Son nüfus verileri ne gösteriyor? Nasıl bir değişim içindeyiz?

Son nüfus verileri ciddi bir değişime işaret ediyor. Nüfus artış hızı azalıyor. Her 10 kişiden 7’si, ülke yüzölçümünün %1.6’sını kapsayan kentlerde yaşıyor. Evlenenler azalırken, evlenmeyenler ve boşananlar artıyor. Prof. Dr. Mehmet Ali Eryurt yazdı.

Nüfus verileri; eğitimden sağlığa, istihdamdan sosyal güvenliğe, milli gelirden belediyelere ayrılan bütçeye kadar pek çok alanı doğrudan etkilediği için Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) her yıl açıkladığı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçları yakından takip ediliyor.

31 Aralık 2024 itibarıyla Türkiye’nin nüfusu 85 milyon 664 bin 944 kişi olarak açıklandı. Bir önceki yıla göre 292 bin 567 kişilik bir artış söz konusu. Oysa 2023’te Türkiye nüfusu yalnızca 92 bin 824 kişi artmış ve Cumhuriyet’in yüzüncü yılında, tarihimizin en düşük nüfus artış hızına tanık olmuştuk. Bu oran binde 1,1’e kadar gerilemişti. 2024’te ise nüfus artış hızı binde 3,4’e yükseldi.

Bu durumu kesinlikle nüfus artış hızı yükseldi şeklinde yorumlamamak gerekiyor. Aradaki fark büyük ölçüde ADNKS nüfusuna dahil olan yabancı nüfusun geçtiğimiz yıl 253 bin 293 kişi, bu yıl ise 89 bin 996 kişi azalmış olmasından kaynaklanıyor. Birkaç yıl öncesine kadar nüfus artış hızının hep binde 13’ün üzerinde olduğunu göz önünde bulundurursak, nüfus artış hızındaki zayıflama devam ediyor.

Nüfus ve yıllık nüfus artış hızı, 2007-2024, TÜİK

Yabancı nüfustaki azalma devam ediyor

ADNKS nüfusuna dahil olan yabancı nüfus 2022 yılına kadar düzenli bir şekilde artmaktayken, geçtiğimiz yıldan itibaren düşmeye başlamıştı. 2024 verilerine göre kayıtlı yabancı nüfus 1 milyon 480 bin 747’ye indi.

Yabancı nüfustaki azalma özellikle İstanbul, Antalya ve Ankara illerinde en yüksek seviyede. Irak, Afganistan ve Rusya uyruklu yabancılar azalmanın en fazla olduğu uyruklar.

Nüfusu azalan illerin sayısı arttı, deprem bölgesinde nüfus artışı kaydedildi

İller bazında incelendiğinde, 2023 yılında nüfusu azalan il sayısı 10 iken, 2024’te bu sayı 40’a yükseldi. Ancak 6 Şubat depremlerinden etkilenen 11 il açısından görece olumlu bir tablo var.

Elazığ’daki küçük azalma dışında, tüm deprem bölgesi illerinde nüfus artışı kaydedildi. Bu durum, yaraların yavaş yavaş sarılmaya başlandığını gösteriyor ve hepimize bir nebze de olsa umut veriyor.

Yerel seçimler nedeniyle kentlerden kırsala geçici göç yaşanmış

İl ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus geçtiğimiz yıl azalmıştı, bu yıl ise artış var.

Nüfusun yüzde 93.4’ü il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor. Belde ve köylerde yaşayan nüfus ise geçtiğimiz yıl artmışken bu yıl azaldı. Belde ve köylerde yaşayan nüfusun oranı yüzde 6.6.

Bu değişim neden kaynaklanıyor?

Daha önceki yerel seçimlerde olduğu gibi 2024 yerel seçimleri için de bazı seçmenlerin geçtiğimiz yıl kayıtlarını belde ve köylerine aldıkları, seçim bittikten sonra da yeniden yaşadıkları il ve ilçe merkezlerine döndükleri anlaşılıyor.

Her 10 kişiden 7’si, ülke yüzölçümünün %1.6’sını kapsayan kentlerde yaşıyor

Türkiye’de son yıllarda kent ve kır tanımı yapmak zorlaşmış durumda.

2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı Büyükşehir Belediyeleri kanunu ile birlikte büyükşehirlere bağlı köylere mahalle statüsü verilmesi, 30 büyükşehir belediyesinin bundan etkilenmesi ile birlikte kır nüfusu 2012 yılında yüzde 23 iken 2013 yılında bir anda yüzde 9’a düşmüştü.

TÜİK, kent-kır yapısını daha sağlıklı bir şekilde yansıtabilmek için Mekânsal Adres Kayıt Sistemi (MAKS) kullanarak üçlü bir sınıflama geliştirdi.

Bu sınıflamaya göre 2024 yılı itibarı ile Türkiye nüfusunun yüzde 67.2’si yoğun kent olarak sınıflanan ve Türkiye yüzölçümünün sadece yüzde 1.6’sını yerleşim yerlerinde ikamet ediyor.

Kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerleri, Türkiye yüzölçümünün yüzde 93.5’ini oluşturuyor, kırsal yerleşim yerlerinde nüfusun sadece yüzde 17.2’si yaşıyor. Orta yoğun kent olarak sınıflandırılan ve ülke yüzölçümünün yüzde 4.9’unu oluşturan yerleşim yerlerinde ise nüfusun yüzde 15.5’i ikamet ediyor.

Türkiye’de her 10 kişiden yedisi, ülke yüzölçümünün yüzde 2’sinden az bir alana sıkışmış bir şekilde yaşıyor. Oysa, yakın zamanda açıklanan yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre Türkiye’nin en mutlu 10 kenti arasında nüfusu 300 binin üzerinde olan sadece Afyonkarahisar var, çoğunluğunun nüfusu 200 binin altında. İlk sırada Sinop’un, ikinci sırada Afyonkarahisar’ın yer aldığı sıralamada Türkiye’nin nüfusu en az ili olan Bayburt ise üçüncü sırada.

Doğum oranlarında azalma sürüyor  

2000’li yıllar boyunca doğum sayısı, ilk defa geçtiğimiz yıl 1 milyonun altına inmişti. Doğum sayısı 958 bin 408’e, kadın başına düşen ortalama çocuk sayısını ifade eden toplam doğurganlık hızı, 1.51 çocuğa düşmüştü. 2014 yılından beri devam eden doğum oranlarındaki azalma bu yıl da devam edecek gibi görünüyor.

2024 ADNKS sonuçlarına göre “0” yaşındaki nüfus geçtiğimiz yıla göre 27 bin 665 kişi azalmış durumda, 906 bin 550 olarak açıklandı. “0” yaş nüfusundaki azalma 9 il hariç tüm illerde söz konusu, ülke geneline yayılmış durumda. “0” yaş nüfusunda artış olan, dolayısı ile doğum oranlarında artış olması muhtemel 7 il depremden etkilenen iller arasında yer alıyor: Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Malatya, Kahramanmaraş, Şanlıurfa ve Osmaniye. Doğum sayısında bir önceki yıla göre artış olan diğer iki il ise Edirne ve Yalova.

Yaşlanmaya devam ediyoruz

Türkiye’de nüfusun yaş yapısı hızlı bir şekilde değişmeye devam ediyor.

Bu değişimi ortanca yaştaki değişimde net bir şekilde görmek mümkün. Türkiye’nin ortanca yaşı 34.4’e yükseldi, bu rakam neredeyse her iki yılda bir yaş artıyor. Bu eğilim devam ederse, 2026’da Türkiye’nin ortanca yaşı 35’i geçecek.

Cinsiyete göre bakıldığında kadın nüfusta ortanca yaş zaten 35.2’ye yükselmiş durumda. Erkelerde ise 33.7.

İllere göre bakıldığında, Sinop’ta ortanca yaş 43.4’e, Giresun ve Kastamonu’da 42.9’a kadar yükseldi. 15 ilimizde ortanca yaş 40 yaşın üzerine çıktı.

Geniş yaş grupları temelinde incelendiğinde, 15 yaş altındaki çocuk nüfus oranı hem oransal olarak hem sayısal olarak azalmaya devam ediyor. 2024 itibarı ile 15 yaş altı çocuk nüfus oranı yüzde 20.9’a gerilemiş durumda.

65 yaş üzeri yaşlı nüfus da hem sayısal hem oransal olarak artmaya devam ediyor, yaşlı nüfus oranı yüzde 10.6’ya ulaştı. Dünya Sağlık Örgütü, 65 yaş ve üzerindeki yaşlı nüfusun toplam nüfusu içerisindeki payının yüzde 8’e çıktığı ülkeleri “yaşlı”, yüzde 10’un üzerine çıktığı ülkeleri “çok yaşlı nüfus” olarak tanımlıyor.

Türkiye 2014 yılında yaşlı nüfus oranının yüzde 8’e ulaşması ile “yaşlı” ülkeler arasına, geçtiğimiz yıl ise yüzde 10’un üzerine çıkması ile “çok yaşlı” ülkeler arasına katılmıştı.

Nüfusun yüzde 68,4’ü çalışma çağında

15-64 yaş arasındaki çalışma çağı nüfusu, doğum oranlarının yüksek olduğu dönemde nüfusa dahil olan kalabalık kuşakların artık çalışma çağı nüfusuna dahil olmaları nedeni ile sayısal ve oransal olarak artmaya devam ediyor. Çalışma çağı nüfusunun oranı 2024 yılında yüzde 68.4 oldu.

Çalışma çağındaki her birey başına düşen çocuk ve yaşlı bireylerin sayısını gösteren toplam yaş bağımlılık oranında, özellikle doğum oranlarının düşmesinden kaynaklı çocuk bağımlılık oranının azalması nedeniyle azalma eğilimi devam ediyor.

Çocuk bağımlılık oranı yüzde 30.6’ya gerilerken, yaşlı bağımlılık oranı ise yüzde 15.5’e yükseldi. Yani, çalışma çağındaki her 100 kişi 30.6 çocuğa, 15.5 yaşlıya bakıyor.

Her iki bağımlılık oranın bileşkesi olan toplam yaş bağımlılık oranı ise yüzde 46.1 seviyesinde.

Kalabalık haneler azalıyor

2009 yılında 4.0 olan ortalama hanehalkı büyüklüğü geçtiğimiz yıl olduğu gibi 2024’te de 3.1 olarak açıklandı.

Tek kişilik hanelerin, tek ebeveynli hanelerin artmasına bağlı olarak ortalama hanehalkı büyüklüğündeki azalma eğilimi devam edecek, kısa bir süre içerisinde 3’ün de altına inecek gibi görünüyor.

39 ilimizde zaten ortalama hanehalkı büyüklüğü 3’ün altına düşmüş durumda. Giresun ve Çanakkale 2.5 ortalama hanehalkı büyüklüğü ile hanehalkı büyüklüğünün en düşük olduğu iki ilimiz.

Evlenenler azalıyor, evlenmeyenler ve boşananlar artıyor

Medeni durum verileri de hanehalkı büyüklüğündeki azalma ile uyumlu sonuçlar ortaya koyuyor. Evli olanların oranında azalma, hiç evlenmeyenlerin oranında, boşananların oranında artış var.

Türkiye’nin nüfus yapısı hızlı bir şekilde değişiyor; bu değişimin arkasında yatan nedenlerin, sorun alanlarının veri temelli olarak analiz edilmesi, bu değişimle uyumlu, nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak proaktif politika ve stratejilerin bir an önce geliştirilip hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 7 Şubat 2025’te yayımlanmıştır.

Mehmet Ali Eryurt
Mehmet Ali Eryurt
Prof. Dr. Mehmet Ali Eryurt - 1999 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu, yüksek lisans ve doktora derecelerini Nüfusbilim alanında Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nde aldı. Doktora tez çalışmaları için Almanya’da Max Planck Demografik Araştırma Enstitüsü’nde bulundu. Halen Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. 1998, 2003, 2008, 2013 ve 2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları, Ulusal Anne Ölümleri Çalışması, Göç ve Yerinden Olmuş Nüfus Araştırması, 2008 ve 2014 Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırmaları, Uydu Kentlerde Yaşayan Sığınmacıların Sosyo-Ekonomik Profili, Türkiye’de Yasal Olarak İkamet Eden Yabancıların Profili ve Yaşam Koşulları, Türkiye’de Afganistan Uyruklu Sığınmacılar gibi çok sayıda büyük çaplı sosyal araştırmada proje yürütücüsü ve araştırmacı olarak yer aldı. Türkiye’nin demografik dönüşümü, nüfus politikaları, ölümlülük, doğurganlık, sosyal eşitsizlikler, yaşlılık, göç ve kentleşme, sığınmacı ve mülteci nüfus, uluslararası işgücü göçü gibi konularda kitapları/kitap bölümleri ve makaleleri bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Son nüfus verileri ne gösteriyor? Nasıl bir değişim içindeyiz?

Son nüfus verileri ciddi bir değişime işaret ediyor. Nüfus artış hızı azalıyor. Her 10 kişiden 7’si, ülke yüzölçümünün %1.6’sını kapsayan kentlerde yaşıyor. Evlenenler azalırken, evlenmeyenler ve boşananlar artıyor. Prof. Dr. Mehmet Ali Eryurt yazdı.

Nüfus verileri; eğitimden sağlığa, istihdamdan sosyal güvenliğe, milli gelirden belediyelere ayrılan bütçeye kadar pek çok alanı doğrudan etkilediği için Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) her yıl açıkladığı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçları yakından takip ediliyor.

31 Aralık 2024 itibarıyla Türkiye’nin nüfusu 85 milyon 664 bin 944 kişi olarak açıklandı. Bir önceki yıla göre 292 bin 567 kişilik bir artış söz konusu. Oysa 2023’te Türkiye nüfusu yalnızca 92 bin 824 kişi artmış ve Cumhuriyet’in yüzüncü yılında, tarihimizin en düşük nüfus artış hızına tanık olmuştuk. Bu oran binde 1,1’e kadar gerilemişti. 2024’te ise nüfus artış hızı binde 3,4’e yükseldi.

Bu durumu kesinlikle nüfus artış hızı yükseldi şeklinde yorumlamamak gerekiyor. Aradaki fark büyük ölçüde ADNKS nüfusuna dahil olan yabancı nüfusun geçtiğimiz yıl 253 bin 293 kişi, bu yıl ise 89 bin 996 kişi azalmış olmasından kaynaklanıyor. Birkaç yıl öncesine kadar nüfus artış hızının hep binde 13’ün üzerinde olduğunu göz önünde bulundurursak, nüfus artış hızındaki zayıflama devam ediyor.

Nüfus ve yıllık nüfus artış hızı, 2007-2024, TÜİK

Yabancı nüfustaki azalma devam ediyor

ADNKS nüfusuna dahil olan yabancı nüfus 2022 yılına kadar düzenli bir şekilde artmaktayken, geçtiğimiz yıldan itibaren düşmeye başlamıştı. 2024 verilerine göre kayıtlı yabancı nüfus 1 milyon 480 bin 747’ye indi.

Yabancı nüfustaki azalma özellikle İstanbul, Antalya ve Ankara illerinde en yüksek seviyede. Irak, Afganistan ve Rusya uyruklu yabancılar azalmanın en fazla olduğu uyruklar.

Nüfusu azalan illerin sayısı arttı, deprem bölgesinde nüfus artışı kaydedildi

İller bazında incelendiğinde, 2023 yılında nüfusu azalan il sayısı 10 iken, 2024’te bu sayı 40’a yükseldi. Ancak 6 Şubat depremlerinden etkilenen 11 il açısından görece olumlu bir tablo var.

Elazığ’daki küçük azalma dışında, tüm deprem bölgesi illerinde nüfus artışı kaydedildi. Bu durum, yaraların yavaş yavaş sarılmaya başlandığını gösteriyor ve hepimize bir nebze de olsa umut veriyor.

Yerel seçimler nedeniyle kentlerden kırsala geçici göç yaşanmış

İl ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus geçtiğimiz yıl azalmıştı, bu yıl ise artış var.

Nüfusun yüzde 93.4’ü il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor. Belde ve köylerde yaşayan nüfus ise geçtiğimiz yıl artmışken bu yıl azaldı. Belde ve köylerde yaşayan nüfusun oranı yüzde 6.6.

Bu değişim neden kaynaklanıyor?

Daha önceki yerel seçimlerde olduğu gibi 2024 yerel seçimleri için de bazı seçmenlerin geçtiğimiz yıl kayıtlarını belde ve köylerine aldıkları, seçim bittikten sonra da yeniden yaşadıkları il ve ilçe merkezlerine döndükleri anlaşılıyor.

Her 10 kişiden 7’si, ülke yüzölçümünün %1.6’sını kapsayan kentlerde yaşıyor

Türkiye’de son yıllarda kent ve kır tanımı yapmak zorlaşmış durumda.

2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı Büyükşehir Belediyeleri kanunu ile birlikte büyükşehirlere bağlı köylere mahalle statüsü verilmesi, 30 büyükşehir belediyesinin bundan etkilenmesi ile birlikte kır nüfusu 2012 yılında yüzde 23 iken 2013 yılında bir anda yüzde 9’a düşmüştü.

TÜİK, kent-kır yapısını daha sağlıklı bir şekilde yansıtabilmek için Mekânsal Adres Kayıt Sistemi (MAKS) kullanarak üçlü bir sınıflama geliştirdi.

Bu sınıflamaya göre 2024 yılı itibarı ile Türkiye nüfusunun yüzde 67.2’si yoğun kent olarak sınıflanan ve Türkiye yüzölçümünün sadece yüzde 1.6’sını yerleşim yerlerinde ikamet ediyor.

Kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerleri, Türkiye yüzölçümünün yüzde 93.5’ini oluşturuyor, kırsal yerleşim yerlerinde nüfusun sadece yüzde 17.2’si yaşıyor. Orta yoğun kent olarak sınıflandırılan ve ülke yüzölçümünün yüzde 4.9’unu oluşturan yerleşim yerlerinde ise nüfusun yüzde 15.5’i ikamet ediyor.

Türkiye’de her 10 kişiden yedisi, ülke yüzölçümünün yüzde 2’sinden az bir alana sıkışmış bir şekilde yaşıyor. Oysa, yakın zamanda açıklanan yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre Türkiye’nin en mutlu 10 kenti arasında nüfusu 300 binin üzerinde olan sadece Afyonkarahisar var, çoğunluğunun nüfusu 200 binin altında. İlk sırada Sinop’un, ikinci sırada Afyonkarahisar’ın yer aldığı sıralamada Türkiye’nin nüfusu en az ili olan Bayburt ise üçüncü sırada.

Doğum oranlarında azalma sürüyor  

2000’li yıllar boyunca doğum sayısı, ilk defa geçtiğimiz yıl 1 milyonun altına inmişti. Doğum sayısı 958 bin 408’e, kadın başına düşen ortalama çocuk sayısını ifade eden toplam doğurganlık hızı, 1.51 çocuğa düşmüştü. 2014 yılından beri devam eden doğum oranlarındaki azalma bu yıl da devam edecek gibi görünüyor.

2024 ADNKS sonuçlarına göre “0” yaşındaki nüfus geçtiğimiz yıla göre 27 bin 665 kişi azalmış durumda, 906 bin 550 olarak açıklandı. “0” yaş nüfusundaki azalma 9 il hariç tüm illerde söz konusu, ülke geneline yayılmış durumda. “0” yaş nüfusunda artış olan, dolayısı ile doğum oranlarında artış olması muhtemel 7 il depremden etkilenen iller arasında yer alıyor: Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Malatya, Kahramanmaraş, Şanlıurfa ve Osmaniye. Doğum sayısında bir önceki yıla göre artış olan diğer iki il ise Edirne ve Yalova.

Yaşlanmaya devam ediyoruz

Türkiye’de nüfusun yaş yapısı hızlı bir şekilde değişmeye devam ediyor.

Bu değişimi ortanca yaştaki değişimde net bir şekilde görmek mümkün. Türkiye’nin ortanca yaşı 34.4’e yükseldi, bu rakam neredeyse her iki yılda bir yaş artıyor. Bu eğilim devam ederse, 2026’da Türkiye’nin ortanca yaşı 35’i geçecek.

Cinsiyete göre bakıldığında kadın nüfusta ortanca yaş zaten 35.2’ye yükselmiş durumda. Erkelerde ise 33.7.

İllere göre bakıldığında, Sinop’ta ortanca yaş 43.4’e, Giresun ve Kastamonu’da 42.9’a kadar yükseldi. 15 ilimizde ortanca yaş 40 yaşın üzerine çıktı.

Geniş yaş grupları temelinde incelendiğinde, 15 yaş altındaki çocuk nüfus oranı hem oransal olarak hem sayısal olarak azalmaya devam ediyor. 2024 itibarı ile 15 yaş altı çocuk nüfus oranı yüzde 20.9’a gerilemiş durumda.

65 yaş üzeri yaşlı nüfus da hem sayısal hem oransal olarak artmaya devam ediyor, yaşlı nüfus oranı yüzde 10.6’ya ulaştı. Dünya Sağlık Örgütü, 65 yaş ve üzerindeki yaşlı nüfusun toplam nüfusu içerisindeki payının yüzde 8’e çıktığı ülkeleri “yaşlı”, yüzde 10’un üzerine çıktığı ülkeleri “çok yaşlı nüfus” olarak tanımlıyor.

Türkiye 2014 yılında yaşlı nüfus oranının yüzde 8’e ulaşması ile “yaşlı” ülkeler arasına, geçtiğimiz yıl ise yüzde 10’un üzerine çıkması ile “çok yaşlı” ülkeler arasına katılmıştı.

Nüfusun yüzde 68,4’ü çalışma çağında

15-64 yaş arasındaki çalışma çağı nüfusu, doğum oranlarının yüksek olduğu dönemde nüfusa dahil olan kalabalık kuşakların artık çalışma çağı nüfusuna dahil olmaları nedeni ile sayısal ve oransal olarak artmaya devam ediyor. Çalışma çağı nüfusunun oranı 2024 yılında yüzde 68.4 oldu.

Çalışma çağındaki her birey başına düşen çocuk ve yaşlı bireylerin sayısını gösteren toplam yaş bağımlılık oranında, özellikle doğum oranlarının düşmesinden kaynaklı çocuk bağımlılık oranının azalması nedeniyle azalma eğilimi devam ediyor.

Çocuk bağımlılık oranı yüzde 30.6’ya gerilerken, yaşlı bağımlılık oranı ise yüzde 15.5’e yükseldi. Yani, çalışma çağındaki her 100 kişi 30.6 çocuğa, 15.5 yaşlıya bakıyor.

Her iki bağımlılık oranın bileşkesi olan toplam yaş bağımlılık oranı ise yüzde 46.1 seviyesinde.

Kalabalık haneler azalıyor

2009 yılında 4.0 olan ortalama hanehalkı büyüklüğü geçtiğimiz yıl olduğu gibi 2024’te de 3.1 olarak açıklandı.

Tek kişilik hanelerin, tek ebeveynli hanelerin artmasına bağlı olarak ortalama hanehalkı büyüklüğündeki azalma eğilimi devam edecek, kısa bir süre içerisinde 3’ün de altına inecek gibi görünüyor.

39 ilimizde zaten ortalama hanehalkı büyüklüğü 3’ün altına düşmüş durumda. Giresun ve Çanakkale 2.5 ortalama hanehalkı büyüklüğü ile hanehalkı büyüklüğünün en düşük olduğu iki ilimiz.

Evlenenler azalıyor, evlenmeyenler ve boşananlar artıyor

Medeni durum verileri de hanehalkı büyüklüğündeki azalma ile uyumlu sonuçlar ortaya koyuyor. Evli olanların oranında azalma, hiç evlenmeyenlerin oranında, boşananların oranında artış var.

Türkiye’nin nüfus yapısı hızlı bir şekilde değişiyor; bu değişimin arkasında yatan nedenlerin, sorun alanlarının veri temelli olarak analiz edilmesi, bu değişimle uyumlu, nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak proaktif politika ve stratejilerin bir an önce geliştirilip hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 7 Şubat 2025’te yayımlanmıştır.

Mehmet Ali Eryurt
Mehmet Ali Eryurt
Prof. Dr. Mehmet Ali Eryurt - 1999 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu, yüksek lisans ve doktora derecelerini Nüfusbilim alanında Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nde aldı. Doktora tez çalışmaları için Almanya’da Max Planck Demografik Araştırma Enstitüsü’nde bulundu. Halen Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. 1998, 2003, 2008, 2013 ve 2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları, Ulusal Anne Ölümleri Çalışması, Göç ve Yerinden Olmuş Nüfus Araştırması, 2008 ve 2014 Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırmaları, Uydu Kentlerde Yaşayan Sığınmacıların Sosyo-Ekonomik Profili, Türkiye’de Yasal Olarak İkamet Eden Yabancıların Profili ve Yaşam Koşulları, Türkiye’de Afganistan Uyruklu Sığınmacılar gibi çok sayıda büyük çaplı sosyal araştırmada proje yürütücüsü ve araştırmacı olarak yer aldı. Türkiye’nin demografik dönüşümü, nüfus politikaları, ölümlülük, doğurganlık, sosyal eşitsizlikler, yaşlılık, göç ve kentleşme, sığınmacı ve mülteci nüfus, uluslararası işgücü göçü gibi konularda kitapları/kitap bölümleri ve makaleleri bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x