Yeşilçam, çok tartışmalı olsa da sinemamızın altın çağı olarak anılıyor. 1950’lerden 1980’lere kadar uzanan bu süreçte, Türk sineması dünya çapında tanınmış ya da bir marka olamasa da kendi kültürel dokusunu yaratarak sinema tarihimizde önemli bir yer edinmeyi başardı.
Yeşilçam’da filmler, Yeşilçam’a adını veren sokaklardan başlayarak halkın hayatına ve kalbine dokunan hikâyeler anlattılar. Ancak bu hikâyelerin canlanması ve sahnelerin gerçek görünmesi, büyük oranda arka planda çalışan figüranlar sayesinde mümkün oluyordu. Sadece Yeşilçam değil, tüm Türk ve dünya sinemasına baktığımızda da figüranların önemini yadsıyamayız.
Figüranlar, bir filmin temel taşları arasında sayılırlar hiç şüphesiz. Kalabalık sahneleri dolduran insanlar, sokakta yürüyen topluluklar, kahve köşelerinde oturan karakterler ve pazar esnafı gibi rolleri üstlenmiş olan figüranlar, sinemada her daim tamamlayıcı bir rol oynuyorlar. Her ne kadar başroller ve yardımcı oyuncular ön planda olsa da, figüranlar olmadan filmlerin içeriği ve atmosferi eksik kalırdı. Aslında bu Yeşilçam figüranlarının hepsi, hepimizin hafızasına kazınan bir yerde. Belki isimlerini bilmeyeceğiniz, ama yüzlerini gördüğünüzde hemen hatırlayacağınız kahramanlar da diyebiliriz onlar için.
Yadigar Ejder
Kendisini Kemal Sunal filmlerinden tanıdığımız Yadigar Ejder’den bahsederek başlamak isterim. Yadigar Ejder’i genel olarak “ahmak” kötü adam rollerinde izledik. Şark Bülbülü filminde canlandırdığı “Mazlum” rolüyse unutulmazlar arasına girdi. Yadigar Ejder, bir süre sonra ne yazık ki Yeşilçam sinemasından uzaklaştırıldı. Bu konuda çeşitli spekülasyonlar olsa da en sık konuşulanı Kemal Sunal’la kavga ettiği için uzaklaştırılmış olduğuydu. Yadigar Ejder sektörden uzaklaştırıldıktan sonra, tıpkı diğer bazı Yeşilçam emekçileri gibi büyük bir yoksullukla mücadele etmek durumunda kaldı. Uzun süre bu dünyaya dayanamayan oyuncu 40 yaşında hayata veda etti.
İhsan Gedik
Elbette bütün tanınmış figüranlardan tek tek bahsetmem mümkün değil, fakat birkaç tanesinin hikâyesine dokunmak istiyorum. Bunlardan biri de İhsan Gedik… Sayısız filmde izlediğimiz İhsan Gedik, adeta filmlerin kadrolu kötü kavgacı adamıdır. 1960’lı yıllarda set işçisi olarak girdiği sektörde, 700 civarında filmde rol aldı. Erotik film furyası döneminde kendisine birçok teklif gelmesine rağmen hiçbirini kabul etmedi. Bir süre sonra İhsan Gedik de diğerleri gibi Yeşilçam’ın güzel günlerine veda etmiş ve kendisine teklif gelmez olmuştur. Dünden Bugüne İhsan Gedik isimli bir kitap yazan oyuncu, bastonuna dayanıp sokak sokak gezerek kendi kitabını satarak hayatta kalma mücadelesi verdi.
Yusuf Çetin
Yusuf Çetin, ismini hafızalarımıza kazımadığımız, ama yüzünü hepimizin ezbere bildiği bir diğer oyuncu. 1970’li yıllarda Beyoğlu’na adım atan oyuncu, hayatının geri kalanında da burayı evi bildi. Diğer oyunculara göre ayaklarını daha sağlam bastı diyebiliriz. Lale Oraloğlu Tiyatrosu’nda sanat hayatına atılan Çetin, bir süre sonra kendisini Yeşilçam Sineması’nın içinde buldu. Yüzlerce filmde, yukarıda bahsettiğimiz diğerleri gibi kötü adam rollerinde izledik kendisini. Sinema Emekçileri Sendikası’nın kuruluşunda yer alan oyuncu daha sonra yardımcı başkanlığa geçerek kendi de dahil bütün sinema emekçilerinin haklarını korumak adına güzel adımlar attı.
Sosyal haklar
Süheyl Eğriboz, Hikmet Taşdemir, Hakkı Kıvanç, Kudret Karadağ, İbrahim Kurt ve daha niceleri; sayılacak, anılacak çok fazla isim var. Yeşilçam’dan sonra bir kenara itilmiş, unutulmuş bir sürü kahraman da diyebiliriz onlar için. Zorlu koşullarda hayatta kalmaya çalıştıklarından bahsediliyor genellikle bu isimler konuşulduğunda. Burada da konuşanlar ikiye ayrılıyor elbette. Bir kısım bu insanlara hak ettikleri koşulların sağlanmadığı, sosyal güvenliklerinin yeterli olmadığını söylerken; diğer taraf ise bu oyuncuların da hataları olduğunu, hiç birikim yapmadıkları için kendilerini zorluk içerisine soktuklarını savunuyor. Elbette hayatlarını yakından tanımadığımız bu oyuncuların yaptıkları doğru ya da yanlışları sorgulamak bizlere düşmüyor, ama şu da unutulmamalı ki tek bir gerçek var, o da; sektördeki bu isimlerin ve hatta bütün oyuncuların ve set çalışanlarının sosyal haklarını hâlâ tartışıyor, fakat asla yol alamıyor olduğumuzdur.
Erol Taş
Bu oyuncuların yanı sıra Yeşilçam’da kariyerine figüran olarak başlayıp, sonrasında büyük başarılara imza atıp başrole yükselen isimler de var elbette. Sinemanın zorlu koşullarında yetenekleri ve kararlılıkları sayesinde, sinemanın yıldızları arasına ismini yazdıran isimlerin en ünlüleri şüphesiz ki Erol Taş, Yılmaz Güney ve Ali Şen’dir.
Yeşilçam’ın “kötü adamı” olarak hafızalara kazınan Erol Taş, birçok insanın bildiğinin aksine kariyerine figüran olarak başladı. İlk etapta ekranda fark edilmeyen küçük rollerde yer aldı. Sonrasında ise güçlü fiziği, rol yeteneği ve keskin yüz hatlarıyla dikkat çekti. Görüleceği gibi sinemamızda o dönemde bir sürü kötü adam olmasına rağmen, Erol Taş aralarından sıyrılarak ikonik bir “kötü adam” olmayı başardı.
Yılmaz Güney
Türk sinemasının “Çirkin Kral”ı olarak tanınan Yılmaz Güney de kariyerinin ilk yıllarında figüranlık yaptı. Yeşilçam’ın taşralı hikâyeler anlatan filmlerinde aldığı küçük rollerle oyunculuğa başlayan Yılmaz Güney, zamanla hem oyuncu olarak hem de yönetmen olarak sinemamızın önemli isimlerinden biri haline geldi. Hâlâ sektöre yeni giren birçok insana ilham oluyor.
Ali Şen
Türk sinemasının bir diğer unutulmaz karakter oyuncularından biri olan Ali Şen’in de figüranlıkla başlayan kariyeri, ona sonrasında büyük bir tanınırlık getirdi. Yeşilçam’ın vazgeçilmez oyuncuları arasında yer alan Ali Şen, figüranlıktan başrole giden yolda belki de en çok örnek alınması gereken isimlerden biridir. Bu isimlerin yükselişlerindeki örneklerden de göreceğimiz gibi Yeşilçam’da figüranlık yapan bazı isimlerin hep arka planda kalmadığını, fırsat buldukları takdirde ön plana çıkmayı başardıklarına şahit oluyoruz.
Düşük ücret
Yeşilçam dönemi, sinema endüstrisinin birçok zorluğa göğüs germek zorunda kaldığı bir dönemdi. Prodüksiyon bütçelerinin düşüklüğü ve çalışma şartlarının ağırlığı sektörü zaman zaman çekilmez hale getiriyordu. Figüranlar ise elbette bu zorlu şartlardan en çok etkilenen emekçilerdi. Figüranların aldığı ücretler genellikle çok düşüktü. Hatta birçoğu sadece günlük harçlıklarını çıkarmak için figüranlık yapıyorlardı. Yevmiye usulü çalışan bu insanlar bazen bir günde birden fazla sette çalışarak gelirlerini arttırmaya çalışıyorlardı.
Figüranlık koşulları
Yeşilçam’da filmler genellikle hızlı bir şekilde çekiliyordu. Prodüksiyona harcanan kaynağın kısıtlı olmasından kaynaklı bu durumdan dolayı setlerde saatlerce çalışılması gerekiyordu. Figüranlar ise bazı zamanlar sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar sette kalmak zorunda kalıyordu.
Figüranlık, dönemin koşullarında geçici bir iş olarak görülüyordu. Bu nedenle figüranların sosyal güvencesi yoktu (Hâlâ yok). Az önce de değindiğim gibi, birçoğu günlük harçlığını çıkarmak için çalışıyordu ve aslında bu onları içinden çıkılamaz bir döngüye mahkûm ediyordu. Figüranlar, yorucu ve kalabalık sahnelerde yer alıyorlar. Özellikle kavga, dövüş ve kalabalık protesto sahnelerinde birçok figüran fiziksel olarak da zorlanıyordu. Figüranlık Yeşilçam’da çoğu zaman güçlü bir zihin ve fizik gerektiriyordu anlayacağınız.
Tüm bu koşullara ve görünmez kahraman olmalarına rağmen Yeşilçam figüranları işlerini hep severek yaptılar. Sinema sevgileri ve bu sektörde bulunma arzuları onları fedakârlıklar içerisinde çalışmaya itti. Onların sergilediği emek, Yeşilçam sinemasının gerçekliğini ve sürekliliğini sağlayan en önemli unsurlardan biriydi.
Trajikomik anlar
Yeşilçam setlerinde elbette bir sürü ilginç olay da yaşanmış. Yani bize anlatılan kadarını biliyoruz tabii. Bu olayların bir kısmı trajikomik, bir kısmı ise sinemanın getirmiş olduğu zorluklardan doğan anlar.
Yeşilçam filmlerinin vazgeçilmezlerinden biri olan meyhane ve kahvehane kavgaları figüranlar için bazen gerçek bir mücadeleye dönüşüyordu. Birçok figüran, sahnenin heyecanına kapılarak, rol yaparlarken birden birbirlerine gerçekten vurmaya başlarlardı. Hatta bir rivayete göre yönetmenler bu sahnelerin bazılarında kimin rol yaptığını, kimin gerçekten kavga ettiğini anlayamazlarmış.
Yeşilçam’da düşük bütçelerden dolayı aynı figüranlar birçok sahnede görünüyorlardı. Örneğin, bir kalabalık pazar sahnesinde bir adam önce isyan eden köylü olur, birkaç dakika sonra şık bir şapka takarak zengin tüccar rolünde görülürdü. Bu durum izleyiciler tarafından fark ediliyor muydu bilinmez, ama Yeşilçam’da sıklıkla yaşanan bir durumdu.
Figüranların arkasını kollayan adam
Yılmaz Güney’in kendisinin de figüranlıktan geldiğinden bahsetmiştim yukarıda. Yılmaz Güney, her zaman sinema emekçilerine olan desteğiyle bilinen bir isimdi. Film setlerinde saatlerce bekletildiğini gördüğü figüranlar için hak arayan, onların arkasını kollayan bir yönetmen ve oyuncuydu. Yeşilçam figüranlarının asla unutamadığı ve her daim dillendirmekten hoşlandıkları anılarının bir kısmını oluşturuyordu bu durum.
Yeşilçam, büyük yıldızların parladığı bir dönem olarak bilinse de, arka planda kalan bu kahramanların emeği de asla unutulmamalı. Onlar, Yeşilçam sinemasının görünmeye kahramanlarıdır. Yeşilçam’da figüran olarak başlayan bazı oyuncular ise isim, yetenekleri ve şansları sayesinde yıldız olmayı başarımı; figüranlar ise sinema sanatının çok önemli bir parçası olarak hafızalarımızda yer edinmişlerdir.
Düşük ücretler, güvencesizlik ve ağır çalışma koşulları gibi sorunlara rağmen figüranlar, sinemaya duydukları tutkuyla bu zorluklara katlanmış ve Yeşilçam’ın altın yıllarının inşasında büyük rol oynamışlardır. Bugün hâlâ o filmleri izlerken pazar yerinde, kalabalık bir köy sahnesinde ya da bir sokak köşesinde gördüğümüz figüranlar, aslında Yeşilçam döneminin gerçek kahramanlarıdır.
Kaynakça:
- Ekşi Sözlük
- Fikriyat
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 27 Aralık 2024’te yayımlanmıştır.