Zihin okumaktan nasıl vazgeçeriz?

Çevrenizde olan biten olumsuz her olaydan ötürü kendinizi mi suçluyorsunuz? Başkalarının hep sizi yargıladığını mı düşünüyorsunuz? Zihin okuma uzmanı mı oldunuz? Kendinize işkence etmekten vazgeçin ve lütfen bu yazıyı okuyun.

Sosyal hayatımızda birtakım olumsuzluklar veya belirsizlikler ile karşılaştığımızda bazen bunların sebebini aslında gerçekten öyle olmasa da yalnızca kendimizde ararız veya etrafımızdaki kişilerin bizi çeşitli sebeplerden dolayı olumsuz bir şekilde yargıladığını düşünürüz. Etrafımızda olup biten olayları fazla kişisel algılarız ve kendimizi suçlu buluruz. Bu tür düşünceler sosyal hayatımız ile ruh sağlığımızı olumsuz etkileyebilir.

Klinik psikolog Joel Minden tarafından kaleme alınan ve Psyche adlı sitede yayınlanan, “Etrafımızda olup bitenleri kişisel algılamaktan nasıl kaçınırız?” isimli makalede bu tür öz eleştirel alışkanlıkların nasıl aşılabileceği anlatılıyor.

Yazından öne çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Etrafımızda olup bitenleri fazla kişisel algılamamıza neden olan iki önyargılı düşünce biçimi bulunur. Bunlardan birincisi; elinizde buna dair yeterli kanıt olmamasına rağmen olumsuz bir olayın sebebini kendinizde aramak olarak nitelendirilen kişiselleştirmedir. İkincisi ise; özellikle karşınızdaki kişiden cevap alamadığınız muğlak durumlarda o kişinin sizi yargıladığını düşündüğünüz bir düşünce biçimi olan zihin okumadır.

Bu tür düşüncelerden örneklere birçok sıradan olayda rastlayabilirsiniz. Kişiselleştirme, istenmeyen herhangi bir olaydan sonra ortaya çıkabilir, ancak bazıları için bu, olaya başka kişiler dâhil olduğunda ön plana çıkar. Diyelim ki sosyal hayatınızda nispeten ufak bir hayal kırıklığı ile karşılaştınız, mesela arkadaşlarınızla olan bir fotoğrafınızı internette paylaştınız ve daha sonra bir arkadaşınızın o fotoğrafta kendisinin beğenmediğini öğrendiniz. Bu durumda, özellikle fotoğrafları paylaşmadan önce arkadaşınız kendisine danışılmasını istememişse kendinizi hırpalamak, kişiselleştirme önyargısını (tüm suçu kendinizde arama) ortaya çıkarabilir.

Buna benzer şekilde, en ufak etkileşimler bile zihin okuma önyargısını tetikleyebilir. Bir restoranda garsondan egzotik yemekleri veya yemeklerde kullanılan malzemeleri açıklamasını istediğinizde sizi fazla ısrarcı veya kültürsüz birisi olarak gördüğünü düşünebilirsiniz. Bir veterineri aradığınızda evcil hayvanınızın semptomlarını ayrıntılı bir şekilde açıklamakta zorlandığınızda karşınızdaki kişinin, zamanını boşa harcadığınızı düşündüğünden endişelenebilirsiniz. Karşınızdaki kişi kendi mesleğine özgü jargona aşina olmayan insanlarla birçok defa karşılaştığından böyle durumlarda muhtemelen bir miktar sabır gösterecektir. Ancak olup bitenleri kişisel olarak algılıyorsanız, karşınızdaki kişinin tepkilerini anlamlandırma çabalarınız gerçekte neler olduğuna dair algınızı çarpıtabilir.

Bu tür düşünce hataları ile ilgili birkaç sorun vardır. Elbette bu türdeki düşünceler hatalıdır ve nesnellikten ziyade hisler, kişisel tecrübeler, muğlaklıklar ve bariz bir biçimde olumsuz bilgiler tarafından yönlendirilir. Bu önyargılı düşüncelere bağlı kalırsanız, hissedeceğiniz duyguları kendinizde gördüğünüz kusurlar için üzülmek, ileride sosyal hayatınızda karşılaşacağınız zorluklar ile başa çıkma kabiliyetiniz hakkında endişelenmek veya kibar davranmadıkları için başkalarına kızgın olmak ile sınırlandırırsınız.

Son olarak, bu düşünceler nasıl davranacağınıza ilişkin seçenekleri de kısıtlar. Bu düşünceleri gerçek olarak kabul ettiğiniz takdirde pes etmek, kaçınmak veya öfkeyle tepki vermek dışında seçeneklerin olduğunu görmek zor olabilir. Kısacası, olup bitenleri fazla kişisel algılama eğilimi duygusal ve davranışsal hareket alanınızı kısıtlar ve sosyal hayatınızda sıkıntılar ile karşılaşma olasılığını artırır.

Sosyal durumlar ile ilgili yanıltıcı düşünceler alışkanlık haline gelebilir

Sosyal durumlar her zaman bir miktar belirsizlik taşır bu yüzden onları anlamlandırmaya çalışmak doğal bir davranıştır. Sosyal hayatınızda bir olumsuzlukla karşılaştığınızda veya karşınızdaki kişinin ne düşündüğünü tam olarak anlayamadığınızda, kendinizin farkında olmak sosyal sorunları tespit etmekte ve çözmekte faydalı olabilir. Ancak sosyal hayatınızda karşılaştığınız en ufak muğlaklıkta kişiselleştirme veya zihin okumaya başvurursanız, gerçek olduklarına dair elinizde çok fazla kanıt olmamasına rağmen sık sık aklınıza gelen bu düşünceler kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Kendiliğinden gelen bu düşünceleri, tecrübeyle edinilen öğrenilmiş davranışlar olarak düşünebilirsiniz. Bu düşünceler, başkalarının üzerindeki baskıyı hafifletmek için sorunların sorumluluğunu üstlenmeye dair geçmiş tecrübeleriniz ile bağlantılı olabilir. Bir arkadaşınız, sevgiliniz, patronunuz veya ebeveyniniz tarafından sorunlar hakkında defalarca haksız yere suçlandıysanız, bu suçlamaları içselleştirmiş ve onlara inanmaya başlamış olabilirsiniz. Bu tür tecrübeler, işler yolunda gitmediğinde ilk olarak kişiselleştirme veya zihin okuma gibi yanıltıcı düşüncelere başvurmanıza sebep olabilir. Ancak bu, söz konusu düşüncelerin doğru olduğu anlamına gelmez. Bu, yalnızca zihninizin o düşüncelere odaklandığı anlamına gelir.

Etrafınızda olup bitenleri fazla kişisel algılıyorsanız, bu tür öz-eleştirel düşünceler aklınızda sürekli tekrarlandığından, özellikle de bu düşüncelere eşlik eden rahatsız edici duygu ve dürtülere kapılmışsanız, onları artık fark etmiyor olabilirsiniz. Bu iyi öğrenilmiş kendiliğinden gelen düşünceleri, araba kullanmak gibi sürekli yaptığınız aktiviteleri gerçekleştirmenizi sağlayan prosedürel düşünceler ile kıyaslayabilirsiniz.

Bir sorunun sizden kaynaklandığına veya birinin sizi olumsuz bir şekilde yargıladığına dair düşünceler çoğu zaman diğer çarpık düşünce biçimleri ile bir aradadır. Muğlak bir davranışı kişisel bir hakaret olarak algılayabilirsiniz ve kendinizi, size yönelik bu davranışın sizden kaynaklanan, sonsuza dek sürecek ve yaptığınız her şeyi etkileyecek bir soruna işaret ettiğine inandırabilirsiniz. Psikolog Martin Seligman’ın ‘kişisel’, ‘kalıcı’ ve ‘kuşatıcı’ yani üç K’ olarak tanımladığı bu açıklamalar genellikle bir arada bulunur. Bu tür düşüncelere sıkı bir şekilde inanırsanız, kişisel değişim veya sorun çözme seçeneklerinizi kısıtlamış olursunuz.

Ancak, ciddiye alacağınız ve görmezden geleceğiniz öz-eleştirel düşünceler konusunda seçici olmayı pratik yaparak öğrenebilirsiniz. Olayları her zaman kişisel algılamak ve aynı yerde takılıp kalmak yerine kendiniz ve sosyal hayatınızda karşılaştığınız zorlu durumlar hakkında daha gerçekçi düşünceleri aklınıza getirebilir ve benimseyebilirsiniz, sorunları çözmek veya geleceğe hazırlanmak için daha faydalı planlar hazırlayabilir ve önünüze çıkan zorlu duygular ile başa çıkabilirsiniz.

Duygularınızı düşüncelerinizden ayırt edin

Olup bitenleri fazla kişisel algılıyorsanız, onlarla ne yapacağınıza karar vermeden önce sahip olduğunuz kişiselleştirme veya zihin okuma kalıplarını tanımanız önemlidir. Ancak bu zorlu bir süreç olabilir çünkü duygular ve düşünceler arasındaki sınır genellikle bulanıktır.

Duyguları düşüncelerden ayırt etmenin iyi bir yolu, duyguların genellikle tek bir kelimeyle (gergin, mutlu, şaşırmış, korkmuş) özetlenebileceğini ve düşüncelerin duyguları yönlendiren veya onları takip eden fikirler olduğunu hatırlamaktır. Bu önemli bir ayrımdır, çünkü rahatsız edici duyguları değiştirmek veya kontrol altına almak zor olsa da içinde bulunduğunuz düşünce tuzakları ile başa çıkmak için bir strateji seçebilirsiniz.

Duygu ve düşünceler arasındaki bağlantıları anlamada ve ayırt etmede yardımcı olması için fırsat buldukça onları etiketlemeye çalışın. Örneğin bir akşam yemeğinde misafiriniz aniden sustuysa ve siz de ‘Benimle konuşmaktan hoşlanmıyor,’ diye düşündüyseniz, bu düşüncenin gerçek olabileceğini veya olmayabileceğini aklınızda bulundurun ve sonra bu düşünceyle birlikte gelen duyguları düşünün. Olup bitenleri daha doğru bir şekilde tanımlananın bir yolu da şudur: ‘Akşam yemeği sırasında karşımdaki kişi sustuğunda benimle konuşmaktan hoşlanmadığını düşündüğüm için üzüldüm.’

Unutmayın, duygular tartışılmaz. İsteseniz de istemesiniz de o duyguları hissedersiniz. Öte yandan düşünceleriniz sorgulanabilir, tekrar gözden geçirilebilir veya daha gerçekçi ve faydalı düşünceler ile değiştirilebilir.

Kişiselleştirdiğinize veya zihin okuduğunuza dair belirtileri arayın

Yoğun veya zorlu duygular hissettiğiniz zaman düşüncelerinize kulak verin.

Örneğin, mutfak alışverişi yaparken uzun zamandır görmediğiniz bir tanıdıkla karşılaştığınızı ve kısa, biraz tuhaf bir sohbetten sonra ani bir üzüntü hissettiğinizi varsayalım. Bu kişi hayatınızda önemli bir yere sahip değilse, söz konusu üzüntü hissi alışılmadık bir duygu gibi görünebilir. Böyle bir anda hissettiğiniz duygunun farkına varın ve kendinize bir bakın. Bu duyguya yol açan veya onu etkileyen düşünceyi tam olarak bulmaya çalışın.

Olup bitenleri kişiselleştirmeye yatkınsanız, mutfak alışverişi sırasında yaşadığınız üzücü duygular ile iyi tanımadığınız biriyle gerçekleştirdiğiniz beklenmedik bir muhabbetteki tuhaf anları ‘Ben muhabbet etmekte veya kendimi insanlara sevdirmekte iyi değilim,’ düşüncesi ile ilişkilendirmek arasında bir bağlantı olabilir. Öte yandan zihin okumaya yatkınsanız ve sabah markete gitmeden önce pijamalarınızı değiştirmediyseniz, ‘Benim bakımsız olduğumu düşünüyor,’ diye endişelendiğinizde üzgün veya kaygılı hissedebilirsiniz. Bu düşünceler, hayatınızdaki diğer olaylardan dolayı daha büyük bir duygusal etkiye sahip olabilir. Belki de tanıdığınız bir kişiyle markette bu şekilde karşılaşmak, size bazı arkadaşlarınızın yakın zamanda taşındığını hatırlatarak hayal kırıklığı hissetmenize sebep oldu ve insanlarla olan etkileşimlerinizin sık sık biraz önce gerçekleşen yüzeysel sohbete benzeyeceği konusunda endişelendiniz.

Bu gibi durumlarda düşüncelerin doğruluğu ve faydaları değişkenlik gösterebilir, bu yüzden değişik durumlar ile başa çıkmanın yolları da farklı olacaktır. Bazı durumlarda, özellikle kendinizi önyargılı düşünceleri tespit etmeye alıştırdıktan sonra, zihninizin kişiselleştirme veya zihin okuma ile sizinle alay ettiği ve önünüzdeki en iyi seçeneğin olanları kabullenmek, arka plandaki gürültüye tahammül etmek ve dikkatinizi daha önemli bir şeye yönlendirmek olduğu sonucuna hızlı bir şekilde varabilirsiniz.

Ancak aklınıza gelen düşünceler çok net değilse veya içinde bulunduğunuz durum sahip olduğu önemden dolayı daha fazla araştırma gerektiriyorsa, söz konusu durumu daha yakından incelemek ve düşüncelerinizin doğruluğunu sorgulamak faydalı olabilir.

Düşüncelerinizi destekleyen veya onları çürüten kanıtları sıralayın

Düşüncelerinizin, düşünme sürecindeki önyargılarınızı yansıtabileceğini unutmayın. Bu, önemli bir başlangıç noktasıdır. Şimdi, karşılaştığınız durumla ilgili başlangıçtaki anlayışınıza bağlı kalmak veya daha mantıklı görünen farklı bir açıklamayı tercih etmek için karar vermenizi sağlayacak, düşüncelerinizi destekleyen veya çürüten kanıtları değerlendirme fırsatınız var.

Kanıt toplamanın en iyi yöntemi düşüncelerinizi bir yere yazmaktır. Bu sorunu, kanıtları yalnızca zihninizde inceleyerek çözme dürtüsüne kapılırsanız, kendi içinizde süregelen bir tartışmada takılıp kalma ve daha önce zaten ele aldığınız düşüncelere tekrar geri dönme riskiyle karşı karşıya olacağınızı bilin. Biraz alıştırma yaptıktan sonra kâğıda dökme yöntemini yalnızca sizi zorlayan durumlar için kullanmaya karar verebilirsiniz, ancak şimdilik kendinize bu sürece sistematik bir şekilde yaklaştığınızda neler olduğunu görme fırsatı verin.

Elinize bir kâğıt alın. Karşılaştığınız durumu kâğıdın sol tarafında kısaca açıklayın: ‘Marie ile markette tuhaf bir sohbet gerçekleştirdik.’ Sağ tarafına ise nasıl hissettiğinizi yazın: ‘üzgün’ veya ‘kaygılı’ ya da ‘rahatsız’. Karşılaştığınız durumun ve hissettiğiniz duyguların arasında ne olduğu ve neler hissettiğiniz hakkındaki açıklamalarınızı yazın: ‘Benimle konuşmayı sonlandırmak için sabırsızlanıyordu,’ veya ‘Nasıl göründüğüm hoşuna gitmedi.’

Durumun, düşüncelerinizin ve duygularınızın altına, düşüncelerinizin doğru olduğunu gösteren bildiğiniz şeyleri yazın. Örneğin: ‘Marie markette etrafa çok fazla bakınıyordu,’ veya ‘Ne kadar rahatsız hissettiğimi aklımdan çıkaramadım.’ Bu hususta acele etmeyin, bir dedektif veya bilim insanı gibi bolca zaman ayırın. Böyle zorlu duygulara sebep olan düşünceleri desteklediğini bildiğiniz her şeyi sıralamaya çalışın.

Sonra, düşüncelerinizin doğru olmayabileceğini gösteren her şeyi yazın. Örneğin: ‘Marie bu haftasonu yola çıkacak o yüzden uzun bir yolculuktan önce hızlıca bir şeyler alması gerekiyordu,’ veya ‘Market oldukça kalabalıktı ve sohbet etmek için uygun bir ortam değildi.’

Olayların sizinle alakası olmayan bir açıklaması olup olmadığına bakın

Neler olduğuyla ilgili farklı olası açıklamaları yazın. Örneğin, Marie de endişeli hissettiği için muhabbettiniz tuhaf gelmiş olabilir; belki de acelesi vardı ya da ikiniz de hazırlıksız yakalandınız ve verdiğiniz tepkiler böyle bir durum için olağandı.

Son olarak yaşadığınız tecrübe ile ilgili ‘en iyi ihtimali’ niteleyen bir açıklama düşünün. ‘Her şey harikaydı!’ gibi pek de inandırıcı olmayan rahatlatıcı ifadelere başvurmaktan ziyade açıklamanızın gerçekçi olduğundan emin olun. Marketteki tuhaf sohbet göz önünde bulundurulduğunda, ikiniz de birbirinizde olumlu bir izlenim bırakmak istediğiniz ve beklenmedik bir durumda rahat davranmak için kendinize çok fazla baskı uyguladığınız için sohbetiniz biraz yapmacık geçmiş olabilir mi?

Bir başka örnek vermek gerekirse, bir iş toplantısı sırasında sözünüz bir yönetici tarafından kesildiyse ve bunun ‘kimsenin sizin fikirlerinizi ciddiye almadığı’ için meydana geldiğini düşündüyseniz, bunun farklı bir açıklaması ‘toplantı uzun sürüyordu ve herkesin iş başına dönmesi gerekiyordu,’ şeklinde olabilir. Söz konusu durumun en iyi ihtimalini niteleyen açıklaması ise ‘Yöneticim fikrimin değerli olduğunu düşünüyor ve hak ettiği ilgili göstermek için bu fikri başka zaman ele almak istiyor,’ olabilir.

Notlarınızı inceleyin. Karşılaştığınız durum hakkında ilk baştaki düşünceleriniz ile şimdiki düşüncelerinizi karşılaştırın. İlk değerlendirmenize bağlı kalmalı mısınız, yoksa neler olduğuna dair yeni, daha gerçekçi bir açıklamayı tercih etmek daha mı iyi? Buradaki amaç, düşüncelerinizde daha dengeli olmanıza yardımcı olmaktır, böylece başlangıçta sırf öyle düşündüğünüz için kişiselleştirme veya zihin okuma hatalarına başvurmamaya karar verebilirsiniz.

Yaşadığınız durumu farklı açılardan ele aldıktan sonra kendinizi başlangıçtaki düşüncelerinize geri dönme dürtüsüyle boğuşurken bulabilirsiniz. Bu beklenen bir şeydir. Bu düşüncelerin ve bunlara sıkı bir şekilde tutunma dürtüsünün çok eskiden beri var olduğunu ve karşınıza çıkıp çıkmayacağını veya ne sıklıkla çıkacağını kontrol etmediğinizi unutmayın. Beyninizin kendi işini yapmasına izin verin ve bu tür inatçı düşünceleri gerçeklerden ziyade zihinsel gürültü olarak görmeye çalışın. Bu istenmeyen düşüncelerin arka planda muhtemelen bir süre kalacağını ancak onlara itimat etmek zorunda olmadığınızı bilin. Bu düşüncelere geri dönmenin daha fazla zahmete sebep olacağını kendinize hatırlatın ve içinizdeki sıkıntıları kendi halinde bıraktığınızda neler olacağını görün. Biraz zamanla bu sıkıntılar kendiliğinden kaybolacaktır.

Kendinize neyin işe yaradığını sorun

Düşüncelerinizi keşfetme, sorgulama ve tekrar gözden geçirme fırsatını elde ettikten sonra neleri bilmenin veya yapmanın yararlı olacağını düşünün. Daha önce yaptığınız gibi işe yarayan düşünceleri ve planları kâğıda dökün ve onları unutmayın.

Peki, neler işe yarıyor?

Karşılaştığınız durumlara objektif yaklaşmanıza yardımcı olacak ayrıntıları sıklıkla gözden kaçırdığınız için olup bitenleri fazla kişisel algılıyorsanız, düşüncelerinizdeki önyargıları kabullenmek, düşüncelerinizi sorgulamak ve tekrar gözden geçirmek için kendinize zaman tanımak ve gelecekte kendinizi böyle bir durumda bulduğunuzda farklı açıklamalar aramak faydalı olabilir.

Daha fazla dikkatinizi hak etmeyen bariz kişiselleştirme ve zihin okuma örneklerini fark etmeyi kendinize hatırlatmak ile birlikte bir şeyleri fazla düşünme dürtüsünü yavaşça uzaklaştırmaya ve istenmeyen düşünceler ile onlara eşlik eden zorlu duygular ile başa çıkmaya yönelik bir plan, işe yarayan bir düşünce sürecinin parçası olabilir.

Sosyal hayatta karşınıza çıkan bir zorluk ile istediğiniz kadar etkili bir şekilde başa çıkamadığınız ortadaysa, faydalı bir düşünce süreci birden fazla planı içerebilir: neler olduğu üzerine nesnel bir bakış açısıyla düşünmek, kendi üstünüze fazla gitmemek ve pratik bir sorunu çözmek için harekete geçmek. Bu, bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek için geri adım atmayı, kendinizi daha iyi ifade edebilmek için becerilerinizi geliştirmeyi ve sosyal hayatınızda gelecekteki başarılarınızın önündeki diğer engelleri ortadan kaldırmayı içerebilir.

Sosyal hayatınızda karşınıza çıkan durumlarda öncelik vermek istediğiniz davranışları araştırıyorsanız en büyük endişelerinizi gidermek için bir plan yapın. Örneğin, havadan sudan konuşmakta iyi olmadığınızı düşünüyorsanız içinde bulunduğunuz ortak durum veya güncel olaylar hakkında kısa yorumlar yapmaya hazırlanın. Bu, diğer insanların sohbet etmek isteyip istemediğini anlamanın kolay bir yoludur. İş toplantılarında yeterince katılım göstermediğinizden endişe duyuyorsanız, her toplantıda en az bir veya iki defa soru sormayı, fikir paylaşmayı veya bir başkasına desteğinizi sunmayı planlayabilirsiniz. Başkalarının eylemlerini veya niyetlerini anlamakta zorlanıyorsanız, kibar bir şekilde girişken olmaya ve karşınızdaki kişinin ne ifade etmek istediğinden emin olmadığınızda buna netlik kazandırmasını istemeye karar verebilirsiniz. Buna yönelik iyi bir yaklaşım, muğlak görünen hususlara dikkat çekmek, neler olduğunu anlamanın öneminin altını çizmek, karşınızdaki kişinin ne ifade ettiğini düşündüğünüzü belirtmek ve geri bildirim istemektir.

Yeni ve faydalı olabilecek bir sosyal davranış sergilemeye karar verirseniz, değişimin zor olabileceğini unutmayın. Bu yüzden hedeflerinizi çok yüksek tutma dürtüsünü bir kenara bırakın ve küçük ama tutarlı değişimler ile başarıya ulaşmak için gerçekçi bir plan oluşturun. Bu önemli bir husustur çünkü hedeflerinizi gerçekleştirmekte zorlanırsanız, kişiselleştirme (‘Ben bunda iyi değilim,’) veya zihin okuma (‘Bana ilgi duymuyorlar,’) hatalarına yanlışlıkla daha fazla yönelebilirsiniz. Bildiğiniz ve farklılık yaratacağını düşündüğünüz en ufak değişimi uygulamak iyi bir kuraldır. Bu değişiklikleri yaparken kendinizi gözlemlerseniz sosyal hayatta karşınıza çıkan zorluklar ile başa çıkma yeteneğinize daha fazla güveneceksiniz. Bu, size şu anda önünüze çıkan önyargılı düşüncelere karşı olumlu bir karşılık sağlayacaktır.

Makul miktardaki belirsizliği kabullenin

Sosyal etkileşimler doğaları gereği belirli bir derecede muğlaklık ve belirsizlik içerir. Başkalarının ne düşündüğünü kontrol edemeseniz ve onların zihinlerini gerçekten okuyamasanız da, kendi içinizde değişimi sağlamak için planlar yapabilir, genel olarak etkili olan sosyal davranışlar sergileyebilir ve sosyal hayatta aldığınız risklere eşlik eden belirsizliklere tahammül etmeyi öğrenebilirsiniz. Dikkatinizi ve enerjinizi, kendinizde gördüğünüz kusurlara veya başkalarının sizin hakkındaki düşüncelerine dair endişelerinize yoğunlaştırmak yerine davranışlarınıza ve sosyal hayatta karşılaştığınız zorlu durumlar ile nasıl başa çıkmak istediğinize odaklanabilirsiniz.

Dikkatinizi ve enerjinizi kontrol edebileceğiniz şeylere yoğunlaştırmak, kendiliğinden gelen düşünceler ve bunlara eşlik eden rahatsız edici duygular gibi kontrol edemediğiniz şeyleri kabullenmeyi ve bunlara tahammül etmeyi kolaylaştırabilir.

Sosyal hayatta karşılaştığınız durumlarda nasıl davranmak istediğiniz konusunda net olursanız ve bu davranışları sergilerseniz, her zaman istediğiniz kadar nazik olmayabilirsiniz veya başkalarının nasıl tepki verdiğini bilmeyebilirsiniz. Ancak yine de kendinizi daha olumlu bir şekilde değerlendirmek için yeterli miktarda davranışsal kanıt oluşturabilirsiniz ve kişiselleştirme veya zihin okuma gibi hatalardan uzak durabilirsiniz.”

Bu yazı ilk kez 10 Mayıs 2022’de yayımlanmıştır.

 

Joel Minden’in Psyche internet sitesinde yayınlanan “How to take things less personally” başlıklı yazısından öne çıkan bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişilebilir: https://psyche.co/guides/how-to-take-things-less-personally-and-avoid-mind-reading

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Zihin okumaktan nasıl vazgeçeriz?

Çevrenizde olan biten olumsuz her olaydan ötürü kendinizi mi suçluyorsunuz? Başkalarının hep sizi yargıladığını mı düşünüyorsunuz? Zihin okuma uzmanı mı oldunuz? Kendinize işkence etmekten vazgeçin ve lütfen bu yazıyı okuyun.

Sosyal hayatımızda birtakım olumsuzluklar veya belirsizlikler ile karşılaştığımızda bazen bunların sebebini aslında gerçekten öyle olmasa da yalnızca kendimizde ararız veya etrafımızdaki kişilerin bizi çeşitli sebeplerden dolayı olumsuz bir şekilde yargıladığını düşünürüz. Etrafımızda olup biten olayları fazla kişisel algılarız ve kendimizi suçlu buluruz. Bu tür düşünceler sosyal hayatımız ile ruh sağlığımızı olumsuz etkileyebilir.

Klinik psikolog Joel Minden tarafından kaleme alınan ve Psyche adlı sitede yayınlanan, “Etrafımızda olup bitenleri kişisel algılamaktan nasıl kaçınırız?” isimli makalede bu tür öz eleştirel alışkanlıkların nasıl aşılabileceği anlatılıyor.

Yazından öne çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Etrafımızda olup bitenleri fazla kişisel algılamamıza neden olan iki önyargılı düşünce biçimi bulunur. Bunlardan birincisi; elinizde buna dair yeterli kanıt olmamasına rağmen olumsuz bir olayın sebebini kendinizde aramak olarak nitelendirilen kişiselleştirmedir. İkincisi ise; özellikle karşınızdaki kişiden cevap alamadığınız muğlak durumlarda o kişinin sizi yargıladığını düşündüğünüz bir düşünce biçimi olan zihin okumadır.

Bu tür düşüncelerden örneklere birçok sıradan olayda rastlayabilirsiniz. Kişiselleştirme, istenmeyen herhangi bir olaydan sonra ortaya çıkabilir, ancak bazıları için bu, olaya başka kişiler dâhil olduğunda ön plana çıkar. Diyelim ki sosyal hayatınızda nispeten ufak bir hayal kırıklığı ile karşılaştınız, mesela arkadaşlarınızla olan bir fotoğrafınızı internette paylaştınız ve daha sonra bir arkadaşınızın o fotoğrafta kendisinin beğenmediğini öğrendiniz. Bu durumda, özellikle fotoğrafları paylaşmadan önce arkadaşınız kendisine danışılmasını istememişse kendinizi hırpalamak, kişiselleştirme önyargısını (tüm suçu kendinizde arama) ortaya çıkarabilir.

Buna benzer şekilde, en ufak etkileşimler bile zihin okuma önyargısını tetikleyebilir. Bir restoranda garsondan egzotik yemekleri veya yemeklerde kullanılan malzemeleri açıklamasını istediğinizde sizi fazla ısrarcı veya kültürsüz birisi olarak gördüğünü düşünebilirsiniz. Bir veterineri aradığınızda evcil hayvanınızın semptomlarını ayrıntılı bir şekilde açıklamakta zorlandığınızda karşınızdaki kişinin, zamanını boşa harcadığınızı düşündüğünden endişelenebilirsiniz. Karşınızdaki kişi kendi mesleğine özgü jargona aşina olmayan insanlarla birçok defa karşılaştığından böyle durumlarda muhtemelen bir miktar sabır gösterecektir. Ancak olup bitenleri kişisel olarak algılıyorsanız, karşınızdaki kişinin tepkilerini anlamlandırma çabalarınız gerçekte neler olduğuna dair algınızı çarpıtabilir.

Bu tür düşünce hataları ile ilgili birkaç sorun vardır. Elbette bu türdeki düşünceler hatalıdır ve nesnellikten ziyade hisler, kişisel tecrübeler, muğlaklıklar ve bariz bir biçimde olumsuz bilgiler tarafından yönlendirilir. Bu önyargılı düşüncelere bağlı kalırsanız, hissedeceğiniz duyguları kendinizde gördüğünüz kusurlar için üzülmek, ileride sosyal hayatınızda karşılaşacağınız zorluklar ile başa çıkma kabiliyetiniz hakkında endişelenmek veya kibar davranmadıkları için başkalarına kızgın olmak ile sınırlandırırsınız.

Son olarak, bu düşünceler nasıl davranacağınıza ilişkin seçenekleri de kısıtlar. Bu düşünceleri gerçek olarak kabul ettiğiniz takdirde pes etmek, kaçınmak veya öfkeyle tepki vermek dışında seçeneklerin olduğunu görmek zor olabilir. Kısacası, olup bitenleri fazla kişisel algılama eğilimi duygusal ve davranışsal hareket alanınızı kısıtlar ve sosyal hayatınızda sıkıntılar ile karşılaşma olasılığını artırır.

Sosyal durumlar ile ilgili yanıltıcı düşünceler alışkanlık haline gelebilir

Sosyal durumlar her zaman bir miktar belirsizlik taşır bu yüzden onları anlamlandırmaya çalışmak doğal bir davranıştır. Sosyal hayatınızda bir olumsuzlukla karşılaştığınızda veya karşınızdaki kişinin ne düşündüğünü tam olarak anlayamadığınızda, kendinizin farkında olmak sosyal sorunları tespit etmekte ve çözmekte faydalı olabilir. Ancak sosyal hayatınızda karşılaştığınız en ufak muğlaklıkta kişiselleştirme veya zihin okumaya başvurursanız, gerçek olduklarına dair elinizde çok fazla kanıt olmamasına rağmen sık sık aklınıza gelen bu düşünceler kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Kendiliğinden gelen bu düşünceleri, tecrübeyle edinilen öğrenilmiş davranışlar olarak düşünebilirsiniz. Bu düşünceler, başkalarının üzerindeki baskıyı hafifletmek için sorunların sorumluluğunu üstlenmeye dair geçmiş tecrübeleriniz ile bağlantılı olabilir. Bir arkadaşınız, sevgiliniz, patronunuz veya ebeveyniniz tarafından sorunlar hakkında defalarca haksız yere suçlandıysanız, bu suçlamaları içselleştirmiş ve onlara inanmaya başlamış olabilirsiniz. Bu tür tecrübeler, işler yolunda gitmediğinde ilk olarak kişiselleştirme veya zihin okuma gibi yanıltıcı düşüncelere başvurmanıza sebep olabilir. Ancak bu, söz konusu düşüncelerin doğru olduğu anlamına gelmez. Bu, yalnızca zihninizin o düşüncelere odaklandığı anlamına gelir.

Etrafınızda olup bitenleri fazla kişisel algılıyorsanız, bu tür öz-eleştirel düşünceler aklınızda sürekli tekrarlandığından, özellikle de bu düşüncelere eşlik eden rahatsız edici duygu ve dürtülere kapılmışsanız, onları artık fark etmiyor olabilirsiniz. Bu iyi öğrenilmiş kendiliğinden gelen düşünceleri, araba kullanmak gibi sürekli yaptığınız aktiviteleri gerçekleştirmenizi sağlayan prosedürel düşünceler ile kıyaslayabilirsiniz.

Bir sorunun sizden kaynaklandığına veya birinin sizi olumsuz bir şekilde yargıladığına dair düşünceler çoğu zaman diğer çarpık düşünce biçimleri ile bir aradadır. Muğlak bir davranışı kişisel bir hakaret olarak algılayabilirsiniz ve kendinizi, size yönelik bu davranışın sizden kaynaklanan, sonsuza dek sürecek ve yaptığınız her şeyi etkileyecek bir soruna işaret ettiğine inandırabilirsiniz. Psikolog Martin Seligman’ın ‘kişisel’, ‘kalıcı’ ve ‘kuşatıcı’ yani üç K’ olarak tanımladığı bu açıklamalar genellikle bir arada bulunur. Bu tür düşüncelere sıkı bir şekilde inanırsanız, kişisel değişim veya sorun çözme seçeneklerinizi kısıtlamış olursunuz.

Ancak, ciddiye alacağınız ve görmezden geleceğiniz öz-eleştirel düşünceler konusunda seçici olmayı pratik yaparak öğrenebilirsiniz. Olayları her zaman kişisel algılamak ve aynı yerde takılıp kalmak yerine kendiniz ve sosyal hayatınızda karşılaştığınız zorlu durumlar hakkında daha gerçekçi düşünceleri aklınıza getirebilir ve benimseyebilirsiniz, sorunları çözmek veya geleceğe hazırlanmak için daha faydalı planlar hazırlayabilir ve önünüze çıkan zorlu duygular ile başa çıkabilirsiniz.

Duygularınızı düşüncelerinizden ayırt edin

Olup bitenleri fazla kişisel algılıyorsanız, onlarla ne yapacağınıza karar vermeden önce sahip olduğunuz kişiselleştirme veya zihin okuma kalıplarını tanımanız önemlidir. Ancak bu zorlu bir süreç olabilir çünkü duygular ve düşünceler arasındaki sınır genellikle bulanıktır.

Duyguları düşüncelerden ayırt etmenin iyi bir yolu, duyguların genellikle tek bir kelimeyle (gergin, mutlu, şaşırmış, korkmuş) özetlenebileceğini ve düşüncelerin duyguları yönlendiren veya onları takip eden fikirler olduğunu hatırlamaktır. Bu önemli bir ayrımdır, çünkü rahatsız edici duyguları değiştirmek veya kontrol altına almak zor olsa da içinde bulunduğunuz düşünce tuzakları ile başa çıkmak için bir strateji seçebilirsiniz.

Duygu ve düşünceler arasındaki bağlantıları anlamada ve ayırt etmede yardımcı olması için fırsat buldukça onları etiketlemeye çalışın. Örneğin bir akşam yemeğinde misafiriniz aniden sustuysa ve siz de ‘Benimle konuşmaktan hoşlanmıyor,’ diye düşündüyseniz, bu düşüncenin gerçek olabileceğini veya olmayabileceğini aklınızda bulundurun ve sonra bu düşünceyle birlikte gelen duyguları düşünün. Olup bitenleri daha doğru bir şekilde tanımlananın bir yolu da şudur: ‘Akşam yemeği sırasında karşımdaki kişi sustuğunda benimle konuşmaktan hoşlanmadığını düşündüğüm için üzüldüm.’

Unutmayın, duygular tartışılmaz. İsteseniz de istemesiniz de o duyguları hissedersiniz. Öte yandan düşünceleriniz sorgulanabilir, tekrar gözden geçirilebilir veya daha gerçekçi ve faydalı düşünceler ile değiştirilebilir.

Kişiselleştirdiğinize veya zihin okuduğunuza dair belirtileri arayın

Yoğun veya zorlu duygular hissettiğiniz zaman düşüncelerinize kulak verin.

Örneğin, mutfak alışverişi yaparken uzun zamandır görmediğiniz bir tanıdıkla karşılaştığınızı ve kısa, biraz tuhaf bir sohbetten sonra ani bir üzüntü hissettiğinizi varsayalım. Bu kişi hayatınızda önemli bir yere sahip değilse, söz konusu üzüntü hissi alışılmadık bir duygu gibi görünebilir. Böyle bir anda hissettiğiniz duygunun farkına varın ve kendinize bir bakın. Bu duyguya yol açan veya onu etkileyen düşünceyi tam olarak bulmaya çalışın.

Olup bitenleri kişiselleştirmeye yatkınsanız, mutfak alışverişi sırasında yaşadığınız üzücü duygular ile iyi tanımadığınız biriyle gerçekleştirdiğiniz beklenmedik bir muhabbetteki tuhaf anları ‘Ben muhabbet etmekte veya kendimi insanlara sevdirmekte iyi değilim,’ düşüncesi ile ilişkilendirmek arasında bir bağlantı olabilir. Öte yandan zihin okumaya yatkınsanız ve sabah markete gitmeden önce pijamalarınızı değiştirmediyseniz, ‘Benim bakımsız olduğumu düşünüyor,’ diye endişelendiğinizde üzgün veya kaygılı hissedebilirsiniz. Bu düşünceler, hayatınızdaki diğer olaylardan dolayı daha büyük bir duygusal etkiye sahip olabilir. Belki de tanıdığınız bir kişiyle markette bu şekilde karşılaşmak, size bazı arkadaşlarınızın yakın zamanda taşındığını hatırlatarak hayal kırıklığı hissetmenize sebep oldu ve insanlarla olan etkileşimlerinizin sık sık biraz önce gerçekleşen yüzeysel sohbete benzeyeceği konusunda endişelendiniz.

Bu gibi durumlarda düşüncelerin doğruluğu ve faydaları değişkenlik gösterebilir, bu yüzden değişik durumlar ile başa çıkmanın yolları da farklı olacaktır. Bazı durumlarda, özellikle kendinizi önyargılı düşünceleri tespit etmeye alıştırdıktan sonra, zihninizin kişiselleştirme veya zihin okuma ile sizinle alay ettiği ve önünüzdeki en iyi seçeneğin olanları kabullenmek, arka plandaki gürültüye tahammül etmek ve dikkatinizi daha önemli bir şeye yönlendirmek olduğu sonucuna hızlı bir şekilde varabilirsiniz.

Ancak aklınıza gelen düşünceler çok net değilse veya içinde bulunduğunuz durum sahip olduğu önemden dolayı daha fazla araştırma gerektiriyorsa, söz konusu durumu daha yakından incelemek ve düşüncelerinizin doğruluğunu sorgulamak faydalı olabilir.

Düşüncelerinizi destekleyen veya onları çürüten kanıtları sıralayın

Düşüncelerinizin, düşünme sürecindeki önyargılarınızı yansıtabileceğini unutmayın. Bu, önemli bir başlangıç noktasıdır. Şimdi, karşılaştığınız durumla ilgili başlangıçtaki anlayışınıza bağlı kalmak veya daha mantıklı görünen farklı bir açıklamayı tercih etmek için karar vermenizi sağlayacak, düşüncelerinizi destekleyen veya çürüten kanıtları değerlendirme fırsatınız var.

Kanıt toplamanın en iyi yöntemi düşüncelerinizi bir yere yazmaktır. Bu sorunu, kanıtları yalnızca zihninizde inceleyerek çözme dürtüsüne kapılırsanız, kendi içinizde süregelen bir tartışmada takılıp kalma ve daha önce zaten ele aldığınız düşüncelere tekrar geri dönme riskiyle karşı karşıya olacağınızı bilin. Biraz alıştırma yaptıktan sonra kâğıda dökme yöntemini yalnızca sizi zorlayan durumlar için kullanmaya karar verebilirsiniz, ancak şimdilik kendinize bu sürece sistematik bir şekilde yaklaştığınızda neler olduğunu görme fırsatı verin.

Elinize bir kâğıt alın. Karşılaştığınız durumu kâğıdın sol tarafında kısaca açıklayın: ‘Marie ile markette tuhaf bir sohbet gerçekleştirdik.’ Sağ tarafına ise nasıl hissettiğinizi yazın: ‘üzgün’ veya ‘kaygılı’ ya da ‘rahatsız’. Karşılaştığınız durumun ve hissettiğiniz duyguların arasında ne olduğu ve neler hissettiğiniz hakkındaki açıklamalarınızı yazın: ‘Benimle konuşmayı sonlandırmak için sabırsızlanıyordu,’ veya ‘Nasıl göründüğüm hoşuna gitmedi.’

Durumun, düşüncelerinizin ve duygularınızın altına, düşüncelerinizin doğru olduğunu gösteren bildiğiniz şeyleri yazın. Örneğin: ‘Marie markette etrafa çok fazla bakınıyordu,’ veya ‘Ne kadar rahatsız hissettiğimi aklımdan çıkaramadım.’ Bu hususta acele etmeyin, bir dedektif veya bilim insanı gibi bolca zaman ayırın. Böyle zorlu duygulara sebep olan düşünceleri desteklediğini bildiğiniz her şeyi sıralamaya çalışın.

Sonra, düşüncelerinizin doğru olmayabileceğini gösteren her şeyi yazın. Örneğin: ‘Marie bu haftasonu yola çıkacak o yüzden uzun bir yolculuktan önce hızlıca bir şeyler alması gerekiyordu,’ veya ‘Market oldukça kalabalıktı ve sohbet etmek için uygun bir ortam değildi.’

Olayların sizinle alakası olmayan bir açıklaması olup olmadığına bakın

Neler olduğuyla ilgili farklı olası açıklamaları yazın. Örneğin, Marie de endişeli hissettiği için muhabbettiniz tuhaf gelmiş olabilir; belki de acelesi vardı ya da ikiniz de hazırlıksız yakalandınız ve verdiğiniz tepkiler böyle bir durum için olağandı.

Son olarak yaşadığınız tecrübe ile ilgili ‘en iyi ihtimali’ niteleyen bir açıklama düşünün. ‘Her şey harikaydı!’ gibi pek de inandırıcı olmayan rahatlatıcı ifadelere başvurmaktan ziyade açıklamanızın gerçekçi olduğundan emin olun. Marketteki tuhaf sohbet göz önünde bulundurulduğunda, ikiniz de birbirinizde olumlu bir izlenim bırakmak istediğiniz ve beklenmedik bir durumda rahat davranmak için kendinize çok fazla baskı uyguladığınız için sohbetiniz biraz yapmacık geçmiş olabilir mi?

Bir başka örnek vermek gerekirse, bir iş toplantısı sırasında sözünüz bir yönetici tarafından kesildiyse ve bunun ‘kimsenin sizin fikirlerinizi ciddiye almadığı’ için meydana geldiğini düşündüyseniz, bunun farklı bir açıklaması ‘toplantı uzun sürüyordu ve herkesin iş başına dönmesi gerekiyordu,’ şeklinde olabilir. Söz konusu durumun en iyi ihtimalini niteleyen açıklaması ise ‘Yöneticim fikrimin değerli olduğunu düşünüyor ve hak ettiği ilgili göstermek için bu fikri başka zaman ele almak istiyor,’ olabilir.

Notlarınızı inceleyin. Karşılaştığınız durum hakkında ilk baştaki düşünceleriniz ile şimdiki düşüncelerinizi karşılaştırın. İlk değerlendirmenize bağlı kalmalı mısınız, yoksa neler olduğuna dair yeni, daha gerçekçi bir açıklamayı tercih etmek daha mı iyi? Buradaki amaç, düşüncelerinizde daha dengeli olmanıza yardımcı olmaktır, böylece başlangıçta sırf öyle düşündüğünüz için kişiselleştirme veya zihin okuma hatalarına başvurmamaya karar verebilirsiniz.

Yaşadığınız durumu farklı açılardan ele aldıktan sonra kendinizi başlangıçtaki düşüncelerinize geri dönme dürtüsüyle boğuşurken bulabilirsiniz. Bu beklenen bir şeydir. Bu düşüncelerin ve bunlara sıkı bir şekilde tutunma dürtüsünün çok eskiden beri var olduğunu ve karşınıza çıkıp çıkmayacağını veya ne sıklıkla çıkacağını kontrol etmediğinizi unutmayın. Beyninizin kendi işini yapmasına izin verin ve bu tür inatçı düşünceleri gerçeklerden ziyade zihinsel gürültü olarak görmeye çalışın. Bu istenmeyen düşüncelerin arka planda muhtemelen bir süre kalacağını ancak onlara itimat etmek zorunda olmadığınızı bilin. Bu düşüncelere geri dönmenin daha fazla zahmete sebep olacağını kendinize hatırlatın ve içinizdeki sıkıntıları kendi halinde bıraktığınızda neler olacağını görün. Biraz zamanla bu sıkıntılar kendiliğinden kaybolacaktır.

Kendinize neyin işe yaradığını sorun

Düşüncelerinizi keşfetme, sorgulama ve tekrar gözden geçirme fırsatını elde ettikten sonra neleri bilmenin veya yapmanın yararlı olacağını düşünün. Daha önce yaptığınız gibi işe yarayan düşünceleri ve planları kâğıda dökün ve onları unutmayın.

Peki, neler işe yarıyor?

Karşılaştığınız durumlara objektif yaklaşmanıza yardımcı olacak ayrıntıları sıklıkla gözden kaçırdığınız için olup bitenleri fazla kişisel algılıyorsanız, düşüncelerinizdeki önyargıları kabullenmek, düşüncelerinizi sorgulamak ve tekrar gözden geçirmek için kendinize zaman tanımak ve gelecekte kendinizi böyle bir durumda bulduğunuzda farklı açıklamalar aramak faydalı olabilir.

Daha fazla dikkatinizi hak etmeyen bariz kişiselleştirme ve zihin okuma örneklerini fark etmeyi kendinize hatırlatmak ile birlikte bir şeyleri fazla düşünme dürtüsünü yavaşça uzaklaştırmaya ve istenmeyen düşünceler ile onlara eşlik eden zorlu duygular ile başa çıkmaya yönelik bir plan, işe yarayan bir düşünce sürecinin parçası olabilir.

Sosyal hayatta karşınıza çıkan bir zorluk ile istediğiniz kadar etkili bir şekilde başa çıkamadığınız ortadaysa, faydalı bir düşünce süreci birden fazla planı içerebilir: neler olduğu üzerine nesnel bir bakış açısıyla düşünmek, kendi üstünüze fazla gitmemek ve pratik bir sorunu çözmek için harekete geçmek. Bu, bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek için geri adım atmayı, kendinizi daha iyi ifade edebilmek için becerilerinizi geliştirmeyi ve sosyal hayatınızda gelecekteki başarılarınızın önündeki diğer engelleri ortadan kaldırmayı içerebilir.

Sosyal hayatınızda karşınıza çıkan durumlarda öncelik vermek istediğiniz davranışları araştırıyorsanız en büyük endişelerinizi gidermek için bir plan yapın. Örneğin, havadan sudan konuşmakta iyi olmadığınızı düşünüyorsanız içinde bulunduğunuz ortak durum veya güncel olaylar hakkında kısa yorumlar yapmaya hazırlanın. Bu, diğer insanların sohbet etmek isteyip istemediğini anlamanın kolay bir yoludur. İş toplantılarında yeterince katılım göstermediğinizden endişe duyuyorsanız, her toplantıda en az bir veya iki defa soru sormayı, fikir paylaşmayı veya bir başkasına desteğinizi sunmayı planlayabilirsiniz. Başkalarının eylemlerini veya niyetlerini anlamakta zorlanıyorsanız, kibar bir şekilde girişken olmaya ve karşınızdaki kişinin ne ifade etmek istediğinden emin olmadığınızda buna netlik kazandırmasını istemeye karar verebilirsiniz. Buna yönelik iyi bir yaklaşım, muğlak görünen hususlara dikkat çekmek, neler olduğunu anlamanın öneminin altını çizmek, karşınızdaki kişinin ne ifade ettiğini düşündüğünüzü belirtmek ve geri bildirim istemektir.

Yeni ve faydalı olabilecek bir sosyal davranış sergilemeye karar verirseniz, değişimin zor olabileceğini unutmayın. Bu yüzden hedeflerinizi çok yüksek tutma dürtüsünü bir kenara bırakın ve küçük ama tutarlı değişimler ile başarıya ulaşmak için gerçekçi bir plan oluşturun. Bu önemli bir husustur çünkü hedeflerinizi gerçekleştirmekte zorlanırsanız, kişiselleştirme (‘Ben bunda iyi değilim,’) veya zihin okuma (‘Bana ilgi duymuyorlar,’) hatalarına yanlışlıkla daha fazla yönelebilirsiniz. Bildiğiniz ve farklılık yaratacağını düşündüğünüz en ufak değişimi uygulamak iyi bir kuraldır. Bu değişiklikleri yaparken kendinizi gözlemlerseniz sosyal hayatta karşınıza çıkan zorluklar ile başa çıkma yeteneğinize daha fazla güveneceksiniz. Bu, size şu anda önünüze çıkan önyargılı düşüncelere karşı olumlu bir karşılık sağlayacaktır.

Makul miktardaki belirsizliği kabullenin

Sosyal etkileşimler doğaları gereği belirli bir derecede muğlaklık ve belirsizlik içerir. Başkalarının ne düşündüğünü kontrol edemeseniz ve onların zihinlerini gerçekten okuyamasanız da, kendi içinizde değişimi sağlamak için planlar yapabilir, genel olarak etkili olan sosyal davranışlar sergileyebilir ve sosyal hayatta aldığınız risklere eşlik eden belirsizliklere tahammül etmeyi öğrenebilirsiniz. Dikkatinizi ve enerjinizi, kendinizde gördüğünüz kusurlara veya başkalarının sizin hakkındaki düşüncelerine dair endişelerinize yoğunlaştırmak yerine davranışlarınıza ve sosyal hayatta karşılaştığınız zorlu durumlar ile nasıl başa çıkmak istediğinize odaklanabilirsiniz.

Dikkatinizi ve enerjinizi kontrol edebileceğiniz şeylere yoğunlaştırmak, kendiliğinden gelen düşünceler ve bunlara eşlik eden rahatsız edici duygular gibi kontrol edemediğiniz şeyleri kabullenmeyi ve bunlara tahammül etmeyi kolaylaştırabilir.

Sosyal hayatta karşılaştığınız durumlarda nasıl davranmak istediğiniz konusunda net olursanız ve bu davranışları sergilerseniz, her zaman istediğiniz kadar nazik olmayabilirsiniz veya başkalarının nasıl tepki verdiğini bilmeyebilirsiniz. Ancak yine de kendinizi daha olumlu bir şekilde değerlendirmek için yeterli miktarda davranışsal kanıt oluşturabilirsiniz ve kişiselleştirme veya zihin okuma gibi hatalardan uzak durabilirsiniz.”

Bu yazı ilk kez 10 Mayıs 2022’de yayımlanmıştır.

 

Joel Minden’in Psyche internet sitesinde yayınlanan “How to take things less personally” başlıklı yazısından öne çıkan bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişilebilir: https://psyche.co/guides/how-to-take-things-less-personally-and-avoid-mind-reading

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

1
0
Would love your thoughts, please comment.x