Keyif alırken suçluluk hissettiğimiz şeyleri yapmaya neden devam ederiz?

Yaparken keyif aldığınız ama bir yandan da suçluluk hissettiğiniz aktiviteler var mı? Bunları başkalarıyla paylaşmaktan utanıyor musunuz? Asla yalnız değilsiniz. Peki, olumsuz duygulara neden olsalar da neden bu tür zevklerden vazgeçemiyoruz?

Hepimizin vardır ve kimselerle pek de paylaşmayız: Keyif veren ama suçluluk da hissettiren zevkler. Bu bazen aşırı yemek olur, bazen bir film izlemek, bazen de bir şarkı dinlemek. Üstelik sosyal ortamımızda bunları yerin dibine sokarız. Peki neden bunları yapmaya devam ederiz? Sosyal psikolog LaCount ‘JJ’ Togans, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazısında, kendi araştırmalarından yola çıkarak bu tür aktivitelerden kendimizi alıkoyamamamızın nedenlerini anlatıyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“ (…) Çoğu zaman olaylara bakış açımız karmaşıktır; fikirlerimiz ve hislerimiz siyah-beyaz değildir ve yalnızca tek bir yöne (olumlu veya olumsuz) işaret etmez. Bu durum iç çatışmalara yol açabilir: Bir konunun birden fazla yönünü görebildiğinizde, yapılması, hissedilmesi veya inanılması gereken doğru şey nedir? Bu çelişkili hislerle başa çıkma psikolojisine hayranım ve bu yüzden suçluluk hissini beraberinde getiren zevkleri (guilty pleasures) inceliyorum ki bunlar, kararsızlığın psikolojisini anlamak için benzersiz bir test alanı sunuyor.

Kendimize karşı dürüst olursak, hepimiz itiraf etmek istemediğimiz bir şeyde teselli buluruz: Eskimeyen, çok sevdiğimiz nostaljik bir pop şarkısı, gözlerimizi alamadığınız berbat bir reality şov veya hiçbir besin değeri olmayan, keyif aldığımız bir yemek. Bunların hepsi, keyif aldığımız ama aynı zamanda garip hissettiğimiz veya utanç duyduğumuz aktivitelerdir. Elbette bunları okurken sizin de aklınıza gelenler olmuştur…”

Kişisel değerler ve sosyal beklentiler

Yazar, araştırmaların, bu tür zevklerin iki ölçüte göre değerlendirdiğini ortaya koyduğunu belirtiyor: “Kişisel değerler (insanlar bu tür faaliyetleri oldukları veya olmayı arzuladıkları kişiyle tutarsız görürler) ve sosyal beklentiler (toplumda potansiyel olarak tabu olarak kabul edilen bir şeyi beğendikleri için başkaları tarafından olumsuz değerlendirilmekten korkarlar). Dolayısıyla teoride bu ölçütleri karşılayan herhangi bir şey suçluluk hissedilen bir zevk olarak değerlendirilebilir ve bir kişinin böyle değerlendirebileceği bir şey, başkası tarafından öyle görülmeyebilir. (…)

Meslektaşlarımla birlikte bu konuda yaptığımız araştırmalara, çağdaş Batı toplumunda insanların en çok hangi tür faaliyetleri bu türden bir zevk olarak gördüklerini belirleyerek başladık.

Çoğunluğu ABD’de yaşayan 500 kadar katılımcıdan, kendilerine suçluluk hissettiren bir zevki belirtmelerini istedik. Tüm yanıtların yarısından fazlasını oluşturan en yaygın yanıtlar iki ana kategoriye ayrılıyordu: Yiyecekle ilgili düşkünlükler (tatlılar, kızarmış yiyecekler, fast food gibi) ve görsel-işitsel medya (nostaljik TV şovları, reality şovlar, diziler, YouTube içerikleri vb.). Daha az yaygın olan yanıtlar arasında sosyal medya kullanımı (örneğin TikTok’ta sonsuza kadar gezinmek), müzikle ilgili aktiviteler (örneğin Kanye West gibi tartışmalı sanatçıları dinlemek) veya şekerleme yapmak yer alıyordu.Formun Altı

Bunlar ana eğilimlerdi, ancak bazı katılımcıların kendilerine özgü ve bazen itici, suçluluk duygusu veren zevkleri vardı. Örneğin bir katılımcı, daha sonra arkadaşlarıyla izleyebilmek için ‘insanların toplum içinde utanç verici şeyler yaptığı anların fotoğraflarını/videolarını çekmekten’ hoşlandığını söyledi.

İkircikli duygular

Katılımcılarımıza suçluluk duydukları zevkleri düşünürken duygu yelpazelerinin nasıl olduğunu sorarak ikircikli duyguları da araştırdık.

Olumsuz tarafta, utanç, mahcubiyet ve suçluluk vardı. Bu bulgular sezgisel olarak mantıklı olmakla birlikte, suçluluk duyulan zevki ilk etapta neyin oluşturduğuna dair yukarıda bahsedilen ölçütlere de uyuyor. Yani suçluluk duyulan zevk kişisel değerlerimizle çelişen bir aktiviteyse, bu aktivitenin bizi suçluluk ve mahcubiyet duygusuna sürükleyeceği; şayet sosyal korkular da bu zevklerin önemli bir parçasıysa, bu aktivitelerin bizi utandırma olasılığının yüksek olduğu sonucu çıkıyor.

Suçluluk duyulan zevklerin günlük psikolojik ikilemin çarpıcı bir örneğini temsil ettiği fikrine uygun olarak, bu zevklerin eğlence, memnuniyet ve coşku gibi çeşitli olumlu duyguları da tetiklediğini gördük. Genel olarak insanlar bu üç olumlu duyguyu olumsuz duygulardan daha yoğun hissettiklerini söylediler. Bu psikolojik açıdan mantıklı, çünkü olumlu duygular, bizi suçlu ve mahcup hissettirmelerine rağmen bu tür zevklerden vazgeçmememizi sağlayan ‘yaklaşım odaklı davranış’ı besliyor.

Ne zaman ve neden suçluluk veren zevklere yöneliyoruz?

Elde ettiğimiz içgörüler, bu tür zevklere ne zaman ve neden yöneldiğimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.

Utanç duygusunu ele alalım; araştırmamızda bu konuda net bir örüntü vardı: İnsanlar suçluluk duygusuyla dolu zevklerinden ne kadar utanırlarsa, bunu başkalarıyla paylaşma olasılıkları o kadar düşüktü; hedef kitle kim olursa olsun. (…) Bu bulgu, günlük yaşamda kendini gösterme ve kararsızlığın rolü hakkında çok şey anlatıyor. Bir şey gerçekten keyif verse de, eğer bizi aptal, yüzeysel veya görgüsüz gösterebileceğini düşünüyorsak, genellikle bunu kendimize saklamayı tercih ederiz. Bu anlamda utanç sadece bir duygu değil, aynı zamanda arzu ettiğimiz kamusal imajı korumak için neyi açığa vurduğumuzu ve neyi gizlediğimizi şekillendiren bir sosyal filtredir.

Öte yandan, suçluluk duygusuyla ilgili zevklerin uyandırdığı olumlu duygulardan biri olan coşkunun, bu aktiviteyi yakın akrabalarla değil de özellikle arkadaşlarla paylaşmayı teşvik edebileceğini bulduk. Bu sonuç, suçluluk duyduğumuz zevklerimizi yakın arkadaşlarımızla paylaşmanın sadece aktivitenin tadını çıkarmakla ilgili olmadığını, aksine onlarla birlikte bu zevki yaşamayı dört gözle beklediğimizi gösteriyor. Bana göre bu bulgu, suçluluk duygusuyla ilgili zevklerin sosyal faydasını yansıtıyor; çünkü genellikle özel tercihler olarak görülseler de, bu utanç verici ilgi alanları yakın arkadaşları birbirine daha da yakınlaştırıyor.

Can sıkıntısı, alışkanlık ve stres…

Peki, suçluluk duygusu yaratan zevkler bu kadar duygusal yük taşıyorsa, neden bunlara kapılıyoruz? Yani neden kendimizi olumsuz duygulara yol açmayan keyifli aktivitelerle sınırlamıyoruz?

Katılımcılarımız can sıkıntısı, alışkanlık ve aktivitenin planlı bir kendini ödüllendirme biçimi olması gibi nedenler sundular, ancak tüm nedenler arasında bir motivasyon diğerlerinden daha fazla belirtildi: Stresi azaltmak. (…)”

Yazar, hayatın bunaltıcı geldiği anlarda (örneğin, yorucu bir iş gününden sonra eve gelmek veya bir ayrılıkla başa çıkmak), kanepeye yığılıp bulabildiğimiz en saçma, en anlamsız TV programını izlemek ya da koca bir pizzayı mideye indirmek gibi bir dürtü hissettiğimizi söylüyor: “Dolayısıyla bilişsel uyumsuzluğumuz bize bu aktiviteleri yapmamamız gerektiğini hissettirmesine rağmen kendimize anlık bir çıkış yolu bulmak için bu kararı haklı çıkarırız.

Omuzlarımızda tüneyen melek ve şeytan imgesinin varlığını sürdürmesinin bir nedeni var; bu metafor, çelişkili duygularla boğuşmanın ne anlama geldiğini özetliyor. Melek ‘hayır’, şeytan ‘yap’ der. Ve suçluluk hissettiren zevklerin psikolojisini inceleyerek, insanların karmaşık duygularıyla yalnızca nadir ve dramatik anlarda değil, günlük yaşamın ritminde de nasıl başa çıktıklarına dair daha derin bir anlayış kazanıyoruz. (…)

Hangi kariyerleri, nerede yaşamayı seçtiğimiz, kiminle evlendiğimiz gibi konular, artıları ve eksileri dengelemeye dayalı kararlar almamızı gerektirir. Daha da önemlisi, bu durumlar hayatın ne kadar karmaşık olduğunu ve hayatımız boyunca yaptığımız seçimlerin çoğunun basit veya tamamen siyah-beyaz olmadığını yansıtır. (…) Bir dahaki sefere kendinizi suçluluk hissettiren bir faaliyeti yapıp yapmamayı düşünürken bulduğunuzda, o anın karmaşık psikolojisine hayranlık duyabilirsiniz: Kim olduğunuz, kim olmak istediğiniz ve bu süreçte nasıl eğlenmeyi seçtiğiniz arasında nasıl pazarlık ettiğinizi belirleyen iç mekanizmalar.”

Bu yazı ilk kez 10 Aralık 2025’te yayımlanmıştır.

LaCount ‘JJ’ Togans’ın Psyche internet sitesinde yayımlanan “Guilty pleasures are more than just giving in to temptation” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://psyche.co/ideas/guilty-pleasures-are-more-than-just-giving-in-to-temptation

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Keyif alırken suçluluk hissettiğimiz şeyleri yapmaya neden devam ederiz?

Yaparken keyif aldığınız ama bir yandan da suçluluk hissettiğiniz aktiviteler var mı? Bunları başkalarıyla paylaşmaktan utanıyor musunuz? Asla yalnız değilsiniz. Peki, olumsuz duygulara neden olsalar da neden bu tür zevklerden vazgeçemiyoruz?

Hepimizin vardır ve kimselerle pek de paylaşmayız: Keyif veren ama suçluluk da hissettiren zevkler. Bu bazen aşırı yemek olur, bazen bir film izlemek, bazen de bir şarkı dinlemek. Üstelik sosyal ortamımızda bunları yerin dibine sokarız. Peki neden bunları yapmaya devam ederiz? Sosyal psikolog LaCount ‘JJ’ Togans, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazısında, kendi araştırmalarından yola çıkarak bu tür aktivitelerden kendimizi alıkoyamamamızın nedenlerini anlatıyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“ (…) Çoğu zaman olaylara bakış açımız karmaşıktır; fikirlerimiz ve hislerimiz siyah-beyaz değildir ve yalnızca tek bir yöne (olumlu veya olumsuz) işaret etmez. Bu durum iç çatışmalara yol açabilir: Bir konunun birden fazla yönünü görebildiğinizde, yapılması, hissedilmesi veya inanılması gereken doğru şey nedir? Bu çelişkili hislerle başa çıkma psikolojisine hayranım ve bu yüzden suçluluk hissini beraberinde getiren zevkleri (guilty pleasures) inceliyorum ki bunlar, kararsızlığın psikolojisini anlamak için benzersiz bir test alanı sunuyor.

Kendimize karşı dürüst olursak, hepimiz itiraf etmek istemediğimiz bir şeyde teselli buluruz: Eskimeyen, çok sevdiğimiz nostaljik bir pop şarkısı, gözlerimizi alamadığınız berbat bir reality şov veya hiçbir besin değeri olmayan, keyif aldığımız bir yemek. Bunların hepsi, keyif aldığımız ama aynı zamanda garip hissettiğimiz veya utanç duyduğumuz aktivitelerdir. Elbette bunları okurken sizin de aklınıza gelenler olmuştur…”

Kişisel değerler ve sosyal beklentiler

Yazar, araştırmaların, bu tür zevklerin iki ölçüte göre değerlendirdiğini ortaya koyduğunu belirtiyor: “Kişisel değerler (insanlar bu tür faaliyetleri oldukları veya olmayı arzuladıkları kişiyle tutarsız görürler) ve sosyal beklentiler (toplumda potansiyel olarak tabu olarak kabul edilen bir şeyi beğendikleri için başkaları tarafından olumsuz değerlendirilmekten korkarlar). Dolayısıyla teoride bu ölçütleri karşılayan herhangi bir şey suçluluk hissedilen bir zevk olarak değerlendirilebilir ve bir kişinin böyle değerlendirebileceği bir şey, başkası tarafından öyle görülmeyebilir. (…)

Meslektaşlarımla birlikte bu konuda yaptığımız araştırmalara, çağdaş Batı toplumunda insanların en çok hangi tür faaliyetleri bu türden bir zevk olarak gördüklerini belirleyerek başladık.

Çoğunluğu ABD’de yaşayan 500 kadar katılımcıdan, kendilerine suçluluk hissettiren bir zevki belirtmelerini istedik. Tüm yanıtların yarısından fazlasını oluşturan en yaygın yanıtlar iki ana kategoriye ayrılıyordu: Yiyecekle ilgili düşkünlükler (tatlılar, kızarmış yiyecekler, fast food gibi) ve görsel-işitsel medya (nostaljik TV şovları, reality şovlar, diziler, YouTube içerikleri vb.). Daha az yaygın olan yanıtlar arasında sosyal medya kullanımı (örneğin TikTok’ta sonsuza kadar gezinmek), müzikle ilgili aktiviteler (örneğin Kanye West gibi tartışmalı sanatçıları dinlemek) veya şekerleme yapmak yer alıyordu.Formun Altı

Bunlar ana eğilimlerdi, ancak bazı katılımcıların kendilerine özgü ve bazen itici, suçluluk duygusu veren zevkleri vardı. Örneğin bir katılımcı, daha sonra arkadaşlarıyla izleyebilmek için ‘insanların toplum içinde utanç verici şeyler yaptığı anların fotoğraflarını/videolarını çekmekten’ hoşlandığını söyledi.

İkircikli duygular

Katılımcılarımıza suçluluk duydukları zevkleri düşünürken duygu yelpazelerinin nasıl olduğunu sorarak ikircikli duyguları da araştırdık.

Olumsuz tarafta, utanç, mahcubiyet ve suçluluk vardı. Bu bulgular sezgisel olarak mantıklı olmakla birlikte, suçluluk duyulan zevki ilk etapta neyin oluşturduğuna dair yukarıda bahsedilen ölçütlere de uyuyor. Yani suçluluk duyulan zevk kişisel değerlerimizle çelişen bir aktiviteyse, bu aktivitenin bizi suçluluk ve mahcubiyet duygusuna sürükleyeceği; şayet sosyal korkular da bu zevklerin önemli bir parçasıysa, bu aktivitelerin bizi utandırma olasılığının yüksek olduğu sonucu çıkıyor.

Suçluluk duyulan zevklerin günlük psikolojik ikilemin çarpıcı bir örneğini temsil ettiği fikrine uygun olarak, bu zevklerin eğlence, memnuniyet ve coşku gibi çeşitli olumlu duyguları da tetiklediğini gördük. Genel olarak insanlar bu üç olumlu duyguyu olumsuz duygulardan daha yoğun hissettiklerini söylediler. Bu psikolojik açıdan mantıklı, çünkü olumlu duygular, bizi suçlu ve mahcup hissettirmelerine rağmen bu tür zevklerden vazgeçmememizi sağlayan ‘yaklaşım odaklı davranış’ı besliyor.

Ne zaman ve neden suçluluk veren zevklere yöneliyoruz?

Elde ettiğimiz içgörüler, bu tür zevklere ne zaman ve neden yöneldiğimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.

Utanç duygusunu ele alalım; araştırmamızda bu konuda net bir örüntü vardı: İnsanlar suçluluk duygusuyla dolu zevklerinden ne kadar utanırlarsa, bunu başkalarıyla paylaşma olasılıkları o kadar düşüktü; hedef kitle kim olursa olsun. (…) Bu bulgu, günlük yaşamda kendini gösterme ve kararsızlığın rolü hakkında çok şey anlatıyor. Bir şey gerçekten keyif verse de, eğer bizi aptal, yüzeysel veya görgüsüz gösterebileceğini düşünüyorsak, genellikle bunu kendimize saklamayı tercih ederiz. Bu anlamda utanç sadece bir duygu değil, aynı zamanda arzu ettiğimiz kamusal imajı korumak için neyi açığa vurduğumuzu ve neyi gizlediğimizi şekillendiren bir sosyal filtredir.

Öte yandan, suçluluk duygusuyla ilgili zevklerin uyandırdığı olumlu duygulardan biri olan coşkunun, bu aktiviteyi yakın akrabalarla değil de özellikle arkadaşlarla paylaşmayı teşvik edebileceğini bulduk. Bu sonuç, suçluluk duyduğumuz zevklerimizi yakın arkadaşlarımızla paylaşmanın sadece aktivitenin tadını çıkarmakla ilgili olmadığını, aksine onlarla birlikte bu zevki yaşamayı dört gözle beklediğimizi gösteriyor. Bana göre bu bulgu, suçluluk duygusuyla ilgili zevklerin sosyal faydasını yansıtıyor; çünkü genellikle özel tercihler olarak görülseler de, bu utanç verici ilgi alanları yakın arkadaşları birbirine daha da yakınlaştırıyor.

Can sıkıntısı, alışkanlık ve stres…

Peki, suçluluk duygusu yaratan zevkler bu kadar duygusal yük taşıyorsa, neden bunlara kapılıyoruz? Yani neden kendimizi olumsuz duygulara yol açmayan keyifli aktivitelerle sınırlamıyoruz?

Katılımcılarımız can sıkıntısı, alışkanlık ve aktivitenin planlı bir kendini ödüllendirme biçimi olması gibi nedenler sundular, ancak tüm nedenler arasında bir motivasyon diğerlerinden daha fazla belirtildi: Stresi azaltmak. (…)”

Yazar, hayatın bunaltıcı geldiği anlarda (örneğin, yorucu bir iş gününden sonra eve gelmek veya bir ayrılıkla başa çıkmak), kanepeye yığılıp bulabildiğimiz en saçma, en anlamsız TV programını izlemek ya da koca bir pizzayı mideye indirmek gibi bir dürtü hissettiğimizi söylüyor: “Dolayısıyla bilişsel uyumsuzluğumuz bize bu aktiviteleri yapmamamız gerektiğini hissettirmesine rağmen kendimize anlık bir çıkış yolu bulmak için bu kararı haklı çıkarırız.

Omuzlarımızda tüneyen melek ve şeytan imgesinin varlığını sürdürmesinin bir nedeni var; bu metafor, çelişkili duygularla boğuşmanın ne anlama geldiğini özetliyor. Melek ‘hayır’, şeytan ‘yap’ der. Ve suçluluk hissettiren zevklerin psikolojisini inceleyerek, insanların karmaşık duygularıyla yalnızca nadir ve dramatik anlarda değil, günlük yaşamın ritminde de nasıl başa çıktıklarına dair daha derin bir anlayış kazanıyoruz. (…)

Hangi kariyerleri, nerede yaşamayı seçtiğimiz, kiminle evlendiğimiz gibi konular, artıları ve eksileri dengelemeye dayalı kararlar almamızı gerektirir. Daha da önemlisi, bu durumlar hayatın ne kadar karmaşık olduğunu ve hayatımız boyunca yaptığımız seçimlerin çoğunun basit veya tamamen siyah-beyaz olmadığını yansıtır. (…) Bir dahaki sefere kendinizi suçluluk hissettiren bir faaliyeti yapıp yapmamayı düşünürken bulduğunuzda, o anın karmaşık psikolojisine hayranlık duyabilirsiniz: Kim olduğunuz, kim olmak istediğiniz ve bu süreçte nasıl eğlenmeyi seçtiğiniz arasında nasıl pazarlık ettiğinizi belirleyen iç mekanizmalar.”

Bu yazı ilk kez 10 Aralık 2025’te yayımlanmıştır.

LaCount ‘JJ’ Togans’ın Psyche internet sitesinde yayımlanan “Guilty pleasures are more than just giving in to temptation” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://psyche.co/ideas/guilty-pleasures-are-more-than-just-giving-in-to-temptation

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x