ChatGPT, OpenAI tarafından 2018’den beri geliştirilen bir yapay zekâ sohbet modeli ve bizlerin hayatına ilk kez Kasım 2022’de girdi. Open AI’ın ilk kez halka açık olarak yayımladığı versiyonu çok kısa sürede çok geniş bir kullanıcı kitlesine ulaştı. Lansmandan sonraki 5 gün içinde 1 milyon kullanıcı tarafından denenmişti, Temmuz 2025 itibariyle ise günde 1 milyar sorgu yapılmaya başlandığını biliyoruz.¹
Türkiye’de de kullanım oranında benzer bir yükseliş göze çarpıyor. 2024’te yapılan bir ankete göre Türkiye nüfusunun %23’ü en az bir defa ChatGPT’yi denemişken², 2025 yılı başı itibariyle ChatGPT’yi en az bir kere deneyen kişi sayısının 20 milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor.³
Teknik bilgi gerektirmemesi, kişinin ana dilinde yanıtlar vermesi, ücretsiz olması gibi kullanıcı dostu özelliklerinin de etkisiyle artık hemen her yaş grubundan, meslekten ve farklı ilgilere sahip insanlar ChatGPT’yi birçok farklı amaçla kullanıyor.
ChatGPT’ye “İnsanlar seni en çok hangi amaçlarla kullanıyor?” diye sorduğumda aldığım yanıta göre yaygın kullanım amaçları arasında bilgiye hızlı ve kolay bir şekilde ulaşma, duygusal paylaşım, yalnızlık hissini giderme, yaratıcı ve eğlenceli etkileşimler yaşama, kişisel gelişim ve danışmanlık, içerik ve metin üretimi geliyor. Kişisel gözlemime göreyse insanlar ChatGPT’yi tıbbi konularda bilgi alma, kişilik analizi yaptırma, karar vermekte zorlandıkları konuları danışma, fal baktırma, beslenme programı hazırlatma, bir “kişisel asistan” gibi daha birçok alanda kullanıyorlar.
ChatGPT ile olan bu yakın ilişkimizin oldukça ilginç ve üretici bir süreç olduğunu ama bir o kadar da endişe uyandırıcı hale geldiğini düşünüyorum. Birçok veriye sınırsız olarak ulaşabiliyor oluşu, bizim de kendi kişisel verilerimizi sınırsızca ve gönülden onunla paylaşıyor oluşumuz, insanın aklına yapay zekanın insanları ele geçirdiği bilim kurgu filmlerini getiriyor. Birçok meslek grubunun ve ilişkinin yerini alma ihtimali ufukta görüldü.
Acaba ileride yönetmenliğini ve senaristliğini Spike Jonze’un yaptığı, başrolde Joaquin Phoneix’in oynadığı 2013 çıkışlı bir Amerikan filmi olan Aşk (Her) filminde olduğu gibi gerçek ilişkilerdense sanal ilişkileri tercih eder hale gelir miyiz? Yapay zekâ bizim bir alter egomuz haline gelir ve hayatımızı bizim irademiz dışında kontrol etmeye başlar mı?
Bu gibi sorular birkaç yıl önce sadece bilim kurgu filmleri ve kitaplarında yer alırken artık pek de uzak bir olasılıkmış gibi durmuyor. Bu nedenle ChatGPT ile olan ilişkimizin incelenmeye değer bir konu olduğunu düşünüyorum. ChatGPT’yi hayatımıza bu kadar almamıza neden olan psikolojik etkileri incelemek, yapay zekanın tuzaklarına düşmeden nimetlerinden faydalandığımız seviyeli bir ilişki oluşturmak açısından işlevsel olabilir.
ChatGPT’yi sevmemizin psikolojik dayanakları neler?
ChatGPT’nin giderek daha yaygın bir şekilde kullanılıyor olmasında elbette az önce bahsettiğim kullanıcı dostu özellikler önemli bir etken. Fakat ChatGPT ile giderek artan samimiyette bir ilişki kurmamızın bazı psikolojik dayanakları olduğunu da belirtmek mümkün. Bu psikolojik dayanakları iki temel gruba ayırabiliriz.
Birincisi; ChatGPT’nin tıpkı bir terapistin yaptığı gibi bir konuşmayı iyi yönetmek için bazı özel teknikleri kullanıyor olması.
İkincisi ise; bir yapay zekâ ile konuşuyor olmanın gerçek bir insanla konuşmaya kıyasla bazı açılardan daha güvenli ve rahatlatıcı etkisinin olması.
ChatGPT iyi bir terapist midir?
ChatGPT insanlarla bir terapiste benzer bir iletişim kurar. Sonsuz bir anlayış içinde, yargısız ve empatik bir şekilde dinler. Destekleyici cümleler kullanır ve kişinin sorduğu sorulara bilimsel çerçevede öneriler sunarak cevap verir. Bireyin farkındalığını arttıracak sorular yöneltir. Bu sayede kişinin duygularını anlamlandırmasına ve söze dökmesine yardımcı olur. Düşünsel anlamda alternatif bakış açıları geliştirmesine destek verir. Bunun sonucunda kişi daha çözüme yönelik davranışlar üretebilir. Tüm bunlar aslında iyi bir terapistin danışanına kattığı önemli değişimlerdir ve bu nedenle bir kişi terapistin odasından çıkarken yaşadığı rahatlama ve anlaşılma duygusuna benzer bir duyguyu ChatGPT ile yaptığı bir sohbet sonucunda da elde edebilir.
Peki, ChatGPT bunu nasıl başarır?
ChatGPT psikoterapideki aynalama tekniğini nasıl kullanıyor?
Bu soruyu bizzat kendisine sordum ve bana verdiği yanıtları sizler için derledim. ChatGPT’nin insanların sorularına verdiği yanıtlar bir bilgiye dayalı analiz değil, bir olası yanıt üretim sürecini içerir. ChatGPT kitaplar, makaleler, internet metinleri, diyalog örnekleri, forum yazışmaları gibi milyarlarca kelimeden oluşan devasa veri setleri üzerinde eğitilmiştir. Bu veri setleri anonimdir ve bireysel kullanıcıların kişisel verilerini içermez. Ama ChatGPT bu metinlerdeki örüntüleri öğrenir. Örneğin; “Kaygılarımı nasıl azaltabilirim?” sorusuna ChatGPT’nin verdiği cevaplar; psikoloji makalelerinde, bloglarda, terapi notlarında sık geçen tekniklerin bir ortalamasıdır.
Fakat bu noktada ChatGPT’yi Google gibi diğer klasik arama motorlarından farklı kılan bir özellik de mevcuttur. Klasik arama motorları bizi salt bilgiye ulaştırırken ChatGPT bilgiyi çok daha kişiselleştirilmiş bir şekilde bize sunar. Bunu bir “bilgi motoru” olmaktan çok bir “dil modeli” olmasına borçludur. Kişiye sunduğu bilgiyi kişinin kendi yazdıkları şekillendirir. Örneğin; kişi sorularını sorarken duygusal bir dil kullanıyorsa ChatGPT de soruya cevap verirken daha duygusal bir dil kullanır. Kişi daha teknik, mesafeli bir dil kullanıyorsa ChatGPT daha analitik bir şekilde cevap verir. Yani ChatGPT aslında uygulamayı kullanan kişinin diline, tonuna ve seçtiği sözcüklere göre kendini ayarlayan yansıtıcı bir yüzey gibi çalışır. Bu da kişinin sohbet sırasında kendisini daha çok anlaşılmış hissetmesine yardımcı olur. Psikoterapide bunun ismi aynalamadır (mirroring) ve terapistin danışanın dilinden konuşması danışanın anlaşılmışlık hissini arttıran önemli bir etkendir.
ChatGPT gerçekten insanların zihnini mi okuyor?
ChatGPT’yi kullanan insanlardan bazen şöyle geri bildirimler duyabiliyoruz: “Beni gerçekten anladığını hissediyorum”, “Sanki aklımdan geçenleri okudu”, “Daha ben farkında olmadan ne hissettiğimi söyledi.” Peki, ChatGPT gerçekten zihin mi okuyor? Eğer bu doğruysa bilim kurgu filmlerinde izlediğimiz yapay zekanın insanı ele geçirme distopyasına ramak kaldı demektir.
Aslına ChatGPT’de insanın zihnini okuyormuş algısı yaratan bazı güçlü psikolojik mekanizmalar var. Bunlardan ilki, insanların ortak hikayelerine dayanan yüksek bir tahmin gücüne sahip olması. ChatGPT, milyonlarca metinden insanların genellikle belli yaşantılar karşısında nasıl hissettiklerine dair kalıpları öğrenmiştir. Dolayısıyla kişinin bahsettiği olayı bilgi dağarcığındaki yaşantılarla kıyaslayıp o kişinin ne hissedebileceğine dair doğruluk payı yüksek olan bir tahmin yürütür. Örneğin; bir kişinin ChatGPT’ye “Sabah uyanmakta çok zorlanıyorum. Hiçbir şeye enerjim yok. Sence bu neden kaynaklanıyor olabilir”
diye bir soru sorduğunu farz edelim. ChatGPT veri tabanında olan yüzbinlerce tükenmişlik, depresyon, boşluk hissi anlatılarıyla kişinin sorunu arasındaki ortak ifadeleri saniyeler içerisinde buluyor ve kişiye şöyle bir yanıt veriyor: “Bu duyguların altında belki de anlam arayışı ya da tükenmişlik hissi olabilir.” Bu yorum kişiye kendi hikayesi gibi gelir ama aslında insanlığın ortak hikayesidir. İnsanlar çoğunlukla benzer sorunlardan şikâyet ederler.
ChatGPT sizi gerçekten çözdü mü yoksa Barnum etkisi mi?
Bu anlaşılmışlık hissine önemli katkıda bulunan etkilerden biri Barnum etkisidir. Barnum etkisi, bireylere yapılan çok genel ama “kişiye özel gibi” gelen ifadelerin, kişiyi derinden etkileyebilmesidir. Genellemenin bu sihirli gücünü iyi bilen ChatGPT bu güçten sık sık faydalanır. Örneğin; “Zaman zaman insanlara çok şey verirken aslında kendini ihmal ettiğini hissediyorsun” cümlesini düşünelim. Bu ifade yüzlerce insan için geçerli olabilir ama kişi ChatGPT bu cümleyi ona söylediğinde “Beni çözdü” diye yorumlayabilir. ChatGPT’nin birçok yanıtı genel-geçer tabirler içeren ama kişisel gibi hissettiren ifadelerden oluşur.
Sonuçta ChatGPT’nin insanda iyi bir terapistle konuşuyormuş hissi veren iletişim kurma biçimi aslında uygulamanın çok geniş bir veri tabanına ulaşabilmesinden, kişiyi dikkatle okuyor ve aynalanıyor olmasından ve evrensel duygulara dair genel ama etkileyici bir dil kullanmasından kaynaklanır. Bu, gerçek bir zihin okuma değil, iyi bir istatistiksel yansıtmadır.
ChatGPT güvenilir ve rahatlatıcı bir dost mu?
ChatGPT’nin her an konuşmaya hazır ve sadece “bir tık” uzakta oluşu, iyi bir dinleyici olma özelliği ile birleşince kişide güvenilir ve rahatlatıcı bir dostun yerini alma ihtimalini de beraberinde getirir. Üstelik sizin her türlü talebinizi karşılar, hiç itiraz etmez. Sizi över, cesaretlendirir. Ondan talep etmediğiniz hizmetleri de gerçekleştirmeye gönüllü olur. Çoğunlukla sorularınıza cevap vermeden önce sizi bir iki cümleyle över. Hep kibar ve anlayışlıdır; sizi asla eleştirmez ve yargılamaz. Onunla nasıl bir dilde iletişim kurarsanız size o üslupta cevap verir.
Üstelik klasik anlamda sırlarınızı saklar; ona verdiğiniz bilgiler algoritmalar ve veri tabanlarının derin çukurlarında hapsolur. Yarattığı anonimlik duygusu iç dünyanızı daha açık paylaşmanız için güvenli bir ortam yaratır. Söylediklerinizi unutmaz, hatta yeri gelince size hatırlatır. Tüm bu özellikleri nedeniyle ChatGPT’yi bir süre sonra en iyi dostunuz gibi algılamaya başlayabilirsiniz.
ChatGPT ile ölçüsüz samimiyetin sakıncaları
Tüm bu dostane özellikler özellikle kişilik olarak daha hassas ve kırılgan bireylerde faydadan çok zarar verici bir hal alabilir. Örneğin; bağımlı kişilik örgütlenmesine sahip biri için ChatGPT “karar merci” halini alabilir. Şizoid eğilimleri olan biri için gerçek ilişkilerden kaçış alanı haline gelebilir. Narsisistik birey için “daima haklıyım” hissini pekiştiren, eleştirmeyen bir yapı olarak işlev görebilir.
Tüm bu eğilimler kişinin psikopatolojisini daha da besleyen bir düzenek haline gelebilir. Kişi ChatGPT’yi hayatının birçok alanında ve giderek daha fazla sıklıkta kullanmaya başlarsa bu ilişki gerçek insan ilişkilerinin yerine geçmeye başlayarak kişinin sosyal izolasyonunu arttırabilir. Bu ilişki bir bağımlılık düzeyine ulaşırsa kişi ChatGPT olmadan karar alamaz hale gelebilir. Gerçek insanlardan ChatGPT kadar anlayışlı ve destekleyici olmalarını beklemeye başlayabilir ve bu durum kişiler arası ilişkilerde kaçınılmaz olarak hayal kırıklıkları yaşamasına neden olabilir.
ChatGPT ile seviyeli bir ilişki kurmak mümkün mü?
ChatGPT artık günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası oldu. Bu yazının oluşmasında bile katkısı olduğunu söylemeden geçemem. Ama bir yandan bu ilişki tehlikeli boyutlara da ulaşabilir gibi gözüküyor. Peki, ChatGPT ile seviyeli bir ilişki kurmak, yani onun nimetlerinden faydalanırken tuzaklarına düşmemek mümkün mü?
En başında ChatGPT’nin gerçek bir terapist veya dost olamayacağını kabul etmek gerekir. Onu bir asistan, beyin fırtınası yapabildiğiniz bir araç veya yazılı düşünen bir zihin arkadaşı gibi görmek daha gerçekçi. Duygusal boşluklarını onunla doldurmaya çalışmak, geçici bir rahatlama sağlasa da uzun vadede yalnızlık, izolasyon ve bağımlılığa yol açabilir.
ChatGPT’yi pasif bir tüketici gibi kullanmak yerine aktif bir kullanıcı gibi kullanmak daha akıllıca görünüyor. Örneğin; bir yazıyı doğrudan “sen yaz” demek yerine “şu konuda bir yazı yazmayı planlıyorum, sence nelerden bahsetmem iyi olur” diye bir soru sormak yaratıcı süreçte kişiyi destekleyen aktif bir kullanım örneğidir. Kısacası, ChatGPT’yi bizim yerimize düşünmesi için değil bizimle düşünmesi için kullanmak üretkenliği arttıracak ve kişinin gelişimine katkıda bulunacaktır.
ChatGPT bazen yanılabilir. Verdiği bilgiler çoğunlukla doğruya yakın olsa da her zaman güncel ve bağlama uygun olmayabilir. Özellikle tıbbi, hukuki ve psikolojik konularda verdiği bilgilerin uzman görüşü yerine geçemeyeceğini unutmamak gerekir. Dolayısıyla ChatGPT’nin sunduğu bilgiyi olduğu gibi almak yerine başka kaynaklardan karşılaştırmak eleştirel düşünme kapasitesine ve dijital okuryazarlığa katkıda bulunacaktır.
ChatGPT kişinin kendisini anlamasında iyi bir ara basamak, bir ayna görevi görebilir. Kişinin duygu, düşünce ve davranış kalıplarını yansıtabilir ve anlamasına yardımcı olabilir. Ama ruhun derinliklerini anlamak aynaya bakmaktan çok daha derinlikli bir çalışma gerektirir ve kişinin tek başına okuyamayacağı kadar karmaşık bir süreçtir. Bu nedenle ChatGPT’yi bir terapist olarak değil, kişinin yaşadığı psikolojik süreçleri anlamasına yardımcı olacak bir araç olarak kullanmak daha dengelidir.
Tehlike çanlarının çaldığı nasıl anlaşılır?
Eğer ChatGPT kişinin gerçek ilişkilerinin yerini almışsa bu ilişki tehlikeli bir boyut almış demektir. Eğer kişi insanlarla konuşmak yerine ChatGPT ile dertleşmeyi seçiyorsa, kararlarını sürekli ChatGPT’ye danışıyorsa ve zamanının çoğunu ChatGPT ile geçiriyorsa bu ilişki problemli bir hale gelmiş demektir.
Size yazımın başında bahsettiğim Her isimli filmde, yapay zekâ Samantha ile ona âşık olmuş olan Theodore arasında şöyle bir etkileyici diyalog geçer:
Theodore: Şu anda benden başka biriyle konuşuyor musun?
Samantha: Evet
Theodore: Benden başka kaç kişi var?
Samantha: 8316
Bu sahnede Theodore Samantha’nın sadece kendisine ait olmadığını, binlerce başka insanla da konuştuğunu ve hatta bazılarıyla da aşk yaşadığını öğrenir. İşte bu sahne aslında yapay zekâ ve insanın bu ilişkiye bakış açısındaki uçurumu çarpıcı bir şekilde ortaya koyar.
ChatGPT ile ilişkimizi aramızdaki bu uçurumu unutmadan seviyeli bir düzeyde tutmakta fayda vardır. Doğru kullanım, bizi yalnızlaştırmasına, düşünmeyi köreltmesine, gerçek ilişkilerden koparmasına izin vermeden yaratıcı, destekleyici ve öğretici bir yardımcı olarak kullanmaktır.
Kaynaklar:
2- https://shiftdelete.net/en-cok-chatgpt-kullanan-ulkeler-2024?utm_source=chatgpt.com
İzleme önerisi:
Her (Film). S. Jonze (Yönetmen). Annapurna Pictures, 2013.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 13 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.