Çevirmenin “rengi” önemli mi?

Yazar yahut şairle özgeçmişi, dini, tabiiyeti, kökeni, cinsiyeti örtüşmeyen çevirmenlere artık güvenemez miyiz? Çevirmenlerin mesleklerini yapmalarında ırka, dine, etnik gruba, yaşa ve cinsiyete dayalı sınırlar konması kabul edilebilir mi? Bütün bunların ABD’deki başkanlık değişimiyle ne ilgisi var? Bilal Çölgeçen yazdı.

Beyaz ırkçı eğilimlere, göçmen karşıtı politikalara güç veren, kadın karşıtı söylemleri tepkiler uyandıran, dünya politikasında ne yapacağı kestirilemeyen, hakikat sonrası popülist politik çizgiyi temsil eden Başkan Trump’ın kaybederek çıktığı son ABD seçimlerinin vesile olduğu bir olayın dönüp dolaşıp çeviri dünyasında tartışmalara neden olacağını kim tahmin edebilirdi? Suya düşen taşın sıçrattığı damlacıklar misali bir damla gelip çeviri dünyasında dalgalanmalara yol açtı.

Bilindiği gibi, seçimi kazanan Başkan Joe Biden, dünya politik sahnesinde ABD’nin kaybettiği prestiji ve hegemonyayı yeniden kazanma iddiasında. Yönetim ekibiyle iç politikada Amerikan sosyal gerçekliğini tüm renkleriyle kucaklamaya hazır olduğunun mesajını veriyor baştan beri. ABD’nin ilk kadın Başkan Yardımcısı seçilen Kamala Harris’in Afro-Amerikan ve Asya -Amerikan kökenli olması, İçişleri Bakanlığına Amerikan yerlisi (Kızılderili) bir kadın olan Deb Haaland’ın, Savunma Bakanlığına siyahî Lloyd Austin’in ve İç Güvenlik Bakanlığına Latin kökenli bir kadın olan Alejandro Mayorkas’ın getirilmesi, bu politikanın önemli göstergeleri arasında sayılabilir. Elbette bu politikanın sembolik temsilinin zirve noktasını, 20 Ocak 2021’de Joe Biden’ın başkanlığı devralma töreninde Afro-Amerikan kökenli genç kadın şair Amanda Gorman’ın The Hill We Climb (Tırmandığımız Tepe) şiirini okuması oluşturuyor.

Neden beyaz bir edebiyatçı?

Hadise şu: Bir Başkan’ın, Amanda Gorman’ın şiirini törende okuması, öyle bir cazibe yaratıyor ki, dünyanın dört bir yanından telifini almak için sıraya giriyor yayıncılar… İşte bundan sonra yeni tartışmaların kapısı aralanıyor bir bir… Aralanıyor, çünkü Amanda Gorman’ın şiirlerini kimin çevireceği ciddi bir “sorun” haline geliyor.

Sorun ilk önce Hollanda’da patlak veriyor. Gorman’ın telif haklarını satın alan Meulenhoff adlı yayınevi, 2020 Uluslararası Booker Ödülü sahibi Hollandalı genç, yetenekli bir kadın yazar ve şair olan Marieke Rijneveld’e teklif ediyor çeviriyi. Rijneveld de memnuniyetle kabul ediyor bu teklifi…

Ancak suyu bulandıran Hollandalı genç aktivist Janice Deul oluyor. Ülkenin en çok okunan gazetelerinden De Volkskrant’un serbest kürsü niteliğindeki tartışma sayfasında yayınevinin çevirmen tercihini tartışmaya açıyor. Rijneveld’in yeteneklerini tartışmaksızın, Gorman gibi özel bir şairin şiirlerini çevirmek için onu hakkıyla anlayacak genç bir siyah kadın bulmak yerine, neden beyaz bir edebiyatçının tercih edildiğini sorguluyor.

Siyah hayatlar önemlidir

Ortaya attığı tartışmanın alevi bacadan çıkmaya başlayınca Janice Deul, bir gazeteciye açıklamada bulunma ihtiyacı hissediyor. Bir siyahın beyaz birinin eserini çeviremeyeceğini veya tersinin geçerli olduğunu söylemediğini, ama Siyah Hayatlar Önemlidir (Black Lives Matter) hareketinde özel bir yeri olan bir hatibin bu şiirini çeviremeyeceğini söylediğini, bütün meselenin bundan ibaret olduğunu açıklıyor.[efn_note]Anna Holigan, “Why a White poet did not translate Amanda Gorman”, BBC News, Hague[/efn_note]

Bu açıklama dahi, Janice Deul’un sosyal medyada yarattığı yankıyı hafifletmiyor. Tepkiler üzerine Marieke Rijneveld söz alıyor. Gorman’ın mesajını yayma görevini onur duyarak üstlendiğini söylüyor. Ancak koparılan fırtına nedeniyle şoke olduğunu – Amanda Gorman ve ekibinin arkasında durduğunu açıklamasına rağmen- Hollandalı yayınevinin kararından ötürü, itirazları anladığını belirtip çeviri görevini bırakıyor.

Meulenhoff adlı yayınevi, bu durum üzerine Gorman’ın sözlerini, umut ve ilham veren mesajını onun ruhuna uygun bir şekilde çevirecek bir ekip arayışı içine giriyor.[efn_note]Jack Guy – Mick krever – “Amanda Gorman’s Dutch translator stands down after uproar that Black writer wasn’t chosen”, CNN[/efn_note]

Çevirmenin uygun profili nedir?

İkinci fırtına ise Barselona’da kopuyor. Katalan yayınevi Univers, Gorman’ın şiirini çevirmek üzere anlaştığı ünlü çevirmen ve şair Victor Obiols’ın sözleşmesini feshediyor. İşin garip tarafı şu: Bu fesh, Obiols’ın çeviri tamamlayıp yayınevine teslim etmesinden sonra gerçekleşiyor. Sözleşmenin feshi için de gerekçe olarak çevirmenin “uygun profile sahip olmaması” gösteriliyor. Ve peşi sıra da, tercihan siyahî, kadın, genç ve aktivist bir çevirmen aradığını duyuruyor.Böylece tartışmalar dalga dalga yayılıp Türkiye’ye kadar uzanıyor. Çevirmen platformlarında tartışma konusu oluyor.

Tartışmanın odağı, çevirmenin kimliği… Kafalardaki sorular ise şunlar: Çevirmenin rengi, ırkı, cinsiyeti, dini, siyasî eğilimi, yaşı vs. çeviride ne derecede önemli olabilir? Bir siyahı, bir siyah mı çevirmeli? Beyaz ırktan biri sarı ırkı anlayamaz mı? Genç bir yazarı yaşlı bir çevirmenin çevirmesinde sakınca var mı?

Çeviri ilkeleri ve ahlaksal sorun

Genel çeviri teorisi açısından konuyu ele alacak olursak, çevirmenin görevi kaynak dil (özgün dil) ile erek dil (aktarılan dil) arasında aracılık etmektir. Çevirmen kaynak dili iyi bilmek, yazarın yarattığı anlam dünyasını doğru bir şekilde çözümlemek ve kendi diline uygun bir şekilde aktarmak, daha doğrusu kaynak dildeki metni erek dilde yeniden yaratmak zorundadır. Bunlar evrensel olarak doğru kabul edilen ilkeler… Bu ilkeleri yerine getirecek olgunlukta olan her çevirmen, metnin yazarı hangi ırktan, cinsten, eğilimden olursa olsun çeviri görevini hakkıyla yerine getireceği varsayılır. Varsayılır diyorum, çünkü pratikte bu idealden sapıldığı örnekler görülebilir. Örneğin ülkemizde kaynak metni, erek dile aktarmanın hukuki, ideolojik veya ahlaksal sorun oluşturacağı düşünülen yerlerde bazen çevirmenin kişisel tercihiyle, bazen ceza korkusuyla yazardan farklı ifadeler kullanmak, hatta sansüre başvurmak söz konusu olabiliyor.

İnsanlar eşit ve eşdeğer değil mi?

Gorman’ın şiirlerini kimin çevireceği tartışmasına dönelim… Soru şu: Yayınevleri, öncelikle tercih ettikleri “parlak kariyer sahibi usta çevirmenler”den niçin vazgeçiyor? Bu vazgeçişte ne rol oynuyor?

İlk bakışta evrensel çeviri anlayışının, çevirmenin diller arası aracı olma işlevinin reddedildiği görülüyor. Dahası: Modern bakış açısıyla bir mesleği yapan insanların eşit ve eşdeğer olduğu anlayışı reddediliyor. Irksal farklılığın vurgulanması adına farklı bir ırksal ayrımcılık yapılıyor.

Yazar ile çevirmen arasında ırksal, cinsel, kısacası bireysel kimlikler açısından özdeşlik kurma arayışı, hiç kuşkusuz ki, bizi çıkmaz bir yola sürükler. Bu anlayışla çeviri faaliyetinin imkânsızlığı gün gibi açık… Katalan çevirmen Victor Obiols’un yakındığı gibi, eğer bir şairi, o şair 21. yüzyılda yaşayan genç bir Amerikalı siyah kadın olduğu için çeviremezse, o zaman İ.Ö. sekizinci yüzyılda yaşayan bir Yunanlı olmadığı için de Homeros’u, 16. yüzyılda yaşayan bir İngiliz olmadığı için de Shakespeare’i çeviremez.[efn_note]BBC News – Amanda Gorman’s Catalan translator dropped because of ‘profile'[/efn_note]

Çeviri – kültürler arası bir aktarım

Bütün bunlar doğru olmakla birlikte bu olay özelinde soruna biraz daha derinden bakmak gerektiği kanısındayım.

Çeviri sadece diller arası bir aracılık değil, aynı zamanda kültürler arası bir aktarım işlemidir de… Çevirmen kaynak kültür ve erek kültür arasında kültürler arası aracılık yapan kültürel bir elçidir.[efn_note]Alev Bulut – “Çeviride Kültürlerarası Farkındalık” – İletişim ve Medya Bağlamında Çevirmen Başvuru Kitabı içinde[/efn_note] Kültürel aktarıcılık işlevi, farklı kültürlerin ve alt kültürlerin söz konusu olduğu sosyal bir topografyada giderek giriftleşen bir anlam dünyasının labirentlerde içinden çıkılması güç bir uğraşa dönüşebilir.

Aktivist Janice Deul’un itirazının bu noktada düğümlendiğini zannediyorum. Janice Deul, Amanda Gorman’ın şiirinin özgünlüğünden söz ederken Amerikan kültüründe ortaya çıkan bazı özelliklere işaret ediyor. Atışma tonuna sahip şiirlerde akışın ve ritmin önemli olduğunu, bu bilinmiyorsa şiirin bütünsel formunun farklı bir anlam ve ritim kazanabileceğini söylüyor.[efn_note]Anna Holigan, “Why a White poet did not translate Amanda Gorman”, BBC News, Hague[/efn_note]

Sözel şiirin farkı…

Biliniyor ki, klasik yazılı şiirden çok farklı özelliklere sahiptir sözel şiir… Bir kere yüksek sesle söylemeye müsaittir. Okuyan, sözlü performansın etkisini artırmak için hikâye anlatım tekniklerine başvurabilir. Doğaçlamaya gidebilir. Hip-hop ve rap söyleyişi tercih edebilir. Tekrarlara, kafiyelere ve söz oyunlarına başvurabilir. Sesini istediği şekilde ayarlar; alçaltıp yükseltebilir ve okuma temposunu, istenilen noktada mesajın verilmesi ve anlamın belirginleştirmesi için kullanabilir.

Geleneksel Afrika kültüründen Amerika’ya geçen bir geleneğin günümüzde yeniden canlanan örneği olan bu şiir tarzının özelliklerini bilmek ve o kültürün yarattığı dil özelliklerini kavramak, aynı kültür içinde yaşayan insanlar için olağan bir olgudur. Bununla birlikte bu deneyimden yoksun olan standart beyaz kültüre mensup bir çevirmenin şiirin özünü çeviremeyeceği öne sürülemez, ama sözel şiire özgü ritmi ve bunun yaratacağı anlam katmanlarını tam olarak yakalayıp aktarmada sorun yaşayabileceği söylenebilir.

Çevirmen nihai yorumcu mu?

Bu noktada, çevirmenin kendi deneyimine uygun tercihleri ve yorumları önem kazanır. Yani yazar veya şair ile çevirmen arasındaki “anlam mesafesi” açılabilir; aktarıcılık işlevinde aksaklıklar görülebilir.

Demem o ki, genel çeviri ve çevirmenlik anlayışını ortaya koyarak bu özel soruna – Gorman’ın şiirini[efn_note]Bahse konu şiir hakkında belli bir fikir edinmek isteyenler, şiirin özgün halini ve çevirisini şuradan okuyabilirler (çeviriye ilişkin görüşlerimi saklı tuttuğumu da söylemek isterim): https://lyricstranslate.com/tr/hill-we-climb-tirmandigimiz-tepe.html[/efn_note] kimin çevireceği sorununa – karar vermenin kolay olmadığı anlaşılıyor. Elbette Gorman’ın şiirlerini okuma ve dinleme imkânı bulduktan sonra, daha nesnel bir değerlendirme yapılabilir. Buna kim itiraz edebilir ki… Daha önce birçok yazar ve şairin birçok defa çevrildiğini ve bütün bu çevirilerin bazı yönlerden tatmin edici bulunmadığını söylemekte yarar var. Sanırım bir çevirinin, özgün eserin farklı dil ve kültürdeki nihai bir ürünü, mükemmel bir temsili olduğunu, dolayısıyla çevirmenin de o eserin mükemmel ve nihai bir yorumcusu olduğunu ileri sürmenin abartılı bir beklenti olduğunu söylemeden geçmemek gerekir.

Yararlanılan Kaynaklar:

“Çeviride Kültürlerarası Farkındalık” – Alev Bulut – İletişim ve Medya Bağlamında Çevirmen Başvuru Kitabı içinde

https://artigercek.com/yazarlar/yigit-bener/cevirinin-ten-rengi/

https://parsomenfanzin.com/2021/03/17/cevirinin-sonu-mu-geldi-mridula-nath-chakraborty/

https://edition.cnn.com/style/article/amanda-gorman-dutch-translation-scli-intl/index.html

https://www.bbc.com/news/world-europe-56334369

https://www.bbc.com/news/world-europe-56340162

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 31 Mart 2021’de yayımlanmıştır.

Bilal Çölgeçen
Bilal Çölgeçen
Bilal Çölgeçen – 1959 Antalya doğumlu. 1970’ten itibaren İstanbul’da yaşıyor. Çeşitli tarihlerde çeşitli nedenlerle makine mühendisliği ve iktisat öğrenimini yarıda bıraktıktan sonra, 2013’te Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Felsefe programından mezun oldu. Çevirmenliğe hobi olarak başlayıp 2000’li yıllardan itibaren profesyonel olarak devam ediyor. Birçok çeviri kitaba imza attı. 2006’da Çevirmenler Meslek Birliği - Çevbir’in kurucu üyeleri arasında yer aldı. O tarihten itibaren Çevbir’in çeşitli kurullarında görev yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

3 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Çevirmenin “rengi” önemli mi?

Yazar yahut şairle özgeçmişi, dini, tabiiyeti, kökeni, cinsiyeti örtüşmeyen çevirmenlere artık güvenemez miyiz? Çevirmenlerin mesleklerini yapmalarında ırka, dine, etnik gruba, yaşa ve cinsiyete dayalı sınırlar konması kabul edilebilir mi? Bütün bunların ABD’deki başkanlık değişimiyle ne ilgisi var? Bilal Çölgeçen yazdı.

Beyaz ırkçı eğilimlere, göçmen karşıtı politikalara güç veren, kadın karşıtı söylemleri tepkiler uyandıran, dünya politikasında ne yapacağı kestirilemeyen, hakikat sonrası popülist politik çizgiyi temsil eden Başkan Trump’ın kaybederek çıktığı son ABD seçimlerinin vesile olduğu bir olayın dönüp dolaşıp çeviri dünyasında tartışmalara neden olacağını kim tahmin edebilirdi? Suya düşen taşın sıçrattığı damlacıklar misali bir damla gelip çeviri dünyasında dalgalanmalara yol açtı.

Bilindiği gibi, seçimi kazanan Başkan Joe Biden, dünya politik sahnesinde ABD’nin kaybettiği prestiji ve hegemonyayı yeniden kazanma iddiasında. Yönetim ekibiyle iç politikada Amerikan sosyal gerçekliğini tüm renkleriyle kucaklamaya hazır olduğunun mesajını veriyor baştan beri. ABD’nin ilk kadın Başkan Yardımcısı seçilen Kamala Harris’in Afro-Amerikan ve Asya -Amerikan kökenli olması, İçişleri Bakanlığına Amerikan yerlisi (Kızılderili) bir kadın olan Deb Haaland’ın, Savunma Bakanlığına siyahî Lloyd Austin’in ve İç Güvenlik Bakanlığına Latin kökenli bir kadın olan Alejandro Mayorkas’ın getirilmesi, bu politikanın önemli göstergeleri arasında sayılabilir. Elbette bu politikanın sembolik temsilinin zirve noktasını, 20 Ocak 2021’de Joe Biden’ın başkanlığı devralma töreninde Afro-Amerikan kökenli genç kadın şair Amanda Gorman’ın The Hill We Climb (Tırmandığımız Tepe) şiirini okuması oluşturuyor.

Neden beyaz bir edebiyatçı?

Hadise şu: Bir Başkan’ın, Amanda Gorman’ın şiirini törende okuması, öyle bir cazibe yaratıyor ki, dünyanın dört bir yanından telifini almak için sıraya giriyor yayıncılar… İşte bundan sonra yeni tartışmaların kapısı aralanıyor bir bir… Aralanıyor, çünkü Amanda Gorman’ın şiirlerini kimin çevireceği ciddi bir “sorun” haline geliyor.

Sorun ilk önce Hollanda’da patlak veriyor. Gorman’ın telif haklarını satın alan Meulenhoff adlı yayınevi, 2020 Uluslararası Booker Ödülü sahibi Hollandalı genç, yetenekli bir kadın yazar ve şair olan Marieke Rijneveld’e teklif ediyor çeviriyi. Rijneveld de memnuniyetle kabul ediyor bu teklifi…

Ancak suyu bulandıran Hollandalı genç aktivist Janice Deul oluyor. Ülkenin en çok okunan gazetelerinden De Volkskrant’un serbest kürsü niteliğindeki tartışma sayfasında yayınevinin çevirmen tercihini tartışmaya açıyor. Rijneveld’in yeteneklerini tartışmaksızın, Gorman gibi özel bir şairin şiirlerini çevirmek için onu hakkıyla anlayacak genç bir siyah kadın bulmak yerine, neden beyaz bir edebiyatçının tercih edildiğini sorguluyor.

Siyah hayatlar önemlidir

Ortaya attığı tartışmanın alevi bacadan çıkmaya başlayınca Janice Deul, bir gazeteciye açıklamada bulunma ihtiyacı hissediyor. Bir siyahın beyaz birinin eserini çeviremeyeceğini veya tersinin geçerli olduğunu söylemediğini, ama Siyah Hayatlar Önemlidir (Black Lives Matter) hareketinde özel bir yeri olan bir hatibin bu şiirini çeviremeyeceğini söylediğini, bütün meselenin bundan ibaret olduğunu açıklıyor.[efn_note]Anna Holigan, “Why a White poet did not translate Amanda Gorman”, BBC News, Hague[/efn_note]

Bu açıklama dahi, Janice Deul’un sosyal medyada yarattığı yankıyı hafifletmiyor. Tepkiler üzerine Marieke Rijneveld söz alıyor. Gorman’ın mesajını yayma görevini onur duyarak üstlendiğini söylüyor. Ancak koparılan fırtına nedeniyle şoke olduğunu – Amanda Gorman ve ekibinin arkasında durduğunu açıklamasına rağmen- Hollandalı yayınevinin kararından ötürü, itirazları anladığını belirtip çeviri görevini bırakıyor.

Meulenhoff adlı yayınevi, bu durum üzerine Gorman’ın sözlerini, umut ve ilham veren mesajını onun ruhuna uygun bir şekilde çevirecek bir ekip arayışı içine giriyor.[efn_note]Jack Guy – Mick krever – “Amanda Gorman’s Dutch translator stands down after uproar that Black writer wasn’t chosen”, CNN[/efn_note]

Çevirmenin uygun profili nedir?

İkinci fırtına ise Barselona’da kopuyor. Katalan yayınevi Univers, Gorman’ın şiirini çevirmek üzere anlaştığı ünlü çevirmen ve şair Victor Obiols’ın sözleşmesini feshediyor. İşin garip tarafı şu: Bu fesh, Obiols’ın çeviri tamamlayıp yayınevine teslim etmesinden sonra gerçekleşiyor. Sözleşmenin feshi için de gerekçe olarak çevirmenin “uygun profile sahip olmaması” gösteriliyor. Ve peşi sıra da, tercihan siyahî, kadın, genç ve aktivist bir çevirmen aradığını duyuruyor.Böylece tartışmalar dalga dalga yayılıp Türkiye’ye kadar uzanıyor. Çevirmen platformlarında tartışma konusu oluyor.

Tartışmanın odağı, çevirmenin kimliği… Kafalardaki sorular ise şunlar: Çevirmenin rengi, ırkı, cinsiyeti, dini, siyasî eğilimi, yaşı vs. çeviride ne derecede önemli olabilir? Bir siyahı, bir siyah mı çevirmeli? Beyaz ırktan biri sarı ırkı anlayamaz mı? Genç bir yazarı yaşlı bir çevirmenin çevirmesinde sakınca var mı?

Çeviri ilkeleri ve ahlaksal sorun

Genel çeviri teorisi açısından konuyu ele alacak olursak, çevirmenin görevi kaynak dil (özgün dil) ile erek dil (aktarılan dil) arasında aracılık etmektir. Çevirmen kaynak dili iyi bilmek, yazarın yarattığı anlam dünyasını doğru bir şekilde çözümlemek ve kendi diline uygun bir şekilde aktarmak, daha doğrusu kaynak dildeki metni erek dilde yeniden yaratmak zorundadır. Bunlar evrensel olarak doğru kabul edilen ilkeler… Bu ilkeleri yerine getirecek olgunlukta olan her çevirmen, metnin yazarı hangi ırktan, cinsten, eğilimden olursa olsun çeviri görevini hakkıyla yerine getireceği varsayılır. Varsayılır diyorum, çünkü pratikte bu idealden sapıldığı örnekler görülebilir. Örneğin ülkemizde kaynak metni, erek dile aktarmanın hukuki, ideolojik veya ahlaksal sorun oluşturacağı düşünülen yerlerde bazen çevirmenin kişisel tercihiyle, bazen ceza korkusuyla yazardan farklı ifadeler kullanmak, hatta sansüre başvurmak söz konusu olabiliyor.

İnsanlar eşit ve eşdeğer değil mi?

Gorman’ın şiirlerini kimin çevireceği tartışmasına dönelim… Soru şu: Yayınevleri, öncelikle tercih ettikleri “parlak kariyer sahibi usta çevirmenler”den niçin vazgeçiyor? Bu vazgeçişte ne rol oynuyor?

İlk bakışta evrensel çeviri anlayışının, çevirmenin diller arası aracı olma işlevinin reddedildiği görülüyor. Dahası: Modern bakış açısıyla bir mesleği yapan insanların eşit ve eşdeğer olduğu anlayışı reddediliyor. Irksal farklılığın vurgulanması adına farklı bir ırksal ayrımcılık yapılıyor.

Yazar ile çevirmen arasında ırksal, cinsel, kısacası bireysel kimlikler açısından özdeşlik kurma arayışı, hiç kuşkusuz ki, bizi çıkmaz bir yola sürükler. Bu anlayışla çeviri faaliyetinin imkânsızlığı gün gibi açık… Katalan çevirmen Victor Obiols’un yakındığı gibi, eğer bir şairi, o şair 21. yüzyılda yaşayan genç bir Amerikalı siyah kadın olduğu için çeviremezse, o zaman İ.Ö. sekizinci yüzyılda yaşayan bir Yunanlı olmadığı için de Homeros’u, 16. yüzyılda yaşayan bir İngiliz olmadığı için de Shakespeare’i çeviremez.[efn_note]BBC News – Amanda Gorman’s Catalan translator dropped because of ‘profile'[/efn_note]

Çeviri – kültürler arası bir aktarım

Bütün bunlar doğru olmakla birlikte bu olay özelinde soruna biraz daha derinden bakmak gerektiği kanısındayım.

Çeviri sadece diller arası bir aracılık değil, aynı zamanda kültürler arası bir aktarım işlemidir de… Çevirmen kaynak kültür ve erek kültür arasında kültürler arası aracılık yapan kültürel bir elçidir.[efn_note]Alev Bulut – “Çeviride Kültürlerarası Farkındalık” – İletişim ve Medya Bağlamında Çevirmen Başvuru Kitabı içinde[/efn_note] Kültürel aktarıcılık işlevi, farklı kültürlerin ve alt kültürlerin söz konusu olduğu sosyal bir topografyada giderek giriftleşen bir anlam dünyasının labirentlerde içinden çıkılması güç bir uğraşa dönüşebilir.

Aktivist Janice Deul’un itirazının bu noktada düğümlendiğini zannediyorum. Janice Deul, Amanda Gorman’ın şiirinin özgünlüğünden söz ederken Amerikan kültüründe ortaya çıkan bazı özelliklere işaret ediyor. Atışma tonuna sahip şiirlerde akışın ve ritmin önemli olduğunu, bu bilinmiyorsa şiirin bütünsel formunun farklı bir anlam ve ritim kazanabileceğini söylüyor.[efn_note]Anna Holigan, “Why a White poet did not translate Amanda Gorman”, BBC News, Hague[/efn_note]

Sözel şiirin farkı…

Biliniyor ki, klasik yazılı şiirden çok farklı özelliklere sahiptir sözel şiir… Bir kere yüksek sesle söylemeye müsaittir. Okuyan, sözlü performansın etkisini artırmak için hikâye anlatım tekniklerine başvurabilir. Doğaçlamaya gidebilir. Hip-hop ve rap söyleyişi tercih edebilir. Tekrarlara, kafiyelere ve söz oyunlarına başvurabilir. Sesini istediği şekilde ayarlar; alçaltıp yükseltebilir ve okuma temposunu, istenilen noktada mesajın verilmesi ve anlamın belirginleştirmesi için kullanabilir.

Geleneksel Afrika kültüründen Amerika’ya geçen bir geleneğin günümüzde yeniden canlanan örneği olan bu şiir tarzının özelliklerini bilmek ve o kültürün yarattığı dil özelliklerini kavramak, aynı kültür içinde yaşayan insanlar için olağan bir olgudur. Bununla birlikte bu deneyimden yoksun olan standart beyaz kültüre mensup bir çevirmenin şiirin özünü çeviremeyeceği öne sürülemez, ama sözel şiire özgü ritmi ve bunun yaratacağı anlam katmanlarını tam olarak yakalayıp aktarmada sorun yaşayabileceği söylenebilir.

Çevirmen nihai yorumcu mu?

Bu noktada, çevirmenin kendi deneyimine uygun tercihleri ve yorumları önem kazanır. Yani yazar veya şair ile çevirmen arasındaki “anlam mesafesi” açılabilir; aktarıcılık işlevinde aksaklıklar görülebilir.

Demem o ki, genel çeviri ve çevirmenlik anlayışını ortaya koyarak bu özel soruna – Gorman’ın şiirini[efn_note]Bahse konu şiir hakkında belli bir fikir edinmek isteyenler, şiirin özgün halini ve çevirisini şuradan okuyabilirler (çeviriye ilişkin görüşlerimi saklı tuttuğumu da söylemek isterim): https://lyricstranslate.com/tr/hill-we-climb-tirmandigimiz-tepe.html[/efn_note] kimin çevireceği sorununa – karar vermenin kolay olmadığı anlaşılıyor. Elbette Gorman’ın şiirlerini okuma ve dinleme imkânı bulduktan sonra, daha nesnel bir değerlendirme yapılabilir. Buna kim itiraz edebilir ki… Daha önce birçok yazar ve şairin birçok defa çevrildiğini ve bütün bu çevirilerin bazı yönlerden tatmin edici bulunmadığını söylemekte yarar var. Sanırım bir çevirinin, özgün eserin farklı dil ve kültürdeki nihai bir ürünü, mükemmel bir temsili olduğunu, dolayısıyla çevirmenin de o eserin mükemmel ve nihai bir yorumcusu olduğunu ileri sürmenin abartılı bir beklenti olduğunu söylemeden geçmemek gerekir.

Yararlanılan Kaynaklar:

“Çeviride Kültürlerarası Farkındalık” – Alev Bulut – İletişim ve Medya Bağlamında Çevirmen Başvuru Kitabı içinde

https://artigercek.com/yazarlar/yigit-bener/cevirinin-ten-rengi/

https://parsomenfanzin.com/2021/03/17/cevirinin-sonu-mu-geldi-mridula-nath-chakraborty/

https://edition.cnn.com/style/article/amanda-gorman-dutch-translation-scli-intl/index.html

https://www.bbc.com/news/world-europe-56334369

https://www.bbc.com/news/world-europe-56340162

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 31 Mart 2021’de yayımlanmıştır.

Bilal Çölgeçen
Bilal Çölgeçen
Bilal Çölgeçen – 1959 Antalya doğumlu. 1970’ten itibaren İstanbul’da yaşıyor. Çeşitli tarihlerde çeşitli nedenlerle makine mühendisliği ve iktisat öğrenimini yarıda bıraktıktan sonra, 2013’te Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Felsefe programından mezun oldu. Çevirmenliğe hobi olarak başlayıp 2000’li yıllardan itibaren profesyonel olarak devam ediyor. Birçok çeviri kitaba imza attı. 2006’da Çevirmenler Meslek Birliği - Çevbir’in kurucu üyeleri arasında yer aldı. O tarihten itibaren Çevbir’in çeşitli kurullarında görev yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

3 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

3
0
Would love your thoughts, please comment.x