Championship takımlarından Hull City’nin yeni patronu Acun Ilıcalı, şu an sadece Türkiye değil, İngiltere’nin de gündeminde yer alan bir isim. Yıllar boyu ekranlarda gördüğümüz, sayısız programa ve yarışmaya imzasını atan Acun Ilıcalı, neden birden futbol dünyasına adımını attı? Acun Ilıcalı’nın nereye koştuğunu inceliyoruz.
Medya sektörüne henüz 22 yaşında Show TV’nin spor muhabiri olarak başlayan Acun Ilıcalı, ülke ülke gezerek popülerleştiği Acun Firarda yıllarının ardından Acun Medya’yı kurarak yıllar boyunca birçok yarışma ve program ile karşımıza çıktı. Kendisini medya patronu, sunucu, girişimci, yapımcı olarak tanıdık. Ve şimdi de takım sahibi olarak karşımızda. Peki, neden yıllarını televizyona vermiş, kariyerini bu alanda zirveye çıkartmış birisi futbol takımı satın alır? Hem de İngiltere gibi futbolun beşiği bir ülkede?
Acun Ilıcalı, Hull City’i satın aldıktan sonra, “İnsanlar küme düşüp düşmeyeceğimizi konuşuyor. Ben ise bir üst lige yükselmek istiyorum. Benim beynim her zaman pozitif çalışıyor. Her zaman pozitif düşünürüm, ancak bu şekilde hayal kurabilirsin. Yeteri kadar hayal edemezsen üretemezsin, cesur olamazsın.” demişti. İngiltere’den takım almak gerçekten cesur bir hamleydi. Peki, bu kararın altında neler var?
Hollanda’da başarısız mıydı? Neden Türkiye değil de İngiltere?
Tarihler 20 Ocak 2022’yi gösterdiğinde Acun Ilıcalı, Mısırlı iş adamı Assem Allam’a 24 milyon Euro ödeyerek Hull City’nin yeni sahibi oldu. Bir Türk iş adamının yurt dışından futbol takımı satın alması pek alışık olmadığımız bir durum. Ilıcalı’nın futbolu ne kadar çok sevdiğini biliyoruz. Sıkı bir Fenerbahçe taraftarı… Aslında Acun Ilıcalı’nın futbol dünyasına ‘ben de varım’ demesi geçen seneye dayanıyor. 2021 yılında Hollanda Eredivisie takımlarından Fortuna Sittard’a ortak olan Ilıcalı’nın bu girişimi hem Türkiye hem de Hollanda’da oldukça heyecan yaratmıştı.
Acun Ilıcalı’nın Hollanda’da yatırımlarını neden bu kadar kısa tuttuğunu veya neden Türkiye’den bir takım almak yerine İngiltere’ye yöneldiği sorularını merak edebilirsiniz. Bunun tabii birçok nedeni bulunuyor.
Acun Ilıcalı gibi bir karakter, bulunduğu her yerde ‘Tek karar verici’ olmak ister. Hollanda’da ortak yatırımcılar vardı. Ayrıca Hollanda Eredivisie, genellikle Ajax ve PSV’nin tekelinde olan bir lig. Alt sıradan bir takımı alıp yatırım ile güçlendirmek pek kolay bir şey değil. Hollanda’da alt sıra bir takımına getirebileceğiniz futbolcular da oldukça sınırlı. Zaten Fortuna Sittard’ı alt sıralardan orta sıralara taşımayı da ‘başarı olarak görüyor Ilıcalı…
Başarısız bir serüven diyemeyiz. Hollanda, Acun Ilıcalı için İngiltere serüvenine hazırlıktı aslında. Hollanda’da yapabileceği işler, İngiltere’deki kadar ses getirmeyecekti. Türkiye’de de takım başkanları aslında tek değil, yönetim kurulları var. İstediği kararları tek başına alabileceği bir ortam Süper Lig’de de yok. Zaten kaos içindeki bir lige girmek de kendi kariyeri adına riskli bir hamle olabilirdi. İngiltere’de ise hesap vereceği tek kişi kulübün taraftarları.
“İngiltere benim hayalimdi”
Ayrıca futbolu seviyorsanız İngiliz futboluna hayran olmamanız imkânsız. Burası futbolun Hollywood’u, futbolun NBA’si gibi bir yer. Acun Ilıcalı da Hull City’i satın aldıktan sonra Dailymail’den David Coverdale’e verdiği röportajda “Her zaman İngiliz futboluna âşık oldum. Güç ve finans seviyem yeteli olduğunda da İngiltere’den bir kulüp satın almaya karar verdim. Burada bir takım satın almak benim hayalimdi.” diyor.
İngiltere, bilindiği gibi futbolla yatıp kalkan bir ülke. Acun Ilıcalı’nın Hull’a gelişinin ardından tüm İngiliz basınında haberlerinin çıkması da bunun bir göstergesi. Eğer İngiltere’de bir takım sahibiyseniz tüm dünyada tanınıyorsunuz. Acun Ilıcalı, artık global bir güç olmanın peşinde. Artık firarda değil, dünyanın zirvesine oynamanın hayallerinde.
Son yıllarda özellikle İngiliz takımlarına ciddi bir ilginin olduğunu da unutmamak lazım. Arap sermayesinin Manchester City ve Newcastle United’a yatırımları zaten ortada. Bu işin tabii bir de maddi tarafı var. Ilıcalı, “Para kazanmak için burada değilim” diyor, ama kulüp sahiplerinin servetleri gözle görülür şekilde artıyor. Ada futbolunda en çok eleştirilen kulüp sahiplerinden birisi Manchester United’ın başında olan Glazer ailesi. Manchester United taraftarları, Glazer ailesinin kulübü bırakması için oldukça sert protestolar düzenlemişti. United’ın son yıllarda büyük bir başarısı bulunmuyor. Ezeli rakiplerinin gerisine düşmüş durumda. Buna rağmen Glazer ailesi, servetine servet katmaya devam ediyor. Forbes’a göre servetleri 5 milyar dolara dayandı. Kulübü bırakmaya niyetleri de yok gibi duruyor.
Medya – futbol ilişkisi
Medya patronlarının futbol kulübü satın almasına da alışık olmayabiliriz. Ancak şu dönemde trend bu. Dünyaca ünlü dijital müzik platformu Spotify’ın İsveçli CEO’su Daniel Ek, geçtiğimiz sezon Arsenal’i satın almak için 2 milyar pound teklif etmişti. Teklif kabul edilmedi, ama Ek’in ısrarları sürüyor. Arsenal taraftarları da İsveçli iş adamının kulübü satın alması için sosyal medyadan baskı uygulamıştı. Spotify & Arsenal ortaklığının düşüncesi heyecan yaratmıştı. Dünyanın başta gelen medya devlerinden Daniel Ek’in bile hayali İngiltere’den kulüp satın almak…
Dediğimiz gibi artık trend bu ve futbolun başkenti İngiltere’de bu tutku hiç bitmeyecek. Acun Ilıcalı da fırsatları sürekli değerlendiren bir kişilik. Dijital içerik yayınlarına ilgi artınca Exxen’i kurmasıyla bunu zaten görebiliyoruz. Hull City’i satın almak da bir fırsattı. Finans olarak gerileyen, eski gücünde olmayan bir takım.
Acun Ilıcalı, geçtiğimiz günlerde İngiliz basınına verdiği bir röportajda, “Bana 2 ay süre verin. Futbol dünyasında daha önce hiç yapılmamış bir şey gerçekleştireceğim. Bu, taraftarlarla ilgili olacak.” sözlerini kullanmıştı. Bu sözler oldukça iddialı…
Ilıcalı’nın medya, taraftar, futbol üçgeninde ‘çılgın’ olarak nitelendirdiği projeleri var. Başarısız olma ihtimali var mı? Sportif olarak Hull’u bir alt lige düşürmediği sürece yok gibi gözüküyor aslında. Hull City gibi orta sınıf bir takımı satın almanın avantajları arasında bu durumu da gösterebiliriz. Baskının çok olmadığı bir yerde, medya gücünü de kullanarak yine göz önünde olmaya devam edecektir. Hull, son yıllarda sürekli Championship’te orta sıralarda bulunan bir takım. Acun Ilıcalı, “Hedefimiz Premier League!” dese de güçlü takımlarla bir yarışa girmek zorunda. Birkaç yıl içinde Championship’de play-off potasında yer alması bile aslında sportif olarak başarılı sayılacaktır. Bununla birlikte, “Daha önce yapılmayan şeyleri yapmayı düşünüyorum” iddialarını gerçekleştirirse hem İngiltere hem de dünya çapında tanınırlığı gözle görülür bir şekilde artacak.
“Para problem değil!”
Acun Ilıcalı’ya göre para da problem değil. Ilıcalı, BBC Radyo’ya yaptığı açıklamalarda “Bütçe problemimiz yok. Çok iyi transferler yapabiliriz. Forvet transferine büyük paralar harcamayı düşünebilirim. Dünya futbolunda başarıların iyi bir forvetle geldiğini düşünüyorum.” sözlerini kullanıyor.
Bir takım satın alındığında ilk beklenen şey genellikle transfer olur. Ilıcalı, Hull’u satın aldığında İngiltere’de transfer döneminin kapanmasına çok az bir süre kalmıştı. Zaten kendisi de ‘büyük’ transferlerin sezon sonunda, yaz aylarında gerçekleşmesinin mümkün olacağını söylüyor. 52 yaşındaki medya patronunun oldukça iddialı açıklamaları oluyor ve bu açıklamalar, onu sürekli gündemde kalmasını sağlıyor. Ilıcalı için asıl macera yaz aylarında başlayacak gibi gözüküyor.
Acun Ilıcalı’nın ‘Türk’ hayali
Medya patronunun hayallerinden birisi de Hull City’nin Türklerden oluşması… Ilıcalı, Hull City’i satın alma sürecinde, “Hull’un ileride hocasından, futbolcularına kadar Türklerden oluşmasını istiyorum. Böyle bir hayalim var.” demişti. Peki, bu gerçekleşmesi mümkün olan bir hayal mi? Aslında örneği var. Hem de Premier League’de…
Fosun International’in sahibi olduğu Premier League takımı Wolverhampton Wanderers, danışman olarak Portekiz şirketi Gestifute ile çalışıyor. Gestifute, dünyaca ünlü menajer Jorge Mendes’in şirketi ve Mendez, Wolverhampton’ın büyük hissedarlarından birisi. Yaklaşık 4 yıldır birlikte çalışıyorlar ve şu an Wolverhampton’a “Portekiz’in B takımı” benzetmesi yapılıyor. Haklı bir benzetme… Zira Wolves’un kadrosunda 10 Portekizli futbolcu bulunuyor ve teknik direktörleri de Portekizli Bruno Lage… Hatta bir önceki teknik direktörü Nuno Espirito Santo da Portekizli’ydi. Forması bile yıllar içinde Portekiz milli takımının formasına benzetilir oldu. Wolverhampton’ın Portekizleşme sürecine benzer bir hikâye, pek tabii Hull City’nin Türkleşmesi şeklinde olabilir.
İspanya La Liga takımlarından Espanyol’un Çinli sahibi Chen Yansheng’in kulübü satın aldıktan sonra Çinli futbolcu Wu Lei’yi transfer etmesi de bu duruma bir örnek. Çin’de çok fazla iyi futbolcu olmadığı için devamı gelmedi, ancak Chen Yansheng olmasa Wu Lei, İspanya’ya transfer olabilir miydi? Monaco’nun patronu Dmitry Rybolovlev’in göreve geldikten sonra Rus futbolcu Aleksandr Golovin’i transfer etmesi de Acun Ilıcalı’nın hayaline paralel bir hamle.
Türkiye’de çok yakından tanınan ve hatta ‘içimizden birisi’ olarak gördüğümüz Şota Arveladze’yi takımın başına getirmesi de bu hayallerinin bir başlangıcı aslında. Son olarak Özbekistan’da çalışmış bir teknik direktörün İngiltere’de bir takımın başına geçmesi garip görülebilir. Arveladze, Türk futbolunu yakından tanıyan, Türkiye kariyeri olan, Türkçeyi çok iyi konuşabilen bir teknik direktör. Aynı zamanda futbolculuk yıllarından da Britanya tecrübesi bulunan bir isim. Şu an için tam da Acun Ilıcalı’nın ‘Türk hayali’ne uygun bir teknik direktör olarak gözüküyor. Şota öncesi teknik direktör adayları arasında Okan Buruk ve Sergen Yalçın’ın da gösterildiğini unutmamak gerekir. Ilıcalı liderliğindeki Hull, ‘Yeni Wolverhampton’ olabilir. Tabii Türkiye versiyonuyla… Ilıcalı’nın gelmesiyle birlikte Hull’da barlarda, kafelerde Türkiye bayrakları asılmaya başlandı bile. Yakın gelecekte Hull City’de oynayacak Türk futbolculara hazır olmalıyız.
Acun Ilıcalı ve Hull’u neler bekliyor?
Netflix’te yayınlanan Sunderland ‘Til I Die, Drive to Survive, The Last Dance gibi belgeseller veya Amazon’daki All or Nothing serilerinin başarısına baktığımızda son yıllarda spor ve medyanın iç içe girdiğini ve bunun oldukça iyi bir getirisi olduğunu görebiliyoruz.
Sunderland, yayınlanan belgeselin ardından dünya çapında daha çok tanınan bir kulüp haline geldi. Futbolcu belgesellerinin de dijital içerik platformlarında gittikçe arttığı bir gerçek. Drive to Survive’ın çıkmasının ardından Formula 1’e ilginin daha çok arttığı da görülüyor.
Acun Ilıcalı, artık hem medya patronu, hem de kulüp sahibi. Ve bu ikisini birleştirecek projeleri var. Bunu en rahat, en göz önünde yapabileceği yer İngiltere. Hollanda ve Türkiye’de yapması zor olan her şeyi İngiltere’de rahatlıkla yapabileceği bir ortam var. Yakın bir zamanda dijital yayın platformlarında Hull City ile ilgili yeni şeyler görmemiz olası. Hull City’nin büyümesi, Acun Ilıcalı’nın da büyümesi anlamına geliyor. Zirveye oynanmış bir hamle… İki tarafın da kazanacağı, ancak Acun Ilıcalı’nın daha çok kazanması muhtemel bir yarışa hazır mıyız?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 18 Mart 2022’de yayımlanmıştır.