Yeni bir jeopolitik dengesizlikler çağına girdiğimizin işaretleri öylesine bariz ki, günümüz teknolojileri ilerleyip bu yeni gelişmelere eklemlenince, kendimizi yepyeni ‘kritik’ denklemlerin içinde buluveriyoruz. İşte bunlardan biri de kritik mineraller…
Tüketici elektroniğinden uzay, yapay zekâ, nükleer, savunma ve biyoteknoloji endüstrilerine kadar her şeyin temel bileşenlerinde onlar var. Tabii bir de karbon emisyonlarının azaltılmasında kilit role sahipler ve temiz enerji teknolojilerinin de omurgasını oluşturuyorlar.
Hükümetler, kritik hammaddeleri, ‘kritik malzemeler’ veya ‘kritik mineraller’ olarak adlandırırken, ekonomileri için de ‘kritik’ bir durumu belirliyorlar. Zira, ülkelerin ne ürettiğine bağlı olarak ‘kritik’ tanımı farklılık gösterebiliyor. Ülkeden ülkeye durum değişebildiğinden, kritik hammaddelerin tek bir listesi de bulunmuyor. [1]
Örneğin, AB’nin elektrikli araçlar, güneş panelleri, mikroçipler ve diğer stratejik teknolojileri üretmek için ihtiyaç duyduğu kritik hammadde sayısı 34. Bunlar, AB’nin 2024’te çıkarttığı Kritik Hammaddeler Yasası’nda sıralanıyor. Yasa, bu maddelerin temininde Çin gibi jeo-stratejik rakiplerine bağımlılığını en aza indirmeyi amaçlıyor.
‘Kritik elementler’, ‘nadir toprak elementleri’, ‘stratejik malzemeler’, ‘nadir toprak elementleri’ de denilen bu maddelerinin genel tanımlarını şöyle yapmak mümkün: Arzlarının kesintiye uğrama riskinin bulunduğu stratejik endüstrilerdeki gerekli malzemeler.
Ancak hemen belirtelim; nikel gibi metallerle neodimyum gibi niş nadir toprak elementlerinin içinde olduğu kritik mineraller, büyük ölçüde Çinli firmalar tarafından rafine ediliyor.
Hâl böyle olunca Brüksel, Washington ve dünyanın diğer başkentlerindeki politika yapıcılar, çözülmesi zor kritik denklemlerle baş başa kalıyorlar.
Örneğin, ABD Başkanı Donald Trump, ülkesinin Ukrayna’ya, Rusya ile savaşında çeşitli yardımlar yaptığını, bunun bedelinin ödenmesi gerektiğini ve Ukrayna’dan 500 milyar dolar değerinde nadir toprak elementi istediğini belirtmişti. Zira, Trump, kritik mineral tedarik zincirlerini güvence altına almanın Amerikan endüstriyel tabanını yeniden inşa etmek için elzem olduğuna ve kritik mineral kıtlıklarının yakın olduğuna inanıyor. [2]
Ukrayna’nın kritik mineral gücü
Ukrayna Ekonomi Bakanlığı’na göre, Avrupa’nın kritik olarak belirlediği 34 elementin 22’si Ukrayna’da var. Ülkede 116 türde 20 bin maden yatağı mevcut. Bunların yüzde 15’i Rusya’nın 2022’deki işgalinden önce aktifti.
Ukrayna, elektrikli araçlarda kullanılan şarj edilebilir pillerin üretimi için gerekli olan tahmini 500 bin ton kullanılmamış lityuma sahip. Bu miktar Avrupa’daki rezervlerin yaklaşık üçte birine, dünya rezervlerinin ise yüzde 3’üne denk geliyor.
İki büyük saha, Shevchenko Deposit (Donetsk) ve Kruta Balka (Zaporijya), şu anda işgal altında veya çatışma bölgelerinde yer alıyor. [3]
Grönland’ı işgal yarışı
Trump’ın “Öyle ya da böyle alacağım” dediği Grönland da nadir toprak minerallerinden oluşan bir hazine. Burası, aynı zamanda adeta ‘dünyanın çatısı’; hatta doğal bir radar istasyonu, bir fırlatma platformu ve bir füze kalkanı da.
Tüm bu özellikleri, Grönland’ı enerji bağımsızlığı ve stratejik dayanıklılıkların test edildiği günümüz dünyasında, ABD, Çin ve hatta Rusya’nın rekabetinde göz dikilen bir yer haline getiriyor.
ABD’de Cumhuriyetçi görüşe sahip bir bilgi kaynağım, tam da bu noktada oyunun dehşetli bir hal alabileceğini savunuyor. Kuzey Amerika ile Rusya arasında yer alan Grönland aynı zamanda Kutup boyunca geçen en düz füze yolu! Çin veya Rusya orada bir yer edinirse, ABD’nin kuzey kalkanlarını kaybetmekten korktuğu görülüyor. Konu sadece mineral değil anlayacağınız… Hipersonik füze platformları, uydu gözetleme istasyonları, Kuzey Kutup nakliye yolları ve tabii kuzey yarımküredeki stratejik avantajlar da endişeli tartışmaların odağında.
Bu önemli noktada, Çinlilerin bölgede kaldıraç olabilecek her şeyi yaptıkları ileri sürülürken; havaalanları, “araştırma” istasyonları ve madencilik altyapılarının inşası için teklifler verdikleri, satın alımlar yaptıkları konuşuluyor. Çin’in Grönland madenlerini stratejik bir öncelik olarak gördüğü, ikili ekonomik ilişkilerin seyri incelendiğinde de açıkça görülüyor. Anlaşılan, Çin için bir yumuşak istila modu bu… ABD içinse Grönland fetih değil, bir hayatta kalma mücadele alanı aslında… [4]
Avrupa’nın kritik mineraller yol haritası
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de Avrupa’nın kritik minerallerde iddialı hedefleri bulunduğunu vurguluyor son beyanatlarında. Avrupa’nın en büyük başarı öykülerinden birinin ‘temiz enerji’ alanında yazıldığını ancak bir adım önde olabilmek için Avrupalı işletmelerin karşılaştığı zorlukların üstesinden gelmeleri gerektiğini hatırlatıyor. İnovasyon Fonu ve Yeni bir Endüstriyel Karbonsuzlaştırma Bankası’nın desteklenmesi için 100 milyar euro ayrılacağını ifade ediyor.
Özetle, Avrupa için temiz teknolojileri sadece iklim hedefleri için değil, Avrupa’nın rekabet gücü, iyi işler ve uzun vadeli refah için de anahtar. [5]
Bakır kıtlığı da ticaret savaşlarının bir parçası
Enerji dönüşüm yolculuğunda elektrifikasyon yatırımlarının geleceği için stratejik bir metal bakır… Tabii elektronik, kablolama ve hatta tesisatta kullanılan, enerji emisyonlarının azaltılmasında da gerekli; güneş ve rüzgâr yatırımlarında temel olan bakıra talep ve bu metalin kıtlığı da endişe verici bir sorun yaratma potansiyelinde. Bakır binlerce yıldır çıkarılıyor olsa da son 20 yılda bu metale talebin arttığı ve 2020’den bu yana fiyatının neredeyse %75 yükseldiği izleniyor.
Bakırın geri dönüştürülebilir olması, tedariğini belirli ölçüde kolaylaştırıyor olsa da yeterli olmadığı açık. ABD’deki bakır arzının yalnızca üçte birinin geri dönüştürülmüş malzemeden elde edildiği, tüketilen bakırın yarısının halihazırda Kanada ve Meksika gibi ülkelerden ithal edildiği gözleniyor. [6]
Özetle, alüminyum ve çelik gibi bakır da Beyaz Saray’ın ticaret savaşları listesinde yerini almış durumda. Trump’ın, Kanada’dan yapılan bakır ithalatına bir soruşturma emri verdiğini hatırlatalım. ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick, Trump’ın Kanada’dan gelecek çeliğe ve alüminyuma uygulanan vergiye, bakırı da dahil edeceğini Şubat 2025’de duyurmuştu.
Bu durum, genellikle ekonomik ve stratejik nedenlerle açıklanabilir. ABD’nin bakıra olan ihtiyacı yüksek olsa da gümrük vergilerini artırmak gibi politikalar, yerel üretimi teşvik etmek, dışa bağımlılığı azaltmak, ulusal güvenliği sağlamak ve jeopolitik nedenlerle açıklanabilir. Elbette bu tür politikaların yan etkileri de olasıdır. Fiyatların artması ticari misillemelere de kapı açabilir. Bu konu oldukça karmaşık ve tartışma derinleştirilebilir!
Mineral zengini ülkeler savunmasız
Süper güçler, enerji dönüşümü için kritik mineralleri güvence altına almaya çabalarken, göz ardı edilen bir jeopolitik gerçeklik de sessizce beliriyor; savaştan harap olmuş ülkelere, mineral erişimiyle ilgili çeşitli şartlar içeren barış anlaşmaları ve yeniden yapılanma fonları teklif ediliyor. Bütün bunlar kapalı kapılar ardında tartışılsa da etkilerinin küresel olacağı aşikar.
Bu çerçevede, Küresel Güney de süregiden tartışmalarda öne çıkıyor.
Ukrayna’ya bakıldığında, yeniden yapılanma çabalarını çevreleyen fısıltılar arasında, yeniden yapılanma desteği karşılığında ülkenin geniş titanyum, lityum ve nadir toprak rezervlerine ayrıcalıklı erişim elde edileceği yolunda bir beklenti hâkim. Oyun planı açık: yardım sadece insani veya politik değil; somut bir ekonomik konumlandırmaya da sahip.
Bundan da öte; Afrika, Latin Amerika ve Güneydoğu Asya’daki kaynak zengini pek çok ülkenin, sırada kendilerinin olduğunu fark etmeden bu oyunun bir parçası oldukları gözleniyor.
Günümüzün jeopolitik varlığı artık petrol değil
Kritik mineraller çoğunlukla tarihsel olarak küresel endüstriyel sistemden faydalanmamış ülkelerde çıkıyor; bu ülkelerin eşit ortak muamele görmedikleri de açık. Bu ülkelere uzun vadeli ulusal kalkınmadan ziyade, anında erişimi önceliklendirilen ekstraktif tekliflerle yaklaşıldığı görülüyor. Ukrayna örneği aslında bir istisna değil, bir ön izleme görünümünde.
Temiz teknolojiler geleceğin anahtarlarını elinde tutsa da mineral açısından zengin kaynaklara sahip devletler yüksek risklerle savunmasız bırakılıyorlar: Nasıl mı?
Parçalanma riski: İş birliği yapmak yerine birbirleriyle rekabet etmeleri sağlanarak.
Politika boşlukları: Zayıf veya var olmayan yerel zenginleştirme gereksinimleri var edilerek.
Kısa vadeli anlaşmalar: Tek seferlik gelir enjeksiyonları için değerden vazgeçilerek…
Yani, bir zamanlar petrol üzerinden gelişen jeo-politik karmaşalar, şimdi kritik mineraller üzerinden gelişiyor. [7]
Kritik mineral zengini ülkelerin işbirliği arayışları
Ancak, bu alanda işbirliği arayışları da yok değil. Üye ekonomiler için istikrarlı hammadde tedariki sağlamaya çalışan uluslararası bir birliğin olduğunu belirtelim: Maden Güvenliği Ortaklığı. [8][9][10]
ABD ve Avrupa Birliği öncülüğünde kurulan bu yapı, kritik minerallerin tedarik zincirini çeşitlendirmek ve Çin’in bu alandaki hakimiyetine alternatif oluşturmak amacıyla faaliyet gösteriyor.
Bu ortaklıkta, Türkiye ile birlikte, Arjantin, Ekvador, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Dominik Cumhuriyeti, Grönland, Kazakistan, Meksika, Namibya, Peru, Filipinler, Sırbistan, Ukrayna, Özbekistan ve Zambiya da var. [11]
Kritik mineral madenciliği dörde katlanacak
Önümüzdeki 25 yıl boyunca, küresel ekonomik kalkınmanın mevcut hızını koruyabilmesi için çıkarılan kritik mineral miktarının yaklaşık iki katına ulaşması bekleniyor. OECD – IEA verilerine dayanan projeksiyonlar, 2050 yılına kadar tek başına lityum talebinin %1500’ün üzerinde artabileceğini gösteriyor. Bazı enerji geçiş minerallerine olan talep ise 2-3 kat artarken, lityum gibi bazı özel metallerin talep açısından 10 katına ulaşması bekleniyor. Bakır talebinin ise iki katına çıkması…
Trump, 2 Nisan 2025’te Washington, D.C.’de, Beyaz Saray’daki Gül Bahçesi’nde oturup, karşılıklı tarifeler hakkında açıklamalar yaparken elinde o meşhur tarife tablosunu tutarak, ABD müttefik ve rakiplerine kafa tutarak uygulanan tarifeleri duyurmuştu. O gün ABD’nin “kurtuluş günü” ilan edilmişti ama ne gündü! Açıklanan tarifeler, küresel piyasalarda tüketiciler ve endüstriler üzerinde şok etkisi yarattı; yankıları öyle büyük oldu ki Çin hariç, diğer ülkelere yüzde 10 dışında ek tarifeler üç ay süreyle kaldırıldı. Trump’ın tarifelerin yerel üretimi artıracağı iddiasına rağmen, temiz enerji söz konusu olduğunda tarifelerin yurtdışından tedarik edilen ürünlerin maliyetlerini arttıracağı ve küresel tedarik zincirinde yeni dengelerin kurulması bekleneceği için belirsizliğe girdi.
Johns Hopkins Üniversitesi’nden Net Zero Endüstriyel Politika Laboratuvarı’nın eş direktörü Doç. Bentley Allan, “Sadece ABD’de inşa etmek istediğimiz piller, güneş panelleri ve rüzgâr türbinleri için, uluslararası parçalara, bileşenlere ve malzemelere ihtiyacımız olacak” diyor. “Bunlar, iklim hedeflerine ulaşmak için ihtiyaç duyduğumuz zaman ölçeklerinde kendimiz üretmeye başlayabileceğimiz malzemeler veya bileşenler değil…” [12][13]
Ne olacak?
ABD, AB, Çin ve Rusya başta olmak üzere; küresel ekonomide, süper güçlerin kritik minerallere olan ihtiyacı, bu zenginliğe sahip ülkelerle gelişmiş ekonomileri daha uzunca bir süre karşı karşıya getireceğe benziyor. İşte bu örneklerden en sıcağı Ukrayna’da yeni bir aşamaya hazırlanıyor.
Ukrayna ve ABD, 17 Nisan 2025’de, Washington’a Kiev’in doğal kaynaklarına ve kritik madenlerine erişim izni veren bir anlaşmayı ilerletmek için bir “niyet anlaşması” imzaladığını duyurdu. Başbakan Yardımcısı Yulia Svyrydenko, anlaşmanın ekonomik ortaklığı teşvik etmeyi ve bir yeniden inşa fonu oluşturmayı amaçladığını vurguladı. Ukrayna hükümetinin 18 Nisan günü yayınladığı muhtıra metnine göre, her iki tarafın da amacı nihai anlaşmaya ilişkin görüşmeleri 26 Nisan 2025’e kadar tamamlamak ve kısa süre sonra da imzalamak. [14]
Gelecekteki jeopolitik düzen; dünyanın enerji, sanayi, mobilite ve savunma sektörlerinin gelişimi ve sürdürülebilirliği için hayati önem taşıyan kritik element ve mineral yataklarının kontrolüne bağlı olarak şekillenecek. Kritik minerallere ve nadir toprak elementi setlerine erişmek ve bunların kullanımı için gerekli hammadde ve işleme gücü; bilgi tedarik zincirleri, inovasyon ve ekonomik refahın da anahtarı olacak.
Güzel ülkemiz Türkiye’de de yeni dünya algoritması yakından izlenmeli; karşılaşılan elektro şok gündemlere dayanıklılığımız arttırılmalı ve yapıcı, dengeli, ileri görüşlü senaryo ve yaklaşımlarla, değişen dünya gerçeklerine uygun işbirliği modelleri ve stratejiler üretilmelidir. Dünya düzeninin nasıl değiştiğinin tam resmini kavramadan değişen dünya düzeniyle nasıl başa çıkabiliriz?
Aciliyetler, yatırım ve beklenmedik reaksiyonlarla —müttefikler arasında, hükümet ve endüstri arasında ve tüm değer zinciri boyunca büyük bir geçiş gerçekleşiyor… Soru, buna öncülük edecek kadar hızlı ve başarılı bir temelin inşa edilip edilemeyeceğindedir?
Ukrayna’dan Grönland’a hedef tahtasındaki ülkelerin akıbeti kritik mineraller açısından zengin ve süper güçlerin rekabetine sahne olan diğer ülkeler için de belirleyici olacak. Agresif politikalarla, kritik mineral zengini ülkeleri savunmasız bırakacak yöntemlerin mi; yoksa yeni, adil ve dengeli işbirliği arayışlarının mı öne çıkacağını zaman gösterecek…
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 22 Nisan 2025’te yayımlanmıştır.
REFERANSLAR:
[1] https://www.igfmining.org/wp-content/uploads/2022/11/critical-minerals-primer-en-WEB.pdf
[2] https://www.bloomberght.com/trump-ukrayna-dan-yaptiklari-yardimin-karsiligini-istiyor-3741382 Bloomberg HT, Yayınlandığı tarih: 11 Şubat 2025, Salı 16:57
[3] Ukrayna hangi kritik ham madde ve nadir toprak elementlerine sahip? | Euronews
[4] “Why the United states must Acquire Greenland before China or Russia” Görüş, 09.04.2025; Mars Lewis, Independent Jounalist
[5] Ursula Vonder Leyen, Kamuoyu Açıklaması, 09.04.2025; Linkedin
[6] FT Küresel Emtia Zirvesi 2025, Tedarik Zinciri ve Yatırım Etkileri & Linkedin: Critical Minerals
[7] The Real Tariff War is on Innovation, Görüş Linkedin, Sebastião Nogueira Founder & President, Lweki
[8] Madencilik, Mineraller, Metaller ve Sürdürülebilir Kalkınma Hükümetlerarası Forumu (Mayıs 2024). Mineralleri ve Metalleri “Kritik” Yapan Nedir? Hükümetler için dayanıklı tedarik zincirleri oluşturma konusunda pratik bir kılavuz (PDF) (Rapor). Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü.
[9] “Maden Güvenlik Ortaklığı MEDYA NOTU”. ABD Dışişleri Bakanlığı. 14 Haziran 2022. 14 Haziran 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. 5 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mayıs 2023.
[10] EU and partners launch Minerals Security Partnership Forum
[11] Türkiye, Mineral Güvenliği Ortaklığı Forumu’na katılacak, AA 28.09.2024,
[13] Kirsten Hund, Daniele La Porta, Thao P. Fabregas, Tim Laing, John Drexhage, Minerals for Climate Action: The Mineral Intensity of the Clean Energy Transition, 2020, World Bank Publications
[14] https://www.france24.com/en/europe/20250417-ukraine-us-natural-resources-minerals FRANCE 24 Yayınlandığı tarih: 17/04/2025 – 23:59