Teknoloji ‘insani’ bilgiyi yutamayacak

Bilgi, makinelere yükleyebileceğimizden çok daha fazlasına sahip bir güç. Sarih bilgiyle yüklü makineler rutin ve tekrar gerektiren işleri devralırken insanlar; zekâ, yaratıcılık, deneyim, içgüdü ve yetenek gibi zımni bilgilerle yücelecek.

Makineler fabrikada, ofiste, alışveriş mekanlarında ve hatta ordu ve eğlence sektöründe insanların yerini alıyor. Peki, akıllı makinelerden korkmalı, işlerimizi elimizden aldıkları için onlara düşman mı kesilmeliyiz? James Lin’e göre hayır… Entegre enerji, ekonomik bir çevre modellemesi konusunda ABD’nin M.I.T Üniversitesi’nden doktora derecesi bulunan James Lin, Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) sitesinde yayınlanan yazısında, bilginin iki farklı yönüne dikkat çekiyor ve makinelerin insanları zımni bilgi ve birikiminin önüne geçemeyeceğini savunuyor:

“Sanal ve fiziki dünya giderek birbirinden bağımsız hale gelirken bilgi ve onu nasıl yöneteceğimiz, durumu yönetme kabiliyetimizin gizli reçetesi haline geliyor ve gittikçe gelişiyor.

Sanal teknolojiler hızla fiziksel dünyamızla iç içe girerken işletmelerin buna uyum sağlaması gerekiyor. Ancak bu, insanların yerini robotların alacağı veya bütün kararları alırken yapay zekâya bel bağlayacağımız anlamına gelmiyor.

Bunun nedeni, teknolojinin güçlü olmasına rağmen, denklemin sadece bir tarafı olmasıdır. Aslında insan zekâsı günümüzde, Dördüncü Sanayi Devrimi’nin (4SD) en değerli kıymetlerinden biri ve otomasyon teknolojisiyle insani sezgiler arasında doğru dengeyi tutturamayan şirketler bocalayabilir.

Söz konusu dengenin kurulması ise bilgi yönetimine bağlıdır. Yöneticiler, hem insanlardan hem de makinelerden oluşan takımları yönetirken, sarih ve zımni olmak üzere iki tür bilgi olduğunu ve bunların her birini en iyi şekilde nasıl kullanacaklarını bilmeliler.

Gerçek ile sanal arsındaki fark bulanıklaşıyor

Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Klauss Schwabb 2016’da yayınlanan “Dördüncü Sanayi Devrimi” adlı kitabında, “Dördüncü Sanayi Devrimi sanal ve fiziksel üretim sistemlerinin küresel düzeyde esnek bir şekilde birbirleriyle iş birliği yaptığı bir dünya yaratıyor” ifadelerini kullanmıştı.

Aynı kitapta aynen şu ifadeler de yer aldı: “Yaşam tarzımız, çalışma biçimimiz ve birbirimizle ilişkilerimizi kökten değiştirecek bir devrimin eşiğindeyiz.”

İlk üç sanayi devrimleri gibi Dördüncü Sanayi Devrimi de yaşam tarzımız kadar işletmelerin çalışma tarzını etkileyecek. Önceki devrimler bize buhar makinelerinden mekanizasyona, elektrikten seri üretime kadar her şeyi getirmişti. Daha yakın zamanda bu karmaya dijitalleşme ve bilgisayarlar da eklendi.

Dördüncü Sanayi Devrimi şimdiden çok sayıda sektörde deprem etkisi yarattı. En önemlisi fiziksel deneyimlerimiz, yapay zekâ, makine öğrenimi, sanal ve artırılmış gerçeklik, robotlar, biyo-mühendislik ve bulut bilişim gibi hızla gelişen teknolojilerle yakınsayacak.

Gerçek zamanlı ses tanıma, insansız afet kurtarma araçları, gen düzenleme ve yapay zekâ destekli müşteri hizmetleri sohbet robotlarını düşünürseniz, çevrim içiyle çevrimdışı, teknolojik olanla biyolojik olan arasındaki sınırları bulanıklaştıracak.

Birçoğu Dördüncü Sanayi Devrimi’ni sanal bir devrim olarak tanımlasa da bu sadece hikâyenin yarısı… Dördüncü Sanayi Devrimi özünde bir bilgi devrimidir. İleride, gerçekten dönüştürücü girişimler, hizmetler ve ürünler yaratacak insan ve makine zekâsının bir kombinasyonuna bel bağlayacağız.

Bilginin gerçekten ne olduğunu biliyor muyuz?

İş liderlerinin Dördüncü Sanayi Devrimi’nde başarılı olabilmesi için ilk önce bilginin nasıl çalıştığını anlaması gerekiyor. Özetle iki tür bilgi vardır: Sarih (açık) ve zımni (örtük).

Sarih (açık) bilgi kolaylıkla ifade edilebilir, ölçülebilir, kodlanabilir, paylaşılabilir ve programlanabilir. Örneğin şirket el kitapları, araştırma raporları, teknik incelemeler, nasıl yapılır videoları ve veri dizileri rutin görevler ve prosedürler programlanır ve sonra makinelere atanır.

Buna karşılık zımni (örtük) bilgiyi tespit etmek çok daha zordur. Kişisel deneyimler yoluyla kazanılan sezgilerden, yılların birikimi uzmanlığa ve hatta temel içgüdülere kadar uzanan zımni bilgi soyuttur.

Örneğin, deneyimli bir satış temsilcisi anlaşmaya varılacağını doğal olarak hissedebilirken bir doktor, hastanın semptomlarında ters giden bir şeyleri sezip uymayan bir hastalık için yeni testler isteyebilir.

İnsanlar sarih bilgiyi makinelere kolayca aktarabilir. Ama bir makinenin zımni bilgiyi içselleştirmesi ve kopyalaması imkânsız değilse bile çok zordur.

Bununla birlikte, zımni bilginin bir depoda olması gerekmez.

Söyleşiler, eğitimler, mentörlük, atölye çalışmaları ve forumlar aracılığıyla bazı zımni bilgileri yakalayabiliriz. Bir şirket daha sonra değerli bir kurumsal bilgi bankası oluşturmak ve yeni çalışanları eğitmek için yapay zekâ destekli ses tanıma yazılımını kullanarak sezgilerini yazıya dökebilir, analiz edebilir ve organize edebilir.

Bilgiyi yönetmek iş başarısını belirleyecek

Bilgiyi nasıl yönettiğimiz, rota prosedürlerinden eğitime, üst düzey karar almaya ve müşteri hizmetlerine kadar iş operasyonlarının her yönünü etkileyecek. Doğal olarak, birçok insan, robotların veya otomasyonun insanları gereksiz kılacağından korkarak Dördüncü Sanayi Devrimi’ne direndi. Ama gerçekte, sadece rollerimizin doğası değişecek.

Son 15 yılda teknoloji, İngiltere’de 800 bin istihdamı yok etti ama 3,5 milyon yeni iş yarattı. Deloitte UK tarafından yapılan bir araştırmaya göre, bu yeni işlerde istihdam edilenler, işlerini kaybedenlerden yılda 10 bin sterlin daha fazla kazanırken, İngiliz ekonomisine 140 milyar dolar ek katkı sağladı.

Yapay zeka ve makineler, zımni bilginin ortaya çıkardığı rutin ve tekrarlayan görevleri devralırken insanları zeka, yaratıcılık, deneyim, içgüdü ve yetenek gibi örtük bilgi gerektiren pozisyonlara yükseltti.

Schwab kitabında, “Gelecekte, sermayeden çok yeteneğin, üretimin en önemli faktörü olacağını düşünüyorum” ifadeleriyle bu değişime dikkat çekmişti.

Elbette, bilgi yönetimi sektöre bağlı olarak farklı biçimler alır. Örneğin bankacılıkta, mevduat, havale ve hatta genel müşteri hizmetleri çoktan otomatik hale getirdi. Bu arada, bankalarda insanlar üst düzey işlemleri ve karmaşık müşteri hizmetleri sorunlarını üstleniyor.

Ticaret de benzer bir yörünge izledi. Makineler temel alım satım işlemlerini gerçekleştirebilirken, kapsamlı zımni bilgiye sahip analistler karmaşık ticaret stratejilerini yönetiyor.

Eğitimde bilgiyi yönetmek

Eğitim alanında, daha iyi bilgi yönetimi için muazzam bir potansiyel bulunuyor. Okullar, çarpım tabloları veya kimya kanunları gibi sarih bilgi etrafında dönen öğrenme hedeflerinin yanı sıra idari görevler, evrak işleri, ders planlama, envanter yönetimi ve hazırlık çalışmalarını da potansiyel olarak otomatik hale getirebilirler. Böylece, zaten aşırı çalışan öğretmenleri rutin iş yüklerinden kurtulacak ve eleştirel düşünme, yaratıcılık, kişisel geribildirim, pratik eğitimler, koçluk, akıl hocalığı ve gerçek dünya kariyer eğitimi gibi daha sezgisel görevlere odaklanabileceklerdir.

Diğer taraftan, sağlık sektörü de zımni bilgiye dayanır. Birçok semptom, teşhis ve tedavi beklenen örüntülerde olmadığı için bunları kodlayıp yıllarca süren tıp eğitimine katma süreci çok karmaşıktır. Ayrıca kötü veriler insan hayatına mal olabilir.

Bununla birlikte, teşhiste yapay zeka kullanılabilir. Örneğin, insanlar makineleri test sonuçlarını ve röntgenleri okuyabilecek şekilde eğitebilir ve ardından bir doktor tedavi önerisinde bulunmadan önce bir ön teşhis sunabilir.

Sektör ne olursa olsun, iş liderleri zımni ve açık bilgiyi gerçekten anlar ve yönetirlerse, operasyonlarını optimize edebilir, daha iyi ürün ve hizmetler yaratabilir ve nihayetinde Dördüncü Sanayi Devrimi’inde olabilirler.”

Bu yazı ilk kez 4 Şubat 2021’de yayımlanmıştır.

 

James Lin’in Dünya Ekonomik Forumu’nun internet sitesinde yayınlanan “Bilgi güçtür: Neden gelecek teknolojiden ibaret değildir” başlıklı yazısı Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.weforum.org/agenda/2021/01/knowledge-is-power-why-the-future-is-not-just-about-the-tech/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Teknoloji ‘insani’ bilgiyi yutamayacak

Bilgi, makinelere yükleyebileceğimizden çok daha fazlasına sahip bir güç. Sarih bilgiyle yüklü makineler rutin ve tekrar gerektiren işleri devralırken insanlar; zekâ, yaratıcılık, deneyim, içgüdü ve yetenek gibi zımni bilgilerle yücelecek.

Makineler fabrikada, ofiste, alışveriş mekanlarında ve hatta ordu ve eğlence sektöründe insanların yerini alıyor. Peki, akıllı makinelerden korkmalı, işlerimizi elimizden aldıkları için onlara düşman mı kesilmeliyiz? James Lin’e göre hayır… Entegre enerji, ekonomik bir çevre modellemesi konusunda ABD’nin M.I.T Üniversitesi’nden doktora derecesi bulunan James Lin, Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) sitesinde yayınlanan yazısında, bilginin iki farklı yönüne dikkat çekiyor ve makinelerin insanları zımni bilgi ve birikiminin önüne geçemeyeceğini savunuyor:

“Sanal ve fiziki dünya giderek birbirinden bağımsız hale gelirken bilgi ve onu nasıl yöneteceğimiz, durumu yönetme kabiliyetimizin gizli reçetesi haline geliyor ve gittikçe gelişiyor.

Sanal teknolojiler hızla fiziksel dünyamızla iç içe girerken işletmelerin buna uyum sağlaması gerekiyor. Ancak bu, insanların yerini robotların alacağı veya bütün kararları alırken yapay zekâya bel bağlayacağımız anlamına gelmiyor.

Bunun nedeni, teknolojinin güçlü olmasına rağmen, denklemin sadece bir tarafı olmasıdır. Aslında insan zekâsı günümüzde, Dördüncü Sanayi Devrimi’nin (4SD) en değerli kıymetlerinden biri ve otomasyon teknolojisiyle insani sezgiler arasında doğru dengeyi tutturamayan şirketler bocalayabilir.

Söz konusu dengenin kurulması ise bilgi yönetimine bağlıdır. Yöneticiler, hem insanlardan hem de makinelerden oluşan takımları yönetirken, sarih ve zımni olmak üzere iki tür bilgi olduğunu ve bunların her birini en iyi şekilde nasıl kullanacaklarını bilmeliler.

Gerçek ile sanal arsındaki fark bulanıklaşıyor

Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Klauss Schwabb 2016’da yayınlanan “Dördüncü Sanayi Devrimi” adlı kitabında, “Dördüncü Sanayi Devrimi sanal ve fiziksel üretim sistemlerinin küresel düzeyde esnek bir şekilde birbirleriyle iş birliği yaptığı bir dünya yaratıyor” ifadelerini kullanmıştı.

Aynı kitapta aynen şu ifadeler de yer aldı: “Yaşam tarzımız, çalışma biçimimiz ve birbirimizle ilişkilerimizi kökten değiştirecek bir devrimin eşiğindeyiz.”

İlk üç sanayi devrimleri gibi Dördüncü Sanayi Devrimi de yaşam tarzımız kadar işletmelerin çalışma tarzını etkileyecek. Önceki devrimler bize buhar makinelerinden mekanizasyona, elektrikten seri üretime kadar her şeyi getirmişti. Daha yakın zamanda bu karmaya dijitalleşme ve bilgisayarlar da eklendi.

Dördüncü Sanayi Devrimi şimdiden çok sayıda sektörde deprem etkisi yarattı. En önemlisi fiziksel deneyimlerimiz, yapay zekâ, makine öğrenimi, sanal ve artırılmış gerçeklik, robotlar, biyo-mühendislik ve bulut bilişim gibi hızla gelişen teknolojilerle yakınsayacak.

Gerçek zamanlı ses tanıma, insansız afet kurtarma araçları, gen düzenleme ve yapay zekâ destekli müşteri hizmetleri sohbet robotlarını düşünürseniz, çevrim içiyle çevrimdışı, teknolojik olanla biyolojik olan arasındaki sınırları bulanıklaştıracak.

Birçoğu Dördüncü Sanayi Devrimi’ni sanal bir devrim olarak tanımlasa da bu sadece hikâyenin yarısı… Dördüncü Sanayi Devrimi özünde bir bilgi devrimidir. İleride, gerçekten dönüştürücü girişimler, hizmetler ve ürünler yaratacak insan ve makine zekâsının bir kombinasyonuna bel bağlayacağız.

Bilginin gerçekten ne olduğunu biliyor muyuz?

İş liderlerinin Dördüncü Sanayi Devrimi’nde başarılı olabilmesi için ilk önce bilginin nasıl çalıştığını anlaması gerekiyor. Özetle iki tür bilgi vardır: Sarih (açık) ve zımni (örtük).

Sarih (açık) bilgi kolaylıkla ifade edilebilir, ölçülebilir, kodlanabilir, paylaşılabilir ve programlanabilir. Örneğin şirket el kitapları, araştırma raporları, teknik incelemeler, nasıl yapılır videoları ve veri dizileri rutin görevler ve prosedürler programlanır ve sonra makinelere atanır.

Buna karşılık zımni (örtük) bilgiyi tespit etmek çok daha zordur. Kişisel deneyimler yoluyla kazanılan sezgilerden, yılların birikimi uzmanlığa ve hatta temel içgüdülere kadar uzanan zımni bilgi soyuttur.

Örneğin, deneyimli bir satış temsilcisi anlaşmaya varılacağını doğal olarak hissedebilirken bir doktor, hastanın semptomlarında ters giden bir şeyleri sezip uymayan bir hastalık için yeni testler isteyebilir.

İnsanlar sarih bilgiyi makinelere kolayca aktarabilir. Ama bir makinenin zımni bilgiyi içselleştirmesi ve kopyalaması imkânsız değilse bile çok zordur.

Bununla birlikte, zımni bilginin bir depoda olması gerekmez.

Söyleşiler, eğitimler, mentörlük, atölye çalışmaları ve forumlar aracılığıyla bazı zımni bilgileri yakalayabiliriz. Bir şirket daha sonra değerli bir kurumsal bilgi bankası oluşturmak ve yeni çalışanları eğitmek için yapay zekâ destekli ses tanıma yazılımını kullanarak sezgilerini yazıya dökebilir, analiz edebilir ve organize edebilir.

Bilgiyi yönetmek iş başarısını belirleyecek

Bilgiyi nasıl yönettiğimiz, rota prosedürlerinden eğitime, üst düzey karar almaya ve müşteri hizmetlerine kadar iş operasyonlarının her yönünü etkileyecek. Doğal olarak, birçok insan, robotların veya otomasyonun insanları gereksiz kılacağından korkarak Dördüncü Sanayi Devrimi’ne direndi. Ama gerçekte, sadece rollerimizin doğası değişecek.

Son 15 yılda teknoloji, İngiltere’de 800 bin istihdamı yok etti ama 3,5 milyon yeni iş yarattı. Deloitte UK tarafından yapılan bir araştırmaya göre, bu yeni işlerde istihdam edilenler, işlerini kaybedenlerden yılda 10 bin sterlin daha fazla kazanırken, İngiliz ekonomisine 140 milyar dolar ek katkı sağladı.

Yapay zeka ve makineler, zımni bilginin ortaya çıkardığı rutin ve tekrarlayan görevleri devralırken insanları zeka, yaratıcılık, deneyim, içgüdü ve yetenek gibi örtük bilgi gerektiren pozisyonlara yükseltti.

Schwab kitabında, “Gelecekte, sermayeden çok yeteneğin, üretimin en önemli faktörü olacağını düşünüyorum” ifadeleriyle bu değişime dikkat çekmişti.

Elbette, bilgi yönetimi sektöre bağlı olarak farklı biçimler alır. Örneğin bankacılıkta, mevduat, havale ve hatta genel müşteri hizmetleri çoktan otomatik hale getirdi. Bu arada, bankalarda insanlar üst düzey işlemleri ve karmaşık müşteri hizmetleri sorunlarını üstleniyor.

Ticaret de benzer bir yörünge izledi. Makineler temel alım satım işlemlerini gerçekleştirebilirken, kapsamlı zımni bilgiye sahip analistler karmaşık ticaret stratejilerini yönetiyor.

Eğitimde bilgiyi yönetmek

Eğitim alanında, daha iyi bilgi yönetimi için muazzam bir potansiyel bulunuyor. Okullar, çarpım tabloları veya kimya kanunları gibi sarih bilgi etrafında dönen öğrenme hedeflerinin yanı sıra idari görevler, evrak işleri, ders planlama, envanter yönetimi ve hazırlık çalışmalarını da potansiyel olarak otomatik hale getirebilirler. Böylece, zaten aşırı çalışan öğretmenleri rutin iş yüklerinden kurtulacak ve eleştirel düşünme, yaratıcılık, kişisel geribildirim, pratik eğitimler, koçluk, akıl hocalığı ve gerçek dünya kariyer eğitimi gibi daha sezgisel görevlere odaklanabileceklerdir.

Diğer taraftan, sağlık sektörü de zımni bilgiye dayanır. Birçok semptom, teşhis ve tedavi beklenen örüntülerde olmadığı için bunları kodlayıp yıllarca süren tıp eğitimine katma süreci çok karmaşıktır. Ayrıca kötü veriler insan hayatına mal olabilir.

Bununla birlikte, teşhiste yapay zeka kullanılabilir. Örneğin, insanlar makineleri test sonuçlarını ve röntgenleri okuyabilecek şekilde eğitebilir ve ardından bir doktor tedavi önerisinde bulunmadan önce bir ön teşhis sunabilir.

Sektör ne olursa olsun, iş liderleri zımni ve açık bilgiyi gerçekten anlar ve yönetirlerse, operasyonlarını optimize edebilir, daha iyi ürün ve hizmetler yaratabilir ve nihayetinde Dördüncü Sanayi Devrimi’inde olabilirler.”

Bu yazı ilk kez 4 Şubat 2021’de yayımlanmıştır.

 

James Lin’in Dünya Ekonomik Forumu’nun internet sitesinde yayınlanan “Bilgi güçtür: Neden gelecek teknolojiden ibaret değildir” başlıklı yazısı Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.weforum.org/agenda/2021/01/knowledge-is-power-why-the-future-is-not-just-about-the-tech/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x