Suudi Arabistan ve BAE, Batılı üniversiteleri neden finanse ediyor?

Birçok köklü, ünlü ABD ve Avrupa üniversitesi, Batı’daki nüfuzlarını arttırmak isteyen Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden özellikle Arap Baharı’ndan sonra milyar dolara ulaşan fonlar almaya başladı. Etik tartışmalara neden olsa da Batılı üniversiteler gittikçe bu fonlara bağımlı hale geliyor.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, nüfuzlarını artırmak için Batılı akademik çevrelere özellikle Arap Baharı’ndan sonra milyon dolarlık fonlar aktarmaya başladı. Körfez ülkeleri, aralarında Harvard ve Yale’in de olduğu onlarca ABD üniversitesine 2012’den bu yana 2,2 milyar dolar finansman desteği verdi. Qxford, London School of Economics gibi köklü Avrupa üniversiteleri de yüklü miktarlarda fon alıyor.

LobeLog adlı prestijli web bloğunda, 28 Ağustos’ta, Jonathan Fenton-Harvey imzasıyla yayınlanan yazıya göre, Körfez ülkeleri siyasi söylemlerini yayabilmek için akademiyi faydalı bir araç olarak görüyor. Yazıya göre, Batı’daki hemen hemen her Ortadoğu bölümünde Körfez parası var. Ayrıca fonlar, akademik merkezler, öğrenci bursları, bölüm başkanlıkları ve öğretim üyelikleri, arşiv ve müzeler için de kullanıyor.

Avrupa’da, özellikle de İngiltere’de Brexit’ten kaynaklanan kesintiler nedeniyle üniversiteler yeni fon arayışlarında. Bu durum da onları, İngiltere ve ABD’de sempati atağına kalkan Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman gibi liderler açısından, cömertliklerini gösterebilecekleri cazip birer hedef haline getiriyor.

Geçmişte Körfez ülkelerinin Batılı üniversitelere yönelik finansman desteği üzerine araştırmalar yapan, Buckingham Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Dr. Anthony Glees, LobeLog’a verdiği demeçte, Suudi Arabistan’ın, 2008 yılına kadar Oxford Üniversitesi’ne 21 milyon pound, Edinburgh Üniversitesi’ne 8 milyon pound, Cambridge Üniversitesi’ne 8 milyon pound, St. Antony’s College Oxford Ortadoğu Merkezi’ne 1 milyon pound ve Oxford İslam Çalışmaları Merkezi’ne büyük bir meblağ olmak üzere İngiltere’deki yüksek öğrenim kurumlarına 189,8 milyon pound finansman sağladığını ifade etti.

Körfez ülkeleri ABD’deki üniversitelere de 2012’den bu yana 2,2 milyar dolar finansman desteği verdi. Örneğin, Massachusetts Institute of Technology (MIT), Suudi Arabistan’dan çok sayıda bağış aldı.

2012’den bu yana 2,2 milyar dolar

Yazıda, Financial Times’da yayınlanan bir analiz de hatırlatılıyor:

“Körfez ülkeleri ABD’deki üniversitelere de 2012’den bu yana 2,2 milyar dolar finansman desteği verdi. Örneğin, Massachusetts Institute of Technology (MIT), Suudi Arabistan’dan çok sayıda bağış aldı. Bunların arasında Suudi Aramco şirketinin Mart 2018’de yenilenebilir enerji ve yapay zekâ alanlarında yapılacak araştırmalarda kullanılmak üzere yaptığı 25 milyon dolarlık bağış da vardı. Üniversite, bunların dışında Suudi milyarderlerden toplamı 43 milyon doları bulan hibeler de aldı. Suudilerden finansman yardımı alan diğer seçkin Amerikan üniversiteleri arasında Harvard, Yale, Northwestern, Stanford ve California Institute of Technology de yer alıyor.”

Bu finansman için kullanılan mekanizmalardan biri, devlet bağlantılı vakıflar. Daha önce El Velid bin Talal Vakfı adıyla bilinen, Suudi Arabistan merkezli El Velid Yardım Vakfı, çok sayıda akademik kuruma ciddi miktarlarda finansman ve burs sağlıyor. BAE’li Emirates Vakfı ise London School of Economics (LSE) gibi üniversitelerle yakın ilişkiler içinde. Amaç, üniversitenin kendi tabiriyle “LSE ve Arap üniversiteleri arasında akademik işbirliği ve bilgi aktarımını desteklemek”.

Batı üniversiteleri gittikçe bağımlı hale geliyor

Görünüşte, Suudi Arabistan ve BAE kaynaklı bu yatırımlar, hem Batı hem de bağışçı ülkeler açısından sağladığı akademik faydaların yanı sıra, Batı-Körfez arasındaki bağları da güçlendiriyor. LobeLog’a konuşan King’s College London öğretim üyesi Dr. Andreas Krieg, akademik finansmanın ilk hedefinin, kapasite geliştirmek, yani tüm akademik disiplinlerde yerli nüfusun eğitimi olduğunu belirtti.

Ancak Batılı üniversitelerin Suudi Arabistan ve BAE’nin desteğine giderek daha bağımlı hale gelmesi, söz konusu Körfez ülkelerine de akademik söylemi yeniden şekillendirme imkânı veriyor.

Ancak Batılı üniversitelerin Suudi Arabistan ve BAE’nin desteğine giderek daha bağımlı hale gelmesi, söz konusu Körfez ülkelerine de akademik söylemi yeniden şekillendirme imkânı veriyor. Andreas Krieg’e göre, BAE, bu tür stratejilerden yararlanarak, kendi söylemlerinin hem üniversitelerde hem de düşünce kuruluşlarında yer bulmasını sağlıyor.

Krieg, “Düşünce kuruluşlarını fonlayarak, uzmanların lehinize görüş vermesini de sağlayabilirsiniz. Bu, kimi zaman fon sağlayan tarafın söylemini doğrudan desteklemek, kimi zaman da kritik verileri [fon sağlayanın lehine] göz ardı etmek şeklinde olabilir. Bu da araştırmacıların bağımsızlığına halel getiren bir şey. Ayrıca araştırmacıların fon verenin söylemlerine uygun şekilde seçiliyor olması da sorunlu,” diye de ekliyor.

Boykot çağrıları etkisiz

Ancak üniversiteler bu bağışları alırken, ara sıra boykot çağrılarıyla da karşılaşıyorlar.

“BAE ve Suudi Arabistan’ın işlediği insan hakları ihlalleri, söz konusu finansman desteğinin daha dikkatli bir şekilde mercek altına alınmasına da neden oluyor. El Velid bin Talal, tartışmalı bir yatırımcı. Yaptığı bağışların boykot edilmesi yönünde çok defa çağrıda bulunuldu. Her ne kadar Suudi kraliyet ailesi içerisinde nispeten liberal bir ses olarak değerlendirilse de, bilhassa Yemen’e düzenlenen bombardımana katılan Suudi pilotlara 100 adet araba hediye etmesinin ardından, Edinburgh Üniversitesi’ne bu vakıftan gelen bağışları geri çevirmesi yönünde çağrı yapıldı. Üniversitenin İslam Çalışmaları Merkezi, El Velid’in vakfı tarafından finanse ediliyordu.”

Suudilerin ve BAE’nin insan hakları ihlalleri ve akademik özgürlüğe yönelik baskıları kamuoyunun gittikçe daha fazla gündemine gelince, hem İngiltere hem de ABD’de Körfez ülkelerinden fon alan üniversiteler eleştirilerin hedefi oldu. Her iki ülkenin de iç siyaset platformlarında kadın ve LGBT hakları, akademiye, ifade ve basın özgürlüğüne yönelik baskılar ve muhaliflere karşı işlenen insan hakkı ihlalleriyle ilgili endişeler dile getiriliyor.

Geçtiğimiz yıl tezi için araştırma yapan İngiliz doktora öğrencisi Matthew Hedges’in, İngiliz hükümeti için casusluk yaptığı suçlamasıyla BAE’li yetkililer tarafından tutuklanarak sonradan serbest bırakılsa da, bir süre hapse atılmasından ve Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülmesinden sonra akademi dünyası, bu ülkelerden gelen fonları tartışmaya açtı ama tartışmalar kısa sürdü.

Düşünce kuruluşlarını fonlayarak, uzmanların lehinize görüş vermesini de sağlayabilirsiniz. Bu, kimi zaman fon sağlayan tarafın söylemini doğrudan desteklemek, kimi zaman da kritik verileri [fon sağlayanın lehine] göz ardı etmek şeklinde olabilir.

Katar’ın rolü

Durham, Exeter ve Birmingham dâhil bazı üniversiteler, Hedges’in hapse atılması üzerine ilk başta BAE ile olan ilişkilerini askıya almış ve Harvard Üniversitesi, Muhammed bin Selman’ın MiSK Vakfı ile bağlarını koparmış olsa da, pek çok üniversite, [Körfezli fon verenlerle olan] bağlarını yeniden değerlendirmeye gerek görmedi. Dahası, BAE Hedges’i serbest bırakınca, birçoğu bu ülkeden fon kabul etmeye kaldığı yerden devam etti.

Krieg’e göre, iki yıl önce Bahreyn, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’nin Katar ile ekonomik ve diplomatik ilişkilerini kesmesiyle baş gösteren Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) krizi, bu finansman akışını etkilemedi. Aslına bakılırsa, Katar’ın akademik kurumların finansmanında asgari rolü var.

“Katar, 2017 yılında Washington’da sahneye çıktığında, BAE akademik pazarın büyük bölümünü çoktan ele geçirmişti ve Katar’a finanse edecek çok az proje seçeneği kalmıştı,” diyen Krieg, Katar’ın söyleminin, çoğu akademisyenin ideolojisi ve değerleriyle daha uyumlu olabileceği, dolayısıyla da bu söylemini meşrulaştırmak için o kadar da büyük bir yatırım yapmaya ihtiyaç duymadığı görüşünde.

Fonlar eleştirilerin önünü mü kesiyor?

Geçmişte Körfez ülkelerinin Batılı üniversitelere yönelik finansman desteği üzerine çalışmalar yapan akademisyen Dr. Glees ise Körfez ülkelerinden gelen fonların, akademik anlatı üzerinde etki kurarak, üniversitelere finans desteği sağlayan ülkelerin meşru çerçevede eleştirilmesinin önünü kesebileceğinden endişeli. Arap Baharı’ndan sonra Batılı üniversiteler, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki insan hakkı ihlalleri ve demokratikleşme süreçlerine daha fazla dikkat etmeye başlasa da, akademisyen Martin Lestra ve Jonas Bergan Draege tarafından yürütülen bir araştırma, “Körfez ülkelerinden fon alan kurumların, bahsi geçen meseleleri gündeme getirme olasılıklarının daha düşük olduğunu” ortaya koyuyor.

LSE’de misafir öğretim üyesi olarak görev yapan Dr. Madawi al-Rasheed’e göre, verdiği finansman desteğinin karşılığında politikalarına destek görmeyi bekleyen Suudi Arabistan, bölgedeki rakipleri tarafından finanse edilmiş araştırmalara dayalı olarak kendisine yöneltilen eleştirileri de kınıyor: “Batılı akademik kurumlar, aldıkları fonlara rağmen objektifliklerini koruduklarını öne sürerek kendilerini savunuyor. Fakat bu tür merkezlerde yürütülen faaliyetler, Suudi Arabistan düşmanı ya da kritiği olarak algılanırsa bu ülkeden gelecek fonlar da kesileceğinden, bu duruşu sürdürmeleri zor olacaktır.”

Bu yazı ilk kez 19 Eylül 2019’da yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Suudi Arabistan ve BAE, Batılı üniversiteleri neden finanse ediyor?

Birçok köklü, ünlü ABD ve Avrupa üniversitesi, Batı’daki nüfuzlarını arttırmak isteyen Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden özellikle Arap Baharı’ndan sonra milyar dolara ulaşan fonlar almaya başladı. Etik tartışmalara neden olsa da Batılı üniversiteler gittikçe bu fonlara bağımlı hale geliyor.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, nüfuzlarını artırmak için Batılı akademik çevrelere özellikle Arap Baharı’ndan sonra milyon dolarlık fonlar aktarmaya başladı. Körfez ülkeleri, aralarında Harvard ve Yale’in de olduğu onlarca ABD üniversitesine 2012’den bu yana 2,2 milyar dolar finansman desteği verdi. Qxford, London School of Economics gibi köklü Avrupa üniversiteleri de yüklü miktarlarda fon alıyor.

LobeLog adlı prestijli web bloğunda, 28 Ağustos’ta, Jonathan Fenton-Harvey imzasıyla yayınlanan yazıya göre, Körfez ülkeleri siyasi söylemlerini yayabilmek için akademiyi faydalı bir araç olarak görüyor. Yazıya göre, Batı’daki hemen hemen her Ortadoğu bölümünde Körfez parası var. Ayrıca fonlar, akademik merkezler, öğrenci bursları, bölüm başkanlıkları ve öğretim üyelikleri, arşiv ve müzeler için de kullanıyor.

Avrupa’da, özellikle de İngiltere’de Brexit’ten kaynaklanan kesintiler nedeniyle üniversiteler yeni fon arayışlarında. Bu durum da onları, İngiltere ve ABD’de sempati atağına kalkan Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman gibi liderler açısından, cömertliklerini gösterebilecekleri cazip birer hedef haline getiriyor.

Geçmişte Körfez ülkelerinin Batılı üniversitelere yönelik finansman desteği üzerine araştırmalar yapan, Buckingham Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Dr. Anthony Glees, LobeLog’a verdiği demeçte, Suudi Arabistan’ın, 2008 yılına kadar Oxford Üniversitesi’ne 21 milyon pound, Edinburgh Üniversitesi’ne 8 milyon pound, Cambridge Üniversitesi’ne 8 milyon pound, St. Antony’s College Oxford Ortadoğu Merkezi’ne 1 milyon pound ve Oxford İslam Çalışmaları Merkezi’ne büyük bir meblağ olmak üzere İngiltere’deki yüksek öğrenim kurumlarına 189,8 milyon pound finansman sağladığını ifade etti.

Körfez ülkeleri ABD’deki üniversitelere de 2012’den bu yana 2,2 milyar dolar finansman desteği verdi. Örneğin, Massachusetts Institute of Technology (MIT), Suudi Arabistan’dan çok sayıda bağış aldı.

2012’den bu yana 2,2 milyar dolar

Yazıda, Financial Times’da yayınlanan bir analiz de hatırlatılıyor:

“Körfez ülkeleri ABD’deki üniversitelere de 2012’den bu yana 2,2 milyar dolar finansman desteği verdi. Örneğin, Massachusetts Institute of Technology (MIT), Suudi Arabistan’dan çok sayıda bağış aldı. Bunların arasında Suudi Aramco şirketinin Mart 2018’de yenilenebilir enerji ve yapay zekâ alanlarında yapılacak araştırmalarda kullanılmak üzere yaptığı 25 milyon dolarlık bağış da vardı. Üniversite, bunların dışında Suudi milyarderlerden toplamı 43 milyon doları bulan hibeler de aldı. Suudilerden finansman yardımı alan diğer seçkin Amerikan üniversiteleri arasında Harvard, Yale, Northwestern, Stanford ve California Institute of Technology de yer alıyor.”

Bu finansman için kullanılan mekanizmalardan biri, devlet bağlantılı vakıflar. Daha önce El Velid bin Talal Vakfı adıyla bilinen, Suudi Arabistan merkezli El Velid Yardım Vakfı, çok sayıda akademik kuruma ciddi miktarlarda finansman ve burs sağlıyor. BAE’li Emirates Vakfı ise London School of Economics (LSE) gibi üniversitelerle yakın ilişkiler içinde. Amaç, üniversitenin kendi tabiriyle “LSE ve Arap üniversiteleri arasında akademik işbirliği ve bilgi aktarımını desteklemek”.

Batı üniversiteleri gittikçe bağımlı hale geliyor

Görünüşte, Suudi Arabistan ve BAE kaynaklı bu yatırımlar, hem Batı hem de bağışçı ülkeler açısından sağladığı akademik faydaların yanı sıra, Batı-Körfez arasındaki bağları da güçlendiriyor. LobeLog’a konuşan King’s College London öğretim üyesi Dr. Andreas Krieg, akademik finansmanın ilk hedefinin, kapasite geliştirmek, yani tüm akademik disiplinlerde yerli nüfusun eğitimi olduğunu belirtti.

Ancak Batılı üniversitelerin Suudi Arabistan ve BAE’nin desteğine giderek daha bağımlı hale gelmesi, söz konusu Körfez ülkelerine de akademik söylemi yeniden şekillendirme imkânı veriyor.

Ancak Batılı üniversitelerin Suudi Arabistan ve BAE’nin desteğine giderek daha bağımlı hale gelmesi, söz konusu Körfez ülkelerine de akademik söylemi yeniden şekillendirme imkânı veriyor. Andreas Krieg’e göre, BAE, bu tür stratejilerden yararlanarak, kendi söylemlerinin hem üniversitelerde hem de düşünce kuruluşlarında yer bulmasını sağlıyor.

Krieg, “Düşünce kuruluşlarını fonlayarak, uzmanların lehinize görüş vermesini de sağlayabilirsiniz. Bu, kimi zaman fon sağlayan tarafın söylemini doğrudan desteklemek, kimi zaman da kritik verileri [fon sağlayanın lehine] göz ardı etmek şeklinde olabilir. Bu da araştırmacıların bağımsızlığına halel getiren bir şey. Ayrıca araştırmacıların fon verenin söylemlerine uygun şekilde seçiliyor olması da sorunlu,” diye de ekliyor.

Boykot çağrıları etkisiz

Ancak üniversiteler bu bağışları alırken, ara sıra boykot çağrılarıyla da karşılaşıyorlar.

“BAE ve Suudi Arabistan’ın işlediği insan hakları ihlalleri, söz konusu finansman desteğinin daha dikkatli bir şekilde mercek altına alınmasına da neden oluyor. El Velid bin Talal, tartışmalı bir yatırımcı. Yaptığı bağışların boykot edilmesi yönünde çok defa çağrıda bulunuldu. Her ne kadar Suudi kraliyet ailesi içerisinde nispeten liberal bir ses olarak değerlendirilse de, bilhassa Yemen’e düzenlenen bombardımana katılan Suudi pilotlara 100 adet araba hediye etmesinin ardından, Edinburgh Üniversitesi’ne bu vakıftan gelen bağışları geri çevirmesi yönünde çağrı yapıldı. Üniversitenin İslam Çalışmaları Merkezi, El Velid’in vakfı tarafından finanse ediliyordu.”

Suudilerin ve BAE’nin insan hakları ihlalleri ve akademik özgürlüğe yönelik baskıları kamuoyunun gittikçe daha fazla gündemine gelince, hem İngiltere hem de ABD’de Körfez ülkelerinden fon alan üniversiteler eleştirilerin hedefi oldu. Her iki ülkenin de iç siyaset platformlarında kadın ve LGBT hakları, akademiye, ifade ve basın özgürlüğüne yönelik baskılar ve muhaliflere karşı işlenen insan hakkı ihlalleriyle ilgili endişeler dile getiriliyor.

Geçtiğimiz yıl tezi için araştırma yapan İngiliz doktora öğrencisi Matthew Hedges’in, İngiliz hükümeti için casusluk yaptığı suçlamasıyla BAE’li yetkililer tarafından tutuklanarak sonradan serbest bırakılsa da, bir süre hapse atılmasından ve Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülmesinden sonra akademi dünyası, bu ülkelerden gelen fonları tartışmaya açtı ama tartışmalar kısa sürdü.

Düşünce kuruluşlarını fonlayarak, uzmanların lehinize görüş vermesini de sağlayabilirsiniz. Bu, kimi zaman fon sağlayan tarafın söylemini doğrudan desteklemek, kimi zaman da kritik verileri [fon sağlayanın lehine] göz ardı etmek şeklinde olabilir.

Katar’ın rolü

Durham, Exeter ve Birmingham dâhil bazı üniversiteler, Hedges’in hapse atılması üzerine ilk başta BAE ile olan ilişkilerini askıya almış ve Harvard Üniversitesi, Muhammed bin Selman’ın MiSK Vakfı ile bağlarını koparmış olsa da, pek çok üniversite, [Körfezli fon verenlerle olan] bağlarını yeniden değerlendirmeye gerek görmedi. Dahası, BAE Hedges’i serbest bırakınca, birçoğu bu ülkeden fon kabul etmeye kaldığı yerden devam etti.

Krieg’e göre, iki yıl önce Bahreyn, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’nin Katar ile ekonomik ve diplomatik ilişkilerini kesmesiyle baş gösteren Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) krizi, bu finansman akışını etkilemedi. Aslına bakılırsa, Katar’ın akademik kurumların finansmanında asgari rolü var.

“Katar, 2017 yılında Washington’da sahneye çıktığında, BAE akademik pazarın büyük bölümünü çoktan ele geçirmişti ve Katar’a finanse edecek çok az proje seçeneği kalmıştı,” diyen Krieg, Katar’ın söyleminin, çoğu akademisyenin ideolojisi ve değerleriyle daha uyumlu olabileceği, dolayısıyla da bu söylemini meşrulaştırmak için o kadar da büyük bir yatırım yapmaya ihtiyaç duymadığı görüşünde.

Fonlar eleştirilerin önünü mü kesiyor?

Geçmişte Körfez ülkelerinin Batılı üniversitelere yönelik finansman desteği üzerine çalışmalar yapan akademisyen Dr. Glees ise Körfez ülkelerinden gelen fonların, akademik anlatı üzerinde etki kurarak, üniversitelere finans desteği sağlayan ülkelerin meşru çerçevede eleştirilmesinin önünü kesebileceğinden endişeli. Arap Baharı’ndan sonra Batılı üniversiteler, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki insan hakkı ihlalleri ve demokratikleşme süreçlerine daha fazla dikkat etmeye başlasa da, akademisyen Martin Lestra ve Jonas Bergan Draege tarafından yürütülen bir araştırma, “Körfez ülkelerinden fon alan kurumların, bahsi geçen meseleleri gündeme getirme olasılıklarının daha düşük olduğunu” ortaya koyuyor.

LSE’de misafir öğretim üyesi olarak görev yapan Dr. Madawi al-Rasheed’e göre, verdiği finansman desteğinin karşılığında politikalarına destek görmeyi bekleyen Suudi Arabistan, bölgedeki rakipleri tarafından finanse edilmiş araştırmalara dayalı olarak kendisine yöneltilen eleştirileri de kınıyor: “Batılı akademik kurumlar, aldıkları fonlara rağmen objektifliklerini koruduklarını öne sürerek kendilerini savunuyor. Fakat bu tür merkezlerde yürütülen faaliyetler, Suudi Arabistan düşmanı ya da kritiği olarak algılanırsa bu ülkeden gelecek fonlar da kesileceğinden, bu duruşu sürdürmeleri zor olacaktır.”

Bu yazı ilk kez 19 Eylül 2019’da yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x