Yavaşla, beynin bunu istiyor

Dikkatimizi kim yönetiyor? Zihnimizin kendi ritmini bulması neden bu kadar zorlaştı? Modern yaşam, beyin ağlarımız arasındaki hassas dengeyi nasıl bozuyor? Pandemi bu dengeyi yeniden kurmamıza yardımcı oldu mu, yoksa daha da mı uzaklaştırdı?

Sürekli ulaşılabilir olmanın, bitmek bilmeyen çalışma saatlerinin ve dijital uyaranların akınına maruz kalmanın hâkim olduğu bir dünyada, odaklanma ve gerçek anlamda dinlenme yeteneğimiz ciddi şekilde tehlikeye girdi. Nörobilimci Teodora Stoica, Psyche için yazdığı makalesinde modern yaşamın dikkatimizi nasıl ele geçirdiğini, bilişsel dengemizi nasıl bozduğunu ve zihinsel sağlığımız için gerekli olan doğal ritimlerden bizi nasıl kopardığını ele alıyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Dikkatimizi bir şeylere yöneltmek, dünyayı algılama deneyimimizin tamamını şekillendirir. İspanyol filozof José Ortega y Gasset’in 1940 yılında tanımladığı gibi, dikkat “zihne yapı ve bütünlük kazandıran işlev”dir. Ancak dikkatimiz bize ait değildir. Tüm Amerikalıların üçte biri haftada 45 saat veya daha fazla çalışıyor ve 8 milyonu 60 saatten fazla çalıştığını belirtiyor. Boş zamanlarımız da bize ait değil. 1940 yılına kıyasla, bireyler artık ekranlardan neredeyse 90 kat daha fazla bilgi tüketiyor. Bu, haftada 82 saat veya uyanık olduğumuz saatlerin yüzde 69’una denk geliyor. Bu çok fazla.

Beyin, bir nörobiyoloji mühendisliği harikası olsa da bu denli şiddetli bir veri bombardımanına dayanamaz. Odaklanma kabiliyetimiz 90-120 dakika arasında bir süreden sonra azalır ve aynı anda birden fazla şeyle uğraşmak bir “tıkanıklık” etkisi yaratarak beynin bir kısmından diğerine bilgi aktarımını engeller. Zamanımızın yüzde 47’sini bir şeyler hayal ederek geçirmemize şaşırmamak gerek zira etrafta dikkatimizi gerektiren bu kadar çok şey ile başa çıkamıyoruz.

Beynin iki şebekesi: Odaklanma ve hayal kurma arasındaki sarkaç

Odaklanma ve hayal kurma, iki beyin şebekesi arasındaki etkinlikten kaynaklanır. Tecrübeli bir orkestra şefinin, müzisyenlerin çaldığı sesleri uyumlu hale getirip müziğin temposunu kontrol ettiği gibi, yürütme kontrol şebekesi (YKŞ) de farklı beyin bölgelerinin etkinliklerini ustaca bütünleştirip yönlendirerek belirli bir görevin tamamlanmasını sağlar. Ara verildiğinde orkestra şefi sahneden iner ve varsayılan durum şebekesi (VDŞ) zihinsel bir mola için salonun ışıklarını yükseltir. VDŞ, kişinin kendi geçmişine veya geleceğine yaptığı keyifli kaçışların, kitap veya filmlerin olay örgüsüne yaptığı hayali yolculukların ve hatta davranışlarımızı ahlaki yönden aklımızda meşru kılmanın temelini oluşturur. İdeal olarak, bu iki şebeke birbirinin zıt yönünde hareket eder, bu aralar gösteriyi etkilemez, gösteri ise aralar sırasında beklenmedik bir şekilde tekrar başlamaz. Bu sarkaç benzeri hareket, yaratıcılık, farkındalık ve psikolojik olarak iyilik hali ile ilişkili uyum içinde zihinsel durumlar yaratır.

Ancak bazıları için bu iki şebeke arasındaki ilişki uyumdan çok uzak. Acımasız çalışma saatleri, zorlu aile hayatı, olumsuz haberler ve sosyal medya bağımlılığı dikkatimizi dağıtıyor ve YKŞ ile VDŞ arasındaki hassas dengeyi bozuyor. Sürekli dikkatimiz dağınık bir haldeyiz. 2009 yılında üniversite öğrencilerine yaptığı bir konuşmada, ABD’li deneme yazarı William Deresiewicz, sosyal medyada çok fazla zaman geçirmek ve haberlere bağımlı olmakla ilgili şu uyarıda bulunmuştu:

Dijital kakofoni ve manipülatif tasarımlar

Kendinizi genel kabul görmüş bilgilere boğuyorsunuz. Başkalarının gerçekliğinde: kendiniz için değil, başkaları için yaşıyorsunuz. Kendi sesinizi duymanın imkânsız olduğu bir kakofoni yaratıyorsunuz…

Beynimiz VDŞ’yi harekete geçiren kişisel müziğimize erişemediğimizde, düzensiz YKŞ tarafından yönetilen melodiler uyumsuz hale gelir ve zihinsel sağlığımız ciddi şekilde bozulabilir.

Milan Kundera’nın Yavaşlık (1995) romanında belirttiği gibi, hıza olan bu sürekli takıntı, “teknolojik devrimin insana bahşettiği coşku biçimidir”. Her bir teknoloji ürünü, dikkatimizi çekmek için baştan çıkarıcı bir şekilde yanıp sönüyor, bip sesleri çıkarıyor ve zil sesleri çalıyor. Stanford Üniversitesi’nde yüksek lisans tezi için Devangi Vivrekar, Facebook ve LinkedIn gibi sitelerde kullanılan çeşitli ikna edici tasarım biçimlerini listeledi. İşte bunlardan bazıları ve neden etkili oldukları:

  • Aralıklı bildirimler: Değişik bildirim zamanlamaları ilgi çekicidir.
  • Bildirim rozetinin kırmızı rengi: Aciliyeti işaret eder, merak uyandırır.
  • Rozetlerdeki bildirim sayısı: Sayıyı 0’a indirmek isteriz, kaostan düzen çıkarma temel arzusunu uyandırır.

Bir köpeğin ödül olarak mama alması gibi, bir bildirime boyun eğdiğimizde beynimizde dopamin dalgaları yükselir ve bize zevk verir. Zamanla bu bağımlılık yaratan model, doğal bilişsel sınırları aşındırır ve bizi cihazlarımızın kölesi haline getirir.

Sürekli dikkat dağınıklığı sadece kişisel olarak zararlı olmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal olarak da yıkıcıdır. Dikkat yanlılığı olarak adlandırılan bir fenomen nedeniyle, algımız belirli çevresel faktörlerden etkilenebilir. Örneğin, dikkat yanlılığı, korku propagandası gibi tehditkâr uyaranlarla bir kişiyi bombardımana tutarak korku düzeyini yükseltmek için kullanılabilir. Korku ise bilinçaltındaki örtük önyargılarımızı etkileyerek, bir zamanlar zararsız olduğunu düşündüğümüz insan gruplarına karşı nefret duygusu uyandırabilir. Dikkatimizi bir şeylere yöneltmek gerçekliğimizi şekillendiriyorsa, o zaman dikkatimizi neye yönelttiğimiz, o gerçeklik içindeki eylemlerimizi de belirler.

Zorunlu yavaşlama ve duyularla yeniden bağ kurma

11 Mart 2020’de dünyanın deli gibi akan ritmi bir anda durdu. Kısa süre sonra COVID-19 salgını dünyayı karantina altına aldı ve bazıları için çok ihtiyaç duyulan zihinsel bir yavaşlama sağladı. Amerika Birleşik Devletleri’nde “Büyük İstifa” olarak adlandırılan olayda milyonlarca kişi işini bıraktı. Birçoğu, Oliver Burkeman’ın kitabı Four Thousand Weeks: Time Management for Mortals (2021)’nda yazdığı gibi, “Verimlilik bir tuzaktır. Daha verimli olmak sizi sadece daha telaşlı hale getirir ve işleri bitirmeye çalışmak, işlerin daha hızlı bir şekilde birikmesine neden olur” gerçeğinin farkına vardı. Pandemi sırasında yavaşlamak, VDŞ’nin dengesiz günlük rutinlerimizin acı gerçekliğini ortaya çıkarmasına olanak tanıdı.

Yeni bir ritim yakalamanın bir yolu, duyularımızla yeniden bağlantı kurmaktır. Duyularımızdan o kadar kopmuş durumdayız ki, çevremizdeki doğal dünyayı nadiren fark ediyoruz. Ellen Meloy, kitabı The Anthropology of Turquoise‘de (2002) şöyle diyor:

Her birimiz, doğal dünyaya açılan beş temel ve büyüleyici rehbere sahibiz: görme, dokunma, tatma, işitme ve koklama. Veri ve yapaylığın sakinleri olarak, kalabalık ve dağınıklığın ortasında, bizi doğaya bağlayan bağları çözdükçe, bu sadık ve zarif rehberlere karşı cimri davranıyoruz, duyusal zekâmızı köreltiyoruz. Bu dikkat eksikliği hepimizi yetim bırakacaktır.

Doğada yürüyüş yapmak – ya da Japonların deyişiyle Shinrin-yoku – kan basıncını düşürdüğü ve rahatlamayı artırdığı kanıtlanmıştır. Doğanın ritmine uyum sağlamak, zihinsel hastalık riskiyle bağlantılı beyin bölgelerinde sinirsel aktivitenin azalmasıyla da ilişkilendirilmiştir ve doğanın konsantre olma ve dikkatimizi verme yeteneğimizi yenilediğini savunan dikkat yenileme teorisine ilham kaynağı olmuştur. Yürüyüş sırasında o ana dikkatimizi vermek, içsel olarak üretilen ve kaygı uyandıran senaryolardan odak noktamızı uzaklaştırarak çok ihtiyaç duyduğumuz boşluğu yaratır.”

Bu yazı ilk kez 15 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.

Teodora Stoica’nın, Psyche web sitesinde yayınlanan “Slow down, it’s what your brain has been begging for” başlıklı yazıdan öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazıların orijinaline aşağıdaki linklerden erişebilirsiniz: https://psyche.co/ideas/slow-down-its-what-your-brain-has-been-begging-for

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Yavaşla, beynin bunu istiyor

Dikkatimizi kim yönetiyor? Zihnimizin kendi ritmini bulması neden bu kadar zorlaştı? Modern yaşam, beyin ağlarımız arasındaki hassas dengeyi nasıl bozuyor? Pandemi bu dengeyi yeniden kurmamıza yardımcı oldu mu, yoksa daha da mı uzaklaştırdı?

Sürekli ulaşılabilir olmanın, bitmek bilmeyen çalışma saatlerinin ve dijital uyaranların akınına maruz kalmanın hâkim olduğu bir dünyada, odaklanma ve gerçek anlamda dinlenme yeteneğimiz ciddi şekilde tehlikeye girdi. Nörobilimci Teodora Stoica, Psyche için yazdığı makalesinde modern yaşamın dikkatimizi nasıl ele geçirdiğini, bilişsel dengemizi nasıl bozduğunu ve zihinsel sağlığımız için gerekli olan doğal ritimlerden bizi nasıl kopardığını ele alıyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Dikkatimizi bir şeylere yöneltmek, dünyayı algılama deneyimimizin tamamını şekillendirir. İspanyol filozof José Ortega y Gasset’in 1940 yılında tanımladığı gibi, dikkat “zihne yapı ve bütünlük kazandıran işlev”dir. Ancak dikkatimiz bize ait değildir. Tüm Amerikalıların üçte biri haftada 45 saat veya daha fazla çalışıyor ve 8 milyonu 60 saatten fazla çalıştığını belirtiyor. Boş zamanlarımız da bize ait değil. 1940 yılına kıyasla, bireyler artık ekranlardan neredeyse 90 kat daha fazla bilgi tüketiyor. Bu, haftada 82 saat veya uyanık olduğumuz saatlerin yüzde 69’una denk geliyor. Bu çok fazla.

Beyin, bir nörobiyoloji mühendisliği harikası olsa da bu denli şiddetli bir veri bombardımanına dayanamaz. Odaklanma kabiliyetimiz 90-120 dakika arasında bir süreden sonra azalır ve aynı anda birden fazla şeyle uğraşmak bir “tıkanıklık” etkisi yaratarak beynin bir kısmından diğerine bilgi aktarımını engeller. Zamanımızın yüzde 47’sini bir şeyler hayal ederek geçirmemize şaşırmamak gerek zira etrafta dikkatimizi gerektiren bu kadar çok şey ile başa çıkamıyoruz.

Beynin iki şebekesi: Odaklanma ve hayal kurma arasındaki sarkaç

Odaklanma ve hayal kurma, iki beyin şebekesi arasındaki etkinlikten kaynaklanır. Tecrübeli bir orkestra şefinin, müzisyenlerin çaldığı sesleri uyumlu hale getirip müziğin temposunu kontrol ettiği gibi, yürütme kontrol şebekesi (YKŞ) de farklı beyin bölgelerinin etkinliklerini ustaca bütünleştirip yönlendirerek belirli bir görevin tamamlanmasını sağlar. Ara verildiğinde orkestra şefi sahneden iner ve varsayılan durum şebekesi (VDŞ) zihinsel bir mola için salonun ışıklarını yükseltir. VDŞ, kişinin kendi geçmişine veya geleceğine yaptığı keyifli kaçışların, kitap veya filmlerin olay örgüsüne yaptığı hayali yolculukların ve hatta davranışlarımızı ahlaki yönden aklımızda meşru kılmanın temelini oluşturur. İdeal olarak, bu iki şebeke birbirinin zıt yönünde hareket eder, bu aralar gösteriyi etkilemez, gösteri ise aralar sırasında beklenmedik bir şekilde tekrar başlamaz. Bu sarkaç benzeri hareket, yaratıcılık, farkındalık ve psikolojik olarak iyilik hali ile ilişkili uyum içinde zihinsel durumlar yaratır.

Ancak bazıları için bu iki şebeke arasındaki ilişki uyumdan çok uzak. Acımasız çalışma saatleri, zorlu aile hayatı, olumsuz haberler ve sosyal medya bağımlılığı dikkatimizi dağıtıyor ve YKŞ ile VDŞ arasındaki hassas dengeyi bozuyor. Sürekli dikkatimiz dağınık bir haldeyiz. 2009 yılında üniversite öğrencilerine yaptığı bir konuşmada, ABD’li deneme yazarı William Deresiewicz, sosyal medyada çok fazla zaman geçirmek ve haberlere bağımlı olmakla ilgili şu uyarıda bulunmuştu:

Dijital kakofoni ve manipülatif tasarımlar

Kendinizi genel kabul görmüş bilgilere boğuyorsunuz. Başkalarının gerçekliğinde: kendiniz için değil, başkaları için yaşıyorsunuz. Kendi sesinizi duymanın imkânsız olduğu bir kakofoni yaratıyorsunuz…

Beynimiz VDŞ’yi harekete geçiren kişisel müziğimize erişemediğimizde, düzensiz YKŞ tarafından yönetilen melodiler uyumsuz hale gelir ve zihinsel sağlığımız ciddi şekilde bozulabilir.

Milan Kundera’nın Yavaşlık (1995) romanında belirttiği gibi, hıza olan bu sürekli takıntı, “teknolojik devrimin insana bahşettiği coşku biçimidir”. Her bir teknoloji ürünü, dikkatimizi çekmek için baştan çıkarıcı bir şekilde yanıp sönüyor, bip sesleri çıkarıyor ve zil sesleri çalıyor. Stanford Üniversitesi’nde yüksek lisans tezi için Devangi Vivrekar, Facebook ve LinkedIn gibi sitelerde kullanılan çeşitli ikna edici tasarım biçimlerini listeledi. İşte bunlardan bazıları ve neden etkili oldukları:

  • Aralıklı bildirimler: Değişik bildirim zamanlamaları ilgi çekicidir.
  • Bildirim rozetinin kırmızı rengi: Aciliyeti işaret eder, merak uyandırır.
  • Rozetlerdeki bildirim sayısı: Sayıyı 0’a indirmek isteriz, kaostan düzen çıkarma temel arzusunu uyandırır.

Bir köpeğin ödül olarak mama alması gibi, bir bildirime boyun eğdiğimizde beynimizde dopamin dalgaları yükselir ve bize zevk verir. Zamanla bu bağımlılık yaratan model, doğal bilişsel sınırları aşındırır ve bizi cihazlarımızın kölesi haline getirir.

Sürekli dikkat dağınıklığı sadece kişisel olarak zararlı olmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal olarak da yıkıcıdır. Dikkat yanlılığı olarak adlandırılan bir fenomen nedeniyle, algımız belirli çevresel faktörlerden etkilenebilir. Örneğin, dikkat yanlılığı, korku propagandası gibi tehditkâr uyaranlarla bir kişiyi bombardımana tutarak korku düzeyini yükseltmek için kullanılabilir. Korku ise bilinçaltındaki örtük önyargılarımızı etkileyerek, bir zamanlar zararsız olduğunu düşündüğümüz insan gruplarına karşı nefret duygusu uyandırabilir. Dikkatimizi bir şeylere yöneltmek gerçekliğimizi şekillendiriyorsa, o zaman dikkatimizi neye yönelttiğimiz, o gerçeklik içindeki eylemlerimizi de belirler.

Zorunlu yavaşlama ve duyularla yeniden bağ kurma

11 Mart 2020’de dünyanın deli gibi akan ritmi bir anda durdu. Kısa süre sonra COVID-19 salgını dünyayı karantina altına aldı ve bazıları için çok ihtiyaç duyulan zihinsel bir yavaşlama sağladı. Amerika Birleşik Devletleri’nde “Büyük İstifa” olarak adlandırılan olayda milyonlarca kişi işini bıraktı. Birçoğu, Oliver Burkeman’ın kitabı Four Thousand Weeks: Time Management for Mortals (2021)’nda yazdığı gibi, “Verimlilik bir tuzaktır. Daha verimli olmak sizi sadece daha telaşlı hale getirir ve işleri bitirmeye çalışmak, işlerin daha hızlı bir şekilde birikmesine neden olur” gerçeğinin farkına vardı. Pandemi sırasında yavaşlamak, VDŞ’nin dengesiz günlük rutinlerimizin acı gerçekliğini ortaya çıkarmasına olanak tanıdı.

Yeni bir ritim yakalamanın bir yolu, duyularımızla yeniden bağlantı kurmaktır. Duyularımızdan o kadar kopmuş durumdayız ki, çevremizdeki doğal dünyayı nadiren fark ediyoruz. Ellen Meloy, kitabı The Anthropology of Turquoise‘de (2002) şöyle diyor:

Her birimiz, doğal dünyaya açılan beş temel ve büyüleyici rehbere sahibiz: görme, dokunma, tatma, işitme ve koklama. Veri ve yapaylığın sakinleri olarak, kalabalık ve dağınıklığın ortasında, bizi doğaya bağlayan bağları çözdükçe, bu sadık ve zarif rehberlere karşı cimri davranıyoruz, duyusal zekâmızı köreltiyoruz. Bu dikkat eksikliği hepimizi yetim bırakacaktır.

Doğada yürüyüş yapmak – ya da Japonların deyişiyle Shinrin-yoku – kan basıncını düşürdüğü ve rahatlamayı artırdığı kanıtlanmıştır. Doğanın ritmine uyum sağlamak, zihinsel hastalık riskiyle bağlantılı beyin bölgelerinde sinirsel aktivitenin azalmasıyla da ilişkilendirilmiştir ve doğanın konsantre olma ve dikkatimizi verme yeteneğimizi yenilediğini savunan dikkat yenileme teorisine ilham kaynağı olmuştur. Yürüyüş sırasında o ana dikkatimizi vermek, içsel olarak üretilen ve kaygı uyandıran senaryolardan odak noktamızı uzaklaştırarak çok ihtiyaç duyduğumuz boşluğu yaratır.”

Bu yazı ilk kez 15 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.

Teodora Stoica’nın, Psyche web sitesinde yayınlanan “Slow down, it’s what your brain has been begging for” başlıklı yazıdan öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazıların orijinaline aşağıdaki linklerden erişebilirsiniz: https://psyche.co/ideas/slow-down-its-what-your-brain-has-been-begging-for

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x