Afrika, son yıllarda hem dünyanın hem Türkiye’nin daha çok gündeminde… Hem son yıllarda ard arda meydana gelen darbeler, hem Rusya ve Çin’in kıtada daha etkin varlık göstermesi – Çin’in ekonomik gücü ve Rusya’nın Afrika’ya adeta geri dönüşü – hem de Türkiye’nin bölge ile daha çok ilgilenmesi ve Somali’deki gibi çok önemli anlaşmalara imza atması, sık sık gözlerin Afrika’ya çevrilmesine sebep oluyor.
Dikkat çeken son gelişmelerden biriyse Afrika’nın uranyum zengini ülkesi Nijer’de yaşandı. Mart ayı içerisinde, Nijer, ABD’li askerî ve sivil personelin Nijer’de görev yapmasına ilişkin askerî işbirliği anlaşmasının tek taraflı feshettiğini duyurdu. 10 yıldır ABD ile süren işbirliği bitti. Hem de aniden… Nijer’i Temmuz 2023’ten beri bir darbe ile demokratik yollarla seçilmiş hükümeti deviren askerî cunta yönetiyordu.
Cunta, yönetimi ele geçirdikten sonra ülkede büyük etkisi olan Fransız ve Avrupalı güçleri kovdu, Fransız büyükelçisini sınır dışı etti ve Batı yanlısı Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu bölgesel bloğundan ayrıldı.
Anlaşmanın feshi sonrası ABD’den hemen “Nijer’in Rusya ve İran ile ilişkilerinden endişe duyuyoruz” mealinde açıklamalar geldi. Malum, 2020’den beri art arda Afrika ülkelerinde meydana gelen darbelerde hep Rusya’nın izinden söz ediliyor. Zira Afrika ülkelerinin en önemli silah tedarikçisi Rusya kıtada popüler, özellikle de eski Fransız sömürgelerinde çok etkin. Fransa ise artık istenmiyor.
Nijer, ABD için neden önemli?
Peki, Nijer’de neler oluyor? Nijer, ABD, Rusya, İran, Fransa gibi ülkeler için neden önemli?
Nijer, ABD’nin Cibuti’den sonra Afrika’daki en büyük ikinci üssüne ve Sahel’deki ana istihbarat merkezine ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle ABD için çok önemli… Ayrıca ABD’nin Nijer’de yaklaşık 1000 askeri ve Niger Air Base 201 adlı İHA üssü bulunuyor.
Temmuz 2023’te, Nijer’de askerî cunta demokratik yollarla seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum hükümetini devirmişti. Bu darbe, bir süredir Afrika’da süregelen darbelerin sonuncusuydu.
2020 sonrası Mali, Çad, Gine, Burkina Faso ve 2023’de Nijer… Devamındaysa Ağustos 2023’te Gabon’da seçimlerde hile sonrası bir grup asker yönetime el koydu. Kasım 2023’te Sierra Leone’de çıkan olaylarda 50’ye yakın insan öldü ve 2000’den fazla mahkûm firar etti. Aralık 2023’te Gine Bissau; güvenlik güçleriyle askerler arasındaki çatışmalar aralıklarla sürüyor. Yani batıdan doğuya Atlantik Okyanusu kıyısındaki Senegal’den Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer, Nijerya, Çad ve Kızıldeniz’e komşu Sudan ile Eritre’yi içine alan kuşak, Sahel dediğimiz bölge kaynıyor!
Nijer’de darbe sonrası ne oldu?
Nijer, 2023’teki darbe öncesi, bölgede ayakta kalan “son demokratik yönetimin kalesi” olarak değerlendiriliyordu. Aynı zamanda bu kuşakta Batı ile yakın işbirliğine devam eden de son ülkeydi. Sahel kuşağında Batılı askerî üslere ev sahipliği yapan tek ülke haline gelmişti.
ABD, Nijer’i “Sahil bölgesinin istikrarı bakımından kilit önemde” ve IŞİD ya da El Kaide gibi İslamcı gruplara karşı mücadelede “güvenilir bir terörle mücadele ortağı” diye tanımlamıştı.
Darbe sonrası yönetimi devralan General Abdourahamane (Ömer) Tchiani ile birlikte bu garip, çaresiz “sessiz ülke”de işler değişti.
Ülkedeki Fransız ve ABD üsleri, sözüm ona Boko Haram ve IŞİD bağlantılı terör örgütlerine karşı faaliyetteler. Mali’den Sudan’a Sahel Kuşağı’ndaki askerî gelişmeler sonrası bu üslerin geleceği de tartışılıyor ve Kuşak ülkeleri Rusya ile yakınlaşıyor.
2024’ün Ocak ayında Rusya Nijer’in Moskova ile savunma işbirliğini derinleştirmeyi kabul ettiğini duyurdu. Aynı dönemde, iktidardaki cuntanın başbakanı İran’ı ziyaret etti.
Öte yandan Avrupa için çok önemli olan göç konusunda da farklı bir politika izleniyordu ülkede… Nijer’in eski Cumhurbaşkanı Bazum, Akdeniz üzerinden gelen göçmen akışını durdurmak ve Libya’daki gözaltı merkezlerindeki göçmenlere ev sahipliği yapmak konularında Avrupa Birliği’yle işbirliği hâlindeydi. Ayrıca, Batı Afrika ülkelerinden kuzeye geçişte insan kaçakçılarına karşı sıkı önlemler uyguluyor, karakol görevi yapıyordu.
Yeni yönetimle birlikte Avrupa’ya göçmen akışı arttı.
Uranyum zengini Nijer
Nijer’i çok önemli kılan diğer özelliği de uranyum zengini olması.
Dünyanın en zengin uranyum rezervlerine sahip ülkelerden biri…
Dünyanın en yoksul ülkeleri liginde yıllardır ilk beşte; tuhaftır ki sahip olduğu uranyum rezerviyle de dünyada ilk beşte! Dünya Nükleer Birliği (WNA) verilerine göre, Afrika’nın en yüksek dereceli uranyum cevherine sahip…
Nijer, Avrupa Birliği’nin en büyük ikinci uranyum tedarikçisi…
AB uranyum ihtiyacının yüzde 25‘ini Nijer’den karşılıyor.
Ülkenin uranyumu Fransız şirketi Orano (daha önceki adıyla Areva) tarafından çıkarılıyor, Fransa ve Avrupa’nın enerji ihtiyacını karşılamada kilit bir rolde.
Fransa, Areva/Orano nükleer enerji şirketi üzerinden Nijer’in uranyum kaynaklarını 1970’den bugüne işletiyor ve ihtiyacının önemli bir kısmını bu ülkeden karşılıyor.
Fransa’nın Nijer ilgisi
Malum Fransa, Afrika’daki en etkili ülkelerden biri…
Dün arka bahçesiyken, bugün başka aktörlerin bölge halklarının kulağına su kaçırması üzerine Fransa, Doğu Afrika’daki güç ve prestij kaybını durdurmak için sürekli strateji tazeliyor.
Gelişmeleri tetikleyici unsur; önce Çin’in ardından Rusya’nın topa girip kuşak ülkeleriyle güçlü ortaklıklar inşa etmeleri ve sonrasında kuşak ülkelerinin Fransa’dan başına buyruk politikalar uygulamaları… Bugün de Nijer!
1960 itibariyle sözün ona Fransızlardan bağımsız ve askerî darbelere abone bir orta Afrika ülkesi olan Nijer’in yüzölçümü ülkemizin 1,5 katı büyüklüğünde, nüfusu dörtte birimiz kadar.
“Batı Afrika CFA Frangı” geçer akçeleri! Uranyum zenginliklerine karşın dünyanın en yoksul ülkeleri liginde yıllardır ilk beşte…
Nijer ekonomisinde uranyum o derece önemli ki, başkent Niamey’in en büyük caddelerinden birinin adı Uranyum Bulvarı. Nükleer güç santralları (NGS) yakıtı yani nükleer enerjinin hammaddesi olarak uranyumun elde edilmesi ve iyileştirilmesi ağır çalışma koşullarında gerçekleşiyor ve ciddi radyoaktif kirliliğe neden oluyor.
Resmî adıyla bugünkü Fransa Cumhuriyeti’nin kuruluşu 1792 sonu. Öncesi krallıklar. Altmış beş milyon nüfuslu Fransa, 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren uluslararası ilişkileri şekillendiren ülkeler arasında; denizaşırı topraklara sahip, Avrupa Birliği’nin kurucu üyesi, ABD ile birlikte BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimî “elit”inden biridir, yetmiş beş ülkeden oluşan Frankofon’un patronudur, dünyanın en çok turist çeken ülkesi olarak bilinir. Elektrik üretim kapasitesiyle dünya sıralamasında ilk onda yer alan Fransa, elli altı NGS sahibidir.
Nükleer enerji, 1789’da uranyumun keşfi ve sonrasında 1934’de atomun parçalanmasıyla dünya gündemine yerleşirken ilk NGS İngiltere/Calder Hall’da 1956’da faaliyete geçti. 2023 sonu itibariyle, otuz iki ülkede 439 NGS işletmede, 61 NGS de yapım aşamasında…
NGS’lerin dünya elektrik üretimindeki payı yaklaşık yüzde 10 ve Fransa, elektrik ihtiyacının yüzde 70’nden fazlasını NGS’lerden temin etmesiyle “bir numara”.
1979’da ABD/Three Mile Island, 1986’da Ukrayna/Çernobil ve 2011’deki Japonya/Fukuşima kazalarına ve atıkların çevresel yıkıcı etkilerine karşılık NGS’ler dünya genelinde çoğalıyor. ABD, doksan iki NGS ile en fazla tesise sahip ülke. Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya, Nisan 2023 itibariyle NGS tesislerinin tamamını kapattı. Afrika’daysa sadece Güney Afrika Cumhuriyeti’nde iki NGS bulunuyor. (İnşa hâlindeki Akkuyu NGS’nin 2028’de tamamlanmasıyla ülkemizin elektrik ihtiyacının yüzde onunu karşılayacağı öngörülmekte.)
Fransa, Muammer Kaddafi’nin (1942-2011) Afrika’yı birleştirme planlarını, Fransız gizli sömürgeciliğinin sonu olacağı hissiyatıyla/istihbaratıyla 2011’de Libya’ya ilk bombayı atarak işaret fişeğini ateşlemişti. NATO’nun Libya müdahalesi, Afrika gerçeğinde yeni bir sayfadır. Fransa, geliştirdiği diplomatik stratejiler ve kıtadaki askerî mobilizasyon yeteneğiyle Afrika’dan vazgeç(e)meyeceğini sürekli ve açık seçik beyan etse de artık kıtadaki varlığının kerameti sorgulanmakta…
Nijer’deki Orano’nun muadili Gabon’da Eramet’tir (K.T. 1880, Merkezi Paris). Ayrıca; TotalEnergies (K.T.1924, Merkezi Courbevoi), Afrika petrollerinin yüzde otuz beşini işle(t)mekte. TotalEnergies petrol, doğalgaz ve diğer enerji sistemleri ile bunların türevleri konusuyla iştigal eden uluslararası Fransız şirketi.
Forbes klasmanında “Big Oil/Süper Büyük” altı petrol şirketinden biri.
Ve Afrika futbolunun çatı organizasyonu Afrika Futbol Konfederasyonu’nun 2016-2026 dönemi ana sponsoru; kale içtenden de kuşatılmış durumda…
Afrika kitabına uydurulmuş sömürgecilikten nasıl kurtulur?
Yeraltı kaynakları üzerinde söz sahibi olan ülkeler zenginleşirken söz sahibi olamayan Afrika ülkelerinde yolsuzluk ve yoksulluk günbegün derinleşiyor, istikrarsızlık kronik tetikleyiciye dönüşüyor. Afrika ülkeleri kâğıt üzerinde yani uluslararası hukuk düzeninde bağımsız birer devlet olmakla birlikte global uygarlık sömürgeciliği kitabına uydurmakta zorlanmıyor. Ancak ve sadece bu kaynakların etkin kullanımı, yolsuzluğa ve yoksulluğa “hayati çözüm” olabilir. En önemlisi; bu kaynaklarla beşerî sermaye -eğitim ve sağlık yatırımlarıyla- korunup geliştirilebilecektir.
Yüzyıllardır gönlünce eşelenen Horoz’un çöplüğünde rakipler çoğalırken çöplüğün sahipleri de ergen davranışları sergiliyor. Sahel Kuşağı ülkelerinde resmî dil olarak Fransızca’ya son vermeye dair referandumlar Afrikalının öze dönüş sinyalleri olarak değerlendirilebilir. Dil, toplumsal geleceğin anahtarıdır. Sahel Kuşağı’nda, Fransa’ya karşı blok cephe/koridor oluşturulması kıta tarihinde dikkat çekici bir gelişmedir.
Sadeleştirirsek; kıtanın ekonomik entegresyon (Afrika Birliği) hedefine taş koymak “Fransa ve diğerleri”nin perde arkası amacıdır. Görünürde destekleyici güvenlik ve kalkınma senaryoları; kontrollü istikrarsızlık ve kafa karıştırıcılık unsurlarıyla beslenirken gün geçmiyor ki, yeni sömürgeci bağımlılık modelleri ile bir sürpriz daha yaşanmasın!
Afrika’da “dış mihraklar” standarttır. Yüzyıllardır “yamyam” diye yaftalanan Afrika insanının başında karikatürize edildiği kazanın kadrolu “ateşçisi” Fransa’nın dünden bugüne kayıpları büyük (!) Ama Fransa’nın Afrika’da her taşın altında konuşlanmış olduğu da yadsınamaz bir gerçek!
Yamyam ve tamtam; Afrika’ya dair ironik ve aşağılayıcı Avrupalı argümanlarından sadece ikisi. Kazanda “beyaz adam”ı pişiren yerliler de devam senaryoları… “Afrika kazanı” Avrupalılar eliyle kaynatılırken “alicengiz oyunları” hep tedavülde. “Alicengiz oyunları” Afrika’nın demirbaşı, tıpkı yeraltı zenginlikleri gibi. Afrika’nın kullanışlı aparatlığını sürdürülebilirlik adına her şey mubah; 1884-85 Berlin Konferansı ile çizilen sınırlarla kurulan devletler aslında “yönetilebilir kabileler” tasarımı.
Fransa ve İngiltere’siz (ABD dâhil) bir Afrika mümkün mü?
Afrika’da olan bitenler “uyuyan devin uyanması” yani kaynaklarının taşeronu değil patronu olmak talebi mi yoksa aktörlerin değişimi mi?
Her şeye rağmen Sahel Kuşağı’ndaki gelişmeler Afrika’nın da Afrikalının da eski tas-eski hamam olmadığını işaret ediyor: Fransa’dan sonra ABD’ye tavır koymak!
Yaşayıp göreceğiz…
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 19 Nisan 2024’te yayımlanmıştır.