SSCB’nin dağılmasıyla Ukrayna’nın bağımsızlığını kazanması 1991’de çatışmasız, savaşsız ve kan dökmeden gerçekleşmişti. Ne var ki 33 yılın ardından bağımsızlık yıldönümünü kutlayan Ukrayna, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruyabilmek için üç yıldan uzun bir süredir Rusya’ya karşı bir savaş içinde.
2022 Şubatı’nda savaş başladığında Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik topyekün saldırısının iki amacı vardı: Ukrayna’da yönetimi hızla değiştirmek ve 2014’te ilhak ettiği Kırım’ın ardından ülkenin doğusundaki bölgeleri de ele geçirerek Kırım ile kara bağlantısı kurmak.
Rusya’nın askerî-stratejik öngörülerinin aksine Ukrayna kuvvetleri Rus ordusunu başkentte durdurdu; kuzeyden püskürttü; doğu ve güneyde sınırlı ölçüde de olsa başarılı karşı saldırılar başlattı. Ukrayna, 2023’te bir karşı taarruz gerçekleştirdiyse de Rusların geniş savunma tahkimatları bu operasyonın beklenen başarıyı sağlamasını engelledi.
2024 yılına gelindiğinde savaş, bir yıpratma savaşına dönüşmüştü. 2024’te Rusya askerî açıdan ivme kazandıysa da toprak kazanımı sınırlı oldu. Öyle ki 2024 boyunca Rusya’nın kontrol ettiği bölgelere eklediği alan, Ukrayna topraklarının %1’inden daha azına denk geliyor.
2025 yılı ortası itibarıyla Rus ordusu Ukrayna topraklarının yaklaşık % 20’sini kontrol ediyor. Rusya hâlâ ateşkese uzak duruyor. Savaşı 24 saat içinde bitireceğini söyleyen ABD Başkanı Trump’ın girişimleri, halefinden oldukça farklı. Bu yaklaşım hem sorunun çözümü, hem Ukrayna’nın geleceği hem de Avrupa-Atlantik ittifakı bağlamında önemli sonuçlar yaratıyor.
Savaşın Ukrayna’ya ekonomik ve toplumsal etkileri
Rusya’nın 1.3 milyonluk ordusuna kıyasla yaklaşık 900 bin kişilik bir orduya sahip olan Ukrayna ordusu savaş boyunca bir yandan personel sıkıntısıyla boğuşurken diğer yandan yeni asker çekmenin yollarını denemeye devam etti. Savaşın başından bu yana Ukrayna, Batılı devletlerin silah ve mühimmatına ciddi ölçüde bağımlı kaldı.
Yine de ülkenin savaş koşulları içinde bulunduğu hatırlandığında, Ukrayna ekonomisinin nispeten iyi durumda olduğu söylenebilir. 2022’deki Rus saldırısı Ukrayna’nın GSYİH’sini %29 oranında düşürdü, ancak 2023’te %5,5 oranında toparlandı. 2024’de Ukrayna GSYİH’si %3 daha arttı, ancak 2025’te büyümenin %1,5’e gerilemesi bekleniyor.
Savaş ve çatışmanın ülkenin doğusuyla sınırlı kalmasının da etkisiyle Ukrayna’da bankacılık işlemlerine devam edilebiliyor. Savaş koşullarında genellikle fiyat kontrolleri, tedarik sorunları, karne uygulamalarıyla karşılaşılır ancak Ukrayna’da bunların hiçbiri yok. Bu durum Ukrayna’nın devlet kurumlarının herkesin tahmin ettiğinden çok daha güçlü olmasıyla mümkün oldu.¹
Bir ulus-kimlik inşası nedeni olarak savaş
Savaşın belki de en büyük etkisi, Ukrayna’nın toplumsal yapısı ve kimlik inşası üzerine oldu. Rusya Devlet Başkanı Putin’in, Ukrayna’nın ulusal kimliğini temelden yok sayarak başlattığı savaş, Ukrayna toplumu açısından bir kırılma noktası niteliğinde oldu. Sonuçta Rusya’nın tepyekün saldırısına karşı ulusal kimlik güçlendi. Bu durum kendisini kimliğin önemli bir boyutu olan dil konusunda gösteriyor.
2023 itibarıyla Ukraynalıların %82’si Ukraynacayı “ana dili” olarak tanımlarken, 2012’de bu oran yalnızca %57 idi. Öte yandan 2014 yılından bu yana artan şekilde fakat özellikle 2022 Şubatı’ndan sonra bir tepki olarak Ukraynaca konuşanların sayısı artış göstermeye başladı. Aralık 2022’de yapılan bir ankette, katılımcıların %41’i yalnızca Ukraynaca konuştuğunu belirtirken, %17’si “çoğu zaman” Ukraynaca konuştuğunu belirtti. Buna karşılık, yalnızca % 6’sı yalnızca Rusça, %9’u ise ağırlıklı olarak Rusça konuşuyordu. %24’ü ise her iki dili de eşit şekilde kullanıyordu. 2017 ile karşılaştırıldığında, yalnızca veya çoğunlukla Ukraynaca konuşanların oranı %9 artarken, Rusça konuşanların sayısı %11 azaldı.
Bölgesel dağılım daha da çarpıcı: Ukrayna’nın ağırlıklı olarak Rusça konuşulan doğu ve güneyinde bile, Ukraynaca konuşanların oranı artık Rusça konuşanların oranına eşit veya daha fazla. Ülkenin batısındaki anket katılımcılarının %95’i Ukraynaca’yı akıcı bir şekilde konuşabiliyorken, bu oran merkezde %65’e, güneyde %60’a ve doğuda %50’ye düşüyor.²
Anket verileri net bir eğilimi ortaya koyuyor: Hem Ukraynaca hem de Rusça konuşulan Ukrayna’da insanlar Şubat 2022’den bu yana Ukraynacaya geçiş yapıyor ve “tek millet – tek (devlet) dili” ideolojisine destek artıyor. Ülke, Ukraynaca kullanımını korumak ve teşvik etmek için 2019 yılında bir yasa çıkarmadan önce bile, Ukraynacanın tek devlet dili olması gerektiğine inananların sayısında istikrarlı bir artış vardı ve bu durum yasanın sağladığı bir statüye kavuştu.
Ukrayna halkı, savaşı varoluşsal bir mesele olarak görüyor. Ancak Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısı başladığından bu yana yüz binlerce asker ve sivil öldürüldü ve yaralandı. Gelinen noktada son anketler, Ukraynalıların çoğunluğunun müzakerelerden yana olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte nüfusun önemli bir kısmının toprak tavizlerine karşı çıktığı görülüyor. Söz konusu durum, Zelenskiy yönetimin en büyük ikilemi olarak karşımıza çıkıyor. Ukrayna halkı açısınan en kabul edilebilir ve ideal olan çözüm, Ukrayna’nın NATO üyeliğine hak kazanması halinde, diplomatik yollarla ele geçirilecek Ukrayna topraklarının Rusya tarafından iadesiyle çatışmaların sona erdirilmesi.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin 2022’deki en önemli talepleri, Rusya’nın Ukrayna topraklarından tamamen çekilmesiyle Ukrayna’nın 1991 sınırlarının yeniden tesis edilmesi, Ukrayna’daki zararların tazmini ve savaş suçlularının hesap vermesiydi.
Öte yandan Rusya’nın öne sürdüğü çözüm planı bir hayli farklı olageldi. Ukrayna topraklarının %20’si Rus işgali altında bulunuyor. Bu bölgelerin başında 2014’te işgal edilen yerler Kırım ve Donbass bölgelerinin büyük çoğunluğu yer alıyor. Bu bölgelere ek olarak 2022’den sonra Rusya, Kırım ile Rusya arasında bir kara bağlantısı kurulması hedefini gözeterek Luhanks, Donetsk, Zaporijya, Herson bölgelerini almaya çalıştı. Ayrıca Sumi ve Harkov illerinde küçük bazı alanları ve Dniptopetrovsk’ta sınırlı bölgelerini ele geçirdi. Rusya bu 4 ilde bir referandum düzenledi ve bu bölgelerden Rusya’ya katılma kararı çıktığını belirtti. Bir diğer deyişle Rusya, Kırım’da olduğu gibi bu bölgelerde de fiili bir durum olulturmaya çalıştı. Ancak Kırım’dan farklı olarak Rusya bu bölgeleri savaş boyunca hiçbir zaman tam olarak kontrol altına alamadı.
Taraflar barış anlaşmasıyla neye razı olacak?
Savaşın ilk gününden bu yana Rusya Devlet Başkanı Putin pek çok açıklamasında da görüldüğü gibi Rusya, Ukrayna’nın egemen ve bağımsız bir devlet olarak var olma hakkını kabul etmiyor. Başlangıçta Kremlin, Ukrayna’nın silahsızlanmasını, tarafsızlık statüsü kabul etmesini ve Kırım’ı Rusya’nın bir parçası; Donetsk ve Luhansk “halk cumhuriyetlerini” ise bağımsız devletler olarak tanımasını talep etmişti. Eylül 2022’de ise Putin, Rus kuvvetleri henüz bu bölgelerin tamamını işgal etmemiş olsa da Donetsk, Luhansk, Zaporojiya ve Herson’u ilhak ettiğini iddia etti. Kiev’in bu ilhakları kabul etmesini bir çözüm şartı haline getirdi.
Rusya bu 4 ili tamamen ilhak ettiğini iddia etse de Luhanks hariç diğer bölgelerde tam bir Rus hakimiyeti söz konusu değil. Herson ve Zapororjiya il merkezleri de dahil olmak üzere bu bölgelerin %30’luk bölümü Ukrayna kontrolü altında. Bu iki ilin önemi, Dinyeper Nehri’nin Batı yakasına erişim sağlama olanağı sunmasıydı. Herson ve Zaporjiya’yı alan Rusya, Odesa’ya da yönelebilirdi. Ancak böylesi bir askerî üstünlük söz konusu olmadı. Dolayısıyla Putin, bu bölgelerden çekilmek durumunda kalacak.
Öte yandan Rusya, Ukrayna ordusunun tahkimat yaptığı ve bu nedenle Donbass bölgesinde askerî olarak elde edemediği bölgenin tamamının Rusya’ya bırakılmasını talep ediyor. Askerî olarak almasının kısa vadede pek de kolay olmadığı, maden kaynakları ve sanayii açısından son derece önemli olan bu bölgenin Rusya’ya “verilmesi / bırakılması” Zelenskiy yönetimi açısından ne anayasal olarak mümkün ne de kamuoyu desteği bakımından kolay…
Ukrayna açısından bakıldığında ise Ukrayna’nın NATO üyeliği talebi karşılanmayacaksa da yerine sağlanabilecek güvenlik taleplerinin tatmin edici olması gerekiyor.
Gelinen aşamada tarafların uzlaşılması mümkün olmayan talepleri göz önüne alındığında olası senaryo, Ukrayna’nın herhangi bir resmî toprak tavizi vermeden belirli bölgelerden askerlerini çekmesiyle (sıklıkla verilen bir örnek olarak 1953’teki Kore ateşkesi veya Soğuk Savaş sırasında Berlin’in bölünmesinden sonra oluşan) resmî olarak tanınmayan ancak fiilen belirli bir sınır hattı yaratılması olabilir. Fakat böylesi bir senaryo ancak Ukrayna’nın uzun vadeli güvenliğinin güvence altına alınmasıyla mümkün olabilir. Yine de hatırlatmak gerekir ki Aralık 1994 tarihinde imzalanan Budapeşte Memorandumu ile Ukrayna, SSCB döneminden kalan nükleer silahlarını Rusya’ya vermesine karşılık Rusya, ABD ve İngiltere’den, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine yönelik tehditlere ve güç kullanımına karşı güvence almıştı. Ve bu güvence, savaş başladığında pek de caydırıcı olamadı.
Alaska zirvesi ve savaşın uluslararası sisteme etkileri
İçinden geçtiğimiz dönemde Ukrayna açısından en zorlu meselelerden biri Amerikan Başkanı Trump’ın Rusya devlet Başkanı Putin ile ikili görüşmeler yoluyla “sorun çözme” yaklaşımı.
Biden yönetiminden farklı olarak Trump, büyük güç siyaseti izliyor ve esasında Avrupa-Atlantik ittifakını zayıflatıyor. Nitekim 15 Ağustos 2025’te Putin, Trump tarafından havalimanında kırmızı halı ile karşılandı. Bu görüşme ile savaşından başından bu yana devam eden diplomatik izolasyon Putin için sona ermiş gibi görünüyor.
Sonuç olarak, Şubat 2022’de Rusya’nın topyekûn saldırısı ile başlayan savaşın üzerinden üç buçuk yıl geçti. Gelinen noktada Rusya açısından savaşın başından bu yana hedeflenen zafer kazanılmış değil. Ne Kiev’de rejim devrildi ve Rus yanlısı siyasetçiler yönetime geldi ne de Ukrayna “tarafsızlık” statüsü aldı. Öte yandan Ukrayna da, kimi zaman çok geç ve çoğu zaman kısıtlı kapasiteye sahip askerî teçhizat yardımları ile arzu ettiği karşı saldırıyı geçen yıllar içinde gerçekleştiremedi. Nihayetinde, ne Rusya ne de Ukrayna süregiden savaşta durumu tersine çevirecek bir güce sahip olabildi.
Gelinen aşamada savaşın gidişatı iki konu etrafında kilitlenmiş durumda; i) toprak takası ve ii) Ukrayna’ya verilecek güvenlik garantileri. Ukrayna’da yapılan kamuoyu anketlerine bakıldığında Ukrayna’ya verilecek olan güvenlik garantileri, toprak veya başka herhangi bir konuda olası bir anlaşmanın en önemli önkoşulu olarak karşımıza çıkıyor.
Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı Avrupa, ABD ve dünya için derin jeopolitik sonuçlar doğuruyor ve doğurmaya devam edecek. ABD’de Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte Avrupa-Atlantik ittifakının güvenlik algısında ciddi bir çatlak ortaya çıkmış görünüyor. En önemli tehdidin Rusya olduğunu düşünen devletlere karşın ABD’nin gözünden bakıldığında esas tehdit Çin, ve Rusya ile ilişkiler tam da bu tehdit algısı ekseninde öne çıkıyor.
Ukrayna’da kimse, toprak verilmesi konusunda ikna olmuş değil. Avrupa’da da durum böyle. Ve hatta savaşın başından bu yana Rusya ile ilişkilerini gözeten Çin dahi, sınırların bu şekilde değişmesine şüpheyle yaklaşıyor. Tüm bu nedenlerden ötürü savaşın sonuna gelindiğine yönelik sinyaller bulunsa da en kritik konular hala masada.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 25 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.
[1] Anders Aslund, Russia and Ukraine are Locked in an Economic War of Attrition”, Atlantic Council, 17 Haziran 29025, https://www.atlanticcouncil.org/blogs/ukrainealert/russia-and-ukraine-are-locked-in-an-economic-war-of-attrition/
[2] Liudmyla Pidkuimukha, “Identity Speaks: How Language Ideologies Are Reshaping Ukraine”, ZOİS, Centre for Eastern European and International Studies, 16 Temmuz 2025, https://www.zois-berlin.de/en/publications/zois-spotlight/identity-speaks-how-language-ideologies-are-reshaping-ukraine