Türk Birliği mümkün mü?

Karabağ Savaşı’ndan sonra Türk Cumhuriyetleri arasında her alanda işbirliği hızlanarak artıyor. Bu işbirliğinin geleceğinde ne var? Türk Birliği doğabilir mi? Rusya ve Çin buna nasıl bakıyor? Doç. Dr. Ramin Sadık yazdı.

Yaklaşık 20-30 yıl önce Azerbaycan’da özellikle yaşı ilerlemiş kişiler, “21. Asır Türk asrı olacak” diyordu. O günlerde pek de önemsenmeyen bu ifadenin gerçeğe dönüşmesi için adımlar atılıyor. Bu adımların bir Türk Birliği’ni mümkün kılması da muhtemel.

Karabağ Savaşı’ndan sonra, Türk Devletleri arasında sıklaşan işbirliği bu birliğe doğru önemli adımlar atılmasını sağlıyor.

SSCB yönetimi, 1930’lu yıllardan itibaren, kendi vatandaşları olan Türkler ile sınırlarının dışındaki Türkleri bilinçli ve planlı bir şekilde uzaklaştırmaya yönelik politikalar izledi. Bu politikalar, 1990’ların başında “Demir Perde” rejiminin çökmesiyle ortadan kalkınca 21. yüzyılın Türk yüzyılı olması için umut ışığı doğdu.

Söz konusu umudun gerçekleşmesi için daha yapılacak pek çok şey olmakla birlikte, geride kalan 30 yılda hayli somut gelişmeler de yaşandı.

SSCB’nin dağılmasının ardından adım adım bugüne

1990’ların başlarında Sovyetler Birliği dağılınca Orta Asya’da dört (Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan), Kafkasya’da ise bir (Azerbaycan) Türk devleti bağımsızlığını ilan etti.

Türkiye Cumhuriyeti, aynı etnik kökene, ortak geçmişe, din, dil ve kültür bağına sahip bulunan bu beş bağımsız cumhuriyeti derhal tanıdı, bu ülkelere büyükelçilik açan ilk ülke oldu. Türkiye’nin bu adımı, uluslararası camiada tanınmaları açısından yeni Türk cumhuriyetleri için büyük bir destek anlamına geldi.

Bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra Türkiye, tarihi Türk yurtlarında kurulan yeni cumhuriyetler ile bazı ikili anlaşmalar yaptı. Bu bağlamda SSCB gibi totaliter bir rejimden kurtularak demokratik dünyanın bir parçası haline gelen cumhuriyetlerin siyasi, ekonomik ve kurumsal gelişmelerine destek verdi, kalkınma tecrübesini kardeş ülkeler ile paylaşmak amacıyla Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı’nı (TİKA) tesis etti.

Bu ülkelerle hem ikili hem de bütüncül ortak ilişkileri kurumsal bir zemine oturtmayı planladı. Bunun için inisiyatif alarak Ekim 1992’de, Ankara’da Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi adlı toplantının gerçekleşmesini sağladı. Toplantıya bağımsızlığını kazanan Türk ülkelerinin devlet başkanları katıldı. Böylece bugünkü Türk Devletleri Teşkilatı’na giden sürecin temeli atıldı.

Ankara’daki ilk zirvede, ikinci zirvenin Bakü’de yapılması kararlaştırıldı. Ancak Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırılarının devam ettiği savaş ortamı, Haziran ayında Bakü’de yönetim değişikliği ve Eylül’de Azerbaycan’ın Bağımsız Devletler Topluluğu toplantısına katılmasından dolayı Türk ülkeleri liderleri Bakü’de bir araya gelemedi. Zirve ertesi yıl İstanbul’da yapıldı. Bu arada 1993’te Almatı’da Türk ülkeleri arasında ortak kültürel değerlerin ve bağlılığın korunması amacıyla, Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı (Türksoy) da tesis edildi. Böylece halkların birbirlerini daha yakından tanımalarının ve anlamalarının zemini hazırlandı.

1994’te İstanbul’da Türkçe Konuşan Ülke Zirvesi’nin ikinci toplantısı gerçekleşti. Toplantıdan önce Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Türkçe Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi’nden “Pan Türkçü duygular” içermesinden kuşkulandıkları gerekçesiyle endişe duyduklarını açıkladı. Ancak İstanbul’daki zirveden sonra Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ülkesinin Pan Türkçü hedeflerinin olmadığını belirterek zirvenin başka bir ülkeye karşı olmadığının altını çizdi.

2006’da Antalya’da yapılan sekizinci zirveden sonra 2008 yılında Türk Cumhuriyetleri parlamentoları arasında iletişimi arttırmak ve ülkelerin diplomatik ilişkilerini daha da ilerletmek amacıyla Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistan parlamento başkanlarının imzasıyla Türkçe Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) tesis edildi.

2009’da Nahçıvan’da düzenlenen dokuzuncu zirvede Azerbaycan, Türkiye, Kazakistan ve Kırgızistan liderleri Türk Keneşi’nin (Konseyi) kurulduğunu açıkladılar. Özellikle Türk Keneşi’nin kurulmasından sonra ülkeler arasındaki işbirliği her geçen yıl gelişti. Bu bağlamda 2011’de Keneş’in Almatı’da düzenlenen I. Zirvesi’nde, yapılan çalışmaları Türk halklarına daha iyi tanıtmak amacıyla bir Medya Platformu’nun tesis edilmesi kararlaştırıldı.

Ertesi yıl Bişkek’te düzenlenen ikinci zirvede, Keneş’in resmî bayrağı kabul edildi. 4 üye ülkeye ait sembolleri içeren bayrağın rengi Kazakistan’ın, ortasındaki güneşi Kırgızistan’ın hilali Türkiye’nin, 8 köşeli yıldızı ise Azerbaycan’ın bayrağından alındı. Zirvenin önemli bir yanı da Türkçe ve tarih alanlarında bilimsel ortak çalışmaları yürütmek amacıyla Türk Akademisi’nin kurulması oldu.

Keneş’in üçüncü zirvesi Azerbaycan’da, dördüncüsü ise Türkiye’de düzenlendi. Bu zirvelerde spor, bilim, eğitim, ekonomi, diaspora işlerinde, dış politika ve güvenlik alanlarında ortak işbirliğinin geliştirilmesi konusunda mutabakata varıldı.

2015’te Astana’da düzenlenen beşinci zirvede ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin arttırılması üzerinde önemle duruldu. Bu kapsamda Rusya ve Çin gibi bölgesel güçleri saf dışı bırakmamak kaydıyla Hazar Denizi’nin transit kapasitesini büyütmeye yönelik irade ortaya kondu. Zirvede ayrıca kültürel ortaklık çalışmaları bağlamında ülkeler arasında “Uluslararası Türk Televizyon Kanalı” adlı bir televizyon kanalının kurulması da kararlaştırıldı. Keneş’in 2018’de yapılan altıncı zirvesinde Macaristan gözlemci üye seçildi. Ertesi yıl Bakü’de yapılan yedinci zirvede ise Özbekistan tam üyeliğe kabul edildi.

2020 Karabağ Savaşı’nın etkisi

2020 yılındaki 44 günlük Karabağ Savaşı, bütün Türk ülkelerini daha sıkı bir işbirliğine ve bütünleşme çabalarına yönlendirdi. Savaş esnasında Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği destek, Hazar’ın ötesindeki Türk ülkelerini de birlikte hareket etme ve karar alma sürecine doğru yöneltti. Nitekim savaşın hemen ardından Türk devletlerinin karşılıklı entegrasyon sürecine olan ilgisi arttı. Türk ülkeleri liderlerinin karşılıklı ziyaretleri ve yapılan mutabakatlar hem tek tek hem de bütün olarak Türk Dünyası’nı birbirine daha önce hiç görülmediği kadar yaklaştırdı.

Bütün bu gelişmeler Türk ülkeleri arasında ortak amaç ve gelecek konusunda yeni bir dönemin başladığına işaret etti. Bundan dolayıdır ki, Ocak 2021’de Azerbaycan ile Türkmenistan arasında yıllar boyunca diplomatik anlaşmazlığın kaynağı olan Hazar’daki Dostluk petrol yatağının ortak işletilmesi konusunda anlaşmaya varıldı.

Haziran 2021’de Azerbaycan ile Türkiye arasında imzalanan Şuşa Beyannamesi’yle iki ülke arasındaki müttefiklik resmîleşti.

Özbekistan ile Kırgızistan arasındaki 1379 kilometrelik sınırın 200 kilometrelik kısmında yıllardan beri süren tartışma karşılıklı uzlaşma ile sona erdi.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın doğuşu

12 Kasım 2021’de İstanbul Yassıada’da düzenlenen Türk Keneşi’nin 8. Zirvesi’nde, Keneş’in ismi Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirildi. Aynı zirvede Türkmenistan teşkilata gözlemci üye olarak katılırken, Türk Dünyası’nın 2040 Vizyon Belgesi kabul edildi.

Vizyon belgesinde Türkiye ve Türk Dünyası’nın uluslararası meselelerde ortak hareket etmesine yönelik irade ifade edildi, “ortak Türk kimliğinin kültürel zenginlik kaynağı olarak teşvik edilmesi” üzerinde duruldu. Dolayısıyla vizyon belgesiyle, Türk ülkelerinin ortak kimlik temelli yıllardır sürdürülen kültürel ortaklığın daha da ileriye taşınmasına, ülkelerin hep bir arada siyasi, askeri ve ekonomik olarak yeni bir ortak gelecek inşa edilmesi için yol haritası çizmelerinin gerekliliğine değinildi.

Vizyon belgesinde ayrıca iyi iletişim için ortak alfabe ve terminoloji çalışmalarının önemi de vurgulandı. Eylül 2022’de Türk Dünyası Ortak Alfabe Çalıştayı’nın sonuç bildirgesinde, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde Ortak Alfabe Komisyonu tesis edilmesi kararlaştırıldı. Bu komisyonunun ilk toplantısı Mayıs 2023’te Astana’da yapıldı. Toplantıda Latin alfabesine geçmek isteyen Türk devletlerine destek verilmesi ve ortak alfabeye kademeli, sorunsuz geçiş için gerekli hazırlık çalışmalarını yürütülmesi konusunda mutabakat sağlandı.

İşbirliğinin geleceği: Ortak bir ordu kurulur mu?

Coğrafyada, kuzey ve güney yarım kürede dönenceler ile kutup daireleri arasında kalan bölgeye Orta Kuşak denir. Dört mevsimin belirgin şekilde yaşandığı Orta Kuşak’ta tarih boyunca birçok süper güç kurulmuş ve gelişmiştir. Bugün de Türk ülkelerine bakıldığında Orta Kuşak’ta yerleşmeleri, doğudan batıya uzanan coğrafi konumda olmaları ve doğal olarak tarihi İpek Yolu’nun üzerinde yer almaları gelişmelerine katkı sunuyor.

Karabağ Savaşı’ndan sonra Türk ülkeleri arasındaki siyasi, askerî, ekonomik ve kültürel ilişkiler her geçen gün artmaya devam ediyor. Türkiye’nin Azerbaycan ile, Özbekistan’ın Kazakistan ile ittifak anlaşması yapmaları, Kırgızistan ile Azerbaycan arasında Devletlerarası Konsey kurulması bu duruma örnek gösterilebilir.

Askerî anlamda Türk ülkeleri birbirleriyle yeni anlaşmalar yapıyor. Dahası, Türkiye’nin askerî tecrübesinden ve savunma sanayisinden olabildiğince faydalanıyorlar. Türkiye ile Azerbaycan arasında uzun yıllardır devam eden askerî işbirliği Karabağ Savaşı’nda değerini ortaya koydu. Zaten savaştan sonra Hazar’ın doğusundaki Türk ülkeleri de Türkiye’nin hem askerî tecrübelerinden hem de savunma ürünlerinden faydalanmaya başladılar.

Son zamanlarda dünyadaki gelişmelere bakıldığında, ilerde bütün Türk ülkeleri arasındaki işbirliklerinin gelişmesi, güvenlik konusunda daha fazla adımların atılması ve muhtemel ki, ortak bir ordunun kurulması gündeme gelecek.

Artan ekonomik işbirliği ve Orta Koridor

Türk ülkelerinin ekonomik işbirliği de gün geçtikçe artıyor. Nitekim bütün Türk ülkeleri arasındaki ticaret hacimleri yükseliyor, ortak çıkara dayalı bir şekilde gelişiyor.

Örneğin 2022’de Azerbaycan’ın Kazakistan ile ticaret cirosu bir önceki yıla göre 4,4 kat arttı ve 598 milyon 486 bin dolara yükseldi. Türkmenistan-Azerbaycan arasında ciro 5,1 kat arttı, Özbekistan ile ticarette yüzde 64,0, Kırgızistan ile yüzde 17,0 artış kaydedildi.

Bu arada Azerbaycan ile Türkiye arasında ticaret hacmi 6 milyar dolara çıktı. 2022 yılında Kazakistan ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 6 milyar dolar olarak kayda geçti.

Özbekistan-Kazakistan karşılıklı ticaret rakamları yüzde 30 yükseldi. Kazakistan’ın Türkmenistan ve Kırgızistan ile de ticaretinde gelişmeler görüldü.

Geçen yıl Özbekistan ile Türkiye arasında ticaret hacmi 3.3 milyar dolara çıktı. Sınır sorunlarını sona erdiren Özbekistan ile Kırgızistan arasında da ekonomik ilişkiler gelişti, Özbekistan- Türkmenistan arasındaki ticaret hacmi 926,3 milyon dolara yükseldi.

2022 yılında Türkmenistan ile Kırgızistan arasındaki karşılıklı ticaret hacmi de yüzde 17,1 artış gösterdi. 2021’de 1,7 milyar dolar olan Türkmenistan-Türkiye ticaret hacmi, 2022’de yüzde 21,9 artırarak 2.67 milyar dolara çıktı.

Türk ülkeleri arasındaki ekonomik gelişim, doğudan batıya uzanan Orta Koridor olarak bilinen ulaşım güzergâhının önemini bir kez daha gösterdi. Türk ülkeleri son zamanlarda doğal olarak zengin kaynaklarını yahut üretimlerini Batı pazarlarına ulaştırmak için Orta Koridor’u çok önemsiyor. Çünkü Orta Koridor diğer güzergâhlara göre güvenilir, kısa ve yeterli kapasitesiyle tüm beklentileri karşılıyor. Bundan dolayı Hazar’ın doğusundaki Türk ülkeleri, Azerbaycan ve Türkiye üzerinden dış pazara açılmak için gerekli çalışmaları yapmayı sürdürüyor.

Orta Koridor’un köprü ülkesi Azerbaycan, Türkiye ile Hazar’ın doğusundaki Türk ülkeleri arasında kilit rol oynuyor. Türkiye ile Azerbaycan arasında son yıllarda gelişen çok yönlü birlik çalışmaları, Hazar’ın doğusundaki Türk ülkeleri için örnek bir model oluşturuyor.

Türk ülkeleri arasında ekonomik bütünlük açısından atılan bir önemli adım da Türk Yatırım Fonu’nun kurulması.

İstanbul’un ev sahipliği yapacağı fonun, Türk Dünyası’nda ekonomik bütünleşmeye ciddi katkılar sunması bekleniyor. İlk etapta 500 milyon dolar sermayesi olduğu açıklanan Türk yatırım fonunda Türkiye dahil 5 ülke eşit pay sahibi. Önümüzdeki yıllarda fona yeni devletlerin de eklenmesi öngörülüyor. Türk Yatırım Fonu, yapılacak projeleri teşvik edecek, KOBİ’leri destekleyecek, nakliye, lojistik ve depolama hizmetlerine yatırım yapacak. Böylece aynı coğrafyayı paylaşan, aynı dili konuşan Türk Devletleri’nin ortak bir şekilde kalkınmasını sağlayacak.

Kültürel işbirliği

Kültürel alandaki ortak çalışmalara baktığımızda, yıllardır sürdürülen işbirlikleri, ortak alfabe çalışmaları, ortak tarih, coğrafya ve edebiyata ait ders kitaplarının hazırlanmasıyla devam ediyor.

Diğer yandan Karabağ Savaşı’ndan sonra Kazakistan’ın işgalden kurtarılan Füzuli’de Çocuk Yaratıcılık Merkezi, Özbekistan’ın ise bir okul inşa etmeye başlaması, Hazar’ın batısıyla doğusu arasındaki kardeşlerin kucaklaşması açısından önemli ayrıntılar.

Sadece az bir kısmına değindiğimiz bu gelişmelerin de gösterdiği gibi Hazar’ın doğusuyla batısı giderek bütünleşiyor.

Bu durum kardeş ülkeleri siyasi, ekonomik, askerî ve kültürel bir birliğe doğru yöneltiyor. Tabii Karabağ Savaşı’nın önemli kazanımlarından biri olan Zengezur Koridoru’nun yakın gelecekte hayata geçmesi halinde Anadolu ile Türkistan arasındaki kesintisiz kara bağlantısının daha da perçinleneceğine ilişkin umutlar artıyor.

Türkiye yüzyılı Türk Yüzyılı’na dönüşür mü?

Türk Keneşi’nin, Türk Devletleri Teşkilatı adıyla değiştirilmesi geçmişten geleceğe uzanan ortak yolculukta önemli bir mihenk taşı olmakla beraber, ismin İstanbul’da ilan edilmesi, yanına dost ve kardeş ülkeleri toplaması anlamında Türkiye için oldukça önemli.

Tam da böyle bir gerçek bağlamında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye, Türkiye’den büyüktür” şeklinde formüle ettiği ülkenin yeni dış politikası, Türkiye’nin artık sadece bölgesel değil, küresel boyutta bir güce kavuşması yolunda sınırlarına hapsedilmek istenmediğinin bir işareti.

Mayıs 2023’te yeniden cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, yeni dönemi Türkiye Yüzyılı olarak adlandırdı. Tabii bu adlandırma, Türkiye’nin uluslararası bir aktör olma yolunda cesaretli adımlar atacağının işareti olmakla beraber, ileriye dönük Türk ülkeleri arasındaki entegrasyonun da yeni bir boyuta dönüşeceğinin sinyali olarak görülebilir.

“Türkiye Yüzyılı”nda Türkiye’nin gerçekleştirebileceği büyüme ve güçlenme, Türk ülkeleri arasındaki işbirliğini daha bir üst seviyeye yükseltebilir, Türk Devletleri Teşkilatı’nı siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel bir birlik haline getirebilir.

Dolayısıyla tıpkı dünyada bugün mevcut olan Avrupa Birliği, Arap Birliği ve saire gibi çeşitli birlikler gibi, Türk Devletleri Teşkilatı da zamanla Türk Birliği adıyla dünyanın mühim uluslararası örgütlerinden biri olarak doğabilir.

İşte o zaman Türkiye Yüzyılı’nın Türk’ün Yüzyılı, Türk Birliği’nin ise küresel çapta etkin bir barış gücü haline dönüşmesi, ömürlerini Türk Yüzyılı için harcamış bütün Türk Dünyası sevdalılarını sevindirecek, yaşlıların yıllardır bekledikleri umutlar gerçekleşecektir.

Rusya ve Çin bu gidişata nasıl bakıyor?

Tüm bu gelişmelere bölgesel aktörlerin, yani Rusya ve Çin’in bakışının nasıl olabileceği sorusu önem kazanıyor.

Yukarıda belirtildiği gibi Rusya daha ilk yıllarda Türk ülkeleri liderlerinin katılımıyla düzenlenen zirvelere kuşkuyla bakmış, zirvelerin Pan Türkçü yaklaşımları doğuracağı endişesini dile getirmişti. Putin’in Rusya lideri olmasından sonra ülkenin dış politikasında Kafkaslar ve Orta Asya “Yakın Çevre” olarak nitelenmiş, bundan dolayı her iki bölgede Rusya’nın etkin bir hegemonyasının olduğu görülmüştü.

Lakin Türkiye ile Rusya arasında son yıllarda gelişen ve karşılıklı menfaate dayalı işbirliği çalışmaları, Rusya’nın Türk Devletleri Teşkilatı’na bakışında birtakım güncellemeler yapmasına neden oldu. Rusya Dışişleri Bakanı 2021’de yaptığı bir açıklamada, Türk ülkeleri arasında kültürel işbirliğinden rahatsız olmadıklarını ama işbirliğinin askerî boyutlara çıkmasının fayda getirmeyeceğini açıkladı.

Oysa yıllardır Kafkasları da “arka bahçesi” olarak gören Rusya’nın, Azerbaycan ile Türkiye arasında her geçen yıl gelişen askerî, siyasi, ekonomik ilişkiler karşısında istemese de tepkisiz kaldığı görüldü. Rusya’nın böyle davranmasındaki stratejik diğer bir sebep ise, Güney Kafkasya’da ABD, İran yahut başka bir AB ülkesinin etkinlik kurmasından ziyade, işbirliği yaptığı Türkiye ile paylaşımın kendi çıkarına daha uygun olmasıdır. Bu yüzden Karabağ Savaşı’nın sonunda Rusya, Türkiye ile birlikte Azerbaycan’da tesis edilen Ortak Gözlem Merkezi’nde birlikte Karabağ’daki ateşkesi izlemeyi kabul etmek zorunda kaldı.

Rusya ayrıca pek memnun olmasa da Türkiye’nin Orta Asya’daki Türk ülkeleriyle askerî işbirliğini geliştirmesine de bu gerçekler bağlamında fazla itiraz edemiyor.Diğer yandan Ukrayna Savaşı’nın da getirdiği gerçekler ışığında, Rusya Orta Asya’da Çin’in yahut başka bir küresel aktörün etkin olması yerine Türk Devletleri Teşkilatı’nın güçlü olmasından yana olabilir.

Elbette Türk ülkeleri arasındaki yakınlaşma, ekonomik, siyasi, kültürel ve askerî işbirlikleri bölgesel güç olan Çin tarafından da dikkatle izleniyor. SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya ile Çin’in mecburi işbirliği yaptıkları bölgelerden birisi Orta Asya oldu. Çin yıllarca Orta Asya ülkeleriyle ekonomik işbirliğini derinleştirirken, Rusya ise askerî ve siyasi gelişimini sürdürdü. Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya hem içinde bulunduğu durum, hem de Pekin’in desteğinden mahrum kalmamak nedeniyle Çin’in Orta Asya bölgesine daha fazla ilgi göstermesine ses çıkaramaz hale geldi.

Çin, Ukrayna Savaşı sonrasında Rusya yerine daha ziyade Bir Kuşak Bir Yol projesinin önemli güzergâhı olan Orta Asya’yı tercih etmeye yöneldi. Bu bağlamda Pekin yönetiminin ortaya çıkan fırsatları değerlendirmekte sabırsız davrandığı dikkat çekiyor, toplamda 454 kilometre uzunluğunda olacak Çin-Kırgızistan-Özbekistan demiryolu inşaatını önemsediği görülüyor. İnşaatın bitmesi halinde Doğu Asya’dan Orta Doğu ve Güney Avrupa ülkelerine kadar olan mesafenin yaklaşık 900 kilometre kısalacak olması Çin’in elini güçlendirecek. Bölgeye ilişkin jeopolitik fırsatları kaçırmak istemeyen Pekin yönetimi bu yüzden geçtiğimiz Mayıs 2023’te, 5 Orta Asya ülkesi liderini ağırlayarak ilk kez Çin-Orta Asya Zirvesi’ne ev sahipliği de yaptı. Dolayısıyla Çin, önemsediği Orta Asya’da ciddi bir şekilde ağırlığını hissettirmeğe çalışıyor. Tam da böyle bir ortamda Türk ülkeleri arasındaki işbirliğinin giderek gelişmesi ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın bölgesel bir güç olarak ortaya çıkması Çin’i rahatsız ediyor. Çin, Türkiye’nin Türk ülkeleriyle ekonomik, siyasi, askerî ve kültürel işbirliğini çıkarına ters görüyor, Hazar’ın doğusuyla batısının bir Türk bütünlüğü yahut birliği haline gelmesini açıkçası istemiyor.

Çin’in bir endişesi de Türkler arasındaki birlik çalışmalarının Sincan’daki (Doğu Türkistan) Uygurların ayrılıkçılık düşüncesini tetikleyebileceği bir sürece doğru evrilmesi. Dolayısıyla Çin yönetimine yakın bazı siyaset bilimciler, “dünya jeopolitiğinin kalbinde yükselen yeni bir güç” olan Türk Devletleri Teşkilatı’nın, bazı amaçlarının olabileceği hususunda Pekin yönetimini uyarıyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Temmuz 2023’te yayımlanmıştır.

Ramin Sadık
Ramin Sadık
Doç. Dr. Ramin Sadık - 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Türk Birliği mümkün mü?

Karabağ Savaşı’ndan sonra Türk Cumhuriyetleri arasında her alanda işbirliği hızlanarak artıyor. Bu işbirliğinin geleceğinde ne var? Türk Birliği doğabilir mi? Rusya ve Çin buna nasıl bakıyor? Doç. Dr. Ramin Sadık yazdı.

Yaklaşık 20-30 yıl önce Azerbaycan’da özellikle yaşı ilerlemiş kişiler, “21. Asır Türk asrı olacak” diyordu. O günlerde pek de önemsenmeyen bu ifadenin gerçeğe dönüşmesi için adımlar atılıyor. Bu adımların bir Türk Birliği’ni mümkün kılması da muhtemel.

Karabağ Savaşı’ndan sonra, Türk Devletleri arasında sıklaşan işbirliği bu birliğe doğru önemli adımlar atılmasını sağlıyor.

SSCB yönetimi, 1930’lu yıllardan itibaren, kendi vatandaşları olan Türkler ile sınırlarının dışındaki Türkleri bilinçli ve planlı bir şekilde uzaklaştırmaya yönelik politikalar izledi. Bu politikalar, 1990’ların başında “Demir Perde” rejiminin çökmesiyle ortadan kalkınca 21. yüzyılın Türk yüzyılı olması için umut ışığı doğdu.

Söz konusu umudun gerçekleşmesi için daha yapılacak pek çok şey olmakla birlikte, geride kalan 30 yılda hayli somut gelişmeler de yaşandı.

SSCB’nin dağılmasının ardından adım adım bugüne

1990’ların başlarında Sovyetler Birliği dağılınca Orta Asya’da dört (Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan), Kafkasya’da ise bir (Azerbaycan) Türk devleti bağımsızlığını ilan etti.

Türkiye Cumhuriyeti, aynı etnik kökene, ortak geçmişe, din, dil ve kültür bağına sahip bulunan bu beş bağımsız cumhuriyeti derhal tanıdı, bu ülkelere büyükelçilik açan ilk ülke oldu. Türkiye’nin bu adımı, uluslararası camiada tanınmaları açısından yeni Türk cumhuriyetleri için büyük bir destek anlamına geldi.

Bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra Türkiye, tarihi Türk yurtlarında kurulan yeni cumhuriyetler ile bazı ikili anlaşmalar yaptı. Bu bağlamda SSCB gibi totaliter bir rejimden kurtularak demokratik dünyanın bir parçası haline gelen cumhuriyetlerin siyasi, ekonomik ve kurumsal gelişmelerine destek verdi, kalkınma tecrübesini kardeş ülkeler ile paylaşmak amacıyla Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı’nı (TİKA) tesis etti.

Bu ülkelerle hem ikili hem de bütüncül ortak ilişkileri kurumsal bir zemine oturtmayı planladı. Bunun için inisiyatif alarak Ekim 1992’de, Ankara’da Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi adlı toplantının gerçekleşmesini sağladı. Toplantıya bağımsızlığını kazanan Türk ülkelerinin devlet başkanları katıldı. Böylece bugünkü Türk Devletleri Teşkilatı’na giden sürecin temeli atıldı.

Ankara’daki ilk zirvede, ikinci zirvenin Bakü’de yapılması kararlaştırıldı. Ancak Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırılarının devam ettiği savaş ortamı, Haziran ayında Bakü’de yönetim değişikliği ve Eylül’de Azerbaycan’ın Bağımsız Devletler Topluluğu toplantısına katılmasından dolayı Türk ülkeleri liderleri Bakü’de bir araya gelemedi. Zirve ertesi yıl İstanbul’da yapıldı. Bu arada 1993’te Almatı’da Türk ülkeleri arasında ortak kültürel değerlerin ve bağlılığın korunması amacıyla, Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı (Türksoy) da tesis edildi. Böylece halkların birbirlerini daha yakından tanımalarının ve anlamalarının zemini hazırlandı.

1994’te İstanbul’da Türkçe Konuşan Ülke Zirvesi’nin ikinci toplantısı gerçekleşti. Toplantıdan önce Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Türkçe Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi’nden “Pan Türkçü duygular” içermesinden kuşkulandıkları gerekçesiyle endişe duyduklarını açıkladı. Ancak İstanbul’daki zirveden sonra Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ülkesinin Pan Türkçü hedeflerinin olmadığını belirterek zirvenin başka bir ülkeye karşı olmadığının altını çizdi.

2006’da Antalya’da yapılan sekizinci zirveden sonra 2008 yılında Türk Cumhuriyetleri parlamentoları arasında iletişimi arttırmak ve ülkelerin diplomatik ilişkilerini daha da ilerletmek amacıyla Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistan parlamento başkanlarının imzasıyla Türkçe Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) tesis edildi.

2009’da Nahçıvan’da düzenlenen dokuzuncu zirvede Azerbaycan, Türkiye, Kazakistan ve Kırgızistan liderleri Türk Keneşi’nin (Konseyi) kurulduğunu açıkladılar. Özellikle Türk Keneşi’nin kurulmasından sonra ülkeler arasındaki işbirliği her geçen yıl gelişti. Bu bağlamda 2011’de Keneş’in Almatı’da düzenlenen I. Zirvesi’nde, yapılan çalışmaları Türk halklarına daha iyi tanıtmak amacıyla bir Medya Platformu’nun tesis edilmesi kararlaştırıldı.

Ertesi yıl Bişkek’te düzenlenen ikinci zirvede, Keneş’in resmî bayrağı kabul edildi. 4 üye ülkeye ait sembolleri içeren bayrağın rengi Kazakistan’ın, ortasındaki güneşi Kırgızistan’ın hilali Türkiye’nin, 8 köşeli yıldızı ise Azerbaycan’ın bayrağından alındı. Zirvenin önemli bir yanı da Türkçe ve tarih alanlarında bilimsel ortak çalışmaları yürütmek amacıyla Türk Akademisi’nin kurulması oldu.

Keneş’in üçüncü zirvesi Azerbaycan’da, dördüncüsü ise Türkiye’de düzenlendi. Bu zirvelerde spor, bilim, eğitim, ekonomi, diaspora işlerinde, dış politika ve güvenlik alanlarında ortak işbirliğinin geliştirilmesi konusunda mutabakata varıldı.

2015’te Astana’da düzenlenen beşinci zirvede ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin arttırılması üzerinde önemle duruldu. Bu kapsamda Rusya ve Çin gibi bölgesel güçleri saf dışı bırakmamak kaydıyla Hazar Denizi’nin transit kapasitesini büyütmeye yönelik irade ortaya kondu. Zirvede ayrıca kültürel ortaklık çalışmaları bağlamında ülkeler arasında “Uluslararası Türk Televizyon Kanalı” adlı bir televizyon kanalının kurulması da kararlaştırıldı. Keneş’in 2018’de yapılan altıncı zirvesinde Macaristan gözlemci üye seçildi. Ertesi yıl Bakü’de yapılan yedinci zirvede ise Özbekistan tam üyeliğe kabul edildi.

2020 Karabağ Savaşı’nın etkisi

2020 yılındaki 44 günlük Karabağ Savaşı, bütün Türk ülkelerini daha sıkı bir işbirliğine ve bütünleşme çabalarına yönlendirdi. Savaş esnasında Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği destek, Hazar’ın ötesindeki Türk ülkelerini de birlikte hareket etme ve karar alma sürecine doğru yöneltti. Nitekim savaşın hemen ardından Türk devletlerinin karşılıklı entegrasyon sürecine olan ilgisi arttı. Türk ülkeleri liderlerinin karşılıklı ziyaretleri ve yapılan mutabakatlar hem tek tek hem de bütün olarak Türk Dünyası’nı birbirine daha önce hiç görülmediği kadar yaklaştırdı.

Bütün bu gelişmeler Türk ülkeleri arasında ortak amaç ve gelecek konusunda yeni bir dönemin başladığına işaret etti. Bundan dolayıdır ki, Ocak 2021’de Azerbaycan ile Türkmenistan arasında yıllar boyunca diplomatik anlaşmazlığın kaynağı olan Hazar’daki Dostluk petrol yatağının ortak işletilmesi konusunda anlaşmaya varıldı.

Haziran 2021’de Azerbaycan ile Türkiye arasında imzalanan Şuşa Beyannamesi’yle iki ülke arasındaki müttefiklik resmîleşti.

Özbekistan ile Kırgızistan arasındaki 1379 kilometrelik sınırın 200 kilometrelik kısmında yıllardan beri süren tartışma karşılıklı uzlaşma ile sona erdi.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın doğuşu

12 Kasım 2021’de İstanbul Yassıada’da düzenlenen Türk Keneşi’nin 8. Zirvesi’nde, Keneş’in ismi Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirildi. Aynı zirvede Türkmenistan teşkilata gözlemci üye olarak katılırken, Türk Dünyası’nın 2040 Vizyon Belgesi kabul edildi.

Vizyon belgesinde Türkiye ve Türk Dünyası’nın uluslararası meselelerde ortak hareket etmesine yönelik irade ifade edildi, “ortak Türk kimliğinin kültürel zenginlik kaynağı olarak teşvik edilmesi” üzerinde duruldu. Dolayısıyla vizyon belgesiyle, Türk ülkelerinin ortak kimlik temelli yıllardır sürdürülen kültürel ortaklığın daha da ileriye taşınmasına, ülkelerin hep bir arada siyasi, askeri ve ekonomik olarak yeni bir ortak gelecek inşa edilmesi için yol haritası çizmelerinin gerekliliğine değinildi.

Vizyon belgesinde ayrıca iyi iletişim için ortak alfabe ve terminoloji çalışmalarının önemi de vurgulandı. Eylül 2022’de Türk Dünyası Ortak Alfabe Çalıştayı’nın sonuç bildirgesinde, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde Ortak Alfabe Komisyonu tesis edilmesi kararlaştırıldı. Bu komisyonunun ilk toplantısı Mayıs 2023’te Astana’da yapıldı. Toplantıda Latin alfabesine geçmek isteyen Türk devletlerine destek verilmesi ve ortak alfabeye kademeli, sorunsuz geçiş için gerekli hazırlık çalışmalarını yürütülmesi konusunda mutabakat sağlandı.

İşbirliğinin geleceği: Ortak bir ordu kurulur mu?

Coğrafyada, kuzey ve güney yarım kürede dönenceler ile kutup daireleri arasında kalan bölgeye Orta Kuşak denir. Dört mevsimin belirgin şekilde yaşandığı Orta Kuşak’ta tarih boyunca birçok süper güç kurulmuş ve gelişmiştir. Bugün de Türk ülkelerine bakıldığında Orta Kuşak’ta yerleşmeleri, doğudan batıya uzanan coğrafi konumda olmaları ve doğal olarak tarihi İpek Yolu’nun üzerinde yer almaları gelişmelerine katkı sunuyor.

Karabağ Savaşı’ndan sonra Türk ülkeleri arasındaki siyasi, askerî, ekonomik ve kültürel ilişkiler her geçen gün artmaya devam ediyor. Türkiye’nin Azerbaycan ile, Özbekistan’ın Kazakistan ile ittifak anlaşması yapmaları, Kırgızistan ile Azerbaycan arasında Devletlerarası Konsey kurulması bu duruma örnek gösterilebilir.

Askerî anlamda Türk ülkeleri birbirleriyle yeni anlaşmalar yapıyor. Dahası, Türkiye’nin askerî tecrübesinden ve savunma sanayisinden olabildiğince faydalanıyorlar. Türkiye ile Azerbaycan arasında uzun yıllardır devam eden askerî işbirliği Karabağ Savaşı’nda değerini ortaya koydu. Zaten savaştan sonra Hazar’ın doğusundaki Türk ülkeleri de Türkiye’nin hem askerî tecrübelerinden hem de savunma ürünlerinden faydalanmaya başladılar.

Son zamanlarda dünyadaki gelişmelere bakıldığında, ilerde bütün Türk ülkeleri arasındaki işbirliklerinin gelişmesi, güvenlik konusunda daha fazla adımların atılması ve muhtemel ki, ortak bir ordunun kurulması gündeme gelecek.

Artan ekonomik işbirliği ve Orta Koridor

Türk ülkelerinin ekonomik işbirliği de gün geçtikçe artıyor. Nitekim bütün Türk ülkeleri arasındaki ticaret hacimleri yükseliyor, ortak çıkara dayalı bir şekilde gelişiyor.

Örneğin 2022’de Azerbaycan’ın Kazakistan ile ticaret cirosu bir önceki yıla göre 4,4 kat arttı ve 598 milyon 486 bin dolara yükseldi. Türkmenistan-Azerbaycan arasında ciro 5,1 kat arttı, Özbekistan ile ticarette yüzde 64,0, Kırgızistan ile yüzde 17,0 artış kaydedildi.

Bu arada Azerbaycan ile Türkiye arasında ticaret hacmi 6 milyar dolara çıktı. 2022 yılında Kazakistan ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 6 milyar dolar olarak kayda geçti.

Özbekistan-Kazakistan karşılıklı ticaret rakamları yüzde 30 yükseldi. Kazakistan’ın Türkmenistan ve Kırgızistan ile de ticaretinde gelişmeler görüldü.

Geçen yıl Özbekistan ile Türkiye arasında ticaret hacmi 3.3 milyar dolara çıktı. Sınır sorunlarını sona erdiren Özbekistan ile Kırgızistan arasında da ekonomik ilişkiler gelişti, Özbekistan- Türkmenistan arasındaki ticaret hacmi 926,3 milyon dolara yükseldi.

2022 yılında Türkmenistan ile Kırgızistan arasındaki karşılıklı ticaret hacmi de yüzde 17,1 artış gösterdi. 2021’de 1,7 milyar dolar olan Türkmenistan-Türkiye ticaret hacmi, 2022’de yüzde 21,9 artırarak 2.67 milyar dolara çıktı.

Türk ülkeleri arasındaki ekonomik gelişim, doğudan batıya uzanan Orta Koridor olarak bilinen ulaşım güzergâhının önemini bir kez daha gösterdi. Türk ülkeleri son zamanlarda doğal olarak zengin kaynaklarını yahut üretimlerini Batı pazarlarına ulaştırmak için Orta Koridor’u çok önemsiyor. Çünkü Orta Koridor diğer güzergâhlara göre güvenilir, kısa ve yeterli kapasitesiyle tüm beklentileri karşılıyor. Bundan dolayı Hazar’ın doğusundaki Türk ülkeleri, Azerbaycan ve Türkiye üzerinden dış pazara açılmak için gerekli çalışmaları yapmayı sürdürüyor.

Orta Koridor’un köprü ülkesi Azerbaycan, Türkiye ile Hazar’ın doğusundaki Türk ülkeleri arasında kilit rol oynuyor. Türkiye ile Azerbaycan arasında son yıllarda gelişen çok yönlü birlik çalışmaları, Hazar’ın doğusundaki Türk ülkeleri için örnek bir model oluşturuyor.

Türk ülkeleri arasında ekonomik bütünlük açısından atılan bir önemli adım da Türk Yatırım Fonu’nun kurulması.

İstanbul’un ev sahipliği yapacağı fonun, Türk Dünyası’nda ekonomik bütünleşmeye ciddi katkılar sunması bekleniyor. İlk etapta 500 milyon dolar sermayesi olduğu açıklanan Türk yatırım fonunda Türkiye dahil 5 ülke eşit pay sahibi. Önümüzdeki yıllarda fona yeni devletlerin de eklenmesi öngörülüyor. Türk Yatırım Fonu, yapılacak projeleri teşvik edecek, KOBİ’leri destekleyecek, nakliye, lojistik ve depolama hizmetlerine yatırım yapacak. Böylece aynı coğrafyayı paylaşan, aynı dili konuşan Türk Devletleri’nin ortak bir şekilde kalkınmasını sağlayacak.

Kültürel işbirliği

Kültürel alandaki ortak çalışmalara baktığımızda, yıllardır sürdürülen işbirlikleri, ortak alfabe çalışmaları, ortak tarih, coğrafya ve edebiyata ait ders kitaplarının hazırlanmasıyla devam ediyor.

Diğer yandan Karabağ Savaşı’ndan sonra Kazakistan’ın işgalden kurtarılan Füzuli’de Çocuk Yaratıcılık Merkezi, Özbekistan’ın ise bir okul inşa etmeye başlaması, Hazar’ın batısıyla doğusu arasındaki kardeşlerin kucaklaşması açısından önemli ayrıntılar.

Sadece az bir kısmına değindiğimiz bu gelişmelerin de gösterdiği gibi Hazar’ın doğusuyla batısı giderek bütünleşiyor.

Bu durum kardeş ülkeleri siyasi, ekonomik, askerî ve kültürel bir birliğe doğru yöneltiyor. Tabii Karabağ Savaşı’nın önemli kazanımlarından biri olan Zengezur Koridoru’nun yakın gelecekte hayata geçmesi halinde Anadolu ile Türkistan arasındaki kesintisiz kara bağlantısının daha da perçinleneceğine ilişkin umutlar artıyor.

Türkiye yüzyılı Türk Yüzyılı’na dönüşür mü?

Türk Keneşi’nin, Türk Devletleri Teşkilatı adıyla değiştirilmesi geçmişten geleceğe uzanan ortak yolculukta önemli bir mihenk taşı olmakla beraber, ismin İstanbul’da ilan edilmesi, yanına dost ve kardeş ülkeleri toplaması anlamında Türkiye için oldukça önemli.

Tam da böyle bir gerçek bağlamında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye, Türkiye’den büyüktür” şeklinde formüle ettiği ülkenin yeni dış politikası, Türkiye’nin artık sadece bölgesel değil, küresel boyutta bir güce kavuşması yolunda sınırlarına hapsedilmek istenmediğinin bir işareti.

Mayıs 2023’te yeniden cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, yeni dönemi Türkiye Yüzyılı olarak adlandırdı. Tabii bu adlandırma, Türkiye’nin uluslararası bir aktör olma yolunda cesaretli adımlar atacağının işareti olmakla beraber, ileriye dönük Türk ülkeleri arasındaki entegrasyonun da yeni bir boyuta dönüşeceğinin sinyali olarak görülebilir.

“Türkiye Yüzyılı”nda Türkiye’nin gerçekleştirebileceği büyüme ve güçlenme, Türk ülkeleri arasındaki işbirliğini daha bir üst seviyeye yükseltebilir, Türk Devletleri Teşkilatı’nı siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel bir birlik haline getirebilir.

Dolayısıyla tıpkı dünyada bugün mevcut olan Avrupa Birliği, Arap Birliği ve saire gibi çeşitli birlikler gibi, Türk Devletleri Teşkilatı da zamanla Türk Birliği adıyla dünyanın mühim uluslararası örgütlerinden biri olarak doğabilir.

İşte o zaman Türkiye Yüzyılı’nın Türk’ün Yüzyılı, Türk Birliği’nin ise küresel çapta etkin bir barış gücü haline dönüşmesi, ömürlerini Türk Yüzyılı için harcamış bütün Türk Dünyası sevdalılarını sevindirecek, yaşlıların yıllardır bekledikleri umutlar gerçekleşecektir.

Rusya ve Çin bu gidişata nasıl bakıyor?

Tüm bu gelişmelere bölgesel aktörlerin, yani Rusya ve Çin’in bakışının nasıl olabileceği sorusu önem kazanıyor.

Yukarıda belirtildiği gibi Rusya daha ilk yıllarda Türk ülkeleri liderlerinin katılımıyla düzenlenen zirvelere kuşkuyla bakmış, zirvelerin Pan Türkçü yaklaşımları doğuracağı endişesini dile getirmişti. Putin’in Rusya lideri olmasından sonra ülkenin dış politikasında Kafkaslar ve Orta Asya “Yakın Çevre” olarak nitelenmiş, bundan dolayı her iki bölgede Rusya’nın etkin bir hegemonyasının olduğu görülmüştü.

Lakin Türkiye ile Rusya arasında son yıllarda gelişen ve karşılıklı menfaate dayalı işbirliği çalışmaları, Rusya’nın Türk Devletleri Teşkilatı’na bakışında birtakım güncellemeler yapmasına neden oldu. Rusya Dışişleri Bakanı 2021’de yaptığı bir açıklamada, Türk ülkeleri arasında kültürel işbirliğinden rahatsız olmadıklarını ama işbirliğinin askerî boyutlara çıkmasının fayda getirmeyeceğini açıkladı.

Oysa yıllardır Kafkasları da “arka bahçesi” olarak gören Rusya’nın, Azerbaycan ile Türkiye arasında her geçen yıl gelişen askerî, siyasi, ekonomik ilişkiler karşısında istemese de tepkisiz kaldığı görüldü. Rusya’nın böyle davranmasındaki stratejik diğer bir sebep ise, Güney Kafkasya’da ABD, İran yahut başka bir AB ülkesinin etkinlik kurmasından ziyade, işbirliği yaptığı Türkiye ile paylaşımın kendi çıkarına daha uygun olmasıdır. Bu yüzden Karabağ Savaşı’nın sonunda Rusya, Türkiye ile birlikte Azerbaycan’da tesis edilen Ortak Gözlem Merkezi’nde birlikte Karabağ’daki ateşkesi izlemeyi kabul etmek zorunda kaldı.

Rusya ayrıca pek memnun olmasa da Türkiye’nin Orta Asya’daki Türk ülkeleriyle askerî işbirliğini geliştirmesine de bu gerçekler bağlamında fazla itiraz edemiyor.Diğer yandan Ukrayna Savaşı’nın da getirdiği gerçekler ışığında, Rusya Orta Asya’da Çin’in yahut başka bir küresel aktörün etkin olması yerine Türk Devletleri Teşkilatı’nın güçlü olmasından yana olabilir.

Elbette Türk ülkeleri arasındaki yakınlaşma, ekonomik, siyasi, kültürel ve askerî işbirlikleri bölgesel güç olan Çin tarafından da dikkatle izleniyor. SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya ile Çin’in mecburi işbirliği yaptıkları bölgelerden birisi Orta Asya oldu. Çin yıllarca Orta Asya ülkeleriyle ekonomik işbirliğini derinleştirirken, Rusya ise askerî ve siyasi gelişimini sürdürdü. Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya hem içinde bulunduğu durum, hem de Pekin’in desteğinden mahrum kalmamak nedeniyle Çin’in Orta Asya bölgesine daha fazla ilgi göstermesine ses çıkaramaz hale geldi.

Çin, Ukrayna Savaşı sonrasında Rusya yerine daha ziyade Bir Kuşak Bir Yol projesinin önemli güzergâhı olan Orta Asya’yı tercih etmeye yöneldi. Bu bağlamda Pekin yönetiminin ortaya çıkan fırsatları değerlendirmekte sabırsız davrandığı dikkat çekiyor, toplamda 454 kilometre uzunluğunda olacak Çin-Kırgızistan-Özbekistan demiryolu inşaatını önemsediği görülüyor. İnşaatın bitmesi halinde Doğu Asya’dan Orta Doğu ve Güney Avrupa ülkelerine kadar olan mesafenin yaklaşık 900 kilometre kısalacak olması Çin’in elini güçlendirecek. Bölgeye ilişkin jeopolitik fırsatları kaçırmak istemeyen Pekin yönetimi bu yüzden geçtiğimiz Mayıs 2023’te, 5 Orta Asya ülkesi liderini ağırlayarak ilk kez Çin-Orta Asya Zirvesi’ne ev sahipliği de yaptı. Dolayısıyla Çin, önemsediği Orta Asya’da ciddi bir şekilde ağırlığını hissettirmeğe çalışıyor. Tam da böyle bir ortamda Türk ülkeleri arasındaki işbirliğinin giderek gelişmesi ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın bölgesel bir güç olarak ortaya çıkması Çin’i rahatsız ediyor. Çin, Türkiye’nin Türk ülkeleriyle ekonomik, siyasi, askerî ve kültürel işbirliğini çıkarına ters görüyor, Hazar’ın doğusuyla batısının bir Türk bütünlüğü yahut birliği haline gelmesini açıkçası istemiyor.

Çin’in bir endişesi de Türkler arasındaki birlik çalışmalarının Sincan’daki (Doğu Türkistan) Uygurların ayrılıkçılık düşüncesini tetikleyebileceği bir sürece doğru evrilmesi. Dolayısıyla Çin yönetimine yakın bazı siyaset bilimciler, “dünya jeopolitiğinin kalbinde yükselen yeni bir güç” olan Türk Devletleri Teşkilatı’nın, bazı amaçlarının olabileceği hususunda Pekin yönetimini uyarıyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Temmuz 2023’te yayımlanmıştır.

Ramin Sadık
Ramin Sadık
Doç. Dr. Ramin Sadık - 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x