Louvre şoku: Bir müze 7 dakikada nasıl soyulur?

Yılda 8 milyon ziyaretçiyi ağırlayan Louvre’un kalbinde, yedi dakikada gerçekleşen soygun nasıl planlandı? Hırsızlar kraliyet mücevherlerini ne yapacak? Fransa tarihinin bu en cesur sanat hırsızlığının ardında kim var?

Akıllıca planlanmış bir operasyondu. Sarı iş yelekleri giymiş dört adam, 19 Ekim sabahı saat 09.30’da açık kasalı bir kamyonla Paris’in kalbindeki Louvre Müzesi’ne geldi. Hızla işe koyulan adamlar, uzatılabilir bir merdiveni ikinci kata çıkardılar. Merdivene tırmanarak bir pencereyi kırdılar, Apollon Galerisi’ne girdiler ve elektrikli aletler kullanarak dokuz adet değerli eseri aldılar. Çalınan nesneler, daha önce Napolyon III’ün eşi ve sanat patronu İmparatoriçe Eugénie’ye ait olan Fransa’nın kraliyet mücevherleriydi. Kaçarken, çaldıklarının en değerlisi olan imparatoriçe tacını düşürdüler. Geldikleri pencereden kaçıp motosikletlere bindiler ve izlerini yok ettiler.

Dünyanın en büyük müzelerinden biri olan Louvre bir kez daha soyuldu. Soygunun basitliği ve çabukluğu (her şey 7 dakikada olup bitti) herkesi şaşkına çevirdi. İleri teknolojik güvenlik çağında bu kadar basit bir soygun akıl alır gibi değildi. Hem de Louvre gibi bir yerde! Zira Louvre koleksiyonunda yaklaşık yarım milyon eser barındırıyor, bunlardan yaklaşık 30 bini sergileniyor ve yılda ortalama 8 milyon ziyaretçi ağırlıyor. Bu, her ölçekte büyük bir rakam ve gözetim altında tutulması gereken çok sayıda insan ve nesne anlamına geliyor. Soygunun olduğu pazar günleri ise özellikle yoğun geçiyor.

Gizem zamanla çözülecek ama Louvre Müzesi’ndeki son hırsızlık vakası ne ilk ve belli ki son olacak. Tarih, çarpıcı mücevher ve sanat eseri hırsızlıklarının hikâyeleriyle dolu. Louvre hırsızların baş tacı konumunda. Avustralya’nın Charles Sturt Üniversitesi’nden Toplumsal ve Sanatsal Çalışmalar Fakültesi Öğretim Üyesi Penelope Jackson, tarihteki büyük müze hırsızlıklarının izini sürdü. Jackson’ın The Conversation’da yayımlanan makalesinden bölümler aktarıyoruz:

Louvre hırsızları belli ki profesyonel ve işlerini iyi yapıyorlar. Ama asıl zorluk soygun sonrası başlıyor: Paha biçilmez mücevherlerle ne yapacaklar? Çok büyük ve gösterişli oldukları için onları fark edilmeden takamazlar. Resimleri internetin her yerinde olduğu için yasal olarak satamazlar.

Hırsızların bakış açısından en iyi senaryo, mücevherleri parçalayıp değerli metalleri eritmek ve taşları ayrı ayrı satmaktır.

Suçluların motosikletlerle olay yerinden kaçarken yanlarına aldıkları ve daha sonra düşürdükleri İmparatoriçe Eugénie’nin tacı, sekiz altın kartal, 1.354 parlak kesim, 1.136 gül kesim elmas ve 56 zümrütten oluşuyordu. Kısacası, bu, satılmaya çalışılacak önemli miktarda mücevher anlamına geliyor.

Zamanlama her şeydir

Louvre için herhangi bir soygun büyük bir darbedir. Bu hem elektronik hem de insan kaynaklı güvenliği sorgulamaya neden olur. Beş güvenlik görevlisi ziyaretçileri korumak için harekete geçti ve alarmlar çaldı, ancak soygun yedi dakika içinde tamamlandı.

Soygunlarda zamanlama çok önemlidir.

2019’da, sanatçı Maurizio Cattelan’ın Amerika (2016) adlı 18 ayar altın tuvaleti, İngiltere’deki Blenheim Sarayı’ndan çalındı. Hırsızlık beş buçuk dakika içinde gerçekleşti. 98 kilogram ağırlığındaki tuvalet tamamen kullanılır durumdaydı. Diğer bir deyişle, tuvaleti çalan (ve daha sonra yakalanarak hapse atılan) iki adam hızlı ve verimli bir şekilde çalıştı. Hırsızlık sırasında, altın külçe olarak değeri 4 milyon dolar olarak tahmin ediliyordu.

Van Gogh’un Neunen’de Baharda Papaz Evi Bahçesi (1884) adlı tablosu, 2020’de COVID nedeniyle kapalı olduğu sırada Hollanda’daki Singer Laren Müzesi’nden çalındı. Hollandalı sanat dedektifi Arthur Brand’ın soruşturması sonucunda eser 2023’ün sonlarında bulundu.

2017 yılında Auckland Uluslararası Sanat Merkezi’nden iki Gottfried Lindauer tablosunun çalınması sadece birkaç dakika sürdü. Hırsızlar, 575 bin dolar değerindeki tabloların sergilendiği müzayede evinin ön camını kırarak içeri girdiler. Portreler, beş yıl sonra bir aracı vasıtasıyla küçük hasarlarla geri alındı.

Her zaman şanslı olunmuyor

Victoria Ulusal Galerisi’nin Picasso tablosu Ağlayan Kadın (Weeping Woman, 1937), 1986 yılında Avustralya Kültür Teröristleri adlı bir grup tarafından çalındı, ancak iki gün sonra kaybolduğu fark edildi.

İki haftadan biraz fazla bir süre sonra tekrar ele geçirilen tablo, galeri çalışanlarının Spencer Street tren istasyonundaki bir dolapta bulması için bırakılmıştı. Hırsızlığın ardındaki motivasyon, Victoria sanatçılarına verilen mali desteğin yetersizliğini vurgulamaktı, ancak hırsızların gerçek kimlikleri hala bir sır olarak kalıyor.

1986 yılında, Batı Avustralya’nın New Norcia kentindeki Benedictine Manastırı’nın galerisinden dinî konulu 26 tablo çalındı.

Hırsızlar kötü planlamacılardı: Üç adam, çalınan tabloların bir Ford Falcon otomobile sığmayacağını hesaba katmamışlardı. Tablolar çerçevelerinden kesilmiş, görünüşte parçalanmıştı. Bir tanesi tamamen tahrip edilmişti. Hırsızlar yakalandı ve suçlandı.

Hırsızın bir sonraki hedefi neresi olacak?

Soygunlardan ele geçirilen nesnelerin geri kazanılma oranı düşüktür. Bu oranı sayısal olarak ifade etmek zordur, ancak bazılarına göre dünya çapında geri kazanılan sanat eserlerinin oranı %10 kadar düşük olabilir.

Tabloların satılması daha zordur, çünkü fiziksel görünümlerini tanınmayacak kadar değiştirmek mümkün değildir.

Ancak altın tuvalet veya mücevherler gibi nesnelerde, değerli malzemeler ve taşlar başka amaçlarla kullanılabilir. Napolyon’un mücevherlerinin yeniden ele geçirilip geçirilemeyeceğini zaman gösterecek.

Asla ‘asla’ demeyin: Louvre Müzesi’nin şüphesiz en önemli eseri olan Mona Lisa (1503) 1911’de çalındı ve iki yıl sonra geri alındı. Hırsız Vincenzo Peruggia, Louvre Müzesi’nde çalışan İtalyan bir tamirciydi ve tabloyu satmaya çalışırken yakalandı.

Müze koleksiyonlarını korumanın zorluğu

Louvre’da meydana gelen bu son hırsızlık, kamu koleksiyonlarındaki nesnelerin savunmasızlığını ortaya koymaktadır. İronik olan ise, bu nesnelerin genellikle güvenli bir şekilde saklanması için bu tür kurumlara bağışlanmış olmasıdır.

Bu eserleri koruyanlara genellikle asgari ücret ödenir; oysa üzerlerinde çok büyük bir sorumluluk vardır. Bütçe kesintileri yapıldığında, genellikle güvenlik personeli azaltılır.

Pazar günü hırsızlar, neyi ve neden çaldıklarını gayet iyi biliyorlardı. Onların motivasyonlarını bilmiyoruz. Çalınan mücevherlerin Fransa tarihinin bir parçası olduğunu ve yeri doldurulamaz olduğunu biliyoruz. Bu hırsızlık, ziyaretçilerin bu mücevherlerin güzelliğini ve işçiliğini tek tek ve Fransa tarihinin bağlamında toplu olarak deneyimlemelerini engelliyor.

Yine de insan, Fransızların başkalarına ait sanat eserlerine duyduğu sahiplenme merakını düşünmeden edemiyor. Belki de bu bir dejavu vakası olabilir.”

Bu yazı ilk kez 22 Ekim 2025’te yayımlanmıştır.

Penolope Jackson’ın The Conversation’da yayınlanan “The Mona Lisa, a gold toilet and now the Louvre’s royal jewels: a fascinating history of art heists” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki likten erişebilirsiniz.
https://theconversation.com/the-mona-lisa-a-gold-toilet-and-now-the-louvres-royal-jewels-a-fascinating-history-of-art-heists-267849

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Louvre şoku: Bir müze 7 dakikada nasıl soyulur?

Yılda 8 milyon ziyaretçiyi ağırlayan Louvre’un kalbinde, yedi dakikada gerçekleşen soygun nasıl planlandı? Hırsızlar kraliyet mücevherlerini ne yapacak? Fransa tarihinin bu en cesur sanat hırsızlığının ardında kim var?

Akıllıca planlanmış bir operasyondu. Sarı iş yelekleri giymiş dört adam, 19 Ekim sabahı saat 09.30’da açık kasalı bir kamyonla Paris’in kalbindeki Louvre Müzesi’ne geldi. Hızla işe koyulan adamlar, uzatılabilir bir merdiveni ikinci kata çıkardılar. Merdivene tırmanarak bir pencereyi kırdılar, Apollon Galerisi’ne girdiler ve elektrikli aletler kullanarak dokuz adet değerli eseri aldılar. Çalınan nesneler, daha önce Napolyon III’ün eşi ve sanat patronu İmparatoriçe Eugénie’ye ait olan Fransa’nın kraliyet mücevherleriydi. Kaçarken, çaldıklarının en değerlisi olan imparatoriçe tacını düşürdüler. Geldikleri pencereden kaçıp motosikletlere bindiler ve izlerini yok ettiler.

Dünyanın en büyük müzelerinden biri olan Louvre bir kez daha soyuldu. Soygunun basitliği ve çabukluğu (her şey 7 dakikada olup bitti) herkesi şaşkına çevirdi. İleri teknolojik güvenlik çağında bu kadar basit bir soygun akıl alır gibi değildi. Hem de Louvre gibi bir yerde! Zira Louvre koleksiyonunda yaklaşık yarım milyon eser barındırıyor, bunlardan yaklaşık 30 bini sergileniyor ve yılda ortalama 8 milyon ziyaretçi ağırlıyor. Bu, her ölçekte büyük bir rakam ve gözetim altında tutulması gereken çok sayıda insan ve nesne anlamına geliyor. Soygunun olduğu pazar günleri ise özellikle yoğun geçiyor.

Gizem zamanla çözülecek ama Louvre Müzesi’ndeki son hırsızlık vakası ne ilk ve belli ki son olacak. Tarih, çarpıcı mücevher ve sanat eseri hırsızlıklarının hikâyeleriyle dolu. Louvre hırsızların baş tacı konumunda. Avustralya’nın Charles Sturt Üniversitesi’nden Toplumsal ve Sanatsal Çalışmalar Fakültesi Öğretim Üyesi Penelope Jackson, tarihteki büyük müze hırsızlıklarının izini sürdü. Jackson’ın The Conversation’da yayımlanan makalesinden bölümler aktarıyoruz:

Louvre hırsızları belli ki profesyonel ve işlerini iyi yapıyorlar. Ama asıl zorluk soygun sonrası başlıyor: Paha biçilmez mücevherlerle ne yapacaklar? Çok büyük ve gösterişli oldukları için onları fark edilmeden takamazlar. Resimleri internetin her yerinde olduğu için yasal olarak satamazlar.

Hırsızların bakış açısından en iyi senaryo, mücevherleri parçalayıp değerli metalleri eritmek ve taşları ayrı ayrı satmaktır.

Suçluların motosikletlerle olay yerinden kaçarken yanlarına aldıkları ve daha sonra düşürdükleri İmparatoriçe Eugénie’nin tacı, sekiz altın kartal, 1.354 parlak kesim, 1.136 gül kesim elmas ve 56 zümrütten oluşuyordu. Kısacası, bu, satılmaya çalışılacak önemli miktarda mücevher anlamına geliyor.

Zamanlama her şeydir

Louvre için herhangi bir soygun büyük bir darbedir. Bu hem elektronik hem de insan kaynaklı güvenliği sorgulamaya neden olur. Beş güvenlik görevlisi ziyaretçileri korumak için harekete geçti ve alarmlar çaldı, ancak soygun yedi dakika içinde tamamlandı.

Soygunlarda zamanlama çok önemlidir.

2019’da, sanatçı Maurizio Cattelan’ın Amerika (2016) adlı 18 ayar altın tuvaleti, İngiltere’deki Blenheim Sarayı’ndan çalındı. Hırsızlık beş buçuk dakika içinde gerçekleşti. 98 kilogram ağırlığındaki tuvalet tamamen kullanılır durumdaydı. Diğer bir deyişle, tuvaleti çalan (ve daha sonra yakalanarak hapse atılan) iki adam hızlı ve verimli bir şekilde çalıştı. Hırsızlık sırasında, altın külçe olarak değeri 4 milyon dolar olarak tahmin ediliyordu.

Van Gogh’un Neunen’de Baharda Papaz Evi Bahçesi (1884) adlı tablosu, 2020’de COVID nedeniyle kapalı olduğu sırada Hollanda’daki Singer Laren Müzesi’nden çalındı. Hollandalı sanat dedektifi Arthur Brand’ın soruşturması sonucunda eser 2023’ün sonlarında bulundu.

2017 yılında Auckland Uluslararası Sanat Merkezi’nden iki Gottfried Lindauer tablosunun çalınması sadece birkaç dakika sürdü. Hırsızlar, 575 bin dolar değerindeki tabloların sergilendiği müzayede evinin ön camını kırarak içeri girdiler. Portreler, beş yıl sonra bir aracı vasıtasıyla küçük hasarlarla geri alındı.

Her zaman şanslı olunmuyor

Victoria Ulusal Galerisi’nin Picasso tablosu Ağlayan Kadın (Weeping Woman, 1937), 1986 yılında Avustralya Kültür Teröristleri adlı bir grup tarafından çalındı, ancak iki gün sonra kaybolduğu fark edildi.

İki haftadan biraz fazla bir süre sonra tekrar ele geçirilen tablo, galeri çalışanlarının Spencer Street tren istasyonundaki bir dolapta bulması için bırakılmıştı. Hırsızlığın ardındaki motivasyon, Victoria sanatçılarına verilen mali desteğin yetersizliğini vurgulamaktı, ancak hırsızların gerçek kimlikleri hala bir sır olarak kalıyor.

1986 yılında, Batı Avustralya’nın New Norcia kentindeki Benedictine Manastırı’nın galerisinden dinî konulu 26 tablo çalındı.

Hırsızlar kötü planlamacılardı: Üç adam, çalınan tabloların bir Ford Falcon otomobile sığmayacağını hesaba katmamışlardı. Tablolar çerçevelerinden kesilmiş, görünüşte parçalanmıştı. Bir tanesi tamamen tahrip edilmişti. Hırsızlar yakalandı ve suçlandı.

Hırsızın bir sonraki hedefi neresi olacak?

Soygunlardan ele geçirilen nesnelerin geri kazanılma oranı düşüktür. Bu oranı sayısal olarak ifade etmek zordur, ancak bazılarına göre dünya çapında geri kazanılan sanat eserlerinin oranı %10 kadar düşük olabilir.

Tabloların satılması daha zordur, çünkü fiziksel görünümlerini tanınmayacak kadar değiştirmek mümkün değildir.

Ancak altın tuvalet veya mücevherler gibi nesnelerde, değerli malzemeler ve taşlar başka amaçlarla kullanılabilir. Napolyon’un mücevherlerinin yeniden ele geçirilip geçirilemeyeceğini zaman gösterecek.

Asla ‘asla’ demeyin: Louvre Müzesi’nin şüphesiz en önemli eseri olan Mona Lisa (1503) 1911’de çalındı ve iki yıl sonra geri alındı. Hırsız Vincenzo Peruggia, Louvre Müzesi’nde çalışan İtalyan bir tamirciydi ve tabloyu satmaya çalışırken yakalandı.

Müze koleksiyonlarını korumanın zorluğu

Louvre’da meydana gelen bu son hırsızlık, kamu koleksiyonlarındaki nesnelerin savunmasızlığını ortaya koymaktadır. İronik olan ise, bu nesnelerin genellikle güvenli bir şekilde saklanması için bu tür kurumlara bağışlanmış olmasıdır.

Bu eserleri koruyanlara genellikle asgari ücret ödenir; oysa üzerlerinde çok büyük bir sorumluluk vardır. Bütçe kesintileri yapıldığında, genellikle güvenlik personeli azaltılır.

Pazar günü hırsızlar, neyi ve neden çaldıklarını gayet iyi biliyorlardı. Onların motivasyonlarını bilmiyoruz. Çalınan mücevherlerin Fransa tarihinin bir parçası olduğunu ve yeri doldurulamaz olduğunu biliyoruz. Bu hırsızlık, ziyaretçilerin bu mücevherlerin güzelliğini ve işçiliğini tek tek ve Fransa tarihinin bağlamında toplu olarak deneyimlemelerini engelliyor.

Yine de insan, Fransızların başkalarına ait sanat eserlerine duyduğu sahiplenme merakını düşünmeden edemiyor. Belki de bu bir dejavu vakası olabilir.”

Bu yazı ilk kez 22 Ekim 2025’te yayımlanmıştır.

Penolope Jackson’ın The Conversation’da yayınlanan “The Mona Lisa, a gold toilet and now the Louvre’s royal jewels: a fascinating history of art heists” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki likten erişebilirsiniz.
https://theconversation.com/the-mona-lisa-a-gold-toilet-and-now-the-louvres-royal-jewels-a-fascinating-history-of-art-heists-267849

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x