Gençler neden bu kadar mutsuz?

Küresel mutluluk eğrisi neden gençlerde kırılıyor? Sosyal bağların zayıflaması, sekülerleşme ve anlam yitimi nasıl bir mutsuzluk dalgası yaratıyor? Gençler neden kendilerini başlangıç çizgisinde değil, tükeniş eşiğinde gibi hissediyor?

Son yıllarda, dünya çapında endişe verici bir eğilim ortaya çıkıyor. Gençler, rekor düzeyde mutsuzluk ve duygusal sıkıntı yaşadıklarını bildiriyor. Mutluluk genel olarak insan hayatı boyunca U şeklinde bir eğri izlerken, yeni araştırmalar günümüz gençlerinin tarihin en düşük mutluluk düzeylerinde hayata atıldıklarını ve bu düşük düzeyde çok daha uzun süre kaldıklarını ortaya koyuyor.

Arthur C. Brooks, The Atlantic için kaleme aldığı yazısında sosyal bağların zayıflamasından zengin ve seküler toplumlarda anlamın yitirilmesine kadar bu küresel olgunun ardındaki nedenleri araştırıyor ve bu eğilimi tersine çevirmek için pratik öneriler sunuyor.

Yazı esasen ABD’li genç yetişkinleri merkeze alıyor; ancak konu sadece Amerika’ya özgü değil. Brooks’un dayandığı veriler, Kuzey Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Güney Amerika’ya uzanan geniş bir coğrafyada benzer mutsuzluk örüntülerinin ortaya çıktığını gösteriyor. Bu nedenle yazı, her ne kadar Amerikan toplumuna odaklansa da, dünya genelinde gençliğin ruh hâli ve gelecek algısına dair evrensel bir çerçeve sunuyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Bu uluslararası mutluluk sıralamalarına biraz şüpheyle yaklaşıyorum. Bu sıralamaları hazırlayan kuruluşlar, “Dünyanın en mutlu ülkesi hangisi?” sorusuna cevap vererek her zaman büyük ilgi çekiyorlar. Genellikle ilk sırada Finlandiya’nın olduğu ve Danimarka ile diğer İskandinav ülkelerinin de listenin yukarısında olduğu bu sıralamaları birçok ülkede insanların kendi yaşam memnuniyetleri ile ilgili tek bir soruya yanıt vermelerini sağlayarak elde ediyorlar. Ben bu metodolojiye pek itibar etmiyorum çünkü böylesine sınırlı bir değerlendirmeye dayanarak ulusları doğru bir şekilde karşılaştıramayız çünkü farklı kültürlerdeki insanlar bu sorulara farklı şekillerde cevap verecektir.

Ancak, Amerika’daki genç yetişkinlerin mutluluğunun düşmesi gibi ülkelerdeki değişimlerle çok ilgileniyorum. Harvard’daki İnsan Mutluluğu Programı’ndaki meslektaşlarımın da dahil olduğu birçok kurumun ortaklaşa yürüttüğü bir ankete dayanan Küresel Mutluluk Çalışması gibi yeni araştırmalar bu konuyu ve daha fazlasını derinlemesine inceliyor. Bu çalışma da diğerleri gibi katılımcıların kendi beyanlarına dayanıyor. Ancak çalışma sürecinde beş yıl boyunca 200.000’den fazla kişiden, yaklaşık yarım düzine farklı boyutta ve 22 ülkede, insanların mutluluğu hakkında daha kapsamlı veriler toplanıyor. Söz konusu anket ile ilgili olarak benim için önemli olan şey, gençlerin duygusal ve psikolojik sıkıntılarının Amerika Birleşik Devletleri gibi zengin, sanayileşmiş ülkelerde daha belirgin olmasına rağmen, tüm dünyada da görüldüğünü ortaya koyması.

Mutsuzluk neden yayılıyor?

Bilim insanları uzun zamandır mutluluğun yaşam boyunca U şeklinde bir eğri izlediğini belirtiyorlar. Bireylerin kendi ifadelerine göre mutlulukları, genç ve orta yaşlarda kademeli olarak azalıyor, ardından 50 yaş civarında tekrar yükselmeye başlıyor. Mutluluğun U şeklinde bir eğri izlediğine dair hipotezi 2008 yılında Dartmouth Üniversitesi’nde ekonomi profesörü David G. Blanchflower, Andrew J. Oswald ile birlikte ortaya attı ve bunu 145 ülkede doğruladı.

U şeklinin sol tarafı, ergenlerin ve genç yetişkinlerin genel olarak orta yaşlı insanlara göre daha mutlu olduğunu gösteriyor. Ancak, son yıllarda ergenler ve genç yetişkinlerde ruh hali bozukluklarının arttığına dair çok sayıda kanıt olduğu için, yeni tahminlerde sol tarafın aşağıya doğru kayacağını bekleyebiliriz. Küresel Mutluluk Çalışması da ABD ve dünya genelinde tam olarak bunu ortaya koyuyor. Mutluluk seviyesi artık erken yetişkinlikten itibaren düşmeye başlıyor çünkü bu seviye artık daha düşük bir noktadan başlıyor ve ilerideki yaşlarda yükselmeye başlayana kadar düşük seviyede kalıyor.

Bu oldukça kötü bir haber. Ancak bazı iyi haberler de var. Bu araştırma, bu küresel eğilimin önemli bir istisnasını ortaya koyuyor. Daha fazla arkadaşı ve yakın sosyal ilişkileri olan gençler arasında daha geleneksel bir U şeklinde eğilim gözlemleniyor. Bu, günümüzün teknolojiyle şekillenen sosyal yaşamında genç yetişkinlerin gerçek hayatta insan ilişkilerinden ve sevgiden yoksun oldukları ve bu yoksunluğun da gençlerin gerçek anlamda mutlu olmasını imkânsız kıldığı yönündeki kendi araştırmalarımla da örtüşüyor. İnsanlar arasındaki bağların güçlenmesiyle ortaya çıkan bu istisna, gençlerin mutsuzluğunun yaygınlaşması sorununu nasıl çözebileceğimizin çıkış noktası olabilir.

ABD gibi zengin Batı ülkelerinde daha belirgin olan mutluluk sorununun makul bir açıklaması, artan sekülerleşme, yani dini bağlılığı olmadığını beyan eden, hiçbir dine mensup olmayan kişilerin sayısındaki artışla ölçülebilir. ABD’de herhangi bir dine mensup olmayanların oranı 2007’den bu yana neredeyse iki katına çıkarak yüzde 29’a ulaştı. Akademisyenler uzun zamandır dindar insanların ortalama olarak dindar olmayanlara göre daha mutlu olduğunu tespit etmişlerdir.

Bağsızlık, anlamsızlık, yalnızlık: Çıkış nerede?

Bu kadar çok insana somut bir mutluluk artışı sağlayan bir geleneğin bu kadar belirgin bir düşüş yaşaması nasıl açıklanabilir? Araştırmacılar, bu olgunun müreffeh ülkelerde daha yaygın olmasının esasen bu refahın bir sonucu olduğu hipotezini ortaya attılar. Toplum zenginleştikçe, insanlar açlık ve erken ölüm gibi sıkıntılarla başa çıkmak için dinin verdiği rahatlığa ihtiyaç duymadıkları için dindarlıklarını yitiriyorlar.

Bu ekonomik açıdan deterministik olan açıklamaya şüpheyle yaklaşıyorum. Geçmişteki araştırmalara benzer şekilde, yeni çalışma da haftada en az bir kez ibadete katılanların, dünya ortalamasında, katılmayanlara göre mutluluk ölçümlerinde %8 daha yüksek puan aldığını gösteriyor. Ancak bu olumlu etkinin en güçlü olduğu kesimin en zengin ve en seküler ülkeler olduğunu da ortaya koyuyor. Bu bulgu, materyalist hipotezin aksine, zenginliğin manevi rahatlığın önemli bir kaynağı olmadığını ve dini ibadete katılımın refah üzerindeki etkisinin ekonomik faktörlerden nispeten bağımsız olduğunu gösteriyor.

Bu da zengin ülkelerde dindarlığın azalması ile birlikte bu kadar çok insanın tam olarak neyi kaybettiği sorusunu gündeme getiriyor. Toplumsal bağlar ve sosyal çevre bu sorunun iki cevabı. Ancak daha derin bir cevap, çalışmanın mutluluk kategorilerinden biri olan hayatla kurulan anlam ilişkisidir. Bu kategori, katılımcılara günlük faaliyetlerinin kendileri için anlamlı olup olmadığını ve hayatlarının amacını anlayıp anlamadıklarını sorarak ölçülmüştür. Anket, kişi başına düşen GSYİH’nın bu hayata anlam yükleme duygusuyla ters orantılı olduğunu ortaya koyuyor. Yani bir ülke ne kadar zenginleşirse, vatandaşları hayata o kadar daha az anlam yüklüyor.

Başkaları da daha önce bu eğilimi gözlemledi. 2013 yılında Psychological Science dergisinde yayınlanan bir araştırmada, çok daha geniş bir ülke örneklemi (132) incelendi ve Küresel Mutluluk Çalışması ile aynı sonuca varıldı: “Hayatınızın önemli bir amacı veya anlamı olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna, yüksek gelirli ülkelerdeki katılımcılar düşük gelirli ülkelerdekilere göre çok daha zayıf bir inançla yanıt verdi. Araştırmacılar ayrıca, bu sonuçların zengin ülkelerdeki sekülerizmle açıklanabileceğini ortaya koydu.

Bu, bir toplumdaki maddi başarının, din veya maneviyatı ve dolayısıyla hayata yüklenen anlamı ve dolayısıyla da mutluluğu doğal olarak azalttığı sorusunu gündeme getiriyor. Tarih boyunca birçok yazar ve düşünür bu görüşü savunuyor.

Küresel Mutluluk Çalışması birçok ilginç eğilimi ortaya koyuyor ve şüphesiz önümüzdeki yıllarda daha fazla araştırmaya ilham verecektir. Ancak, bu bulguları hayatınıza uygulamak için beklemek zorunda değilsiniz, özellikle de zengin, sanayileşmiş bir ülkede yaşayan genç bir yetişkinseniz. İşte hemen yapabileceğiniz üç şey:

1.    Aileniz ve arkadaşlarınızla olan yakın ilişkilerinizi neredeyse her şeyden öncelikli tutun. Mümkün olduğunca, bu sevdiklerinizle iletişim kurmak için teknolojik platformları kullanmaktan kaçının; yüz yüze iletişime odaklanın. İnsan doğası, yüz yüze iletişimi esas alır.

2.    İç dünyanızı nasıl geliştirebileceğinizi düşünün. Daha önceki bir yazımda bahsettiğim gibi, hiçbir dinin mensubu olmamak yönündeki eğilim göz önüne alındığında, bu bir karşı kültür hareketi gibi görünebilir. Ancak maneviyatı, organize dinlerle sınırlı olmayan inançlar, uygulamalar ve deneyimler olarak geniş bir şekilde tanımlayalım; hatta günlük hayatın monotonluğunu aşmanıza ve hayatın amacını ve anlamını bulmanıza yardımcı olabilecek felsefi bir yolculuk olarak da tanımlayabiliriz.

3.    Maddi olanaklar elbette önemlidir, ancak bunlar içsel ihtiyaçlarınızı karşılayamaz. Para mutluluğu satın alamaz; mutluluğu sadece anlamlı bir hayat verebilir.

Sonuncusu herkesin bildiği bir gerçek, biliyorum. Ancak herkesin bildiği gerçeklerin de doğru olma özelliği var ve bu anketin sonuçları, bu önemli gerçekleri unutma tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Bazen, hep bildiğimizi sandığımız ama unuttuğumuz şeyleri hatırlamak için soğuk ve çıplak verilere ihtiyaç duyarız.”

Bu yazı ilk kez 7 Mayıs 2025’te yayımlanmıştır.

Arthur C. Brooks’un, The Atlantic web sitesinde yayınlanan “Why Are Young People Everywhere So Unhappy?” başlıklı yazıdan öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazıların orijinaline aşağıdaki linklerden erişebilirsiniz: https://www.theatlantic.com/ideas/archive/2025/05/young-people-global-unhappiness/682632/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Gençler neden bu kadar mutsuz?

Küresel mutluluk eğrisi neden gençlerde kırılıyor? Sosyal bağların zayıflaması, sekülerleşme ve anlam yitimi nasıl bir mutsuzluk dalgası yaratıyor? Gençler neden kendilerini başlangıç çizgisinde değil, tükeniş eşiğinde gibi hissediyor?

Son yıllarda, dünya çapında endişe verici bir eğilim ortaya çıkıyor. Gençler, rekor düzeyde mutsuzluk ve duygusal sıkıntı yaşadıklarını bildiriyor. Mutluluk genel olarak insan hayatı boyunca U şeklinde bir eğri izlerken, yeni araştırmalar günümüz gençlerinin tarihin en düşük mutluluk düzeylerinde hayata atıldıklarını ve bu düşük düzeyde çok daha uzun süre kaldıklarını ortaya koyuyor.

Arthur C. Brooks, The Atlantic için kaleme aldığı yazısında sosyal bağların zayıflamasından zengin ve seküler toplumlarda anlamın yitirilmesine kadar bu küresel olgunun ardındaki nedenleri araştırıyor ve bu eğilimi tersine çevirmek için pratik öneriler sunuyor.

Yazı esasen ABD’li genç yetişkinleri merkeze alıyor; ancak konu sadece Amerika’ya özgü değil. Brooks’un dayandığı veriler, Kuzey Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Güney Amerika’ya uzanan geniş bir coğrafyada benzer mutsuzluk örüntülerinin ortaya çıktığını gösteriyor. Bu nedenle yazı, her ne kadar Amerikan toplumuna odaklansa da, dünya genelinde gençliğin ruh hâli ve gelecek algısına dair evrensel bir çerçeve sunuyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Bu uluslararası mutluluk sıralamalarına biraz şüpheyle yaklaşıyorum. Bu sıralamaları hazırlayan kuruluşlar, “Dünyanın en mutlu ülkesi hangisi?” sorusuna cevap vererek her zaman büyük ilgi çekiyorlar. Genellikle ilk sırada Finlandiya’nın olduğu ve Danimarka ile diğer İskandinav ülkelerinin de listenin yukarısında olduğu bu sıralamaları birçok ülkede insanların kendi yaşam memnuniyetleri ile ilgili tek bir soruya yanıt vermelerini sağlayarak elde ediyorlar. Ben bu metodolojiye pek itibar etmiyorum çünkü böylesine sınırlı bir değerlendirmeye dayanarak ulusları doğru bir şekilde karşılaştıramayız çünkü farklı kültürlerdeki insanlar bu sorulara farklı şekillerde cevap verecektir.

Ancak, Amerika’daki genç yetişkinlerin mutluluğunun düşmesi gibi ülkelerdeki değişimlerle çok ilgileniyorum. Harvard’daki İnsan Mutluluğu Programı’ndaki meslektaşlarımın da dahil olduğu birçok kurumun ortaklaşa yürüttüğü bir ankete dayanan Küresel Mutluluk Çalışması gibi yeni araştırmalar bu konuyu ve daha fazlasını derinlemesine inceliyor. Bu çalışma da diğerleri gibi katılımcıların kendi beyanlarına dayanıyor. Ancak çalışma sürecinde beş yıl boyunca 200.000’den fazla kişiden, yaklaşık yarım düzine farklı boyutta ve 22 ülkede, insanların mutluluğu hakkında daha kapsamlı veriler toplanıyor. Söz konusu anket ile ilgili olarak benim için önemli olan şey, gençlerin duygusal ve psikolojik sıkıntılarının Amerika Birleşik Devletleri gibi zengin, sanayileşmiş ülkelerde daha belirgin olmasına rağmen, tüm dünyada da görüldüğünü ortaya koyması.

Mutsuzluk neden yayılıyor?

Bilim insanları uzun zamandır mutluluğun yaşam boyunca U şeklinde bir eğri izlediğini belirtiyorlar. Bireylerin kendi ifadelerine göre mutlulukları, genç ve orta yaşlarda kademeli olarak azalıyor, ardından 50 yaş civarında tekrar yükselmeye başlıyor. Mutluluğun U şeklinde bir eğri izlediğine dair hipotezi 2008 yılında Dartmouth Üniversitesi’nde ekonomi profesörü David G. Blanchflower, Andrew J. Oswald ile birlikte ortaya attı ve bunu 145 ülkede doğruladı.

U şeklinin sol tarafı, ergenlerin ve genç yetişkinlerin genel olarak orta yaşlı insanlara göre daha mutlu olduğunu gösteriyor. Ancak, son yıllarda ergenler ve genç yetişkinlerde ruh hali bozukluklarının arttığına dair çok sayıda kanıt olduğu için, yeni tahminlerde sol tarafın aşağıya doğru kayacağını bekleyebiliriz. Küresel Mutluluk Çalışması da ABD ve dünya genelinde tam olarak bunu ortaya koyuyor. Mutluluk seviyesi artık erken yetişkinlikten itibaren düşmeye başlıyor çünkü bu seviye artık daha düşük bir noktadan başlıyor ve ilerideki yaşlarda yükselmeye başlayana kadar düşük seviyede kalıyor.

Bu oldukça kötü bir haber. Ancak bazı iyi haberler de var. Bu araştırma, bu küresel eğilimin önemli bir istisnasını ortaya koyuyor. Daha fazla arkadaşı ve yakın sosyal ilişkileri olan gençler arasında daha geleneksel bir U şeklinde eğilim gözlemleniyor. Bu, günümüzün teknolojiyle şekillenen sosyal yaşamında genç yetişkinlerin gerçek hayatta insan ilişkilerinden ve sevgiden yoksun oldukları ve bu yoksunluğun da gençlerin gerçek anlamda mutlu olmasını imkânsız kıldığı yönündeki kendi araştırmalarımla da örtüşüyor. İnsanlar arasındaki bağların güçlenmesiyle ortaya çıkan bu istisna, gençlerin mutsuzluğunun yaygınlaşması sorununu nasıl çözebileceğimizin çıkış noktası olabilir.

ABD gibi zengin Batı ülkelerinde daha belirgin olan mutluluk sorununun makul bir açıklaması, artan sekülerleşme, yani dini bağlılığı olmadığını beyan eden, hiçbir dine mensup olmayan kişilerin sayısındaki artışla ölçülebilir. ABD’de herhangi bir dine mensup olmayanların oranı 2007’den bu yana neredeyse iki katına çıkarak yüzde 29’a ulaştı. Akademisyenler uzun zamandır dindar insanların ortalama olarak dindar olmayanlara göre daha mutlu olduğunu tespit etmişlerdir.

Bağsızlık, anlamsızlık, yalnızlık: Çıkış nerede?

Bu kadar çok insana somut bir mutluluk artışı sağlayan bir geleneğin bu kadar belirgin bir düşüş yaşaması nasıl açıklanabilir? Araştırmacılar, bu olgunun müreffeh ülkelerde daha yaygın olmasının esasen bu refahın bir sonucu olduğu hipotezini ortaya attılar. Toplum zenginleştikçe, insanlar açlık ve erken ölüm gibi sıkıntılarla başa çıkmak için dinin verdiği rahatlığa ihtiyaç duymadıkları için dindarlıklarını yitiriyorlar.

Bu ekonomik açıdan deterministik olan açıklamaya şüpheyle yaklaşıyorum. Geçmişteki araştırmalara benzer şekilde, yeni çalışma da haftada en az bir kez ibadete katılanların, dünya ortalamasında, katılmayanlara göre mutluluk ölçümlerinde %8 daha yüksek puan aldığını gösteriyor. Ancak bu olumlu etkinin en güçlü olduğu kesimin en zengin ve en seküler ülkeler olduğunu da ortaya koyuyor. Bu bulgu, materyalist hipotezin aksine, zenginliğin manevi rahatlığın önemli bir kaynağı olmadığını ve dini ibadete katılımın refah üzerindeki etkisinin ekonomik faktörlerden nispeten bağımsız olduğunu gösteriyor.

Bu da zengin ülkelerde dindarlığın azalması ile birlikte bu kadar çok insanın tam olarak neyi kaybettiği sorusunu gündeme getiriyor. Toplumsal bağlar ve sosyal çevre bu sorunun iki cevabı. Ancak daha derin bir cevap, çalışmanın mutluluk kategorilerinden biri olan hayatla kurulan anlam ilişkisidir. Bu kategori, katılımcılara günlük faaliyetlerinin kendileri için anlamlı olup olmadığını ve hayatlarının amacını anlayıp anlamadıklarını sorarak ölçülmüştür. Anket, kişi başına düşen GSYİH’nın bu hayata anlam yükleme duygusuyla ters orantılı olduğunu ortaya koyuyor. Yani bir ülke ne kadar zenginleşirse, vatandaşları hayata o kadar daha az anlam yüklüyor.

Başkaları da daha önce bu eğilimi gözlemledi. 2013 yılında Psychological Science dergisinde yayınlanan bir araştırmada, çok daha geniş bir ülke örneklemi (132) incelendi ve Küresel Mutluluk Çalışması ile aynı sonuca varıldı: “Hayatınızın önemli bir amacı veya anlamı olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna, yüksek gelirli ülkelerdeki katılımcılar düşük gelirli ülkelerdekilere göre çok daha zayıf bir inançla yanıt verdi. Araştırmacılar ayrıca, bu sonuçların zengin ülkelerdeki sekülerizmle açıklanabileceğini ortaya koydu.

Bu, bir toplumdaki maddi başarının, din veya maneviyatı ve dolayısıyla hayata yüklenen anlamı ve dolayısıyla da mutluluğu doğal olarak azalttığı sorusunu gündeme getiriyor. Tarih boyunca birçok yazar ve düşünür bu görüşü savunuyor.

Küresel Mutluluk Çalışması birçok ilginç eğilimi ortaya koyuyor ve şüphesiz önümüzdeki yıllarda daha fazla araştırmaya ilham verecektir. Ancak, bu bulguları hayatınıza uygulamak için beklemek zorunda değilsiniz, özellikle de zengin, sanayileşmiş bir ülkede yaşayan genç bir yetişkinseniz. İşte hemen yapabileceğiniz üç şey:

1.    Aileniz ve arkadaşlarınızla olan yakın ilişkilerinizi neredeyse her şeyden öncelikli tutun. Mümkün olduğunca, bu sevdiklerinizle iletişim kurmak için teknolojik platformları kullanmaktan kaçının; yüz yüze iletişime odaklanın. İnsan doğası, yüz yüze iletişimi esas alır.

2.    İç dünyanızı nasıl geliştirebileceğinizi düşünün. Daha önceki bir yazımda bahsettiğim gibi, hiçbir dinin mensubu olmamak yönündeki eğilim göz önüne alındığında, bu bir karşı kültür hareketi gibi görünebilir. Ancak maneviyatı, organize dinlerle sınırlı olmayan inançlar, uygulamalar ve deneyimler olarak geniş bir şekilde tanımlayalım; hatta günlük hayatın monotonluğunu aşmanıza ve hayatın amacını ve anlamını bulmanıza yardımcı olabilecek felsefi bir yolculuk olarak da tanımlayabiliriz.

3.    Maddi olanaklar elbette önemlidir, ancak bunlar içsel ihtiyaçlarınızı karşılayamaz. Para mutluluğu satın alamaz; mutluluğu sadece anlamlı bir hayat verebilir.

Sonuncusu herkesin bildiği bir gerçek, biliyorum. Ancak herkesin bildiği gerçeklerin de doğru olma özelliği var ve bu anketin sonuçları, bu önemli gerçekleri unutma tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Bazen, hep bildiğimizi sandığımız ama unuttuğumuz şeyleri hatırlamak için soğuk ve çıplak verilere ihtiyaç duyarız.”

Bu yazı ilk kez 7 Mayıs 2025’te yayımlanmıştır.

Arthur C. Brooks’un, The Atlantic web sitesinde yayınlanan “Why Are Young People Everywhere So Unhappy?” başlıklı yazıdan öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazıların orijinaline aşağıdaki linklerden erişebilirsiniz: https://www.theatlantic.com/ideas/archive/2025/05/young-people-global-unhappiness/682632/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x