Tansiyonun mu var derdin var!

Tuzu yarıya indirerek inme riskini azaltabileceğinizi biliyor musunuz? Bir gramlık değişimin sizi kalp krizinden koruyabileceği aklınıza gelir miydi? Peki, kronik hastalıkların en sinsi olanı hipertansiyonun neden bu kadar yaygınlaştığını, hangi organlara ne şekilde zarar verdiğini ve basit değişimlerle nasıl önlenebileceğini… Abdullah Uçar – Ekrem Yılmaz yazdı.

Sağlıklı ve uzun yaşamanın iksirini bulsak, bu iksirin hayatınıza katacağı sağlıklı bir yılı kaç paraya satın alırdınız, bir yıl için nelerden vazgeçerdiniz? Bir araba parası mı, ev mi, bir yıllık geliriniz mi? O halde sağlık kaybedildiğinde geri getirmek çok pahalı değil mi?

Tarihe baktığımızda insanlığın korkulu rüyası olan hastalıkların ağırlıklı olarak salgın hastalıklar olduğu görülüyor. Sümerler, Hititler, Mısır, Yunan, Roma derken 1900’lü yılların başına dek salgın hastalıklardan büyük kayıplar veriyoruz. Örneğin, 1911 – 1912 yıllarındaki Trablusgarp savaşında Türk ordusunda savaşarak şehit olan asker sayısının 5 katı askerin salgın hastalıktan vefat ettiği tahmin ediliyor. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra şehir mimarisinin sağlığa uygun hale gelmesi, su kaynaklarının temizliği, antibiyotiklerin ve aşıların keşfi konularında büyük bir ilerleme kaydediyor ve bulaşıcı hastalıkları büyük oranda kontrol altına almayı başarıyoruz.

Sonuçta toplum daha uzun yaşamaya başlıyor, artık kanser olabilecek, Alzheimer olabilecek yaşlara kadar yaşayabilecek bir ömür sürüyoruz. Örneğin 1800’lü yıllarda Türkiye’de doğan bir bebeğin 30 ila 40 yıl yaşaması beklenirken 2023 yılında bu rakam 76,7 yıla çıkmış durumda.[1] Bu durumda karşımızda birçoğunu eskiden sık görmediğimiz, hatta tanımlamadığımız, sebeplerini araştırmadığımız yeni hastalıklar çıkıyor: Kronik hastalıklar, yani ‘gelince gitmeyen hastalıklar’ desek yeri. Kalp hastalıkları, diyabet, böbrek hastalıkları, inmeler, kanserler, Alzheimer, Parkinson, Demans, tıkayıcı akciğer hastalığı bunların başında geliyor.

Kronik hastalıklar sahneyi alınca, neredeyse bir yüzyıldır bunların mekanizmalarını anlamakla geçiriyoruz. Sigaranın dahi kanser yaptığını anlamamız 1960’lı yılları buluyor. Hipertansiyon’un kalp hastalığına sebep olduğunu anlamamız 1948’de başlayan ve uzun yıllar süren Framingham Kalp Çalışması’ndan sonra mümkün oluyor. Günümüzde ise bu risk faktörlerinin çoğunu, hatta bunlar arasında kritik olan risk faktörlerini artık iyi tanıyoruz. Bunların başında hipertansiyon, sigara, alkol, yüksek kolesterol, fiziksel hareketsizlik geliyor.

Bu yazıda, pek çok kronik hastalığın temelinde yatan yüksek tansiyona odaklandık, nasıl etki ettiğini, sonuçlarına dair dünyadaki ve Türkiye’deki durumu, kendimizi ve sevdiklerimizi nasıl koruyabileceğimizi özetlemeye çalıştık.

Yüksek tansiyon nedir?

Kalbimizin her atışı sırasında damarlarımıza bir anda pompalanan kanın oluşturduğu güç ‘’kan basıncı’’ olarak tanımlanıyor. Bu basıncın iki ölçütü var: ilki kalbin kasılarak kanı damarlara pompaladığı sırada oluşan sistolik basınç (büyük tansiyon). İkincisi ise kalbin tekrar pompalama için kanla dolduğu, yani dinlenme fazındaki tansiyona diyastolik basınç (küçük tansiyon). 2024 rehberlerine göre sağlıklı bir kişide büyük tansiyon 120 mmHg ve küçük tansiyonun ise 70 mmHg değerini aşarsa, bu durum ‘’artmış tansiyon’’, eğer 140/90 mmHg değerini aşarsa ‘’hipertansiyon (yüksek tansiyon)’’ olarak tanımlanıyor.[2]

Ne zararı var?

Otomobiller için yapılmış bir asfalt yoldan sürekli ağır tonajlı tırların geçtiğini hayal edin. Bir süre sonra yolda oluşan bozulma gibi, yüksek tansiyon da damarlarımızın yapısını bozarak pek çok kronik hastalığa zemin hazırlıyor. Bu bozulmadan en çok özellikle narin, kırılgan damar yapıları içeren böbrek, göz, beyin gibi organlarımız veya damar yapısı çıkmaz sokak benzeri, yani yeterli yedek damar içermeyen yapıda olan kalp, böbrek, beyin gibi organlar zarar görüyor.

Tüm organlarımızda var olan kıldan ince damarlarımız (kapiller damar) da bu hasara maruz kalıyor. Yüksek basınca maruz kalan damarlar, kendini korumak adına kalınlaşıyor, ama bu sırada esnekliğini de yitiriyor. Bu durum kalpteki ani basıncın bir anda en uç damarlara tıpkı dev dalgaların deniz kıyısına vurduğu gibi çarpmasına ve daha fazla hasar oluşmasına sebep oluyor. Yani dolaşım sistemimiz bir kör döngüye giriyor, organlarımızda kalıcı olarak hasarlar oluşmaya başlıyor.

Günün sonunda bozulmuş damar duvarının içinde yağ, kolesterol vb. yabancı maddelerden oluşan sivilceye benzer şişlikler oluşabiliyor, bu şişlikler damarın içine patladığında ise damarda kan akışı duruyor, böylece kalbe kan gidemiyor ve kalp durabiliyor. Buna kalp krizi diyoruz. Kırılgan damarların uzun süreli hasara maruz kalması ile böbreklerimiz ve gözlerimizdeki özel hücrelerimizi hızla yitiriyoruz, böylece böbrek hastalığı veya körlük gelişebiliyor. Damar yapısı bozulunca kan akışındaki bozukluklar küçük pıhtılara sebep olabiliyor ve bu pıhtılar koparak beyin damarlarını bir anda tıkayabiliyor, tıkadığında ise beyin hücreleri dakikalar içinde ölüyor ve geri dönmüyor. Buna da ‘’inme’’ diyoruz.[3]

Semptomlar

Hipertansiyonu olan çoğu kişi herhangi bir semptom hissetmez. Çok yüksek tansiyon; baş ağrısı, bulanık görme, göğüs ağrısı ve diğer semptomlara (baş dönmesi, nefes almada zorluk, bulantı, kusma, endişe, bilinç bulanıklığı, konfüzyon, kulaklarda uğultu, burun kanamaları, anormal kalp ritmi) neden olabilir. Tansiyonu ölçmek veya ölçtürmek, yüksek tansiyonunuz olup olmadığını anlamanın en iyi yolu. Bireyler otomatik cihazlar kullanarak kendi kan basınçlarını ölçebilseler de risk ve ilişkili durumların değerlendirilmesi için bir sağlık uzmanının değerlendirmesi önemli.

Dünya ve Türkiye’deki durum

Dünyada 1,3 milyar insan, yüksek tansiyonla yaşıyor. Bu kişilerin yarısı tansiyonu olduğunun farkında dahi değil. Farkında olanların da yarısı tedavi alıyor. Hipertansiyonu olan her 5 kişiden sadece 1 kişinin tansiyonu kontrol altında. 2019 yılı verilerine göre Türkiye’de 100 kişiden 33’ü hipertansiyon hastası.[4],[5] Ülkemiz istatistikleri hipertansiyon konusunda alarm veriyor.

Risk faktörleri neler, önlemek mümkün mü?

Bu paragrafa güzel haberle başlayalım, sadece tuz tüketimini azaltmakla dahi tansiyonunuzu düşürmek mümkün. Yüksek tansiyon genellikle zamanla gelişir. Risk faktörleri değiştirilebilir ve değiştirilemeyen risk faktörleri olmak üzere iki başlıkta incelenebilir. Günde 1 çay kaşığı daha az tuz tüketmek, kalp krizi riskini %20 azaltıyor. Özellikle kadınların bedeni, tuza karşı daha kırılgandır. Kadınlarda tuzun azaltılması, erkeklerden daha fazla sağlık kazandırıyor. Diğer düşmanlarsa sigara ve alkol.  Günde 10 gram alkol tüketimi, hipertansiyon riskini %14 artırıyor. [6] Günde 20’den fazla sigara içen kişiler, hipertansiyon açısından 1,5 kat daha fazla risk altında.[7] Obezite ise diğer bir risk faktörü.

Çok tuzlu gıdalardan, doymuş veya trans yağ oranı yüksek besinlerden, sigara ve alkolden, stresten uzak durulmak, çay ve kahve gibi kafein içeriği yüksek olan içecekleri tüketirken ölçülü olmak hipertansiyon kontrolünde önemli.[8]

Değiştirilemeyen risk faktörleri arasında ailede hipertansiyon öyküsü, 65 yaş üstü olma, diyabet veya böbrek hastalıkları gibi eşlik eden hastalıkların kişide bulunması yer alıyor. Aynı zamanda yüksek tansiyon hamilelik sırasında, uzun süre depresyon, anksiyete, stres veya travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişilerde ortaya çıkabiliyor. Çevre ve etnik köken gibi diğer risk faktörleri de kişinin yüksek tansiyon riskiyle ilişkili olabiliyor.

Önlemek için ne yapmalıyım?

Önlemenin anahtarı, risk faktörlerinden kaçınmak. Tuz, sigara, alkol, işlenmiş gıda gibi risk faktörlerini tamamen bırakmak ideal olsa da uzun vadede bunu gerçekleştirmek zor. Bunun yerine ne kadar kullanıyorsak o kullanımı yarıya indirmek, zararlı davranışları sağlıklı olanlarla ikame etmek, kademeli olarak risk faktörlerinden kaçınmak, koruyucu davranışları edinmek çok önemli.

Örneğin, yapılan çalışmalara göre günde 1 gram daha az tuz tüketilmesi, felçlerde %5, kalp krizlerinde %3 azalma sağlıyor. Günde 9 gram daha az tuz tüketilmesi ise felçlerde %34, kalp krizlerinde ise %24 azalma sağlıyor.[9] Bir çalışmada 7 yıllık takipte, kilo veren grupta hipertansiyon gelişme oranı %18,9 iken, kontrol grubunda bu oran %40,5 olarak bulunmuş. Yani kilo kaybı, hipertansiyon gelişme riskini %77 oranında azaltmış.[10] Orta düzeyde düzenli fiziksel hareket yapmak ise tansiyonu 11/5 mmHg düşürüyor.[11]

Hipertansiyonu önlemek için Dünya Sağlık Örgütü, şunları yapmayı öneriyor:

  • Daha fazla sebze ve meyve tüketin
  • Az oturun, fiziksel olarak aktif olun
  • Obeziteniz varsa kilo verin
  • Tansiyonunuzu düzenli ölçün ve doktorunuz tarafından verilen hipertansiyon ilaçlarını düzenli kullanın

Şu davranışları ise yapmamayı öneriyor:

  • Tuzlu besinler tüketmek
  • İşlenmiş gıda ve trans yağ içeren gıda tüketmek
  • Sigara ve alkol kullanmak
  • İlaç dozunu atlamak veya doktora danışmadan ilaç paylaşmak

Sonuç

Sağlık yitirildiğinde sağlıklı bir yıl pazarda satılsa, ne servetler verilirdi değerli okur. Ancak yaşanan yılları sağlıklı hale getirmek, sağlıklı yıllar kazanmak, sağlığa yatırım yapmak için tuzu, sigarayı, alkolü bırakmak, servet harcamak yerine kilo vermek, fiziksel aktivite yapmak, işlenmiş gıda yerine sebze meyve tüketmek çok daha kolay. Özetle değerli okur, sağlık oldukça pahalı, en baştan sağlığı korumak ve geliştirmek çok daha akılcı. Sağlıcakla kalın.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 17 Mayıs 2025’te yayımlanmıştır.

[1] https://ourworldindata.org/grapher/life-expectancy

[2] https://academic.oup.com/eurheartj/article/45/38/3912/7741010?login=true

[3] https://academic.oup.com/eurheartj/article/45/38/3912/7741010?login=true

[4] https://turkhipertansiyon.org/tr/icerik/turk-hipertansiyon-calismalari-10/turk-hipertansiyon-prevalans-calismasi-patent1-80

[5] https://ourworldindata.org/grapher/hypertension-adults-30-79?time=latest

[6] https://academic.oup.com/eurheartj/article/45/38/3912/7741010?login=true

[7] https://www.mdpi.com/2075-4426/14/9/959

[8] https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/hypertension

[9] https://www.tbv.com.tr/etkinlikler-haberler/saglik-bakanligi-tuz-tuketimi-programi/

[10] https://www.ahajournals.org/doi/10.1161/01.HYP.35.2.544

[11] https://bjsm.bmj.com/content/50/6/356

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Tansiyonun mu var derdin var!

Tuzu yarıya indirerek inme riskini azaltabileceğinizi biliyor musunuz? Bir gramlık değişimin sizi kalp krizinden koruyabileceği aklınıza gelir miydi? Peki, kronik hastalıkların en sinsi olanı hipertansiyonun neden bu kadar yaygınlaştığını, hangi organlara ne şekilde zarar verdiğini ve basit değişimlerle nasıl önlenebileceğini… Abdullah Uçar – Ekrem Yılmaz yazdı.

Sağlıklı ve uzun yaşamanın iksirini bulsak, bu iksirin hayatınıza katacağı sağlıklı bir yılı kaç paraya satın alırdınız, bir yıl için nelerden vazgeçerdiniz? Bir araba parası mı, ev mi, bir yıllık geliriniz mi? O halde sağlık kaybedildiğinde geri getirmek çok pahalı değil mi?

Tarihe baktığımızda insanlığın korkulu rüyası olan hastalıkların ağırlıklı olarak salgın hastalıklar olduğu görülüyor. Sümerler, Hititler, Mısır, Yunan, Roma derken 1900’lü yılların başına dek salgın hastalıklardan büyük kayıplar veriyoruz. Örneğin, 1911 – 1912 yıllarındaki Trablusgarp savaşında Türk ordusunda savaşarak şehit olan asker sayısının 5 katı askerin salgın hastalıktan vefat ettiği tahmin ediliyor. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra şehir mimarisinin sağlığa uygun hale gelmesi, su kaynaklarının temizliği, antibiyotiklerin ve aşıların keşfi konularında büyük bir ilerleme kaydediyor ve bulaşıcı hastalıkları büyük oranda kontrol altına almayı başarıyoruz.

Sonuçta toplum daha uzun yaşamaya başlıyor, artık kanser olabilecek, Alzheimer olabilecek yaşlara kadar yaşayabilecek bir ömür sürüyoruz. Örneğin 1800’lü yıllarda Türkiye’de doğan bir bebeğin 30 ila 40 yıl yaşaması beklenirken 2023 yılında bu rakam 76,7 yıla çıkmış durumda.[1] Bu durumda karşımızda birçoğunu eskiden sık görmediğimiz, hatta tanımlamadığımız, sebeplerini araştırmadığımız yeni hastalıklar çıkıyor: Kronik hastalıklar, yani ‘gelince gitmeyen hastalıklar’ desek yeri. Kalp hastalıkları, diyabet, böbrek hastalıkları, inmeler, kanserler, Alzheimer, Parkinson, Demans, tıkayıcı akciğer hastalığı bunların başında geliyor.

Kronik hastalıklar sahneyi alınca, neredeyse bir yüzyıldır bunların mekanizmalarını anlamakla geçiriyoruz. Sigaranın dahi kanser yaptığını anlamamız 1960’lı yılları buluyor. Hipertansiyon’un kalp hastalığına sebep olduğunu anlamamız 1948’de başlayan ve uzun yıllar süren Framingham Kalp Çalışması’ndan sonra mümkün oluyor. Günümüzde ise bu risk faktörlerinin çoğunu, hatta bunlar arasında kritik olan risk faktörlerini artık iyi tanıyoruz. Bunların başında hipertansiyon, sigara, alkol, yüksek kolesterol, fiziksel hareketsizlik geliyor.

Bu yazıda, pek çok kronik hastalığın temelinde yatan yüksek tansiyona odaklandık, nasıl etki ettiğini, sonuçlarına dair dünyadaki ve Türkiye’deki durumu, kendimizi ve sevdiklerimizi nasıl koruyabileceğimizi özetlemeye çalıştık.

Yüksek tansiyon nedir?

Kalbimizin her atışı sırasında damarlarımıza bir anda pompalanan kanın oluşturduğu güç ‘’kan basıncı’’ olarak tanımlanıyor. Bu basıncın iki ölçütü var: ilki kalbin kasılarak kanı damarlara pompaladığı sırada oluşan sistolik basınç (büyük tansiyon). İkincisi ise kalbin tekrar pompalama için kanla dolduğu, yani dinlenme fazındaki tansiyona diyastolik basınç (küçük tansiyon). 2024 rehberlerine göre sağlıklı bir kişide büyük tansiyon 120 mmHg ve küçük tansiyonun ise 70 mmHg değerini aşarsa, bu durum ‘’artmış tansiyon’’, eğer 140/90 mmHg değerini aşarsa ‘’hipertansiyon (yüksek tansiyon)’’ olarak tanımlanıyor.[2]

Ne zararı var?

Otomobiller için yapılmış bir asfalt yoldan sürekli ağır tonajlı tırların geçtiğini hayal edin. Bir süre sonra yolda oluşan bozulma gibi, yüksek tansiyon da damarlarımızın yapısını bozarak pek çok kronik hastalığa zemin hazırlıyor. Bu bozulmadan en çok özellikle narin, kırılgan damar yapıları içeren böbrek, göz, beyin gibi organlarımız veya damar yapısı çıkmaz sokak benzeri, yani yeterli yedek damar içermeyen yapıda olan kalp, böbrek, beyin gibi organlar zarar görüyor.

Tüm organlarımızda var olan kıldan ince damarlarımız (kapiller damar) da bu hasara maruz kalıyor. Yüksek basınca maruz kalan damarlar, kendini korumak adına kalınlaşıyor, ama bu sırada esnekliğini de yitiriyor. Bu durum kalpteki ani basıncın bir anda en uç damarlara tıpkı dev dalgaların deniz kıyısına vurduğu gibi çarpmasına ve daha fazla hasar oluşmasına sebep oluyor. Yani dolaşım sistemimiz bir kör döngüye giriyor, organlarımızda kalıcı olarak hasarlar oluşmaya başlıyor.

Günün sonunda bozulmuş damar duvarının içinde yağ, kolesterol vb. yabancı maddelerden oluşan sivilceye benzer şişlikler oluşabiliyor, bu şişlikler damarın içine patladığında ise damarda kan akışı duruyor, böylece kalbe kan gidemiyor ve kalp durabiliyor. Buna kalp krizi diyoruz. Kırılgan damarların uzun süreli hasara maruz kalması ile böbreklerimiz ve gözlerimizdeki özel hücrelerimizi hızla yitiriyoruz, böylece böbrek hastalığı veya körlük gelişebiliyor. Damar yapısı bozulunca kan akışındaki bozukluklar küçük pıhtılara sebep olabiliyor ve bu pıhtılar koparak beyin damarlarını bir anda tıkayabiliyor, tıkadığında ise beyin hücreleri dakikalar içinde ölüyor ve geri dönmüyor. Buna da ‘’inme’’ diyoruz.[3]

Semptomlar

Hipertansiyonu olan çoğu kişi herhangi bir semptom hissetmez. Çok yüksek tansiyon; baş ağrısı, bulanık görme, göğüs ağrısı ve diğer semptomlara (baş dönmesi, nefes almada zorluk, bulantı, kusma, endişe, bilinç bulanıklığı, konfüzyon, kulaklarda uğultu, burun kanamaları, anormal kalp ritmi) neden olabilir. Tansiyonu ölçmek veya ölçtürmek, yüksek tansiyonunuz olup olmadığını anlamanın en iyi yolu. Bireyler otomatik cihazlar kullanarak kendi kan basınçlarını ölçebilseler de risk ve ilişkili durumların değerlendirilmesi için bir sağlık uzmanının değerlendirmesi önemli.

Dünya ve Türkiye’deki durum

Dünyada 1,3 milyar insan, yüksek tansiyonla yaşıyor. Bu kişilerin yarısı tansiyonu olduğunun farkında dahi değil. Farkında olanların da yarısı tedavi alıyor. Hipertansiyonu olan her 5 kişiden sadece 1 kişinin tansiyonu kontrol altında. 2019 yılı verilerine göre Türkiye’de 100 kişiden 33’ü hipertansiyon hastası.[4],[5] Ülkemiz istatistikleri hipertansiyon konusunda alarm veriyor.

Risk faktörleri neler, önlemek mümkün mü?

Bu paragrafa güzel haberle başlayalım, sadece tuz tüketimini azaltmakla dahi tansiyonunuzu düşürmek mümkün. Yüksek tansiyon genellikle zamanla gelişir. Risk faktörleri değiştirilebilir ve değiştirilemeyen risk faktörleri olmak üzere iki başlıkta incelenebilir. Günde 1 çay kaşığı daha az tuz tüketmek, kalp krizi riskini %20 azaltıyor. Özellikle kadınların bedeni, tuza karşı daha kırılgandır. Kadınlarda tuzun azaltılması, erkeklerden daha fazla sağlık kazandırıyor. Diğer düşmanlarsa sigara ve alkol.  Günde 10 gram alkol tüketimi, hipertansiyon riskini %14 artırıyor. [6] Günde 20’den fazla sigara içen kişiler, hipertansiyon açısından 1,5 kat daha fazla risk altında.[7] Obezite ise diğer bir risk faktörü.

Çok tuzlu gıdalardan, doymuş veya trans yağ oranı yüksek besinlerden, sigara ve alkolden, stresten uzak durulmak, çay ve kahve gibi kafein içeriği yüksek olan içecekleri tüketirken ölçülü olmak hipertansiyon kontrolünde önemli.[8]

Değiştirilemeyen risk faktörleri arasında ailede hipertansiyon öyküsü, 65 yaş üstü olma, diyabet veya böbrek hastalıkları gibi eşlik eden hastalıkların kişide bulunması yer alıyor. Aynı zamanda yüksek tansiyon hamilelik sırasında, uzun süre depresyon, anksiyete, stres veya travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişilerde ortaya çıkabiliyor. Çevre ve etnik köken gibi diğer risk faktörleri de kişinin yüksek tansiyon riskiyle ilişkili olabiliyor.

Önlemek için ne yapmalıyım?

Önlemenin anahtarı, risk faktörlerinden kaçınmak. Tuz, sigara, alkol, işlenmiş gıda gibi risk faktörlerini tamamen bırakmak ideal olsa da uzun vadede bunu gerçekleştirmek zor. Bunun yerine ne kadar kullanıyorsak o kullanımı yarıya indirmek, zararlı davranışları sağlıklı olanlarla ikame etmek, kademeli olarak risk faktörlerinden kaçınmak, koruyucu davranışları edinmek çok önemli.

Örneğin, yapılan çalışmalara göre günde 1 gram daha az tuz tüketilmesi, felçlerde %5, kalp krizlerinde %3 azalma sağlıyor. Günde 9 gram daha az tuz tüketilmesi ise felçlerde %34, kalp krizlerinde ise %24 azalma sağlıyor.[9] Bir çalışmada 7 yıllık takipte, kilo veren grupta hipertansiyon gelişme oranı %18,9 iken, kontrol grubunda bu oran %40,5 olarak bulunmuş. Yani kilo kaybı, hipertansiyon gelişme riskini %77 oranında azaltmış.[10] Orta düzeyde düzenli fiziksel hareket yapmak ise tansiyonu 11/5 mmHg düşürüyor.[11]

Hipertansiyonu önlemek için Dünya Sağlık Örgütü, şunları yapmayı öneriyor:

  • Daha fazla sebze ve meyve tüketin
  • Az oturun, fiziksel olarak aktif olun
  • Obeziteniz varsa kilo verin
  • Tansiyonunuzu düzenli ölçün ve doktorunuz tarafından verilen hipertansiyon ilaçlarını düzenli kullanın

Şu davranışları ise yapmamayı öneriyor:

  • Tuzlu besinler tüketmek
  • İşlenmiş gıda ve trans yağ içeren gıda tüketmek
  • Sigara ve alkol kullanmak
  • İlaç dozunu atlamak veya doktora danışmadan ilaç paylaşmak

Sonuç

Sağlık yitirildiğinde sağlıklı bir yıl pazarda satılsa, ne servetler verilirdi değerli okur. Ancak yaşanan yılları sağlıklı hale getirmek, sağlıklı yıllar kazanmak, sağlığa yatırım yapmak için tuzu, sigarayı, alkolü bırakmak, servet harcamak yerine kilo vermek, fiziksel aktivite yapmak, işlenmiş gıda yerine sebze meyve tüketmek çok daha kolay. Özetle değerli okur, sağlık oldukça pahalı, en baştan sağlığı korumak ve geliştirmek çok daha akılcı. Sağlıcakla kalın.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 17 Mayıs 2025’te yayımlanmıştır.

[1] https://ourworldindata.org/grapher/life-expectancy

[2] https://academic.oup.com/eurheartj/article/45/38/3912/7741010?login=true

[3] https://academic.oup.com/eurheartj/article/45/38/3912/7741010?login=true

[4] https://turkhipertansiyon.org/tr/icerik/turk-hipertansiyon-calismalari-10/turk-hipertansiyon-prevalans-calismasi-patent1-80

[5] https://ourworldindata.org/grapher/hypertension-adults-30-79?time=latest

[6] https://academic.oup.com/eurheartj/article/45/38/3912/7741010?login=true

[7] https://www.mdpi.com/2075-4426/14/9/959

[8] https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/hypertension

[9] https://www.tbv.com.tr/etkinlikler-haberler/saglik-bakanligi-tuz-tuketimi-programi/

[10] https://www.ahajournals.org/doi/10.1161/01.HYP.35.2.544

[11] https://bjsm.bmj.com/content/50/6/356

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x