2021 yılının Şubat ayında Rusya ile Ukrayna arasında Ukrayna’nın doğu bölgeleri olan Lugansk ve Donetsk’te başlayan gerginlik Nisan ayı itibarıyla savaşa dönüşme olasılığını ortaya çıkardı. Böyle bir ihtimalin çıkmasına neden olan olay ise Ukrayna ile Rusya’nın sınır boyunca geniş çaplı askerî hareketlilikleriydi. Ayrıca bu karasal askerî boyut dışında Rus ve Ukrayna donanmalarının Karadeniz’deki caydırıcı nitelikte olan askerî tatbikatları ile ABD donanmasına ait iki savaş gemisinin sıcak bölgeye gelme niyeti, savaş olasılığını ve bölgesel gerginliği daha da tırmandırdı.
Rus basınında ve araştırma merkezlerindeki uzmanların değerlendirilmelerine bakıldığında, Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan son gerginliğin üç önemli gelişme ışığında değerlendirildiği görülüyor: ABD’de Joe Biden’ın iktidara gelmesi; Amerikan, Rus ve Ukrayna iç politikaları; İkinci Karabağ Savaşı’nın bölgede doğurduğu etki.
10 Kasım 2020 tarihinde Biden’ın iktidara gelmesiyle ABD’deki Rusya (Putin rejimi) karşıtı söylem hem iç politikada hem de dış politikada yükselmeye başladı. Biden, henüz Demokrat Parti döneminin ve başkanlığının 100. günü dolmadan Rusya’yı ‘düşman’ olarak, Putin’i ise ‘katil’ olarak tanımladı. Amerikan devletinin bir numaralı “ötekisi” haline gelen Rusya’yı ve Putin’e yönelik sözlerinin yarattığı tepki emekli büyükelçi Aleksander Kramarenko‘nun sözlerine şöyle yansıyordu: “Amerikalılar, Tyutchev’in1 ‘Rusya’nın varoluş gerçeği Batı’nın geleceğini reddetmektir’ sözlerini epey ciddiye alarak kendilerine özgü bir şekilde yorumlamışlar. Bizi bu şekilde tanımlamakla birlikte başkanımızı da katil olarak adlandırdılar.”
Ancak unutmamak gerekir ki, “öteki” olarak tanımlanan Rusya, Amerikan iç politikasının gündemi olmakla birlikte Soğuk Savaş sonrası dönemde Demokrat Parti seçmenini konsolide etme aracı olarak da değerlendirildi.
Seçmeni konsolide etme amaçlı hamleler mi?
Öte yandan Ukrayna krizi, iktidarlarca hem Rusya’da hem de Ukrayna’da benzer şekilde, COVID-19 salgınının yaşandığı bir dönemde, lidere olan güvenin seçmen nezdinde restore edilmesi bağlamında iyi bir fırsat olarak görüldü.
Liberal eğilimli Republic sitesinin yazarı Oleg Kashin, “Yedi yıl önce Ruslar, Kırım’ı aldığı için Putin’in etrafında konsolide olmuşlardı. Şimdi yeniden konsolide olmak için bir sebep olacak, çünkü Putin Kiev’i almadı’’ ifadelerini kullandı. Kashin’in, bu ironik yorumuyla Rus seçmenini okumaya çalışması ve seçmenin aslında tersten okunması gerektiğine yönelik çağrısı son derece ilginç. 19 Eylül’de yapılacak Duma seçimleri öncesi “doların artması, swift’in (banka transfer sisteminin) kapanması, (asker) mezarların artması… Ukrayna ordusu olmasa banderlerin (Ukrayna Milliyetçilerinin İsmi) Rus ordusuna verdiği zararla seçimlere gitmek ne kadar mantıklı olurdu?” ifadelerini kullanan Kashin’in vurguladığı gibi, siyasi yapıları Rusya benzeri devletlerde liderlerin reytinginin hayati önemi vardır. Putin’in kamuoyu desteğiyse, son yedi yılın en düşük düzeyinde.
Diğer taraftan, Ukrayna’daki iç politik rekabete baktığımızda durumun Rusya’dakinden pek de farklı olmadığı görülüyor. Dünyanın ve Rusya’nın önde gelen düşünce kuruluşlarından Carnegie Moskova kıdemli uzmanlarından Dmitry Trenin’in de ifade ettiği gibi “Ukrayna birliklerinin Şubat ayında başlayan hareketlerinin yalnızca siyasi ve propaganda amaçlı olması; Başkan Zelensky ve ekibinin ülke içindeki konumunu güçlendirmeyi, ABD ve NATO ülkelerinin ülkeye yönelik son zamanlarda zayıflayan ilgisini yeniden Ukrayna’ya çekmeyi amaçlamıştır.”
Karabağ Savaşı Ukrayna için örnek mi oldu?
Aynı zamanda mantıklı ve rasyonel hareket etmeye çalışan Kremlin yönetimini tedirgin eden jeopolitik gelişme, geçtiğimiz yıl yaşanan 44 günlük İkinci Karabağ Savaşı oldu.
Rusya’da ana muhalefet partisi Adil Rusya’nın üyesi Ilya Ponomarev, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ Savaşı’nın, Ukrayna’daki politikacılar açısından zafer kazanmak ve toprak bütünlüğünü sağlamak bakımından örnek olduğunun altını çiziyor: “Bu tür konuşmalar düzenli olarak Ukrayna Meclisi’nde (Verkhovna Rada) milletvekilleri tarafından yapılmaktadır. Bu, Moskova’da Kiev’in ciddi bir askerî operasyon hazırladığı izlenimine yol açtı.”
Aynı zamanda eski Duma üyesi plan Ponomarev’in yazısında, Ukrayna’nın, Rusya ile arasında çıkması olası bir savaşta mağlup olsa bile mağdur durumda olacağına, savaşı kazanması durumunda ise devletin dış politik çıkarlarının karşılanacağına da değiniliyor: “Yenilen Ukrayna ordusu kutsal bir fedakârlık simgesine dönüşecek ve sonunda Almanya’yı Kuzey Akım 2’nin inşasını bitirmemeye ikna edecek, genel olarak da doğrudan bir çatışmaya katılmaktan kaçınmaya çalışan Avrupalıları etrafında toplayacak. Eğer Rusya, Ukrayna tarafından tanınmayan cumhuriyetleri desteklemezse, bu durum Putin’in jeopolitik itibarını zedeleyecek ve ülke içindeki otoritesini baltalayacak.”
Ukrayna’nın enerji jeopolitiğindeki çıkarı
Rus doğal gazını Baltık Denizi üzerinden Almanya’ya taşıması planlanan Kuzey Akım 2 boru hattı projesi ve çevresinde dönen tartışmalar özellikle son dönemde hem Rusya’da hem Ukrayna’da gündemde. Bu konu iki ülke için de hayati önem taşıyor.
Avrupa enerji jeopolitiğinde transit ülke olarak kendi yerini korumaya çalışan Ukrayna için Kuzey Akım 2 Boru Hattı projesi tehdit oluşturuyor. Zira Rus doğalgazının Ukrayna üzerinden Avrupa’ya ihracatı halihazırda Moskova ile Kiev arasında karşılıklı bağımlılık ilişkisini doğuruyor ve besliyor. Enerji jeopolitiğinde karşılıklı bağımlılık ilişkisinin bozulması demek, Rusya’nın etkisinin Ukrayna üzerinde artması anlamına geliyor. Bu nedenlerle Ukrayna, Almanya ve Rusya arasında Kuzey Akım 2 projesinin tamamlanmasını istemiyor.
Almanya’ya hem uluslararası kamuoyunda hem de iç politikasında öne çıkardığı söylemlerle itirazını göstermeye çalışıyor. Şubat – Nisan aylarında Ukrayna ve Rusya arasında gerginliğin nedenlerin birisi de, Berlin ve Moskova ilişkilerinde tamamlanması beklenen Kuzey Akım 2 projesini askıya aldırmaktı. Öte yandan ABD de Avrupa’nın Rusya’ya enerji alanındaki bağımlılığını artıracağı gerekçesiyle projeye karşı çıkıyor.
Deneyimli uluslararası ilişkiler uzmanı Trenin Ukrayna’nın enerji jeopolitiğindeki çıkarını şöyle tanımlıyor: “Öyle ya da böyle, Kuzey Akım 2’nin geleceği Ukrayna’nın çıkarlarını doğrudan etkiliyor. Kiev için dış politikanın kilit unsuru, Rusya’nın saldırganlığının kurbanı olan ve Rusya’nın Batı’ya doğru ilerlemesini engelleyen bir cephe hattı devletinin rolünü oynamaktır.” Zira, bazen savaşı kaybedenler, yaşanan mağduriyet üzerinden diplomaside kazanırlar. Anlaşılan o ki, Ukrayna hem zafer hem de mağlubiyet durumunda genel anlamda kazanabileceğini düşünmüştü.
Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan gerilimin, tartışmanın başından itibaren ABD’nin iç ve dış politika önceliklerini test etme stratejisi olduğunu görenler de var. Carnegy Moskova’nın bir diğer kıdemli uzmanı Alexander Baunov’a göre Rusya ve Ukrayna devlet başkanlarının amacı, Biden ile görüşmekti: “Görünüşe göre potansiyel cephenin her iki tarafındaki liderler de aynı şekilde, Ukrayna gerilimini yeni Amerikan yönetimiyle temas kurmak için kullandılar. İlk aşamada, kendi seçmeni ve yabancı liderlerin gözünde, (Biden’dan) gelen destek sözleriyle dış politikasının meşruiyet zeminini sağlayan Zelensky başarılı olduysa, şimdi de yakın gelecekte bir zirve teklif edilen Putin öne çıktı.”
Putin’in amacı neydi?
Biden’ın bir süre önce Putin’e katil demesi ve Rusya’daki iktidarı uluslararası izolasyona zorlaması sonrasında, Biden ile ikinci telefon konuşmasının gerçekleşmesi ve görüşme randevusunun alınması şüphesiz önemliydi. Fakat Trenin Rus medyasında dile getirilen bu görüşe katılmıyor; ona göre Putin’in temel amacı Biden ile görüşmek değildi ama ona iki önemli mesaj göndermek istiyordu: “Kibritle oynamayın, evinizi yakarsınız.” İkinci mesaj ise Washington’a yönelikti: “Sizinle müttefik olmak isteyenleri gözetimsiz bırakmayın ve Saakashvili’nin dediğini hatırlayın: Deneyimsiz ve beceriksiz yarı müttefikler Amerikan söylemini yanlış anlayabilir, Birleşik Devletler’in ‘Rus saldırganına’ karşı yardıma geleceğini düşünebilirler. Bu durumda, Amerika ya bir nükleer süper güçle savaşmaya ve kendi varlığını riske atmaya ya da siyasi desteğinin ve hatta güvenlik bağlamında verdiği garantilerin bir blöf olduğunu kabul etmeye zorlanacak.”
Rusya’nın önemli düşünce kuruluşlarından Uluslararası İlişkiler Konseyi (RIAC) üyesi kıdemli diplomat ve uluslararası ilişkiler uzmanı Kramarenko’nun Putin ile Biden arasındaki telefon görüşmesine ilişkin değerlendirmesiyse daha farklı bir noktaya dikkat çekiyor: “Görüşmenin içeriğini bilmemiz pek olası değil (Küba füze krizinin çözümünde olduğu gibi, Amerikalılar muhtemelen anlaşmanın kendi paylarına düşen kısmının deşifre edilmesini istediler), ancak Kremlin’in planlanan operasyonu iptal edebileceğini varsaymak kolaydır. Bizim için pek çok temel sorunu çözen bu operasyon, ancak Biden’ın Kiev’in NATO’ya üyeliği ve yakınlaşmasının söz konusu olmayacağına ve Washington’un (Normand Zirvesinde Rusya ve Ukrayna arasında varılan) Minsk anlaşmalarının gerçekleşmesini engellemeyeceğine, daha önce olduğu gibi stratejik bombardıman uçaklarının Ukrayna toprak ve hava sahasını kullanmayacağına dair garanti vermesiyle mümkün olmuştur.”
Bir taşla birçok kuş vurmak
Rusya’daki önemli uzmanlar ve stratejistler, Ukrayna Krizi üzerine farklı cenahlardan bakarak yaptıkları değerlendirmeler ve yorumlar doğrultusunda; bu krizin taraflarının birden fazla hedefi olduğunu vurguluyor ve bir taşla iki kuş vurulmaya çalışıldığına işaret ediyorlar. Moskova ile Kiev arasında yaşanan son kriz, birçok ülkenin iç ve dış politikasının ana gündemi olsa da ABD, Rusya ve Ukrayna’da farklı amaçlarla kullanıldı.
Bu krizin ortaya çıkmasında İkinci Karabağ Savaşı’nın bölgedeki yansıması da etkili oldu. Bu savaşın, bölgedeki başat güç olan Rusya’nın çıkarlarına hizmet eden statükonun değişimi üzerinden okunması sonucunda Rus hegemonyasının kırılmasının mümkün olduğu umudu ortaya çıktı.
Dış politika bağlamında Rusya ve Ukrayna, yaşanan kriz sırasında uluslararası kamuoyuna gerekli mesajları ilettiler. Ukrayna kendi toprak bütünlüğü sorunu olan Kırım ilhakı ve Doğu Ukrayna sorunu hatırlatışa benzer şekilde Rusya, jeopolitik çıkarlarından geri adım atmayacağını ve Ukrayna üzerinden bunu denemeye çalışanlara pişman olacaklarını iletti.
Bu mesajların iletilmesi sonrasında amaçlara ne kadar ulaşıldığı sorusu; Kuzey Akım 2 projesinin geleceği, Ukrayna ile Rusya arasındaki görüşmelerin tekrar başlaması, ABD’nin bölgedeki askeri faaliyetleri ve Biden ile Putin arasındaki görüşmenin gerçekleşmesinden sonra yapılacak açıklamalar sonrasında yanıtlanabilecek. Dolayısıyla önümüzdeki yaz aylarının, jeopolitik anlamda, Karadeniz bölgesinde daha da sıcak geçmesi mümkün.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 7 Mayıs 2021’de yayımlanmıştır.