Azerbaycan-Ermenistan çatışması:
Kafkasya’da kalemle atılan imza tetikle bozulur mu?

2020’deki Karabağ Savaşı'ndan sonra imzalanan mutabakat bir türlü tam olarak hayata geçmedi. Zaman zaman yaşanan gerginlikler Azerbaycan ve Ermenistan sınırında çatışmaya dönüştü. Anlaşma neden uygulanamıyor? Doç. Dr. Ramin Sadık yazdı.

2020 yılında meydana gelen Karabağ Savaşı’nda ağır yenilgi alan ve ateşkes istemek zorunda kalan Ermenistan, aradan geçen 2 yıla rağmen altına kalemle imza attığı belgedeki maddeleri hala tam olarak uygulamaktan kaçınmaya çalışıyor. Bu da doğal olarak zaman zaman Güney Kafkasya’da askeri ve siyasi durumu gerginleştiriyor.

Savaşın bitmesinden bu yana hem Ermenistan-Azerbaycan sınır hattında hem de Rus Barış Gücü’nün konuşlu olduğu Karabağ’da ciddi gerilimler yaşandı. 2021 yılından bu yana sınır hatlarında yaşanan gerilimler daha ziyade Azerbaycan ordusunun ülkenin uluslararası hudutlarına konuşlanmasına Ermenistan’ın itirazları sonucu meydana geldi. Netice olarak Ermenistan’ın gerilim çıkarmasına ve hatta gerek Rusya, gerekse de Batı’ya şikâyetlerde bulunmasına rağmen, Azerbaycan ordusu kendi ülkesinin sınırlarına konuşlandı, sınır karakolları oluşturdu.

Rus Barış Gücü’nün bulunduğu Karabağ’da yaşanan gerilimler ise bölgedeki ayrılıkçı Ermeni güçlerinin Azerbaycan ordusunun mevzilerine taciz ateşleri açması yahut da bölgede sözde askeri hareketlilik yapması sonucu gerçekleşti. Haliyle Azerbaycan ordusu kendi uluslararası sınırları içinde zaman zaman terör operasyonları düzenleyerek ayrılıkçı güçlere gereken uyarılarda bulundu.

Paşinyan’ın “İşine Yarayan” İç ve Dış Gelişmeler

Kuşkusuz bugün Ermenistan’da Başbakan Nikol Paşinyan etkili bir lider. Ülkesi onun aldığı kararlar ve attığı adımlar üzerine iç/dış politikayı benimsiyor. Ancak Paşinyan aynı zamanda 2020’deki Karabağ Savaşı’nı da kaybeden lider. Ancak aradan geçen sürede sanki savaşın kaybedeni değil, kazananıymış gibi davranmaya çalışarak bölgede yaşanan huzursuzlukların da müsebbibi oluyor. Dolayısıyla onun yürüttüğü politika bölgedeki gerilime son vermiyor, bilakis bugünlerde olduğu gibi gerilim zaman zaman en üst seviyeye çıkıyor.

Hatırlanacağı gibi Nikol Paşinyan iktidarı, Haziran 2021’de yapılan erken seçimleri kazansa da muhalefetin savaş nedeniyle onu istifaya çağırması aylar süren protesto gösterilerine neden olmuştu. Hatta daha sonra güçlerini birleştiren muhalefet, Ermenistan’ın eski cumhurbaşkanları Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan’ın katılımlarıyla Nisan-Mayıs 2022 tarihlerinde daha büyük gösteriler düzenleyerek Erivan yönetiminin Azerbaycan ile barışmamasını talep etti. Muhalefet gösterilerinde ayrıca Türkiye ile Ermenistan arasında bir süredir devam eden normalleşme görüşmeleri de protesto edildi, özellikle Taşnak Partisi mensupları “Ermenistan’da Türk istemiyoruz” gibi sloganlarla Paşinyan’a tepki gösterdi. Dolayısıyla Nikol Paşinyan’ın gerek Azerbaycan, gerekse de Türkiye ile sorunların çözümüne ilişkin tutumu iç siyasetten gelen itirazlarla hep engellenmeye çalışıldı.

Lakin muhalefetin gösterileri Paşinyan’ın işine geldi. Zira protestolar üzerinden Mart 2022’de Azerbaycan’ın sunduğu 5 maddelik barış teklifine elinden geldiğince geç cevap vermeğe, yani süreci uzatmaya gayret etti. Gerçi Mayıs ayında Erivan’da bazı resmi makamlar Azerbaycan’ın tekliflerinde kabul edilmeyecek bir husus olmadığını dile getirdiler ancak geride kalan sürede teklif maddeleri arasında yer alan “Devletlerin birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırların dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını karşılıklı olarak tanıması” ilkesine de hâlâ Erivan resmi olarak olumlu yanıt vermedi. Dolayısıyla “söylem ve eylem farklılığı”nda bulunarak ikili oynamak, zaman kazanmak, Azerbaycan’ın acil beklentisi ve olası sert tepkilerine karşı bazı büyük güçleri sürece dâhil etmek yolunu seçti.

Nikol Paşinyan’ın Azerbaycan ile nihai barış anlaşması yerine büyük güçlerden destek alma çabaları bugün de devam ediyor. Özellikle ABD ve Fransa, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinden sonra yeniden Minsk Grubu üzerinden Ermenistan ile Azerbaycan arasında arabulucu olmaya niyetlendiler.

Bilindiği gibi Bakü, resmi olarak Minsk Grubu’na artık gereksinim duymadıklarını defalarca açıklamıştı. Ancak Güney Kafkasya’da ortaya çıkan mevcut durumdan hoşlanmayan ABD ve Fransa bu açıklamaya rağmen Ermenistan’ı kollarcasına açıklamalar yapmaya, aslında ise Rusya’nın bölgedeki etkinliğine engel olmaya gayret ettiler. Dahası Rusya-Türkiye-İran ve Azerbaycan arasında devam eden ticari ve siyasi gelişmelerden de rahatsızlık duydular. ABD ve Fransa bu rahatsızlığını öylesine abarttı ki, Azerbaycan’ın her iki ülke büyükelçisini Şuşa’ya davet etmesine olumsuz yanıt verdi, adeta 26 yıllık Minsk süreci döneminde olduğu gibi bugün de Azerbaycan’ın uluslararası tanınmış sınırlarına saygı göstermedi.

Diğer yandan son dönemde gerek Erivan’daki ABD büyükelçisinin açıklamaları, gerekse de ABD’den Ermenistan’a, aynı zamanda Ermenistan’dan da ABD’ye gerçekleşen dikkat çekici üst düzey ziyaretler, ABD’nin ciddi olarak Ermenistan üzerinden Güney Kafkasya’da rol (ç)almak istediğini, bunun da Azerbaycan ile müzakerelerde süreci uzatmak isteyen Paşinyan’ın işine yaradığını söylemek mümkün.

Brüksel Görüşmelerine Rağmen Yine İki Farklı Paşinyan

Aralık 2021’de Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, iki ülke arasında arabuluculuk yapma girişimiyle Brüksel’de üçlü bir toplantı düzenlenmesine muvaffak oldu. Toplantıdan sonra yapılan açıklamalardan, Avrupa Konseyi’nin iki ülke arasındaki sürece verdiği katkının taraflarca pozitif karşılandığı anlaşıldı. 2022’de Brüksel’deki üçlü toplantılar devam etti. Liderleri ağırlayan Avrupa Konseyi başkanı Michel, onların baş başa görüşmelerini de sağladı. Genel olarak bakıldığında Brüksel görüşmeleri Azerbaycan açısından olumlu geçti. Azerbaycan haklı taleplerini müzakerelerde dile getirdi, özellikle Türk Dünyasının kesintisiz kara ulaşımını sağlayacak, Nahçivan ile Azerbaycan’ı birbirine bağlayacak Zengezur Koridoru konusunda karşı taraftan söz aldı. Dahası iyi niyet gösterisi olarak bazı zirvelerden sonra elinde bulunan Ermeni esir askerlerinden birkaçını serbest bıraktı. Ancak Nikol Paşinyan, Azerbaycan’ın bu jestlerini anlamak istemedi, Brüksel’de farklı, Erivan’da farklı açıklamalar yaparak yeniden süreci uzatmaya çalıştı. Bu arada Brüksel görüşmelerinden sonra yapılan bazı açıklamalar Ermenistan kamuoyunu tatmin etmezken Paşinyan da kelime oyunlarına sarıldı. Ermenistan topraklarından geçmekle Nahçıvan’a ulaşmak için Azerbaycan’a yol vereceklerini ancak “koridor” olmayacağını dile getirmekle beraber, aradan geçen sürede Ermenistan topraklarından geçecek güzergâh için çalışma başlatmadı. Oysa Azerbaycan, kendi topraklarında, Ermenistan sınırına kadar olan kısmı hem demiryolu, hem de otomobil yolunu neredeyse tamamladı.

Brüksel zirvelerinden sonra genelde Ermenistan yetkililerinin Rusya tarafı ile telefon görüşmesi yapmaları ve Rusya’nın yaptığı açıklamalarla iki taraf için de en önemli arabulucunun Moskova olduğunu hatırlatması dikkat çekti. Hal böyleyken Brüksel zirvelerinden sonra Ermenistan’ın vaatlerinden caymak istemesi, Azerbaycan’ın uluslararası tanınmış sınırlarına yönelik tahrik edici açıklamalarda bulunması, askeri unsurlarını mutabakatın dördüncü maddesinde yazılmasına rağmen Azerbaycan topraklarından çekmemesi ve hatta ordusunun zaman zaman sınırda tetiğe basması, 2022’nin yaz aylarında Azerbaycan’ı kısıtlı ama etkili askeri adımlar atmak zorunda bıraktı. Siyasi baskı ile beraber askeri adımlar Azerbaycan adına olumlu sonuçlandı. Nitekim 2022 yılının Ağustos sonlarına doğru Laçın Koridoru, şehri ve iki köy tamamen Bakü’nün kontrolü altına geçti. Dolayısıyla Ermenistan’ın istememesine rağmen, Azerbaycan’ın etkili adımıyla 10 Kasım Mutabakatı’nın bir maddesi (6. Madde) daha uygulanmış oldu.

Son Çatışmalar Bağlamında Sürece İlişkin Öngörü

Anlaşılan Nikol Paşinyan, iki ülke arasındaki müzakereleri, adeta 1918’de Brest-Litovsk’ta Almanya ile barış masasına oturan Bolşevik liderlerden Lev Trotski gibi “ne savaş ne barış” taktiğiyle uzatmaya çalışıyor. Oysa Bakü bir an önce iki ülke arasında barış anlaşmasının imzalanmasını, Ermenistan’ın Azerbaycan’a olan toprak iddiasından vazgeçerek Karabağ’ın Azerbaycan’ın ayrılmaz parçası olduğunu resmi olarak kabul etmesini arzulamaktadır. Ayrıca mutabakatın son maddesi olan Zengezur bölgesinden geçmekle demiryolu ve otomobil yolunun nihai olarak açılmasını Bakü ivedilikle istemektedir. Ermenistan’ın altına imza attığı maddelere engel olacak durumu yoktur ve olamayacaktır. Zira bugün konjonktür de gerçeklik de Azerbaycan’dan yanadır. Bugün Azerbaycan askeri ve siyasi olarak da 2020’deki savaş günlerine göre çok daha güçlü durumdadır. Diğer yandan mutabakatın tarafı olan Rusya ile iletişim hattının açık olması, Türkiye ile Haziran 2021’de Şuşa Beyannamesi’nin imzalanması, kışa doğru yaklaşırken enerji sıkıntısı çeken Avrupa’ya gaz arzı sağlaması ve Hazar Denizi’nin doğusuyla batısı arasında köprü rolünü üstlenmesi Azerbaycan’ın elini oldukça güçlendiren bazı nedenlerdir.

İki ülke arasında barış anlaşmasının imzalanmaması Ermenistan’ın sınır hattında provokasyonları sürdüreceğini gösteriyor. Nitekim 12 Eylül 2022’de de Ermenistan ordusunun provokasyonu üzerine çatışmalar yaşandı.

Oysa Erivan’ın provokasyonlardan kazanacağı hiçbir şey yok, tam aksine böyle bir tutum iki ülke arasındaki iletişime darbe vuracak, Türkiye ile devam eden normalleşme görüşmelerine zarar verecek ve Ermenistan “güvenilmez komşu” olarak kalmayı sürdürecek. Azerbaycan ve Türkiye ile çatışan bir Ermenistan’ın ise gelişmesi mümkün olmayacaktır!

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 13 Eylül 2022’de yayımlanmıştır.

Ramin Sadık
Ramin Sadık
Doç. Dr. Ramin Sadık - 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Azerbaycan-Ermenistan çatışması:
Kafkasya’da kalemle atılan imza tetikle bozulur mu?

2020’deki Karabağ Savaşı'ndan sonra imzalanan mutabakat bir türlü tam olarak hayata geçmedi. Zaman zaman yaşanan gerginlikler Azerbaycan ve Ermenistan sınırında çatışmaya dönüştü. Anlaşma neden uygulanamıyor? Doç. Dr. Ramin Sadık yazdı.

2020 yılında meydana gelen Karabağ Savaşı’nda ağır yenilgi alan ve ateşkes istemek zorunda kalan Ermenistan, aradan geçen 2 yıla rağmen altına kalemle imza attığı belgedeki maddeleri hala tam olarak uygulamaktan kaçınmaya çalışıyor. Bu da doğal olarak zaman zaman Güney Kafkasya’da askeri ve siyasi durumu gerginleştiriyor.

Savaşın bitmesinden bu yana hem Ermenistan-Azerbaycan sınır hattında hem de Rus Barış Gücü’nün konuşlu olduğu Karabağ’da ciddi gerilimler yaşandı. 2021 yılından bu yana sınır hatlarında yaşanan gerilimler daha ziyade Azerbaycan ordusunun ülkenin uluslararası hudutlarına konuşlanmasına Ermenistan’ın itirazları sonucu meydana geldi. Netice olarak Ermenistan’ın gerilim çıkarmasına ve hatta gerek Rusya, gerekse de Batı’ya şikâyetlerde bulunmasına rağmen, Azerbaycan ordusu kendi ülkesinin sınırlarına konuşlandı, sınır karakolları oluşturdu.

Rus Barış Gücü’nün bulunduğu Karabağ’da yaşanan gerilimler ise bölgedeki ayrılıkçı Ermeni güçlerinin Azerbaycan ordusunun mevzilerine taciz ateşleri açması yahut da bölgede sözde askeri hareketlilik yapması sonucu gerçekleşti. Haliyle Azerbaycan ordusu kendi uluslararası sınırları içinde zaman zaman terör operasyonları düzenleyerek ayrılıkçı güçlere gereken uyarılarda bulundu.

Paşinyan’ın “İşine Yarayan” İç ve Dış Gelişmeler

Kuşkusuz bugün Ermenistan’da Başbakan Nikol Paşinyan etkili bir lider. Ülkesi onun aldığı kararlar ve attığı adımlar üzerine iç/dış politikayı benimsiyor. Ancak Paşinyan aynı zamanda 2020’deki Karabağ Savaşı’nı da kaybeden lider. Ancak aradan geçen sürede sanki savaşın kaybedeni değil, kazananıymış gibi davranmaya çalışarak bölgede yaşanan huzursuzlukların da müsebbibi oluyor. Dolayısıyla onun yürüttüğü politika bölgedeki gerilime son vermiyor, bilakis bugünlerde olduğu gibi gerilim zaman zaman en üst seviyeye çıkıyor.

Hatırlanacağı gibi Nikol Paşinyan iktidarı, Haziran 2021’de yapılan erken seçimleri kazansa da muhalefetin savaş nedeniyle onu istifaya çağırması aylar süren protesto gösterilerine neden olmuştu. Hatta daha sonra güçlerini birleştiren muhalefet, Ermenistan’ın eski cumhurbaşkanları Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan’ın katılımlarıyla Nisan-Mayıs 2022 tarihlerinde daha büyük gösteriler düzenleyerek Erivan yönetiminin Azerbaycan ile barışmamasını talep etti. Muhalefet gösterilerinde ayrıca Türkiye ile Ermenistan arasında bir süredir devam eden normalleşme görüşmeleri de protesto edildi, özellikle Taşnak Partisi mensupları “Ermenistan’da Türk istemiyoruz” gibi sloganlarla Paşinyan’a tepki gösterdi. Dolayısıyla Nikol Paşinyan’ın gerek Azerbaycan, gerekse de Türkiye ile sorunların çözümüne ilişkin tutumu iç siyasetten gelen itirazlarla hep engellenmeye çalışıldı.

Lakin muhalefetin gösterileri Paşinyan’ın işine geldi. Zira protestolar üzerinden Mart 2022’de Azerbaycan’ın sunduğu 5 maddelik barış teklifine elinden geldiğince geç cevap vermeğe, yani süreci uzatmaya gayret etti. Gerçi Mayıs ayında Erivan’da bazı resmi makamlar Azerbaycan’ın tekliflerinde kabul edilmeyecek bir husus olmadığını dile getirdiler ancak geride kalan sürede teklif maddeleri arasında yer alan “Devletlerin birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırların dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını karşılıklı olarak tanıması” ilkesine de hâlâ Erivan resmi olarak olumlu yanıt vermedi. Dolayısıyla “söylem ve eylem farklılığı”nda bulunarak ikili oynamak, zaman kazanmak, Azerbaycan’ın acil beklentisi ve olası sert tepkilerine karşı bazı büyük güçleri sürece dâhil etmek yolunu seçti.

Nikol Paşinyan’ın Azerbaycan ile nihai barış anlaşması yerine büyük güçlerden destek alma çabaları bugün de devam ediyor. Özellikle ABD ve Fransa, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinden sonra yeniden Minsk Grubu üzerinden Ermenistan ile Azerbaycan arasında arabulucu olmaya niyetlendiler.

Bilindiği gibi Bakü, resmi olarak Minsk Grubu’na artık gereksinim duymadıklarını defalarca açıklamıştı. Ancak Güney Kafkasya’da ortaya çıkan mevcut durumdan hoşlanmayan ABD ve Fransa bu açıklamaya rağmen Ermenistan’ı kollarcasına açıklamalar yapmaya, aslında ise Rusya’nın bölgedeki etkinliğine engel olmaya gayret ettiler. Dahası Rusya-Türkiye-İran ve Azerbaycan arasında devam eden ticari ve siyasi gelişmelerden de rahatsızlık duydular. ABD ve Fransa bu rahatsızlığını öylesine abarttı ki, Azerbaycan’ın her iki ülke büyükelçisini Şuşa’ya davet etmesine olumsuz yanıt verdi, adeta 26 yıllık Minsk süreci döneminde olduğu gibi bugün de Azerbaycan’ın uluslararası tanınmış sınırlarına saygı göstermedi.

Diğer yandan son dönemde gerek Erivan’daki ABD büyükelçisinin açıklamaları, gerekse de ABD’den Ermenistan’a, aynı zamanda Ermenistan’dan da ABD’ye gerçekleşen dikkat çekici üst düzey ziyaretler, ABD’nin ciddi olarak Ermenistan üzerinden Güney Kafkasya’da rol (ç)almak istediğini, bunun da Azerbaycan ile müzakerelerde süreci uzatmak isteyen Paşinyan’ın işine yaradığını söylemek mümkün.

Brüksel Görüşmelerine Rağmen Yine İki Farklı Paşinyan

Aralık 2021’de Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, iki ülke arasında arabuluculuk yapma girişimiyle Brüksel’de üçlü bir toplantı düzenlenmesine muvaffak oldu. Toplantıdan sonra yapılan açıklamalardan, Avrupa Konseyi’nin iki ülke arasındaki sürece verdiği katkının taraflarca pozitif karşılandığı anlaşıldı. 2022’de Brüksel’deki üçlü toplantılar devam etti. Liderleri ağırlayan Avrupa Konseyi başkanı Michel, onların baş başa görüşmelerini de sağladı. Genel olarak bakıldığında Brüksel görüşmeleri Azerbaycan açısından olumlu geçti. Azerbaycan haklı taleplerini müzakerelerde dile getirdi, özellikle Türk Dünyasının kesintisiz kara ulaşımını sağlayacak, Nahçivan ile Azerbaycan’ı birbirine bağlayacak Zengezur Koridoru konusunda karşı taraftan söz aldı. Dahası iyi niyet gösterisi olarak bazı zirvelerden sonra elinde bulunan Ermeni esir askerlerinden birkaçını serbest bıraktı. Ancak Nikol Paşinyan, Azerbaycan’ın bu jestlerini anlamak istemedi, Brüksel’de farklı, Erivan’da farklı açıklamalar yaparak yeniden süreci uzatmaya çalıştı. Bu arada Brüksel görüşmelerinden sonra yapılan bazı açıklamalar Ermenistan kamuoyunu tatmin etmezken Paşinyan da kelime oyunlarına sarıldı. Ermenistan topraklarından geçmekle Nahçıvan’a ulaşmak için Azerbaycan’a yol vereceklerini ancak “koridor” olmayacağını dile getirmekle beraber, aradan geçen sürede Ermenistan topraklarından geçecek güzergâh için çalışma başlatmadı. Oysa Azerbaycan, kendi topraklarında, Ermenistan sınırına kadar olan kısmı hem demiryolu, hem de otomobil yolunu neredeyse tamamladı.

Brüksel zirvelerinden sonra genelde Ermenistan yetkililerinin Rusya tarafı ile telefon görüşmesi yapmaları ve Rusya’nın yaptığı açıklamalarla iki taraf için de en önemli arabulucunun Moskova olduğunu hatırlatması dikkat çekti. Hal böyleyken Brüksel zirvelerinden sonra Ermenistan’ın vaatlerinden caymak istemesi, Azerbaycan’ın uluslararası tanınmış sınırlarına yönelik tahrik edici açıklamalarda bulunması, askeri unsurlarını mutabakatın dördüncü maddesinde yazılmasına rağmen Azerbaycan topraklarından çekmemesi ve hatta ordusunun zaman zaman sınırda tetiğe basması, 2022’nin yaz aylarında Azerbaycan’ı kısıtlı ama etkili askeri adımlar atmak zorunda bıraktı. Siyasi baskı ile beraber askeri adımlar Azerbaycan adına olumlu sonuçlandı. Nitekim 2022 yılının Ağustos sonlarına doğru Laçın Koridoru, şehri ve iki köy tamamen Bakü’nün kontrolü altına geçti. Dolayısıyla Ermenistan’ın istememesine rağmen, Azerbaycan’ın etkili adımıyla 10 Kasım Mutabakatı’nın bir maddesi (6. Madde) daha uygulanmış oldu.

Son Çatışmalar Bağlamında Sürece İlişkin Öngörü

Anlaşılan Nikol Paşinyan, iki ülke arasındaki müzakereleri, adeta 1918’de Brest-Litovsk’ta Almanya ile barış masasına oturan Bolşevik liderlerden Lev Trotski gibi “ne savaş ne barış” taktiğiyle uzatmaya çalışıyor. Oysa Bakü bir an önce iki ülke arasında barış anlaşmasının imzalanmasını, Ermenistan’ın Azerbaycan’a olan toprak iddiasından vazgeçerek Karabağ’ın Azerbaycan’ın ayrılmaz parçası olduğunu resmi olarak kabul etmesini arzulamaktadır. Ayrıca mutabakatın son maddesi olan Zengezur bölgesinden geçmekle demiryolu ve otomobil yolunun nihai olarak açılmasını Bakü ivedilikle istemektedir. Ermenistan’ın altına imza attığı maddelere engel olacak durumu yoktur ve olamayacaktır. Zira bugün konjonktür de gerçeklik de Azerbaycan’dan yanadır. Bugün Azerbaycan askeri ve siyasi olarak da 2020’deki savaş günlerine göre çok daha güçlü durumdadır. Diğer yandan mutabakatın tarafı olan Rusya ile iletişim hattının açık olması, Türkiye ile Haziran 2021’de Şuşa Beyannamesi’nin imzalanması, kışa doğru yaklaşırken enerji sıkıntısı çeken Avrupa’ya gaz arzı sağlaması ve Hazar Denizi’nin doğusuyla batısı arasında köprü rolünü üstlenmesi Azerbaycan’ın elini oldukça güçlendiren bazı nedenlerdir.

İki ülke arasında barış anlaşmasının imzalanmaması Ermenistan’ın sınır hattında provokasyonları sürdüreceğini gösteriyor. Nitekim 12 Eylül 2022’de de Ermenistan ordusunun provokasyonu üzerine çatışmalar yaşandı.

Oysa Erivan’ın provokasyonlardan kazanacağı hiçbir şey yok, tam aksine böyle bir tutum iki ülke arasındaki iletişime darbe vuracak, Türkiye ile devam eden normalleşme görüşmelerine zarar verecek ve Ermenistan “güvenilmez komşu” olarak kalmayı sürdürecek. Azerbaycan ve Türkiye ile çatışan bir Ermenistan’ın ise gelişmesi mümkün olmayacaktır!

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 13 Eylül 2022’de yayımlanmıştır.

Ramin Sadık
Ramin Sadık
Doç. Dr. Ramin Sadık - 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

1
0
Would love your thoughts, please comment.x