Yaklaşık iki yıl önce 44 gün süren bir savaşla Azerbaycan’ın, Ermenistan işgali altındaki topraklarını kurtarmasıyla Güney Kafkasya’da başlayan yeni dönem, Rusya ve Ukrayna savaşından etkileniyor.
“Karabağ – Barış ve Savaş Süreçlerinde Ermenistan ve Azerbaycan” kitabının yazarı ve Carnegie Europe’da deneyimli bir araştırmacı olan Thomas De Waal tarafından Foreign Affairs dergisi için kaleme alınan makalede, Ukrayna’daki savaşın Karabağ sorunun çözümünde hangi zorluklara ve fırsatlara yol açtığını anlatılıyor.
Makalenin öne çıkan bölümlerini aktarıyoruz:
“Rusya, Ukrayna’daki savaşın bataklığına saplandığından beri, kendi arka bahçesi olarak gördüğü Güney Kafkasya’da süregelen Karabağ çatışmasının çözümünde oynadığı merkezi rol sorgulanmaya başlandı. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış görüşmeleri Avrupa Birliği’nin desteğiyle devam ediyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in “verimli” olarak nitelendirdiği görüşmeler için Mayıs ayında Brüksel’de bir araya geldi. Taraflar iki önemli meselede ilerleme kaydediyor: kapalı sınırlar üzerindeki ulaşım yollarının tekrar açılması ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sınırın resmi olarak belirlenmesi. Üçüncü bir konu da 1988’den bu yana çatışmanın esas meselesi olan Karabağ’daki Ermeni nüfusu.
Ukrayna’daki savaş müzakerelerin üzerine bir gölge gibi düştü. Kremlin, Kasım 2020’de bir ateşkes anlaşmasının imzalanmasını sağladı ve ateşkes şartlarına göre Karabağ’a bir barış gücü konuşlandırdı. Ermenistan’ın en yakın askeri ve ekonomik müttefiki olan Rusya, ayrıca Ukrayna’yı işgal etmeden iki gün önce Azerbaycan ile dostluklarını ilan eden ve daha sıkı bir ekonomik iş birliği vaat eden bir ortaklık anlaşması imzaladı. Ancak Rusya’nın Ukrayna’da karşılaştığı başarısızlıklar, kendi komşularına yönelik kuvvet projeksiyonu kabiliyetlerini sınırladı. Askeri ve diplomatik yetkilileri başka yerlere odaklandı ve bu yüzden yerel güçler Rusya’nın talimatlarını ve tehditlerini daha rahat bir şekilde görmezden gelmeye başladı. Rusya’nın kabiliyetindeki bu zayıflama, hem Karabağ’da ve çevresinde artan şiddetin sebebini hem de AB’nin iki taraf arasındaki görüşmelerde esas arabulucu olarak neden Rusya’nın yerini aldığını açıklamaya yardımcı olabilir. Rusya’nın bölgedeki azalan rolü istikrarsızlığa sebep olsa da değerlendirildiği takdirde Azerbaycan ve Ermenistan’a kalıcı ve tarihi bir barış anlaşması üzerine çabalamak için bir fırsat sunuyor.
Güçlü bir el
30 yıllık bu çatışmada ibre kesin bir şekilde Azerbaycan’ın lehine döndü. Ermeniler, 1994 yılında Azerbaycan ile yaptıkları ilk savaşı kazanmış, Karabağ ile etrafındaki Azerbaycan’a ait yedi bölgeyi işgal etmiş ve orada yaşayan yarım milyondan fazla insanı evlerini terk etmeye zorlamıştı. 2020 yılında Azerbaycan söz konusu yedi bölge ile Dağlık Karabağ’ın üçte birini geri aldı ve en az 20 bin Ermeni’yi bölgeden kovdu. Şimdi ise bölgedeki Ermeniler kendilerini tehdit altında hissediyorlar. Rus barış gücünün yokluğunda evlerini tamamen terk etmek zorunda kalacaklarından endişe duyuyorlar.
Mart ayında gerilim ve şiddet tekrar arttı. Ermenistan ile Karabağ bölgesi arasındaki doğalgaz hatları kesildi ve yaşanan tedarik sıkıntısı Karabağ Bölgesi’ndeki Ermenileri dondurucu soğuklarda yakıtsız bıraktı. Ermeniler Azerbaycan tarafını art niyetle boru hatlarını kesmekle suçladı, Azerbaycan tarafı ise bu konuda bir yorum yapmadı. Aynı zamanda Azerbaycan kuvvetleri Ermeni köylerinin yakınlarına hoparlör yerleştirerek Azerbaycan milli marşını çaldı ve köylerdeki insanlara eşyalarını toplayıp orayı terk etmelerini söyleyen Ermenice mesajlar yayınladı. Daha sonra Azerbaycan askerleri Rus barış gücünü görmezden gelerek Ferruh köyüne doğru ilerledi. Bölgedeki Ermeni kuvvetleri Azerbaycanlıları köyün yakınındaki tepelerden püskürtmeye çalıştı, ancak Azerbaycan kuvvetleri bu girişime Bayraktar SİHA’lar ile karşılık verdi ve en az üç Ermeni askerini öldürdü.
Çatışmaları, türlü türlü yorumlardan oluşan yaygaralar izledi. Bazıları, Rusya’nın Ermenistan’ı bir şekilde uyarmak için Azerbaycan ile işbirliği yaptığı sonucuna vardı; Ermenistan, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınamak için Mart ayında BMGK’da yapılan oylamada Rusya’yı desteklemek yerine çekimser kalmıştı. Diğerleri de, Bakü’nün Rus barış güçlerinin kararlılığını ve Moskova’nın bu misyona dair siyasi iradesini test ettiğini iddia etmişti. Azerbaycan ve Rusya, hiçbir zaman bölgede barışı koruma operasyonu yürütülmesine dair yazılı bir anlaşma yapmamıştı ve Rus kuvvetlerinin net bir angajman kuralı bulunmuyordu. Ukrayna’daki savaşın başlamasından itibaren Rusya’nın Karabağ’da bulunan askerlerinin sayısı 1.960’tan 1.600’lar civarına düştü. Rusya’nın asker konuşlandırdığı Abhazya ve Transdinyester gibi ayrılıkçı devletlerin yer aldığı çatışma bölgelerinin aksine Karabağ’daki misyonunun bir sona erme tarihi bulunuyor: Kasım 2025. Söz konusu misyon beş yıl daha uzatılabilir, ancak 2020 anlaşmasında imzası bulunan üç taraftan biri, büyük olasılıkla Azerbaycan, sona erme tarihinden altı ay önce onayını çektiği takdirde bu misyon feshedilebilir.
Azerbaycan kendisine güveniyor. Ukrayna’daki savaştan dolayı Rusya’dan enerji tedarikine bir alternatif olarak Azerbaycan doğalgazına ihtiyaç duyan Avrupalı yetkililer Bakü’nün kapısına dayandı. Neredeyse tüm Azerbaycanlılar, 2020 savaşında elde ettikleri başarının keyfini sürüyor ve bu zaferin ülkelerinin üzerindeki otuz yıllık bir ulusal laneti kaldırdığını hissediyorlar. Karabağ zaferi, 2003’ten beri cumhurbaşkanı olan Aliyev’in iktidarını tazeledi. Aliyev, ara sıra güç ve siyasi söylem kullanarak Ermenilerden daha fazla taviz elde etmek için bu zaferi kullandı. Azerbaycanlı bir uzman bu taktiği bana “zorlayıcı diplomasi” olarak nitelendirdi. Ermeniler bunda diplomasiden ziyade zorlama gördüklerini söyleyecektir. 2020 yılında uğradıkları yenilgi Ermeni toplumunu hâlâ travmatize ediyor. Yalnızca altı hafta içinde yaklaşık 4 bin genç Ermeni erkek hayatını kaybetmişti.
Ermenistan’ın başbakanı komşularıyla ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak için hazır gibi görünüyor. Paşinyan, savaşı kaybetmesine rağmen 2021 yılının Haziran ayındaki seçimleri kesin bir şekilde kazandı. Bu seçim zaferinin kendisine Türkiye ve Azerbaycan ile iç siyasette popüler olmayan anlaşmaları müzakere etme yetkisi verdiğine inanıyor. Nisan ayında Paşinyan, Ermenistan’ın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıması ve Karabağ’ın Azerbaycan’dan ayrılmasına yönelik desteğini geri çekmesini öngören Azerbaycan tarafından sunulan beş maddelik bir plana ihtiyatlı bir şekilde olumlu tepkiler verdi.
Ermenistan’ın politikalarındaki bu değişiklik Ermenistan’daki eski iktidar ve Karabağlı Ermeniler öncülüğünde büyük sokak gösterilerine sebep oldu. Kamuoyu desteği başbakanın arkasında olsa bile siyasi yapının büyük bir kısmı Karabağ bölgesinin bağımsızlığını hedefleyen 30 yıllık bir ulusal davaya ihanet olarak gördükleri sürece katiyen karşı.
AB devreye giriyor
Paşinyan’ın kendi ülkesinde birilerini kızdırma hususunda endişe duymaması Azerbaycan ile yürütülen görüşmelere ivme kazandırdı. Ancak, çözülmesi gereken birtakım hassas konular var. Avrupa Konseyi başkanı Michel, müzakerelere en etkili arabulucu olarak katıldı. Moskova’ya kıyasla taraflarca daha dürüst bir arabulucu olarak görülen Michel, iki tarafın özel danışmanları arasında yeni bir iletişim kanalı kurulmasını sağladı.
Bu süreçte yapılması gereken ilk şey mevcut insani meselelerin çözülmesidir: Ermenistan, kendileri tarafından savaş esiri olarak kabul edilen ve halen Azerbaycan tarafından gözaltında tutulan yaklaşık 38 tutuklunun serbest bırakılmasını istiyor; Azerbaycan ise karşı tarafı, Ermenilerin 2020’de kaybettiği topraklardaki mayın tarlalarının konumları ve 1990’lardaki savaştan bu yana hâlâ kayıp olan 4 bin Azerbaycan askerinin mezarlarının yerleri hakkındaki bilgileri saklamakla suçluyor.
Daha büyük bir mesele ise “bölgedeki tüm ekonomik ve ulaşım bağlantılarının” açılmasını öngören ve 2020’de imzalanan ateşkes anlaşmasının son maddesini gerçekleştirmek. Söz konusu anlaşma, Batı Azerbaycan’ı Ermenistan ile İran arasında sıkışmış ve Azerbaycan’ın geri kalanından 30 yıldır izole edilmiş Nahcivan bölgesine tekrar bağlayacak yeni bir yol kurulmasına yönelik Azerbaycan’ın talebinden özellikle bahsediyor.
Taraflar görünüşe göre ulaşım yolları üzerine yapılacak bir anlaşmanın ilkeleri konusunda Brüksel’de uzlaşıya vardı. Ancak Ermeni tarafının tek bir koridor yerine birkaç koridorun açılması konusunda ısrar etmesi ve Azerbaycan tarafının yeni koridordaki Ermeni varlığının asgari düzeyde tutulmasına dair güvence istemesi gibi zor detaylar hâlâ mevcut. Söz konusu ulaşım yolları üzerine varılacak bir anlaşmanın önemli sonuçları olacaktır. Bu anlaşma, Azerbaycan ve Ermenistan’ın yanı sıra İran ve Türkiye’ye de yeni uluslararası demiryolu bağlantıları sağlayacaktır. Ukrayna’daki savaşın ışığında böyle bir anlaşma, Orta Asya, Hazar Denizi ve Güney Kafkasya üzerinden Rusya’yı es geçen ve Batı Çin ile Türkiye arasında çok az kullanılan bir ulaşım yolu olan Orta Koridor’u güçlendirecektir.
Rusya nereye gidiyor?
Görüşmelerde söylenmeyenler söylenenler kadar çok şey anlatıyor. Birkaç ay boyunca Avrupa Birliği’nin kamuoyuna verdikleri mesajlarda yetkililer her defasında iki kelimeyi kullanmaktan sakındı: “Rusya” ve “Karabağ.”
Avrupa’nın Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı yürüttüğü mücadele, Kafkasya’da Moskova ile yapılacak herhangi bir resmi iş birliğinin önüne geçse de Moskova’nın bu süreçte yer alması kaçınılmaz. Ruslar, kendi başlattıkları barış sürecini gasp etmeye yönelik Batı’nın girişimleri olarak gördükleri görüşmelere kızdılar. Rus dışişleri bakanlığı sözcüsü, AB’nin 2020 yılının Kasım ayında imzalanan “oldukça iyi bilinen Rus-Azerbaycan-Ermeni anlaşmaları meselesini sahiplenmeye yönelik edepsiz girişimlerini” kınadı.
Moskova ve Brüksel, muhtemelen Rusya’nın esas arabulucu olması meselesi haricindeki birçok önemli konuda hemfikir olabilir. Batılı ülkeler, bölgede istikrar sağlayan bir etken olarak Karabağ’daki Rus barış gücünü zımnen destekliyor, ayrıca başka hiçbir ülke böyle bir rolü üstlenmeye hazır değil. Ancak barış gücünün görev süresi 2025’te sona erdiğinde neler olacağı hakkında hiç şüphesiz soru işaretleri mevcut. Rusya’nın belirsiz bir süre boyunca Nahcivan’a giden yeni yolun garantörü olması gerekiyordu, ancak Rus orduları şu anda Ukrayna’yı harabeye çevirdiğinden böyle bir durum artık pek cazip gelmiyor.
Michel, 23 Mayıs’ta açıkladığı bir bildiride “Karabağ” kelimesini ilk defa kullandı ve şunları söyledi, “Ayrıca her iki lidere de Karabağ’daki etnik Ermeni nüfusun haklarının ve güvenliğinin ele alınması gerektiğini belirttim.” Bu sözcüğün önceki bildirilerde bulunmaması Azerbaycan’ın mevcut görüşmelerde ne kadar güçlü bir ele sahip olduğuna işaret ediyor. Bakü şimdi Karabağ’ın artık bir bölge olarak var olmadığı ve Ermenilerin daha önce bu bölgenin Azerbaycan içinde özerk olma ihtimalini tartışmayı hiçbir zaman kabul etmedikleri için bundan vazgeçmiş sayıldıkları konusunda ısrar ediyor. Bakü bu yüzden Karabağ isminin uluslararası açıklamalarda kullanılmaması hususunda da ısrarcı. Azerbaycan, sahip olduğu güçlü el sayesinde Karabağ’daki Ermenilerin yalnızca ayrılıkçı arzularını değil muhtariyet isteklerini de ezmeyi umut ediyor.
Ancak Karabağ’daki Ermenilerin statüsü hususunda er ya da geç diyalog başlatılmalı. Bakü, Karabağ’da yaşayan Ermenilere sunmaya hazır olduğu hakları ve şartları ilan etmek durumunda kalacak ve Karabağ’daki Ermeniler de yalnızca coğrafyadan ve enerji ile ekonomik ihtiyaçlarından dolayı geleceklerinin Azerbaycan’a bağlı olduğunu kabul etmek zoruna kalacaklar.
Mantalite değişikliği
30 yılı aşkın bir süredir Karabağ meselesi hem Ermenilerin hem de Azerbaycanlıların modern ulusal kimliklerinin merkezinde yer aldı.
Bu geçmişin üstesinden gelmek için bir mantalite değişikliği gerekiyor.. Ermeni yetkililer, Paşinyan’ın böyle bir değişimin sinyalini verdiğini ve bu yüzden kendi ülkesinde şiddetli bir tepkiye göğüs gerdiğini söylüyor.
Aliyev’in konumu daha belirsiz. Zaman zaman özellikle uluslararası muhataplar ile birlikte olduğunda uzlaştırıcı açıklamalar yapıyor. Ancak kendi kamuoyuna hitap ederken çok daha sert.
1990’larda Ermenistan’da veya Karabağ ile çevresindeki Azerbaycan topraklarında hiçbir Azerbaycanlı kalmadı. Ermenilerin de artık bir zamanlar büyük bir topluluk oluşturdukları Bakü şehrinde veya Azerbaycan kontrolündeki bölgelerde değiller. Azerbaycan’daki pek çok kişi Ermeni nüfusunu Karabağ’ı terk etmeye zorlayarak sorunu çözmenin hâlâ mümkün olduğunu düşünüyor. Hatta belki de bunda başarılı olabilirler. Ancak bu kesinlikle yeni bir şiddet döngüsüne yol açacaktır ve Ermenistan toplumundaki öfkeyi daha da derinleştirecektir.
AB’nin arabuluculuğu sayesinde taraflar bir barış anlaşması imzalamak için uzun yıllardan beri ilk defa bir fırsata sahipler. Ancak özellikle dengesiz jeopolitik durum göz önüne alındığında tüm bunlar kolaylıkla başarısızlığa uğrayabilir. Başta 2020 savaşının galibi olan Azerbaycan olmak üzere çatışmadaki her iki tarafın da zorlu bir barışa ulaşmak için bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirip değerlendirmeyecekleri önümüzdeki aylarda belli olacak.”
Bu yazı ilk kez 2 Haziran 2022’de yayımlanmıştır.