Kadınlar Bahar’ı neden sevdi?

Bahar dizisi reyting rekorları kırıyor. Bahar karakteri, kadınların fedakârlığına, uykusuna, uyanışına ve dayanıklılığına dair hangi mesajları veriyor? Prof. Dr. Aslıhan Dönmez yazdı.

Bahar dizisi reytinglere göre gösterildiği hemen her hafta en çok izlenen program olma özelliğini bir yıldan fazladır sürdürüyor. Bunda elbette ki dizinin oyuncularının, yönetmenin, senaristlerin ve teknik ekibin gösterdiği emeğin çok büyük payı var. Fakat dizideki baş karakter olan Bahar’ın bazı özelliklerinin özellikle kadın izleyicilerin diziye olan bağlılığında önemli rolü olduğunu düşünüyorum.

Bahar’ın ailesi için gösterdiği fedakârlıklar, hayatın ona sunduğu zorluklar karşısındaki dayanıklılığı ve sorunları ele almadaki zarafeti, yıllar süren uykusundan uyanıp hayatını sil baştan kurma çabası kadın izleyicilerin Bahar karakteri ile kendileri arasında birçok açıdan özdeşim yapmasına olanak sunuyor.

Bu özdeşim kendi hayatlarını ve seçimlerini gözden geçirmelerine, dersler ve sonuçlar çıkarmalarına yardımcı oluyor. Seyirci adeta Bahar’ın hayatını kendi hayatını izler gibi yürekten izliyor; Bahar’la seviniyor, Bahar’la üzülüyor, Bahar’ın zaferlerinden keyifleniyor.

Bu yazıda neden Bahar’ın yaş, eğitim düzeyi, medeni durum, meslek, sosyoekonomik durum ve kültürel özellikleri birbirinden farklı olan birçok kadının özdeşim nesnesi haline geldiğini ele alacağım. Bu vesileyle kadının başkaları için fedakârlık yapayım derken kendini unutup uykuya geçebileceğini, fakat uyandığı takdirde içindeki gücü keşfedip hayatın tüm zorluklarına cesaret ve zarafetle göğüs gerebileceğini hatırlatmak istiyorum.

Kadının fedakârlığı

Bahar’ı ilk olarak kocaman bir evde kendisinin ve eşinin ailesinin her türlü ihtiyacını özenle ve büyük bir adanmışlıkla karşılamaya çalışan bir ev hanımı olarak tanıyoruz. Zamanla aslında Tıp Fakültesi mezunu olduğunu, erken gelen bir gebelik sonrasında hekimlik mesleğinden feragat edip gönüllü olarak evin Külkedisi rolüne büründüğünü öğreniyoruz. Bu rolün içerisinde kendi iki çocuğunun her türlü ihtiyaçlarını karşılamak dışında, ben merkezci bir eşi memnun etmeye çalışmak, narsisist ve hasta bir kayınpederin bakımını üstlenmek ile manipülatif bir kayınvalidenin aşağılamalarını göğsünde yumuşatmak gibi görevler üstlenmiş durumda. Tüm bu zor görevleri o kendine has zarafeti, neşesi, güler yüzü ve enerjisi ile gerçekleştirmeye çalışıyor. Tıpkı sevdiklerinin rahatı uğruna kendi istek ve ihtiyaçlarını geri plana atan, hatta kendini unutan birçok kadının yaptığı fedakârlık gibi.

Günümüzün Amazon kadınları kendilerinden önceki kuşaklardaki kadınlara göre çok daha iyi eğitimliler. Bu eğitimleri sayesinde geleneksel ve toplumsal cinsiyet rolleri olan evin ve çocukların bakımını üstlenmek dışında meslek sahibi olup eve ekonomik katkıda bulunan kişiler olma özelliğine de sahipler. Fakat bu iki rol çatıştığında ve eşlerden birinin rol değişimine gitmesi gerektiğinde bu kişinin daha çok kadın olduğunu görüyoruz. Eşlerin her ikisinin de çalıştığı durumlarda aileye bir çocuk katıldığında ve çocuğun bakımını eşlerden birinin üstlenmesi gerektiğinde bu kişi çoğunlukla kadın oluyor. Bu durum özellikle mesleğini yapmayı seven ve kariyerinde yükselmek isteyen birçok kadın için bir fedakârlık olarak deneyimlenirken, toplumsal cinsiyet rollerinden sıyrılamamış ve cinsiyetçi bazı zihinlerde zaten olması gereken bir durum olarak nitelendiriliyor.

Kadının uykusu

Dizinin ilk yarısı diyebileceğimiz bölümlerinde Bahar’ın uykusuna şahit oluyoruz. Bu Külkedisi rolünü o kadar çok benimsemiş ki, zamanının çoğunu kendi istek ve ihtiyaçlarını unutup çevresindekileri memnun etme çabasına harcıyor. Bunu yapabilmek için de aslında kendini ezmiş geçmiş olduğunu görüyoruz; olumsuz tüm duygularını bastırıyor, çevresindeki insanların yaptıklarını değersizleştirmesine göz yumuyor, sınırlarını çizemiyor. Bu nedenle gücünü unutuyor, tüm enerjisini çevreyi memnun etmeye ve gerçekleri görmezden gelmeye yatırıyor. Eşinin kendisini aldattığına dair şüpheler duymasına rağmen kafasını kuma gömüyor. İlmek ilmek ördüğü düzenin bozulmaması, kimsenin ağzının tadının kaçmaması için türlü cambazlıklarla üç maymunu oynuyor.

Bahar’ın bu uykusunun birçok kadına tanıdık gelebileceğini düşünüyorum. “Yuvayı dişi kuş yapar” mantığıyla kadınlar mutsuz evlilikler içinde çoğunlukla susuyorlar. Kurdukları düzen bozulmasın, çocukların kalbi kırılmasın, hayalleri yıkılmasın diye bıçak kemiğe dayanana kadar susuyorlar. Bu uykuyu sürdürebilmek için olumsuz duygularını bastırıyorlar. Bu yüzden zamanla duygularının rehberliğini kaybedip yanlış kararlar alabiliyorlar. Başkalarına hizmet etmekten kendi güçlerini ve değerlerini unutuyorlar. Onlar unuttukça çevresindeki insanlar da onun değerini unutuyor; kadının yaptıkları değersizleştirilmeye başlıyor. Bu durum giderek bir “kadının adı yok” haline dönüşüyor.

Kadının uyanışı

Bahar’ın uyanışı karaciğer nakline ihtiyaç duyacak kadar sağlığının bozulmasına denk geliyor. Eşi Timur’un ve kayınvalidesi Nevra’nın ameliyat öncesi tavırları Bahar’ın gözünün açılmasını sağlıyor. Aslında uğruna kendinden vazgeçtiği bu yuvanın kumdan bir kale haline geldiğini anlıyor. Kendini hatırlıyor. Bir süredir ruhunun bodrumlarına tıktığı olumsuz duygularıyla tekrar barışıp bu duygularını tekrar rehberi ilan ederek onların peşlerinden gidince Timur’un kendini aldattığına dair somut kanıtlara ulaşıyor. O noktada Bahar’ın uyanışına şahit oluyoruz. Arkadaşları Seren ve Çağla ile arabada giderken arabanın tavanındaki pencereden başını çıkarıp “Her gün kendini kocasını mutlu etmek için parçalayan kadınlar, uyanın” diye haykırarak hem cinslerini de bu uyanışa davet ediyor.

Kadının uykusundan uyanması için duygularının ve sezgilerinin rehberliğine izin vermesi gerekiyor. Özgüveni ve özdeğeri sarsılmış olan kadınlar çoğunlukla bu rehberliği de kaybetmiş oluyorlar. Oysa biz kadınların gücünün çok önemli bir kaynağı duygularımızla iletişim halinde olmamızla sağlanıyor.

Duygular bu hayat yolculuğunda yolumuza çıkan trafik işaretleridir. Bu yolculuğu güvenli bir şekilde yapmamız ve gitmek istediğimiz istikamete gidebilmemiz için bu trafik işaretlerini görmemiz ve bize ne anlatmaya çalıştığını anlamamız gerekir. Duyguları görmezden gelirsek bu hayat yolculuğunda kaza yaparız, çıkmaz yollara saparız veya kendimizi hiç de gitmeyi planlamadığımız bir yerde buluruz. Bu nedenle kadınların uyanışları çoğunlukla duygulardan ve sezgilerden oluşan iç zenginlikleriyle tekrar iletişim kurmaya başlamalarıyla gerçekleşiyor. Ve uyanan kadın, tıpkı Bahar’da olduğu gibi, sınırsız olmadığını idrak edip sınırlarını tekrar çizmeye başlıyor.

Kadının dayanıklılığı

Dizinin bundan sonraki bölümlerinde uyanan Bahar’ın sınırlarını tekrar çizip hayatını yeniden inşa etmesine şahit oluyoruz. Bahar eski güçlerini hatırlıyor. Hayat enerjisini ve gücünü doğru kanallara aktarmaya başlıyor. Artık kimsenin o hayat enerjisinden nemalanmasına izin vermeyerek sınırlarını birer birer çiziyor, eski hesapları kapatıyor. Bu süreç içerisinde karşısına çıkan güçlüklerin üzerine korkmadan gidiyor. Bunu yaparken bir zamanlar eşinin ve kayınvalidesinin hizmetine sunduğu şifa yeteneğini, anaçlığını, yaratıcılığını ve hayat enerjisini bu sefer hekimlik mesleğine, çocuklarına ve yeni hayatını inşa etmeye yönlendiriyor.

Kadının şifalandırıcı, dokunduğu yeri iyileştirici, güzelleştirici etkisi, sorunları ele alma biçimindeki zarafeti kadının gücünün ve dayanıklılığının önemli bir kaynağıdır. Bu güç ve dayanıklılık kadının özünde, tabiatında, koca yüreğinde yer alır. Uykuya geçen kadınlar bu gücü unuturlar. Eğer yeniden bulabilir ve doğru kanallara yönlendirebilirlerse kadının yapabileceklerinin bir sınırı yoktur. Bu gücünü doğru yönlendirebilen kadınlar hem kendilerine hem de çevredeki kadınlara ışık olurlar.

Bahar dizisini yapımına katkıda bulunarak kadınlara tekrar güçlerini hatırlatan ve onlara ışık olan tüm ekibe bu kadından sonsuz teşekkürler.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 24 Ekim 2024’te yayımlanmıştır.

Aslıhan Dönmez
Aslıhan Dönmez
Prof. Dr. Aslıhan Dönmez - Psikiyatri uzmanı ve nörobilim doktoru. Çalışma alanları kaygı bozuklukları, depresyon ve yeme bozuklukları. Uzmanlık alanı Bilişsel Davranışçı Terapi. Halen Boğaziçi Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak dersler veriyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Kadınlar Bahar’ı neden sevdi?

Bahar dizisi reyting rekorları kırıyor. Bahar karakteri, kadınların fedakârlığına, uykusuna, uyanışına ve dayanıklılığına dair hangi mesajları veriyor? Prof. Dr. Aslıhan Dönmez yazdı.

Bahar dizisi reytinglere göre gösterildiği hemen her hafta en çok izlenen program olma özelliğini bir yıldan fazladır sürdürüyor. Bunda elbette ki dizinin oyuncularının, yönetmenin, senaristlerin ve teknik ekibin gösterdiği emeğin çok büyük payı var. Fakat dizideki baş karakter olan Bahar’ın bazı özelliklerinin özellikle kadın izleyicilerin diziye olan bağlılığında önemli rolü olduğunu düşünüyorum.

Bahar’ın ailesi için gösterdiği fedakârlıklar, hayatın ona sunduğu zorluklar karşısındaki dayanıklılığı ve sorunları ele almadaki zarafeti, yıllar süren uykusundan uyanıp hayatını sil baştan kurma çabası kadın izleyicilerin Bahar karakteri ile kendileri arasında birçok açıdan özdeşim yapmasına olanak sunuyor.

Bu özdeşim kendi hayatlarını ve seçimlerini gözden geçirmelerine, dersler ve sonuçlar çıkarmalarına yardımcı oluyor. Seyirci adeta Bahar’ın hayatını kendi hayatını izler gibi yürekten izliyor; Bahar’la seviniyor, Bahar’la üzülüyor, Bahar’ın zaferlerinden keyifleniyor.

Bu yazıda neden Bahar’ın yaş, eğitim düzeyi, medeni durum, meslek, sosyoekonomik durum ve kültürel özellikleri birbirinden farklı olan birçok kadının özdeşim nesnesi haline geldiğini ele alacağım. Bu vesileyle kadının başkaları için fedakârlık yapayım derken kendini unutup uykuya geçebileceğini, fakat uyandığı takdirde içindeki gücü keşfedip hayatın tüm zorluklarına cesaret ve zarafetle göğüs gerebileceğini hatırlatmak istiyorum.

Kadının fedakârlığı

Bahar’ı ilk olarak kocaman bir evde kendisinin ve eşinin ailesinin her türlü ihtiyacını özenle ve büyük bir adanmışlıkla karşılamaya çalışan bir ev hanımı olarak tanıyoruz. Zamanla aslında Tıp Fakültesi mezunu olduğunu, erken gelen bir gebelik sonrasında hekimlik mesleğinden feragat edip gönüllü olarak evin Külkedisi rolüne büründüğünü öğreniyoruz. Bu rolün içerisinde kendi iki çocuğunun her türlü ihtiyaçlarını karşılamak dışında, ben merkezci bir eşi memnun etmeye çalışmak, narsisist ve hasta bir kayınpederin bakımını üstlenmek ile manipülatif bir kayınvalidenin aşağılamalarını göğsünde yumuşatmak gibi görevler üstlenmiş durumda. Tüm bu zor görevleri o kendine has zarafeti, neşesi, güler yüzü ve enerjisi ile gerçekleştirmeye çalışıyor. Tıpkı sevdiklerinin rahatı uğruna kendi istek ve ihtiyaçlarını geri plana atan, hatta kendini unutan birçok kadının yaptığı fedakârlık gibi.

Günümüzün Amazon kadınları kendilerinden önceki kuşaklardaki kadınlara göre çok daha iyi eğitimliler. Bu eğitimleri sayesinde geleneksel ve toplumsal cinsiyet rolleri olan evin ve çocukların bakımını üstlenmek dışında meslek sahibi olup eve ekonomik katkıda bulunan kişiler olma özelliğine de sahipler. Fakat bu iki rol çatıştığında ve eşlerden birinin rol değişimine gitmesi gerektiğinde bu kişinin daha çok kadın olduğunu görüyoruz. Eşlerin her ikisinin de çalıştığı durumlarda aileye bir çocuk katıldığında ve çocuğun bakımını eşlerden birinin üstlenmesi gerektiğinde bu kişi çoğunlukla kadın oluyor. Bu durum özellikle mesleğini yapmayı seven ve kariyerinde yükselmek isteyen birçok kadın için bir fedakârlık olarak deneyimlenirken, toplumsal cinsiyet rollerinden sıyrılamamış ve cinsiyetçi bazı zihinlerde zaten olması gereken bir durum olarak nitelendiriliyor.

Kadının uykusu

Dizinin ilk yarısı diyebileceğimiz bölümlerinde Bahar’ın uykusuna şahit oluyoruz. Bu Külkedisi rolünü o kadar çok benimsemiş ki, zamanının çoğunu kendi istek ve ihtiyaçlarını unutup çevresindekileri memnun etme çabasına harcıyor. Bunu yapabilmek için de aslında kendini ezmiş geçmiş olduğunu görüyoruz; olumsuz tüm duygularını bastırıyor, çevresindeki insanların yaptıklarını değersizleştirmesine göz yumuyor, sınırlarını çizemiyor. Bu nedenle gücünü unutuyor, tüm enerjisini çevreyi memnun etmeye ve gerçekleri görmezden gelmeye yatırıyor. Eşinin kendisini aldattığına dair şüpheler duymasına rağmen kafasını kuma gömüyor. İlmek ilmek ördüğü düzenin bozulmaması, kimsenin ağzının tadının kaçmaması için türlü cambazlıklarla üç maymunu oynuyor.

Bahar’ın bu uykusunun birçok kadına tanıdık gelebileceğini düşünüyorum. “Yuvayı dişi kuş yapar” mantığıyla kadınlar mutsuz evlilikler içinde çoğunlukla susuyorlar. Kurdukları düzen bozulmasın, çocukların kalbi kırılmasın, hayalleri yıkılmasın diye bıçak kemiğe dayanana kadar susuyorlar. Bu uykuyu sürdürebilmek için olumsuz duygularını bastırıyorlar. Bu yüzden zamanla duygularının rehberliğini kaybedip yanlış kararlar alabiliyorlar. Başkalarına hizmet etmekten kendi güçlerini ve değerlerini unutuyorlar. Onlar unuttukça çevresindeki insanlar da onun değerini unutuyor; kadının yaptıkları değersizleştirilmeye başlıyor. Bu durum giderek bir “kadının adı yok” haline dönüşüyor.

Kadının uyanışı

Bahar’ın uyanışı karaciğer nakline ihtiyaç duyacak kadar sağlığının bozulmasına denk geliyor. Eşi Timur’un ve kayınvalidesi Nevra’nın ameliyat öncesi tavırları Bahar’ın gözünün açılmasını sağlıyor. Aslında uğruna kendinden vazgeçtiği bu yuvanın kumdan bir kale haline geldiğini anlıyor. Kendini hatırlıyor. Bir süredir ruhunun bodrumlarına tıktığı olumsuz duygularıyla tekrar barışıp bu duygularını tekrar rehberi ilan ederek onların peşlerinden gidince Timur’un kendini aldattığına dair somut kanıtlara ulaşıyor. O noktada Bahar’ın uyanışına şahit oluyoruz. Arkadaşları Seren ve Çağla ile arabada giderken arabanın tavanındaki pencereden başını çıkarıp “Her gün kendini kocasını mutlu etmek için parçalayan kadınlar, uyanın” diye haykırarak hem cinslerini de bu uyanışa davet ediyor.

Kadının uykusundan uyanması için duygularının ve sezgilerinin rehberliğine izin vermesi gerekiyor. Özgüveni ve özdeğeri sarsılmış olan kadınlar çoğunlukla bu rehberliği de kaybetmiş oluyorlar. Oysa biz kadınların gücünün çok önemli bir kaynağı duygularımızla iletişim halinde olmamızla sağlanıyor.

Duygular bu hayat yolculuğunda yolumuza çıkan trafik işaretleridir. Bu yolculuğu güvenli bir şekilde yapmamız ve gitmek istediğimiz istikamete gidebilmemiz için bu trafik işaretlerini görmemiz ve bize ne anlatmaya çalıştığını anlamamız gerekir. Duyguları görmezden gelirsek bu hayat yolculuğunda kaza yaparız, çıkmaz yollara saparız veya kendimizi hiç de gitmeyi planlamadığımız bir yerde buluruz. Bu nedenle kadınların uyanışları çoğunlukla duygulardan ve sezgilerden oluşan iç zenginlikleriyle tekrar iletişim kurmaya başlamalarıyla gerçekleşiyor. Ve uyanan kadın, tıpkı Bahar’da olduğu gibi, sınırsız olmadığını idrak edip sınırlarını tekrar çizmeye başlıyor.

Kadının dayanıklılığı

Dizinin bundan sonraki bölümlerinde uyanan Bahar’ın sınırlarını tekrar çizip hayatını yeniden inşa etmesine şahit oluyoruz. Bahar eski güçlerini hatırlıyor. Hayat enerjisini ve gücünü doğru kanallara aktarmaya başlıyor. Artık kimsenin o hayat enerjisinden nemalanmasına izin vermeyerek sınırlarını birer birer çiziyor, eski hesapları kapatıyor. Bu süreç içerisinde karşısına çıkan güçlüklerin üzerine korkmadan gidiyor. Bunu yaparken bir zamanlar eşinin ve kayınvalidesinin hizmetine sunduğu şifa yeteneğini, anaçlığını, yaratıcılığını ve hayat enerjisini bu sefer hekimlik mesleğine, çocuklarına ve yeni hayatını inşa etmeye yönlendiriyor.

Kadının şifalandırıcı, dokunduğu yeri iyileştirici, güzelleştirici etkisi, sorunları ele alma biçimindeki zarafeti kadının gücünün ve dayanıklılığının önemli bir kaynağıdır. Bu güç ve dayanıklılık kadının özünde, tabiatında, koca yüreğinde yer alır. Uykuya geçen kadınlar bu gücü unuturlar. Eğer yeniden bulabilir ve doğru kanallara yönlendirebilirlerse kadının yapabileceklerinin bir sınırı yoktur. Bu gücünü doğru yönlendirebilen kadınlar hem kendilerine hem de çevredeki kadınlara ışık olurlar.

Bahar dizisini yapımına katkıda bulunarak kadınlara tekrar güçlerini hatırlatan ve onlara ışık olan tüm ekibe bu kadından sonsuz teşekkürler.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 24 Ekim 2024’te yayımlanmıştır.

Aslıhan Dönmez
Aslıhan Dönmez
Prof. Dr. Aslıhan Dönmez - Psikiyatri uzmanı ve nörobilim doktoru. Çalışma alanları kaygı bozuklukları, depresyon ve yeme bozuklukları. Uzmanlık alanı Bilişsel Davranışçı Terapi. Halen Boğaziçi Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak dersler veriyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x