Alman Devleti’ne Neo-Naziler sızmış olabilir mi?

Almanya’da üyeleri arasında polis ve askerlerin bulunduğu aşırı sağcı bir örgüt eski korkuları canlandırdı. Neo-Naziler Avrupa’nın en güçlü devletinin tüm kurumlarına sızmış olabilir mi?

Almanya’da temmuz ayında ellerinde onlarca silah, on binlerce mermi ve ceset torbaları bulunan bir grup yargı önüne çıkarıldı ama çoğu örgütlü suçlar yerine bireysel suçlamalarla itham edildi.

İtham edilenlerin arasında Alman özel kuvvetlerinden, polis gücünden kişiler de vardı.

New York Times’ın Berlin Büro Şefi Katrin Bennhold, grubun bazı üyeleriyle defalarca görüşerek, sorunun boyutunu ortaya çıkaran bir analiz kaleme aldı. Yazıdan bazı bölümleri aktarıyoruz.

“Plan kulağa korkutucu şekilde somut geliyordu. Grup, göçmenleri ve mültecileri savunanları ve kendilerine siyasi düşman olarak bellediklerini toplayacak, kamyonlara yükleyip gizli bir yere götürecekti. Sonra da onları öldüreceklerdi.

Çetenin bir üyesi çoktan 30 ceset torbası satın almıştı. Müfettişler, gömülü cesetlerin kokusunu maskelemek için kullanılabilecek sönmemiş kireçle birlikte daha fazla ceset torbasının sipariş listesinde olduğunu söylüyor.

Şöyle bir bakıldığında, bu planı yapanlar, toplumun saygın bireyleri olarak görünüyordu. Biri avukat ve yerel politikacıydı, özellikle göçmenlerden nefret ediyordu. İkisi muvazzaf askerdi. Diğer ikisiyse polis memuruydu. Polislerden biri eski paraşütçü ve keskin nişancı Marko Gross’tu ve grubun gayriresmî lideriydi.

Almanya’nın seçkin özel kuvvetleri KSK’nın bir üyesi tarafından kurulan, aşırı sağa sempatisi bulunan askerleri bir araya getiren internet sohbet ağında tanışan grup, zamanla, Gross’in gözetiminde, kendi gruplarını oluşturdular. Üyeler arasında doktor, mühendis, dekoratör, spor salonu sahibi, hatta yerel bir balıkçı vardı.

Kendilerine Nordkreuz veya Kuzey Haçı adını verdiler.”

Almanya tehdidi yıllarca hafife aldı

Katrin Bennhold, Alman yetkililerin meselenin boyutlarının büyüklüğünü yeni fark ettiklerini aktarıyor. Yazara göre, Alman yetkililer, aşırı sağcıların devlet kurumlarına sızmalarının onların sandığından daha yaygın olduğunu da anladılar. Aşırı sağcıların sızmış olduğu bir özel kuvvetler birliğinin tamamını da dağıttılar:

“Örgüt üyelerinin yakalanmalarının üzerinde 3 yıldan fazla geçmesine rağmen duruşmaları yeni başlayan Nordkreuz davası, aşırı sağcıların silahlı kuvvetlere sızmasının ne yeni olduğunu ne KSK ile ne de ordu ile sınırlı olduğunu gösterdi.

Aşırı sağcılar, yetkililerin bu tehdidi hafife aldığı veya buna karşı koyma konusunda isteksiz oldukları yıllarda, Alman toplumunun birçok katmanına nüfuz etti. Bu gerçeği kabul eden yetkililer ve milletvekilleri şimdi bu grupların kökünü kazımak için mücadele ediyorlar.”

X Günü’ne hazırlanıyorlardı

Benhold’a göre, Alman yetkililerin harekete geçmesini geciktiren neden, aşırı sağcı düşüncenin “zorlama hatta fantastik” görülerek ciddiye alınmamasıydı:

“Neo-Nazi grupları ve diğer aşırılık yanlılarının inancına göre, Almanya’nın toplumsal düzeninin çöktüğü bir ‘X Günü’ gelecek. O efsanevi gün geldiğinde, aşırı sağcılar ailelerini ve halkı kurtarmak için harekete geçecek.

X Günü kıyamet tellalları, ciddi becerilere ve hırslara sahip insanları kendilerine çekiyor. Alman yetkililer bu senaryoyu, giderek daha fazla, iç terörizm için bir bahane, hatta aşırı sağcıların darbe hazırlığı olarak görüyor.”

Hafif cezalarla mı kurtulacaklar?

Aşırı sağcıların polis ve orduya sızdığını öğrenmek, Almanya’da önemli bir kesimi rahatsız etti ancak örgüt üyelerinin hafif cezalarla kurtulma olasılığı yüksek:

“Nordkreuz, X. Günü’ne özenle hazırlanan gruplardan biriydi. İç istihbarat servisi 2016’nın sonlarında bir ipucu yakaladı ve savcılar 2017 yazında soruşturmaya başladı. Ancak ağın küçük bir kısmının hâkim önüne çıkması yıllar aldı.

Grubun sadece bir üyesi, Marko Gross, daha büyük bir komplo için değil ancak yasadışı silah bulundurmaktan, (…) 21 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ceza o kadar hafifti ki, savcılar davayı temyize götürdüler.

Yaklaşık 30 Nordkreuz üyesinden ikisi daha, bir avukat ve başka bir polis memuru, halen federal savcı tarafından terör saldırısı planlama şüphesiyle soruşturma altında.

Aşırı hareketleri takip eden uzmanlara göre, bu tür davalarda yöneltilen suçlamalar, planlanan karmaşık kumpaslara oranla çok dar kapsamlı kalıyor. İddianamelerde örgüte veya ağa değil kişiye odaklanılıyor.

Ancak Alman makamlarını giderek daha endişeli hale getiren başka bir sorun daha var: Soruşturmayı yapması gereken polis gibi kurumlara sızmış ve daha etkin bir tutumu engelleyen kişiler.

Temmuz ayında ülkenin batısındaki Hesse eyaletinin polis şefi, vatandaşlarla ilgili bilgilere ulaşmak için polis bilgisayarlarına yetkisiz bir biçimde defalarca girildiğinin ve polis bilgisayarlarının neo-Nazi gruplarca ölüm tehditleri yağdırmak için kullanıldığının anlaşılması üzerine istifa etti. Aynı kentte geçen yaz, tanınmış bir neo-Nazi, yerel bir siyasetçiye suikast düzenlemiş, olayın ardından birçok Alman, artık yalnızca göçmenlere değil, onları savunan kişilere de yönelen aşırı sağcı terör tehdidinin farkına varmıştı.

“Kuzey Haçı” göçmen akınında yükseldi

Bazı Nordkreuz üyeleri siyasi düşmanlarının bir listesini hazırlayacak kadar ciddiydi. Grubun bulunduğu bölgedeki yerel bir politikacı olan Heiko Böhringer ölüm tehditleri almıştı.

Böhringer, “Bu kıyamet tellallarının çok fazla korku filmi izleyen zararsız çılgınlar olduğunu düşünürdüm. Fikrimi değiştirdim” diyor.

Kapsamlı analizi için onlarca görüşme yapan gazeteci Katrin Bennhold, üyeleri soruşturulan Kuzey Haçı örgütünün doğduğu Güstrow kentine giderek izlenimlerini aktardıktan sonra, 2015’teki göçmen akımının dönüm noktası olduğunu belirtiyor:

“2015 sonbaharında Suriye, Irak ve Afganistan’daki savaşlardan yüz binlerce sığınmacı Almanya’ya aktıkça çete üyeleri dehşete düştü. Onlara göre Almanya, olası teröristlerin istilasıyla ile karşı karşıyaydı, refah devleti çökebilir, isyanlar çıkabilirdi. Ve kendi hükümetleri göçmenleri buyur ediyordu.”

Bennhold, mülteci akınından kısa bir süre sonra, çoğu Güstrow’daki poligondan arkadaş 30 kişinin ‘Hannibal’ lakaplı eski asker André Schmitt’in kriptolu kısa mesaj ağına katıldığını, Ocak 2016’da grubun Nordkreuz adını aldığını anlatıyor:

“Gross ve gruptaki başka bir polis memuru, o zamanlar yeni yeni taraftar kazanmaya başlayan, bugün federal parlamentonun üçüncü büyük gücü haline gelen Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) üyeleriydi. Gruptaki en az iki kişi, duvarlarında Hitler portresi olan ve beyaz üstünlüğü vaaz eden bir organizasyon olan Thule Semineri’ni ziyaret etmişti.”

Kıyamet günü stoku

Bennhold gittikçe bağları güçlenen Nordkreuz üyelerinin daha sonra tutkulu biçimde “X Günü” hazırlığına giriştiğini anlatıyor:

“Gıda, benzin, banyo malzemeleri, telsizler, ilaç ve mühimmat dâhil olmak üzere 100 gün boyunca hayatta kalacak kadar malzeme biriktirmeye başladılar. Gross, malzemeleri satın almak için grubun her üyesinden 600’er euro topladı. Toplamda 50 binden fazla mermiden oluşan mühimmat topladı.

Grup, üyelerin X Günü’nde aileleriyle birlikte sığınacakları bir “güvenli ev” belirledi. Burası, ormanın derinliklerinde eski bir tatil köyüydü. (…) İçme suyu için bir dere, çamaşır yıkamak ve yıkanmak için bir göl, ev inşa etmek için ağaçlar, avlayacak geyikleri ve hatta bir eski bir foseptik tankı bile vardı.”

(…) 2016’da Almanya’ya yüz binlerce göçmenin kabul edilmesi ve Avrupa’da bir dizi terör saldırısı gerçekleştirilmesi Nordkreuz’un planlarını daha da ciddileştirdi. Gross ve arkadaşları ‘Hannibal’ lakaplı Schmitt ile buluşmak için Nuremberg’deki bir fuara gitti.

Grubun üyeleri, kullanılmayan bir itfaiye istasyonunun kulesinden nasıl aşağı kayılacağını öğrendi. X. Günü buluşma noktalarını belirledi. İki tam teşekküllü ameliyathane, bodrum katında ve bir karavanda geçici saha hastanesi oluşturuldu.”

Neo-Nazi kurbanı Türk’ün anısına hakaret

Bennhold, Nordkreuz üyelerinin cinayet planladıkları iddialarını reddettiklerini ancak polis müfettişlerine bilgi veren eski bir grup üyesinin bunun aksini söylediğini aktarıyor:

“The New York Times ile paylaştığı polis ifadesinin bant çözümlerine göre Horst Schelski, 2017 yılında müfettişlere “İnsanlar toplanacak ve öldürülecekti” dedi.

Eski bir hava kuvvetleri subayı olan Schelski, (…) bu konuşmanın 2016 sonunda, (…) Sternberg’de bir otoyol üzerindeki kamyon park sahasında gerçekleştiğini söylüyor.

(…)

Grup üyeleri arasında terör saldırısı planlama şüphesiyle soruşturma altında olan iki kişi var. (…) Biri Gross gibi bir polis memuru olan Haik J. , diğeri ise avukat ve yerel politikacı Jan Henrik H. (…)

Jan Henrik H. diğer üyeler tarafından özellikle ateşli ve nefret dolu olarak nitelendiriliyor. Nordkreuz üyeleri, onun doğum gününde Almanya’nın kuzeyindeki Rostock kentindeki evinin arkasında bir tarlada bir atış yarışması düzenlediğini anlatıyor. Kazanana “Mehmet Turgut” adı verilen bir kupa veriliyordu. Turgut, 2004’te Rostock’da aşırı sağcı terörist grup Ulusal Sosyalist Yeraltı grubu tarafından öldürülen Türk bir sokak satıcısıydı.”

Klasör dolusu hedef

“Schelski, polise Jan Henrik H.’nin garajında düşmanlık beslediği yerel politikacıların ve aktivistlerin isim, adres ve fotoğraflarının yer aldığı kalın bir klasör tuttuğunu söyledi. Listedekilerin bazıları, mültecilere sığınabilecekleri yerler bulmaları için yardım etmişti.

Dosyadaki bilgilerin çoğu açık kaynaklardan elde edilmişti. Ancak bir polis bilgisayarından elde edilen bilgileri içeren el yazısı notlar da vardı.

Schelski’nin sonradan polise anlattığına göre Jan Henrik H., kamyon parkında kahve içtiklerinde konuşmayı dosyadaki isimler getirip, onların devlete “zararlı” olduğunu ve “ortadan kaldırılması” gerektiğini söyledi.

Jan Henrik H., toplandıktan sonra esirlerin en iyi nasıl taşınacağı konusunda tavsiye istedi. (…) Schelski’ye, toplumsal bir kargaşa halinde kurulabilecek kontrol noktalarından nasıl geçebileceklerini sordu. Üniformalar yardımcı olur muydu? Yoksa ordu kamyonları mı ayarlanmalıydı?

Schelski polise, bu toplantıdan sonra, gruptan uzaklaştığını söyledi.

O zamana kadar, istihbarat servisi zaten grubu izliyordu. Kamyon parkındaki toplantıdan yaklaşık sekiz ay sonra, Nordkreuz üyelerinin evlerine bir dizi baskın düzenledi.

İki yıl süren baskınlar ve istihbarat çalışmalarıyla, silahları, mühimmatı, düşman listelerini, ceset torbalarını ve sönmemiş kireci içeren “X Günü” için el yazısı sipariş listesi ortaya çıkarıldı.

Yazar, Gross ile yaptığı görüşmelerde ona ceset torbalarını sorduğunu anlatıyor. Gross’un yanıtı, ceset torbalarının ‘ucuz, su geçirmez uyku tulumu kılıfları olarak ya da büyük eşyaları taşımak için kullanılabilen çok amaçlı taşıma araçları’ olmuş.

Ya koruması gerekenler de korumuyorsa…

Yazar, grubun siyasi düşmanları listesinde yer alan yerel politikacı Heiko Böhringer’ ile de konuşmuş. 2015 yılında ölüm tehditleri almaya başladıktan sonra iki polis memuru evinin taslağını çizmek için onu ziyarete gelmiş. “Nereye gideceğinizi, nerede uyuduğunuzu bilmek istiyoruz, böylece sizi koruyabiliriz” demiş. Ama Haziran 2018’de polis karakoluna çağrılmış ve önüne bu kroki konmuş:

“Bana evimin el yazısı ile yapılmış krokisini gösterdiler. ‘Burayı tanıyor musunuz?’ diye sordular. Bana gösterdikleri çizim memurların evimde çizdikleri krokiyle aynıydı. Zar zor yutkunabildim. Beni korumak istediklerini söyleyen insanlar krokiyi bana zarar vermek isteyen insanlara aktarmışlardı.”

50 bin mermiyi nasıl istifledi?

Bennhold’un aktardığına göre basılan evler arasında Nordkreuz lideri Marko Gross’unki de vardı ve bu evlerde iki düzineden fazla silah ve yaklaşık 50 bin mermi bulundu.

“Mahkemede savcıların buldukları şarjör, silah, patlayıcı ve bıçak listesini okumak neredeyse 45 dakika sürdü. Gross sadece yasadışı silah bulundurmakla suçlandı. Devam eden terör soruşturmasında ise şüpheli değil tanık olarak gösteriliyor. (…)

Savcılar, Gross’un evindeki yasadışı mühimmatın izini takip edip, ülke çapında bir düzine polis ve askeri cephaneye ulaştı. Bu durum olası işbirlikçilerine işaret ediyordu. (…)

Üç polis memuru hakkında Gross’a yardım şüphesiyle soruşturma açıldı. Gross duruşmada mühimmatı nasıl elde ettiğini hatırlamadığını söyledi.

“Ağ hâlâ kurulu”

New York Times Berlin büro Şefi Katrin Bennhold yazısına Marko Gross ile yaptığı söyleşilere de yer veriyor:

‘Mühimmatı sorduğumda, Gross mahkemedeki ifadesine bağlı kaldı. Ama bunun dışında görüşlerini paylaşmaktan çekinmedi.

Başbakan Angela Merkel “sanık sandalyesindedir”, dedi. Batı Almanya’daki çok kültürlü şehirleri “halifelik” olarak niteledi. Ülkeye yayılan göçmenlerden kaçmanın en iyi yolunun “insanların hâlâ Schmidt, Schneider ve Müller soyadlarını taşıdığı” Doğu Alman kırsalına taşınmak olduğu görüşünü savundu.

Gross ısrarla “Aşırı sağdan kimseye zarar gelmez” fikrini savundu. Askerler ve polis memurlarının “öfkeli” olduğunu söyledi, göçmenler, artan suçlar ve ana akım medyadan yakındı. Diğer alternatif medya organlarını izlediğini söyledi.

Bu paralel dezenformasyon evreninde, Alman hükümetinin göçmenleri gece yarısı gizlice uçakla ülkeye getirdiğini öğrendiğini söyledi. Koronavirüsün, vatandaşları haklarından mahrum bırakma taktiği olduğunu ileri sürdü. Merkel’in “derin devlet” için çalıştığını savundu.

Gross, “Derin devlet küreseldir. Büyük sermaye, büyük bankalar, Bill Gates…” dedi.

Gross hâlâ er ya da geç X. Günü’nün gelip çatacağına inanıyor. O gün geldiğinde ekonomi çökecek, halk isyan edecekti. Alman hükümeti kömür santrallerini kapattığı için ülkede elektrikler tamamen kesilecekti.

Araştırmacı yazar, makalesini Gross’un Almanya’da ve yurtdışında Nordkreuz ağının 2 bin üyeyle hâlâ aktif olduğuna dair sözleriyle bitiriyor ve Gross’un şu iddiasına yer veriyor: Ağ yerli yerinde duruyor.”

Bu yazı ilk kez 6 Ağustos 2020’de yayımlanmıştır.

Katrin Bennhold’un New York Times’da yayınlanan ‘Ceset Torbaları ve Sönmemiş Kireç: Aşırı Sağcı Polisler ve Eski Askerler X Günü Planlarını Nasıl Yaptı’ başlıklı yazısının öne çıkan bazı bölümleri Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://nyti.ms/2Dh0vUd

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Alman Devleti’ne Neo-Naziler sızmış olabilir mi?

Almanya’da üyeleri arasında polis ve askerlerin bulunduğu aşırı sağcı bir örgüt eski korkuları canlandırdı. Neo-Naziler Avrupa’nın en güçlü devletinin tüm kurumlarına sızmış olabilir mi?

Almanya’da temmuz ayında ellerinde onlarca silah, on binlerce mermi ve ceset torbaları bulunan bir grup yargı önüne çıkarıldı ama çoğu örgütlü suçlar yerine bireysel suçlamalarla itham edildi.

İtham edilenlerin arasında Alman özel kuvvetlerinden, polis gücünden kişiler de vardı.

New York Times’ın Berlin Büro Şefi Katrin Bennhold, grubun bazı üyeleriyle defalarca görüşerek, sorunun boyutunu ortaya çıkaran bir analiz kaleme aldı. Yazıdan bazı bölümleri aktarıyoruz.

“Plan kulağa korkutucu şekilde somut geliyordu. Grup, göçmenleri ve mültecileri savunanları ve kendilerine siyasi düşman olarak bellediklerini toplayacak, kamyonlara yükleyip gizli bir yere götürecekti. Sonra da onları öldüreceklerdi.

Çetenin bir üyesi çoktan 30 ceset torbası satın almıştı. Müfettişler, gömülü cesetlerin kokusunu maskelemek için kullanılabilecek sönmemiş kireçle birlikte daha fazla ceset torbasının sipariş listesinde olduğunu söylüyor.

Şöyle bir bakıldığında, bu planı yapanlar, toplumun saygın bireyleri olarak görünüyordu. Biri avukat ve yerel politikacıydı, özellikle göçmenlerden nefret ediyordu. İkisi muvazzaf askerdi. Diğer ikisiyse polis memuruydu. Polislerden biri eski paraşütçü ve keskin nişancı Marko Gross’tu ve grubun gayriresmî lideriydi.

Almanya’nın seçkin özel kuvvetleri KSK’nın bir üyesi tarafından kurulan, aşırı sağa sempatisi bulunan askerleri bir araya getiren internet sohbet ağında tanışan grup, zamanla, Gross’in gözetiminde, kendi gruplarını oluşturdular. Üyeler arasında doktor, mühendis, dekoratör, spor salonu sahibi, hatta yerel bir balıkçı vardı.

Kendilerine Nordkreuz veya Kuzey Haçı adını verdiler.”

Almanya tehdidi yıllarca hafife aldı

Katrin Bennhold, Alman yetkililerin meselenin boyutlarının büyüklüğünü yeni fark ettiklerini aktarıyor. Yazara göre, Alman yetkililer, aşırı sağcıların devlet kurumlarına sızmalarının onların sandığından daha yaygın olduğunu da anladılar. Aşırı sağcıların sızmış olduğu bir özel kuvvetler birliğinin tamamını da dağıttılar:

“Örgüt üyelerinin yakalanmalarının üzerinde 3 yıldan fazla geçmesine rağmen duruşmaları yeni başlayan Nordkreuz davası, aşırı sağcıların silahlı kuvvetlere sızmasının ne yeni olduğunu ne KSK ile ne de ordu ile sınırlı olduğunu gösterdi.

Aşırı sağcılar, yetkililerin bu tehdidi hafife aldığı veya buna karşı koyma konusunda isteksiz oldukları yıllarda, Alman toplumunun birçok katmanına nüfuz etti. Bu gerçeği kabul eden yetkililer ve milletvekilleri şimdi bu grupların kökünü kazımak için mücadele ediyorlar.”

X Günü’ne hazırlanıyorlardı

Benhold’a göre, Alman yetkililerin harekete geçmesini geciktiren neden, aşırı sağcı düşüncenin “zorlama hatta fantastik” görülerek ciddiye alınmamasıydı:

“Neo-Nazi grupları ve diğer aşırılık yanlılarının inancına göre, Almanya’nın toplumsal düzeninin çöktüğü bir ‘X Günü’ gelecek. O efsanevi gün geldiğinde, aşırı sağcılar ailelerini ve halkı kurtarmak için harekete geçecek.

X Günü kıyamet tellalları, ciddi becerilere ve hırslara sahip insanları kendilerine çekiyor. Alman yetkililer bu senaryoyu, giderek daha fazla, iç terörizm için bir bahane, hatta aşırı sağcıların darbe hazırlığı olarak görüyor.”

Hafif cezalarla mı kurtulacaklar?

Aşırı sağcıların polis ve orduya sızdığını öğrenmek, Almanya’da önemli bir kesimi rahatsız etti ancak örgüt üyelerinin hafif cezalarla kurtulma olasılığı yüksek:

“Nordkreuz, X. Günü’ne özenle hazırlanan gruplardan biriydi. İç istihbarat servisi 2016’nın sonlarında bir ipucu yakaladı ve savcılar 2017 yazında soruşturmaya başladı. Ancak ağın küçük bir kısmının hâkim önüne çıkması yıllar aldı.

Grubun sadece bir üyesi, Marko Gross, daha büyük bir komplo için değil ancak yasadışı silah bulundurmaktan, (…) 21 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ceza o kadar hafifti ki, savcılar davayı temyize götürdüler.

Yaklaşık 30 Nordkreuz üyesinden ikisi daha, bir avukat ve başka bir polis memuru, halen federal savcı tarafından terör saldırısı planlama şüphesiyle soruşturma altında.

Aşırı hareketleri takip eden uzmanlara göre, bu tür davalarda yöneltilen suçlamalar, planlanan karmaşık kumpaslara oranla çok dar kapsamlı kalıyor. İddianamelerde örgüte veya ağa değil kişiye odaklanılıyor.

Ancak Alman makamlarını giderek daha endişeli hale getiren başka bir sorun daha var: Soruşturmayı yapması gereken polis gibi kurumlara sızmış ve daha etkin bir tutumu engelleyen kişiler.

Temmuz ayında ülkenin batısındaki Hesse eyaletinin polis şefi, vatandaşlarla ilgili bilgilere ulaşmak için polis bilgisayarlarına yetkisiz bir biçimde defalarca girildiğinin ve polis bilgisayarlarının neo-Nazi gruplarca ölüm tehditleri yağdırmak için kullanıldığının anlaşılması üzerine istifa etti. Aynı kentte geçen yaz, tanınmış bir neo-Nazi, yerel bir siyasetçiye suikast düzenlemiş, olayın ardından birçok Alman, artık yalnızca göçmenlere değil, onları savunan kişilere de yönelen aşırı sağcı terör tehdidinin farkına varmıştı.

“Kuzey Haçı” göçmen akınında yükseldi

Bazı Nordkreuz üyeleri siyasi düşmanlarının bir listesini hazırlayacak kadar ciddiydi. Grubun bulunduğu bölgedeki yerel bir politikacı olan Heiko Böhringer ölüm tehditleri almıştı.

Böhringer, “Bu kıyamet tellallarının çok fazla korku filmi izleyen zararsız çılgınlar olduğunu düşünürdüm. Fikrimi değiştirdim” diyor.

Kapsamlı analizi için onlarca görüşme yapan gazeteci Katrin Bennhold, üyeleri soruşturulan Kuzey Haçı örgütünün doğduğu Güstrow kentine giderek izlenimlerini aktardıktan sonra, 2015’teki göçmen akımının dönüm noktası olduğunu belirtiyor:

“2015 sonbaharında Suriye, Irak ve Afganistan’daki savaşlardan yüz binlerce sığınmacı Almanya’ya aktıkça çete üyeleri dehşete düştü. Onlara göre Almanya, olası teröristlerin istilasıyla ile karşı karşıyaydı, refah devleti çökebilir, isyanlar çıkabilirdi. Ve kendi hükümetleri göçmenleri buyur ediyordu.”

Bennhold, mülteci akınından kısa bir süre sonra, çoğu Güstrow’daki poligondan arkadaş 30 kişinin ‘Hannibal’ lakaplı eski asker André Schmitt’in kriptolu kısa mesaj ağına katıldığını, Ocak 2016’da grubun Nordkreuz adını aldığını anlatıyor:

“Gross ve gruptaki başka bir polis memuru, o zamanlar yeni yeni taraftar kazanmaya başlayan, bugün federal parlamentonun üçüncü büyük gücü haline gelen Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) üyeleriydi. Gruptaki en az iki kişi, duvarlarında Hitler portresi olan ve beyaz üstünlüğü vaaz eden bir organizasyon olan Thule Semineri’ni ziyaret etmişti.”

Kıyamet günü stoku

Bennhold gittikçe bağları güçlenen Nordkreuz üyelerinin daha sonra tutkulu biçimde “X Günü” hazırlığına giriştiğini anlatıyor:

“Gıda, benzin, banyo malzemeleri, telsizler, ilaç ve mühimmat dâhil olmak üzere 100 gün boyunca hayatta kalacak kadar malzeme biriktirmeye başladılar. Gross, malzemeleri satın almak için grubun her üyesinden 600’er euro topladı. Toplamda 50 binden fazla mermiden oluşan mühimmat topladı.

Grup, üyelerin X Günü’nde aileleriyle birlikte sığınacakları bir “güvenli ev” belirledi. Burası, ormanın derinliklerinde eski bir tatil köyüydü. (…) İçme suyu için bir dere, çamaşır yıkamak ve yıkanmak için bir göl, ev inşa etmek için ağaçlar, avlayacak geyikleri ve hatta bir eski bir foseptik tankı bile vardı.”

(…) 2016’da Almanya’ya yüz binlerce göçmenin kabul edilmesi ve Avrupa’da bir dizi terör saldırısı gerçekleştirilmesi Nordkreuz’un planlarını daha da ciddileştirdi. Gross ve arkadaşları ‘Hannibal’ lakaplı Schmitt ile buluşmak için Nuremberg’deki bir fuara gitti.

Grubun üyeleri, kullanılmayan bir itfaiye istasyonunun kulesinden nasıl aşağı kayılacağını öğrendi. X. Günü buluşma noktalarını belirledi. İki tam teşekküllü ameliyathane, bodrum katında ve bir karavanda geçici saha hastanesi oluşturuldu.”

Neo-Nazi kurbanı Türk’ün anısına hakaret

Bennhold, Nordkreuz üyelerinin cinayet planladıkları iddialarını reddettiklerini ancak polis müfettişlerine bilgi veren eski bir grup üyesinin bunun aksini söylediğini aktarıyor:

“The New York Times ile paylaştığı polis ifadesinin bant çözümlerine göre Horst Schelski, 2017 yılında müfettişlere “İnsanlar toplanacak ve öldürülecekti” dedi.

Eski bir hava kuvvetleri subayı olan Schelski, (…) bu konuşmanın 2016 sonunda, (…) Sternberg’de bir otoyol üzerindeki kamyon park sahasında gerçekleştiğini söylüyor.

(…)

Grup üyeleri arasında terör saldırısı planlama şüphesiyle soruşturma altında olan iki kişi var. (…) Biri Gross gibi bir polis memuru olan Haik J. , diğeri ise avukat ve yerel politikacı Jan Henrik H. (…)

Jan Henrik H. diğer üyeler tarafından özellikle ateşli ve nefret dolu olarak nitelendiriliyor. Nordkreuz üyeleri, onun doğum gününde Almanya’nın kuzeyindeki Rostock kentindeki evinin arkasında bir tarlada bir atış yarışması düzenlediğini anlatıyor. Kazanana “Mehmet Turgut” adı verilen bir kupa veriliyordu. Turgut, 2004’te Rostock’da aşırı sağcı terörist grup Ulusal Sosyalist Yeraltı grubu tarafından öldürülen Türk bir sokak satıcısıydı.”

Klasör dolusu hedef

“Schelski, polise Jan Henrik H.’nin garajında düşmanlık beslediği yerel politikacıların ve aktivistlerin isim, adres ve fotoğraflarının yer aldığı kalın bir klasör tuttuğunu söyledi. Listedekilerin bazıları, mültecilere sığınabilecekleri yerler bulmaları için yardım etmişti.

Dosyadaki bilgilerin çoğu açık kaynaklardan elde edilmişti. Ancak bir polis bilgisayarından elde edilen bilgileri içeren el yazısı notlar da vardı.

Schelski’nin sonradan polise anlattığına göre Jan Henrik H., kamyon parkında kahve içtiklerinde konuşmayı dosyadaki isimler getirip, onların devlete “zararlı” olduğunu ve “ortadan kaldırılması” gerektiğini söyledi.

Jan Henrik H., toplandıktan sonra esirlerin en iyi nasıl taşınacağı konusunda tavsiye istedi. (…) Schelski’ye, toplumsal bir kargaşa halinde kurulabilecek kontrol noktalarından nasıl geçebileceklerini sordu. Üniformalar yardımcı olur muydu? Yoksa ordu kamyonları mı ayarlanmalıydı?

Schelski polise, bu toplantıdan sonra, gruptan uzaklaştığını söyledi.

O zamana kadar, istihbarat servisi zaten grubu izliyordu. Kamyon parkındaki toplantıdan yaklaşık sekiz ay sonra, Nordkreuz üyelerinin evlerine bir dizi baskın düzenledi.

İki yıl süren baskınlar ve istihbarat çalışmalarıyla, silahları, mühimmatı, düşman listelerini, ceset torbalarını ve sönmemiş kireci içeren “X Günü” için el yazısı sipariş listesi ortaya çıkarıldı.

Yazar, Gross ile yaptığı görüşmelerde ona ceset torbalarını sorduğunu anlatıyor. Gross’un yanıtı, ceset torbalarının ‘ucuz, su geçirmez uyku tulumu kılıfları olarak ya da büyük eşyaları taşımak için kullanılabilen çok amaçlı taşıma araçları’ olmuş.

Ya koruması gerekenler de korumuyorsa…

Yazar, grubun siyasi düşmanları listesinde yer alan yerel politikacı Heiko Böhringer’ ile de konuşmuş. 2015 yılında ölüm tehditleri almaya başladıktan sonra iki polis memuru evinin taslağını çizmek için onu ziyarete gelmiş. “Nereye gideceğinizi, nerede uyuduğunuzu bilmek istiyoruz, böylece sizi koruyabiliriz” demiş. Ama Haziran 2018’de polis karakoluna çağrılmış ve önüne bu kroki konmuş:

“Bana evimin el yazısı ile yapılmış krokisini gösterdiler. ‘Burayı tanıyor musunuz?’ diye sordular. Bana gösterdikleri çizim memurların evimde çizdikleri krokiyle aynıydı. Zar zor yutkunabildim. Beni korumak istediklerini söyleyen insanlar krokiyi bana zarar vermek isteyen insanlara aktarmışlardı.”

50 bin mermiyi nasıl istifledi?

Bennhold’un aktardığına göre basılan evler arasında Nordkreuz lideri Marko Gross’unki de vardı ve bu evlerde iki düzineden fazla silah ve yaklaşık 50 bin mermi bulundu.

“Mahkemede savcıların buldukları şarjör, silah, patlayıcı ve bıçak listesini okumak neredeyse 45 dakika sürdü. Gross sadece yasadışı silah bulundurmakla suçlandı. Devam eden terör soruşturmasında ise şüpheli değil tanık olarak gösteriliyor. (…)

Savcılar, Gross’un evindeki yasadışı mühimmatın izini takip edip, ülke çapında bir düzine polis ve askeri cephaneye ulaştı. Bu durum olası işbirlikçilerine işaret ediyordu. (…)

Üç polis memuru hakkında Gross’a yardım şüphesiyle soruşturma açıldı. Gross duruşmada mühimmatı nasıl elde ettiğini hatırlamadığını söyledi.

“Ağ hâlâ kurulu”

New York Times Berlin büro Şefi Katrin Bennhold yazısına Marko Gross ile yaptığı söyleşilere de yer veriyor:

‘Mühimmatı sorduğumda, Gross mahkemedeki ifadesine bağlı kaldı. Ama bunun dışında görüşlerini paylaşmaktan çekinmedi.

Başbakan Angela Merkel “sanık sandalyesindedir”, dedi. Batı Almanya’daki çok kültürlü şehirleri “halifelik” olarak niteledi. Ülkeye yayılan göçmenlerden kaçmanın en iyi yolunun “insanların hâlâ Schmidt, Schneider ve Müller soyadlarını taşıdığı” Doğu Alman kırsalına taşınmak olduğu görüşünü savundu.

Gross ısrarla “Aşırı sağdan kimseye zarar gelmez” fikrini savundu. Askerler ve polis memurlarının “öfkeli” olduğunu söyledi, göçmenler, artan suçlar ve ana akım medyadan yakındı. Diğer alternatif medya organlarını izlediğini söyledi.

Bu paralel dezenformasyon evreninde, Alman hükümetinin göçmenleri gece yarısı gizlice uçakla ülkeye getirdiğini öğrendiğini söyledi. Koronavirüsün, vatandaşları haklarından mahrum bırakma taktiği olduğunu ileri sürdü. Merkel’in “derin devlet” için çalıştığını savundu.

Gross, “Derin devlet küreseldir. Büyük sermaye, büyük bankalar, Bill Gates…” dedi.

Gross hâlâ er ya da geç X. Günü’nün gelip çatacağına inanıyor. O gün geldiğinde ekonomi çökecek, halk isyan edecekti. Alman hükümeti kömür santrallerini kapattığı için ülkede elektrikler tamamen kesilecekti.

Araştırmacı yazar, makalesini Gross’un Almanya’da ve yurtdışında Nordkreuz ağının 2 bin üyeyle hâlâ aktif olduğuna dair sözleriyle bitiriyor ve Gross’un şu iddiasına yer veriyor: Ağ yerli yerinde duruyor.”

Bu yazı ilk kez 6 Ağustos 2020’de yayımlanmıştır.

Katrin Bennhold’un New York Times’da yayınlanan ‘Ceset Torbaları ve Sönmemiş Kireç: Aşırı Sağcı Polisler ve Eski Askerler X Günü Planlarını Nasıl Yaptı’ başlıklı yazısının öne çıkan bazı bölümleri Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://nyti.ms/2Dh0vUd

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x