Ukrayna’da süregelen savaşın da gözler önüne serdiği üzere, silah satışı gibi kritik bir alanda, milli güvenlik, etik tartışmalar, savunma ekonomisi ve rekabet gücü arasında bir denge kurmayı zorunlu hale getiriyor. Dahası, savunma ihracatı, gittikçe kırılganlaşan dünya düzeninde pek çok devlet için ‘çok daha sıcak bir gündem maddesi’ haline geldi.
Günümüzde birçok devlet için, caydırıcılık kapasitesi ve harbe hazırlık seviyesinin yüksek olması, milli güvenlik açısından bir öncelik. Bu trend küresel bir silahlanma yarışı ile yoğun silah alışverişini de beraberinde getirdi.
Peki istikrarla büyüyen küresel silah pazarı kimin elinde? Hangi ülke, hangi ülkelere silah satıyor? Daha da önemlisi, bu kararı nasıl veriyor?
En çok silah satan ve alan beş ülke
Bugün pek çok devletin envanterinde bulunan popüler silahların kaynak ülkelerinin sayısı çok fazla değil. Savunma ve silah satış trendleri konusunda raporlar yayınlayan Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI)’ye göre küresel silah pazarı arzı 2016-2020 arasında ağırlıklı olarak beş ülke tarafından şekillendirildi.1
Ülkelerin günbegün artan güvenlik endişelerini değerlendirerek, ciddi bir export portföyü oluşturup silah ihracatında ön plana çıkan ülkeler sırasıyla ABD, Rusya, Fransa, Almanya ve Çin.2 Nitekim bu ülkeler, 2016-2020 dönemindeki küresel silah ihracatının yaklaşık 80%’ini gerçekleştirdi. Aynı dönemde madalyonun diğer yüzünde, en çok silah ithal eden ülkeler ise Suudi Arabistan, Hindistan, Mısır, Avustralya ve Çin oldu.3 Çin, bu noktada, hem Rusya ile olan savunma bağımlılığının üst düzey sistemler üzerinden devam etmesi, hem de yeni pazarlara arz eden konuma gelmesi bakımından, her iki listede de bulunan dikkat çekici bir vaka.
Peki, bu lider silah ihracatçıları, hangi devlete hangi silahları satmaya nasıl karar veriyor? Kapalı kapılar ardında nasıl bir süreç işliyor? Açıkçası burada tek bir şablon da yok. Bazı ülkelerde dış politika mülahazaları önde gelirken, bazı ülkeler silah ihracatında ticari çıkarlara öncelik veriyor. Öne çıkan birkaç model var.
Farklı modeller: Kim neyi, nasıl yapıyor?
Washington modeli: Temkinli, denetimli, meşakkatli
Silah ihracatı hususunda spektrumun iki ucunda, iki ekstrem duruyor. Bunlardan biri ABD modeli. ABD, silah ihracatında, özellikle yüksek teknoloji transferi gibi hususlarda oldukça temkinli bir politika izliyor. Yine Kongre denetimi, hemen her yüksek maliyetli portföyü bir iç siyaset tartışma ajandasına da çevirebilir.
Amerikan modelinin öne çıkan üç önemli özelliği var. Bunlardan biri, farklı segmentlerin farklı bakanlık izinlerine tabi tutulmasıyla gelen yüksek denetim.
Örneğin, İhracat Kontrol Yasası (ECA) çift kullanımlı / ‘dual-use’ sistemlerinin regülasyonu ile ilgilenirken, lisans ve ihracat onayını Ticaret Bakanlığı veriyor. Mühimmatın satışı Dışişleri Bakanlığı incelemesine tabiyken, ihracatlar ile ilgili yaptırımları (CAATSA gibi) ve denetimlerini Hazine Bakanlığı yürütüyor.4
İkinci olarak, ABD silah ihracatı, kuvvetler ayrılığı üzerine kurulu. Bakanlıkların onayından sonra gelen nihai Kongre onayı, ABD silah ihracatının en meşakkatli aşamalarından biri. Son olarak Washington’da her satışın bürokratik, çok adımlı bir süreçten geçmesi, ABD silah ihracatının en belirgin ve zorlayıcı özelliklerinden.
Biden döneminin siyasa hedefleri, ABD’yi ‘sorumluluk sahibi bir silah ihracatçısı’ olarak göstermeyi hedeflese de, küresel savunma pazarında Çin gibi diğer yükselen rakiplere karşı Washington’un elini zayıflatıyor. Körfez insansız sistemler pazarının ciddi ölçüde Pekin’e kaptırılması bu duruma ciddi bir örnek teşkil etmişti.
Pekin modeli: Gerilla tipi, esnek fiyatlı ve soru sormayan
Spektrumun diğer ucundaki ülke ise Çin. Washington’un aksine Pekin, silah ihracatı konusunda tam bir ‘gerilla’ politikası izliyor. Nitekim SIPRI’ye göre Çin, 2016-2020 yılları arasında ilk defa Orta Doğu’nun (özellikle silahlı insansız hava aracı segmentinde) ana silah tedarikçilerinden biri konumuna geldi.5
Bunun yanı sıra, Pekin’in ihracat koşulları, yönetim biçimi dolayısıyla karar verme paternlerinin merkezi olması, uygun fiyatları ve esnek ödeme koşulları, Çin silah ihracatının diğer önemli özellikleri. Kısaca Pekin, Washington gibi temkinli davranmıyor, kullanıcı ülkeleri ‘sorgulamıyor’ ve kullanım bağımsızlığını sınırlamıyor.
Ayrıca Çin, ortak üretim ve teknoloji transferi gibi konularda ABD’den çok daha cömert. Bütün bunlar, Pekin’i diğer ülkeler için oldukça çekici bir alternatif haline getiriyor. Bu avantajlar sayesinde Çin, ABD’nin temkinli davrandığı Orta Doğu’da halihazırda önemli bir pazar payı elde etmiş durumda.
Bununla birlikte, Çin çözümleri, son kullanıcı hassasiyeti gösterilmeksizin, Libya gibi birçok çatışmada kullanılabildi. Yine Çin’in müşterisi olan devletlerin, devlet dışı aktörlere silah transferleri de bir diğer olumsuzluk.
Tel Aviv modeli: Teknokratik, denetimli ve ekonomik çıkar odaklı
İsrail’in küresel silah pazarındaki yerini güçlendiren birkaç temel faktör var.
Bunlardan birincisi, Tel Aviv’de sürecin ABD’ye kıyasla çok daha hızlı fakat hâlâ ‘teknokratik’ bir şekilde ilerlemesi. Diğer önemli özellik, İsrail’de silah satışlarının yasama organının (Knesset) onayına tabi olmaması. Aksine süreç, satışları Savunma Bakanlığı yerine gerçekleştiren, Savunma İhracat Kontrol Ajansı (DECA) gibi aktörler tarafından yönetiliyor. İsrail Dışişleri Bakanlığı ihracat sürecine ve istişarelere, danışma komiteleri aracılığıyla dâhil oluyor.
İsrail’i küresel silah pazarında avantajlı konuma getiren bir diğer özelliği ise silah ihracatı konusundaki dengeli politikası. Tel Aviv ABD’ye kıyasla çok daha ‘iş ve ekonomik çıkar odaklı’ bir politika izliyor. Ancak, İsrail bu müşterileri kamuoyu ile paylaşmak konusunda temkinli. Ekonomik çıkarlarını korumanın yanı sıra, Tel Aviv son kullanıcı / ‘end-user’ boyutu tarafında, özellikle Çin’e kıyasla, daha dikkatli. Bu da İsrail modelini ABD ve Çin ekstremlerinin yanında siyasi ve ticari açıdan avantajlı bir pozisyonda konumlandırıyor.
‘Türk modeli’ nasıl işliyor?
Türkiye’de silah ihracatları, Millî Savunma Bakanlığı iznine tabi.6
‘Çift kullanımlı (dual-use) malzeme’ olarak adlandırdığımız hem askerî hem sivil alanda kullanılabilen malzemelerin ihracatı ise, ayrı bir tebliğ içerisinde gerçekleştiriliyor.7
İhracat yapmak isteyen Türk üreticilerin, Savunma Sanayi Başkanlığı’ndan sistem, araç-gereç veya platform tedarik etmeden önce, lisans alması gerekebiliyor.8
Türk savunma portföyü hala denizaltı ana sistemleri ve balistik füze savunma gibi kritik segmentlerde dışa bağımlılığını sürdürüyor. Birçok alanda ise teknoloji ve harekât bağımsızlığı hızla artıyor. SİHA’lar başta olmak üzere, Türk çözümlerinin harp sahasında denenmiş (combat-proven) olması da bir diğer önemli trend.
Açık-kaynaklı veriler Türkiye silah ihracatının geleceği konusunda iyimser. Nitekim pandeminin getirdiği ekonomik yüke rağmen, Türk silah ihracat (savunma ve havacılık sanayi) geliri 2021 yılında rekor kırarak 3 milyar 224 milyon 786 bin dolara ulaştı.9 Türk İhracatçılar Odası’na göre, Türkiye’nin savunma ve havacılık ihracatı, 2020-2021 arasında ciddi bir sıçramayla 40% oranında arttı.10
Ankara’nın başarısında, silahlı insansız hava aracı (SİHA) pazarına ayrı bir parantez açmakta yarar var. Nitekim Türk SİHA’ları şu an Ukrayna ve Orta Doğu’dan Balkanlar’a, onlarca farklı ülkenin semalarında uçuyor, İkinci Dağlık Karabağ Savaşı’nda ise, Cumhurbaşkanı Aliyev’in ifadesi ile Ermeni işgal kuvvetlerine 1 milyar dolar değerinde bir materyal kaybına neden oldu.
Öte yandan drone ihracatları gibi, Türkiye için kritik önem taşıyan segmentlerde, Ankara henüz bir yol haritası belirlemiş değil. Türkiye’nin bu alanda nasıl bir imaj çizmek istediğine karar vermesi gerekiyor. Silah ihracatı hususunda doğru veya yanlış bir yol haritası yok. Ancak unutmamak gerekiyor ki, bir ülkenin bu alanda izlediği strateji, devletin jeopolitik vizyonunu ve uluslararası sistemdeki duruşunu belirliyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 15 Mart 2022’de yayımlanmıştır.
- Pieter D. Wezeman, Alexandra Kuimova and Siemon T. Wezeman, “Trends in International Arms Transfers, 2020”, SIPRI Fact Sheet, March 2021, https://sipri.org/sites/default/files/2021-03/fs_2103_at_2020_v2.pdf
- ibid
- ibid
- Congressional Research Service, “The U.S. Export Control System and the Export Control Initiative”, January 28, 2020, https://sgp.fas.org/crs/natsec/R41916.pdf
- Bradley Bowman et. al, “China’s surprising drone sales in the Middle East”, Defense News, 23 Nisan 2021, https://www.defensenews.com/opinion/2021/04/23/chinas-surprising-drone-sales-in-the-middle-east/
- Türkiye Cumhuriyeti Millî Savunma Bakanlığı, “Savunma Sanayii Güvenlik Daire Başkanlığı”, 5 Mart 2021, https://www.msb.gov.tr/TeknikHizmetler/icerik/teknik-hizmetlere-yonelik-sikca-sorulan-sorular
- ibid
- Cumhuriyet, “ABD’nin Türkiye’ye Yaptırımları: Savunma sanayisinde üretim ve ihracat, yaptırımlardan olumsuz etkilenebilir”, 17 Aralık 2020, https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/abdnin-turkiyeye-yaptirimlari-savunma-sanayisinde-uretim-ve-ihracat-yaptirimlardan-olumsuz-etkilenebilir-1799268
- Göksel Yıldırım, “Savunma ve havacılık sanayisi 2021’i yeni ihracat rekoruyla kapattı”, Anadolu Ajansı, 3 Ocak 2021, https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/savunma-ve-havacilik-sanayisi-2021i-yeni-ihracat-rekoruyla-kapatti/2464139
- Sevil Erkuş, “NATO, EU states interested in export of Turkish drones: Foreign Minister”, 5 Aralık 2021, Hürriyet Daily News, https://www.hurriyetdailynews.com/nato-eu-states-interested-in-export-of-turkish-drones-foreign-minister-169863