Herkesin “fotoğrafçı” olduğu ve çevrimiçi mecralar sayesinde eserlerini “sergileme” imkânı bulduğu günümüzde, iyi yakalanmış anlar ve anılarla “çerçevenin dışına çıkmak” mümkün. Fotoğrafçı ve eğitimci Paul Pope, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazısında üç temel kavram etrafında kaliteli fotoğrafçılığın ipuçlarını veriyor.
Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“(…) Akıllı telefonlar ve dijital kameralar fotoğraf çekmeyi ve paylaşmayı (ve aralarından seçim yapabileceğiniz çok sayıda sürümü kaydetmeyi) her zamankinden daha kolay hale getirse de çoğumuz hâlâ unutulmaz bir anın, kişinin veya yerin mükemmel görüntüsünü yakalamayı arzuluyoruz. (…) Günümüzde insanlar yalnızca anılarını hatırlatmak için değil, başkalarına kim olduklarını, neye önem verdiklerini ve nasıl hissettiklerini anlatmak için de fotoğraf çekiyor. Fotoğrafın işlevleri, sosyal bağlantılara ve kişinin kimliğini tanımlamaya yardımcı olmayı içerecek şekilde genişledi. Fotoğrafçılık aynı zamanda yaratıcılığı ifade etmenin ve farklı yerlerin, kültürlerin ve insanların güzelliğini, çeşitliliğini ve benzersizliğini belgelemenin de bir yolu.
Bu yazıda amatör ve hevesli fotoğrafçılara nasıl daha iyi fotoğraflar çekebilecekleri konusunda bazı fotoğrafçılık ilkeleri ve ipuçları sunacağım. ‘Daha iyi fotoğraflar’dan kastım, fotoğrafa bakanda duygular uyandıran ve sahnenin özünü yakalayan çekici görüntüler. (…)
Bir fotoğrafı iyi yapan nedir?
Bir görüntünün diğerine üstünlüğüne dair yargıda bulunmak her zaman kolay değildir. (…) Fotoğrafa bakan kişinin kişisel deneyimleri, eserin kompozisyonu ve konusunun ötesinde estetik değerlendirmelerini etkileyebilir.
Fotoğraf çekme becerilerinizi geliştirmenize yardımcı olabilecek birkaç temel kavramdan bahsetmek gerekirse;
Kompozisyon: Çerçeve içindeki görsel öğeleri düzenleme şeklinizdir. İzleyiciyi ana unsura veya temaya yönlendirir ve görsel açıdan hoş ve dengeli görüntüler oluşturmanıza yardımcı olur.
Hikâye anlatımı: İzleyicileri duygusal veya entelektüel olarak etkilemek ve fotoğrafı neden çektiğinizi anlamalarına yardımcı olmak için bir görselin (veya birden fazla görselin) kullanılmasını içerir. Hikâye, insanları fotoğrafın konusu veya temasıyla buluşturarak görsellerinizi unutulmaz kılar.
Empati: Daha özgün ve duygusal açıdan yankı uyandıran görüntüler oluşturmanıza yardımcı olmak için fotoğraf unsuru ile bağlantı kurmak ve onu anlamaya çalışmaktır. (…)
Dengeli bir kompozisyon hedefleyin
Uzmanlar, iyi dengelenmiş kompozisyonların görsel olarak ilgi çekici resimler oluşturmaya yardımcı olduğu konusunda hemfikir. (…) Aşağıdaki iki stratejiden birini kullanarak bu denge sağlanabilir:
Simetrik denge
Fotoğrafınızda dengeyi sağlamanın en basit yolu, çerçevenin her iki tarafındaki görsel öğelerin birbirini yansıtacak şekilde düzenlenmesidir. Bu strateji, simetrik veya ‘biçimsel’ denge yoluyla iyi dengelenmiş bir kompozisyon yaratır.
Nasıl yapılır?
– Uygun bir odak noktası seçin: Benzer (aynı olmasa da) sol ve sağ yarılara sahip çarpıcı bir mimari öğe gibi, simetrik bir görüntüye uygun görsel unsurlara sahip, net çizgileri veya şekilleri olan nesneler ya da ortamlar belirleyin.
– Nesnenizi ortalayın: Kameranızı, nesneniz çerçevenin ortasında olacak şekilde konumlandırın. Bu basit ama klasik yaklaşım, öğelerin birbirlerini soldan sağa, yukarıdan aşağıya veya görüntünün merkezi etrafında yansıtmasına olanak tanır.
– Hizalamayı ve çerçevelemeyi kontrol edin: Nesnenin dış kenarlarının çerçevenin kenarlarına paralel olmasını sağlamaya çalışın. (Sonunda fotoğrafı yazılım kullanarak düzenlerseniz, kırpma ve düzleştirme gibi adımlar, eğik bir görüntüyü düzeltebilir.)
– Dikkat dağıtıcılardan kaçının: Hareket eden bir nesnenin geçmesini bekleyin veya simetriyi bozabilecek unsurları gizlemek için çekiminizi farklı şekilde ayarlayın.
Ancak görsel denge mutlaka mükemmel simetri anlamına gelmez. Çerçevenin her iki tarafındaki görsel öğeler aynı olmasa bile bir kompozisyon yine de dengeli ve uyumlu olacaktır.”
Asimetrik denge
Yazar, daha dinamik bir görüntü yaratmanın başka bir yolunun da görsel öğeleri asimetrik bir dengeyle dağıtmak olduğunu söylüyor. (…)
“Nasıl yapılır?
– Odak noktanızı seçin: Dikkatinizi çeken bir unsuru veya anı seçin.
– Odak noktanızı diğer unsurlarla dengeleyin: Ortamın başka bir yerinde, anın parçası olan ancak daha az dikkat çeken, odak noktanızı dengeleyecek ve destekleyecek ikincil bir unsur bulun.
– ‘Üçte bir kuralını’ uygulayın: Çerçevenizi zihninizde 3×3’lük bir ızgaraya bölün. Odak noktanızı merkezin dışına, çizgilerden birinin veya kesişme noktasının olacağı yere yerleştirin. Çerçevenizi ikincil unsur karşı tarafta olacak şekilde ayarlayın.
– Şekilleri, renkleri ve dokuları göz önünde bulundurun: Unutmayın, görsel ağırlığı daha fazla olan unsurlar (çoğunlukla daha koyu, daha büyük, daha düzenli, daha renkli veya daha engebeli görünenler) daha fazla dikkat çeker. Birbirine bitişik unsurlar birleşerek bir alanın daha da ağırlıklı görünmesini sağlayabilir. Görüntünüzün her iki tarafındaki ağırlığı bu şekilde dengelemeye çalışın: Öne çıkan alanları, karşı taraftaki daha az belirgin alanlara kıyasla çerçevenin merkezine daha yakın konumlandırın.
– Yönlendirici çizgiler kullanın: Mümkün olduğunda, ortamdaki ilgi alanına işaret eden ve izleyicinin gözünü oraya çeken çizgiler ve eğrileri (yol, patika veya gölge izi vb.) dahil edin.
– Negatif alan kullanın: İkincil bir unsur olmasa bile, odak noktanızı dengelemek ve etkileyici bir kompozisyon oluşturmak için boş alanı (örneğin arka plan) kullanabilirsiniz. (…)
Kompozisyonunuzu geliştirerek izleyicinin gözüne çerçeve boyunca rehberlik eder, fotoğrafınızı anlamasına ve onunla etkileşime geçmesine yardımcı olursunuz. İyi dengelenmiş bir kompozisyon, izleyicinin görsel düzen duygusuyla uyum sağlar ve beklentileriyle örtüştüğü için aşinalık hissi yaratabilir. Görsel öğelerin düşünülerek düzenlenmesi, fotoğrafınızın hikâyesini de şekillendirebilir. Şimdi bunun nasıl olacağına bakalım.
Hikâye anlatın
Bir resmin hikâye anlatma potansiyeli (izleyicileri duygusal veya entelektüel olarak bir durum veya olayla bağlantılandıracak şekilde etkileme) etkili fotoğrafçılığın temel unsurudur. (…) Bir fotoğraf genellikle belli bir anı kaydettiği için hikâyeyi tek bir karede aktarmak zor olabilir, ancak aşağıdaki ipuçları bunu başarmanıza yardımcı olacaktır:
– Anlatınızı tanımlayın: Fotoğrafı çekmeden önce anlatmak istediğiniz hikâyeyi düşünün. (…)
– Odak noktanızı seçin: Anlatınızın temelini oluşturan ana nesneyi seçin. Bu, bir kişi veya bir grup insan olabilir.
– Sahneyi hazırlayın: Hikâyenin ortaya çıkacağı ortamı düşünün. (…) Belirsizlik yaratan veya dikkati hikâyeden uzaklaştıran öğeleri sahnenize sahil etmekten kaçının.
– Doğru anı seçin: Hikâyenin özünü tanımlamaya yardımcı olacak bir eylem, ifade veya etkileşim gibi bir anı yakalayın.” (…)
Empati kurun
Yazar, fotoğrafın izleyicilerde güçlü duygular uyandırabileceğini ve görüntülerdeki kişilerin ifade ettiği duyguları paylaşmaya teşvik edebileceğini belirtiyor: “İzleyicilerin bu şekilde empati kurabilmesini sağlamak için, bir fotoğrafçının önce kendisinin empati yapması gerekir. (…) Bazı ipuçları:
– Sohbete katılın: Bir sohbet başlatarak ve fotoğrafınızı çekeceğiniz kişiyle yakınlık kurarak gerginliği azaltın. Konuşmak insanları rahatlatır ve bu bazen daha özgün bir fotoğraf çekmenize yardımcı olabilir. (…)
– Gerçek ilgi gösterin: Söyleyeceklerini dinleyin. Dinlemek, çekilecek fotoğrafla ilgili hikâyeye gerçekten ilgi duyulduğunu gösterir.
– Karşınızdakinin bakış açısından bakın: Kendinizi onun yerine koyun. Onlarla daha iyi bağlantı kurmanıza yardımcı olmak için merceğin diğer tarafında olduğunuzu hayal edin. Bu içgörü aynı zamanda kompozisyonunuza, çerçevelemenize ve yaratıcı kararlarınıza da ışık tutabilir.
– Sabırlı ve tedbirli olun: İnsanlara rahatlamaları ve kendileri olabilmeleri için alan ve zaman tanıyın. (…)
– Vücut dilinize dikkat edin: Karşınızdakini rahatlatmak için samimi ve açık olun.
– Doğal anları kaçırmayın: Gözlemci olun ve pozlar yerine doğal ve spontane anların peşinde olun. (…)
Anı yakalayın
Şu ana kadar kompozisyon, hikâye anlatımı ve empati bir araya geldiğinde duyguları harekete geçiren ve izleyicide yankı uyandıran fotoğrafların nasıl çekileceğini ele aldık. Ancak iyi bir görüntüyü özel kılan bir diğer kritik unsur da zamanlamadır.
Fotoğrafçı Henri Cartier-Bresson’un türettiği bir terim olan ‘karar anı’, bir kompozisyondaki tüm öğelerin mükemmel bir şekilde bir araya gelerek görsel olarak ilgi çekici ve anlamlı bir görüntü oluşturduğu zamandaki bir noktayı yakalamakla ilgilidir. (…)
Zamanlaması mükemmel olan fotoğraflar çekmek için bazı ipuçları:
– Tam olarak yakalamak istediğiniz anı gözünüzde canlandırın. Bir eylemin gerçekleşmesini beklediğiniz alana önceden odaklanın (örneğin, insanların dalmaya hazırlandığı köprünün kenarı). Ardından çekimi uygun gördüğünüz şekilde yeniden tasarlayın.
– Eylemi öngörün. Eylemin gerçekleşmesini beklemeden hemen önce fotoğraf çekmek için düğmeye basmaya hazır olun. Bu şekilde, her şeyin ‘doğru’ olduğunu hissettiğiniz anın zirvesini yakalama olasılığınız daha yüksektir.
– Bir görüntü oluşturmak yerine durumların doğal bir şekilde ortaya çıkmasını bekleyin. Özgünlük etkiyi artırır ve gerçek ifadeler çok şey anlatır.
– Birden fazla hızlı çekim yapmak ve mükemmel anı yakalama şansınızı artırmak için kameranızdaki seri çekim modunu kullanın.
– Düşük ışık koşullarında hareketi dondurmak için yüksek enstantane hızı ve yüksek kamera hassasiyeti ayarı (DSLR fotoğraf makinesi kullanıyorsanız) kullanın; hızlı hareket eden nesneleri yakalamak için bu çok önemlidir.
Kompozisyon, hikâye anlatımı ve empati, yalnızca görsel olarak hoş değil, aynı zamanda duygusal açıdan da yankı uyandıran görüntüler yaratmaya yardımcı olurken, aksi takdirde sonsuza kadar kaybolacak önemli bir anı yakalamak, bir görüntüyü daha da dikkat çekici hale getirebilir.”
Bu yazı ilk kez 15 Şubat 2024’te yayımlanmıştır.