Türkiye-Ermenistan ilişkileri: “Gerçek Ermenistan” “tarihsel Ermenistan”a galip gelebilecek mi?

Yakın bir zamanda Türkiye’yi ziyaret eden Ermenistan Başbakanı Paşinyan ülkesinde nasıl bir ideolojik revizyon yürütüyor? Bu revizyonu hangi gelişmeler mümkün kıldı? Sonuçları ne olabilir, başarılabilir mi? Turgut Kerem Tuncel yazdı.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daveti üzerine 20 Haziran’da İstanbul’a geldi. İkili arasındaki görüşmede, Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkiler, Güney Kafkasya’daki bölgesel gelişmeler ve Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış süreci gibi konuların ele alındığı açıklandı.

Paşinyan’ın ziyareti, Avrasya coğrafyası ve Güney Kafkasya’da değişen jeopolitik dengeler ve özellikle Ankara-Erivan hattında üç yılı aşkın süredir sürdürülen normalleşmeye yönelik temaslar bağlamında önem arz ediyor.

Ermenistan’da dönüşüm çabası

Jeopolitik bağlamın yanında bu ziyaretin daha az belirgin ancak çok önemli bir diğer arka planı ise Ermenistan’da hâkim olan ideolojik yapıya karşı Paşinyan yönetiminin son iki yıldır sürdürdüğü revizyonist politika. Bu kapsamda Paşinyan’ın bilhassa Türkiye’ye dair algı ve yaklaşım konusunda ideolojik bir dönüşümü hedefleyen girişimlerinin olduğu görülüyor. Erivan’ın Türkiye ile normalleşme perspektifi ile ülke içindeki ideolojik revizyon hamlesi birbirini besleyen paralel süreçler olarak ortaya çıkıyor.  Bu nedenle, Ermenistan’da son yıllarda ideolojik alanda nelerin yaşandığını irdelemek önemli.

2020 sonbaharında aralanan perde

1991 yılı sonlarında Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla, Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik ilişkilerin kurulması ve olağan komşuluk ilişkilerinin tesisine yönelik, daha sonra ‘normalleşme’ olarak adlandırılacak görüşmeler başladı. Bu süreç, Karabağ savaşı bağlamında Nisan 1993’te Ermenistan’ın Azerbaycan’ın Kelbecer bölgesini işgaline kadar devam etti. Bu olaydan sonra Ankara tutum değiştirerek Ermenistan’la kara sınırını kapadı ve diplomatik ilişki kurma girişimlerini sonlandırdı. Bundan sonraki yıllarda Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ sorunu, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde temel bir unsur haline geldi. Bunun yanında, 1998 yılında Ermenistan’da Robert Koçaryan’ın iktidara gelmesinden sonra soykırım iddiaları Türkiye’ye karşı siyasi bir şantaj aracı olarak kullanılmaya başlandı. Bu da, açıkça ifade edilmese de Ankara tarafından normalleşmenin önünde başka bir engel olarak görüldü.

Normalleşme girişimleri açısından ikinci önemli süreç, 2008-2009 Futbol Diplomasisi ve Zürih Protokolleri süreciydi. 10 Ekim 2009’da ABD, Fransa, Rusya dışişleri bakanları ve AB Dış Politika ve Yüksek Temsilcisinin nezaretinde dönemin Türk ve Ermeni dışişleri bakanları Ahmet Davutoğlu ve Eduard Nalbandyan’ın Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasına ve ilişkilerin geliştirilmesine dair iki protokolü imzalaması uluslararası düzeyde heyecan yaratan bir gelişmeydi.

Ancak, henüz atılan imzalar kurumadan protokollerin hayata geçirilmesine dair sorunlar ortaya çıktı. Türk tarafı, protokollerde öyle bir şart olmamasına rağmen, meclis onayı için Karabağ sorununun çözümünü şart koşan açıklamalar yaptı. Ermeni tarafında, özellikle diasporada, ilişkilerin geliştirilmesine dair protokolde geçen 1915 olaylarının araştırılması için tarihçiler komisyonu kurulması şartı büyük bir infiale neden oldu. Ocak 2010’da Ermenistan Anayasa Mahkemesi, pratikteki anlamı tarihçiler komisyonunun kurulmasını reddi olan bir karar aldı. Nisan 2010’da Ermeni Cumhurbaşkanı Sarkisyan protokollerin meclis tarafından onaylanmasını askıya aldığını açıkladı. 2018 yılında ise protokolleri resmen feshetti.

2022 yılı başında açılacak üçüncü perde, 2020’nin sonlarında aralandı. 2020 sonbaharında yaşanan 2. Karabağ Savaş’ında Azerbaycan, Dağlık Karabağ’ın üçte ikilik kısmı hariç yaklaşık otuz yıldır Ermeni işgali altında olan topraklarını geri aldı. Bundan yaklaşık üç yıl sonra, 19-20 Eylül 2023’te, Bakü gerçekleştirdiği bir operasyonla Dağlık Karabağ’ın geri kalan kısmında da hâkimiyetini sağladı. Bundan sonra, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki nihai barış anlaşması görüşmeleri ivme kazandıkça, Türkiye-Ermenistan normalleşmesi önündeki Karabağ engelinin aşılması ihtimali belirginleşmeye başladı.

Ermenistan’da başlayan sorgulama süreci

2020 sonbaharında başlayan süreç, Güney Kafkasya’daki dengelerin radikal bir şekilde değişmesine neden olurken Ermenistan içinde, ideolojik ve politik sorgulamaları tetikledi.

Bu sorgulamanın üç yönü olduğu söylenebilir.

Bunlardan ilki, Rusya’ya dair algı ve Erivan-Moskova arasındaki ilişkinin gözden geçirilmesiydi. Savaş sırasında ve sonrasında Rusya’dan umulan askeri ve siyasi desteğin sağlanamaması, Ermeniler arasında son iki yüz yılda şekillenen “Türk’e karşı Ermenilerin koruyucusu büyük ağabey Rusya” algısını büyük ölçüde yok etti. Böylece, 2018 yılında Paşinyan’ın başa gelmesiyle görünürlük kazanan Batı/ABD’ye yöneliş meşruiyet kazanarak derinleşti.

İkinci olarak, Eylül 2023’te Bakü’nün Dağlık Karabağ’ın tümünde egemenliğini sağlamasıyla Erivan, Karabağ ihtilafının Azerbaycan lehine kesin olarak son bulduğunu kabul etme sürecine girdi. Savaş öncesinde “Karabağ Ermenistan’dır. Nokta” ifadesini birkaç kez tekrarlayan Paşinyan, savaş sonrasında Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabullendi.

Ermenistan’daki sorgulama sürecinin merkezinde yer alan esas hususun ise Türkiye olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Özellikle 1998 sonrasında iyice konsolide olan, Türkiye’ye karşı düşmanlık çerçevesinde yürütülen kültürel ve dış politikaların Ermenistan’a fayda değil zarar getirdiğini kavrayan Paşinyan yönetimi, iyi komşuluk ilişkilerini ve bölgesel işbirliğini hedefleyen bir yaklaşımı benimsedi. Bu çerçevede Paşinyan Ekim 2023’te, Ermenistan’ın bölgede yürütülen ulaşım, enerji ve iletişim bağlantısallığına yönelik stratejik altyapı projelerine dâhil olmasını öngören “Barış Kavşağı” (Crossroads of Peace) planını[1] duyurdu.

Üçüncü normalleşme süreci

Ermenistan’ın bu tutumuna Türkiye’nin ihtiyatlı bir iyi niyetle karşılık vermesiyle, Ocak 2022’de normalleşme sürecini yürütmek üzere iki tarafça atanan özel temsilciler ilk görüşmelerini Moskova’da gerçekleştirdi. Temmuz 2022’deki dördüncü görüşmede, üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye-Ermenistan sınırından geçiş yapmalarının sağlanması ve iki ülke arasındaki ticari uçuşların yeniden başlatılmasına karar verildi. Beşinci ve son görüşme, Temmuz 2024’te Alican sınır kapısında gerçekleştirildi.

Özel temsilcilerin yanı sıra iki ülke dışişleri bakanları 2022-2025 yıllarında, Antalya Diplomasi Forumu ve 3+3 Bölgesel İşbirliği Platformu toplantılarında bir araya geldiler. Erdoğan ve Paşinyan, Ekim 2022’de Prag’da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu ve Eylül 2024’teki BM Genel Kurulu toplantılarında görüştüler. Paşinyan, Haziran 2023’te Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı olarak göreve başlaması vesilesiyle düzenlenen törene katılmak için Ankara’ya geldi. Bu süreçte Alican sınır kapısı, Şubat 2023’te Kahramanmaraş depremi bölgesine ve Mart 2025’te Suriye’ye yardım malzemesi taşıyan Ermeni kamyonlarına geçici olarak açıldı.

Paşinyan’ın ideolojik revizyon girişimi

Dış politikasını, komşularla iyi ilişkiler ve bölgesel işbirliği vizyonuyla yürütmek isteyen Paşinyan’ın, bunun bir gereği olarak, ülkesindeki siyasal ve toplumsal alanlarda hâkim olan ideolojik yapının dönüştürülmesine yönelik adımlar atmaya başladığı görülüyor.

İdeolojik revizyon hedefine dair ilk sinyallerden biri Haziran 2023’te geldi. Meclisteki bir oturumda Paşinyan, tarihteki dört Ermeni krallığının amblemlerini ve Ağrı Dağı’nı içeren Ermenistan devlet armasının “gerçek Ermenistan’ı” – yani, günümüzün Ermenistan Cumhuriyeti’ni – yansıtmadığını ve bu durumun “Her Ermeninin içinde yaşayan tarihsel Ermenistan ile gerçek Ermenistan arasındaki ikilik” sorununa işaret ettiğini söyledi. Devamında, “gerçek Ermenistan’ın mı tarihsel Ermenistan’a hizmet etsin, yoksa tersi mi olsun yönündeki retorik sorusunu sordu.

Paşinyan, Ermenistan Milli Marşının son bölümlerinin de günümüz Ermenistanı’na uygun olmadığını da belirtti.[2] Meclis Başkanı Alen Simonyan da Ocak 2024’te benzer ifadelerde bulundu.

Bu bağlamda, Paşinyan’ın Ermenistan Anayasası’nın[3] değiştirilmesi yönündeki söylemleri de dikkat çekti. Paşinyan’ın bahsettiği değişiklik, anayasasının giriş bölümünde yer alan Ağustos 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’ne[4] yapılan atfın kaldırılmasıydı.

Kısaca açıklamak gerekirse, Ermenistan Anayasası’nın giriş bölümü Ermeni devletinin Bağımsızlık Bildirisi’ni temel aldığı belirtiliyor. 12 maddeden oluşan bu bildirinin giriş kısmında ise Ermenistan ile Dağlık Karabağ’ın “yeniden birleşmesine atıf yapılıyor. Ayrıca “Osmanlı Türkiyesi ve Batı Ermenistan’da gerçekleşen 1915 Soykırımının uluslararası alanda tanınması ödevi”ne Ermenistan’ın destek olacağı söyleniyor.

Gelinen noktada Azerbaycan, nihai barış anlaşmasının imzalanmasının önündeki son engel olarak Anayasa’nın bildiriye yaptığı atfı gösterek, anayasadan bu atfın çıkartılmasını talep ediyor. Bildiride açıkça bir toprak talebi olmasa da “Osmanlı Türkiyesi” ifadesinin yanında Ermeni siyasal terminolojisinde Doğu Anadolu topraklarına işaret eden “Batı Ermenistan” ifadesinin yer alması, Ankara’da toprak taleplerine dair örtük bir ima olarak yorumlanıyor.

Paşinyan’ı anayasa değişikliğine yönelten en önemli nedenin, Azerbaycan ile nihai barış anlaşmasının önündeki bir engeli kaldırmak olduğu söylenebilir. Bunun yanında Paşinyan bu değişikliğin Türkiye’nin bazı şüphelerinin de giderilmesine hizmet edeceğini de hesaplamış olabilir.

Bu tip pragmatik sebeplerin yanında Paşinyan’ın tutumunun ideolojik dönüşüm hedefiyle de bağlantılı olduğuna işaret eden göstergeler var. Paşinyan’ın 19 Şubat 2025’te televizyondan yaptığı halka sesleniş konuşmasında ana hatlarını açıkladığı “gerçek Ermenistan ideolojisi”[5] diye adlandırdığı doktrin bu açıdan önemli.

“Gerçek Ermenistan” doktrini

“Gerçek Ermenistan” doktrinin esasını, Ermeni siyasal düşüncesinin temeline, en büyük değer olarak Ermenistan Cumhuriyeti Devleti’nin ve çıkarlarının konulması, devletin güvenlik ve geleceğini tehlikeye atacak fikir ve eylemlerden kaçınılması perspektifi oluşturuyor. Ermeni siyasal düşüncesi içinde temel bir kavram olan ve saldırgan ve yayılmacı imalar barındıran “tarihsel Ermenistan” kavramının karşısına tek “anavatan” ve “Gerçek Ermenistan” olarak tanımlanan “29,743 kilometre karelik uluslararası alanda tanınan toprağıyla Ermenistan Cumhuriyeti” konularak irridentist yaklaşımlar reddediliyor. Ermeni devletinin görevini vatandaşlarının güvenlik ve refahını sağlamak olarak tarif eden doktrin, Ermeni radikal milliyetçiliğinin Ermeni devletine yüklediği “tüm Ermenilerin” “tarihsel haklarını” savunma misyonunu da reddediyor. Bu doktrinin Türkiye ile ilişkilere dair pratikteki karşılığının Ermenistan’ın 1915 olaylarına dair soykırım iddialarının uluslararası alanda tanınmasına ve bu yönde Türkiye’ye baskı yapılmasına yönelik politikasından vazgeçmesi, bu iddialarla ilgili tazminat, toprak ve herhangi başka bir talepte bulunmaması olduğu akla geliyor.

Bu bağlamda, Paşinyan’ın 2024 ve 2025 yılı 24 Nisan günlerinde verdiği mesajlarda soykırım kelimesinden daha fazla Medz Yeghern (Büyük Felaket) tabirini kullanmış olması dikkati çeken bir husus. Ekim 2024’te Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’ın Ermenistan’ın öncelikleri arasında, “Ermeni soykırımının” uluslararası alanda tanınmasının değil, barışın ve istikrarın sağlanmasının olduğunu söylemesi ve Mart 2025’te Paşinyan’ın Türk gazetecilere verdiği mülakatta aynı şeyi ifade etmesi önemli. Aynı şekilde, Paşinyan’ın 24 Ocak 2025’te İsviçre’de Ermeni toplumu temsilcileriyle gerçekleştirdiği toplantıda, “Ermeni soykırım tarihinin” yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söyledikten sonra 1915 olaylarına dair “ne olduğunu ve neden olduğunu, [bu olayları] nasıl algıladığımızı ve kimin aracılığıyla algıladığımızı anlamalıyız. Ermeni soykırımının tanınması 1939’da gündem değilken, 1950’de Ermeni soykırımı gündemi nasıl ortaya çıktı” şeklindeki konuşması[6], Erivan’ın soykırım iddiaları konusundaki radikal tavrından vaz geçtiğine işaret ediyor.

Kapanacak bir başka perde mi, açılacak yeni bir dönem mi?

Türkiye ve Ermenistan arasında hâlihazırda yürütülmekte olan normalleşme girişiminin olumlu bir şekilde sonuçlanacağına dair ümitvar olunmasını sağlayan sebepler mevcut. Bunların başında, Karabağ sorununun fiiliyatta çözülmüş olması ve Bakü ve Erivan arasındaki nihai barış görüşmelerinin oldukça ilerlemiş olması geliyor. Son sürecin, 2008-2009 yıllarındaki gibi üçüncü aktörlerin güdümünde değil, esasen Ankara ve Erivan’ın iradesiyle sürdürülmesi bir diğer önemli husus. Sadece Ermenistan ve Türkiye arasında değil, Ermeni ve Türk halkları arasında da husumete neden olan soykırım iddialarının Erivan tarafından arka plana atıldığına dair göstergeler de iki ülke arasındaki normalleşme çabalarına katkı sunacak bir gelişme. Paşinyan’ın başlattığı ideolojik revizyon hareketi, orta-uzun vadede ikili ilişkilerin geleceği için özellikle önemli.

Ancak, son otuz beş yılda yaşanan pek çok olay, Erivan’ın ciddi dönüşler yapabileceğini, kurnazlık peşine düşebileceğini gösteriyor. Paşinyan’ın 2020 sonbaharı öncesi ve sonrasında Karabağ konusundaki yüz seksen derece değişen tavrı buna bir örnek. Bunun yanında, Ermenistan’da 2026 yazında gerçekleştirilmesi beklenen seçimlerin sonucunu şimdiden tahmin etmek zor. Paşinyan’ın iktidarını sürdürüp sürdürmeyeceği, sürdüremezse yerine kimin geleceği belli değil. En önemlisi, Paşinyan yönetiminin soykırım iddialarıyla ilgili değişen tavrı, bu konunun kapandığı şeklinde yorumlanmamalı. Olan şey, Ermenistan’ın bu konuyu dış politika gündeminden çıkarması; iddialardan vaz geçmesi değil. Dolayısıyla, Ankara’nın naif bir iyimserlik içine girmek yerine, Erivan’ın hamlelerini ve Ermenistan’daki gelişmeleri yakından takip ederek ihtiyatlı iyi niyet tavrını sürdürmesi en doğrusu olacak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 25 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.

[1] Barış Kavşağı projesi ilgili resmi bir broşür için bkz. https://www.primeminister.am/u_files/file/documents/The%20Crossroad%20of%20Peace-Brochure.pdf

[2] Paşinyan’ın bu konuşması için bkz. https://www.primeminister.am/en/statements-and-messages/item/2023/06/15/Nikol-Pashinyan-Speech

[3] Ermenistan Anayasası için bkz. https://www.president.am/en/constitution-2015/

[4] Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi için bkz. https://www.gov.am/en/independence/

[5] “Gerçek Ermenistan İdeolojisi” için bkz. https://www.primeminister.am/en/statements-and-messages/item/2025/02/19/Nikol-Pashinyan-Speech/

[6] Paşinyan’ın bu ifadeleri için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=Sz2GPkpMy50

Turgut Kerem Tuncel
Turgut Kerem Tuncel
Turgut Kerem Tuncel - 2001-2009 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümlerinde araştırma görevlisi olarak çalışan Dr. Turgut Kerem Tuncel, 2014 yılında Università degli Studi di Trento Sosyoloji ve Sosyal Araştırmalar Doktora Programın’dan Doktora derecisini aldı. 2015-2025 yılları arasında Ankara’da faaliyet gösteren Avrasya İncelemeleri Merkezi’nde Kıdemli Analist sıfatıyla Avrasya jeopolitiği üzerine çalışmalarına devam ederken “Uluslararası Suçlar ve Tarih” ve “Avrasya Dünyası” dergilerinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğünü sürdürdü. “Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia” başlıklı kitabı 2014 yılında yayınlanan Dr. Tuncel’in, Gürcistan’daki Müslüman azınlıklar ve Ukrayna’daki toplumsal ve siyasal dönüşüm ve dinamikleri incelediği çalışmaları farklı kitaplarda yer almıştır. Geniş Karadeniz Bölgesi, Doğu Avrupa, Güney Kafkasya ve Orta Asya’daki siyasal gelişmelerle ilgili yorum ve analiz yazıları Türk ve yabancı mecralarda yayımlanmıştır.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Türkiye-Ermenistan ilişkileri: “Gerçek Ermenistan” “tarihsel Ermenistan”a galip gelebilecek mi?

Yakın bir zamanda Türkiye’yi ziyaret eden Ermenistan Başbakanı Paşinyan ülkesinde nasıl bir ideolojik revizyon yürütüyor? Bu revizyonu hangi gelişmeler mümkün kıldı? Sonuçları ne olabilir, başarılabilir mi? Turgut Kerem Tuncel yazdı.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daveti üzerine 20 Haziran’da İstanbul’a geldi. İkili arasındaki görüşmede, Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkiler, Güney Kafkasya’daki bölgesel gelişmeler ve Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış süreci gibi konuların ele alındığı açıklandı.

Paşinyan’ın ziyareti, Avrasya coğrafyası ve Güney Kafkasya’da değişen jeopolitik dengeler ve özellikle Ankara-Erivan hattında üç yılı aşkın süredir sürdürülen normalleşmeye yönelik temaslar bağlamında önem arz ediyor.

Ermenistan’da dönüşüm çabası

Jeopolitik bağlamın yanında bu ziyaretin daha az belirgin ancak çok önemli bir diğer arka planı ise Ermenistan’da hâkim olan ideolojik yapıya karşı Paşinyan yönetiminin son iki yıldır sürdürdüğü revizyonist politika. Bu kapsamda Paşinyan’ın bilhassa Türkiye’ye dair algı ve yaklaşım konusunda ideolojik bir dönüşümü hedefleyen girişimlerinin olduğu görülüyor. Erivan’ın Türkiye ile normalleşme perspektifi ile ülke içindeki ideolojik revizyon hamlesi birbirini besleyen paralel süreçler olarak ortaya çıkıyor.  Bu nedenle, Ermenistan’da son yıllarda ideolojik alanda nelerin yaşandığını irdelemek önemli.

2020 sonbaharında aralanan perde

1991 yılı sonlarında Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla, Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik ilişkilerin kurulması ve olağan komşuluk ilişkilerinin tesisine yönelik, daha sonra ‘normalleşme’ olarak adlandırılacak görüşmeler başladı. Bu süreç, Karabağ savaşı bağlamında Nisan 1993’te Ermenistan’ın Azerbaycan’ın Kelbecer bölgesini işgaline kadar devam etti. Bu olaydan sonra Ankara tutum değiştirerek Ermenistan’la kara sınırını kapadı ve diplomatik ilişki kurma girişimlerini sonlandırdı. Bundan sonraki yıllarda Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ sorunu, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde temel bir unsur haline geldi. Bunun yanında, 1998 yılında Ermenistan’da Robert Koçaryan’ın iktidara gelmesinden sonra soykırım iddiaları Türkiye’ye karşı siyasi bir şantaj aracı olarak kullanılmaya başlandı. Bu da, açıkça ifade edilmese de Ankara tarafından normalleşmenin önünde başka bir engel olarak görüldü.

Normalleşme girişimleri açısından ikinci önemli süreç, 2008-2009 Futbol Diplomasisi ve Zürih Protokolleri süreciydi. 10 Ekim 2009’da ABD, Fransa, Rusya dışişleri bakanları ve AB Dış Politika ve Yüksek Temsilcisinin nezaretinde dönemin Türk ve Ermeni dışişleri bakanları Ahmet Davutoğlu ve Eduard Nalbandyan’ın Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasına ve ilişkilerin geliştirilmesine dair iki protokolü imzalaması uluslararası düzeyde heyecan yaratan bir gelişmeydi.

Ancak, henüz atılan imzalar kurumadan protokollerin hayata geçirilmesine dair sorunlar ortaya çıktı. Türk tarafı, protokollerde öyle bir şart olmamasına rağmen, meclis onayı için Karabağ sorununun çözümünü şart koşan açıklamalar yaptı. Ermeni tarafında, özellikle diasporada, ilişkilerin geliştirilmesine dair protokolde geçen 1915 olaylarının araştırılması için tarihçiler komisyonu kurulması şartı büyük bir infiale neden oldu. Ocak 2010’da Ermenistan Anayasa Mahkemesi, pratikteki anlamı tarihçiler komisyonunun kurulmasını reddi olan bir karar aldı. Nisan 2010’da Ermeni Cumhurbaşkanı Sarkisyan protokollerin meclis tarafından onaylanmasını askıya aldığını açıkladı. 2018 yılında ise protokolleri resmen feshetti.

2022 yılı başında açılacak üçüncü perde, 2020’nin sonlarında aralandı. 2020 sonbaharında yaşanan 2. Karabağ Savaş’ında Azerbaycan, Dağlık Karabağ’ın üçte ikilik kısmı hariç yaklaşık otuz yıldır Ermeni işgali altında olan topraklarını geri aldı. Bundan yaklaşık üç yıl sonra, 19-20 Eylül 2023’te, Bakü gerçekleştirdiği bir operasyonla Dağlık Karabağ’ın geri kalan kısmında da hâkimiyetini sağladı. Bundan sonra, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki nihai barış anlaşması görüşmeleri ivme kazandıkça, Türkiye-Ermenistan normalleşmesi önündeki Karabağ engelinin aşılması ihtimali belirginleşmeye başladı.

Ermenistan’da başlayan sorgulama süreci

2020 sonbaharında başlayan süreç, Güney Kafkasya’daki dengelerin radikal bir şekilde değişmesine neden olurken Ermenistan içinde, ideolojik ve politik sorgulamaları tetikledi.

Bu sorgulamanın üç yönü olduğu söylenebilir.

Bunlardan ilki, Rusya’ya dair algı ve Erivan-Moskova arasındaki ilişkinin gözden geçirilmesiydi. Savaş sırasında ve sonrasında Rusya’dan umulan askeri ve siyasi desteğin sağlanamaması, Ermeniler arasında son iki yüz yılda şekillenen “Türk’e karşı Ermenilerin koruyucusu büyük ağabey Rusya” algısını büyük ölçüde yok etti. Böylece, 2018 yılında Paşinyan’ın başa gelmesiyle görünürlük kazanan Batı/ABD’ye yöneliş meşruiyet kazanarak derinleşti.

İkinci olarak, Eylül 2023’te Bakü’nün Dağlık Karabağ’ın tümünde egemenliğini sağlamasıyla Erivan, Karabağ ihtilafının Azerbaycan lehine kesin olarak son bulduğunu kabul etme sürecine girdi. Savaş öncesinde “Karabağ Ermenistan’dır. Nokta” ifadesini birkaç kez tekrarlayan Paşinyan, savaş sonrasında Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabullendi.

Ermenistan’daki sorgulama sürecinin merkezinde yer alan esas hususun ise Türkiye olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Özellikle 1998 sonrasında iyice konsolide olan, Türkiye’ye karşı düşmanlık çerçevesinde yürütülen kültürel ve dış politikaların Ermenistan’a fayda değil zarar getirdiğini kavrayan Paşinyan yönetimi, iyi komşuluk ilişkilerini ve bölgesel işbirliğini hedefleyen bir yaklaşımı benimsedi. Bu çerçevede Paşinyan Ekim 2023’te, Ermenistan’ın bölgede yürütülen ulaşım, enerji ve iletişim bağlantısallığına yönelik stratejik altyapı projelerine dâhil olmasını öngören “Barış Kavşağı” (Crossroads of Peace) planını[1] duyurdu.

Üçüncü normalleşme süreci

Ermenistan’ın bu tutumuna Türkiye’nin ihtiyatlı bir iyi niyetle karşılık vermesiyle, Ocak 2022’de normalleşme sürecini yürütmek üzere iki tarafça atanan özel temsilciler ilk görüşmelerini Moskova’da gerçekleştirdi. Temmuz 2022’deki dördüncü görüşmede, üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye-Ermenistan sınırından geçiş yapmalarının sağlanması ve iki ülke arasındaki ticari uçuşların yeniden başlatılmasına karar verildi. Beşinci ve son görüşme, Temmuz 2024’te Alican sınır kapısında gerçekleştirildi.

Özel temsilcilerin yanı sıra iki ülke dışişleri bakanları 2022-2025 yıllarında, Antalya Diplomasi Forumu ve 3+3 Bölgesel İşbirliği Platformu toplantılarında bir araya geldiler. Erdoğan ve Paşinyan, Ekim 2022’de Prag’da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu ve Eylül 2024’teki BM Genel Kurulu toplantılarında görüştüler. Paşinyan, Haziran 2023’te Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı olarak göreve başlaması vesilesiyle düzenlenen törene katılmak için Ankara’ya geldi. Bu süreçte Alican sınır kapısı, Şubat 2023’te Kahramanmaraş depremi bölgesine ve Mart 2025’te Suriye’ye yardım malzemesi taşıyan Ermeni kamyonlarına geçici olarak açıldı.

Paşinyan’ın ideolojik revizyon girişimi

Dış politikasını, komşularla iyi ilişkiler ve bölgesel işbirliği vizyonuyla yürütmek isteyen Paşinyan’ın, bunun bir gereği olarak, ülkesindeki siyasal ve toplumsal alanlarda hâkim olan ideolojik yapının dönüştürülmesine yönelik adımlar atmaya başladığı görülüyor.

İdeolojik revizyon hedefine dair ilk sinyallerden biri Haziran 2023’te geldi. Meclisteki bir oturumda Paşinyan, tarihteki dört Ermeni krallığının amblemlerini ve Ağrı Dağı’nı içeren Ermenistan devlet armasının “gerçek Ermenistan’ı” – yani, günümüzün Ermenistan Cumhuriyeti’ni – yansıtmadığını ve bu durumun “Her Ermeninin içinde yaşayan tarihsel Ermenistan ile gerçek Ermenistan arasındaki ikilik” sorununa işaret ettiğini söyledi. Devamında, “gerçek Ermenistan’ın mı tarihsel Ermenistan’a hizmet etsin, yoksa tersi mi olsun yönündeki retorik sorusunu sordu.

Paşinyan, Ermenistan Milli Marşının son bölümlerinin de günümüz Ermenistanı’na uygun olmadığını da belirtti.[2] Meclis Başkanı Alen Simonyan da Ocak 2024’te benzer ifadelerde bulundu.

Bu bağlamda, Paşinyan’ın Ermenistan Anayasası’nın[3] değiştirilmesi yönündeki söylemleri de dikkat çekti. Paşinyan’ın bahsettiği değişiklik, anayasasının giriş bölümünde yer alan Ağustos 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’ne[4] yapılan atfın kaldırılmasıydı.

Kısaca açıklamak gerekirse, Ermenistan Anayasası’nın giriş bölümü Ermeni devletinin Bağımsızlık Bildirisi’ni temel aldığı belirtiliyor. 12 maddeden oluşan bu bildirinin giriş kısmında ise Ermenistan ile Dağlık Karabağ’ın “yeniden birleşmesine atıf yapılıyor. Ayrıca “Osmanlı Türkiyesi ve Batı Ermenistan’da gerçekleşen 1915 Soykırımının uluslararası alanda tanınması ödevi”ne Ermenistan’ın destek olacağı söyleniyor.

Gelinen noktada Azerbaycan, nihai barış anlaşmasının imzalanmasının önündeki son engel olarak Anayasa’nın bildiriye yaptığı atfı gösterek, anayasadan bu atfın çıkartılmasını talep ediyor. Bildiride açıkça bir toprak talebi olmasa da “Osmanlı Türkiyesi” ifadesinin yanında Ermeni siyasal terminolojisinde Doğu Anadolu topraklarına işaret eden “Batı Ermenistan” ifadesinin yer alması, Ankara’da toprak taleplerine dair örtük bir ima olarak yorumlanıyor.

Paşinyan’ı anayasa değişikliğine yönelten en önemli nedenin, Azerbaycan ile nihai barış anlaşmasının önündeki bir engeli kaldırmak olduğu söylenebilir. Bunun yanında Paşinyan bu değişikliğin Türkiye’nin bazı şüphelerinin de giderilmesine hizmet edeceğini de hesaplamış olabilir.

Bu tip pragmatik sebeplerin yanında Paşinyan’ın tutumunun ideolojik dönüşüm hedefiyle de bağlantılı olduğuna işaret eden göstergeler var. Paşinyan’ın 19 Şubat 2025’te televizyondan yaptığı halka sesleniş konuşmasında ana hatlarını açıkladığı “gerçek Ermenistan ideolojisi”[5] diye adlandırdığı doktrin bu açıdan önemli.

“Gerçek Ermenistan” doktrini

“Gerçek Ermenistan” doktrinin esasını, Ermeni siyasal düşüncesinin temeline, en büyük değer olarak Ermenistan Cumhuriyeti Devleti’nin ve çıkarlarının konulması, devletin güvenlik ve geleceğini tehlikeye atacak fikir ve eylemlerden kaçınılması perspektifi oluşturuyor. Ermeni siyasal düşüncesi içinde temel bir kavram olan ve saldırgan ve yayılmacı imalar barındıran “tarihsel Ermenistan” kavramının karşısına tek “anavatan” ve “Gerçek Ermenistan” olarak tanımlanan “29,743 kilometre karelik uluslararası alanda tanınan toprağıyla Ermenistan Cumhuriyeti” konularak irridentist yaklaşımlar reddediliyor. Ermeni devletinin görevini vatandaşlarının güvenlik ve refahını sağlamak olarak tarif eden doktrin, Ermeni radikal milliyetçiliğinin Ermeni devletine yüklediği “tüm Ermenilerin” “tarihsel haklarını” savunma misyonunu da reddediyor. Bu doktrinin Türkiye ile ilişkilere dair pratikteki karşılığının Ermenistan’ın 1915 olaylarına dair soykırım iddialarının uluslararası alanda tanınmasına ve bu yönde Türkiye’ye baskı yapılmasına yönelik politikasından vazgeçmesi, bu iddialarla ilgili tazminat, toprak ve herhangi başka bir talepte bulunmaması olduğu akla geliyor.

Bu bağlamda, Paşinyan’ın 2024 ve 2025 yılı 24 Nisan günlerinde verdiği mesajlarda soykırım kelimesinden daha fazla Medz Yeghern (Büyük Felaket) tabirini kullanmış olması dikkati çeken bir husus. Ekim 2024’te Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’ın Ermenistan’ın öncelikleri arasında, “Ermeni soykırımının” uluslararası alanda tanınmasının değil, barışın ve istikrarın sağlanmasının olduğunu söylemesi ve Mart 2025’te Paşinyan’ın Türk gazetecilere verdiği mülakatta aynı şeyi ifade etmesi önemli. Aynı şekilde, Paşinyan’ın 24 Ocak 2025’te İsviçre’de Ermeni toplumu temsilcileriyle gerçekleştirdiği toplantıda, “Ermeni soykırım tarihinin” yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söyledikten sonra 1915 olaylarına dair “ne olduğunu ve neden olduğunu, [bu olayları] nasıl algıladığımızı ve kimin aracılığıyla algıladığımızı anlamalıyız. Ermeni soykırımının tanınması 1939’da gündem değilken, 1950’de Ermeni soykırımı gündemi nasıl ortaya çıktı” şeklindeki konuşması[6], Erivan’ın soykırım iddiaları konusundaki radikal tavrından vaz geçtiğine işaret ediyor.

Kapanacak bir başka perde mi, açılacak yeni bir dönem mi?

Türkiye ve Ermenistan arasında hâlihazırda yürütülmekte olan normalleşme girişiminin olumlu bir şekilde sonuçlanacağına dair ümitvar olunmasını sağlayan sebepler mevcut. Bunların başında, Karabağ sorununun fiiliyatta çözülmüş olması ve Bakü ve Erivan arasındaki nihai barış görüşmelerinin oldukça ilerlemiş olması geliyor. Son sürecin, 2008-2009 yıllarındaki gibi üçüncü aktörlerin güdümünde değil, esasen Ankara ve Erivan’ın iradesiyle sürdürülmesi bir diğer önemli husus. Sadece Ermenistan ve Türkiye arasında değil, Ermeni ve Türk halkları arasında da husumete neden olan soykırım iddialarının Erivan tarafından arka plana atıldığına dair göstergeler de iki ülke arasındaki normalleşme çabalarına katkı sunacak bir gelişme. Paşinyan’ın başlattığı ideolojik revizyon hareketi, orta-uzun vadede ikili ilişkilerin geleceği için özellikle önemli.

Ancak, son otuz beş yılda yaşanan pek çok olay, Erivan’ın ciddi dönüşler yapabileceğini, kurnazlık peşine düşebileceğini gösteriyor. Paşinyan’ın 2020 sonbaharı öncesi ve sonrasında Karabağ konusundaki yüz seksen derece değişen tavrı buna bir örnek. Bunun yanında, Ermenistan’da 2026 yazında gerçekleştirilmesi beklenen seçimlerin sonucunu şimdiden tahmin etmek zor. Paşinyan’ın iktidarını sürdürüp sürdürmeyeceği, sürdüremezse yerine kimin geleceği belli değil. En önemlisi, Paşinyan yönetiminin soykırım iddialarıyla ilgili değişen tavrı, bu konunun kapandığı şeklinde yorumlanmamalı. Olan şey, Ermenistan’ın bu konuyu dış politika gündeminden çıkarması; iddialardan vaz geçmesi değil. Dolayısıyla, Ankara’nın naif bir iyimserlik içine girmek yerine, Erivan’ın hamlelerini ve Ermenistan’daki gelişmeleri yakından takip ederek ihtiyatlı iyi niyet tavrını sürdürmesi en doğrusu olacak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 25 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.

[1] Barış Kavşağı projesi ilgili resmi bir broşür için bkz. https://www.primeminister.am/u_files/file/documents/The%20Crossroad%20of%20Peace-Brochure.pdf

[2] Paşinyan’ın bu konuşması için bkz. https://www.primeminister.am/en/statements-and-messages/item/2023/06/15/Nikol-Pashinyan-Speech

[3] Ermenistan Anayasası için bkz. https://www.president.am/en/constitution-2015/

[4] Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi için bkz. https://www.gov.am/en/independence/

[5] “Gerçek Ermenistan İdeolojisi” için bkz. https://www.primeminister.am/en/statements-and-messages/item/2025/02/19/Nikol-Pashinyan-Speech/

[6] Paşinyan’ın bu ifadeleri için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=Sz2GPkpMy50

Turgut Kerem Tuncel
Turgut Kerem Tuncel
Turgut Kerem Tuncel - 2001-2009 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümlerinde araştırma görevlisi olarak çalışan Dr. Turgut Kerem Tuncel, 2014 yılında Università degli Studi di Trento Sosyoloji ve Sosyal Araştırmalar Doktora Programın’dan Doktora derecisini aldı. 2015-2025 yılları arasında Ankara’da faaliyet gösteren Avrasya İncelemeleri Merkezi’nde Kıdemli Analist sıfatıyla Avrasya jeopolitiği üzerine çalışmalarına devam ederken “Uluslararası Suçlar ve Tarih” ve “Avrasya Dünyası” dergilerinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğünü sürdürdü. “Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia” başlıklı kitabı 2014 yılında yayınlanan Dr. Tuncel’in, Gürcistan’daki Müslüman azınlıklar ve Ukrayna’daki toplumsal ve siyasal dönüşüm ve dinamikleri incelediği çalışmaları farklı kitaplarda yer almıştır. Geniş Karadeniz Bölgesi, Doğu Avrupa, Güney Kafkasya ve Orta Asya’daki siyasal gelişmelerle ilgili yorum ve analiz yazıları Türk ve yabancı mecralarda yayımlanmıştır.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x