Yeni Suriye denkleminde enerji hatları

Suriye öteden beri yeni enerji hatları için kilit önemdeydi. Rejim değişikliğinden sonra Ortadoğu doğal kaynaklarını Batı’ya ulaştıracak alternatif hatlar yeniden gündemde. Bu hatların getireceği fırsatlar ve riskler neler? Dr. Emrah Kaya yazdı.

Suriye, kritik jeopolitik konuma sahip bir ülke, Ortadoğu’nun kalbi olarak tanımlanabilir. Türkiye’yi Avrupa içinde saydığımız bir durumda Asya, Avrupa ve Afrika’yı birbirine bağlıyor. Ayrıca enerji üreten ve tüketen ülkelere komşu, yani enerji jeopolitiği ve ticaretinin merkezi olma potansiyeli var. Akdeniz’e kıyısının olması da avantaj sağlıyor. Ancak Esad ailesi yönetiminde Suriye gerek komşularıyla arasındaki sorunlar gerekse de iç meseleleri nedeniyle jeopolitik bir izolasyon süreci yaşıyordu.

Devrik Başkan Beşar Esad’ın iktidara geçtiği süreçte ülkede bir liberalleşme rüzgârı esmişti. Çeşitli hatların inşası gündeme geldi ve Şam, Türkiye, İran ve Irak’ı içeren Akdeniz, Karadeniz, Hazar ve Basra’ya yönelik Dört Deniz Stratejisi’ni ortaya attı. Strateji çerçevesinde Suriye bir merkeze dönüşecekti. Ancak beklentiler gerçekleşmedi ve Suriye’de iç savaş başladı. Bir süre sonra vekalet savaşına dönüşen iç savaşın nedenlerinden birinin de koridorların ve enerji hatları üzerinde yaşanan bölgesel rekabet olduğu iddia ediliyor.

Üç kilit proje

Arap Baharı’nın Suriye’yi etkilemesinden önce Katar-Suudi Arabistan-Ürdün-Suriye-Türkiye-Avrupa güzergahında bir doğalgaz boru hattının inşası tartışmaları başladı. Ancak bu proje, İran ve Rusya’yı rahatsız etti. Çünkü Türkiye ve Katar’ın Suriye üzerinde artan etkisi, İran’ın bölgesel nüfuzu ve çıkarlarına zarar veriyordu. Diğer yandan Basra Körfezi’nde bulunan ve bir kısmı Katar’a ait olan Güney Pars Doğalgaz Sahası’ndan çıkarılan gazın Avrupa’ya taşınacak olması, Rusya’nın Avrupa’ya karşı enerji kozunu zayıflatacaktı. Bu nedenle İran ve Rusya, Katar-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı’na karşı konumlandılar.

Buna karşı Tahran ise İran-Irak-Suriye Doğalgaz Boru Hattı’nı inşa etmek istiyordu. Zira enerji kaynaklarını Suriye’nin Akdeniz limanları üzerinden dünyaya pazarlayabilecekti. Bu projenin Rusya’nın onayından geçtiği de iddia ediliyor.

Esad yönetiminin yapacağı tercih, Suriye ve Ortadoğu için kritik bir önem taşımaktaydı. Zira bir yandan Batı ile güçlü ilişkileri olan ve Sünni değerleri benimseyen Türkiye ve Katar vardı, diğer yanda ise Batı’nın karşısında konumlanan Rusya ve Şii İran bulunuyordu. Türkiye’nin önemli enerji uzmanlarından biri olan Necdet Pamir, Katar-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı’nı Sünni ve İran-Irak-Suriye Doğalgaz Boru Hattı’nı ise Şii enerji hattı tanımlıyor. Esad yönetimi ise Türkiye’yle normalleşse de tarihsel, ideolojik ve mezhepsel faktörlerle Şii hattını tercih etti.

Suriye’deki iç savaş öncesi konuşulan hatlardan biri de Arap Doğalgaz Boru Hattı’ydı. Hat, Mısır-Lübnan-Ürdün-Suriye-Türkiye-Avrupa güzergahını kapsıyor. Hattın bir kısmının bittiği ve bir süre Mısır’dan Lübnan’a enerji taşıdığı biliniyor. Ancak Arap Baharı’nın Ortadoğu’yu olumsuz etkilemesi nedeniyle Mısır, büyük ölçüde enerji sorunuyla karşı karşıya kalmıştı. 2022’de Mısır, Lübnan ve Suriye arasında hattan enerji akışı için anlaşma imzalandı. Ancak ABD, Esad yönetiminin sivillere yönelik insanlık dışı suçları nedeniyle Sezar Yasası kapsamında Suriye’ye yaptırım uyguluyordu. Projeye dahil olan ülkeler hattın inşası için yaptırımlardan muaf olmak istiyordu. Günümüzde yeni yönetimle birlikte projenin tekrar gündeme gelmesi muhtemel. Türkiye de bu hattın hayata geçirilmesini ve Rusya’ya alternatif olarak Ortadoğu ile Hazar bölgesinin enerji kaynaklarını Avrupa’ya taşıyacak olan Nabucco’ya bağlanmasını istiyordu. Ancak Türkiye, bunu liberal politikalar izlediği süreçte Esad ailesine rağmen istedi. Günümüzde ise Mısır’ın projeyi hayata geçirip geçirmeyeceği tartışmalı.

Kaynak: https://english.enabbaladi.net/archives/2021/09/before-washingtons-eyes-power-and-gas-deals-revive-syrian-regimes-regional-role/

Esad sonrası

Esad’ın devrilmesiyle birlikte İran, Suriye denkleminde kaybeden ülke olarak konumlandı. Bu nedenle günümüzde ve yakın bir gelecekte İran’ın dahil olduğu bir hattın hayata geçme ihtimali oldukça düşük.

Suriye’de yönetimin değişmesiyle birlikte Sünni hat yani Katar-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı gündeme geldi. Türkiye’de hattın inşasına dair beklenti oluştu. Katar Dışişleri Bakanlığı ise Rus haber ajansı TASS’a bu hatta dair haberlerin söylenti olduğu ve şu aşamada Suriye’nin istikrarına odaklandıkları açıklamasında bulundu. Haber, Katar’ın Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya enerji gönderilmesini planlamadığı şeklinde verilse de haberin içeriğinde Katar’ın sadece suların durulmasını beklediği anlaşılıyor. Bu da hattın tam olarak iptal edilmediğini ve orta vadede gerçekleşme ihtimalinin olduğunu gösteriyor.

Arap Doğalgaz Boru Hattı’na bakıldığında ise buradaki ana aktör Mısır olacak. Zira Türkiye ve Suriye, hattın hayata geçmesi için istekli. Ancak Müslüman Kardeşler’in Suriye’deki etkisi düşünüldüğünde Kahire yönetimi projenin hayata geçmesine soğuk yaklaşabilir. Zira Müslüman Kardeşler, Suriye’deki en eski ve en geniş muhalif grup. Bununla birlikte Türkiye’deki siyasilerle ve Katar’la çeşitli ilişkileri bulunuyor. Bu etkenler, yeni Suriye yönetiminin karar alma mekanizmalarında Müslüman Kardeşler’in etkili olabileceğini akıllara getiriyor. Yine de Suriye yönetiminin devrim ihracı gerçekleştirmeyecekleri söylemi, Mısır’ı rahatlatabilir.

Projelerin yaratacağı fırsatlar

Suriye, uzun yıllardır Ortadoğu’nun kangren olan bölgesiydi. Kangrenli yapı, Suriye’nin dış dünyayla sağlıklı bir bağ kurmasını kısıtlarken ayrıca çeşitli bölgesel projeler için de önemli bir engele dönüşüyordu. Ancak günümüzdeki yeni yapının komşularıyla normalleşme arayışında olduğu görülüyor. Bu noktada Suriye’nin Ortadoğu’da enerji hatları konusunda merkeze dönüşme potansiyeli artmış durumda.

Suriye’den geçecek olan hatlar, bölge devletleri arasında kazan-kazan ilişkisini güçlendirebilir ve enerji dinamiklerini değiştirebilir. Bu da Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan gibi aktörleri aynı projelerde buluşturabilir. Ayrıca merkez olma durumu ulaştırma konusunu da içeriyor. Özellikle Türkiye’nin Arap dünyasına, Arap ülkelerinin karasal açıdan Avrupa’ya veya Irak’ın Akdeniz’e açılması Suriye’de düzen tesisi edildikçe daha engelsiz bir şekilde gerçekleşecektir.

Tabii Suriye, merkez olarak konumlanırken hatların Akdeniz limanları ve Türkiye’ye ulaşacağı aşikar. Bu noktada Türkiye de kazananlar arasında. Türkiye’nin bir diğer kazanımı ise Doğu Akdeniz’de. İki devlet arasında deniz yetki anlaşması imzalanması, Türkiye’nin elini ve argümanlarını güçlendirecektir.

Diğer yandan her proje ve yatırım, Suriye’nin ekonomisini düzeltirken kalkınma sürecini hızlanacaktır. Bu durum Suriye’nin yıkık görüntüsünün değişmesine ve daha yaşanılabilir hale gelmesini sağlayacaktır. Yani Suriye için her yeni proje, ekonomik gelir, istihdam, iyileşme ve kalkınma demek. Normalleşen bir Suriye ise normalleşen ve çeşitli ağlarla birbirine bağlanan Ortadoğu anlamına geliyor.

Ya zorluklar?

Suriye’den geçecek olan hat ve koridorlara ilişkin üç boyutlu zorluklar bulunuyor. İlk olarak bölgesel denklemler ve rekabet süreci etkileyecektir. Hatırlanacağı üzere Türkiye, liberal dış politika izlediği 2002-2013 yılları arasında Mısır’la olan ilişkilerini güçlendiriyordu. Müslüman Kardeşler’in lideri Muhammed Mursi’nin iktidara geldiği süreçte Türkiye-Mısır ilişkileri zirve yaparken, bundan Suudi Arabistan gibi devletler rahatsız oldu. Bunun üzerine gerçekleştirilen Sisi Darbesi ile Ankara-Kahire hattındaki ilişkiler çöktü. Bugün Türkiye’nin Suriye’de artan etkisinin, Arap Dünyası’nda rahatsızlık yarattığını söylemek mümkün. Buna karşı Arap ülkeleri, Türkiye’ye karşı nüfuzlarını arttırabilmek için yeni yönetimle temas kuruyor. Bu noktada Katar-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı’na Riyad ne kadar sıcak yaklaşacak? Ya da Arap Doğalgaz Boru Hattı’na yönelik Mısır’ın yeni tavrı ne olacak?

Mısır demişken ayrıca bölgedeki çeşitli gruplardan ve vekil aktörlerden de bahsetmek lazım. Sorunların ikinci boyutu bu noktada ön plana çıkarken yeni Suriye’nin Müslüman Kardeşler için önemli bir merkez olacağı düşünülüyor. Böyle bir ortamda Mısır, Suriye’yle ilişkilerini geliştirmek için ne kadar istekli olabilir? Zira Mısır’daki Sisi yönetimi, Müslüman Kardeşler’i tehdit olarak görüyor.

Diğer yandan ise vekil aktörler açısından İran’dan bahsedilmesi lazım. Yaklaşık son 50 gündür Suriye’deki gelişmelerden en çok zarar gören devlet İran. İran, her ne kadar Suriye’den çekildiğini söylese de bölgedeki birçok Alevi/Nusayri/Şii grupları radikalleştirdi. İran’ın dinî lideri Ali Hamaney’in Suriye’deki gençleri provoke eden konuşmasının ardından Halep’te yaşanan olaylar bunu gösteriyor. Kaybeden İran, daha da hırçınlaşmış bir ülkeye dönüştü. Direniş Ekseni’nde ahtapotun kolları kesilse de uzantıları hâlâ varlığını sürdürüyor. Bu noktada İran, ideolojik açıdan kendisine yakın olan grupları kullanarak enerji hatlarını ve ulaşım güzergahlarını güvensizleştirebilir.

Sorunların üçüncü boyutu ise Suriye yönetiminin tanınması, yaptırımlar ve finansal destekle ilgili. Suriye’deki yeni yönetim, çeşitli ülkelerle diplomatik temas kursa da hâlâ yaptırımlarla yüz yüze. Bu yaptırımların ne zaman ve nasıl kaldırılacağı ise belirsiz. Yaptırımlar, ülkelerin projelere dahil olma konusunda engelleyici faktöre dönüşüyor.

Tanınma da kritik bir konu. Bilindiği üzere HTŞ ve lideri Ahmed eş-Şera çoğu ülke tarafından “terörist” olarak kabul ediliyor. Çeşitli devletler eş-Şera ile temas kursa da henüz terör listesinden çıkarmış değil ve bu meşruiyet sorununu beraberinde getiriyor.

Son olarak da Suriye’den geçecek olan projeler için finansal desteğe ihtiyaç var. Katar-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı’nın ilk konuşulduğu dönemlerde 10 milyar dolara mal olacağı söyleniyordu. Şimdi yeni fizibilite çalışmaları yapılması, altyapının iyileştirilmesi, onarımların gerçekleştirilmesi gerekiyor. Kısaca Suriye için finansal destek hayati öneme sahip.

Suriye’de fırsat penceresi ne zaman kaybolur?

Uzun süredir çatışma ve savaş haberleriyle gündeme gelen Suriye, artık bölgede normal bir devlet olarak konumlanmaya çalışıyor. Taliban örneğinde görüleceği gibi bunu hem ekonomik gelir hem meşruiyet hem de jeopolitik çıkarları için gerçekleştiriyor.

Sürecin nereye evrileceğine dair net bir perspektif çizmek zor olsa da Türkiye gibi bölgesel güçlerin vereceği destekle Suriye merkezli projelerin hayata geçme ihtimali yüksek.

Bu süreçte sadece Suriye’nin tekrar bir sert gücün kullanıldığı bölgesel rekabete sahne olmaması, bölgesel aktörlerin Suriye’de emperyalist bir tutum izlememesi ve çeşitli devlet dışı aktörlerin saldırılarda bulunmaması önemli.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 27 Ocak 2025’te yayımlanmıştır.

Emrah Kaya
Emrah Kaya
Dr. Emrah Kaya - 2011 yılında Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika’da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle aldı. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı “Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK” başlıklı teziyle elde etti. “Terörizmle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-LTTE-PKK-FARC” (2022) adlı kitabı yayınlanan ve uzun süre düşünce kuruluşunda çalışan Kaya, Afganistan ve Irak da dahil olmak üzere farklı çatışma bölgelerinde saha araştırması yaptı. “Hugo Chávez’in Petrol Politikası ve ABD” (2014), “Afganistan Barış Süreci: Küresel ve Bölgesel Aktörler” (2021) ve “Ripeness Levels and Their Relations with the Success of the Negotiation Method: CPP-NPA, TTP, IRA” (2023) başlıklı çeşitli akademik çalışmaları yayınlanan Kaya’nın başlıca araştırma alanları Latin Amerika, Orta Asya, terörizm ve barış süreçleridir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Yeni Suriye denkleminde enerji hatları

Suriye öteden beri yeni enerji hatları için kilit önemdeydi. Rejim değişikliğinden sonra Ortadoğu doğal kaynaklarını Batı’ya ulaştıracak alternatif hatlar yeniden gündemde. Bu hatların getireceği fırsatlar ve riskler neler? Dr. Emrah Kaya yazdı.

Suriye, kritik jeopolitik konuma sahip bir ülke, Ortadoğu’nun kalbi olarak tanımlanabilir. Türkiye’yi Avrupa içinde saydığımız bir durumda Asya, Avrupa ve Afrika’yı birbirine bağlıyor. Ayrıca enerji üreten ve tüketen ülkelere komşu, yani enerji jeopolitiği ve ticaretinin merkezi olma potansiyeli var. Akdeniz’e kıyısının olması da avantaj sağlıyor. Ancak Esad ailesi yönetiminde Suriye gerek komşularıyla arasındaki sorunlar gerekse de iç meseleleri nedeniyle jeopolitik bir izolasyon süreci yaşıyordu.

Devrik Başkan Beşar Esad’ın iktidara geçtiği süreçte ülkede bir liberalleşme rüzgârı esmişti. Çeşitli hatların inşası gündeme geldi ve Şam, Türkiye, İran ve Irak’ı içeren Akdeniz, Karadeniz, Hazar ve Basra’ya yönelik Dört Deniz Stratejisi’ni ortaya attı. Strateji çerçevesinde Suriye bir merkeze dönüşecekti. Ancak beklentiler gerçekleşmedi ve Suriye’de iç savaş başladı. Bir süre sonra vekalet savaşına dönüşen iç savaşın nedenlerinden birinin de koridorların ve enerji hatları üzerinde yaşanan bölgesel rekabet olduğu iddia ediliyor.

Üç kilit proje

Arap Baharı’nın Suriye’yi etkilemesinden önce Katar-Suudi Arabistan-Ürdün-Suriye-Türkiye-Avrupa güzergahında bir doğalgaz boru hattının inşası tartışmaları başladı. Ancak bu proje, İran ve Rusya’yı rahatsız etti. Çünkü Türkiye ve Katar’ın Suriye üzerinde artan etkisi, İran’ın bölgesel nüfuzu ve çıkarlarına zarar veriyordu. Diğer yandan Basra Körfezi’nde bulunan ve bir kısmı Katar’a ait olan Güney Pars Doğalgaz Sahası’ndan çıkarılan gazın Avrupa’ya taşınacak olması, Rusya’nın Avrupa’ya karşı enerji kozunu zayıflatacaktı. Bu nedenle İran ve Rusya, Katar-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı’na karşı konumlandılar.

Buna karşı Tahran ise İran-Irak-Suriye Doğalgaz Boru Hattı’nı inşa etmek istiyordu. Zira enerji kaynaklarını Suriye’nin Akdeniz limanları üzerinden dünyaya pazarlayabilecekti. Bu projenin Rusya’nın onayından geçtiği de iddia ediliyor.

Esad yönetiminin yapacağı tercih, Suriye ve Ortadoğu için kritik bir önem taşımaktaydı. Zira bir yandan Batı ile güçlü ilişkileri olan ve Sünni değerleri benimseyen Türkiye ve Katar vardı, diğer yanda ise Batı’nın karşısında konumlanan Rusya ve Şii İran bulunuyordu. Türkiye’nin önemli enerji uzmanlarından biri olan Necdet Pamir, Katar-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı’nı Sünni ve İran-Irak-Suriye Doğalgaz Boru Hattı’nı ise Şii enerji hattı tanımlıyor. Esad yönetimi ise Türkiye’yle normalleşse de tarihsel, ideolojik ve mezhepsel faktörlerle Şii hattını tercih etti.

Suriye’deki iç savaş öncesi konuşulan hatlardan biri de Arap Doğalgaz Boru Hattı’ydı. Hat, Mısır-Lübnan-Ürdün-Suriye-Türkiye-Avrupa güzergahını kapsıyor. Hattın bir kısmının bittiği ve bir süre Mısır’dan Lübnan’a enerji taşıdığı biliniyor. Ancak Arap Baharı’nın Ortadoğu’yu olumsuz etkilemesi nedeniyle Mısır, büyük ölçüde enerji sorunuyla karşı karşıya kalmıştı. 2022’de Mısır, Lübnan ve Suriye arasında hattan enerji akışı için anlaşma imzalandı. Ancak ABD, Esad yönetiminin sivillere yönelik insanlık dışı suçları nedeniyle Sezar Yasası kapsamında Suriye’ye yaptırım uyguluyordu. Projeye dahil olan ülkeler hattın inşası için yaptırımlardan muaf olmak istiyordu. Günümüzde yeni yönetimle birlikte projenin tekrar gündeme gelmesi muhtemel. Türkiye de bu hattın hayata geçirilmesini ve Rusya’ya alternatif olarak Ortadoğu ile Hazar bölgesinin enerji kaynaklarını Avrupa’ya taşıyacak olan Nabucco’ya bağlanmasını istiyordu. Ancak Türkiye, bunu liberal politikalar izlediği süreçte Esad ailesine rağmen istedi. Günümüzde ise Mısır’ın projeyi hayata geçirip geçirmeyeceği tartışmalı.

Kaynak: https://english.enabbaladi.net/archives/2021/09/before-washingtons-eyes-power-and-gas-deals-revive-syrian-regimes-regional-role/

Esad sonrası

Esad’ın devrilmesiyle birlikte İran, Suriye denkleminde kaybeden ülke olarak konumlandı. Bu nedenle günümüzde ve yakın bir gelecekte İran’ın dahil olduğu bir hattın hayata geçme ihtimali oldukça düşük.

Suriye’de yönetimin değişmesiyle birlikte Sünni hat yani Katar-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı gündeme geldi. Türkiye’de hattın inşasına dair beklenti oluştu. Katar Dışişleri Bakanlığı ise Rus haber ajansı TASS’a bu hatta dair haberlerin söylenti olduğu ve şu aşamada Suriye’nin istikrarına odaklandıkları açıklamasında bulundu. Haber, Katar’ın Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya enerji gönderilmesini planlamadığı şeklinde verilse de haberin içeriğinde Katar’ın sadece suların durulmasını beklediği anlaşılıyor. Bu da hattın tam olarak iptal edilmediğini ve orta vadede gerçekleşme ihtimalinin olduğunu gösteriyor.

Arap Doğalgaz Boru Hattı’na bakıldığında ise buradaki ana aktör Mısır olacak. Zira Türkiye ve Suriye, hattın hayata geçmesi için istekli. Ancak Müslüman Kardeşler’in Suriye’deki etkisi düşünüldüğünde Kahire yönetimi projenin hayata geçmesine soğuk yaklaşabilir. Zira Müslüman Kardeşler, Suriye’deki en eski ve en geniş muhalif grup. Bununla birlikte Türkiye’deki siyasilerle ve Katar’la çeşitli ilişkileri bulunuyor. Bu etkenler, yeni Suriye yönetiminin karar alma mekanizmalarında Müslüman Kardeşler’in etkili olabileceğini akıllara getiriyor. Yine de Suriye yönetiminin devrim ihracı gerçekleştirmeyecekleri söylemi, Mısır’ı rahatlatabilir.

Projelerin yaratacağı fırsatlar

Suriye, uzun yıllardır Ortadoğu’nun kangren olan bölgesiydi. Kangrenli yapı, Suriye’nin dış dünyayla sağlıklı bir bağ kurmasını kısıtlarken ayrıca çeşitli bölgesel projeler için de önemli bir engele dönüşüyordu. Ancak günümüzdeki yeni yapının komşularıyla normalleşme arayışında olduğu görülüyor. Bu noktada Suriye’nin Ortadoğu’da enerji hatları konusunda merkeze dönüşme potansiyeli artmış durumda.

Suriye’den geçecek olan hatlar, bölge devletleri arasında kazan-kazan ilişkisini güçlendirebilir ve enerji dinamiklerini değiştirebilir. Bu da Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan gibi aktörleri aynı projelerde buluşturabilir. Ayrıca merkez olma durumu ulaştırma konusunu da içeriyor. Özellikle Türkiye’nin Arap dünyasına, Arap ülkelerinin karasal açıdan Avrupa’ya veya Irak’ın Akdeniz’e açılması Suriye’de düzen tesisi edildikçe daha engelsiz bir şekilde gerçekleşecektir.

Tabii Suriye, merkez olarak konumlanırken hatların Akdeniz limanları ve Türkiye’ye ulaşacağı aşikar. Bu noktada Türkiye de kazananlar arasında. Türkiye’nin bir diğer kazanımı ise Doğu Akdeniz’de. İki devlet arasında deniz yetki anlaşması imzalanması, Türkiye’nin elini ve argümanlarını güçlendirecektir.

Diğer yandan her proje ve yatırım, Suriye’nin ekonomisini düzeltirken kalkınma sürecini hızlanacaktır. Bu durum Suriye’nin yıkık görüntüsünün değişmesine ve daha yaşanılabilir hale gelmesini sağlayacaktır. Yani Suriye için her yeni proje, ekonomik gelir, istihdam, iyileşme ve kalkınma demek. Normalleşen bir Suriye ise normalleşen ve çeşitli ağlarla birbirine bağlanan Ortadoğu anlamına geliyor.

Ya zorluklar?

Suriye’den geçecek olan hat ve koridorlara ilişkin üç boyutlu zorluklar bulunuyor. İlk olarak bölgesel denklemler ve rekabet süreci etkileyecektir. Hatırlanacağı üzere Türkiye, liberal dış politika izlediği 2002-2013 yılları arasında Mısır’la olan ilişkilerini güçlendiriyordu. Müslüman Kardeşler’in lideri Muhammed Mursi’nin iktidara geldiği süreçte Türkiye-Mısır ilişkileri zirve yaparken, bundan Suudi Arabistan gibi devletler rahatsız oldu. Bunun üzerine gerçekleştirilen Sisi Darbesi ile Ankara-Kahire hattındaki ilişkiler çöktü. Bugün Türkiye’nin Suriye’de artan etkisinin, Arap Dünyası’nda rahatsızlık yarattığını söylemek mümkün. Buna karşı Arap ülkeleri, Türkiye’ye karşı nüfuzlarını arttırabilmek için yeni yönetimle temas kuruyor. Bu noktada Katar-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı’na Riyad ne kadar sıcak yaklaşacak? Ya da Arap Doğalgaz Boru Hattı’na yönelik Mısır’ın yeni tavrı ne olacak?

Mısır demişken ayrıca bölgedeki çeşitli gruplardan ve vekil aktörlerden de bahsetmek lazım. Sorunların ikinci boyutu bu noktada ön plana çıkarken yeni Suriye’nin Müslüman Kardeşler için önemli bir merkez olacağı düşünülüyor. Böyle bir ortamda Mısır, Suriye’yle ilişkilerini geliştirmek için ne kadar istekli olabilir? Zira Mısır’daki Sisi yönetimi, Müslüman Kardeşler’i tehdit olarak görüyor.

Diğer yandan ise vekil aktörler açısından İran’dan bahsedilmesi lazım. Yaklaşık son 50 gündür Suriye’deki gelişmelerden en çok zarar gören devlet İran. İran, her ne kadar Suriye’den çekildiğini söylese de bölgedeki birçok Alevi/Nusayri/Şii grupları radikalleştirdi. İran’ın dinî lideri Ali Hamaney’in Suriye’deki gençleri provoke eden konuşmasının ardından Halep’te yaşanan olaylar bunu gösteriyor. Kaybeden İran, daha da hırçınlaşmış bir ülkeye dönüştü. Direniş Ekseni’nde ahtapotun kolları kesilse de uzantıları hâlâ varlığını sürdürüyor. Bu noktada İran, ideolojik açıdan kendisine yakın olan grupları kullanarak enerji hatlarını ve ulaşım güzergahlarını güvensizleştirebilir.

Sorunların üçüncü boyutu ise Suriye yönetiminin tanınması, yaptırımlar ve finansal destekle ilgili. Suriye’deki yeni yönetim, çeşitli ülkelerle diplomatik temas kursa da hâlâ yaptırımlarla yüz yüze. Bu yaptırımların ne zaman ve nasıl kaldırılacağı ise belirsiz. Yaptırımlar, ülkelerin projelere dahil olma konusunda engelleyici faktöre dönüşüyor.

Tanınma da kritik bir konu. Bilindiği üzere HTŞ ve lideri Ahmed eş-Şera çoğu ülke tarafından “terörist” olarak kabul ediliyor. Çeşitli devletler eş-Şera ile temas kursa da henüz terör listesinden çıkarmış değil ve bu meşruiyet sorununu beraberinde getiriyor.

Son olarak da Suriye’den geçecek olan projeler için finansal desteğe ihtiyaç var. Katar-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı’nın ilk konuşulduğu dönemlerde 10 milyar dolara mal olacağı söyleniyordu. Şimdi yeni fizibilite çalışmaları yapılması, altyapının iyileştirilmesi, onarımların gerçekleştirilmesi gerekiyor. Kısaca Suriye için finansal destek hayati öneme sahip.

Suriye’de fırsat penceresi ne zaman kaybolur?

Uzun süredir çatışma ve savaş haberleriyle gündeme gelen Suriye, artık bölgede normal bir devlet olarak konumlanmaya çalışıyor. Taliban örneğinde görüleceği gibi bunu hem ekonomik gelir hem meşruiyet hem de jeopolitik çıkarları için gerçekleştiriyor.

Sürecin nereye evrileceğine dair net bir perspektif çizmek zor olsa da Türkiye gibi bölgesel güçlerin vereceği destekle Suriye merkezli projelerin hayata geçme ihtimali yüksek.

Bu süreçte sadece Suriye’nin tekrar bir sert gücün kullanıldığı bölgesel rekabete sahne olmaması, bölgesel aktörlerin Suriye’de emperyalist bir tutum izlememesi ve çeşitli devlet dışı aktörlerin saldırılarda bulunmaması önemli.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 27 Ocak 2025’te yayımlanmıştır.

Emrah Kaya
Emrah Kaya
Dr. Emrah Kaya - 2011 yılında Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika’da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle aldı. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı “Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK” başlıklı teziyle elde etti. “Terörizmle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-LTTE-PKK-FARC” (2022) adlı kitabı yayınlanan ve uzun süre düşünce kuruluşunda çalışan Kaya, Afganistan ve Irak da dahil olmak üzere farklı çatışma bölgelerinde saha araştırması yaptı. “Hugo Chávez’in Petrol Politikası ve ABD” (2014), “Afganistan Barış Süreci: Küresel ve Bölgesel Aktörler” (2021) ve “Ripeness Levels and Their Relations with the Success of the Negotiation Method: CPP-NPA, TTP, IRA” (2023) başlıklı çeşitli akademik çalışmaları yayınlanan Kaya’nın başlıca araştırma alanları Latin Amerika, Orta Asya, terörizm ve barış süreçleridir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x