Türkiye – Irak enerji işbirliğinde yeni süreç

Türkiye ve Irak arasındaki petrol anlaşması neden feshedildi, bu kararı nasıl okumalı? Meselenin arka planında ne var? Gündemdeki yeni anlaşmanın hedefi ne, önündeki engeller ne? Tüm bunlar Ankara-Bağdat ve Ankara-Erbil ilişkilerini nasıl etkileyecek? Bilgay Duman yazdı.

Türkiye ve Irak’ın 1973 yılında imzaladığı, 1976’da Kerkük – Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı’nın açılmasıyla aktive olan anlaşma 27 Temmuz 2026’da sona erecek. Karar, 21 Temmuz 2025’te Resmî Gazete’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlandı.

Ancak bunu bir son değil, yeni bir başlangıç olarak okumak gerekiyor.

Nitekim anlaşmanın esas iptal edilme sebebi daha geniş kapsamlı bir anlaşmanın imzalanmak istenmesi. Bu kapsamın sadece bir petrol anlaşması olarak değil, petrolün yanı sıra doğalgazdan elektriğe kadar tüm enerji alanını içermesi bekleniyor. Zira iki ülke ilişkilerinin geldiği ve gelecekte ulaşılmak istenen seviye feshedilen anlaşmanın kapsamından çok daha ileride. Diğer taraftan söz konusu anlaşma iki ülke arasında siyasi ve hukuki anlaşmazlıklar da doğuruyordu. Bu yüzden yeni bir anlaşma ile yeni bir adımın atılmasını, Türkiye – Irak ilişkilerine engel teşkil eden farklı meselelerin çözülmesi ya da en azından bir sorun olarak ortaya çıkmasının önüne geçilmesi arzusu olarak da okumak mümkün.

Bu noktada meselenin arka planına bakmakta fayda var.

Erbil-Bağdat çekişmesi

2003 yılında Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesiyle birlikte Irak, tarihinin en köklü siyasal dönüşüm süreçlerinden birine girdi. Bu dönüşümün en belirgin adımlarından biri, ABD’nin öncülüğünü yaptığı süreçte kabul edilen yeni anayasa oldu. Söz konusu anayasa, federal bir bölge statüsü kazanan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne geniş siyasi ve ekonomik yetkiler tanıdı. Fakat bu yetkiler, özellikle enerji kaynaklarının kontrolü üzerinden Erbil ile Bağdat arasında yeni bir denklem yarattı. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim, bu yetkilerle birlikte sadece kendi petrol kaynaklarını işletme hakkını değil, aynı zamanda uluslararası piyasalara fiili doğrudan satış yapma imkanını da elde etti.

Nitekim 2013 yılında Erbil yönetimi, merkezi hükümetin onayını almadan Türkiye’nin Ceyhan limanı üzerinden petrol sevkiyatına başladı. Bu adım, Bağdat tarafından ciddi bir ihlal olarak değerlendirildi ve taraflar arasında petrol gelirlerinin paylaşımı temelinde yeni bir kriz doğdu. Gerilim 2014’te Bağdat’ın, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne yönelik bütçe ödemelerini kesmesiyle başka bir boyut kazandı. Bu finansal kesinti, Erbil’in kamu hizmetlerini sürdüremeyecek duruma gelmesine neden oldu. Öyle ki memur maaşlarının dahi ödenemediği bir kriz ortamı ortaya çıktı. Ayrıca sorun Bağdat tarafından Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne de taşıdı.

Bu gelişmeler yalnızca enerji politikaları ve bütçe anlaşmazlıkları etrafında şekillenmedi. Aynı zamanda Irak’taki federal yapının sınırlarını, yetki paylaşımını ve merkez-çevre ilişkilerini de derinden etkileyen bir sürecin kapısını araladı. Ayrıca Erbil ve Bağdat arasındaki söz konusu bu gerilim, Türkiye’nin Irak’la ilişkilerini de etkiledi ve ilişkilerde istikrarsızlık ortaya çıkardı.

Irak’ta yeni yaklaşım

Tüm bu gelişmelere karşın, son birkaç yılda (özellikle Muhammed Şiya es-Sudani’nin başbakanlığı ile birlikte) hem iç siyasette hem de dış ilişkilerde dikkat çekici bir istikrar görüntüsü sergilemeye başladı. İçeride farklı siyasi gruplar arasında sağlanan görece uzlaşı, hükümetin yönetim kapasitesini artırdı, dışarıda ise diplomatik alanda daha görünür ve aktif bir Irak profilinin şekillenmesine katkı sağladı.

Bu çabaların en somut karşılığı ise merkezi hükümetin özgüveninin yeniden inşa edilmesinde görüldü. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani’nin göreve gelmesiyle birlikte merkezi yönetimi tahkim etmeye yönelik stratejik adımlar atıldı. Sudani, bir yandan Irak’ın egemenliğini güçlendirme hedefini öncelik haline getirirken, diğer yandan da devletin kurumsal kapasitesini artıracak politikalarla ülkenin iç ve dış dengesini yeniden kurma arayışına yöneldi.

Özellikle dış politikasını yeniden kurgulayan Irak, komşularla ilişkilerde denge politikasına yöneldi. Bu yönelim Türkiye – Irak ilişkileri açısından da çığır açıcı bir adım oldu. Önce Sudani’nin Ankara ziyareti, sonrasında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihi Irak ziyaretiyle Türkiye – Irak ilişkileri bugüne kadarki en güçlü noktasına ulaştı. İki ülke arasında 27 farklı konuda mutabakat zaptı ve anlaşma imzalandı.

Uluslararası Tahkim kararının etkisi

Bu süreçte Türkiye ve Irak arasındaki olumlu ivmeyi bozabilecek bir gelişme yaşandı. Irak’ın 2014-2018 ve 2018-2023 yıllarını kapsayacak şekilde Uluslararası Tahkim Mahkemesine yaptığı başvuru, 2023’te sonuçlandı ve Türkiye’ye yönelik yaklaşık 1,5 milyar dolar Irak’a tazminat ödenmesine ilişkin bir karar çıktı. Ancak Türkiye, Irak lehine hükmedilen kısımla ilgili, halen hukuki süreci devam eden, Paris’te iptal davası açtı.

Tam da bu sırada Türkiye’de yaşayan 6 Şubat 2023 depremi ile zarar gören Kerkük – Ceyhan Petrol Boru Hattı tekrar kullanıma açılamadı. Bir süre tadilat çalışmalarının yapıldığı Kerkük – Ceyhan Petrol Boru Hattı, mevcut durum itibariyle kullanıma hazır. Ancak Türkiye boru hattını kullanıma açmıyor. Erbil ve Bağdat arasındaki anlaşmazlıkta tabiri caizse “kabak” Türkiye’nin başına patladı. Sütten ağzı yanan Türkiye de yoğurdu üfleyerek yiyor. Zira Bağdat ve Erbil arasındaki petrol gelirlerinin paylaşımı ve bütçe anlaşmazlığı devam ediyor. Türkiye’nin de Bağdat ve Erbil arasındaki sorun çözülmeden acele bir adım atması kolay görünmüyor.

Bağdat  – Erbil arasındaki çözümsüzlük

Erbil yönetimi uzun süredir günlük yaklaşık 450 bin varil petrolü kendi başına dünya piyasalarına ihraç ediyordu. Bu durum, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi için önemli bir gelir kaynağı olsa da Bağdat açısından ciddi bir sıkıntı doğuruyordu. Merkezi bütçenin temel dayanaklarından biri olan petrol gelirlerinin paylaşımında yaşanan bu dengesizlik, Bağdat-Erbil hattındaki ilişkileri zamanla daha da gerdi. Irak merkezi yönetimi, gelirin kontrolünü yeniden kazanmak ve bu fiili durumu yasal bir çerçeveye oturtmak amacıyla görüşmelere başladı. Aylar süren temasların ardından, Haziran 2024’te nihayet taraflar belli bir mutabakata vardı. Buna göre, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile doğrudan anlaşmalar yaparak bölgede faaliyet yürüten uluslararası enerji şirketlerinin, artık merkezi hükümet ile çalışması ve anlaşma imzalaması kararlaştırıldı. Karşılığında Bağdat yönetimi, IKBY’nin bu şirketlere yönelik yaklaşık bir milyar dolarlık borcu üstlenmeyi ve bu ödemeyi önümüzdeki on yıl içinde taksitler hâlinde gerçekleştirmeyi taahhüt etti. Anlaşma sadece yetki devriyle de sınırlı kalmadı. Erbil’in daha önce kendi belirlediği petrol satış fiyatı –varil başına 22 dolara kadar çıkan rakamlarla– Bağdat tarafından 8 dolarda sabitlenerek merkezi denetim altına alındı. Böylece Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin gelir fazlası kontrol altına alındı, merkezi hükümetin mali egemenliği bir adım daha güçlendirildi.

Bu gelişme, uzun süredir çözülemeyen petrol krizinde her iki tarafı da belirli ölçüde tatmin eden bir orta yolun bulunabildiği düşüncesini tam doğuruyordu ki, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, yabancı enerji şirketleri ile yeni anlaşmalar yaptı. Bunun üzerine idari meseleleri öne süren Bağdat, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne gönderdiği bütçeyi yeniden kesti. Mevcut durum itibariyle Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi en son Mayıs 2025 maaşlarını ödeyebilmiş durumda. Yani bu yazının yazıldığı tarih itibariyle 3 ay geriden geliyor.

Türkiye’nin yeni anlaşma hamlesi

Tam da bu noktada Türkiye’nin yeni anlaşma hamlesi bir nefes olabilir. 1973 yılında imzalanan anlaşmanın 27 Temmuz 2026’da sonlanacağının açıklanması ve hemen ardından Türkiye’nin Irak’a yeni bir anlaşma taslağı göndermesi, Türkiye’nin sürece iyi hazırlandığını gösteriyor. Bu anlaşma Türkiye ve Irak arasında petrol konusundaki ilişkileri yeniden düzenlemekle kalmayacak, yeni ve farklı alanlarda işbirliği imkanları da ortaya çıkaracak. Ayrıca Türkiye ve Irak arasındaki en büyük proje olarak görülen Kalkınma Yolu Projesi’nin de ilerlemesine katkı sağlayacak. Zira beş aşamalı bir plan olan Kalkınma Yolu Projesi’nin ilk fazı olan Büyük Fav Limanı’nın inşası neredeyse tamamlandı. Şimdi sıra Basra’daki bu limandan Türkiye sınırına kadar bir demiryolu ve karayolu hattının inşa edilmesi. Buna paralel olarak Basra’dan Silopi’ye de yeni bir boru hattının inşa edilmesi planlanıyor. Bu hatta hem doğal gaz hem de petrol boru hattı olacak. Ayrıca bu anlaşma ile günlük taşıma kapasitesi 1,5 milyon varil olan ama hiçbir dönemde bu seviyeye ulaşamayan Kerkük – Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın da tam kapasite ile kullanılması için adımlar atılması planlanıyor.

Tam da bu noktada Türkiye “bir taşla birkaç kuş” vurma peşinde. Bu anlaşmayla uluslararası tahkime konu olan meselenin formüle edilmesi, ikili enerji ilişkilerini yeniden düzenlenmesi, kapsamının genişletilmesi ve böylece Kalkınma Yolu Projesi’nde ilerleme sağlanması üstüne, Bağdat ve Erbil arasındaki anlaşmazlığa da çözüm üretmesi bekleniyor.

Ancak Türkiye ve Irak’ı kolay bir süreç beklemiyor. Bunun farkında olan Türkiye, mevcut hükümetle bu işi çözebilmek için elini çabuk tutmaya çalışıyor. Zira Irak’ta Kasım ayında yeni seçimler yapılacak. Irak’ta hükümet kurmak zaman alıyor. Bundan önceki hükümetleri kurmak neredeyse bir yılı buldu. Seçimlerden sonra da başlayacak yeni sürecin de bir yılı bulabileceği tahmin ediliyor.  Ayrıca nasıl bir hükümet yapısının ortaya çıkacağı da belirsiz. Bu nedenle Sudani hükümeti hazır iktidardayken Türkiye kalıcı bir adım atmanın peşinde. Ancak bu sadece Türkiye’nin faydası için değil, ilişkilerin kalıcı ve kurumsallaşması için de son derece önemli olacak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 11 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.

Bilgay Duman
Bilgay Duman
Dr. Bilgay Duman - ORSAM bünyesinde Irak Çalışmaları Koordinatörü. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde doktora eğitimini tamamladı. Sıklıkla Ortadoğu coğrafyasında saha çalışmaları yapmakla birlikte, Birleşmiş Milletler gözlemcisi olarak Irak ve Afganistan seçimlerinde uluslararası gözlemci ekiplerinde yer aldı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Türkiye – Irak enerji işbirliğinde yeni süreç

Türkiye ve Irak arasındaki petrol anlaşması neden feshedildi, bu kararı nasıl okumalı? Meselenin arka planında ne var? Gündemdeki yeni anlaşmanın hedefi ne, önündeki engeller ne? Tüm bunlar Ankara-Bağdat ve Ankara-Erbil ilişkilerini nasıl etkileyecek? Bilgay Duman yazdı.

Türkiye ve Irak’ın 1973 yılında imzaladığı, 1976’da Kerkük – Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı’nın açılmasıyla aktive olan anlaşma 27 Temmuz 2026’da sona erecek. Karar, 21 Temmuz 2025’te Resmî Gazete’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlandı.

Ancak bunu bir son değil, yeni bir başlangıç olarak okumak gerekiyor.

Nitekim anlaşmanın esas iptal edilme sebebi daha geniş kapsamlı bir anlaşmanın imzalanmak istenmesi. Bu kapsamın sadece bir petrol anlaşması olarak değil, petrolün yanı sıra doğalgazdan elektriğe kadar tüm enerji alanını içermesi bekleniyor. Zira iki ülke ilişkilerinin geldiği ve gelecekte ulaşılmak istenen seviye feshedilen anlaşmanın kapsamından çok daha ileride. Diğer taraftan söz konusu anlaşma iki ülke arasında siyasi ve hukuki anlaşmazlıklar da doğuruyordu. Bu yüzden yeni bir anlaşma ile yeni bir adımın atılmasını, Türkiye – Irak ilişkilerine engel teşkil eden farklı meselelerin çözülmesi ya da en azından bir sorun olarak ortaya çıkmasının önüne geçilmesi arzusu olarak da okumak mümkün.

Bu noktada meselenin arka planına bakmakta fayda var.

Erbil-Bağdat çekişmesi

2003 yılında Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesiyle birlikte Irak, tarihinin en köklü siyasal dönüşüm süreçlerinden birine girdi. Bu dönüşümün en belirgin adımlarından biri, ABD’nin öncülüğünü yaptığı süreçte kabul edilen yeni anayasa oldu. Söz konusu anayasa, federal bir bölge statüsü kazanan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne geniş siyasi ve ekonomik yetkiler tanıdı. Fakat bu yetkiler, özellikle enerji kaynaklarının kontrolü üzerinden Erbil ile Bağdat arasında yeni bir denklem yarattı. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim, bu yetkilerle birlikte sadece kendi petrol kaynaklarını işletme hakkını değil, aynı zamanda uluslararası piyasalara fiili doğrudan satış yapma imkanını da elde etti.

Nitekim 2013 yılında Erbil yönetimi, merkezi hükümetin onayını almadan Türkiye’nin Ceyhan limanı üzerinden petrol sevkiyatına başladı. Bu adım, Bağdat tarafından ciddi bir ihlal olarak değerlendirildi ve taraflar arasında petrol gelirlerinin paylaşımı temelinde yeni bir kriz doğdu. Gerilim 2014’te Bağdat’ın, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne yönelik bütçe ödemelerini kesmesiyle başka bir boyut kazandı. Bu finansal kesinti, Erbil’in kamu hizmetlerini sürdüremeyecek duruma gelmesine neden oldu. Öyle ki memur maaşlarının dahi ödenemediği bir kriz ortamı ortaya çıktı. Ayrıca sorun Bağdat tarafından Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne de taşıdı.

Bu gelişmeler yalnızca enerji politikaları ve bütçe anlaşmazlıkları etrafında şekillenmedi. Aynı zamanda Irak’taki federal yapının sınırlarını, yetki paylaşımını ve merkez-çevre ilişkilerini de derinden etkileyen bir sürecin kapısını araladı. Ayrıca Erbil ve Bağdat arasındaki söz konusu bu gerilim, Türkiye’nin Irak’la ilişkilerini de etkiledi ve ilişkilerde istikrarsızlık ortaya çıkardı.

Irak’ta yeni yaklaşım

Tüm bu gelişmelere karşın, son birkaç yılda (özellikle Muhammed Şiya es-Sudani’nin başbakanlığı ile birlikte) hem iç siyasette hem de dış ilişkilerde dikkat çekici bir istikrar görüntüsü sergilemeye başladı. İçeride farklı siyasi gruplar arasında sağlanan görece uzlaşı, hükümetin yönetim kapasitesini artırdı, dışarıda ise diplomatik alanda daha görünür ve aktif bir Irak profilinin şekillenmesine katkı sağladı.

Bu çabaların en somut karşılığı ise merkezi hükümetin özgüveninin yeniden inşa edilmesinde görüldü. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani’nin göreve gelmesiyle birlikte merkezi yönetimi tahkim etmeye yönelik stratejik adımlar atıldı. Sudani, bir yandan Irak’ın egemenliğini güçlendirme hedefini öncelik haline getirirken, diğer yandan da devletin kurumsal kapasitesini artıracak politikalarla ülkenin iç ve dış dengesini yeniden kurma arayışına yöneldi.

Özellikle dış politikasını yeniden kurgulayan Irak, komşularla ilişkilerde denge politikasına yöneldi. Bu yönelim Türkiye – Irak ilişkileri açısından da çığır açıcı bir adım oldu. Önce Sudani’nin Ankara ziyareti, sonrasında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihi Irak ziyaretiyle Türkiye – Irak ilişkileri bugüne kadarki en güçlü noktasına ulaştı. İki ülke arasında 27 farklı konuda mutabakat zaptı ve anlaşma imzalandı.

Uluslararası Tahkim kararının etkisi

Bu süreçte Türkiye ve Irak arasındaki olumlu ivmeyi bozabilecek bir gelişme yaşandı. Irak’ın 2014-2018 ve 2018-2023 yıllarını kapsayacak şekilde Uluslararası Tahkim Mahkemesine yaptığı başvuru, 2023’te sonuçlandı ve Türkiye’ye yönelik yaklaşık 1,5 milyar dolar Irak’a tazminat ödenmesine ilişkin bir karar çıktı. Ancak Türkiye, Irak lehine hükmedilen kısımla ilgili, halen hukuki süreci devam eden, Paris’te iptal davası açtı.

Tam da bu sırada Türkiye’de yaşayan 6 Şubat 2023 depremi ile zarar gören Kerkük – Ceyhan Petrol Boru Hattı tekrar kullanıma açılamadı. Bir süre tadilat çalışmalarının yapıldığı Kerkük – Ceyhan Petrol Boru Hattı, mevcut durum itibariyle kullanıma hazır. Ancak Türkiye boru hattını kullanıma açmıyor. Erbil ve Bağdat arasındaki anlaşmazlıkta tabiri caizse “kabak” Türkiye’nin başına patladı. Sütten ağzı yanan Türkiye de yoğurdu üfleyerek yiyor. Zira Bağdat ve Erbil arasındaki petrol gelirlerinin paylaşımı ve bütçe anlaşmazlığı devam ediyor. Türkiye’nin de Bağdat ve Erbil arasındaki sorun çözülmeden acele bir adım atması kolay görünmüyor.

Bağdat  – Erbil arasındaki çözümsüzlük

Erbil yönetimi uzun süredir günlük yaklaşık 450 bin varil petrolü kendi başına dünya piyasalarına ihraç ediyordu. Bu durum, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi için önemli bir gelir kaynağı olsa da Bağdat açısından ciddi bir sıkıntı doğuruyordu. Merkezi bütçenin temel dayanaklarından biri olan petrol gelirlerinin paylaşımında yaşanan bu dengesizlik, Bağdat-Erbil hattındaki ilişkileri zamanla daha da gerdi. Irak merkezi yönetimi, gelirin kontrolünü yeniden kazanmak ve bu fiili durumu yasal bir çerçeveye oturtmak amacıyla görüşmelere başladı. Aylar süren temasların ardından, Haziran 2024’te nihayet taraflar belli bir mutabakata vardı. Buna göre, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile doğrudan anlaşmalar yaparak bölgede faaliyet yürüten uluslararası enerji şirketlerinin, artık merkezi hükümet ile çalışması ve anlaşma imzalaması kararlaştırıldı. Karşılığında Bağdat yönetimi, IKBY’nin bu şirketlere yönelik yaklaşık bir milyar dolarlık borcu üstlenmeyi ve bu ödemeyi önümüzdeki on yıl içinde taksitler hâlinde gerçekleştirmeyi taahhüt etti. Anlaşma sadece yetki devriyle de sınırlı kalmadı. Erbil’in daha önce kendi belirlediği petrol satış fiyatı –varil başına 22 dolara kadar çıkan rakamlarla– Bağdat tarafından 8 dolarda sabitlenerek merkezi denetim altına alındı. Böylece Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin gelir fazlası kontrol altına alındı, merkezi hükümetin mali egemenliği bir adım daha güçlendirildi.

Bu gelişme, uzun süredir çözülemeyen petrol krizinde her iki tarafı da belirli ölçüde tatmin eden bir orta yolun bulunabildiği düşüncesini tam doğuruyordu ki, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, yabancı enerji şirketleri ile yeni anlaşmalar yaptı. Bunun üzerine idari meseleleri öne süren Bağdat, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne gönderdiği bütçeyi yeniden kesti. Mevcut durum itibariyle Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi en son Mayıs 2025 maaşlarını ödeyebilmiş durumda. Yani bu yazının yazıldığı tarih itibariyle 3 ay geriden geliyor.

Türkiye’nin yeni anlaşma hamlesi

Tam da bu noktada Türkiye’nin yeni anlaşma hamlesi bir nefes olabilir. 1973 yılında imzalanan anlaşmanın 27 Temmuz 2026’da sonlanacağının açıklanması ve hemen ardından Türkiye’nin Irak’a yeni bir anlaşma taslağı göndermesi, Türkiye’nin sürece iyi hazırlandığını gösteriyor. Bu anlaşma Türkiye ve Irak arasında petrol konusundaki ilişkileri yeniden düzenlemekle kalmayacak, yeni ve farklı alanlarda işbirliği imkanları da ortaya çıkaracak. Ayrıca Türkiye ve Irak arasındaki en büyük proje olarak görülen Kalkınma Yolu Projesi’nin de ilerlemesine katkı sağlayacak. Zira beş aşamalı bir plan olan Kalkınma Yolu Projesi’nin ilk fazı olan Büyük Fav Limanı’nın inşası neredeyse tamamlandı. Şimdi sıra Basra’daki bu limandan Türkiye sınırına kadar bir demiryolu ve karayolu hattının inşa edilmesi. Buna paralel olarak Basra’dan Silopi’ye de yeni bir boru hattının inşa edilmesi planlanıyor. Bu hatta hem doğal gaz hem de petrol boru hattı olacak. Ayrıca bu anlaşma ile günlük taşıma kapasitesi 1,5 milyon varil olan ama hiçbir dönemde bu seviyeye ulaşamayan Kerkük – Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın da tam kapasite ile kullanılması için adımlar atılması planlanıyor.

Tam da bu noktada Türkiye “bir taşla birkaç kuş” vurma peşinde. Bu anlaşmayla uluslararası tahkime konu olan meselenin formüle edilmesi, ikili enerji ilişkilerini yeniden düzenlenmesi, kapsamının genişletilmesi ve böylece Kalkınma Yolu Projesi’nde ilerleme sağlanması üstüne, Bağdat ve Erbil arasındaki anlaşmazlığa da çözüm üretmesi bekleniyor.

Ancak Türkiye ve Irak’ı kolay bir süreç beklemiyor. Bunun farkında olan Türkiye, mevcut hükümetle bu işi çözebilmek için elini çabuk tutmaya çalışıyor. Zira Irak’ta Kasım ayında yeni seçimler yapılacak. Irak’ta hükümet kurmak zaman alıyor. Bundan önceki hükümetleri kurmak neredeyse bir yılı buldu. Seçimlerden sonra da başlayacak yeni sürecin de bir yılı bulabileceği tahmin ediliyor.  Ayrıca nasıl bir hükümet yapısının ortaya çıkacağı da belirsiz. Bu nedenle Sudani hükümeti hazır iktidardayken Türkiye kalıcı bir adım atmanın peşinde. Ancak bu sadece Türkiye’nin faydası için değil, ilişkilerin kalıcı ve kurumsallaşması için de son derece önemli olacak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 11 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.

Bilgay Duman
Bilgay Duman
Dr. Bilgay Duman - ORSAM bünyesinde Irak Çalışmaları Koordinatörü. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde doktora eğitimini tamamladı. Sıklıkla Ortadoğu coğrafyasında saha çalışmaları yapmakla birlikte, Birleşmiş Milletler gözlemcisi olarak Irak ve Afganistan seçimlerinde uluslararası gözlemci ekiplerinde yer aldı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x