Clubhouse neden bu kadar ilgi gördü?

Son günlerin popüler uygulaması Clubhouse elitizmin sanal hale dönüşmüş formu mu? Ne vadediyor? İfade özgürlüğü ve yankı odalarından kaçış mı yoksa farklı görüşlerle bir araya gelmenin cazibesi mi? Clubhouse kalıcı olabilecek mi? Doç. Dr. Nazlı Aytuna yazdı.

Silikon Vadisi’nin yeni yıldızı, son dönemin en hızlı büyüyen sosyal ağ uygulaması Clubhouse sosyal medya üzerine bildiklerimizi yeniden sorgulatıyor. Paul Davison ve Rohan Seth tarafından Nisan 2020’de kurulan Clubhouse, insanlara bir ses platformu aracılığıyla “anlamlı konuşmalar” yapma vaadini sunuyor.

App Annie verilerine göre, yalnızca ocak ayının son haftasında 940 bin kişinin yüklediği uygulama açıldığından bu yana yaklaşık 3,4 milyon kez indirilerek 2020 yılının en çok indirilen uygulamaları arasına girdi. Clubhouse uygulaması ABD merkezli yükselişe geçse de kullanıcıların yaklaşık %36’sı ABD dışından son bir ayda geldi. Bu yükselen grafikte Türkiye’deki kullanıcıların katkısı da oldukça büyük. App Figures ocak ayı verilerine göre, Türkiye Almanya, Japonya ve İngiltere’den sonra uygulamanın ABD dışında en çok indirildiği ülke olarak gösteriliyor.

Elitizmin sanal hale dönüşmüş formu mu?

Uygulamaya yakından baktığımızda iki parlak Silikon Vadisi girişimcisinin yakaladıkları başarı hikayesini görüyoruz. Clubhouse’u kurmadan önce Paul Davison, kullanıcıların konum tabanlı iletişim bilgilerini yakındaki kişilerle paylaşmasına olanak tanıyan bir sosyal ağ uygulaması Highlight’ı geliştirerek 2016’da Pinterest’e satmıştı. Highlight’ın arkasındaki amaç, pozitif sosyal bağlantılar kurmak için insanları bir araya getirmekti. Davison’un, eski Google mühendisi Rohan Seth ile bir araya gelmesinden ise Clubhouse uygulaması fikri ortaya çıktı.

Oldukça deneyimli iki girişimcinin pandemi dönemi olağanüstü dijitalleşme şartlarını da değerlendirerek geliştirdikleri uygulama, sadece bir üyeden gelen davetle erişilebilmesi ve bir iPhone’a ihtiyaç duyulmasıyla zor ulaşılabilmenin çekiciliğini kazandı. Bir bakıma, bu yayılma şekliyle gerçek dünya elitizminin sanal hale dönüşmüş formunu sergiledi.

Kullanıcıları arasına Elon Musk, Mark Zuckerberg, Guy Kawasaki gibi teknoloji elitlerinin katılması cazibesini daha da arttırdı. Bu özel ve “seçkin kulübün” parçası olabilmek vaadi internet üzerinden paralı davetiye satışı sektörünü bile yarattı. Silikon Vadisi girişimcilerinin ağ bağlantılarına eklenme ve onlarla iletişim kurabilme fikri ise ayrıca ilgi çekti. Sosyal ağların hangi merkez bağlantılar üzerinden ilerlediğinin ne kadar önemli olduğunu Mark Zuckenberg’in Harvard Üniversitesi ağı üzerinden yayılan Facebook platformu bize göstermişti.

Örneğin, bir Türk yazılım mühendisi tarafından yazılan orkut.com sosyal ağının hikayesi aslında Facebook’dan önceye dayanmasına ve Facebook’un emekleme döneminde Hindistan ve Brezilya’da büyük başarı yakalamasına rağmen Harvard Üniversitesi ağı üzerinden ilerleyen Facebook’un çekiciliğini yakalayamamıştı. Clubhouse sosyal ağının merkezine baktığımızda, Silikon Vadisi’nde faaliyet gösteren yatırımcılar, girişimciler, teknolojik gelişmeleri merkezden takip eden gazeteciler ve ünlüler olduğunu görüyoruz.

“Yankı” yapmayan odalar

Sosyal medya kullanıcılarının kendi fikirleri, görüşleri doğrultusunda bilgi ve haber akışı seçme, uymayan bilgileri görmezden gelme ve paylaşılan bir anlatı etrafında kümelenerek gruplar oluşturma eğilimi, “yankı odaları” ve “filtre balonları” yaklaşımları ile son yıllarda sıkça tartışıldı (Cookson et al. 2020; Bruns 2019; Binark, 2017; Pariser, 2011). Kullanıcı odaklı kişiselleştirme teknolojilerinin, mevcut görüşleri, tutumları destekleyen, önyargıları besleyen haber akışı oluşturmasıyla toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdiği belirtildi (Flaxman et al.2016). Yalnızca kendi sesimizi ve bizim gibi düşünenlerin sesini duyduğumuz balonların içinde sıkıştığımızı fark etmeye başladık.

Clubhouse odaları ise farklı düşünenleri aynı odada toplaması ve diyalog kurma fırsatı tanımasıyla ilgi gördü. Kayıt altına alınmayan, kaybolan veri akımının son temsilcisi Clubhouse, farklı fikir sahiplerinin birbirini dinlediği ve iletişim kurabildiği demokratik bir tartışma platformu oluşturabilir mi? Clubhouse bizden farklı düşünenleri duymamızı ve iletişim kurmamızı sağlayabilir mi? Anonim kimlikler arkasından geliştirilen sosyal linç yerine, kim olduğumuzu özgürce ifade edildiği, kişilerarası iletişim normlarının belirleyici olduğu bir sanal topluluk yaratabilir mi? Farklı görüşlere “ret alanı” oluşturmayı zorlaştırabilir mi?

Elon Musk’dan Putin’e Clubhouse daveti

Örneğin, Clubhouse’un çok konuşulan odası “The Good Time Show” Elon Musk, Mark Zuckerberg gibi liderlerin konvansiyonel medyada alışık olmadığımız sohbetlerine tanıklık imkânı sunuyor. Clubhouse’un dünya ekonomisine yön veren isimleri buluşturan bu odasındaki şov, Facebook çalışanı Aarthi Ramamurthy ve eski bir Silikon Vadisi çalışanı eşi Sriram Krishnan tarafından yönetiliyor. Krishnan ve Ramamurthy ve onların misafirleri, tartışmaları engellemiyorlar, bunun yerine serbestçe akmasına izin veriyorlar. Elon Musk Clubhouse’un farklı fikirlerin diyalog kurmasına duyduğu ilgiyi net olarak ifade ediyor. 14 Şubat tarihli Twitter mesajında Musk, Kremlin’in resmî hesabını etiketleyerek Vladimir Putin’i Clubhouse’da sohbete davet etti.

Yaratıcılarının ifade özgürlüğüne kapı aralamak vaadi heyecan uyandırsa da iletişim yapılarının içinde bulundukları sosyo-politik yapı ile sınırlandırıldığını unutmamak gerekir. Çin’de yarattığı sosyal hareketin hemen ardından yasaklanması, bu sınırın bir örneği. İfade özgürlüğü ve toplumsal diyalog vaatlerini ne kadar yerine getirebileceğini öngörmek için henüz erken ama en azından yankı yapmayan oda vaadi ile bile şimdiden ilgi çekmeye başladı.

İmgeler çekiciliğini yitiriyor mu?

Clubhouse, fotoğraflar veya metinler yerine sesi bir sonraki önemli sosyal ortam olarak popülerleştirmeyi umuyor ve sosyal medya tarihinde yeni bir dönem vaadi ile dikkat çekiyor: Mesaj yok, post yok, foto, video, hashtag yok sadece sesin gücünün yeniden keşfedildiği bir iletişim platformu. Kullanım kolaylığı ile özgür bir radyo hissi veriyor.

Fransız düşünür ve sosyolog Jean Baudrillard’ın ifadesiyle, gerçek dünya ile imgeleri arasındaki ayrımın yok olduğu bu simülasyon evreninden bizi kurtarır mı sorusunu akıllara getiriyor. Matrix filminin ünlü repliğine gönderme yaparsak, gerçek olduğunu düşündüğümüz bir rüyadan belki de bizi uyandırır. Clubhouse’un hızlı yükselişi bu soruları tartışmaya açsa da pandemi döneminde hızlanan ve iyice şekillenen dijital dönüşüm sürecinin belirgin yönünden geriye dönüş oldukça zor gözüküyor.

İnternet öncesi yaşamın izlerini taşıyanlar için Clubhouse büyük bir hasret giderme olabilir. Pandemi döneminin yarattığı çevrimiçi içerik yoğunluğundan, video konferanslardan, mesaj trafiğinden, video içeriklerden yorulanlar için heyecan verici bir alternatif yaratabilir. Ama oyunlar, videolar, cep telefonları, bilgisayarlar ile donatılmış dijital kuşağın (Jukes et al., 2010) oluşturduğu çevrimiçi gençlik kültüründe ne kadar yer bulabileceği büyük soru işareti. Clubhouse kullanımına ilişkin saha araştırmaları henüz yayınlanmadı ama genç kuşağın YouTube, Twitch, Tik Tok, Instagram gibi görsel ağırlıklı sosyal ağlara duyduğu ilginin yerini alabilmesi oldukça zor gözüküyor.

Clubhouse rakipsiz mi?

Diğer yandan, Clubhouse ses tabanlı sosyal ağ uygulaması olarak tek değil daha büyük sosyal medya şirketlerinden gelen rekabet belirtileriyle de karşı karşıya. Twitter Spaces, Facebook reportedly, Fireside Chat, Sonar, Chalk sırada bekliyor.

Tüm zorlayıcı şartlara rağmen Clubhouse, pandemi koşulları ardından normale dönüldüğünde varlığını sürdüren birkaç sosyal ağ uygulamasından biri olabilir. Sosyal medya evrenini dönüştürecek ve sosyal medyanın toplumsal etkileri üzerine yeni tartışmalar oluşturacak bir sosyal devrimin kahramanı olup olamayacağını öngörmek için ise henüz erken.

Bildiğimiz sosyal medyanın sonu mu geliyor?” tartışmasında belirttiğimiz gibi gerçek bir sosyal medya devrimi olabilmesi için sosyal medyanın merkezi yönetim ve sermaye yapısını kırabilecek girişimlere ihtiyaç var.

Clubhouse tüm yeni vaatlerine rağmen ABD merkezli güçlü sermaye merkezinde, Silikon Vadisi’nin rekabetçi yapısı içinde yer alıyor. Clubhouse ekosistemi şimdiden para kazanma fırsatları için imkanlarını araştırıyor. Örneğin, büyük panel tartışmaları için oda giriş ücretlerinden komisyon alınabilir veya Twitch platformuna benzer şekilde, belirli ilgi alanına dayalı odalar için aylık abonelikler sunabilir. Kullanıcıların, konuşmacılara görsel geribildirim vermek ve izleyicinin diğer üyeleriyle etkileşime geçmek için animasyonlu tepki emojileri satın alınabilir. Bu yazı hazırlanırken hâlâ beta sürümünde olan uygulamanın yaratıcıları yakında android sisteme de geçileceğini ve abonelik ve bilet satışlarının başlayabileceğini duyurdu. Clubhouse’un yaratacağı dalgayı doğru değerlendirebilmek için deneme döneminin bitmesine ve akademinin saha çalışmalarını geliştirmesini beklemeliyiz.

Kaynakça

Baudrillard, J. (1994). Simulacra and simulation. University of Michigan press.

Binark M (2017) Algoritmaların Yarattığı Yankı Odaları ve Siyasal Katılım Ola- nağı veya Olanaksızlığı, Varlık Dergisi, Sayı 1317, Haziran 2017, 19-23.

Bruns, A. (2019). Filter bubble. Internet Policy Review, 8(4).

Cinelli, M., Morales, G. D. F., Galeazzi, A., Quattrociocchi, W., Starnini, M. (2020). Echo chambers on social media: A comparative analysis. arXiv preprint arXiv:2004.09603.

Flaxman, S., Goel, S., & Rao, J. M. (2016). Filter bubbles, echo chambers, and online news consumption. Public opinion quarterly, 80(S1), 298-320.

Quattrociocchi, W., Scala, A., & Sunstein, C. R. (2016). Echo chambers on Facebook. Available at SSRN 2795110.

Pariser E (2011) The Filter Bubble: What the Internet is Hiding From You. New York, Penguin.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 24 Şubat 2021’de yayımlanmıştır.

Nazlı Ülbay Aytuna
Nazlı Ülbay Aytuna
Doç.Dr. Nazlı Ülbay Aytuna, Galatasaray Lisesi’nin ardından Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi bölümünü tamamlamış, Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarını Devlet burslusu olarak gittiği Fransa’da Paris I Pantheon Sorbonne Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında gerçekleştirmiştir. 2012 yılında iletişim bilimleri alanında doçent olmuştur. Siyasi iletişim, ikna stratejileri, dijital iletişim alanlarında yayınları bulunmaktadır. Halen Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde lisans ve yüksek lisans düzeyinde dersler vermektedir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Clubhouse neden bu kadar ilgi gördü?

Son günlerin popüler uygulaması Clubhouse elitizmin sanal hale dönüşmüş formu mu? Ne vadediyor? İfade özgürlüğü ve yankı odalarından kaçış mı yoksa farklı görüşlerle bir araya gelmenin cazibesi mi? Clubhouse kalıcı olabilecek mi? Doç. Dr. Nazlı Aytuna yazdı.

Silikon Vadisi’nin yeni yıldızı, son dönemin en hızlı büyüyen sosyal ağ uygulaması Clubhouse sosyal medya üzerine bildiklerimizi yeniden sorgulatıyor. Paul Davison ve Rohan Seth tarafından Nisan 2020’de kurulan Clubhouse, insanlara bir ses platformu aracılığıyla “anlamlı konuşmalar” yapma vaadini sunuyor.

App Annie verilerine göre, yalnızca ocak ayının son haftasında 940 bin kişinin yüklediği uygulama açıldığından bu yana yaklaşık 3,4 milyon kez indirilerek 2020 yılının en çok indirilen uygulamaları arasına girdi. Clubhouse uygulaması ABD merkezli yükselişe geçse de kullanıcıların yaklaşık %36’sı ABD dışından son bir ayda geldi. Bu yükselen grafikte Türkiye’deki kullanıcıların katkısı da oldukça büyük. App Figures ocak ayı verilerine göre, Türkiye Almanya, Japonya ve İngiltere’den sonra uygulamanın ABD dışında en çok indirildiği ülke olarak gösteriliyor.

Elitizmin sanal hale dönüşmüş formu mu?

Uygulamaya yakından baktığımızda iki parlak Silikon Vadisi girişimcisinin yakaladıkları başarı hikayesini görüyoruz. Clubhouse’u kurmadan önce Paul Davison, kullanıcıların konum tabanlı iletişim bilgilerini yakındaki kişilerle paylaşmasına olanak tanıyan bir sosyal ağ uygulaması Highlight’ı geliştirerek 2016’da Pinterest’e satmıştı. Highlight’ın arkasındaki amaç, pozitif sosyal bağlantılar kurmak için insanları bir araya getirmekti. Davison’un, eski Google mühendisi Rohan Seth ile bir araya gelmesinden ise Clubhouse uygulaması fikri ortaya çıktı.

Oldukça deneyimli iki girişimcinin pandemi dönemi olağanüstü dijitalleşme şartlarını da değerlendirerek geliştirdikleri uygulama, sadece bir üyeden gelen davetle erişilebilmesi ve bir iPhone’a ihtiyaç duyulmasıyla zor ulaşılabilmenin çekiciliğini kazandı. Bir bakıma, bu yayılma şekliyle gerçek dünya elitizminin sanal hale dönüşmüş formunu sergiledi.

Kullanıcıları arasına Elon Musk, Mark Zuckerberg, Guy Kawasaki gibi teknoloji elitlerinin katılması cazibesini daha da arttırdı. Bu özel ve “seçkin kulübün” parçası olabilmek vaadi internet üzerinden paralı davetiye satışı sektörünü bile yarattı. Silikon Vadisi girişimcilerinin ağ bağlantılarına eklenme ve onlarla iletişim kurabilme fikri ise ayrıca ilgi çekti. Sosyal ağların hangi merkez bağlantılar üzerinden ilerlediğinin ne kadar önemli olduğunu Mark Zuckenberg’in Harvard Üniversitesi ağı üzerinden yayılan Facebook platformu bize göstermişti.

Örneğin, bir Türk yazılım mühendisi tarafından yazılan orkut.com sosyal ağının hikayesi aslında Facebook’dan önceye dayanmasına ve Facebook’un emekleme döneminde Hindistan ve Brezilya’da büyük başarı yakalamasına rağmen Harvard Üniversitesi ağı üzerinden ilerleyen Facebook’un çekiciliğini yakalayamamıştı. Clubhouse sosyal ağının merkezine baktığımızda, Silikon Vadisi’nde faaliyet gösteren yatırımcılar, girişimciler, teknolojik gelişmeleri merkezden takip eden gazeteciler ve ünlüler olduğunu görüyoruz.

“Yankı” yapmayan odalar

Sosyal medya kullanıcılarının kendi fikirleri, görüşleri doğrultusunda bilgi ve haber akışı seçme, uymayan bilgileri görmezden gelme ve paylaşılan bir anlatı etrafında kümelenerek gruplar oluşturma eğilimi, “yankı odaları” ve “filtre balonları” yaklaşımları ile son yıllarda sıkça tartışıldı (Cookson et al. 2020; Bruns 2019; Binark, 2017; Pariser, 2011). Kullanıcı odaklı kişiselleştirme teknolojilerinin, mevcut görüşleri, tutumları destekleyen, önyargıları besleyen haber akışı oluşturmasıyla toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdiği belirtildi (Flaxman et al.2016). Yalnızca kendi sesimizi ve bizim gibi düşünenlerin sesini duyduğumuz balonların içinde sıkıştığımızı fark etmeye başladık.

Clubhouse odaları ise farklı düşünenleri aynı odada toplaması ve diyalog kurma fırsatı tanımasıyla ilgi gördü. Kayıt altına alınmayan, kaybolan veri akımının son temsilcisi Clubhouse, farklı fikir sahiplerinin birbirini dinlediği ve iletişim kurabildiği demokratik bir tartışma platformu oluşturabilir mi? Clubhouse bizden farklı düşünenleri duymamızı ve iletişim kurmamızı sağlayabilir mi? Anonim kimlikler arkasından geliştirilen sosyal linç yerine, kim olduğumuzu özgürce ifade edildiği, kişilerarası iletişim normlarının belirleyici olduğu bir sanal topluluk yaratabilir mi? Farklı görüşlere “ret alanı” oluşturmayı zorlaştırabilir mi?

Elon Musk’dan Putin’e Clubhouse daveti

Örneğin, Clubhouse’un çok konuşulan odası “The Good Time Show” Elon Musk, Mark Zuckerberg gibi liderlerin konvansiyonel medyada alışık olmadığımız sohbetlerine tanıklık imkânı sunuyor. Clubhouse’un dünya ekonomisine yön veren isimleri buluşturan bu odasındaki şov, Facebook çalışanı Aarthi Ramamurthy ve eski bir Silikon Vadisi çalışanı eşi Sriram Krishnan tarafından yönetiliyor. Krishnan ve Ramamurthy ve onların misafirleri, tartışmaları engellemiyorlar, bunun yerine serbestçe akmasına izin veriyorlar. Elon Musk Clubhouse’un farklı fikirlerin diyalog kurmasına duyduğu ilgiyi net olarak ifade ediyor. 14 Şubat tarihli Twitter mesajında Musk, Kremlin’in resmî hesabını etiketleyerek Vladimir Putin’i Clubhouse’da sohbete davet etti.

Yaratıcılarının ifade özgürlüğüne kapı aralamak vaadi heyecan uyandırsa da iletişim yapılarının içinde bulundukları sosyo-politik yapı ile sınırlandırıldığını unutmamak gerekir. Çin’de yarattığı sosyal hareketin hemen ardından yasaklanması, bu sınırın bir örneği. İfade özgürlüğü ve toplumsal diyalog vaatlerini ne kadar yerine getirebileceğini öngörmek için henüz erken ama en azından yankı yapmayan oda vaadi ile bile şimdiden ilgi çekmeye başladı.

İmgeler çekiciliğini yitiriyor mu?

Clubhouse, fotoğraflar veya metinler yerine sesi bir sonraki önemli sosyal ortam olarak popülerleştirmeyi umuyor ve sosyal medya tarihinde yeni bir dönem vaadi ile dikkat çekiyor: Mesaj yok, post yok, foto, video, hashtag yok sadece sesin gücünün yeniden keşfedildiği bir iletişim platformu. Kullanım kolaylığı ile özgür bir radyo hissi veriyor.

Fransız düşünür ve sosyolog Jean Baudrillard’ın ifadesiyle, gerçek dünya ile imgeleri arasındaki ayrımın yok olduğu bu simülasyon evreninden bizi kurtarır mı sorusunu akıllara getiriyor. Matrix filminin ünlü repliğine gönderme yaparsak, gerçek olduğunu düşündüğümüz bir rüyadan belki de bizi uyandırır. Clubhouse’un hızlı yükselişi bu soruları tartışmaya açsa da pandemi döneminde hızlanan ve iyice şekillenen dijital dönüşüm sürecinin belirgin yönünden geriye dönüş oldukça zor gözüküyor.

İnternet öncesi yaşamın izlerini taşıyanlar için Clubhouse büyük bir hasret giderme olabilir. Pandemi döneminin yarattığı çevrimiçi içerik yoğunluğundan, video konferanslardan, mesaj trafiğinden, video içeriklerden yorulanlar için heyecan verici bir alternatif yaratabilir. Ama oyunlar, videolar, cep telefonları, bilgisayarlar ile donatılmış dijital kuşağın (Jukes et al., 2010) oluşturduğu çevrimiçi gençlik kültüründe ne kadar yer bulabileceği büyük soru işareti. Clubhouse kullanımına ilişkin saha araştırmaları henüz yayınlanmadı ama genç kuşağın YouTube, Twitch, Tik Tok, Instagram gibi görsel ağırlıklı sosyal ağlara duyduğu ilginin yerini alabilmesi oldukça zor gözüküyor.

Clubhouse rakipsiz mi?

Diğer yandan, Clubhouse ses tabanlı sosyal ağ uygulaması olarak tek değil daha büyük sosyal medya şirketlerinden gelen rekabet belirtileriyle de karşı karşıya. Twitter Spaces, Facebook reportedly, Fireside Chat, Sonar, Chalk sırada bekliyor.

Tüm zorlayıcı şartlara rağmen Clubhouse, pandemi koşulları ardından normale dönüldüğünde varlığını sürdüren birkaç sosyal ağ uygulamasından biri olabilir. Sosyal medya evrenini dönüştürecek ve sosyal medyanın toplumsal etkileri üzerine yeni tartışmalar oluşturacak bir sosyal devrimin kahramanı olup olamayacağını öngörmek için ise henüz erken.

Bildiğimiz sosyal medyanın sonu mu geliyor?” tartışmasında belirttiğimiz gibi gerçek bir sosyal medya devrimi olabilmesi için sosyal medyanın merkezi yönetim ve sermaye yapısını kırabilecek girişimlere ihtiyaç var.

Clubhouse tüm yeni vaatlerine rağmen ABD merkezli güçlü sermaye merkezinde, Silikon Vadisi’nin rekabetçi yapısı içinde yer alıyor. Clubhouse ekosistemi şimdiden para kazanma fırsatları için imkanlarını araştırıyor. Örneğin, büyük panel tartışmaları için oda giriş ücretlerinden komisyon alınabilir veya Twitch platformuna benzer şekilde, belirli ilgi alanına dayalı odalar için aylık abonelikler sunabilir. Kullanıcıların, konuşmacılara görsel geribildirim vermek ve izleyicinin diğer üyeleriyle etkileşime geçmek için animasyonlu tepki emojileri satın alınabilir. Bu yazı hazırlanırken hâlâ beta sürümünde olan uygulamanın yaratıcıları yakında android sisteme de geçileceğini ve abonelik ve bilet satışlarının başlayabileceğini duyurdu. Clubhouse’un yaratacağı dalgayı doğru değerlendirebilmek için deneme döneminin bitmesine ve akademinin saha çalışmalarını geliştirmesini beklemeliyiz.

Kaynakça

Baudrillard, J. (1994). Simulacra and simulation. University of Michigan press.

Binark M (2017) Algoritmaların Yarattığı Yankı Odaları ve Siyasal Katılım Ola- nağı veya Olanaksızlığı, Varlık Dergisi, Sayı 1317, Haziran 2017, 19-23.

Bruns, A. (2019). Filter bubble. Internet Policy Review, 8(4).

Cinelli, M., Morales, G. D. F., Galeazzi, A., Quattrociocchi, W., Starnini, M. (2020). Echo chambers on social media: A comparative analysis. arXiv preprint arXiv:2004.09603.

Flaxman, S., Goel, S., & Rao, J. M. (2016). Filter bubbles, echo chambers, and online news consumption. Public opinion quarterly, 80(S1), 298-320.

Quattrociocchi, W., Scala, A., & Sunstein, C. R. (2016). Echo chambers on Facebook. Available at SSRN 2795110.

Pariser E (2011) The Filter Bubble: What the Internet is Hiding From You. New York, Penguin.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 24 Şubat 2021’de yayımlanmıştır.

Nazlı Ülbay Aytuna
Nazlı Ülbay Aytuna
Doç.Dr. Nazlı Ülbay Aytuna, Galatasaray Lisesi’nin ardından Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi bölümünü tamamlamış, Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarını Devlet burslusu olarak gittiği Fransa’da Paris I Pantheon Sorbonne Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında gerçekleştirmiştir. 2012 yılında iletişim bilimleri alanında doçent olmuştur. Siyasi iletişim, ikna stratejileri, dijital iletişim alanlarında yayınları bulunmaktadır. Halen Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde lisans ve yüksek lisans düzeyinde dersler vermektedir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x