OpenAI, teknoloji dünyasında ezberleri bozmaya devam ediyor. Apple, Samsung, Google ve diğerleri yeni ürün ve uygulamalarını tanıtmak için en az bir yıl beklerken Chat GPT’nin yeni modelini birkaç ay geçmeden tanıtmayı sürdürüyor. O3’ün üzerinden dört ay bile geçmemişken ChatGPT-5’yi de tanıttılar. Bu gelişme, yapay zekânın yetenekleri ve gelecekteki potansiyeli üzerine süregelen tartışmaları daha da alevlendirdi. Kimileri yapay zekâyı insanlığın geleceği için bir umut ışığı olarak görürken, kimileri ise kontrol edilemez bir güce dönüşmesinden endişe ediyor. Bu bağlamda, New York Times Teknoloji yazarı Ezra Klein, ChatGPT-5 deneyimini paylaştı ve yapay zekânın geleceğimize etkisine ilişkin iki karşıt görüşü değerlendirdi. Yazısından öne çıkan bölümleri aktarıyoruz.
“OpenAI’nin amiral gemisi yapay zekâ (YZ) modelinin en yeni versiyonu olan GPT-5 ile diğer çoğu kişiden çok farklı bir deneyim yaşıyorum. Yorumcuların ortak görüşü, GPT-5’in başarısız, hayal kırıklığı ve hatta YZ gelişiminin durma noktasına geldiğinin kanıtı olduğu yönünde. Oysa ben hayran kaldım ve heyecanla doluyum.
“GPT-5, gerçek bir asistan gibi”
GPT-5, en azından benim için, bir yapay zekâ modeli kullanma deneyiminde bir sıçrama oldu. Uzun zaman önce GPT-3’e erken erişimim olmuştu, ancak neredeyse hiç kullanmadım. 2022’deki GPT-3.5 de benim için pek bir şey ifade etmedi. 2023’te piyasaya sürülen GPT-4 ile Google aramaya daha az başvurur oldum. Ancak hâlâ bir şeyler sahte ve yapmacık geliyordu.
Sonra, karmaşık soruları daha uzun süre düşünen bir model olan o3 çıktı ve sorularıma daha önce sadece konunun uzmanlarından alabileceğim yanıtları almaya başladım. Ancak hâlâ yavaştı ve yapay zekâ modelinin “sesi” bana rahatsız edici geliyordu.
GPT-5 ise gerçek bir asistan gibi hissettiren ilk yapay zekâ sistemi.
Örneğin, liberalizm hakkında bazı düşüncelerimi, gerçekten tamamlayabileceğim bir araştırma projesine dönüştürmeye çalışıyordum ve GPT-5, başka türlü bulamayacağımı düşündüğüm kitaplara ve kaynaklara beni yönlendirdi. Bir sabah, garip desenli bir kızarıklıkla uyandım ve yapay zekâ, cildimin etkilenen ve etkilenmeyen bölgelerinin desenine göre bunun yeni bir gömlekten kaynaklanan kontakt dermatit olduğunu anladı.
GPT-5 ile halüsinasyonlar da yaşamadım değil. Yaşadım; müzik yapımcısı Floating Points’in gerçekten var olmasını istediğim bir albümünü icat etti. Ayrıca tüm yapay zekâ sistemleri gibi, konuşma devam ettikçe veya görev zinciri karmaşıklaştıkça performansı düşüyor (ancak iki yıl içinde, belirli bir görevi sürdürebilme süresi yaklaşık beş dakikadan iki saatin üzerine çıktı). Bu, “Aşk” (Çevirmenin notu: 2013 yılında çekilen “Her”, belirsiz bir gelecekte, yalnız bir yazarın her ihtiyacını karşılamak için tasarlanmış bir işletim sistemi ile beklenmedik bir ilişki kurmasını anlatan film) filmindeki gibi her zaman açık ve her zaman yardımcı olan bir yapay zekâ arkadaşına sahip bir dünyaya dokunabileceğimi hissettiğim ilk yapay zekâ modeli.
Yapay zekâ ne yönde evrilecek?
Yapay zekâ ile önümüzdeki yılların nasıl şekilleneceğine dair iki farklı vizyon var.
Princeton Üniversitesi’nin bilgisayar bilimcileri Arvind Narayanan ile Sayash Kapoor, “A.I. as Normal Technology” (Normal Teknoloji Olarak YZ) başlıklı makalelerinde, yapay zekânın yeni bir ekonomik veya sosyal paradigmanın habercisi olmadığını, YZ’nin ürekenlik üzerindeki etkisini görmenin onlarca yıl alacağını ileri sürüyorlar. Onlara göre YZ, baro sınavında sınava girenlerin yüzde 90’ından daha iyi performans göstererebilir ama bir avukatın yapabileceklerinin yanına bile yaklaşamaz. Yapay zekânın avukatların yerini alabilmesi için, YZ barındıracak şekilde hukukun işleyişini yeniden tasarlamamız gerekecektir.
Daniel Kokotajlo, Scott Alexander, Thomas Larsen, Eli Lifland ve Romeo Dean tarafından kaleme alınan A.I. 2027 başlıklı kitap ise, bu argümanın tam tersini savunuyor. Kitap, insanlığın 2027’nin sonuna kadar geleceğinin kontrolünü kaybetmeye doğru hızla yol aldığını öne sürüyor. Yazarlara göre, yapay zekâ 2026’nın başlarında, YZ araştırmalarını otomatikleştirmede ustalaşacak ve ardından şaşırtıcı bir hızla kendini geliştirmeye ve yönlendirmeye başlayacak.
Yapay zekânın kendini bu kadar hızlı geliştirebileceğine veya toplumun bu tür bir sistemi bu kadar kolay benimseyebileceğine inanamıyorum. Bunun sadece benim hayal gücümün veya bilgimin sınırlarını yansıttığını kabul ediyorum. Peki ya ikinci varsayım 2027’de değil de 2035’te ya da 2045’te gerçekleşirse ne olacak?
Yapay zekâ kodlamasının önümüzdeki on yıl içinde insan kodlayıcıları geçmesi ve bunun YZ’nin ilerleme hızını önemli ölçüde artırması muhtemel görünüyor. Yapay zekâ şirketlerinde bu teknolojilere en yakın olanların buna inandığını biliyorum. Öyleyse, sorun sadece bunun ne zaman gerçekleşeceği mi?
Her iki görüşün de güçlü argümanları var
Her iki taraf da diğerini ikna edici bir şekilde eleştiriyor.
A.I as Normal Technology makalesinin yazarları, yapay zekâyı en çok korkutanların zekâ ve gücü birbirine karıştırma eğilimini ele alıyor. Genel kanı “Yapay zekâ muhtemelen insanlardan daha zeki hale gelecek ve böylece dünyayı yapay zekâ kontrol edecek, biz ise kontrol edemeyeceğiz” yönünde. Ancak yazarlara göre zekâ, güce sorunsuz bir şekilde dönüşmez. İnsanlar, tarihimizin büyük bir bölümünde, diğer hayvanlardan farksızdı. Şu anda sahip olduğumuz hakimiyeti bize kazandıran teknolojik medeniyeti inşa etmek için milyonlarca yıl geçmesi gerekti ve bu süreçte sık sık tökezledik. Yapay zekânın yeteneklerinin gelişmeye devam edeceğine inansanız bile (ben inanıyorum, ancak ne kadar ve ne kadar hızlı olacağını bilmiyorum), insan kontrolünün hızlı bir çöküşü mutlaka gerçekleşmeyecektir. Yapay zekânın gerçek dünyada güç elde etme çabalarında bariz hatalar yapmadan süper zekâya ulaşacağı senaryolara oldukça şüpheyle bakıyorum.
Buna karşılık, A.I. 2027 kitabının yazarlarından Scott Alexander’ın yaptığı bir eleştiri de aklımda kaldı. “A.I. as Normal Technology” makalesinin ana argümanlarından biri, yeni teknolojilerin şirketler ve bürokrasilerde yayılmasının zor olduğu yönünde… Gerçekten böyle mi? Amerikan Tabipler Birliği, her üç doktordan ikisinin yapay zekâya danıştığını ortaya koydu. Stack Overflow’un yaptığı bir ankete göre, programcıların yaklaşık sekizde biri kod yazarken yapay zekâdan yardım alıyor. Avukatlar da öyle… Alexander eleştirisinde şöyle yazıyor: “Yapay zekâ çok genel ve (bazı yönlerden) insanlara çok benzediği için, bir avukatın hukuk asistanına veya bir politikacının danışmanına danışması gibi, çeşitli iş akışlarına entegre edilmesi neredeyse çok kolay. YZ, henüz bu düşük seviyeli profesyonellerin yerini tamamen almadı. Ancak, şimdiye kadar en hızlı yayılan teknoloji olmaya çok yakın.”
Yapay zekâ kullanmak veya danışmak, duruma göre değişir. Google, arama ürününün kalitesini yıllar içinde önemli ölçüde düşürdü ve yapay zekâ, eskiden aramanın yeterli olduğu yerlerde sıklıkla onun yerini alıyor. Bu, yapay zekâ şirketleri için iyi bir şey, ancak medeniyetin işleyişinde önemli bir değişiklik değil.
Yapay zekâ narsistleştiriyor
Ancak arama, yapay zekânın giriş kapısıdır. Temel bilgileri bulmak için kullanmaya başladıktan sonra, daha karmaşık sorgular ve tavsiyeler için de ona güvenmeye başlarsınız.
Arama, sizi götürebileceği yollar açısından esnekti ancak yapay zekâ sizin için oynayabileceği roller açısından esnektir: Danışman, terapist, arkadaş, koç, doktor, kişisel antrenör, sevgili, öğretmen olabilir. Bazı durumlarda bu, trajik sonuçlara yol açıyor. Ancak yapay zekâ kullanımıyla bağlantılı intiharlar nadir olsa da sistemlerin teşvik ettiği narsisizm yaygınlaşacaktır. Neredeyse her gün, yapay zekânın kendilerini kuantum mekaniğini çözdüklerine veya insan bilgisinin daha önce bilinmeyen bir sınırını aştıklarına inandırdığı kişilerden e-postalar alıyorum.
“A.I. 2027” senaryosuna göre, gelecekte yapay zekâya erişememek, bazı insanlar için dizüstü bilgisayarsız çalışmak ya da en yakın arkadaşınızın sizi terk etmesi kadar zorlayıcı olabilir. Bu tahmin bence doğru ve sandığımızdan daha çok kişi için geçerli.
GPT-5’e yönelik tepkilerin bir kısmı, OpenAI’nin yanıtları daha az dalkavuk hâle getirmesinden kaynaklandı; önceki modele alışmış olanlar bu değişime tepki gösterdi. Aslında yapay zekânın bugünkü hâli en zayıf ve en az kullanıcıya sahip olduğu dönem. İnsanların bu sistemlere bağımlılığı giderek artacak, bunun hem toplum hem bireyler için sonuçlarını henüz bilmiyoruz. Özellikle çocukluktan itibaren yapay zekâyla büyüyen ilk nesil üzerinde nasıl etkileri olacağını kimse kestiremiyor.
Sıradanlaşan yapay zekâyla sonumuz Aşk filmindeki gibi mi olacak?
Yapay zekânın hayatımızdaki varlığını bu kadar çabuk normal kabul etmeye başlamış olmamız beni şaşırtıyor. 2020 yılında, GPT-5’in 2025 yılında neler yapabileceğine inanmazdım. Bu kadar çok insanın onu kullanacağına ve milyonlarca insanın ona bu kadar bağlanacağına inanmazdım.
Ancak şimdiden onu neredeyse sıradan bir şey gibi görüyoruz. GPT-5, birkaç yıl içinde İngilizceyi zar zor konuşan bir sohbet robotundan bir insanın konuşmak isteyebileceği hemen hemen her konuda, çoğu insanın zekâ seviyesini aşan bir düzeyde, akıcı bir şekilde konuşabilen bir sohbet robotuna dönüştü. Son birkaç yılda, yapay zekâ sistemleri, dijital araçları özerk ve etkili bir şekilde kullanarak bilgisayarları kendi başlarına kontrol etme yeteneği geliştirdi. Dahası, gerçekleştirebilecekleri görevlerin uzunluğu ve karmaşıklığı katlanarak artıyor.
Kendimi Aşk filminin sonunu çok düşünürken buluyorum. Bu, filmin konusu için güzel bir sondu, ancak filmde ve şimdi de hayatımızda ortaya çıkan temel soruları göz ardı ediyordu. Ya yapay zekâları sevip onlara bağımlı hale gelirsek, çoğu durumda onları insanlardan daha çok tercih edersek ve onlar da bizi terk etmezse ne olur?”
Bu yazı ilk kez 27 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.
