Zengezur Koridoru’ndan Trump Rotası’na Güney Kafkasya’da yeni bir dönem başlıyor

ABD Başkanı Trump, Azerbaycan ve Ermenistan liderlerini barış masasına oturttu. 8 Ağustos’ta Washington’da imzalanan barış deklarasyonunda öne çıkan 3 husus ne? Türkiye, İran ve Rusya’nın tepkisi ne? Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş yazdı.

Güney Kafkasya’da Karabağ Zaferi sonrasında başlayan yeni dönem bölgenin bir mücadele alanına da dönüşmesine vesile oldu. Zira Ukrayna savaşıyla birlikte Rusya’nın Batı ile yaşadığı gerilim post Sovyet coğrafyadaki etkisinin giderek azalmasına neden oldu. Bölgede giderek bir güç boşluğu oluşmaya başladı. Meydana gelen bu güç boşluğunun kimler tarafından doldurulacağı tartışmaları devam ederken, ABD, Avrupa Birliği ülkeleri ile Çin ve İran cephesi olmak üzere bölgede adeta yeni bir kutuplaşma dönemi başladı. Yaşanan bu rekabetten adeta zaferle çıkan ülke ise ABD oldu.

8 Ağustos’ta ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde bir araya gelen, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan Washington’da bir barış deklarasyonu imzaladı. Antlaşmayla Ermenistan ve Azerbaycan, aralarındaki çatışmaların durdurulmasını, ticari ve diplomatik ilişkilerin başlatılmasını ve iki ülkenin birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı duymasını taahhüt ettiler. Aliyev ve Paşinyan’ın Trump’ı bu girişimi nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne aday göstereceklerini ifade etmeleri de bu zaferin dikkat çekici göstergelerinden.

Bu bağlamda 8 Ağustos’ta imzalanan antlaşma büyük bir önem taşıyor. Zira varılan mutabakatı hem AB’nin devre dışı bırakıldığı hem de Rusya ve İran’a yönelik bazı mesajların verildiği bir antlaşma olarak değerlendirmek mümkün. Washington’da gerçekleştirilen görüşmede üç önemli husus öne çıktı.

AGİT Minsk Grubu’nun lağvedilmesi

Bunlardan ilki, AGİT Minsk Grubu’yla ilgiliydi. Son dönemlerde ABD’nin Güney Kafkasya’da NATO üzerinden yürüttüğü politikalar aynı zamanda Güney Kafkasya’da ABD ve AB arasında da bir fikir ayrılığı olduğunu gösteriyordu. Bu fikir ayrılığının önemli emarelerinden biri de AGİT Minsk Grubu oldu.

Bilindiği üzere AGİT Minsk Grubu, Karabağ sorununu çözmek amacıyla, AGİT Üye Devletler Konferansı kararıyla kurulmuştu. Washington’daki üçlü zirvede imzalanan mutabakatla Ermenistan ve Azerbaycan AGİT Minsk Grubu’ndan çekilme kararı aldı.

Kısa süre içerisinde AGİT Genel Sekreteri Feridun Sinirlioğlu, 8 Ağustos’ta imzalanan mutabakat bildirisinin hükümlerini uygulamaya hazır olduğunu belirtti. Azerbaycan uzun zamandır AGİT Minsk grubunun lağvedilmesi gerektiğini dile getiriyordu. Bu adım, aynı zamanda AB’nin bölgede devre dışı kaldığının da göstergesi.

Trump Rotası: Uluslararası Barış ve Refah İçin Bir Yol ya da TRIPP

Görüşmede öne çıkan ikinci husus ise ABD Başkanı Trump ile Ermenistan Başbakanı Paşinyan arasında imzalanan Trump Rotası: Uluslararası Barış ve Refah İçin Bir Yol (Trump Route: A Road for International Peace and Prosperity) adlı antlaşma oldu.

Zengezur Koridoru olarak bilinen bu yol artık kısaca anlaşmanın İngilizce adının ilk harflerinden oluşan TRIPP kısaltmasıyla adlandırıldı.  Buna göre artık Zengezur koridoru yerine “yol” ifadesi kullanılması kararlaştırıldı. Bu antlaşma ile ABD Zengezur “yolu”nun haklarını 2125 yılına kadar işletme hakkının yanı sıra süre dolduğunda gerekli görülmesi halinde daha da uzatabilme yetkisini kazandı.

Antlaşma, Ermenistan ve ABD’nin bu yol üzerinde eşit ortaklar olarak yer almasını içeriyor.  Aynı zamanda bu yolun “ABD ve Ermenistan Ortak Girişimi”ni içerdiğini de taahhüt ediyor. Böylece ABD’nin ilk olarak kiralamayı teklif ettiği ancak Ermenistan’ın egemenlik haklarının ihlali anlamına geldiği gerekçesiyle reddettiği bu teklif, yeni düzenlemeyle ortak bir girişime dönüştürülmüş oldu. Bu bağlamda yeni düzenleme ile Ermenistan’ın yol üzerindeki egemenlik hakları korunmakla birlikte toprak bütünlüğü de dokunulmaz olarak kayıt altına alındı.

Antlaşmaya göre bu yolla ilgili tüm adımlar Ermenistan yasalarına göre yönetilecek, ABD ise sadece finansal yatırım kısmında ön planda olacak. Ancak yapının yönetimi ABD-Ermenistan ortaklığında gerçekleşecek. ABD altyapı çalışmalarıyla ilgili konuları ilgili şirketlere devretme hakkının yanı sıra demiryolu ve kara yolu altyapısını da finanse etme hakkına sahip olacak. Böylece iki taraf bu konuda eşit haklara sahip olacak.

ABD askeri bölgede olmayacak

Öte yandan ABD bu güzergâh üzerinde güvenlik amacıyla asker konuşlandıramayacak.

Bu husus özellikle İran açısından önemli. İran, ABD’nin bu antlaşmayla bölgeye asker konuşlandıracağını ileri sürüyor.

ABD söz konusu yolun ticari geçişinin güvenliğinden sorumlu olacak. Güzergâh üzerinde olası bir suçun işlenmesi halinde ise Ermenistan yasaları gerekli hukuki işlemleri devreye koymakla yükümlü olacak.  Bu da aslında yolun tamamen Ermeni yasalarına tabi olduğunu göstermesi bakımından önemli.

Azerbaycan-Ermenistan arasında barışın sağlanması

Görüşmede öne çıkan üçüncü husus ise Azerbaycan-Ermenistan arasında barışın sağlanması oldu.

Washington’da iki ülke Dışişleri Bakanları, iki devlet arasında kalıcı barışın sağlanması yönünde çalışmalarını sürdüreceklerine dair bir iyi niyet çerçeve anlaşması da imzaladılar.  Ancak antlaşma Ermeni diasporası tarafından sert bir dille eleştirildi. Amerika Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA) anlaşmayı adil olmadığı gerekçesiyle eleştirerek Ermenistan’ın egemenliğini zayıflattığını ileri sürdü.

Benzer bir tutum İran’ın yaptığı açıklamalara da yansıdı. Ancak İran’ın kaygılarının asıl nedeninin jeopolitik olduğu görülüyor. Zira Trump yolu projesi Azerbaycan ve Ermenistan barışının yanı sıra Türkiye ile Azerbaycan arasındaki kara bağlantısını da güçlendirecek. Aynı zamanda Türkiye’nin Orta Asya’ya ulaşımı ve Orta Koridor’un ticaret hattını da güçlendireceği için aslında çok yönlü bir proje. Bu nedenle büyük oranda Türkiye’nin yararına olarak değerlendirilebilecek bir gelişme. Bu nedenle İran kendisinin bölgedeki etkisinin sınırlanacağını düşünüyor.

ABD – Azerbaycan antlaşmasının içeriği nedir?

Washington görüşmelerinde ABD-Azerbaycan arasında da önemli bazı gelişmeler yaşandı.

ABD’nin Azerbaycan’a yönelik 33 yıldır özellikle savunma alanında devam eden kısıtlamaları kaldırıldı. Görüşmenin hemen öncesinde Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi SOCAR ile ExxonMobil karada petrol rezervlerini aramak konusunda da bir mutabakat zaptı da imzalandı. İki ülke arasında enerji iş birliğini güçlendirme yolunda atılan bu önemli adım, tarafların hidrokarbon geliştirme, enerji dönüşüm teknolojileri ve yatırım iş birliği de dâhil olmak üzere enerji alanında iş birliğini taahhüt altına alması bakımından önemli.

Bu antlaşma ABD’nin enerji konusunda bölgesel enerji güvenliği konusunda yeni dönemde Azerbaycan’ı öncelediğini gösteriyor. TRIPP projesi otoyoldan demiryollarına, enerji hatlarından fiber optik altyapıya kadar geniş bir yelpazede iş birliğini içerdiği için aynı zamanda ABD’nin Hazar bölgesindeki enerji kaynaklarına olan ilgisini de ortaya koymakta.

TRIPP Türkiye için ne anlama geliyor?

Türkiye’ye Azerbaycan ve Orta Asya ile doğrudan bir kara bağlantısı sağlayacak olması bakımından bu antlaşma olumlu bir gelişme. Ayrıca NATO’ya üye bir devlet olması hasebiyle de olumlu.

Washington’da imzalanan mutabakat metinlerinin ardından Türkiye’de en üst düzeyde yapılan resmî açıklamalar bu gelişmenin şimdilik memnuniyetle karşılandığını gösteriyor. Mutabakatın hem Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi sürecini olumlu etkileyecek hem de Azerbaycan-Ermenistan barışını sağlayacak olması Türkiye’nin de arzuladığı bir gerçeklik. Bu nedenle şimdilik bir sorun görünmüyor gibi.

Ayrıca Türkiye’nin Rusya ve İran ile olan ilişkileri ve jeopolitik gerçekler de göz önünde bulundurulduğunda belki de böylesi bir adım ve Türkiye’nin tarafsız kalması kendisinin yararınadır. Zira Ukrayna savaşında defalarca İstanbul’da kurulan barış masalarının ve arabuluculuk rolünün bazı devletler tarafından engellenmesi hâlâ hafızalarda…

Evet, Türkiye Karabağ sorununun çözümünde önemli bir rol aldı ve bu barış masasının Türkiye’de kurulması çok daha iyi olabilirdi. Ancak bu durum beraberinde çok büyük sorunları ya da sorumlulukları da getirebileceği için belki de bu çözüm Türkiye’ye yepyeni bir fırsat sunacak, Türkiye’nin bölgesel ve küresel aktörlerle karşı karşıya gelme ihtimali ortadan kalkmış olacak. Zira Türkiye’nin bölgesel ve küresel güçlerle ilişkileri mevcut konjonktürün devamından yana bir politikayı gerekli kılıyor. Bu nedenle Washington’daki üçlü mutabakat Türkiye’nin gerek jeopolitik gerekse de jeo-ekonomik önemini arttıracak bir hamle olarak yorumlanabilir.

tÖe yandan taraflar arasında varılan bu üçlü mutabakat kuşkusuz bölgede ticaretin gelişmesini önemli oranda olumlu etkileyecek bir gelişme, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomisi üzerinde de pozitif bir etki yaratma potansiyeli içeriyor. Sınırların açılması, diplomatik ilişkilerin başlatılması burada kritik bir önem arz ediyor. Bu nedenle mutabakat, Türkiye’nin zaten mesafe kat ettiği süreci daha da hızlandırabilir.

İran’dan “İzin vermeyiz” uyarısı

Washington’daki üçlü zirvede taraflar arasında mutabakat metninin imzalanmasıyla birlikte ilk tepki İran’dan geldi.

İran’ın dinî lideri Hamaney’in Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti yaptığı kapsamlı açıklamada, “Güney Kafkasya, Trump’ın kiralayabileceği sahipsiz bir yer değil” ifadelerini kullandı. Ayrıca bu koridorun bölgenin jeopolitik dengesini değiştireceğini ve Ermenistan’ı parçalamaya yönelik olduğunu da savundu, “NATO’nun İran’ın kuzey sınırlarına yaklaşmasına izin vermeyeceğiz” diyerek “Rusya olsun ya da olmasın ABD’nin bu projesini engelleyeceğini” belirtti.

İran’ın aslında yeni proje ile Nahçıvan-Azerbaycan arasındaki bağlantı için İran sınırına olan ihtiyacın ortadan kalkacak olması ve ekonomik kaygıları nedeniyle rahatsız olduğu anlaşılıyor. Ayrıca Ermenistan’la olan kara sınırını ortadan kaldırma potansiyeli de Tahran açısından riskli bir durum…

Uzun süre İran’ın Turan Koridoru olarak adlandırdığı Zengezur Koridoru bu antlaşmayla artık bambaşka bir yöne doğru evrildi. Yeni süreçte uzun zamandır bu bölgede etkili olmaya çalışan ABD için Trump koridoru bir zaferken İran için ise kuşkusuz büyük bir hezimet.

Rusya’nın hayal kırıklığı ve “komşu devletler” uyarısı

Rusya ise Güney Kafkasya’daki barışın asıl mimarının kendisi olduğunu düşünüyor. Zira Bakü-Erivan normalleşmesinin ilk adımlarını kendisinin sağladığını belirtiyor. Bu nedenle Güney Kafkasya’da varılan uzlaşmada Türkiye, İran ve Rusya’nın da yer aldığı bir mekanizmanın gerekliliğine işaret ediyor.  Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere atıfta bulunarak bölge dışı aktörlerin buradaki varlığının istikrarsızlığa sebep olacağını ve Güney Kafkasya’nın güvenliğini tehlikeye düşüreceğini belirtiyor. İmzalanan mutabakatın bölgeye komşu devletlerin çıkarlarının dengesini ve önceliklerini de gözetmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Rusya, Ermenistan’ın bu adımını “milli menfaatlerinden ödün vermek” olarak değerlendiriyor. Moskova yönetimi aynı zamanda bu proje ile İran’ın ABD ile karşı karşıya geleceğini ileri sürerek bir bakıma İran’la aynı cephede yer aldığını da gösteriyor. Ancak Ukrayna savaşı nedeniyle şimdilik İran kadar net bir tavır ortaya koyamıyor.

AGİT, AB out, ABD ve NATO in

Bu adım aynı zamanda ABD aracılığıyla Rusya’ya da bir mesaj niteliği taşıyor.

Dolayısıyla Güney Kafkasya’da artık ABD’nin daha etkin olduğu, AB’nin ise nüfuzunun sınırlandığı bir dönem başladı. Bu da aslında bölgesel gelişmelerin küresel gelişmeleri nasıl tetiklediğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

İran ve Rusya açısından NATO’nun artık iki devletin sınırlarına bir adım daha yaklaştığı anlamına da geliyor. İran bu nedenle antlaşmayı ABD- İsrail-Azerbaycan ortaklığı olarak yorumluyor ve Azerbaycan’ın İsrail ile olan iyi ilişkilerini de göz önünde bulundurarak antlaşmanın İran’ın bölgede izolasyonuna neden olacağını iddia ediyor. Şimdilik bu yaşananlardan en fazla olumsuz etkilenecek olan ülke İran gibi görünüyor.

Mutabakatın Rusya ve İran’ın yanı sıra Çin ve AB’nin de bölgesel etkilerini zayıflatacağını da belirtmek gerek.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 12 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.

Yıldız Deveci Bozkuş
Yıldız Deveci Bozkuş
Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Ankara Üniversitesi’nde tamamladı. 2012 yılında YÖK Bursu ile Amerika’da University of California, Los Angeles (UCLA)'da Ermeni sorunu, diaspora ve parlamento kararları üzerine çalışmalar yaptı. 2019 yılında ise TÜBİTAK bursuyla İngiltere'de Osmanlı- Ermeni modernleşme tarihi ve gayrimüslimler üzerine araştırmalar gerçekleştirdi. Tarih, Uluslararası İlişkiler ve Dil-Edebiyat disiplinlerini bir arada çalışan Deveci Bozkuş; Kafkasya, Dağlık Karabağ Sorunu, Ermeni Sorunu, İnsanlığa Karşı Suçlar, Soykırım vb. konularda çeşitli eğitimler almış olup uzun yıllar Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi bünyesinde faaliyet gösteren Ermeni Araştırmaları Enstitüsü’nde Güney Kafkasya Uzmanı olarak görev yaptı. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM)’da Review of Armenian Studies ve Ermeni Araştırmaları dergilerinin editörlük görevlerinde bulundu. Deveci Bozkuş ayrıca Polis Akademisi ve Türk Tarih Kurumu’nda Ermeni sorunu ve Ermeni dili konularında araştırmacılara ve akademisyenlere yönelik çeşitli eğitimler ve seminerler de verdi. Halen Ankara Üniversitesinde görev yapan Deveci Bozkuş, Kafkasya, Dağlık Karabağ Sorunu, Soğuk Savaş, 1915 Olayları ve Soykırım konularıyla ilgili çeşitli dersler veriyor. Deveci Bozkuş modernleşme, terör, Türkiye-Ermenistan ilişkileri, diaspora, Dağlık Karabağ sorunu, parlamento kararları vb. alanlarda ulusal ve uluslararası akademik platformlarda Türkiye’yi temsil eden akademisyenler arasında yer almakta olup bu konularla ilgili çok sayıda ulusal ve uluslararası projeler üretti. Ulusal ve uluslararası alanda çok sayıda kitap, makale, proje ve araştırma çalışmaları bulunan Deveci Bozkuş ayrıca dış politika ve Kafkasya, Ermeni sorunu, Dağlık Karabağ Sorunu vb. konularda televizyon programlarına konuk olarak katılıyor ve İngilizce, Almanca, Farsça, Ermenice ve Osmanlıca (Matbu-Rika) biliyor. Kafkasya, Ermeni sorunu ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerine dair analizleri çeşitli basın kuruluşları ve stratejik araştırma merkezlerinde yayınlanıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Zengezur Koridoru’ndan Trump Rotası’na Güney Kafkasya’da yeni bir dönem başlıyor

ABD Başkanı Trump, Azerbaycan ve Ermenistan liderlerini barış masasına oturttu. 8 Ağustos’ta Washington’da imzalanan barış deklarasyonunda öne çıkan 3 husus ne? Türkiye, İran ve Rusya’nın tepkisi ne? Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş yazdı.

Güney Kafkasya’da Karabağ Zaferi sonrasında başlayan yeni dönem bölgenin bir mücadele alanına da dönüşmesine vesile oldu. Zira Ukrayna savaşıyla birlikte Rusya’nın Batı ile yaşadığı gerilim post Sovyet coğrafyadaki etkisinin giderek azalmasına neden oldu. Bölgede giderek bir güç boşluğu oluşmaya başladı. Meydana gelen bu güç boşluğunun kimler tarafından doldurulacağı tartışmaları devam ederken, ABD, Avrupa Birliği ülkeleri ile Çin ve İran cephesi olmak üzere bölgede adeta yeni bir kutuplaşma dönemi başladı. Yaşanan bu rekabetten adeta zaferle çıkan ülke ise ABD oldu.

8 Ağustos’ta ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde bir araya gelen, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan Washington’da bir barış deklarasyonu imzaladı. Antlaşmayla Ermenistan ve Azerbaycan, aralarındaki çatışmaların durdurulmasını, ticari ve diplomatik ilişkilerin başlatılmasını ve iki ülkenin birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı duymasını taahhüt ettiler. Aliyev ve Paşinyan’ın Trump’ı bu girişimi nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne aday göstereceklerini ifade etmeleri de bu zaferin dikkat çekici göstergelerinden.

Bu bağlamda 8 Ağustos’ta imzalanan antlaşma büyük bir önem taşıyor. Zira varılan mutabakatı hem AB’nin devre dışı bırakıldığı hem de Rusya ve İran’a yönelik bazı mesajların verildiği bir antlaşma olarak değerlendirmek mümkün. Washington’da gerçekleştirilen görüşmede üç önemli husus öne çıktı.

AGİT Minsk Grubu’nun lağvedilmesi

Bunlardan ilki, AGİT Minsk Grubu’yla ilgiliydi. Son dönemlerde ABD’nin Güney Kafkasya’da NATO üzerinden yürüttüğü politikalar aynı zamanda Güney Kafkasya’da ABD ve AB arasında da bir fikir ayrılığı olduğunu gösteriyordu. Bu fikir ayrılığının önemli emarelerinden biri de AGİT Minsk Grubu oldu.

Bilindiği üzere AGİT Minsk Grubu, Karabağ sorununu çözmek amacıyla, AGİT Üye Devletler Konferansı kararıyla kurulmuştu. Washington’daki üçlü zirvede imzalanan mutabakatla Ermenistan ve Azerbaycan AGİT Minsk Grubu’ndan çekilme kararı aldı.

Kısa süre içerisinde AGİT Genel Sekreteri Feridun Sinirlioğlu, 8 Ağustos’ta imzalanan mutabakat bildirisinin hükümlerini uygulamaya hazır olduğunu belirtti. Azerbaycan uzun zamandır AGİT Minsk grubunun lağvedilmesi gerektiğini dile getiriyordu. Bu adım, aynı zamanda AB’nin bölgede devre dışı kaldığının da göstergesi.

Trump Rotası: Uluslararası Barış ve Refah İçin Bir Yol ya da TRIPP

Görüşmede öne çıkan ikinci husus ise ABD Başkanı Trump ile Ermenistan Başbakanı Paşinyan arasında imzalanan Trump Rotası: Uluslararası Barış ve Refah İçin Bir Yol (Trump Route: A Road for International Peace and Prosperity) adlı antlaşma oldu.

Zengezur Koridoru olarak bilinen bu yol artık kısaca anlaşmanın İngilizce adının ilk harflerinden oluşan TRIPP kısaltmasıyla adlandırıldı.  Buna göre artık Zengezur koridoru yerine “yol” ifadesi kullanılması kararlaştırıldı. Bu antlaşma ile ABD Zengezur “yolu”nun haklarını 2125 yılına kadar işletme hakkının yanı sıra süre dolduğunda gerekli görülmesi halinde daha da uzatabilme yetkisini kazandı.

Antlaşma, Ermenistan ve ABD’nin bu yol üzerinde eşit ortaklar olarak yer almasını içeriyor.  Aynı zamanda bu yolun “ABD ve Ermenistan Ortak Girişimi”ni içerdiğini de taahhüt ediyor. Böylece ABD’nin ilk olarak kiralamayı teklif ettiği ancak Ermenistan’ın egemenlik haklarının ihlali anlamına geldiği gerekçesiyle reddettiği bu teklif, yeni düzenlemeyle ortak bir girişime dönüştürülmüş oldu. Bu bağlamda yeni düzenleme ile Ermenistan’ın yol üzerindeki egemenlik hakları korunmakla birlikte toprak bütünlüğü de dokunulmaz olarak kayıt altına alındı.

Antlaşmaya göre bu yolla ilgili tüm adımlar Ermenistan yasalarına göre yönetilecek, ABD ise sadece finansal yatırım kısmında ön planda olacak. Ancak yapının yönetimi ABD-Ermenistan ortaklığında gerçekleşecek. ABD altyapı çalışmalarıyla ilgili konuları ilgili şirketlere devretme hakkının yanı sıra demiryolu ve kara yolu altyapısını da finanse etme hakkına sahip olacak. Böylece iki taraf bu konuda eşit haklara sahip olacak.

ABD askeri bölgede olmayacak

Öte yandan ABD bu güzergâh üzerinde güvenlik amacıyla asker konuşlandıramayacak.

Bu husus özellikle İran açısından önemli. İran, ABD’nin bu antlaşmayla bölgeye asker konuşlandıracağını ileri sürüyor.

ABD söz konusu yolun ticari geçişinin güvenliğinden sorumlu olacak. Güzergâh üzerinde olası bir suçun işlenmesi halinde ise Ermenistan yasaları gerekli hukuki işlemleri devreye koymakla yükümlü olacak.  Bu da aslında yolun tamamen Ermeni yasalarına tabi olduğunu göstermesi bakımından önemli.

Azerbaycan-Ermenistan arasında barışın sağlanması

Görüşmede öne çıkan üçüncü husus ise Azerbaycan-Ermenistan arasında barışın sağlanması oldu.

Washington’da iki ülke Dışişleri Bakanları, iki devlet arasında kalıcı barışın sağlanması yönünde çalışmalarını sürdüreceklerine dair bir iyi niyet çerçeve anlaşması da imzaladılar.  Ancak antlaşma Ermeni diasporası tarafından sert bir dille eleştirildi. Amerika Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA) anlaşmayı adil olmadığı gerekçesiyle eleştirerek Ermenistan’ın egemenliğini zayıflattığını ileri sürdü.

Benzer bir tutum İran’ın yaptığı açıklamalara da yansıdı. Ancak İran’ın kaygılarının asıl nedeninin jeopolitik olduğu görülüyor. Zira Trump yolu projesi Azerbaycan ve Ermenistan barışının yanı sıra Türkiye ile Azerbaycan arasındaki kara bağlantısını da güçlendirecek. Aynı zamanda Türkiye’nin Orta Asya’ya ulaşımı ve Orta Koridor’un ticaret hattını da güçlendireceği için aslında çok yönlü bir proje. Bu nedenle büyük oranda Türkiye’nin yararına olarak değerlendirilebilecek bir gelişme. Bu nedenle İran kendisinin bölgedeki etkisinin sınırlanacağını düşünüyor.

ABD – Azerbaycan antlaşmasının içeriği nedir?

Washington görüşmelerinde ABD-Azerbaycan arasında da önemli bazı gelişmeler yaşandı.

ABD’nin Azerbaycan’a yönelik 33 yıldır özellikle savunma alanında devam eden kısıtlamaları kaldırıldı. Görüşmenin hemen öncesinde Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi SOCAR ile ExxonMobil karada petrol rezervlerini aramak konusunda da bir mutabakat zaptı da imzalandı. İki ülke arasında enerji iş birliğini güçlendirme yolunda atılan bu önemli adım, tarafların hidrokarbon geliştirme, enerji dönüşüm teknolojileri ve yatırım iş birliği de dâhil olmak üzere enerji alanında iş birliğini taahhüt altına alması bakımından önemli.

Bu antlaşma ABD’nin enerji konusunda bölgesel enerji güvenliği konusunda yeni dönemde Azerbaycan’ı öncelediğini gösteriyor. TRIPP projesi otoyoldan demiryollarına, enerji hatlarından fiber optik altyapıya kadar geniş bir yelpazede iş birliğini içerdiği için aynı zamanda ABD’nin Hazar bölgesindeki enerji kaynaklarına olan ilgisini de ortaya koymakta.

TRIPP Türkiye için ne anlama geliyor?

Türkiye’ye Azerbaycan ve Orta Asya ile doğrudan bir kara bağlantısı sağlayacak olması bakımından bu antlaşma olumlu bir gelişme. Ayrıca NATO’ya üye bir devlet olması hasebiyle de olumlu.

Washington’da imzalanan mutabakat metinlerinin ardından Türkiye’de en üst düzeyde yapılan resmî açıklamalar bu gelişmenin şimdilik memnuniyetle karşılandığını gösteriyor. Mutabakatın hem Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi sürecini olumlu etkileyecek hem de Azerbaycan-Ermenistan barışını sağlayacak olması Türkiye’nin de arzuladığı bir gerçeklik. Bu nedenle şimdilik bir sorun görünmüyor gibi.

Ayrıca Türkiye’nin Rusya ve İran ile olan ilişkileri ve jeopolitik gerçekler de göz önünde bulundurulduğunda belki de böylesi bir adım ve Türkiye’nin tarafsız kalması kendisinin yararınadır. Zira Ukrayna savaşında defalarca İstanbul’da kurulan barış masalarının ve arabuluculuk rolünün bazı devletler tarafından engellenmesi hâlâ hafızalarda…

Evet, Türkiye Karabağ sorununun çözümünde önemli bir rol aldı ve bu barış masasının Türkiye’de kurulması çok daha iyi olabilirdi. Ancak bu durum beraberinde çok büyük sorunları ya da sorumlulukları da getirebileceği için belki de bu çözüm Türkiye’ye yepyeni bir fırsat sunacak, Türkiye’nin bölgesel ve küresel aktörlerle karşı karşıya gelme ihtimali ortadan kalkmış olacak. Zira Türkiye’nin bölgesel ve küresel güçlerle ilişkileri mevcut konjonktürün devamından yana bir politikayı gerekli kılıyor. Bu nedenle Washington’daki üçlü mutabakat Türkiye’nin gerek jeopolitik gerekse de jeo-ekonomik önemini arttıracak bir hamle olarak yorumlanabilir.

tÖe yandan taraflar arasında varılan bu üçlü mutabakat kuşkusuz bölgede ticaretin gelişmesini önemli oranda olumlu etkileyecek bir gelişme, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomisi üzerinde de pozitif bir etki yaratma potansiyeli içeriyor. Sınırların açılması, diplomatik ilişkilerin başlatılması burada kritik bir önem arz ediyor. Bu nedenle mutabakat, Türkiye’nin zaten mesafe kat ettiği süreci daha da hızlandırabilir.

İran’dan “İzin vermeyiz” uyarısı

Washington’daki üçlü zirvede taraflar arasında mutabakat metninin imzalanmasıyla birlikte ilk tepki İran’dan geldi.

İran’ın dinî lideri Hamaney’in Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti yaptığı kapsamlı açıklamada, “Güney Kafkasya, Trump’ın kiralayabileceği sahipsiz bir yer değil” ifadelerini kullandı. Ayrıca bu koridorun bölgenin jeopolitik dengesini değiştireceğini ve Ermenistan’ı parçalamaya yönelik olduğunu da savundu, “NATO’nun İran’ın kuzey sınırlarına yaklaşmasına izin vermeyeceğiz” diyerek “Rusya olsun ya da olmasın ABD’nin bu projesini engelleyeceğini” belirtti.

İran’ın aslında yeni proje ile Nahçıvan-Azerbaycan arasındaki bağlantı için İran sınırına olan ihtiyacın ortadan kalkacak olması ve ekonomik kaygıları nedeniyle rahatsız olduğu anlaşılıyor. Ayrıca Ermenistan’la olan kara sınırını ortadan kaldırma potansiyeli de Tahran açısından riskli bir durum…

Uzun süre İran’ın Turan Koridoru olarak adlandırdığı Zengezur Koridoru bu antlaşmayla artık bambaşka bir yöne doğru evrildi. Yeni süreçte uzun zamandır bu bölgede etkili olmaya çalışan ABD için Trump koridoru bir zaferken İran için ise kuşkusuz büyük bir hezimet.

Rusya’nın hayal kırıklığı ve “komşu devletler” uyarısı

Rusya ise Güney Kafkasya’daki barışın asıl mimarının kendisi olduğunu düşünüyor. Zira Bakü-Erivan normalleşmesinin ilk adımlarını kendisinin sağladığını belirtiyor. Bu nedenle Güney Kafkasya’da varılan uzlaşmada Türkiye, İran ve Rusya’nın da yer aldığı bir mekanizmanın gerekliliğine işaret ediyor.  Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere atıfta bulunarak bölge dışı aktörlerin buradaki varlığının istikrarsızlığa sebep olacağını ve Güney Kafkasya’nın güvenliğini tehlikeye düşüreceğini belirtiyor. İmzalanan mutabakatın bölgeye komşu devletlerin çıkarlarının dengesini ve önceliklerini de gözetmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Rusya, Ermenistan’ın bu adımını “milli menfaatlerinden ödün vermek” olarak değerlendiriyor. Moskova yönetimi aynı zamanda bu proje ile İran’ın ABD ile karşı karşıya geleceğini ileri sürerek bir bakıma İran’la aynı cephede yer aldığını da gösteriyor. Ancak Ukrayna savaşı nedeniyle şimdilik İran kadar net bir tavır ortaya koyamıyor.

AGİT, AB out, ABD ve NATO in

Bu adım aynı zamanda ABD aracılığıyla Rusya’ya da bir mesaj niteliği taşıyor.

Dolayısıyla Güney Kafkasya’da artık ABD’nin daha etkin olduğu, AB’nin ise nüfuzunun sınırlandığı bir dönem başladı. Bu da aslında bölgesel gelişmelerin küresel gelişmeleri nasıl tetiklediğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

İran ve Rusya açısından NATO’nun artık iki devletin sınırlarına bir adım daha yaklaştığı anlamına da geliyor. İran bu nedenle antlaşmayı ABD- İsrail-Azerbaycan ortaklığı olarak yorumluyor ve Azerbaycan’ın İsrail ile olan iyi ilişkilerini de göz önünde bulundurarak antlaşmanın İran’ın bölgede izolasyonuna neden olacağını iddia ediyor. Şimdilik bu yaşananlardan en fazla olumsuz etkilenecek olan ülke İran gibi görünüyor.

Mutabakatın Rusya ve İran’ın yanı sıra Çin ve AB’nin de bölgesel etkilerini zayıflatacağını da belirtmek gerek.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 12 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.

Yıldız Deveci Bozkuş
Yıldız Deveci Bozkuş
Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Ankara Üniversitesi’nde tamamladı. 2012 yılında YÖK Bursu ile Amerika’da University of California, Los Angeles (UCLA)'da Ermeni sorunu, diaspora ve parlamento kararları üzerine çalışmalar yaptı. 2019 yılında ise TÜBİTAK bursuyla İngiltere'de Osmanlı- Ermeni modernleşme tarihi ve gayrimüslimler üzerine araştırmalar gerçekleştirdi. Tarih, Uluslararası İlişkiler ve Dil-Edebiyat disiplinlerini bir arada çalışan Deveci Bozkuş; Kafkasya, Dağlık Karabağ Sorunu, Ermeni Sorunu, İnsanlığa Karşı Suçlar, Soykırım vb. konularda çeşitli eğitimler almış olup uzun yıllar Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi bünyesinde faaliyet gösteren Ermeni Araştırmaları Enstitüsü’nde Güney Kafkasya Uzmanı olarak görev yaptı. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM)’da Review of Armenian Studies ve Ermeni Araştırmaları dergilerinin editörlük görevlerinde bulundu. Deveci Bozkuş ayrıca Polis Akademisi ve Türk Tarih Kurumu’nda Ermeni sorunu ve Ermeni dili konularında araştırmacılara ve akademisyenlere yönelik çeşitli eğitimler ve seminerler de verdi. Halen Ankara Üniversitesinde görev yapan Deveci Bozkuş, Kafkasya, Dağlık Karabağ Sorunu, Soğuk Savaş, 1915 Olayları ve Soykırım konularıyla ilgili çeşitli dersler veriyor. Deveci Bozkuş modernleşme, terör, Türkiye-Ermenistan ilişkileri, diaspora, Dağlık Karabağ sorunu, parlamento kararları vb. alanlarda ulusal ve uluslararası akademik platformlarda Türkiye’yi temsil eden akademisyenler arasında yer almakta olup bu konularla ilgili çok sayıda ulusal ve uluslararası projeler üretti. Ulusal ve uluslararası alanda çok sayıda kitap, makale, proje ve araştırma çalışmaları bulunan Deveci Bozkuş ayrıca dış politika ve Kafkasya, Ermeni sorunu, Dağlık Karabağ Sorunu vb. konularda televizyon programlarına konuk olarak katılıyor ve İngilizce, Almanca, Farsça, Ermenice ve Osmanlıca (Matbu-Rika) biliyor. Kafkasya, Ermeni sorunu ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerine dair analizleri çeşitli basın kuruluşları ve stratejik araştırma merkezlerinde yayınlanıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

1
0
Would love your thoughts, please comment.x