Pierre Loti, hakkında çok yazılıp çok konuşulan, hep güncel kalan bir figür. Bu ilginin bir sebebi edebî külliyatından kaynaklı şöhreti ise diğer sebebi de olumlu yahut olumsuz eleştirilere yol açan Doğu hayranlığı ve Türk dostluğudur diyebiliriz.
Yedi kitabı Osmanlı coğrafyasından izler taşır: Aziyade (1879), Fantome d’Orient (Doğudaki Hayalet, 1892), Les Desenchantees (Umudunu Yitirmiş Kadınlar, 1906), La Turquie Agonisante (Can Çekişen Türkiye, 1913), La Mort de Notre Chere France en Orient (Sevgili Fransa’mızın Doğu’da Ölümü, 1920), Supremes Visions d’Orient (Doğu’nun Son Görüntüleri, 1921) ve Journal Intime 1878-1881 “Günlük, 1926).1 Bir romanı da Afrika üzerinedir: Le Roman d’un Spahi (Bir Sipahinin Romanı, 1881).
Peki, bunca ilgi ve merak uyandıran Pierre Loti kimdir?
Türk dostu, ama Afrika düşmanı!
Hakkında en yalın tespiti Cemil Meriç (1916-1987) yapar: “Avrupa’nın belki en suçsuz, daha doğrusu en sorumsuz bir temsilcisi olan sözde Türk dostu Pierre Loti.”2
H. Münevver Ayaşlı (1906-1999), hararetli bir Pierre Loti taraftarıdır. “En kara günlerimizde, bütün Avrupa’nın, hattâ bütün dünyanın bize karşı avaz avaz kinini, gayzını haykırdığı zaman, yalnız, O, vicdanının sesini duymuş ve medenî cesaretin tek temsilcisi olarak bizim yanımızda yer almış, bize dost tek bir insandı” der ve Nâzım Hikmet’i (1902-1963) işaret ederek ekler: “Sonradan, her nedense bir Pierre Loti düşmanlığı baş gösterdi ve yalan, yanlış rivayetler ortaya çıktı.”3
Nâzım Hikmet, 1925 tarihli “Şarlatan Pierre Loti”4 şiirinde deyim yerindeyse lafı dolandırmaz:
Hatta sen
sen Pier Loti!
Sarı muşamba derilerimizden
birbirimize
geçen
tifüsün biti
senden daha yakındır bize
Fransız zabiti!
Şiirin devamındaysa, “Çürük Fransız kumaşlarını yüzde beş yüz ihtikârla şarka satan” bir burjuva olarak tanımlar onu: Pierre Loti; emperyalizmin sinsi bir temsilcisi, şarlatan, riyakâr ve sahtekâr bir yazar, “domuz bir burjuva”dır. Türkçedeki hemen hemen tüm kaynaklarda “Doğu âşığı”, “Osmanlı dostu” olarak kabul edilen Pierre Loti’nin samimiyetsizliğini en yüksek sesle ifade eden Nâzım Hikmet’tir. Tevfik Fikret,5 Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Halit Ziya (Uşaklıgil), Celâl Nuri (İleri), Adnan Adıvar başta olmak üzere bazı Türk yazarları Nâzım Hikmet gibi ona mesafeliyken Abdülhak Şinasi (Hisar) “İstanbul Sevdalısı” diyerek hakkında güzellemeler yazar: “Türk yazarlardan bile yüksek bir milli his ve zevk taşımaktadır.”6
İlk kitabı: Bir Sipahinin Romanı
Asıl adı Louis Marie Julien Viaud olan Pierre Loti (1850, Rochefort -1923, Hendaye), Protestan bir ailenin çocuğudur. Pierre Loti adının, 1867’da Fransız Polinezyası’nda verildiği rivayet edilir; “Loti” egzotik iklimlerde yetişen zakkumgillerden bir çiçektir ve ziyareti sırasında Tahiti Kraliçesi IV. Pomare’nin (1813-1877) nedimeleri tarafından yakasına takılmıştır. Sekiz yıl sonra 1881’de, ilk kitabı Bir Sipahinin Romanı’nı Pierre Loti adıyla yayımlar.
On yedi yaşında Fransız Deniz Kuvvetleri’ne askerî öğrenci olarak katılır. 1870’te subay olarak askerî gemiyle ilk kez bir Osmanlı limanına çıkar, İzmir’dedir. Osmanlı coğrafyasıyla tanışmasından altı yıl sonra yolu bu sefer Osmanlı başşehrine düşer. Selânik üzerinden İstanbul’a demir atar; 11 Ağustos 1876-17 Mart 1877.
Aşkının romanı: Aziye
Bu yolculuk hayatında bir dönüm noktası olur; İstanbul bir daha çıkmamak üzere hayatına yerleşir.
3 Mayıs 1876’da görevli olarak Toulon’dan yola çıkan askerî gemi Selanik’te demirlemiştir ki Loti’nin Selanik günleri hayatını etkileyecek tesadüflerle örülüdür; suçluların idamına tanıklık eder, birgün Müslüman mahallelerinde dolaşırken bir çift yeşil gözün kendisini esir aldığını fark eder; bu gözler hayatı boyunca unutamadığını söylediği Aziyade’nin gözleridir.
Gerçek adı Hatice’dir ve odalıktır.7 Hatice ile tanışır, gizli gizli buluşurlar; Selanik tüccarlarından Abidin’in dört hanımının en genci olan Aziyade ile Loti arasında gelişen bu gönül ilişkisi giderek tutkulu bir aşka dönüşür. Bir süre sonra İstanbul’daki Fransız karakol gemisine atanan Loti, bu aşk hikâyesini günü gününe tuttuğu notlarla kaleme almıştır ve 1879’da aşkının romanını yayımlanır: Aziyade8 (Görevi sona erince geride bıraktığı Hatice’nin hastalanarak öldüğü rivayet edilir.)
Fransa’yı eleştirmesi sempatik bulunur
Türkiye’ye değişik zamanlarda sekiz kez gelip (1870-1913) kısa sürelerle konaklayan Loti, İstanbul’da yaklaşık 3 yıl ikâmet eder: 20-25 Şubat 1870; 16 Mayıs 1876-17 Mart 1877; 6-8 Ekim 1887; 12-15 Mayıs 1890; 12-30 Mayıs 1894; 10 Eylül 1903-24 Mart 1905; 15 Ağustos-23 Ekim 1910 ve son olarak 12 Ağustos-17 Eylül 1913.9
1913’de, -ki son gelişidir- 35. Padişah Mehmed Reşad (1844-1918) tarafından Topkapı Rıhtımı’nda karşılanır ve “devlet konuğu” olarak Saray’da ağırlanır. Loti; İstanbul’da “hayat enerjisi” bulduğunu, kendini bir Türk gibi hissettiğini ve özellikle 1919-1922 arası, yani Osmanlı Devleti’nin tehdit altında bulunduğu dönemde Osmanlı’nın haklarını savunmaya kendini adadığını belirtir; Can Çekişen Türkiye’yi bir “Türk dostu”nun bu bağlamdaki Batı eleştirisi olarak tanımlar.
1911 Trablus ve 1912-1913 Balkan Savaşları’nda Türkiye’nin yanında yer alır, Avrupa’nın haksız olduğunu dile getirirken Balkan Savaşları’ndan Birinci Dünya Savaşı’na kadar tüm süreçlerde Batı’nın Türkiye’ye karşı yürüttüğü politikayı eleştirir, Anadolu’daki bağımsızlık hareketlerine destek verir. Millî Mücadele döneminin işgalci devletlerinden kendi ülkesi Fransa’yı ağır dille suçlaması, Türk halkındaki sempatisini artırır.
Şeref diploması
Pierre Loti, 31 Mart 1919’da İstanbul Darülfünunu (bugünkü İstanbul Üniversitesi) Edebiyat ve Felsefe bölümü tarafından şeref diploması ile ödüllendirilir. Aynı yılın 10 Aralık’ında Abdülhak Hamid (Tarhan), Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Yahya Kemal (Beyatlı), Celal Sahir (Erozan), Ahmed İhsan (Tokgöz), Velid Ebüzziya ve Kâzım Şinasi’nin (Dersan) girişimleriyle İstanbul’da “Pierre Loti Cemiyeti” kurulur.
Cemiyetin kuruluş macerası, kurucu başkanı Ahmed İhsan’ın çıkardığı Servet-i Fünun mecmuasının Pierre Loti nüshasında yer alan “Pierre Loti Cemiyeti” başlıklı yazıda; 10 Ocak 1920 günü Matbuat Merkezi’nde toplanıldığı, yüze yakın katılımcıya Pierre Loti’nin Türklük için ifade ettiği mânâ hatırlatılarak cemiyet kurma fikrinin açıklandığı, Ahmed İhsan, Bedri Nedim, Celâl Sâhir, Ârif Hikmet, Kâzım Şinsasi, Velid Ebuzziya ve Yahya Kemal Bey’lerden oluşturulan ilk idare heyetinin hemen çalışmalara başladığı, 23 Ocak gününün her yıl “Pierre Loti Günü” olarak tesis edilmesine karar verildiği, “her fikrî ve vatanî teşebbüse feyz-kâr elini uzatan Veliahd-ı Saltanat Hazretlerinin Cemiyeti himayelerine almaları” rica ve temin edildiği bilgileriyle ayrıntılı anlatılmıştır.
Pierre Loti Günü
23 Ocak 1920’de İstanbul Darülfünunu’nda adına düzenlenen toplantıda Abdülhak Hamid (Tarhan)’ın teşekkür mektubu okunur, Süleyman Nazif ve Yahya Kemal birer konuşma yapar. “Pierre Loti Günü” 1927’ye kadar düzenli olarak kutlanır. Yine 1920’de “İstanbul Şehri Fahri Hemşehrisi” olarak ilan edilir.
1921’de Müfide Ferid (Tek) başkanlığında bir heyet Loti’yi ziyarete giderek TBMM adına kendisine bir şükran mektup verir: “Tarihin en karanlık günlerinde sihirli kalemiyle daima Türk milletinin hakkını teyit ve müdafaa etmiş olan büyük üstad için Türk Milleti’nin beslediği derin ve sarsılmaz muhabbet hislerine, İstiklâl Mücadelesi’nde şehit düşen erkeklerimizin yetim bıraktığı kızlarımız tarafından gözyaşları arasında dokunan bu halı şahitlik edecektir.”10
1921, Sakarya Meydan Muharebesi’nin zorlu günlerine dair Atatürk ona minnet ve şükranlarını sunar: “Tarihin en karanlık günlerinde sihrengiz kalemiyle daima Türk milletinin hakkını teyit ve müdafaa etmiş büyük üstad…”
14 Ocak 1950’de İstanbul’da “Pierre Loti’nin 100. Doğum Yılı Anma Toplantısı” düzenlenir; Abdülhak Şinasi Hisar, Pierre Loti’yi ve onun Türk sevgisini yazdığı eserleriyle anlatan bir konuşma yapar.
İstanbul tutkusu
Pierre Loti renkli bir kişilik, bunda denizci olmasının payı büyük ve 10 Haziran 1923’te sona eren yetmiş üç yıllık ömrünü şekillendiren İstanbul tutkusuna karşılık madalyonun öbür yüzünde “ilginç karanlıklar” yok değil: Loti, Birinci Dünya Savaşı’na kadar Türkiye’dedir, savaş patladıktan sonra, yani altmış dört yaşındayken savaşmak için Fransız ordusuna başvurmuş, daha sonraları Millî Mücadele’ye verdiği destekle yeniden hayatımıza müdahil olmuştur. Peki, Birinci Dünya Savaşı’nda nerededir?
Topkapı Rıhtımı’nda devlet töreniyle karşılanmasından sadece iki yıl sonra Fransız ordusuna katılmış ve Çanakkale Savaşı’nda Türklere karşı savaşmış mıdır?!11 Süleyman Nafiz, Mehmed Reşat, Atatürk, Abdülhak Şinasi Hisar… hepsi yanılmış olabilir mi?
Pierre Loti Kahvesi
1950’de İstanbul Belediyesi tarafından Eyüpsultan’da sık sık gittiği kahveye ve bir süre oturduğu Divanyolu’nda bir caddeye; ayrıca, 1942’de Beyoğlu’nda açılan Fransız Lisesi’ne adı verilmiştir. Pierre Loti Kahvesi’ne ulaşmak içinde kullanılan teleferik hattı da adıyla anılmaktadır.
Peki, bu tepeye adının verilmesi nedendir?
Tepe bölgesi “İdrîs-i Bitlisî” olarak bilinmekte; zira 9. Padişah Yavuz Selim döneminin önemli şahsiyetlerinden İdrîs-i Bitlisî’nin (1452?-1520) bölgede hatırı sayılır miktarda hayratı bulunmaktadır.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonrası İstanbul’a gelen Bulgar asıllı bir Türk tarafından kurulan Rabia Kadın Kıraathanesi’nin Pierre Loti dönemindeki işletmecisi Ragıp Ağa’dır.12 Rağıp Ağa’yı Reşat Ekrem Koçu söyle anlatır: “Hoşsohbet, ehli dil, kaleder, geçen asrın büyük Fransız edibi ve ünlü Türk dostu Pierre Loti’nin gönlünü almasını bilmiş bir adamdı.”13
1955’e kadar kahve muhtelif kişilerce işletilir, 1955-1964 arası sahipsizdir. Etnolog Sabiha Tansuğ (1933-2023) 1964’de önce işletmeci, sonra mülk sahibi sıfatıyla metruk kahvehaneyi restore ederek tarihi/turistik bir kimlik kazandırır.14
1979’dan bugüne işletmeci ve mülk sahibi Altıntoprak Grubu’dur. Pierre Loti yaşam alanı olarak, azınlıkların/diplomatların bulunduğu Pera/Taksim bölgesinden çok Müslüman halkın yaşadığı Eyüpsultan/Hasköy/Fatih taraflarını tercih etmiştir.
Bu tepe civarını çok sevdiği de rivayettir. Fransız bir deniz subayı ve resmî görevli olduğu hâlde sıklıkla başına fes takıp, halkın giydiği elbiseleri giyerek İstanbul’un bu bölgesinde dolaşmayı sevmektedir. Günlerinin çoğunu İdrîs Köşkü mevkiindeki bu kır kahvesinde geçirmiştir. Kendisini üne kavuşturan Aziyade romanının kurgusunu burada yazdığı söylenir. O tarihlerde burasının bir adı da “Karyağdı (Ali) Baba Tepesi”dir. Karyağdı Baba Tekkesi günümüze kadar gelmiştir. Kahvenin olduğu bu tepe, zaman içinde popüler bir gelişim ve Türkçe söyleyişle “Pierre Loti Tepesi” adıyla özdeşleşmiştir.
Irkçı söylem
İstanbul’u hazzetmem ama Pierre Loti Kahvesi’nden Haliç’i seyretmeyi; Galata’nın, Sultanahmet’in ve Ayasofya’nın kubbeleri eşliğinde panoramik bir yarımada turu yapmayı; buradan ezan sesi dinlemeyi seviyorum… Üstüne bir de Tevfik Fikret ile kıvam buluyorum… Sanki, Pierre Loti gibi…
Pierre Loti Kahvesi’ndeyim. İstanbul’a karşı kahvemi içerken kaldığım yerden sürdürüyorum okumamı. Loti’nin Afrika insanına bakış açısına dair sadece bir örnek vermekle yetineceğim: “Elleri maymunun korkunç, soğuk pençeleri gibiydi, bir şey hissedemiyordu. (…) Avuç içlerinin renksizliği ve rengini atmış parmakları korkunç görünen bir insan dışılığı barındırıyordu.”15
Bir Sipahinin Romanı’nda ırkçı söylem barizdir; roman kahramanı genç asker Jean Payrel’in flört ettiği siyah kölesi ve metresi Fatou-gaye’yi “maymun”a benzetmekten çekinmez. Senegal’de düş kırıklığıyla sonlanan bir aşk yaşanırken satır arası mesajları acımasızdır. Pierre Loti’nin Claude Farrere’e (1876-1957) Fas hakkında söyledikleri ırkçı söyleminin bu romana özgü olmadığını ortaya koymaktadır:
“Fas’a gelince onun hakkındaki düşüncemi hiç değiştirmedim. Bu haliyle, ileride sokulmak istenen halinden daha mutlu olabilir. Ne var ki, biz Fransızlar gitmesek oraya, başkaları koşacaklar. Biz ise bu başkalarından iyiyiz. Daha az hoyratız, daha az hor görücüyüz. Daha az acı yaratırız, daha çok mutluluk yaratamazsak da. Bu iş birkaç milyar altınla, birkaç bin insan hayatını gözden çıkarmaya değer.”16
Ajan mı, Türk dostu mu?
Romanın arka kapak yazısında birçok ipucu biraradadır: “Pierre Loti, İstanbul’da bir caddeye adının verilmesine, Eyüp’teki tepenin onun adıyla anılmasına yol açacak kadar Türkler tarafından benimsenen Fransız bir yazardır. Balkan Savaşı felaketinden itibaren, Avrupa’da Türkleri yazdıklarıyla savunan az sayıdaki yazarlardan biri de Pierre Loti olmuştur. Fransız donanmasında bir deniz subayı olan Pierre Loti, pek çok yeri gezme ve görme imkânı bulmuştur. Gördüğü yerler hakkında, egzotik bir anlayışla romanlar yazmıştır. Bu yerler arasında Türkiye ilk sırada yer alır; Türkiye ve Türklere karşı sevgisi ön plandadır. Bir Sipahinin Romanı, konusunu Afrika’dan alır. Sömürge yapılmış bu cehennem diyarında yaşanan bir aşk ve tutku anlatılır. Fransa’nın küçük bir kasabasından ateş ve kum diyarına gelen “sipahi”nin kalbinde esen fırtınalar birbirine karışır; iki kıta arasında git geller yaşar. Aşk her yerde gündemdedir. Romanda, Avrupalı’nın Afrika’ya ve oranın insanlarına bakışını da görmek mümkün.”
1867-1900 yılları arasında Fransız donanmasına hizmet eden; İstanbul kadar Mısır, Fas, Senegal başta olmak üzere Afrika’yı da iyi bilen Pierre Loti ajan mı, Türk dostu mu, sorusunun cevabının muammalığı bir yana, Afrika düşmanlığı nettir.
Evet, ne olduğu/kime hizmet ettiği tartışmalı bir Fransız’dır Loti; özetle Fransa cephesinde yeni bir şey yoktur! Batı’nın karanlık yüzünün en belirgin karekteristik özelliği sömürgeciliktir. Sadece kazanmayı düşünen ve bu yolda önüne çıkan tüm engelleri bertaraf ederek yoluna devam eden Batı sistemi zaman zaman yaptıklarının oluşturduğu travmalar çıkarlarına engel teşkil etse de makas değiştirerek kültür ve sanat insanlarını “algı temizliyicisi” olarak görevlendirerek kendine yeni bir yol açar. Pierre Loti bu bağlamda somut bir örnek olabilir mi?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 7 Haziran 2024’te yayımlanmıştır.
1. Kahraman, Kemal (2003) Loti Pierre maddesi, TDV İslâm Ansiklopedisi, C.27, Ankara: TDV Yayını, s.214.
2. Meriç, Cemil (2013), Kültürden İrfana, İstanbul: İletişim Yayını, s.95.
3. Ayaşlı, Münevver (1973), İşittiklerim Gördüklerim Bildiklerim, İstanbul: Boğaziçi Yayını, s.182, 184.
4. Nâzım Hikmet (2007) “Şarlatan Pierre Loti”, Bütün Şiirleri, İstanbul: YKY Yayını, s.34-37.
5. Tevfik Fikret (1898), “Aziyade”, Servet-i Fünûn dergisi, S. 402, 24 Kasım 1898.
6. Hisar, Abdülhak Şinasi (2005), İstanbul ve Pierre Loti, İstanbul: YKY Yayını, s.6.
7. Odalık: Hizmete özel, çekici ve kaliteli cariye. Ev işleri için değil, satın alan efendisinin cinsel arzularına hizmet eden nikâhsız kadın köle.
8. Pierre Loti (2021), Aziyade (Çev. Ali Faruk Ersöz), İstanbul: İş Kültür Yayını.
9. Vercier, Bruno & Quella-Villeger, Alain (2001), Aziyade suivi de Fantome d’Orient de Pierre Loti, Paris: Gallimard Yayını, s.8-9.
10.Borak, Sadi (2000), Atatürk’ün Özel Mektupları, İstanbul: Kaynak Yayını, s.217-221.
11.Aytulu, Gökçe (2016), Türk dostu Pierre Loti Çanakkale’de Türklere karşı savaşmış, Hürriyet gazetesi, 10 Aralık 2016. Haber, habere kaynak kişi akademisyen Mustafa Mesut Özekmekçi’nin özel yazışmalarımızda doğruladığı üzere ispatlanabilirlik açısından sakattır. Ayrıca, Özekmekçi’nin 2020 tarihli doktora tezinde Pierre Loti adı geçmemektedir.
12.Georgeon, François (2023) Doğuda Kahve ve Kahvehaneler, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminde İstanbul Kahvehaneleri” (Çev. Meltem Atik-Esra Özdoğan), İstanbul: YKY Yayını, s.52.
13.Deleon, Jak (2009), Anıtsal İstanbul, İstanbul: Remzi Kitabevi, s.82.
14.Haskan, Mehmet Nermi (2016), Eyüp Sultan Tarihi, İstanbul: Eyüp Belediyesi Yayını, s.77.
15.Pierre Loti (1939), Bir Sipahinin Romanı (Çev. Halid Fahri Ozansoy), İstanbul: Remzi Kitabevi Yayını.
16.Kavas, Ahmet (2015), İki Din Arasında Fransa, İstanbul: Kitapevi Yayını, s.211.