3 Şubat günü sabahın erken saatlerinde İdlib’in yüzbinlerce kişiye ev sahipliği yapan Atme kasabasının Afrin’e doğru çıkış noktası olan bir köyde, ABD’nin birkaç helikopterin dahil olduğu epey gürültülü bir operasyon gerçekleştirdiği bilgisi medya kaynaklarına ulaştı.
Operasyonun saati, yeri, gerçekleşme biçimine bakıldığında hayli önemli bir hedefe yönelik olduğu açıktı. Afganistan’da olduğu düşünülen El Kaide’nin lideri Ayman Zevahiri’den aynı örgütün Suriye’deki kanadı olan Hurraseddin’in lideri Ebu Hummam El Şami’ye kadar birçok isim havada uçuşurken, ilk gelen fotoğraflara dikkatli bakan bir uzmanın hedefin kim olduğunu anlamaması imkansızdı: IŞİD lideri Ebu İbrahim el Kureyşi.
Sonraki saatlerde operasyonun halkla ilişkiler kısmı devreye girdi; medya organlarına haber uçuruldu ve ABD Başkanı Joe Biden kendisinden önceki başkanlar Bush, Obama ve Trump’un yaptığı gibi ABD’nin en azılı terörist düşmanının öldürüldüğünü kameraların önünde tüm dünyaya ilan etti. Öyle ya, Bush Irak Kaidesi’nin başı Ebu Musab Zerkavi’yi, Obama El Kaide’nin lideri Usame Bin Ladin’i, Trump IŞİD’in kurucu lideri Ebu Bekir Bağdadi’yi ortadan kaldırdığını basın toplantılarıyla ve önceden çalışılmış operasyonel detay anlatımlarla duyurmuştu, Biden Yönetimi’nin de bu fırsatı kaçırması beklenemezdi.
Operasyon nasıl gerçekleşti?
Ülkemizin dış politika gündeminin Ukrayna ile meşgul olduğu bir günde gerçekleşen operasyon, büyük ölçüde dışarıdan servis edilen bilgiler çerçevesinde değerlendirildi. Bize anlatılan hikâye kabaca şöyle: Uzun süredir takip edilen ve etkisiz hale getirilmesi planlanan IŞİD liderine Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), Irak merkezi hükümeti ve YPG terör örgütünden alınan destekle ABD özel birlikleri tarafından bir operasyon gerçekleştirildi.
Kuzey Irak’taki bir üsten hareket eden operasyon ekibi İdlib’e ulaştı. Operasyon sırasında IŞİD lideri kendisini üzerindeki bomba aracılığıyla havaya uçurdu. Bu nedenle, operasyon sırasında sivil zayiat da meydana geldi. Operasyonu gerçekleştirenler önemli bir hasar almaksızın geri döndü. Haydi şimdi oturun tartışın bakalım, “IŞİD liderinin İdlib’de ne işi vardı?”; “O ölünce örgüte hiçbir şey olmaz, yerini alacak daha çok adam var”; “Zaten IŞİD Amerikalıların uydurmasıydı, onunla işi bitti, liderini ortadan kaldırdı.” vb yorumların arasında…
Operasyon anlatıldığı gibi mi gerçekleşti?
Operasyonel detaylara girmek genellikle pek sık yaptığım bir şey değildir. Ancak bu kez detaylar sadece o geceyi anlamak için değil, sonrasını analiz etmek için gerekli görünüyor.
Senaryosu eksik-gedik hazırlanmış bir anlatımın içinden cımbızla olguları çekerek bir eleştiri yapmaya çalışmayacağım. Fakat IŞİD liderinin hedef alınmasının zamanlaması, biçimi ve parçası olan aktörlerin niteliği, bu operasyonu uzun süredir kaçışta olan bir teröristin peşinden giden bir özel operasyon biriminin yapmasının ötesinde başka bir gerçeklik olduğunu anlamamızın ilk önemli adamı olabilir.
Aslında o geceye ait video, görüntü ve görgü tanıklarının anlatımları olayın nasıl gerçekleştiğini bize anlatıyor. Tüm bu bilgilere göre, gecenin bir yarısı, çevredeki evlerden göreli uzak ve bu nedenle yakın alana indirme yapabilecek bir evin tepesinde uçuşan helikopterlerden Irak aksanıyla konuşan birileri çevrenin boşaltılması için anons yapıyor. Sonrasında bir süre epey yoğun silah sesleri arasında birkaç patlama gerçekleşiyor. Görgü tanıkları silahlı askerlerin yakında açık bir araziye indiğini, buradan en az üç eve girdiğini; çatışma yaşandığını sonra da birilerini sürükleyerek götürdüklerini aktarıyor.
Olay yerine ilk varanların çektiği fotoğraflar olayın başka bir yönünü de gösteriyor. İşte yazının bu kısmı çok can sıkıcı, ancak bize söyleneni sorgulamak için bahsetmek zorundayım. Gelen fotoğraflarda hava henüz ağarmadan yerde yatan insanların cansız bedenleri bulunuyor. Belli ki; ağır kurşun darbeleri almışlar. Aralarında bebek denecek yaşta çocuklar ile orta yaşlı 2 erkek de var. Ancak birisi dışında hepsinin bedensel bütünlüğü neredeyse korunmuş. İstisna durumdaki kişi ise rahatlıkla teşhis edilebilecek durumda. Duvarlarda kurşun izlerini görmemek imkansız. Üstelik, asıl operasyonun yapıldığı binanın çatısının bir kısmı yukarıdan içeri doğru çökmüş. Yani özetle, ortada kimsenin kendisini patlattığına dair bir iz olmadığı gibi binaya dışarıdan vurulan bir füze ve içeridekilerin de ağır ateş altında kalma sonucunda öldüğünü gösteren bir sürü gösterge var. Tüm bunlara ilaveten olay yerinden çok uzak olmayan bir alanda bir ABD helikopterinin düştüğünü ve personelin bir şekilde tahliye edildiği bilgisi de var.
Ha bir de şunu hatırlatalım, yaklaşık 2 yıldan bu yana tekrarlanan, 2000’li yılların ortalarında arkadaşlarını ihbar ederek ortadan kaldırdığı böylece kendisini yukarı taşıdığı söylenen, uluslararası kaynaklara “kanarya gibi öttüğü” belirtilen bir İbrahim el Kureyşi portresi vardı. Öyle bir şeye inanmamızı istiyorlar ki; ağır bedensel engeli olan ve sorgu sırasında bile dayanmayıp tüm arkadaşlarını ele veren eski muhbir-yeni lider, operasyon sırasında yeleğini giydi ve ABD’ye direnmek için kendisiyle birlikte çevresindekileri havaya uçurdu. Bu anlatım, ne olayın failinin bize bugüne kadar anlatılan psikolojik yapısı ve davranış kalıplarıyla uyumlu ne fotoğraflarla ne de görgü tanıklarının aktarımıyla. Yani hikâye baştan aşağı sorunlu ama işte bir kez propaganda makinesi çalışmaya başladı mı durmuyor. Olay anı dışındaki sorunlara da bakalım.
Operasyonun yarattığı kritik sorular
Hatırlarsanız 2021’in Mart ayında, ABD askerlerinin YPG’lilere helikopter ile eğitim verme görüntüleri basınla paylaşılmıştı. Aralık ayında da, ABD askerleri ile YPG’li teröristlerin ortak operasyon tatbikatı yaptığı görüntüler medyada yer almıştı.
Ne tesadüftür ki; Amerikan kaynakları IŞİD liderinin yerinin 11 ay önce tespit edildiğini ve uzun süredir hazırlık yapıldığının altını çiziyorlar. Dikkat edin tam 11 ay. Yani Kureyşi’nin yerinin tespit edildiği anlaşılan tarih 2021 yılının Mart’ına tekabül ediyor. Galiba bize anlatılan hikayenin bu kısmı doğru. Ancak bu doğruluk yeni bir soru sorulmasına neden oluyor: 11 aydır IŞİD terör örgütü liderinin Türkiye sınırına yakın bir yerde olduğu ABD tarafından biliniyor; bu süre zarfında ABD İdlib’de defalarca drone saldırısı ile El Kaide liderlerini hedef alıyor, fakat IŞİD liderinin bulunduğu bilgisi müttefikleriyle paylaşılmıyor. Neden?
“ABD kendi operasyonunu kendisi yapacaktı, ne var bunda” fikri öne sürülebilir bu soruya cevaben. Ancak, yani aynı 11 aylık zaman dilimi içinde, Ekim 2021’de, Kureyşi’den sonra örgütün iki numarası olan Sami Casim Cubburi Kuzey Suriye’de bir operasyonla yakalanıp Irak’a getirildiğinde nedense herkesin bilgisi vardı. Yani istenildiğinde IŞİD’e karşı uluslararası işbirliği yapılabiliyor.
Ayrıca, herhangi bir bölgede bir IŞİD lideri olduğu bilgisi alındığında, bölgede sivil zaiyat pek de dikkate alınmaksızın insansız hava araçları ile operasyon yapılabiliyor. Ancak bu örnekte neredeyse bir yıl beklenmiş gibi görünüyor.
Yıllardır dünyanın pek çok yerinde çok farklı biçimlerde operasyon yapan ABD özel birliklerinin IŞİD’in liderinin yeri tespit edildikten sonra 11 ay beklediği, bu süre zarfında hazırlık yaptığı söyleniyor ve bizim de buna inanmamız bekleniyor.
ABD, IŞİD liderine operasyon için neden 11 ay bekledi?
Operasyon için 11 ay beklenmesinin nedeni, YPG’nin hazırlanması ve uluslararası camiaya “ne kadar güvenilir bir müttefik” olduğunun ilan edilmesi olabilir mi? Yoksa Ocak 2022’de, IŞİD’in kendi militanlarının bulunduğu hapishaneye yaptıkları baskın sonrası yüzlerce militanın serbest kalmasıyla örgütte yeni bir liderle yeni bir canlanmanın önünü açmak için mi? ABD’nin Irak ve Suriye’de sadece özel operasyonlar için kalacağını ilan etmesinden sonra yapmak istediği güç gösterisi mi? Rusya ve İran’ın son dönemde anlaşarak kuzeydoğu Suriye’ye yayılma stratejisine bir cevap hazırlığı mı?
Bu soruların yanıtı ayrı bir yazının konusu. Bunları bir başka yazıda tartışacağız. Fakat şunu anlamamız gerekiyor: IŞİD liderinin bir operasyon ile ortadan kaldırılması, bize anlatıldığı gibi bir terörle mücadele operasyonundan çok daha fazlasını içeriyor. Bu nedenle, ortada dönen ve tutarlı gibi görünen hikayeleri iyice sorgulamadan kabul etmek, olan biteni anlamak için doğru bir yöntem değil.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 9 Şubat 2022’de yayımlanmıştır.