‘COVID neslini’ kurtarmanın yolu ne?

COVID-19 krizi boyunca, tüm dünyada uygulanan karantina ve diğer sosyal mesafelenme kuralları okulların kapanmasına ve 1,6 milyar çocuğun okuldan uzak kalmasına yol açtı. Uluslararası toplum harekete geçmediği takdirde, salgının özellikle bu kuşağın yoksul bireyleri üzerinde ciddi ve kalıcı etkileri olacaktır.

Mart 2019’dan yüzbinlerce ölüme, aylarca eve kapanmamıza neden olan COVID-19’lu yaşamımızda yeni bir döneme geçildi: Normalleşme. Hayatlarımıza sosyal mesafeyle, tedbirlerle devam etmeyi öğrenirken, virüsün sebep olduğu ve şu ana dek gözümüze çarpmayan faturalar da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor.

Birleşik Krallık’ın eski başbakan ve maliye bakanlarından ve halen Birleşmiş Milletler Küresel Eğitim Özel Temsilcisi olan Gordon Brown ve 2019 Nobel Barış Ödülü sahibi (Eritre ile Etiyopya arasındaki gerilimi sonlandırmak için gösterdiği çabalar nedeniyle ödüle layık görüldü) Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Project Syndicate web sitesinde yayımlanan makalelerinde, bu süreçte okuldan uzak kalan ve dönmeme riski de yüksek olan milyonlarca çocuğa, “Covid nesline” dikkat çekiyor.

Eğitimden mahrum kalan en yoksul çocuklar

Brown ve Ahmed, makalelerine öncelikle virüsün toplumsal açıdan büyük bir ‘eşitleyici’ olduğu söylemine karşı çıkarak başlıyor:

“Orantısız bir biçimde en yoksul ve savunmasız grupları vuran pandemi sırasında karşılaşılan zorluk ve yaşanan kayıplar açısından bir eşitlikten bahsetmek imkânsız.

Sağlık krizinden en çok yaşlı ve yoksul kimseler etkilenirken, pandeminin yol açtığı bu büyük eğitim krizi de daha çok yoksul çocuklara zarar vererek adeta bir neslin eğitim hakkını elinden alıyor. COVID-19 krizi boyunca, tüm dünyada uygulanan karantina ve diğer sosyal mesafelenme kuralları okulların kapanmasına, 1,6 milyar çocuğun okuldan uzak kalmasına yol açtı. Bu durumda, varlıklı ailelerin çocukları online eğitim gibi alternatiflerden yararlanırken, fakir ailelerin çocukları bundan mahrum kaldı. Bu nedenle, yoksulluktan kurtulmalarının yegâne yolu eğitim olan dünyanın en yoksul grubundaki çocuklar çok daha geride kalmış, bu da Birleşmiş Milletler (BM) 2030 yılı Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin dördüncüsünde belirtilen kapsayıcı ve eşitlikçi eğitimin güvence altına alınması ve herkes için yaşam boyu öğrenimin desteklenmesi amacını erişilmez kılmıştır.”

Okula dönmeme ihtimali olan milyonlarca çocuk

İki yazar, uluslararası toplumu harekete geçirmeyi hedefleyen makalelerinde, çarpıcı rakamlar ortaya koyarak milyonlarca çocuğun okula dönememe riskine dikkat çekiyor:

“Pandemi öncesinde de dünya bu amacın gerisindeydi. Yaklaşık 260 milyon çocuk okula gidemezken, 400 milyon çocuk da 11 yaşından sonra okulu bırakıyordu. Sahra Altı Afrika’nın kırsal kesimleri gibi bölgelerde, özellikle çocuk yaşta evliliğin yaygın olmasından dolayı çok az sayıda kız çocuğu ortaokulu tamamlayabiliyordu. Halihazırda yaklaşık 50 ülkede çocuk yaşta evliliği yasaklayan bir yasa bulunmazken, birçoğu da bu yasakları uygulayamıyor. Sonuç olarak, her yıl okul çağındaki 12 milyon kız çocuğu zorla evlendiriliyor.

Okullar yeniden açıldığında, büyük ihtimalle birçok yoksul çocuk okullarına geri dönemeyecek. Yoksulluk, hâlâ çocukların okula gitmesinin önündeki en büyük engel. COVID-19 krizi bilhassa yoksul kesimlerde karantina uygulamalarının çok ötesinde kalıcı etkiler bırakacaktır.

Bunun sonucunda, 14 ülke Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) asgari yaş sözleşmesini onaylamadığı için, çok daha fazla sayıda çocuk, okul çağında çalışmak zorunda olan ve sayıları 152 milyonu bulan çocuklar grubuna katılacaktır. Ve daha çok kız çocuğu da erken yaşta evliliğe zorlanacaktır. 2014 yılında Batı Afrika’da Ebola salgını baş gösterdiğinde Sierre Leone’de okullar kapatılmış, 15-19 yaş aralığındaki kız çocuklarından hamile veya anne olanların sayısı %30’lardan %65’lere kadar çıkarak neredeyse iki kat artmıştı. Bu kız çocukların birçoğu bir daha okula geri dönemedi.”

10 yaşında basit bir metni okuyamayan 900 milyon çocuk

Brown ve Ahmed, ekonomiyi kurtarma ve farklı sektörlerin kayıplarını telafi paketlerini hatırlatarak bunun eğitim alanı için de yapılması gerektiğinin altını çiziyor:

“Şu anda dünyadaki çocukların yarısından fazlasına tekabül eden yaklaşık 900 milyon kız ve erkek çocuğu 10 yaşına geldiğinde basit bir metni bile okuyamıyor. Bu da milyonlarca çocuğun ileride ekonomik durumunu iyileştirmek için gerekli olan beceri ve bilgiden yoksun olması anlamına geliyor. ‘COVID nesline’ kaybettikleri zamanı telafi etme fırsatı vermediğimiz takdirde, bu rakam rahatlıkla bir milyarı bulabilir. 2005 yılındaki yıkıcı depremin ardından Keşmir bölgesinde 14 haftalığına okulların kapanması, depremden en çok etkilenen çocukların 1,5 yıllık bilgi birikimini kaybetmesine neden olmuştu.

BM Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) yayınladığı son Küresel Eğitim İzleme Raporu’nda, derslerden geri kalan çocuklar için telafi programları yapılması gerektiği, Latin Amerika’da 1990’lı yıllardan bu yana eğitimsel kazanımların 18 aya kadar uzatıldığı vurgulanıyor. Ancak, gerekli desteğin sağlanmasının da bir maliyeti var. Eğitim destek fonlarındaki açığı kapatmazsak, BM’nin 2030 yılı kalkınma hedefleri arasında zikrettiği herkes için eşit ve kapsayıcı eğitim hakkını sağlamak da imkânsız hale gelecektir.”

Pandemi ve daralan eğitim bütçeleri

Ülkelerin bütçelerinden eğitime ayırdıkları paylar elbette farklı, maalesef pandemiyle birlikte eğitime ayrılan bütçeler daha da çok daraltıldı. Gordon ve Ahmed bu daralmanın ne kadar önemli olduğuna değiniyor:

“UNESCO’ya göre COVID-19 pandemisi öncesinde, 50 ülke milli gelirin minimum %4’lük kısmı ile kamuya ayrılan bütçenin %15’ini eğitim için harcamakta başarılı değildi. Hükümetler ile bağışta bulunanların eğitim için yeterince fon sağlamaması, ‘Eğitim Beklemez!’ (Education Cannot Wait) ve diğer grupların çabalarına rağmen, 30 milyon mülteci ve zorla yerinden edilmiş okul çağındaki çocuğun okula adımını bile atmaması anlamına geliyor.

Pandemiyle birlikte eğitime ayrılan bütçeler daha da çok daraltıldı. Yavaş ve negatif büyüme vergi gelirlerini baltaladığı için, kamu hizmetlerine daha az para ayrılacak. Söz konusu sınırlı fonların sağlık ve sosyal güvenlik ağları gibi acil hayat kurtarıcı alanlara ayrılmasıyla birlikte eğitim mali olarak daha da az desteklenmiş olacak.

Benzer şekilde, gelişmiş ülkeler üzerindeki mali baskının artması, eğitim dahil olmak üzere uluslararası kalkınma yardımlarında azalmaya yol açacak, bu da ikili veya çok taraflı yardımların başka alanlara kaymasıyla sonuçlanacaktır. Dünya Bankası’nın tahminlerine göre, önümüzdeki yıl içinde alt ve orta gelir düzeyindeki ülkelerdeki toplam eğitim harcamaları planlanan rakamdan 100-150 milyar dolar daha az olacaktır.”

Çare ne olabilir?

İki yazar, sorunu tüm boyutlarıyla ortaya koymakla kalmıyor, çözüm de öneriyor:

“Eğitimde fonlama sıkıntısı kendiliğinden çözülecek bir durum değil. Bunun en hızlı yolu, borçların hafifletilerek eğitim için kaynakların oluşturulmasını sağlamaktır. Önümüzdeki iki yıl içinde en yoksul 76 ülkenin borç servis harcamaları için 106 milyar dolar ödeme yapması gerekiyor. Kredi verenler, paranın sağlık ve eğitime ayrılması koşuluyla bu borçları silmeliler.

Aynı zamanda, çok uluslu finansal kuruluşlar ile bölgesel kalkınma bankalarının da kaynaklarını artırması gerekli. Uluslararası Para Fonu (IMF), özel çekme haklarından (küresel rezerv varlıkları) 1,2 trilyon dolar ayırarak bu kaynakları en çok ihtiyaç duyan ülkelere aktarmalıdır.

Dünya Bankası da düşük gelirli ülkeler için Uluslararası Kalkınma Birliği kaynak tazelemeleri yoluyla eğitime daha fazla destek vermelidir. Ayrıca, Hollanda ve Birleşik Krallık gibi Eğitim İçin Uluslararası Finansman Kaynağı aracılığıyla düşük ve orta gelirli ülkelerde eğitimi finanse etmek üzere milyarca parayı vermeye hazır ülkelerin hibelerini veya garantilerini kullanarak eğitimi desteklemelidir.

İlerleyen günlerde gerek sivil toplum kuruluşları gerekse tüm uluslararası eğitim kuruluşları “okula dönüş” kampanyaları başlatacaktır. Temmuz ayının sonlarında başlatılacak olan Save Our Future (Geleceğimizi Kurtar) adlı yeni kampanya pandemi öncesi mevcut düzeni geri getirmek yerine çocuklar için daha iyi eğitim imkanları yaratmayı hedefliyor. Bu da dersliklerin yenilenmesi, müfredatın değiştirilmesi, etkili teknolojilerin uygulanması ve öğretmenlere kişiye özel eğitim vermesi amacıyla desteklenmesi gibi bir dizi yeniliği kapsıyor. Okulların daha güvenli hale getirilmesi (mevcut durumda 620 milyondan daha fazla çocuğun sanitasyon hizmetlerine erişimi bulunmuyor, bu da özellikle kız çocuklarını etkiliyor) ve (370 milyon kız ve erkek çocuğu için hayati önemi bulunan) okul yemeklerinin sağlanması da yoksulluğun olumsuz etkilerini hafifleterek daha iyi eğitim sonuçlarının alınmasını sağlayacaktır. Save the Children (Çocukları Kurtarın) Vakfı, eğitim için borç hafifletme girişimlerini hızlandırmak üzere kendi halk tabanlı kampanyalarıyla baskı oluşturacak.

Ancak, okullara yatırım yapılması çözümün yalnızca bir kısmı. Sierre Leone’de kız çocukları için destek ağları sayesinde Ebola krizi boyunca okul bırakma oranları yarı yarıya düştü. Latin Amerika, Afrika ve Asya ülkelerine yapılan şartlı nakil transferleri okula katılımı artırdı. Son Küresel Eğitim İzleme Raporu’nda da bu gibi programların bugün de desteklenmesi gerektiği vurgulanıyor.

COVID nesli zaten çok fazla zarar görmüş durumda. Uluslararası toplumun çocuklara hak ettiği imkanları vermesinin tam sırası. Büyük çaplı sorunlarla karşılaşsak bile, tarihte bir ilke imza atarak her çocuğun eğitim öğretim hakkına sahip olmasını sağlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Bu hedefe ulaşmak için hem ulusal hükümetler hem de uluslararası toplumun müşterek bir çaba göstermesi gerekiyor.”

Bu yazı ilk kez 16 Temmuz 2020’de yayımlanmıştır.

 

Abiy Ahmed ve Gordon Brown’ın Project Syndicate’de yayımlanan “COVID Neslini Kurtarmak” başlıklı makalelerinin bazı bölümleri Zeynep Şartepe tarafından İngilizceden Türkçeye çevrilmiş ve editoryal katkılarla yeniden düzenlenmiştir. Makalenin orijinaline ve tamamına şu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.project-syndicate.org/commentary/pandemic-education-crisis-sdg4-by-abiy-ahmed-and-gordon-brown-2020-07

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

‘COVID neslini’ kurtarmanın yolu ne?

COVID-19 krizi boyunca, tüm dünyada uygulanan karantina ve diğer sosyal mesafelenme kuralları okulların kapanmasına ve 1,6 milyar çocuğun okuldan uzak kalmasına yol açtı. Uluslararası toplum harekete geçmediği takdirde, salgının özellikle bu kuşağın yoksul bireyleri üzerinde ciddi ve kalıcı etkileri olacaktır.

Mart 2019’dan yüzbinlerce ölüme, aylarca eve kapanmamıza neden olan COVID-19’lu yaşamımızda yeni bir döneme geçildi: Normalleşme. Hayatlarımıza sosyal mesafeyle, tedbirlerle devam etmeyi öğrenirken, virüsün sebep olduğu ve şu ana dek gözümüze çarpmayan faturalar da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor.

Birleşik Krallık’ın eski başbakan ve maliye bakanlarından ve halen Birleşmiş Milletler Küresel Eğitim Özel Temsilcisi olan Gordon Brown ve 2019 Nobel Barış Ödülü sahibi (Eritre ile Etiyopya arasındaki gerilimi sonlandırmak için gösterdiği çabalar nedeniyle ödüle layık görüldü) Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Project Syndicate web sitesinde yayımlanan makalelerinde, bu süreçte okuldan uzak kalan ve dönmeme riski de yüksek olan milyonlarca çocuğa, “Covid nesline” dikkat çekiyor.

Eğitimden mahrum kalan en yoksul çocuklar

Brown ve Ahmed, makalelerine öncelikle virüsün toplumsal açıdan büyük bir ‘eşitleyici’ olduğu söylemine karşı çıkarak başlıyor:

“Orantısız bir biçimde en yoksul ve savunmasız grupları vuran pandemi sırasında karşılaşılan zorluk ve yaşanan kayıplar açısından bir eşitlikten bahsetmek imkânsız.

Sağlık krizinden en çok yaşlı ve yoksul kimseler etkilenirken, pandeminin yol açtığı bu büyük eğitim krizi de daha çok yoksul çocuklara zarar vererek adeta bir neslin eğitim hakkını elinden alıyor. COVID-19 krizi boyunca, tüm dünyada uygulanan karantina ve diğer sosyal mesafelenme kuralları okulların kapanmasına, 1,6 milyar çocuğun okuldan uzak kalmasına yol açtı. Bu durumda, varlıklı ailelerin çocukları online eğitim gibi alternatiflerden yararlanırken, fakir ailelerin çocukları bundan mahrum kaldı. Bu nedenle, yoksulluktan kurtulmalarının yegâne yolu eğitim olan dünyanın en yoksul grubundaki çocuklar çok daha geride kalmış, bu da Birleşmiş Milletler (BM) 2030 yılı Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin dördüncüsünde belirtilen kapsayıcı ve eşitlikçi eğitimin güvence altına alınması ve herkes için yaşam boyu öğrenimin desteklenmesi amacını erişilmez kılmıştır.”

Okula dönmeme ihtimali olan milyonlarca çocuk

İki yazar, uluslararası toplumu harekete geçirmeyi hedefleyen makalelerinde, çarpıcı rakamlar ortaya koyarak milyonlarca çocuğun okula dönememe riskine dikkat çekiyor:

“Pandemi öncesinde de dünya bu amacın gerisindeydi. Yaklaşık 260 milyon çocuk okula gidemezken, 400 milyon çocuk da 11 yaşından sonra okulu bırakıyordu. Sahra Altı Afrika’nın kırsal kesimleri gibi bölgelerde, özellikle çocuk yaşta evliliğin yaygın olmasından dolayı çok az sayıda kız çocuğu ortaokulu tamamlayabiliyordu. Halihazırda yaklaşık 50 ülkede çocuk yaşta evliliği yasaklayan bir yasa bulunmazken, birçoğu da bu yasakları uygulayamıyor. Sonuç olarak, her yıl okul çağındaki 12 milyon kız çocuğu zorla evlendiriliyor.

Okullar yeniden açıldığında, büyük ihtimalle birçok yoksul çocuk okullarına geri dönemeyecek. Yoksulluk, hâlâ çocukların okula gitmesinin önündeki en büyük engel. COVID-19 krizi bilhassa yoksul kesimlerde karantina uygulamalarının çok ötesinde kalıcı etkiler bırakacaktır.

Bunun sonucunda, 14 ülke Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) asgari yaş sözleşmesini onaylamadığı için, çok daha fazla sayıda çocuk, okul çağında çalışmak zorunda olan ve sayıları 152 milyonu bulan çocuklar grubuna katılacaktır. Ve daha çok kız çocuğu da erken yaşta evliliğe zorlanacaktır. 2014 yılında Batı Afrika’da Ebola salgını baş gösterdiğinde Sierre Leone’de okullar kapatılmış, 15-19 yaş aralığındaki kız çocuklarından hamile veya anne olanların sayısı %30’lardan %65’lere kadar çıkarak neredeyse iki kat artmıştı. Bu kız çocukların birçoğu bir daha okula geri dönemedi.”

10 yaşında basit bir metni okuyamayan 900 milyon çocuk

Brown ve Ahmed, ekonomiyi kurtarma ve farklı sektörlerin kayıplarını telafi paketlerini hatırlatarak bunun eğitim alanı için de yapılması gerektiğinin altını çiziyor:

“Şu anda dünyadaki çocukların yarısından fazlasına tekabül eden yaklaşık 900 milyon kız ve erkek çocuğu 10 yaşına geldiğinde basit bir metni bile okuyamıyor. Bu da milyonlarca çocuğun ileride ekonomik durumunu iyileştirmek için gerekli olan beceri ve bilgiden yoksun olması anlamına geliyor. ‘COVID nesline’ kaybettikleri zamanı telafi etme fırsatı vermediğimiz takdirde, bu rakam rahatlıkla bir milyarı bulabilir. 2005 yılındaki yıkıcı depremin ardından Keşmir bölgesinde 14 haftalığına okulların kapanması, depremden en çok etkilenen çocukların 1,5 yıllık bilgi birikimini kaybetmesine neden olmuştu.

BM Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) yayınladığı son Küresel Eğitim İzleme Raporu’nda, derslerden geri kalan çocuklar için telafi programları yapılması gerektiği, Latin Amerika’da 1990’lı yıllardan bu yana eğitimsel kazanımların 18 aya kadar uzatıldığı vurgulanıyor. Ancak, gerekli desteğin sağlanmasının da bir maliyeti var. Eğitim destek fonlarındaki açığı kapatmazsak, BM’nin 2030 yılı kalkınma hedefleri arasında zikrettiği herkes için eşit ve kapsayıcı eğitim hakkını sağlamak da imkânsız hale gelecektir.”

Pandemi ve daralan eğitim bütçeleri

Ülkelerin bütçelerinden eğitime ayırdıkları paylar elbette farklı, maalesef pandemiyle birlikte eğitime ayrılan bütçeler daha da çok daraltıldı. Gordon ve Ahmed bu daralmanın ne kadar önemli olduğuna değiniyor:

“UNESCO’ya göre COVID-19 pandemisi öncesinde, 50 ülke milli gelirin minimum %4’lük kısmı ile kamuya ayrılan bütçenin %15’ini eğitim için harcamakta başarılı değildi. Hükümetler ile bağışta bulunanların eğitim için yeterince fon sağlamaması, ‘Eğitim Beklemez!’ (Education Cannot Wait) ve diğer grupların çabalarına rağmen, 30 milyon mülteci ve zorla yerinden edilmiş okul çağındaki çocuğun okula adımını bile atmaması anlamına geliyor.

Pandemiyle birlikte eğitime ayrılan bütçeler daha da çok daraltıldı. Yavaş ve negatif büyüme vergi gelirlerini baltaladığı için, kamu hizmetlerine daha az para ayrılacak. Söz konusu sınırlı fonların sağlık ve sosyal güvenlik ağları gibi acil hayat kurtarıcı alanlara ayrılmasıyla birlikte eğitim mali olarak daha da az desteklenmiş olacak.

Benzer şekilde, gelişmiş ülkeler üzerindeki mali baskının artması, eğitim dahil olmak üzere uluslararası kalkınma yardımlarında azalmaya yol açacak, bu da ikili veya çok taraflı yardımların başka alanlara kaymasıyla sonuçlanacaktır. Dünya Bankası’nın tahminlerine göre, önümüzdeki yıl içinde alt ve orta gelir düzeyindeki ülkelerdeki toplam eğitim harcamaları planlanan rakamdan 100-150 milyar dolar daha az olacaktır.”

Çare ne olabilir?

İki yazar, sorunu tüm boyutlarıyla ortaya koymakla kalmıyor, çözüm de öneriyor:

“Eğitimde fonlama sıkıntısı kendiliğinden çözülecek bir durum değil. Bunun en hızlı yolu, borçların hafifletilerek eğitim için kaynakların oluşturulmasını sağlamaktır. Önümüzdeki iki yıl içinde en yoksul 76 ülkenin borç servis harcamaları için 106 milyar dolar ödeme yapması gerekiyor. Kredi verenler, paranın sağlık ve eğitime ayrılması koşuluyla bu borçları silmeliler.

Aynı zamanda, çok uluslu finansal kuruluşlar ile bölgesel kalkınma bankalarının da kaynaklarını artırması gerekli. Uluslararası Para Fonu (IMF), özel çekme haklarından (küresel rezerv varlıkları) 1,2 trilyon dolar ayırarak bu kaynakları en çok ihtiyaç duyan ülkelere aktarmalıdır.

Dünya Bankası da düşük gelirli ülkeler için Uluslararası Kalkınma Birliği kaynak tazelemeleri yoluyla eğitime daha fazla destek vermelidir. Ayrıca, Hollanda ve Birleşik Krallık gibi Eğitim İçin Uluslararası Finansman Kaynağı aracılığıyla düşük ve orta gelirli ülkelerde eğitimi finanse etmek üzere milyarca parayı vermeye hazır ülkelerin hibelerini veya garantilerini kullanarak eğitimi desteklemelidir.

İlerleyen günlerde gerek sivil toplum kuruluşları gerekse tüm uluslararası eğitim kuruluşları “okula dönüş” kampanyaları başlatacaktır. Temmuz ayının sonlarında başlatılacak olan Save Our Future (Geleceğimizi Kurtar) adlı yeni kampanya pandemi öncesi mevcut düzeni geri getirmek yerine çocuklar için daha iyi eğitim imkanları yaratmayı hedefliyor. Bu da dersliklerin yenilenmesi, müfredatın değiştirilmesi, etkili teknolojilerin uygulanması ve öğretmenlere kişiye özel eğitim vermesi amacıyla desteklenmesi gibi bir dizi yeniliği kapsıyor. Okulların daha güvenli hale getirilmesi (mevcut durumda 620 milyondan daha fazla çocuğun sanitasyon hizmetlerine erişimi bulunmuyor, bu da özellikle kız çocuklarını etkiliyor) ve (370 milyon kız ve erkek çocuğu için hayati önemi bulunan) okul yemeklerinin sağlanması da yoksulluğun olumsuz etkilerini hafifleterek daha iyi eğitim sonuçlarının alınmasını sağlayacaktır. Save the Children (Çocukları Kurtarın) Vakfı, eğitim için borç hafifletme girişimlerini hızlandırmak üzere kendi halk tabanlı kampanyalarıyla baskı oluşturacak.

Ancak, okullara yatırım yapılması çözümün yalnızca bir kısmı. Sierre Leone’de kız çocukları için destek ağları sayesinde Ebola krizi boyunca okul bırakma oranları yarı yarıya düştü. Latin Amerika, Afrika ve Asya ülkelerine yapılan şartlı nakil transferleri okula katılımı artırdı. Son Küresel Eğitim İzleme Raporu’nda da bu gibi programların bugün de desteklenmesi gerektiği vurgulanıyor.

COVID nesli zaten çok fazla zarar görmüş durumda. Uluslararası toplumun çocuklara hak ettiği imkanları vermesinin tam sırası. Büyük çaplı sorunlarla karşılaşsak bile, tarihte bir ilke imza atarak her çocuğun eğitim öğretim hakkına sahip olmasını sağlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Bu hedefe ulaşmak için hem ulusal hükümetler hem de uluslararası toplumun müşterek bir çaba göstermesi gerekiyor.”

Bu yazı ilk kez 16 Temmuz 2020’de yayımlanmıştır.

 

Abiy Ahmed ve Gordon Brown’ın Project Syndicate’de yayımlanan “COVID Neslini Kurtarmak” başlıklı makalelerinin bazı bölümleri Zeynep Şartepe tarafından İngilizceden Türkçeye çevrilmiş ve editoryal katkılarla yeniden düzenlenmiştir. Makalenin orijinaline ve tamamına şu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.project-syndicate.org/commentary/pandemic-education-crisis-sdg4-by-abiy-ahmed-and-gordon-brown-2020-07

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x