Dış politikada ahlak niçin önemlidir?

Dış politika ve ahlak ilişkisi neden önemlidir? Amaçlar araçları meşrulaştırır mı? Dış politikada ahlaki muhakeme nasıl yapılır? Joseph Nye tartışıyor.

Siyaset ve ahlak tartışmalarının kökü çok eskilere gider. Ancak büyük ölçüde milli menfaatler üzerine kurulu dış politika söz konusu olduğunda, ahlakla ilişki ya nadiren gündeme gelir ya da milli menfaatler ahlak kılıfı altında sunularak dış politika meşrulaştırılmaya çalışılır.

Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler dendiğinde dünyada ilk akla gelen akademisyenlerden biri olan -ve Bill Clinton’ın başkanlığı döneminde Ulusal İstihbarat Konseyi Başkanlığı ve Savunma Bakanlığında Uluslararası Güvenlik İşlerinden sorumlu müsteşarlık gibi kritik görevler yapan- Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Joseph S. Nye bu netameli konuya el atıyor. 1970’lerde “asimetrik ve karmaşık karşılıklı bağımlılık” kavramını ortaya atarak Robert Keohane ile birlikte uluslararası ilişkilerde neoliberalizm kuramının kurucusu olan Nye, 1980’lerin sonunda “yumuşak güç” ve 2000’lerde “akıllı güç” kavramlarıyla literatüre damgasını vurmuştu.

Önümüzdeki aylarda piyasaya çıkacak “Ahlak Önemli Midir? F.D.Roosevelt’ten Trump’a Başkanlar ve Dış Politika” başlıklı kitabında, 1945’ten bugüne Amerikan başkanlarının ahlaki görüşlerinin dış politikalarını nasıl etkilediğini, yani Amerikan dış politikasında ahlakın rolünü ele alıyor. Yazarın 8 Ocak’ta Project Syndicate web sitesi için kaleme aldığı “Dış Politikada Ahlak Niçin Önemlidir?” başlıklı yazısı da bu yeni kitabının bir özeti niteliğinde.

Nye, dış politika-ahlak ilişkisi üzerine yazılmış kitap sayısının çok az olduğunu belirttikten sonra, siyaset biliminin saygın kuramcılarından Michael Walzer’in, 1945 sonrası Amerikan uluslararası ilişkiler eğitiminde ahlaki argümanların disiplinin kurallarına aykırı görüldüğü tespitini paylaşıyor.

Bu kuşkucu yaklaşımın nedenleri Nye’a göre gayet açık: “Tarihçiler Amerikan istisnacılığı ve ahlakçılığı konusunda yazarken, Soğuk Savaş yıllarında Amerikan ‘çevreleme’ doktrininin babası sayılan George F. Kennan gibi realist diplomatlar, Amerikan ahlakçı-kuralcı geleneğinin dezavantajları konusunda hep uyarılarda bulundu.”

Amaçlar araçları meşrulaştırır mı?

Nye bu realistlerin argümanlarını şöyle özetliyor: “Uluslararası ilişkiler anarşik bir alan olup düzen sağlayacak hiçbir dünya hükümeti yoktur. Devletler kendi kendilerini savunmalıdır ve beka tehlikeye girdiğinde amaçlar araçları meşrulaştırır. Anlamlı bir seçeneğin kalmadığı yerde ahlak da olamaz.”

Ahlak ile dış politikayı birleştirmek bir kategori hatasıdır. Bir başkanın dış politikasını değerlendirirken ‘Ahlaki mi değil mi?’ yerine ‘İşe yaradı mı yaramadı mı?’ sorusu sorulmalı.

Nye, bu realist mantığın ahlak konusunda ulaştığı sonucu şöyle açıklıyor: “Ahlak ile dış politikayı birleştirmek bir kategori hatasıdır. Bir başkanın dış politikasını değerlendirirken ‘Ahlaki mi değil mi?’ yerine ‘İşe yaradı mı yaramadı mı?’ sorusu sorulmalı.”

Nye’a göre, bu görüşün bir kıymeti olmakla birlikte, meseleyi aşırı basitleştirerek zor soruları savuşturuyor. “Nitekim bir dünya hükümetinin olmaması, hiçbir uluslararası düzenin olmadığı anlamına gelmez. Bazı dış politika meseleleri ulus-devletin bekasıyla ilgili olmakla birlikte çoğu değildir. Mesela ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana birçok savaşa girse de bunların hiçbiri ülke bekası için elzem değildi. Yine insan hakları, iklim değişikliği veya internet özgürlüğü ile alakalı birçok önemli dış politika tercihi de hiçbir şekilde savaş içermez.”

Yazara göre, çoğu dış politika konusu, katı bir hikmet-i hükümet (raison d’état) formülünün uygulanmasını değil, tercih gerektiren değerler arasında kâr-zarar dengesi içinde seçim yapmayı içerir.

Bir Fransız yetkili Nye’a demiş ki “Ben iyiyi Fransa’nın menfaatleri için iyi olan şeklinde tanımlıyorum. Ahlak alakasızdır.” Yazar, bizzat bu sözün kendisinin ahlaki bir yargı içerdiğini savunuyor. Zira ona göre, bütün devletlerin milli menfaatleri doğrultusunda hareket etmeye çalıştığını söylemek bir totoloji veya en iyi ifadeyle abestir. Önemli olan soru, liderlerin farklı şartlar altında milli menfaati nasıl tanımlamayı ve gözetmeyi tercih ettikleridir.

Dış politika hakkında ahlaki yargılarda bulunmak

Nye konunun -bizim pek de dikkatimizi çekmeyen- bir başka boyutuna daha girerek “Beğenelim beğenmeyelim Amerikan halkı, başkanlar ve dış politika hakkında mütemadiyen ahlaki yargılarda bulunuyor” diyor. Buna örnek olarak, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2018’de İstanbul’daki Suudi konsolosluğunda öldürülmesinden sonra -liberalinden muhafazakârına Amerikan basınında- Trump’ın Suudi Veliaht Prens’le iyi ilişkilerini sürdürmek uğruna vahşi bir suçun apaçık kanıtlarını görmezden gelmekle eleştirilmesini veriyor.

Suudi örneğinden hareketle diyor ki “Petrol, silah satışı ve bölgesel istikrar milli menfaatlerdir; ama aynı zamanda başkalarını cezbeden değerler ve ilkeler de. Bunlar birbiriyle nasıl bağdaştırılabilir?”

Amerikalılar sürekli başkanlar ve dış politika hakkında ahlaki yargılarda bulunsalar da Nye bunu oldukça sığ buluyor:

“Maalesef ki ahlak ve günümüz Amerikan dış politikası hakkındaki birçok değerlendirme gelişigüzel veya üzerinde doğru düzgün düşünülmemiş; mevcut tartışmaların çoğu Trump’ın kişiliğine odaklanıyor” diyor.

Yazar, yeni kitabında Trump’ın bazı eylemlerinin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Amerikan başkanları için eşi benzeri görülmemiş şeyler olmadığını göstererek bu algıyı düzeltmeye çalışmış. Bu bağlamda sezgileri kuvvetli bir gazetecinin kendisine söylediği şu söze de yer veriyor: “Trump nev-i şahsına münhasır (bir başkan) değil; (sadece) uç biri.”

“Daha da önemlisi, Amerikalılar dış politikayı yargıladığımız kriterler konusunda nadiren nettir” diyor. Başkanların ya ifadelerinin ahlaki netliği için övgü aldığına ya da sadece eylemlerinin sonuçları üzerinden değerlendirildiğine dikkat çekiyor. Ve bu konuda örnekler veriyor:

“Biz Ronald Reagan gibi bir başkanı açıklamalarındaki ahlaki netliği için övüyoruz, sanki hoş şekilde ifade edilmiş iyi niyetler ahlaki yargılarda bulunmak için yeterliymiş gibi… Hâlbuki Woodrow Wilson ve George W. Bush, -imza attıkları Birinci Dünya Savaşı sonrası Versay Antlaşması ve Irak işgali örneklerinde olduğu gibi- yeterli araçlar olmadan iyi niyetleri başarmanın ahlaken kötü sonuçlara yol açabileceğini göstermişti.”

“Veya biz bir başkanı sadece sonuçlara bakarak değerlendiriyoruz. Kimi gözlemciler Richard Nixon’a Vietnam Savaşı’nı sonlandırdığı için itibar gösteriyor; ancak o, mağlubiyet yolunda geçici bir mola olduğu sonradan ortaya çıkan, zevahiri kurtarıcı bir ‘kabul edilebilir aralık’ yaratmak için 21 bin Amerikalıyı kurban etmişti.”

Dış politikada ahlaki muhakeme nasıl yapılır?

Ahlaki bir muhakeme üç boyutlu olmalı: Niyetler, alınan kararların sonuçları ve kullanılan araçlar tartılıp dengelenmeli ve bir dış politika buna göre değerlendirilmelidir.

Nye dış politikada iyi bir ahlaki muhakemenin nasıl yapılabileceğini de anlatıyor. Buna göre “Ahlaki bir muhakeme üç boyutlu olmalı: Niyetler, alınan kararların sonuçları ve kullanılan araçlar tartılıp dengelenmeli ve bir dış politika buna göre değerlendirilmelidir.”

“Ayrıca ahlaki bir dış politika, başka bir ülkede bir muhalife veya zulüm gören bir gruba yardım etme gibi haber değeri taşıyan belirli eylemlerin yanı sıra, ahlaki menfaatleri teşvik eden kurumsal bir düzeni sürdürme gibi sonuçları da nazarı dikkate almalıdır.”

“Keza -tıpkı Kore Savaşı’nda General Douglas MacArthur’un nükleer silah kullanma önerisine uymak yerine, Başkan Harry S. Truman’ın çıkmaza girmeye ve iç siyasi cezalandırmaya razı olması gibi- ‘eylemsizliğin’ ahlaki sonuçlarını da hesaba katmak önemlidir. Sherlock Holmes’un meşhur sözü gibi, havlamayan köpekten çok şey öğrenilebilir.”

Sonuç olarak Nye diyor ki, “Dış politikayı değerlendirirken her zaman ahlaki muhakeme yoluna gittiğimizi kabul etmeliyiz ve bunu daha iyi yapmayı öğrenmeliyiz.”

Bu yazı ilk kez 16 Ocak 2020’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Dış politikada ahlak niçin önemlidir?

Dış politika ve ahlak ilişkisi neden önemlidir? Amaçlar araçları meşrulaştırır mı? Dış politikada ahlaki muhakeme nasıl yapılır? Joseph Nye tartışıyor.

Siyaset ve ahlak tartışmalarının kökü çok eskilere gider. Ancak büyük ölçüde milli menfaatler üzerine kurulu dış politika söz konusu olduğunda, ahlakla ilişki ya nadiren gündeme gelir ya da milli menfaatler ahlak kılıfı altında sunularak dış politika meşrulaştırılmaya çalışılır.

Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler dendiğinde dünyada ilk akla gelen akademisyenlerden biri olan -ve Bill Clinton’ın başkanlığı döneminde Ulusal İstihbarat Konseyi Başkanlığı ve Savunma Bakanlığında Uluslararası Güvenlik İşlerinden sorumlu müsteşarlık gibi kritik görevler yapan- Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Joseph S. Nye bu netameli konuya el atıyor. 1970’lerde “asimetrik ve karmaşık karşılıklı bağımlılık” kavramını ortaya atarak Robert Keohane ile birlikte uluslararası ilişkilerde neoliberalizm kuramının kurucusu olan Nye, 1980’lerin sonunda “yumuşak güç” ve 2000’lerde “akıllı güç” kavramlarıyla literatüre damgasını vurmuştu.

Önümüzdeki aylarda piyasaya çıkacak “Ahlak Önemli Midir? F.D.Roosevelt’ten Trump’a Başkanlar ve Dış Politika” başlıklı kitabında, 1945’ten bugüne Amerikan başkanlarının ahlaki görüşlerinin dış politikalarını nasıl etkilediğini, yani Amerikan dış politikasında ahlakın rolünü ele alıyor. Yazarın 8 Ocak’ta Project Syndicate web sitesi için kaleme aldığı “Dış Politikada Ahlak Niçin Önemlidir?” başlıklı yazısı da bu yeni kitabının bir özeti niteliğinde.

Nye, dış politika-ahlak ilişkisi üzerine yazılmış kitap sayısının çok az olduğunu belirttikten sonra, siyaset biliminin saygın kuramcılarından Michael Walzer’in, 1945 sonrası Amerikan uluslararası ilişkiler eğitiminde ahlaki argümanların disiplinin kurallarına aykırı görüldüğü tespitini paylaşıyor.

Bu kuşkucu yaklaşımın nedenleri Nye’a göre gayet açık: “Tarihçiler Amerikan istisnacılığı ve ahlakçılığı konusunda yazarken, Soğuk Savaş yıllarında Amerikan ‘çevreleme’ doktrininin babası sayılan George F. Kennan gibi realist diplomatlar, Amerikan ahlakçı-kuralcı geleneğinin dezavantajları konusunda hep uyarılarda bulundu.”

Amaçlar araçları meşrulaştırır mı?

Nye bu realistlerin argümanlarını şöyle özetliyor: “Uluslararası ilişkiler anarşik bir alan olup düzen sağlayacak hiçbir dünya hükümeti yoktur. Devletler kendi kendilerini savunmalıdır ve beka tehlikeye girdiğinde amaçlar araçları meşrulaştırır. Anlamlı bir seçeneğin kalmadığı yerde ahlak da olamaz.”

Ahlak ile dış politikayı birleştirmek bir kategori hatasıdır. Bir başkanın dış politikasını değerlendirirken ‘Ahlaki mi değil mi?’ yerine ‘İşe yaradı mı yaramadı mı?’ sorusu sorulmalı.

Nye, bu realist mantığın ahlak konusunda ulaştığı sonucu şöyle açıklıyor: “Ahlak ile dış politikayı birleştirmek bir kategori hatasıdır. Bir başkanın dış politikasını değerlendirirken ‘Ahlaki mi değil mi?’ yerine ‘İşe yaradı mı yaramadı mı?’ sorusu sorulmalı.”

Nye’a göre, bu görüşün bir kıymeti olmakla birlikte, meseleyi aşırı basitleştirerek zor soruları savuşturuyor. “Nitekim bir dünya hükümetinin olmaması, hiçbir uluslararası düzenin olmadığı anlamına gelmez. Bazı dış politika meseleleri ulus-devletin bekasıyla ilgili olmakla birlikte çoğu değildir. Mesela ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana birçok savaşa girse de bunların hiçbiri ülke bekası için elzem değildi. Yine insan hakları, iklim değişikliği veya internet özgürlüğü ile alakalı birçok önemli dış politika tercihi de hiçbir şekilde savaş içermez.”

Yazara göre, çoğu dış politika konusu, katı bir hikmet-i hükümet (raison d’état) formülünün uygulanmasını değil, tercih gerektiren değerler arasında kâr-zarar dengesi içinde seçim yapmayı içerir.

Bir Fransız yetkili Nye’a demiş ki “Ben iyiyi Fransa’nın menfaatleri için iyi olan şeklinde tanımlıyorum. Ahlak alakasızdır.” Yazar, bizzat bu sözün kendisinin ahlaki bir yargı içerdiğini savunuyor. Zira ona göre, bütün devletlerin milli menfaatleri doğrultusunda hareket etmeye çalıştığını söylemek bir totoloji veya en iyi ifadeyle abestir. Önemli olan soru, liderlerin farklı şartlar altında milli menfaati nasıl tanımlamayı ve gözetmeyi tercih ettikleridir.

Dış politika hakkında ahlaki yargılarda bulunmak

Nye konunun -bizim pek de dikkatimizi çekmeyen- bir başka boyutuna daha girerek “Beğenelim beğenmeyelim Amerikan halkı, başkanlar ve dış politika hakkında mütemadiyen ahlaki yargılarda bulunuyor” diyor. Buna örnek olarak, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2018’de İstanbul’daki Suudi konsolosluğunda öldürülmesinden sonra -liberalinden muhafazakârına Amerikan basınında- Trump’ın Suudi Veliaht Prens’le iyi ilişkilerini sürdürmek uğruna vahşi bir suçun apaçık kanıtlarını görmezden gelmekle eleştirilmesini veriyor.

Suudi örneğinden hareketle diyor ki “Petrol, silah satışı ve bölgesel istikrar milli menfaatlerdir; ama aynı zamanda başkalarını cezbeden değerler ve ilkeler de. Bunlar birbiriyle nasıl bağdaştırılabilir?”

Amerikalılar sürekli başkanlar ve dış politika hakkında ahlaki yargılarda bulunsalar da Nye bunu oldukça sığ buluyor:

“Maalesef ki ahlak ve günümüz Amerikan dış politikası hakkındaki birçok değerlendirme gelişigüzel veya üzerinde doğru düzgün düşünülmemiş; mevcut tartışmaların çoğu Trump’ın kişiliğine odaklanıyor” diyor.

Yazar, yeni kitabında Trump’ın bazı eylemlerinin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Amerikan başkanları için eşi benzeri görülmemiş şeyler olmadığını göstererek bu algıyı düzeltmeye çalışmış. Bu bağlamda sezgileri kuvvetli bir gazetecinin kendisine söylediği şu söze de yer veriyor: “Trump nev-i şahsına münhasır (bir başkan) değil; (sadece) uç biri.”

“Daha da önemlisi, Amerikalılar dış politikayı yargıladığımız kriterler konusunda nadiren nettir” diyor. Başkanların ya ifadelerinin ahlaki netliği için övgü aldığına ya da sadece eylemlerinin sonuçları üzerinden değerlendirildiğine dikkat çekiyor. Ve bu konuda örnekler veriyor:

“Biz Ronald Reagan gibi bir başkanı açıklamalarındaki ahlaki netliği için övüyoruz, sanki hoş şekilde ifade edilmiş iyi niyetler ahlaki yargılarda bulunmak için yeterliymiş gibi… Hâlbuki Woodrow Wilson ve George W. Bush, -imza attıkları Birinci Dünya Savaşı sonrası Versay Antlaşması ve Irak işgali örneklerinde olduğu gibi- yeterli araçlar olmadan iyi niyetleri başarmanın ahlaken kötü sonuçlara yol açabileceğini göstermişti.”

“Veya biz bir başkanı sadece sonuçlara bakarak değerlendiriyoruz. Kimi gözlemciler Richard Nixon’a Vietnam Savaşı’nı sonlandırdığı için itibar gösteriyor; ancak o, mağlubiyet yolunda geçici bir mola olduğu sonradan ortaya çıkan, zevahiri kurtarıcı bir ‘kabul edilebilir aralık’ yaratmak için 21 bin Amerikalıyı kurban etmişti.”

Dış politikada ahlaki muhakeme nasıl yapılır?

Ahlaki bir muhakeme üç boyutlu olmalı: Niyetler, alınan kararların sonuçları ve kullanılan araçlar tartılıp dengelenmeli ve bir dış politika buna göre değerlendirilmelidir.

Nye dış politikada iyi bir ahlaki muhakemenin nasıl yapılabileceğini de anlatıyor. Buna göre “Ahlaki bir muhakeme üç boyutlu olmalı: Niyetler, alınan kararların sonuçları ve kullanılan araçlar tartılıp dengelenmeli ve bir dış politika buna göre değerlendirilmelidir.”

“Ayrıca ahlaki bir dış politika, başka bir ülkede bir muhalife veya zulüm gören bir gruba yardım etme gibi haber değeri taşıyan belirli eylemlerin yanı sıra, ahlaki menfaatleri teşvik eden kurumsal bir düzeni sürdürme gibi sonuçları da nazarı dikkate almalıdır.”

“Keza -tıpkı Kore Savaşı’nda General Douglas MacArthur’un nükleer silah kullanma önerisine uymak yerine, Başkan Harry S. Truman’ın çıkmaza girmeye ve iç siyasi cezalandırmaya razı olması gibi- ‘eylemsizliğin’ ahlaki sonuçlarını da hesaba katmak önemlidir. Sherlock Holmes’un meşhur sözü gibi, havlamayan köpekten çok şey öğrenilebilir.”

Sonuç olarak Nye diyor ki, “Dış politikayı değerlendirirken her zaman ahlaki muhakeme yoluna gittiğimizi kabul etmeliyiz ve bunu daha iyi yapmayı öğrenmeliyiz.”

Bu yazı ilk kez 16 Ocak 2020’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x