15 Ağustos 2021 günü Taliban’ın Afganistan’ın başkenti Kâbil’e girmesi, çölden çıkıp gelen bir çekirge sürüsünün güzel bir bahçeyi istilasını andırıyordu. Beyaz sarıkları altına sıkıştırmaya çalıştıkları omuzlarına kadar uzanan siyah saçları, yüzlerini kaplayan sakalları ve delici bakışlarıyla binlerce Taliban militanı dört bir yandan Kâbil’e girmeye başlayınca, en büyük korkuyu yaşayanlar, kadınlar oldu. Zira, örgütün kadınları sokaklarda kırbaçladıkları veya stadyumlarda idam ettikleri 1990’lı yıllardaki o korkunç görüntüler, aradan geçen 20 yıla rağmen hafızalardan silinmemişti. Ve Taliban, insanın huzurunu kaçıran eski bir kâbus gibi geri döndü.
Ama Taliban’ın iktidara dönüşü sonrası ekranlarda ileri sürülen iddiaların, kehanetlerin ve dillendirilen senaryoların hiçbiri gerçekleşmedi. Ne Afgan fraksiyonları arasında çatışma başladı ve ülke yeniden bir iç savaşa sürüklendi, ne de dünyanın beklediği büyük mülteci akını yaşandı ve Afganistan, 1990’larda olduğu gibi bir terör ve uyuşturucu yuvası haline geldi. Gerçi tüm bunların olması için aradan yeterince zaman geçmedi. Yine de beklenenden çok daha farklı bir durumla karşı karşıya olduğumuzu söylemeliyiz.
Beklenmediği halde Taliban’ın getirdikleri
Taliban’ın iktidara gelmesiyle kırsal bölgelerde 20 yıldır süren çatışmalar bir anda bıçak gibi kesildi. Büyük kentlerde gün aşırı patlayan bombalar da sustu. Halk bundan çok memnun kaldı, özellikle de kırsal bölge insanları. Ama başkent Kabil ve diğer büyük kentlerde yaşayan, şehir hayatına alışmış insanlar biraz tedirgindi.
Taliban’ın gelir gelmez eski rejimin elemanları için genel bir af ilan etmesi, insanları bir ölçüde de olsa rahatlattı. Örgüt, eski karanlık imajını düzeltmek ve halkın güvenini kazanmak için ele geçirdiği bir sürü eski ünlü mücahit komutanını ve siyasetçiyi serbest bıraktı. 1980’li yılların büyük mücahit komutanı ve Karzai döneminin enerji bakanı İsmail Han, Özbek komutan Nizamuddin Kaysari ve eski rejimde valilik ve bakanlık yapmış birçok siyasetçi serbest bırakılınca apar topar yurt dışına kaçtılar.
Neden iç savaş olmadı?
Eski Kuzey İttifakı liderlerinin bir tabanı ve halkta bir karşılığı olmadığı için muhaliflerin örgütlenip Taliban’a karşı bir direniş başlatması söz konusu değildi. Zira General Dostum, Üstad Ata Muhammed Nur, Muhammed Muhakkik gibi kuzeyli liderler son 20 yılda ülkeyi soyup soğana çevirdiği için zaten halkın gözünden ve gönlünden düşmüştü. Yolsuzlukta Batı eğitimli Afgan siyasetçiler ve bürokratlar da onlardan geri değildi. Her biri birkaç yıllık görev süreleri boyunca birer dolar milyoneri olmuştu.
30 yıldır Türkiye tarafından finanse edilen General Dostum, doğup büyüdüğü Şıbırgan kentinde bir Arap şeyhinin sarayını andıran bir köşk kurmuştu.
Köşkte ayrıca 13’ü zırhlı 80 landcruiser cip ve 3 binden fazla kalaşnikof ele geçirilmişti. Kabil’in düşmesinden bir gün önce Dostum, Taliban’a karşı bir saat bile direnmeyip ve en yakın adamlarını yüzüstü bırakıp Özbekistan’a kaçtığında taraftarları derin bir hayal kırıklığına uğradı. Aynı durumun diğer liderler için de söz konusu olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
1990’lı yıllarda Taliban’a karşı güçlü bir direniş gerçekleştiren General Dostum, Ata Muhammed Nur, Muhakkik gibi liderlerin o yıllarda hayatları dışında kaybedecekleri pek bir şeyleri yoktu. O yüzden korkusuzdular. Ayrıca fizik olarak daha gençtiler, 45-50 yaşlarındaydılar.
Ama son 20 yılda bu liderlerin her biri, milyon dolarlık servetler, Dubai, İstanbul ve Londra gibi kentlerde yatlar, katlar edindiler. Böylece dışarıdaki lüks ve tatlı hayatın farkına vardılar. Bu yüzden hiçbiri binbir zorlukla elde ettikleri bu lüks hayata, Afganistan’da kör bir kurşunla veda etmek istemedi. Ayrıca 20 yıl sonra 65-70 yaşlarına geldikleri için artık fiziki olarak da cephede savaşabilecek durumda değillerdi.
Neden büyük bir göç dalgası yaşanmadı?
Komşu ve bölge ülkeleri göç beklentisiyle paniğe kapılıp sınırlarını sıkı sıkıya kapatınca, Afganistan’dan yurt dışına büyük bir mülteci akını da yaşanmadı. İlk haftalarda sınırlarda biraz izdiham olduysa da sonradan duruldu ve mülteci akışı, eski yıllardaki normal seyrine döndü.
Mültecilerin çoğunun genç erkeklerden oluşması, ABD tarafından planlanan genç savaşçı ihracı gibi bazı spekülasyonlara yol açtıysa da işin gerçeği şuydu: Afgan erkekler, hayatları tehlikede olduğu için değil, açlık ve ekonomik sefaletten kaçıyorlardı. ABD ve NATO’nun Afganistan’dan ayrılmasıyla yüz binlerce insan işsiz kalmıştı.
Yurt dışına çıkan erkekler hem çatışmalardan uzak oldukları için kendileri güvende olacaklar, ama en önemlisi de yurt dışında çalışıp geride kalan ailelerine para gönderebileceklerdi. Ayrıca, İran üzerinden Türkiye’ye uzanan yolun büyük bir kısmını yaya katettikleri için ailelerini yanlarına alamazlardı. Zira bu, çok tehlikeli olurdu. Tüm bu nedenlerden dolayı, hem iç çatışma olmadı hem de büyük göç akını gerçekleşmedi.
Ekonomik durgunluk
Şu anki duruma gelince; Taliban’ın Afganistan’da iktidara geldiği geçtiğimiz Ağustos ayından beri devlet çarkı büyük ölçüde işlemiyor. Devlet daireleri, bankalar açık olsa da işler eskisi gibi yürümüyor. Bankaların elinde yeterince nakit olmadığı için insanlar hesaplarından istediği miktarda para çekemiyor.
Yurt dışına gitmek isteyen orta halli Afganlar evlerini ve araçlarını satışa çıkardığı için konut ve taşıt fiyatları yarı yarıya düştü. Mezar-ı Şerif’ten tanıdığım bir Afgan 400 metrekarelik bahçeli evini satışa çıkardığını ama henüz müşteri bulamadığını söylüyor, “Zamanında evin sadece iç dekorasyonu için 15 bin dolardan fazla para harcadım” diyor.
NATO ve ABD’nin ayrılmasından sonra pek çok yabancı ve yerli yardım kuruluşu ve firma kapandığı için binlerce insan işsiz kaldı. Büyük kentlerde insanlar deyim yerindeyse işsizlikten kırılıyor. Dul kadınlar kenti Kabil’de işportacı kadınların kimileri meyve-sebze, kimileri oyuncak, kimileri de ikinci el giyim ve ayakkabı satmaya çalışıyor. (Kabil’e dul kadınlar kenti denmesinin nedeni, on binlerce erkeğin öldüğü 1990’lardaki içsavaş yıllarında ve sonrasında çok sayıda kadının dul kalmış olması) Ama gün boyu bekleseler de işler kesat; önce alıcı yok, olsa bile insanlarda para yok. Evlerini geçindirmek için işportacılıktan ayakkabı boyacılığına, terzilikten ev hizmetçiliğine kadar her türlü işi deneyen bu dul kadınlardan bazıları erkek egemen toplumda daha rahat hareket edebilmek için zamanında erkek kıyafeti giyip ve başlarına sarık sararak erkek kılığında dolaşmaya başlamışlardı. BBC ve ZDF gibi İngiliz ve Alman televizyon kanalları, o yıllarda bu kadınların belgesellerini çekip yayınlamışlardı.
Devlet çarkı neden dönmüyor?
Afganistan’da devlet çarkının dönmemesinin bir nedeni, Taliban’ın modern devlet yönetimi konusunda hiçbir deneyiminin olmaması.
Bakanlar, valiler, ordu komutanları ve emniyet müdürleri gibi üst düzey yöneticilerin tamamı, 20 yıl boyunca dağ başında savaşmış ve gerilla savaşından başka bir şey bilmeyen Taliban komutanlarından oluşuyor. Hepsinin isimlerinin önünde Molla veya onun bir derece üstü olan Mevlevi sıfatı yer alıyor. Bu yüzden olsa gerek, Taliban’ın merkez bankası başkanı olarak atadığı komutan elinde kalaşnikof ve önünde bir dizüstü bilgisayar ile poz veriyor. Kalaşnikofu göz kapalı söküp takabilen bu şahıs, önündeki laptopu açmak için hangi tuşa basması gerektiğini bilmiyor. Ve Kabil’deki modern salonlarda toplantı yapan Taliban yöneticileri, yumuşak ve rahat koltuklarda oturmaya alışık olmadıkları için halıfleks döşeli zemin üzerinde oturup sohbet ediyorlar.
İşlerin aksamasının bir başka nedeni, Afganistan’ın eğitimli kesiminin büyük ölçüde ülkeyi terk etmiş olması. Son 6 ayda, 200 binden fazla beyaz yakalı Afgan’ın ülkeden ayrıldığı tahmin ediliyor. Batı ülkeleri, kendileriyle birlikte çalışan neredeyse tüm eğitimli Afganları aileleriyle birlikte tahliye ederken, eski rejiminin memurları da büyük ölçüde ülkeden ayrılmış durumda.
Uzun süre kapalı kalan ünversiteler açıldı ama eğitimi sürdürecek öğretim kadrosu yok veya yetersiz. Zaten yetersiz olan klinikler, hastaneler ve sağlık ocakları da sağlık personeli ve malzeme yetersizliğinden tam kapasite çalışmıyor. Aylardır maaş alamayan öğretmenler, öğretim üyeleri, doktorlar ve hast bakıcılar, işe gitmeyip geçinmek için başka yollar bulmaya çalışıyorlar.
En büyük tehlike açlık
Afganistan’ı 40 yıldır kasıp kavuran çatışmalar ve savaş, Taliban’ın gelmesiyle durdu. Ama ülke bu kez daha büyük bir sorunla, açlık tehlikesiyle karşı karşıya.
Açlık en fazla çocukları vuruyor. UNICEF’in Ekim 2021’deki açıklamasına göre, Afganistan’da 5 yaş altı 3.2 milyon çocuk yetersiz beslenme hastası ve bunun en az 1 milyonu ise ölüm tehlikesi yaşıyor. Birçok anne yetersiz beslendiği için çok erken sütten kesiliyor ve çocuğunu emziremiyor. Adının açıklanmasını istemeyen bir kadın aylardır kuru ekmek ve çayla beslendiğini, bu yüzden sütten kesildiği için bebeğini emziremediğini anlatıyor.
Birçok anne ve aile besleyemediği için çocuklarını satışa çıkarıyor. Bir anne, 6-7 yaşlarındaki kızı için 1500 dolar istiyor ve bunun nedenini de şöyle açıklıyor: “Kızım bizimle kalırsa açlıktan ölecek, ona bakacak durumumuz yok. Ayrıca kızımın satışından elde edeceğimiz para ile biz de bir süre açlıktan kurtulacağız. Kızım bizden ayrılsa da hiç olmazsa daha varlıklı bir aileye evlatlık gideceği için hiç olmazsa hayatta kalacak, karnı doyacak. Anne olarak tek tesellim bu.”
Afganistan’da çok çocuklu aileler son derece yaygın. Bunun başlıca nedeni, çocukların anne babalar tarafından bir tür yaşlılık sigortası olarak görülmesi. Ülkede sigorta ve emeklilik sistemi olmadığı için anne-babalar, yaşladıklarında kendilerine bakması için, mümkün olduğunca çok çocuk sahibi olmaya çalışıyorlar. Gelin görün ki, evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor. Nitekim, bugün çok çocuklu ailelerin çoğu, onlara bakmakta zorlanıyor.
Dünyanın yardıma koştuğu ve milyarlarca dolar aktardığı son 20 yılı ayukka çıkmış rüşvet ve yolsuzluklarla, savaş lordları arasındaki çekişmelerle heba eden Afganistan ve halkı, yine zor günler geçiyor. Başta devrik cumhurbaşkanı Eşref Gani olmak üzere eski Afgan yöneticiler çaldıkları milyonlarla yurt dışında rahat bir hayat sürerken olan, yine Afgan halkına oldu. Gani Birleşik Arap Emirlikleri’inde, General Dostum Ankara’da ve Ata Muhammed Nur Dubai’de, eski cumhurbaşkanı birinci yardımcısı Emrullah Salih Duşenbe’de keyif sürerken, milyonlarca Afgan açlık ve ölümle pençeleşerek, onların beceriksizliğinin ve ihanetinin cezasını çekiyor.
Eski yöneticilerinin ihanetine uğrayan Afgan halkı, “denize düşen yılana sarılır” misali şu an tek çıkar yolarak Taliban’a sarılmış durumda. Ama Taliban’ın ipiyle kuyuya inilmeyeceği de ortada. Öyleyse tek çıkar yol, Afganistan’da tüm tarafların katılacağı geniş tabanlı bir yönetimin kurulması. Bu olmadığı takdirde, şu anda Afganistan’da ortaya çıkan ve halının altına süpürülenler, bir süre sonra dünyanın öbür ucunda ikinci bir 11 Eylül olarak karşımıza çıkabilir. Ne de olsa tarih, kimilerinin dediği gibi tekerrürden ibarettir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 14 Şubat 2022’de yayımlanmıştır.