu süreçte yürüttüğü propaganda ile İran’ı da savaşa çekerek İran-Azerbaycan arasında bir mücadele alanı oluşturmaya çalıştı, bu Rusya açısından kabul edilebilir değil. İran-Azerbaycan mücadelesi ile Dağlık Karabağ’da var olan statükonun devam etmesi stratejisi üzerine yoğunlaşan Paşinyan savaşın uzamayacağını, Rusya’nın mutlaka müdahale edeceğini, müdahale etmese de zorunluluktan barış masası kuracağını, böylece bölgedeki dengeleri değiştirmek istemeyen Moskova’yı zorlayabileceğini, o saate kadar da kendisinin Rusya yanlısı generallerden kurtulup, Batı’yı iyice yayına çekip, Rusya ve Türkiye arasını da bozup, iç siyasette kahraman gibi karşılanacağı hesaplarını yaptığı anlaşılıyor.
Ama Moskova’ın Paşinyan’ın tuzağına düşmediği söylenebilir.
Moskova, Bakü’nün kararlığını nasıl okuyor?
Aslında, Moskova ile Ankara arasında yürütülen ve Suriye’deki iç savaşa dair çözüm arayışlarını ele alan Soçi sürecinde Dağlık Karabağ krizinin de çözülmesi gerektiği konusunda iki ülke arasında fikir birliği oluşmuştu.
Ancak Ermenistan’ın şimdi yaşanan çatışmaları başlatması üzerine Rusya, Moskova Planı adıyla bir planı 10 Ekim’de iki tarafa da sundu. Ancak Paşinyan yönetiminin bu plana soğuk yaklaşması ve masadan uzaklaşması Rusya’nın Ermenistan rahatsızlığını derinleştirdi. Zira, Rusya, Batı’nın provokasyonu ile Dağlık Karabağ’da kriz çıkartılarak Ankara-Moskova iş birliğinin bozulmasının amaçlandığından şüphe ediyor.
Paşinyan yönetiminin tüm uyarılara rağmen bu krizi başlatan taraf olması, yalnızca Rusya-Türkiye iş birliğine yönelik bir tehdit değil, yeni İpek Yolu projesine yüklü miktarda yatırımlar yapan Çin ile Rusya’nın ilişkilerini de zedelemeye aday. Zira Ermenistan’ın saldırıları nedeniyle Hazar üzerinden devam eden ve Çin yatırımları için önemli olan kara ve demiryolu hattı da tehdit altında. Çatışmanın devamı, birçok nedenle İran-Rusya ilişkilerini de germeye aday, çünkü İran’ın da bu çatışmaların bir an önce bitirilmesi için kendine göre epey nedeni var.
Fakat gelinen noktada Bakü’nün kararlılığı sayesinde Paşinyan’ın Batı’yı arkasına alarak zafere ulaşma stratejisinin ters teptiğini söyleyebiliriz. Çatışmalarda sonuç, savaş alanında belirlenecektir. Savaş da Azerbaycan topraklarında yapılıyor. Rusya, siyasi olarak çatışmayı durdurmak istiyor ancak masada bir çözüm olmadığını da biliyor. Bakü ile Erivan kendileri ateşkes talep edene kadar, mevcut şartlarda hem Rusya hem Türkiye beklemek durumunda. Bununla birlikte Rusya, iki tarafın da bu savaşı uzun süre devam ettirebilecek askeri donanıma sahip olmadığını hesaplıyor.
Türkiye ve Rusya ortak bir çözüm arayışına girebilir mi?
Rusya, Kafkasya’da daha önce kurulmuş statükonun değişmesinden endişe duyuyor. Aslında Rusya’nın kendi içerisinde de bu konuda bir kararsızlık olduğu anlaşılıyor. Ancak Rusya, Türkiye’yi dışlamak da istemiyor. Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un açıklamasına dikkatle bakınca, bu ince ayarı görmek mümkün: “Türkiye partnerimiz, partnerliğimiz bazı konularda stratejiktir. (Kafkasya’da) ABD bölgeye girmişse Türkiye niye girmesin? Karabağ’da iki taraf kabul ederse Rus askeri yerleştirilmelidir. Libya’da ABD, Rusya ve Türkiye’yi oyun dışı bırakmak istiyor.”
Türkiye’yi masada istemeyenin Rusya değil, Ermenistan ve belki de arkasındaki Batılı güçler olduğunu söylemek mümkün.
Ermenistan bugüne dek Türkiye – Rusya iş birliğini de tehdit eden provokatif hamleler yaptı. Görünen o ki, Rusya yenilerine de hazırlıklı. Önümüzdeki dönemde, Erivan’ın kendi kendine füze fırlatması, Ermenistan’daki Rus üssüne saldırı düzenleyerek Azerbaycan’ın üzerine atması gibi provokasyonlar olabilir.
Çözüm konusunda Rusya, Ermenistan barış şartlarını kabul edene kadar bekleyecek. Ancak Kafkasya’da bir barış olacaksa bunun Rusya faktörü ön plana çıkartılarak olması, Rusya’nın diğer Kafkasya ve post-Sovyet ülkelerine de verdiği bir mesaj olarak değerlendirilecek. Bu bağlamda Türkiye’nin masada olması, Rusya açısından yeni ortak anlamına gelir; Rusya ise çıkarlarını korumak için Türkiye’yi bölgeden uzak tutmak isteyebilir.
Bununla birlikte Rusya, Karabağ’daki olaylara Türkiye’nin doğrudan ve dolaylı olarak askeri güçle müdahale etmemesi için çaba gösteriyor. Ancak Dağlık Karabağ’daki Ermeni ordusunu desteklemek için Türkiye ile savaşmayı da elbette düşünmüyor. Ancak, eğer Türkiye çözüme ortak olma konusunda ısrarlı davranırsa da buna karşı çıkıp “olmaz” diyebileceği bir durum da yok.
Suriye, Libya, Dağlık Karabağ
Türkiye-Rusya ilişkileri karşılıklı fayda sağlayan iş birliği üzerine kurulu. Bunun en iyi örneği de Suriye’de yaşanıyor. İki ülkenin temel çıkarları örtüşmese de Suriye’de Rusya-Türkiye iş birliği, savaşın topyekün yeniden başlamasının önündeki en büyük engel.
Rusya Federasyonu topraklarında çok sayıda Türk ve Müslüman yaşıyor. Türkiye-Rusya iş birliği bu toplulukların Rusya’ya sadık olmalarında olumlu etki yapıyor. Aynı biçimde Türkiye açısından özellikle PKK ve Suriye’de terör grupları ile mücadelede Rusya olumlu bir etkiye sahip.
İki ülke de birbirini rahatlatacak kapasiteyi zaman zaman kullanıyor. Şimdi de bu örneği Libya ve Dağlık Karabağ’a taşıyarak bir sonuç almaya çalışıyorlar.
İki ülkenin çıkarları Libya’da, Suriye’deki kadar çakışmıyor. Rusya’nın Libya’daki temel çıkarı, Kaddafi döneminde kendisi ile yapılan enerji anlaşmalarına uyulması, ekonomik kayıplarının telafi edilmesi ve bundan sonra Libya’daki enerji kaynaklarının işletilmesinden kendisine pay verilmesi. Türkiye ise bu kararı Libya’nın BM tarafından tanınan hükümetinin vereceğini öne sürerek doğrudan Rusya ile pazarlık yapmayı doğru bulmuyor. Dolayısıyla iki ülkenin Suriye’deki iş birliği deneyimlerini Dağlık Karabağ’a taşıması sürece olumlu katkıda bulanabileceği gibi, Dağlık Karabağ’da Azerbaycan lehine Rusya’nın takınacağı bir tavır da Libya’da Rusya-Türkiye arasındaki iş birliğini de olumlu etkileyebilecek potansiyele sahip.
Rusya’nın aklındaki çözüm ne?
Rusya’nın politik tavrı genel olarak Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde şekillense de Dağlık Karabağ dışında diğer Azerbaycan topraklarının işgalden kurtarılması ile yeniden barış masasına dönülmesi çerçevesinde bir stratejide ilerliyor. Rusya’nın Dağlık Karabağ’daki Ermenilerin haklarının garanti altına alınması üzerine kurulu bir planı var. Ancak Paşinyan yönetiminin self-determinasyonda ısrar etmesi Rusya’yı da tehdit ediyor. Paşinyan yönetiminin Dağlık Karabağ’da self-determinasyonu kabul ettirmesi veya Rusya’nın buna arabuluculuk etmesi, federasyon halinde yönetilen Rusya için de gelecekte kendi topraklarında aynı hakları isteyebilecek etnik halklar için örnek olabilir.
Öte yandan Rusya, Türkiye ile gelecekte bölgede yakın ilişki kurmak için Ermenistan’ın sorun çıkarmasını istemiyor.
Ayrıca Ermenistan’da yeni yönetimin ABD, İngiltere ve Fransa’yı bölgeye yerleştirerek Rusya’ya karşı bir blok oluşturmak istediğini de görüyor. Washington ve Fransa gibi bazı müttefikleri için Orta Asya bölgesinde ve Kafkasya’da barış ve istikrarın son derece istenmeyen senaryolar olduğu söylenebilir.
Rusya ve Türkiye ise artık bu sorunu çözme veya tarafları çözüme ikna etme konusunda bir fikir birliğine sahipler.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 19 Ekim 2020’de yayımlanmıştır.