Harry Potter insanları nasıl empatik kılıyor?

Harry Potter’ı büyülü kılan en önemli şey ne? Bir roman kişide ne tür değişimlere yol açabilir? Sahiden bir kitap, başkalarının hem duygularını (empati) hem de düşüncelerini (zihin teorisi) kavramakta kolaylık sağlar mı? Hikâyelerdeki iyi rol modelleri, çocuklar için istenen davranışı teşvik eder mi? Peki, kitap kurtları empati yetenekleri yüksek kişiler mi?

Empati, son yirmi yılda gündemimize giren bir kavram. Ve henüz tam, mutlak bir karşılığı yok.

Genellikle “duygudaşlık” olarak kabul ediliyor; bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum veya davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek anlamında.

Empati, olumlu hedefler, bağlamlar için kullanıldığında üretkenliği, refah ve mutluluğu arttıran bir yetenek; kötü hedefler, bağlamlar için kullanıldığında ise manipülasyon olarak çıkıyor karşımıza.

Dr. Silvana Weber ve Dr. Constanze Schreiner, çok zengin bir içeriğe sahip olan IM – The Inquisitive Mind adlı internet sitesi için bu konuyu yazmışlar. Biraz farklı bir bakış açısıyla…

Yazıdan önce çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Bir düşünsenize; bir kitabın kapağını açıyorsunuz ve diğer insanların en derindeki düşünce ve hislerine erişiyorsunuz – ne büyülü bir an! Ancak hikâyelerin içine dalarak insanın empati ve gerçek hayatta perspektif alma yeteneğini geliştirmesi çok daha şaşırtıcıdır. Çok fazla kitap okuyan kişiler gerçekten daha fazla empati yeteneğine mi sahiptir? Hikâyeler, günlük yaşamda düşüncelerimizi ve duygularımızı hangi süreçler aracılığıyla etkiler ve özellikle bu hususta faydalı olabilecek belirli medya içerikleri gerçekten var mıdır? Psikolojik teoriler ve kanıtlar bu sorulara net olarak cevap verebiliyor artık.

İyi bir örnek olarak Harry Potter

Karanlık güçlere karşı savaşan, süpürgelere binen, Quidditch oynayan ve Ruh Emicileri uçuran, J. K. Rowling’in hikâyelerinden Harry Potter ve arkadaşlarının taklit edilmesi hiç de kolay değildir. Ne yazık ki, hayranlarının coşkuyla takip ettiği sihir, kendileri açısından onları bir o kadar ulaşılmaz kılıyor.

Ancak Harry Potter sadece harika bir büyücü değil, aynı zamanda serinin yedi cildinde nasıl düzgün bir insan olunacağını da okuyucu ve sevenlerine gösteriyor. Sözde “bulanık” olarak adlandırılan kökenleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayan sınıf arkadaşları için direnen ve ev cinlerine, yarı devlere ve goblinlere saygıyla davranan bir kişiliğe sahip bu afacan karakter.

Çocuklar, ergenler ve genç yetişkinlerle yapılan bir dizi araştırmanın gösterdiği gibi, Harry Potter hayranları bu açıdan rol modellerine oldukça benzemekte. Bir İtalyan araştırmacı grubu (Vezzali ve diğerleri, 2015), Harry Potter kitaplarının ve filmlerinin kabul edilmesinin damgalanmış gruplara karşı önyargıyı nasıl etkilediğini detaylıca araştırmışlar ve Harry Potter hayranlarının göçmenlere, mültecilere karşı daha az önyargısı olduğuna dair bir sonuca ulaşmışlar.

Daha ilkokuldayken bile çocuklar Harry’nin mesajını net bir biçimde anlamışlar ve örneğin Harry’nin asasını nasıl satın aldığına dair pasajları okudukları sırada, Harry’nin Hermione’yi ona “pis çamurlu” diyen Draco’ya karşı savunduğunu gördüklerinde, göçmen kadınlara karşı daha olumlu tutumlar sergilemişlerdir. Özellikle Harry ile daha güçlü özdeşim kuran çocuklar, ergenler ve kendilerini Voldemort’tan daha fazla uzaklaştıran genç yetişkinler bu hususta daha az önyargılı davranmışlardır.

Hikâyelerdeki iyi rol modelleri, çocuklar için, istenen davranışı teşvik etmede cesaret kırıcı örneklerden daha etkili görünüyor.

Kanadalı araştırmacılar (Lee ve diğerleri, 2014) çocuk kitaplarının çocukların ahlaki davranışlarını nasıl etkilediği üzerine incelemeler yapmışlar. Bu inceleme esnasında üç ila yedi yaş arasındaki çocuklara, ahlaki açıdan örnek davranışların (doğru söyleme) veya olumsuz sonuçları olan ahlaki açıdan yanlış davranışların (yalan söyleme) bir parçası olduğu hikâyeler okunmuş. Ahlaki olarak doğru davranış hikâyesinin, Pinokyo gibi ahlaki olarak yanlış davranış hikâyelerine kıyasla, çocukların daha sonra daha az yalan söylemesiyle sonuçlanma olasılığının daha yüksek olduğu sonucu ortaya çıkmış. Bu nedenle, çocuklara neyin iyi ve doğru olduğunu öğretmek için hikâyeleri kullanmak, onlara yalanların kısa ömürlü olduğunu öğretmekten daha etkili.

Peki, bu incelemenin sonucuna göre, Harry Potter’ın, Pinokyo‘dan daha empatik ve ahlaki olarak daha örnek teşkil eden bir karaktere sahip olduğunu düşünmemize neden olduğunu mu kabul etmeliyiz?

Kulağa biraz seçici ve gerçek olamayacak kadar iyi geliyor, ancak işte tam bu noktada perspektif alma yeteneği önemli bir rol oynuyor. Bu, bir duruma başka bir kişinin bakış açısından bakma yeteneğini tanımlıyor; muhatabımızın ihtiyaçlarını ve hedeflerini daha iyi anlamamızı sağlıyor.

Loris Vezzali ve meslektaşlarının (2015) yaptıkları bir çalışma, daha fazla Harry Potter kitabı ve filmi tüketen kişilerin mültecilere karşı çok daha fazla empati kurduklarını ve bunun da mültecilere karşı daha olumlu tutumlara sahip olmalarını sağladığını gösteriyor. Sosyal psikolojik araştırmalarda, empatiyi ve bakış açısı almayı arttırdığı, toplum yanlısı düşünmeyi ve eylemde bulunmayı teşvik ettiği biliniyor. Örneğin, uygun rol modelleri olan birinin daha toplum yanlısı davrandığı da detaylıca araştırılmış (Penner ve ark. 2005). Bununla birlikte, hikâyelerin dünyasına dalarak, o hikâyenin derinlerinde yaşamanın daha fazla empatiye yol açabileceği ve başkalarıyla daha iyi empati kurabileceği gerçeği de gerçekten heyecan verici! Bu nedenle, altta yatan ilişkilere ve psikolojik mekanizmalara daha yakından bakmak mantıklı olacaktır.

Okumak empatiyi ve zihin teorisini geliştirir

Psikolojide empati, birinin başka bir canlıda şüphelendiği bir duygu hissini tanımlamak için kullanılıyor. Örneğin, bir cenazede keder hissedilebilir, çünkü merhumun karısının acısıyla empati kurabilirsiniz, özellikle merhumun yakınında olmasanız bile yine de onun hislerini anlayabilirsiniz.

Zihin Teorisi, duygusal empatinin bilişsel eşdeğeridir aslında ve güçlü bir zihin kuramına sahip insanlar kendilerini başkalarının yerine koymakta iyidirler. Bu kurama sahip olan insanlar her zaman için başkalarının ihtiyaçlarını, güdülerini ve inançlarını tanıyabilir, tahmin edebilir ve yorumlayabilirler.

Zihin teorisinin bir bileşeni de, perspektif alma yeteneğidir. İyi okunan ve güçlü empati becerileri ile güçlü bir zihin teorisi birbiriyle çok yakından bağlantılıdır. Bir kişinin başkaları tarafından ne kadar iyi okunduğu, yazar tanıma testi kullanılarak ölçülebiliyor mesela (örn. Mar ve diğerleri, 2009). Bu testte, bir isim listesi sunulur ve yazar olduğunu bildiğiniz isimleri işaretlemeniz istenir. Liste, tanınmış yazarların yanı sıra çeldiricilerin isimlerini içerir; yani doğru ve yanlış cevaplar bulunmaktadır, böylece sizin doğru ve yanlış arasında seçim yapmanız sağlanır. Testin örneğin türe özel yazar tanıma testleri (örneğin romantizm, gerilim ve bilim kurgu gibi alt kategorilerle), kurgu ve kurgu dışı ve çocuk kitapları için yazar tanıma testleri gibi farklı versiyonları bulunuyor; bu sayede bir kişinin ilgili literatürle ne kadar uğraştığı objektif olarak kayıt altına alınıyor. Böylelikle insanlara, “Çok okur musun?” diye sormaktan daha iyi bir sonuç elde ediliyor. Muhtemelen sosyal istenirlik nedeniyle, bu soruya verilen cevaplar çarpıtılma eğilimindedir.

Yapılan bir meta-analizin sonuçları, çok okuyan insanların, özellikle de kurgunun, hem empati hem de zihin teorisi testlerinde daha az okuyan insanlardan daha iyi performans gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Etki büyük değildir, ancak istatistiksel olarak anlamlıdır ve bu nedenle anlamlı olarak sınıflandırılabilir (Mumper & Gerrig, 2017). Özellikle aşk romanları ve gerilim romanları okumak kişilerarası duyarlılığın artmasıyla ilişkilidir (Fong ve diğerleri, 2013).

Ancak bu bağlantı, öykü okumanın gerçekten daha empatik olmaya yol açıp açmadığı konusunda henüz herhangi bir bilgi sağlamamaktadır. Bunun tam tersi olarak da zaten daha empatik olan insanların okumayı tercih etmeleri de olasıdır. Bunu açıklığa kavuşturmak için hikâyeleri almanın gerçekten başkalarıyla daha iyi empati kurma becerisine yol açıp açmadığını inceleyen çeşitli deneysel çalışmalar yapılmıştır.

Bu amaçla, insanlardan ya rastgele bir hikâye okumaları istenmiş ya da gerçek metinle aynı bilgiler deneklere sunulmuştur. Sonrasında bu kişilerin empati veya bakış açısı alma becerileri ölçülmüştür. Bu çalışmaların bir meta-analizi, hikâye okumanın aslında insanların başkalarıyla daha iyi empati kurmasını ve onların bakış açısını almasını sağladığını göstermektedir. Aralarındaki fark her şeye rağmen küçük olsa da, istatistiksel olarak elde edilen veriler oldukça anlamlıdır (Dodell-Feder & Tamis, 2018).

Özetle araştırmacılar, başkalarıyla empati kurmada daha iyi olan insanların kurgu okumayı tercih ettiklerini ve bunun tersine hikâyelerin empati ve bakış açısı alma becerilerimizi daha fazla geliştirdiğini ve böylece okuma davranışı ve empati becerilerinin birbirini etkilediğini varsaymaktadır (Dodell-Feder & Tamir, 2018).

Genel olarak, daha çok okuyan kişilerin olumlu etkilerden daha fazla yararlandığı görülüyor (Djikic ve diğerleri, 2013). Ancak elbette kendi eğitimimiz, ebeveynlerimizin eğitimi, yaş, cinsiyet ve ikamet yeri gibi okuma davranışımızı etkileyen başka faktörler de bulunuyor (Rutherford ve diğerleri, 2018).

Son olarak, her türden romanın bu potansiyeli mi sunduğu, yoksa bunun için özellikle yüksek kaliteli edebiyat mı olması gerektiği sorusu yine de önemini koruyor. Aslında, yüksek kaliteli edebiyat, yani daha edebi olarak kabul edilen kitaplar için etki daha belirgin görünüyor (Kidd ve Castano, 2013). Bunun nedeni muhtemelen bu hikâyelerin kurgu gelişiminden çok karakter gelişimine odaklanma eğiliminde olmasıdır. Hem üslup hem de içerik açısından daha karmaşık olan edebiyatla ilgilenen okuyucular, kahramanların iç yaşamlarıyla daha yoğun bir şekilde ilgilenmeye teşvik edilmektedir. Bununla birlikte, diğer araştırmacılar kaliteli edebiyat okumanın empati üzerinde doğrudan bir etkisi bulamadığını iddia ettiklerinden, özellikle bu konuda yapılan araştırma sonuçlarına daha fazla dikkat edilmesi gerektiğini bildirerek, bu hususa daha fazla önem veriyorlar (örn. Panero ve diğerleri, 2016). Peki, ama hikâyeler düşüncemizi, hislerimizi ve hareketlerimizi gerçekten nasıl etkiliyor?

Peki, etkiler nasıl ortaya çıkıyor?

Hikâyeler -ister kitap ister film olarak- gerçek hayatta ulaşılamayan olayları deneyimlememizi, insanlarla tanışmamızı veya yerleri ziyaret etmemizi sağlar. Kendi gerçekliğimizde hayatımızın ötesine geçen deneyimlerimiz bulunur ve dünyayı başkalarının, örneğin kahramanların gözünden görebiliriz. Ancak ilgili bilişsel ve duygusal süreçler gerçek hayattakiyle aynıdır, bu esnada kişiler kendini diğer kişilerin yerine koymaya, onun düşüncelerini, duygularını, amaçlarını ve hedeflerini tahmin etmeye ve anlamaya çalışırlar (Oatley, 2016).

Aslında, nöropsikolojik araştırmalar, insanların başkalarının düşünceleriyle aktif olarak empati kurduklarında olduğu gibi, hikâyeleri okurken de beynin aynı alanlarının aktif olduğunu zaten göstermiştir (Mar, 2011).

Psikolojide, hikâyelerin dünyasına yapılan bu zihinsel yolculuğa ulaşım denmektedir (Green & Brock, 2002). Altta yatan mekanizma ise kendinizi bir kitabın veya filmin dünyasına kaptırmak genellikle zahmetsizdir şeklinde açıklanıyor. Aslında bu durum tüm zihinsel sistemlerin ve ruhsal kaynakların hikâyeye odaklandığı aktif bir süreçtir. Bu süreç özellikle bilişsel ve duygusal kapasite gerektirir ve yoğun bir görsel hayal gücüne ilham kaynağı olmaktadır.

Gerçek dünya geride bırakılır ve insan hikâyelerin dünyasına seyahat eder, ancak yeni (temsili) deneyimler, izlenimler, tutumlar ve bakış açılarından oluşan bir bavulla bu yolculuklarından geri dönerler. Böylece başkalarının hayatlarını hikâyelerde deneyimleyerek, olası davranışlar, yorumlar ve tepkilerden oluşan daha geniş bir repertuara ve daha geniş bir sosyal bilgi yelpazesine sahip olurlar. Ek olarak, kahramanlarla birlikte olası eylem seçeneklerini deneyimleyebilir ve her durumda nasıl hissettiklerini de öğrenebilirler. Sözde simüle edilmiş yaşam süreci sayesinde, okuyucular duygusal ve bilişsel perspektif alma konusunda daha fazla pratik yaparlar ve böylece genel empati becerilerini artırabilirler (Oatley, 2016).

O zaman gerçek anlamda hikâyelerin bizi daha empatik insanlar yaptığını kabul edebilir miyiz? Buna evet olarak cevap verebiliriz…

Sosyalleşme, yetiştirilme, kültür ve deneyimlerin yanı sıra kişilik gibi empati becerilerimizi etkileyen elbette başka faktörler de vardır (Silke ve diğerleri, 2018). Bununla birlikte, bilimsel araştırmalar, diğer faktörlerin etkisine kıyasla etkisi küçük olsa bile, hikâyelerin bireysel empati becerilerini ve bakış açısı almayı geliştirebileceğini gösteriyor. Hikâyelerin bu potansiyeli, klinik alanda bibliyoterapi bağlamında halihazırda kullanılıyor, çünkü okuma, insanların problemlerini işlemelerine ve üstesinden gelmelerine yardımcı oluyor. Hastaya göre uyarlanmış, özdeşleşme potansiyeli yüksek ve uygun içeriğe sahip belirli öyküler, tutum ve davranışların değişmesine katkıda bulunuyor (Samur ve ark. 2013). Kilit mekanizmalardan biri, perspektif alma, yani başka bir kişinin bakış açısını alma ve onların düşüncelerini ve duygularını anlama yeteneğidir.

Bu noktada tekrar Harry Potter‘a dönelim: Profesör Severus Snape, Zümrüdüanka Yoldaşlığı‘nda Harry hakkında şunları söylüyor (J.K. Rowling, 2003): “Zihin okuma hakkında sadece muggle’lar konuşur. Akıl, istendiğinde açılıp istendiğinde çalışılacak bir kitap değildir. Düşünceler, bir davetsiz misafirin okuması için kafatasının içine oyulmamıştır. Zihin karmaşık ve çok yönlü bir şeydir, Potter – en azından çoğu için bu öyledir.”

Eh, doğruyu söylemek gerekirse Profesör Severus Snape muhtemelen bu konuda kısmen de olsa haklıdır; hikâyelerin büyüsü, gerçekten de bizlerin diğer insanların en derindeki düşünce ve hislerine erişmemizi sağlamaktadır.”

Yararlanılan kaynaklar:

Appel, M., & Mara, M. (2013). The persuasive influence of a fictional character’s trustworthiness. Journal of Communication, 63, 912-932. doi:10.1111/jcom.12053

Djikic, M., Oatley, K., & Moldoveanu, M. C. (2013). Reading other minds: Effects of literature on empathy. Scientific Study of Literature, 3(1), 28-47. doi: 10.1075/ssol.3.1.06dji

Dodell-Feder, D., & Tamir, D. I. (2018). Fiction reading has a small positive impact on social cognition: A meta-analysis. Journal of Experimental Psychology: General, 147(11), 1713-1727. doi:10.1037/xge0000395

Fong, K., Mullin, J. B., & Mar, R. A. (2013). What you read matters: The role of fiction genre in predicting interpersonal sensitivity. Psychology of Aesthetics, Creativity, and the Arts, 7(4), 370-376. doi:10.1037/a0034084

Gabriel, S., & Young, A. F. (2011). Becoming a vampire without being bitten: The narrative collective- assimilation hypothesis. Psychological Science, 22(8), 990-994. doi:10.1177/0956797611415541

Green, M. C., & Brock, T. C. (2002). In the mind’s eye: Transportation-imagery model of narrative persuasion. In M. C. Green, J. J. Strange & T. C. Brock (Eds.), Narrative impact: Social and cognitive foundations (pp. 315-341). Lawrence Erlbaum.

Kidd, D. C., & Castano, E. (2013). Reading literary fiction improves theory of mind. Science, 342, 377-380. doi:10.1126/science.1239918

Lee, K., Talwar, V., McCarthy, A., Ross, I., Evans, A., & Arruda, C. (2014). Can classic moral stories promote honesty in children? Psychological Science, 25(8), 1630-1636. doi:10.1177%2F0956797614536401

Mar, R. A. (2011). The neural bases of social cognition and story comprehension. Annual Review of Psychology, 62(1), 103-134. doi:10.1146/annurev-psych-120709- 145406

Mar, R. A., Oatley, K., & Peterson, J. B. (2009). Exploring the link between reading fiction and empathy: Ruling out individual differences and examining outcomes. Communications, 34, 407-428. doi:10.1515/COMM.2009.025

Mumper, M. L., & Gerrig, R. J. (2017). Leisure reading and social cognition: A meta-analysis. Psychology of Aesthetics, Creativity, and the Arts, 11, 109-120. doi:10.1037/aca0000089

Oatley, K. (2016). Fiction: Simulation of social worlds. Trends in Cognitive Sciences, 20(8), 618-628. doi:10.1016/j.tics.2016.06.002

Panero, M. E., Weisberg, D. S., Black, J., Goldstein, T. R., Barnes, J. L., Brownell, H., & Winner, E. (2016). Does reading a single passage of literary fiction really improve theory of mind? An attempt at replication. Journal of Personality and Social Psychology, 111(5), e46-e54. doi:10.1037/pspa0000064

Penner, L. A., Dovidio, J. F., Piliavin, J. A., & Schroeder, D. A. (2005). Prosocial behavior: Multilevel perspectives. Annual Review of Psychology, 56, 365-392. doi:10.1146/annurev.psych.56.091103.070141

Rutherford, L., Merga, M. K., & Singleton, A. (2018). Influences on Australian adolescents’ recreational reading. Australian Journal of Language and Literacy, The, 41(1), 44-56. doi:10.3316/informit.321113384699281

Samur, D., Tops, M., Schlinkert, C., Quirin, M., Cuijpers, P., & Koole, S. L. (2013). Four decades of research on alexithymia: Moving toward clinical applications. Frontiers in Psychology, 4, 861, 1-4. doi:10.3389/fpsyg.2013.00861

Silke, C., Brady, B., Boylan, C., & Dolan, P. (2018). Factors influencing the development of empathy and pro-social behaviour among adolescents: A systematic review. Children and Youth Services Review, 94, 421-436. doi:10.1016/j.childyouth.2018.07.027

Vezzali, L., Stathi, S., Giovannini, D., Capozza, D., & Trifiletti, E. (2015). The greatest magic of Harry Potter: Reducing prejudice. Journal of Applied Social Psychology, 45(2), 105-121. doi:10.1111/jasp.12279

Bu yazı ilk kez 22 Temmuz 2022’de yayımlanmıştır.

 

Dr. Silvana Weber ve Dr. Constanze Schreiner’in IM – The Inquisitive Mind internet sitesinde yayınlanan “Zauberhaft empathisch! Wie Harry Potter und Co. Menschen einfühlsamer machen” başlıklı yazısından bölümler Meral Harzem tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://de.in-mind.org/article/zauberhaft-empathisch-wie-harry-potter-und-co-menschen-einfuehlsamer-machen

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Harry Potter insanları nasıl empatik kılıyor?

Harry Potter’ı büyülü kılan en önemli şey ne? Bir roman kişide ne tür değişimlere yol açabilir? Sahiden bir kitap, başkalarının hem duygularını (empati) hem de düşüncelerini (zihin teorisi) kavramakta kolaylık sağlar mı? Hikâyelerdeki iyi rol modelleri, çocuklar için istenen davranışı teşvik eder mi? Peki, kitap kurtları empati yetenekleri yüksek kişiler mi?

Empati, son yirmi yılda gündemimize giren bir kavram. Ve henüz tam, mutlak bir karşılığı yok.

Genellikle “duygudaşlık” olarak kabul ediliyor; bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum veya davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek anlamında.

Empati, olumlu hedefler, bağlamlar için kullanıldığında üretkenliği, refah ve mutluluğu arttıran bir yetenek; kötü hedefler, bağlamlar için kullanıldığında ise manipülasyon olarak çıkıyor karşımıza.

Dr. Silvana Weber ve Dr. Constanze Schreiner, çok zengin bir içeriğe sahip olan IM – The Inquisitive Mind adlı internet sitesi için bu konuyu yazmışlar. Biraz farklı bir bakış açısıyla…

Yazıdan önce çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Bir düşünsenize; bir kitabın kapağını açıyorsunuz ve diğer insanların en derindeki düşünce ve hislerine erişiyorsunuz – ne büyülü bir an! Ancak hikâyelerin içine dalarak insanın empati ve gerçek hayatta perspektif alma yeteneğini geliştirmesi çok daha şaşırtıcıdır. Çok fazla kitap okuyan kişiler gerçekten daha fazla empati yeteneğine mi sahiptir? Hikâyeler, günlük yaşamda düşüncelerimizi ve duygularımızı hangi süreçler aracılığıyla etkiler ve özellikle bu hususta faydalı olabilecek belirli medya içerikleri gerçekten var mıdır? Psikolojik teoriler ve kanıtlar bu sorulara net olarak cevap verebiliyor artık.

İyi bir örnek olarak Harry Potter

Karanlık güçlere karşı savaşan, süpürgelere binen, Quidditch oynayan ve Ruh Emicileri uçuran, J. K. Rowling’in hikâyelerinden Harry Potter ve arkadaşlarının taklit edilmesi hiç de kolay değildir. Ne yazık ki, hayranlarının coşkuyla takip ettiği sihir, kendileri açısından onları bir o kadar ulaşılmaz kılıyor.

Ancak Harry Potter sadece harika bir büyücü değil, aynı zamanda serinin yedi cildinde nasıl düzgün bir insan olunacağını da okuyucu ve sevenlerine gösteriyor. Sözde “bulanık” olarak adlandırılan kökenleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayan sınıf arkadaşları için direnen ve ev cinlerine, yarı devlere ve goblinlere saygıyla davranan bir kişiliğe sahip bu afacan karakter.

Çocuklar, ergenler ve genç yetişkinlerle yapılan bir dizi araştırmanın gösterdiği gibi, Harry Potter hayranları bu açıdan rol modellerine oldukça benzemekte. Bir İtalyan araştırmacı grubu (Vezzali ve diğerleri, 2015), Harry Potter kitaplarının ve filmlerinin kabul edilmesinin damgalanmış gruplara karşı önyargıyı nasıl etkilediğini detaylıca araştırmışlar ve Harry Potter hayranlarının göçmenlere, mültecilere karşı daha az önyargısı olduğuna dair bir sonuca ulaşmışlar.

Daha ilkokuldayken bile çocuklar Harry’nin mesajını net bir biçimde anlamışlar ve örneğin Harry’nin asasını nasıl satın aldığına dair pasajları okudukları sırada, Harry’nin Hermione’yi ona “pis çamurlu” diyen Draco’ya karşı savunduğunu gördüklerinde, göçmen kadınlara karşı daha olumlu tutumlar sergilemişlerdir. Özellikle Harry ile daha güçlü özdeşim kuran çocuklar, ergenler ve kendilerini Voldemort’tan daha fazla uzaklaştıran genç yetişkinler bu hususta daha az önyargılı davranmışlardır.

Hikâyelerdeki iyi rol modelleri, çocuklar için, istenen davranışı teşvik etmede cesaret kırıcı örneklerden daha etkili görünüyor.

Kanadalı araştırmacılar (Lee ve diğerleri, 2014) çocuk kitaplarının çocukların ahlaki davranışlarını nasıl etkilediği üzerine incelemeler yapmışlar. Bu inceleme esnasında üç ila yedi yaş arasındaki çocuklara, ahlaki açıdan örnek davranışların (doğru söyleme) veya olumsuz sonuçları olan ahlaki açıdan yanlış davranışların (yalan söyleme) bir parçası olduğu hikâyeler okunmuş. Ahlaki olarak doğru davranış hikâyesinin, Pinokyo gibi ahlaki olarak yanlış davranış hikâyelerine kıyasla, çocukların daha sonra daha az yalan söylemesiyle sonuçlanma olasılığının daha yüksek olduğu sonucu ortaya çıkmış. Bu nedenle, çocuklara neyin iyi ve doğru olduğunu öğretmek için hikâyeleri kullanmak, onlara yalanların kısa ömürlü olduğunu öğretmekten daha etkili.

Peki, bu incelemenin sonucuna göre, Harry Potter’ın, Pinokyo‘dan daha empatik ve ahlaki olarak daha örnek teşkil eden bir karaktere sahip olduğunu düşünmemize neden olduğunu mu kabul etmeliyiz?

Kulağa biraz seçici ve gerçek olamayacak kadar iyi geliyor, ancak işte tam bu noktada perspektif alma yeteneği önemli bir rol oynuyor. Bu, bir duruma başka bir kişinin bakış açısından bakma yeteneğini tanımlıyor; muhatabımızın ihtiyaçlarını ve hedeflerini daha iyi anlamamızı sağlıyor.

Loris Vezzali ve meslektaşlarının (2015) yaptıkları bir çalışma, daha fazla Harry Potter kitabı ve filmi tüketen kişilerin mültecilere karşı çok daha fazla empati kurduklarını ve bunun da mültecilere karşı daha olumlu tutumlara sahip olmalarını sağladığını gösteriyor. Sosyal psikolojik araştırmalarda, empatiyi ve bakış açısı almayı arttırdığı, toplum yanlısı düşünmeyi ve eylemde bulunmayı teşvik ettiği biliniyor. Örneğin, uygun rol modelleri olan birinin daha toplum yanlısı davrandığı da detaylıca araştırılmış (Penner ve ark. 2005). Bununla birlikte, hikâyelerin dünyasına dalarak, o hikâyenin derinlerinde yaşamanın daha fazla empatiye yol açabileceği ve başkalarıyla daha iyi empati kurabileceği gerçeği de gerçekten heyecan verici! Bu nedenle, altta yatan ilişkilere ve psikolojik mekanizmalara daha yakından bakmak mantıklı olacaktır.

Okumak empatiyi ve zihin teorisini geliştirir

Psikolojide empati, birinin başka bir canlıda şüphelendiği bir duygu hissini tanımlamak için kullanılıyor. Örneğin, bir cenazede keder hissedilebilir, çünkü merhumun karısının acısıyla empati kurabilirsiniz, özellikle merhumun yakınında olmasanız bile yine de onun hislerini anlayabilirsiniz.

Zihin Teorisi, duygusal empatinin bilişsel eşdeğeridir aslında ve güçlü bir zihin kuramına sahip insanlar kendilerini başkalarının yerine koymakta iyidirler. Bu kurama sahip olan insanlar her zaman için başkalarının ihtiyaçlarını, güdülerini ve inançlarını tanıyabilir, tahmin edebilir ve yorumlayabilirler.

Zihin teorisinin bir bileşeni de, perspektif alma yeteneğidir. İyi okunan ve güçlü empati becerileri ile güçlü bir zihin teorisi birbiriyle çok yakından bağlantılıdır. Bir kişinin başkaları tarafından ne kadar iyi okunduğu, yazar tanıma testi kullanılarak ölçülebiliyor mesela (örn. Mar ve diğerleri, 2009). Bu testte, bir isim listesi sunulur ve yazar olduğunu bildiğiniz isimleri işaretlemeniz istenir. Liste, tanınmış yazarların yanı sıra çeldiricilerin isimlerini içerir; yani doğru ve yanlış cevaplar bulunmaktadır, böylece sizin doğru ve yanlış arasında seçim yapmanız sağlanır. Testin örneğin türe özel yazar tanıma testleri (örneğin romantizm, gerilim ve bilim kurgu gibi alt kategorilerle), kurgu ve kurgu dışı ve çocuk kitapları için yazar tanıma testleri gibi farklı versiyonları bulunuyor; bu sayede bir kişinin ilgili literatürle ne kadar uğraştığı objektif olarak kayıt altına alınıyor. Böylelikle insanlara, “Çok okur musun?” diye sormaktan daha iyi bir sonuç elde ediliyor. Muhtemelen sosyal istenirlik nedeniyle, bu soruya verilen cevaplar çarpıtılma eğilimindedir.

Yapılan bir meta-analizin sonuçları, çok okuyan insanların, özellikle de kurgunun, hem empati hem de zihin teorisi testlerinde daha az okuyan insanlardan daha iyi performans gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Etki büyük değildir, ancak istatistiksel olarak anlamlıdır ve bu nedenle anlamlı olarak sınıflandırılabilir (Mumper & Gerrig, 2017). Özellikle aşk romanları ve gerilim romanları okumak kişilerarası duyarlılığın artmasıyla ilişkilidir (Fong ve diğerleri, 2013).

Ancak bu bağlantı, öykü okumanın gerçekten daha empatik olmaya yol açıp açmadığı konusunda henüz herhangi bir bilgi sağlamamaktadır. Bunun tam tersi olarak da zaten daha empatik olan insanların okumayı tercih etmeleri de olasıdır. Bunu açıklığa kavuşturmak için hikâyeleri almanın gerçekten başkalarıyla daha iyi empati kurma becerisine yol açıp açmadığını inceleyen çeşitli deneysel çalışmalar yapılmıştır.

Bu amaçla, insanlardan ya rastgele bir hikâye okumaları istenmiş ya da gerçek metinle aynı bilgiler deneklere sunulmuştur. Sonrasında bu kişilerin empati veya bakış açısı alma becerileri ölçülmüştür. Bu çalışmaların bir meta-analizi, hikâye okumanın aslında insanların başkalarıyla daha iyi empati kurmasını ve onların bakış açısını almasını sağladığını göstermektedir. Aralarındaki fark her şeye rağmen küçük olsa da, istatistiksel olarak elde edilen veriler oldukça anlamlıdır (Dodell-Feder & Tamis, 2018).

Özetle araştırmacılar, başkalarıyla empati kurmada daha iyi olan insanların kurgu okumayı tercih ettiklerini ve bunun tersine hikâyelerin empati ve bakış açısı alma becerilerimizi daha fazla geliştirdiğini ve böylece okuma davranışı ve empati becerilerinin birbirini etkilediğini varsaymaktadır (Dodell-Feder & Tamir, 2018).

Genel olarak, daha çok okuyan kişilerin olumlu etkilerden daha fazla yararlandığı görülüyor (Djikic ve diğerleri, 2013). Ancak elbette kendi eğitimimiz, ebeveynlerimizin eğitimi, yaş, cinsiyet ve ikamet yeri gibi okuma davranışımızı etkileyen başka faktörler de bulunuyor (Rutherford ve diğerleri, 2018).

Son olarak, her türden romanın bu potansiyeli mi sunduğu, yoksa bunun için özellikle yüksek kaliteli edebiyat mı olması gerektiği sorusu yine de önemini koruyor. Aslında, yüksek kaliteli edebiyat, yani daha edebi olarak kabul edilen kitaplar için etki daha belirgin görünüyor (Kidd ve Castano, 2013). Bunun nedeni muhtemelen bu hikâyelerin kurgu gelişiminden çok karakter gelişimine odaklanma eğiliminde olmasıdır. Hem üslup hem de içerik açısından daha karmaşık olan edebiyatla ilgilenen okuyucular, kahramanların iç yaşamlarıyla daha yoğun bir şekilde ilgilenmeye teşvik edilmektedir. Bununla birlikte, diğer araştırmacılar kaliteli edebiyat okumanın empati üzerinde doğrudan bir etkisi bulamadığını iddia ettiklerinden, özellikle bu konuda yapılan araştırma sonuçlarına daha fazla dikkat edilmesi gerektiğini bildirerek, bu hususa daha fazla önem veriyorlar (örn. Panero ve diğerleri, 2016). Peki, ama hikâyeler düşüncemizi, hislerimizi ve hareketlerimizi gerçekten nasıl etkiliyor?

Peki, etkiler nasıl ortaya çıkıyor?

Hikâyeler -ister kitap ister film olarak- gerçek hayatta ulaşılamayan olayları deneyimlememizi, insanlarla tanışmamızı veya yerleri ziyaret etmemizi sağlar. Kendi gerçekliğimizde hayatımızın ötesine geçen deneyimlerimiz bulunur ve dünyayı başkalarının, örneğin kahramanların gözünden görebiliriz. Ancak ilgili bilişsel ve duygusal süreçler gerçek hayattakiyle aynıdır, bu esnada kişiler kendini diğer kişilerin yerine koymaya, onun düşüncelerini, duygularını, amaçlarını ve hedeflerini tahmin etmeye ve anlamaya çalışırlar (Oatley, 2016).

Aslında, nöropsikolojik araştırmalar, insanların başkalarının düşünceleriyle aktif olarak empati kurduklarında olduğu gibi, hikâyeleri okurken de beynin aynı alanlarının aktif olduğunu zaten göstermiştir (Mar, 2011).

Psikolojide, hikâyelerin dünyasına yapılan bu zihinsel yolculuğa ulaşım denmektedir (Green & Brock, 2002). Altta yatan mekanizma ise kendinizi bir kitabın veya filmin dünyasına kaptırmak genellikle zahmetsizdir şeklinde açıklanıyor. Aslında bu durum tüm zihinsel sistemlerin ve ruhsal kaynakların hikâyeye odaklandığı aktif bir süreçtir. Bu süreç özellikle bilişsel ve duygusal kapasite gerektirir ve yoğun bir görsel hayal gücüne ilham kaynağı olmaktadır.

Gerçek dünya geride bırakılır ve insan hikâyelerin dünyasına seyahat eder, ancak yeni (temsili) deneyimler, izlenimler, tutumlar ve bakış açılarından oluşan bir bavulla bu yolculuklarından geri dönerler. Böylece başkalarının hayatlarını hikâyelerde deneyimleyerek, olası davranışlar, yorumlar ve tepkilerden oluşan daha geniş bir repertuara ve daha geniş bir sosyal bilgi yelpazesine sahip olurlar. Ek olarak, kahramanlarla birlikte olası eylem seçeneklerini deneyimleyebilir ve her durumda nasıl hissettiklerini de öğrenebilirler. Sözde simüle edilmiş yaşam süreci sayesinde, okuyucular duygusal ve bilişsel perspektif alma konusunda daha fazla pratik yaparlar ve böylece genel empati becerilerini artırabilirler (Oatley, 2016).

O zaman gerçek anlamda hikâyelerin bizi daha empatik insanlar yaptığını kabul edebilir miyiz? Buna evet olarak cevap verebiliriz…

Sosyalleşme, yetiştirilme, kültür ve deneyimlerin yanı sıra kişilik gibi empati becerilerimizi etkileyen elbette başka faktörler de vardır (Silke ve diğerleri, 2018). Bununla birlikte, bilimsel araştırmalar, diğer faktörlerin etkisine kıyasla etkisi küçük olsa bile, hikâyelerin bireysel empati becerilerini ve bakış açısı almayı geliştirebileceğini gösteriyor. Hikâyelerin bu potansiyeli, klinik alanda bibliyoterapi bağlamında halihazırda kullanılıyor, çünkü okuma, insanların problemlerini işlemelerine ve üstesinden gelmelerine yardımcı oluyor. Hastaya göre uyarlanmış, özdeşleşme potansiyeli yüksek ve uygun içeriğe sahip belirli öyküler, tutum ve davranışların değişmesine katkıda bulunuyor (Samur ve ark. 2013). Kilit mekanizmalardan biri, perspektif alma, yani başka bir kişinin bakış açısını alma ve onların düşüncelerini ve duygularını anlama yeteneğidir.

Bu noktada tekrar Harry Potter‘a dönelim: Profesör Severus Snape, Zümrüdüanka Yoldaşlığı‘nda Harry hakkında şunları söylüyor (J.K. Rowling, 2003): “Zihin okuma hakkında sadece muggle’lar konuşur. Akıl, istendiğinde açılıp istendiğinde çalışılacak bir kitap değildir. Düşünceler, bir davetsiz misafirin okuması için kafatasının içine oyulmamıştır. Zihin karmaşık ve çok yönlü bir şeydir, Potter – en azından çoğu için bu öyledir.”

Eh, doğruyu söylemek gerekirse Profesör Severus Snape muhtemelen bu konuda kısmen de olsa haklıdır; hikâyelerin büyüsü, gerçekten de bizlerin diğer insanların en derindeki düşünce ve hislerine erişmemizi sağlamaktadır.”

Yararlanılan kaynaklar:

Appel, M., & Mara, M. (2013). The persuasive influence of a fictional character’s trustworthiness. Journal of Communication, 63, 912-932. doi:10.1111/jcom.12053

Djikic, M., Oatley, K., & Moldoveanu, M. C. (2013). Reading other minds: Effects of literature on empathy. Scientific Study of Literature, 3(1), 28-47. doi: 10.1075/ssol.3.1.06dji

Dodell-Feder, D., & Tamir, D. I. (2018). Fiction reading has a small positive impact on social cognition: A meta-analysis. Journal of Experimental Psychology: General, 147(11), 1713-1727. doi:10.1037/xge0000395

Fong, K., Mullin, J. B., & Mar, R. A. (2013). What you read matters: The role of fiction genre in predicting interpersonal sensitivity. Psychology of Aesthetics, Creativity, and the Arts, 7(4), 370-376. doi:10.1037/a0034084

Gabriel, S., & Young, A. F. (2011). Becoming a vampire without being bitten: The narrative collective- assimilation hypothesis. Psychological Science, 22(8), 990-994. doi:10.1177/0956797611415541

Green, M. C., & Brock, T. C. (2002). In the mind’s eye: Transportation-imagery model of narrative persuasion. In M. C. Green, J. J. Strange & T. C. Brock (Eds.), Narrative impact: Social and cognitive foundations (pp. 315-341). Lawrence Erlbaum.

Kidd, D. C., & Castano, E. (2013). Reading literary fiction improves theory of mind. Science, 342, 377-380. doi:10.1126/science.1239918

Lee, K., Talwar, V., McCarthy, A., Ross, I., Evans, A., & Arruda, C. (2014). Can classic moral stories promote honesty in children? Psychological Science, 25(8), 1630-1636. doi:10.1177%2F0956797614536401

Mar, R. A. (2011). The neural bases of social cognition and story comprehension. Annual Review of Psychology, 62(1), 103-134. doi:10.1146/annurev-psych-120709- 145406

Mar, R. A., Oatley, K., & Peterson, J. B. (2009). Exploring the link between reading fiction and empathy: Ruling out individual differences and examining outcomes. Communications, 34, 407-428. doi:10.1515/COMM.2009.025

Mumper, M. L., & Gerrig, R. J. (2017). Leisure reading and social cognition: A meta-analysis. Psychology of Aesthetics, Creativity, and the Arts, 11, 109-120. doi:10.1037/aca0000089

Oatley, K. (2016). Fiction: Simulation of social worlds. Trends in Cognitive Sciences, 20(8), 618-628. doi:10.1016/j.tics.2016.06.002

Panero, M. E., Weisberg, D. S., Black, J., Goldstein, T. R., Barnes, J. L., Brownell, H., & Winner, E. (2016). Does reading a single passage of literary fiction really improve theory of mind? An attempt at replication. Journal of Personality and Social Psychology, 111(5), e46-e54. doi:10.1037/pspa0000064

Penner, L. A., Dovidio, J. F., Piliavin, J. A., & Schroeder, D. A. (2005). Prosocial behavior: Multilevel perspectives. Annual Review of Psychology, 56, 365-392. doi:10.1146/annurev.psych.56.091103.070141

Rutherford, L., Merga, M. K., & Singleton, A. (2018). Influences on Australian adolescents’ recreational reading. Australian Journal of Language and Literacy, The, 41(1), 44-56. doi:10.3316/informit.321113384699281

Samur, D., Tops, M., Schlinkert, C., Quirin, M., Cuijpers, P., & Koole, S. L. (2013). Four decades of research on alexithymia: Moving toward clinical applications. Frontiers in Psychology, 4, 861, 1-4. doi:10.3389/fpsyg.2013.00861

Silke, C., Brady, B., Boylan, C., & Dolan, P. (2018). Factors influencing the development of empathy and pro-social behaviour among adolescents: A systematic review. Children and Youth Services Review, 94, 421-436. doi:10.1016/j.childyouth.2018.07.027

Vezzali, L., Stathi, S., Giovannini, D., Capozza, D., & Trifiletti, E. (2015). The greatest magic of Harry Potter: Reducing prejudice. Journal of Applied Social Psychology, 45(2), 105-121. doi:10.1111/jasp.12279

Bu yazı ilk kez 22 Temmuz 2022’de yayımlanmıştır.

 

Dr. Silvana Weber ve Dr. Constanze Schreiner’in IM – The Inquisitive Mind internet sitesinde yayınlanan “Zauberhaft empathisch! Wie Harry Potter und Co. Menschen einfühlsamer machen” başlıklı yazısından bölümler Meral Harzem tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://de.in-mind.org/article/zauberhaft-empathisch-wie-harry-potter-und-co-menschen-einfuehlsamer-machen

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x