Anne-babalık zor zanaat. Çocuklarını bebekliklerinde itibaren dikkatle büyütmek isteyenler için tavsiyelerde bulunanlar, bugün büyük bir sektör oluşturmuş durumda. İnternette de binlerce öneri ve uyarı bulmak mümkün. Ancak bunların büyük bölümü çelişkili ve kafa karıştırıcı… Kendisi bir baba olmamasına rağmen bir ekonomist ve veri bilimci olarak Seth Stephens-Davidowitz, The Atlantic’te yayınlanan yazısında bilimsel çalışmalardan yola çıkarak ebeveynlerin en kritik kararını tespit etmeye çalışıyor.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“Yakın zamanda yapılan bir araştırmada ebeveynlerin, bebeklerinin hayatının ilk yılında bin 750 zor kararla karşı karşıya kaldığı hesaplandı. Bebeğe ne isim konulacağı, bebeğe anne sütü verilip verilmeyeceği, bebeğin nasıl uyutulacağı, nasıl eğitileceği, bebeği hangi çocuk doktoruna götürüleceği ve bebeğin fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılıp paylaşılmayacağı bunlardan sadece birkaçı. Üstelik bunlar sadece bebeğin ilk yaşında yanıt bulunması gereken sorular.
Anne babalar bu ve gelecekte karşılarına çıkacak binlercesinde en doğru kararı nasıl alabilir? Elbette Google’a başvurabilirler; ama hemen hemen her soruya çelişkili cevaplar verildiğini göreceklerdir. New York Times, ebeveynlere “zaman zaman mola verip kendilerine vakit ayırmayı” önerirken, Amerikan devlet televizyonu PBS, “mola vermeyi aklınızdan bile geçirmeyin” diyor.
Ava Neyer, bebeklerin uyuma düzenine ilişkin tüm kitapları okuyan, ama hayal kırıklığına uğrayan bir anne olarak blog’unda veryansın eden bir yazı yayınlamıştı:
“Bebeği sıkıca kundaklayın, ancak çok sıkı değil. Uyumak için sırt üstü yatırın, ancak çok uzun süre sırtüstü kalmasına izin vermeyin, aksi takdirde gelişimleri gecikecektir. Beşik ölümü riskini azaltmak için onlara bir emzik verin. Emziklere dikkat edin, çünkü emzirme sorunlarına neden olabilir ve bebeğinizin sesli uyumasını engelleyebilir. Bebeğiniz uyurken çok ses çıkarıyorsa beşik ölümü riski artar…”
Ben aile uzmanı değilim; sadece bir amcayım. Karar vermem büyük ölçüde anneme yeğenime ne hediye almam gerektiğini sormaktan ve onun bana “ona bir kamyon al” demesinden, benim ona bir kamyon almamdan ve sonra yeğenimin ona bir kamyon aldığım için sonraki dört yıl boyunca bana teşekkür etmesinden oluşuyor. Ama ben bir ekonomist ve bir veri bilimcisiyim; verilerin insanların daha iyi ebeveynlik yapmasına yardımcı olup olamayacağını anlamak için bilimsel literatürü taradım. Yanlış seçimin sonuçlarından korkan bir ebeveynseniz, size daha az endişelenmenizi söylemek için buradayım. Verdiğiniz kararların neredeyse hiçbiri, düşündüğünüz kadar önemli değil.
Tercihlerde DNA baskın
Temel bir soruyla başlayalım: Ebeveynler ne kadar önemlidir? Harika ebeveynler, ortalama ebeveynlere kıyasla bir çocuğun hayatını ne kadar iyileştirebilir?
Ebeveyn etkisi hakkında bilgi edinmeyle ilgili en büyük zorluk, korelasyonun nedensellik anlamına gelmemesidir. Örneğin, ebeveynlerinin onlara çok kitap okuduğu çocuklar, akademik olarak daha başarılı olma eğilimindedir. Ancak ebeveynler çocuklarına sadece kitap vermezler. DNA da verirler. Bazı çocuklar, ebeveynlerinin okuma alışkanlıkları nedeniyle kitaplara yönelir mi? Yoksa hem ebeveyn hem de çocuk genetiklerinden dolayı mı kitaplara yönelir? Bu doğal bir süreç mi, yetiştirmeyle mi alakalı?
Genler güçlü belirleyicilerdir. Dört haftalıkken ayrı büyüyen tek yumurta ikizleri Jim Lewis ve Jim Springer’in hikâyesini ele alalım: 39 yaşında tekrar bir araya geldiler ve her birinin 182 cm boyunda ve 81 kilo ağırlığında olduğunu gördüler. Her ikisi de tırnaklarını yiyordu ve tansiyona bağlı baş ağrısı çekiyordu. Her ikisinin de çocukken Toy adında bir köpeği vardı, Florida’da aynı plajda ailecek tatile gitmişlerdi ve emniyet teşkilatında yarı zamanlı çalışmışlardı…
Dikkate değer bir fark vardı: Jim Lewis, ilk doğan çocuğuna James Alan adını verirken, Jim Springer da James Allan adını vermişti!
Lewis ve Springer birbirleriyle hiç tanışmamış olsaydı, evlat edinen ebeveynlerinin zevklerinin oluşmasında büyük rol oynadığını varsayabilirlerdi. Ama görünen o ki, ilgileri büyük ölçüde DNA’larında kodlanmış.
Ebeveynlerin çocuklarını ne kadar etkilediğini bilimsel olarak belirlemenin tek yolu, farklı çocukları rastgele farklı ebeveynlere atamak ve nasıl sonuçlandıklarını incelemektir. Aslında bu da yapıldı.
1950’lerden bu yana, Holt International adlı sivil toplum örgütü, Amerikalı ailelerin Kore’den ve diğer ülkelerden on binlerce çocuğu evlat edinmesine yardımcı oldu. Ebeveynler kaydolacak, onaylanacak ve genel kriterlerine uyan bir sonraki uygun çocuğu alacaktı. Süreç esasen rastgeleydi ve bu da bilim adamlarına bir fırsat verdi. Aynı ebeveynlere verilen genetik olarak akraba olmayan çocukları karşılaştırabilirlerdi. Ebeveynler çocukları ne kadar çok etkilerse, evlat edinilen bu erkek ve kız kardeşler de o kadar benzer olurdu.
Bilim adamlarının bulduğu şey, bir çocuğun büyüdüğü ailenin, o çocuğun sonunda ne olduğuyla üzerinde şaşırtıcı derecede az etkisi olduğuydu. Aynı eve kabul edilen akraba olmayan çocuklar, ayrı olarak yetiştirilen akraba olmayan çocuklara göre sadece biraz daha benzer oldular. Doğanın bir çocuğun gelecekteki geliri üzerindeki etkileri, beslenmenin etkilerinden yaklaşık 2,5 kat daha fazlaydı.
Diğer araştırmacılar, benzer sonuçlarla evlat edinenler ve ikizler üzerinde daha fazla çalışma yaptılar ve ebeveynlerin çocuklarının sağlığı, yaşam beklentisi, eğitimi ve dindarlığı üzerinde yalnızca küçük etkileri olduğunu buldular. Ancak araştırmalar ebeveynlerin özellikle ergenlik yıllarında, uyuşturucu ve alkol kullanımının yanı sıra cinsel ilişki üzerinde orta düzeyde etkileri olduğunu buldular.
Ebeveynlik sektörü yanılmaya doymuyor
Elbette, muazzam bir etkisi olan ebeveyn örnekleri var. ABD eski başkanı Donald Trump’ın damadı Jared Kushner’ı düşünün. Düşük üniversite sınav sonuçları olmasına rağmen Jared’in Harvard’a kabul edilmesi için babasının 2,5 milyon dolar bağış sözü verdiği ileri sürülüyor. Ancak veriler, ortalama bir ebeveynin bir çocuğun eğitimi ve geliri üzerinde sınırlı etkileri olduğunu gösteriyor.
Ebeveynliğin genel etkileri bu kadar sınırlıysa, bireysel ebeveynlik kararlarının etkilerinin küçük olması da muhtemeldir. Gerçekten de, ebeveynlik sektörünün manşetlerini okumayı bırakıp, bunun yerine yüksek kaliteli çalışmalara bakarsanız, en çok tartışılan teknikler için bile durumun böyle olduğunu göreceksiniz.
İşte bazı örnekler: Emzirmeyle ilgili en büyük çalışmalardan biri, emzirmenin uzun vadeli önemli bir etkisinin olmadığını tespit etti. Okul öncesi çocuklar arasında televizyon kullanımına ilişkin dikkatli bir araştırma, televizyonun çocukların test puanları üzerinde uzun vadeli bir etkisinin olmadığını buldu. Rastgele örnekler üzerinde yapılan bir araştırma, çocuklara satranç gibi bilişsel olarak zorlayıcı oyunlar öğretmenin onları uzun vadede daha akıllı hale getirmediğini gösteriyor. Yabancı dil öğrenme üzerine yapılan bir analiz, bunun çocuğun bilişsel performansı üzerinde yalnızca küçük etkileri olduğunu ve bunların bile olumlu çalışma sonuçlarının yayınlanmasına yönelik bir önyargıdan kaynaklanabileceğini tespit etti.
Mahalle çocuğun geleceğinde yüzde 25 etkili
Bununla birlikte, bir kararın çok önemli olabileceğine dair kanıtlar var ve bu, ebeveynlik uzmanlarını, tavsiye kitaplarının nadiren dikkate aldığı bir karar: Çocuğun büyüdüğü yer.
Farklı mahallelerde doğan insanlar farklıdır; bu da belirli bir mahallenin çocuklarının başarılı olmasına ne kadar neden olduğunu bilmeyi imkânsız hale getirir.
Ancak birkaç yıl önce, ekonomist Raj Chetty ve ekibi bu soruya yanıt aramaya başladılar. Chetty ve ekibi, çocukların ve ebeveynlerinin vergi kayıtları arasında bağlantı kurarak insanların çocukken nerede yaşadıklarını ve yetişkinliklerinde ne kadar kazandıklarını görebildiler. Bir çocuk hayatının ilk beş yılını bir kentte, çocukluğunun geri kalanını bir başka kentte geçirdiyse, Chetty ve ekibi bunu biliyordu.
Olağanüstü bir bilim insanının elindeki olağanüstü bir veri setiydi ve korelasyon probleminden bir çıkış yolu sunuyordu. Chetty ve ekibi, çocukken taşınan kardeşlere odaklandı. Sarah ve Emily Johnson adlı iki çocuklu varsayımsal bir aileyi ele alalım. Diyelim ki Sarah 13 ve Emily 8 yaşındayken aile Los Angeles’tan Denver’a taşındı. Denver’ın çocuk yetiştirmek için Los Angeles’tan daha iyi bir yer olduğunu varsayalım. Durum buysa, yetişkin Emily’nin Sarah’dan daha iyi olmasını beklerdik, çünkü Denver’ın çocuklara iyi gelen havasında beş yıl daha fazla geçirecekti.
Şimdi, belki Sarah daha akıllıydı ve Denver’ın iyi etkisine rağmen kız kardeşini gölgede bırakıyordu. Ancak yeterli sayıda taşıyıcınız varsa, belirli kardeşler arasındaki farklar ortadan kalkar. Ayrıca, aynı ebeveynlere sahip kardeşlerin aşağı yukarı aynı genetik yeteneklere sahip olduğunu varsaydığımız için, başarıdaki tutarlı farklılıkların nedeninin mahalle olduğundan emin olabiliriz. Bu farklılıkları tüm bir vergi mükellefleri evreni ile çarpın ve biraz akıllı matematik ekleyin; ABD’deki her mahallenin değerinin bir ölçüsüne sahip olursunuz.
Sonuçlar, bazı büyük şehirlerin çocuklara avantaj sağladığını gösteriyor. Daha iyi bir eğitim alıyorlar ve daha fazla para kazanıyorlar. En iyi şehirler, bir çocuğun gelecekteki gelirini yaklaşık yüzde 12 oranında artırabiliyor.
Bununla birlikte, ebeveynlerin sadece yaşayacakları bir kenti değil, mahalleleri de seçerler. Chetty ve ekibi daha derine inerek hangi mahallelerin diğerlerinden daha avantajlı olduğunu da belirlediler. Ve peşi sıra, hangi mahallenin çocuklar için gelir düzeyi, cinsiyet ve ırk açısından hangi oranda faydalı olması beklendiğini öğrenmemize olanak tanıyan bir web sitesi, Fırsatlar Atlası’nı (The Opportunity Atlas) oluşturdular.
Evlat edinme araştırmasını, mahalleler üzerine yapılan bu çalışmayla karşılaştırdığımızda ilginç bir şey ortaya çıkıyor. Bir evle ilgili bir faktörün – mesela konumunun – o evin toplam etkisinin önemli bir bölümünü oluşturduğunu görüyoruz. Aslında, farklı sayıları bir araya getirdiğimde, bir ebeveynin genel etkilerinin yaklaşık yüzde 25’inin ve muhtemelen daha fazlasının o ebeveynin çocuğunu yetiştirdiği yer tarafından yönlendirildiğini tahmin ettim. Başka bir deyişle, tek başına bu karar ebeveynlerin binlerce kararından çok daha fazla etkiye sahip.
Bu karar neden bu kadar güçlü? Chetty ve ekibinin buna olası bir cevabı var. Bir mahallenin bir çocuğun başarısını artıracağının en büyük üç göstergesi, iki ebeveynin olduğu hanelerin yüzdesi, üniversite mezunu sakinlerin yüzdesi ve nüfus kaydı yaptıranların yüzdesidir. Başka bir deyişle bunlar, zeki, başarılı, topluluklarıyla meşgul ve istikrarlı aile yaşamlarına kendini adamış yetişkinlerin, yani rol modeli olan mahallelerdir.
Mahallede rol modeli arayın
Rol modellerin ne kadar güçlü olabileceğine dair daha fazla kanıt var. Chetty’nin birlikte yazdığı farklı bir araştırma, belirli bir alanda çok sayıda kadın patent sahibinin bulunduğu bölgelere taşınan kızların, aynı alanda patent kazanmak için büyüme olasılıklarının çok daha yüksek olduğunu tespit etti. Ayrıca başka bir araştırma, kendi babalarını içermese bile, çevresinde birçok siyahi baba ile bloklarda büyüyen siyahi erkek çocukların çok daha iyi yaşam sonuçları elde ettiğini buldu.
Veri hayatı kolaylaştırabilir. Bizim adımıza kararlar veremez, ancak hangi kararların gerçekten önemli olduğunu bize söyleyebilir. Ebeveynlik söz konusu olduğunda, veriler bize annelerin ve babaların çocuklarını çevreleyen komşuları daha fazla düşünmeleri ve diğer her şey hakkında aydınlanmaları gerektiğini söylüyor.”
Bu yazı ilk kez 13 Mayıs 2022’de yayımlanmıştır.