Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 22-24 Ağustos 2023 tarihlerinde Irak’ı ziyaret edeceği açıklandı. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Bağdat ve Erbil’in ziyaret edileceği, üst düzey görüşmelerin yapılacağı ve ziyaret vesilesiyle, Türkiye’nin Irak’la iş birliğini olumlu bir gündem temelinde her alanda daha da ilerletmeye matuf imkânların ele alınacağı, ayrıca bölgesel uluslararası gelişmelerin de ele alınacağı kaydedildi.
Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bu açıklama olağan bir ziyaret öncesi açıklama gibi görünse de alt detaylarında birçok mesaj var.
Zira Irak, Türkiye için sıradan bir ülke olmadığı gibi Türkiye de Irak için aynı özelliği barındırıyor. İki ülke arasındaki ortaklık, paylaşılan 378 km’lik sınırın da ötesinde. İki ülkenin tarihsel anlamda ortak bir geçmiş olduğu gibi, sosyal ve kültürel anlamda da derin bir bağlılığı var.
İki ülke arasındaki ilişkiler öyle bir noktada ki, her iki ülkede yaşanan her gelişmeden diğeri de doğrudan ya da dolaylı bir biçimde etkileniyor. Bazen bu etkileşim doğal olarak bir süreçte ortaya çıkarken, bazen ülkelerin davranışları ya da politikaları veya dışarıdan müdahale ile oluyor.
İşte Dışişleri Bakanlığı’nın Hakan Fidan’ın ziyaretine ilişkin yayınladığı açıklamanın alt detaylarında da söz konusu nüvelerin hepsi mevcut. O zaman Fidan’ın Irak ziyaretinin alt detaylarını okuyalım.
Irak sofrasında ne pişecek?
Öncelikle Fidan’ın ziyareti, 2021’de yapılan seçimlerin ardından ancak bir yıl gibi bir sürede kurulabilen Muhammed Şiya es-Sudani başbakanlığındaki hükümet açısından bakıldığında Türkiye’den Irak’a yapılan ilk bakan düzeyindeki ziyaret.
Fidan’dan sonra Ticaret Bakanı Ömer Bolat ve en nihayetinde de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak’a gitmesi bekleniyor. Bu noktada Fidan’ın ziyareti bir başlangıç olarak nitelendirilebilir.
Tabiri caizse Irak sofrasında pişecek yemek için bütün hazırlıkların Fidan’ın ziyareti ile yapılması bekleniyor.
Hakan Fidan farkı
Fidan için Irak dosyası yeni bir dosya değil. Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanlığını yürüttüğü dönem boyunca Fidan’ın Irak’la yakından ilgilenen bir bürokrat olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hatta Fidan’ın çoğu kez “meselelerdeki tıkanıklıkları açmak” için Irak’ı ziyaret ettiği biliniyor.
Fidan’ın Irak’taki karar alıcıların hemen her birini bilmesi ve tanıması, hatta güçlü ilişkiler kurmuş olması önemli. Özellikle terör örgütü PKK’ya karşı yürütülen mücadelede son 3 yılda atılan adımlar ve kazanılan başarılarda Fidan’ın kurduğu ilişkilerin önemli bir faktör olduğunun altını çizmek mümkün.
Buradan hareketle Dışişleri Bakanı olarak Irak’ı ziyaret edecek olan Fidan’ın, Türkiye ve Irak arasında süregiden güvenlik dışı konularda sonuç alıcı ve somut adımlar atmasını beklemek çok da hayalperest bir yaklaşım olmaz.
Ancak Fidan açısından zorlayıcı olabilecek bazı meseleler var.
Gündemdeki zorlu konular
Söz konusu meseleleri iki taraf arasındaki öncelik beklenti ve yaklaşım farklılıkları üzerinden değerlendirmek gerekiyor. Bu yüzden gündemdeki konuları ifade etmekle birlikte Türkiye ve Irak açısından öncelikleri ve farklılıkları da ayrıca dile getirmek gerekiyor.
Türkiye ve Irak arasında kült haline gelen bazı konular var. Bunların en başında terör örgütü PKK ile mücadele, Fırat ve Dicle Nehirlerinden akan suyun paylaşımı, Irak petrolünün uluslararası piyasalara sevki var.
Bunlar her dönemde Türkiye ve Irak ilişkilerinin temel konuları olma durumunu sürdürüyor. Bununla birlikte Türkiye’nin bölgesel ve küresel siyasete ilişkin yaklaşımları ile Irak’ın dış politika vizyonu ve ilişkileri de zaman zaman iki ülke arasındaki yakınlaşmayı sınırlıyor. Bu yüzden ikili ilişkilerde istenen ivmeyi yakalamak zorlaşıyor.
Türkiye, Irak’ın PKK ile mücadele adımlarını yeterli bulmuyor
Türkiye açısından Irak’la ilişkilerde öncelikli konu terör örgütü PKK’nın Irak’taki varlığının bitirilmesi. İçeride PKK ile mücadelede yakalanan başarının sonuç bulması için sınır ötesi varlığının da bitirilmesi gerekiyor. Bu noktada yıllardır PKK’nın ana üssü konumundaki Irak topraklarındaki mücadele son derece önemli.
Ancak burada Irak tarafına bakıldığında Türkiye’nin güvenlik algıları ile aynı düzlemi paylaştıklarını söylemek zor. Pek çok Iraklı yetkili ile konuştuğunuzda PKK’nın bir terör örgütü olduğu ve Irak için bir tehdit olduğunu size söylüyor. Ancak fiiliyatta atılan somut adımlara baktığınızda net ve etkili bir tavır görmek mümkün değil. Zira halen Irak PKK’yı resmen bir terör örgütü olarak dahi kabul etmiyor.
Buna rağmen Sudani döneminde atılan bazı adımlar umut verici. Nitekim Sudani’nin başbakan olmasının ardından “Sınır Muhafız Birlikleri” kuruldu ve Irak’ın Türkiye ve İran sınırlarına yerleştirilmeye başlandı. Ayrıca PKK’nın militan üretim üssü haline gelen ve sözde mülteci kampı olan Mahmur kontrol altına alınmaya çalışılırken, Sincar’daki PKK ile ilişkili örgütleri faaliyetleri de sınırlandırılmaya çalışılıyor.
Ama Türkiye için bu tutum yeterli değil.
Türkiye’nin beklentisi, Irak’ın aktif bir mücadele sergilemesi. Ancak burada Irak hükümetinin “kaçak dövüştüğünü” söylemek yanlış olmaz. Zira Irak, PKK meselesini halen Türkiye’ye karşı bir koz olarak tutuyor ve elindekilerin hepsini bitirmek istemiyor. Ayrıca Irak, PKK’nın Irak’ın kuzeyinde özellikle Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) kontrolündeki topraklarda faaliyet göstermesi nedeniyle de birincil tehdit olarak görmüyor.
Bu nedenle bugünden yarına PKK konusunda Irak’ın Türkiye ile aynı çizgiye gelmesini beklemek çok da doğru değil. Ancak en azından nispeten PKK’nın daha rahat hareket alanı bulduğu ve KYB’nin kontrol alanı altında olan Süleymaniye ve çevresindeki hareketliliğinin kısıtlanabilmesi için Irak hükümetinin iyi ilişkileri olduğu KYB’ye baskı oluşturarak iyi niyetini göstermesi mümkün olabilir.
Zira PKK’nın Süleymaniye’deki faaliyetleri nedeniyle Türkiye, Süleymaniye’ye yönelik uçuşları durdurmuş ve hava sahasını kapatmıştı. Bu noktada PKK’nın sadece bir güvenlik problemi, aynı zamanda diplomatik, siyasi, sosyal, ekonomik, problemlere de yol açtığı Irak tarafından anlaşılmalı.
Irak’ın önceliği su ve petrol sevkiyatı
Irak açısından bakıldığında ise öncelikli iki konu var. Birincisi, Fırat ve Dicle Nehirlerinden Irak’a gönderilen su meselesi, diğeriyse petrol satışı ve bu satıştan elde edilen paranın kontrol altına alınması.
Küresel iklim değişikliği, mevsimsel problemler, alt yapı eksiklikleri, suyun doğru kullanılmaması, su yönetiminin sağlanamaması gibi nedenlerden dolayı Irak’ta büyük bir su krizi yaşanıyor.
Irak kamuoyu bu krizi tamamen Türkiye’ye bağlama eğiliminde. Ancak Türkiye, suyun adil paylaşımı konusunda somut adımlar atıyor. Sudani’nin Şubat 2023’teki Türkiye ziyaretinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak’a 1 aylığına daha fazla su verme taahhüdünde bulunmuş, ayrıca bu soruna çözüm bulabilmek için çeşitli mekanizmalar oluşturulmuştu. Ancak bu konuda da Irak tarafı sanki konuyu çözmek istemiyor gibi görünüyor.
Özellikle İran’a yakın siyasi gruplar su konusunu Türkiye’ye karşı baskı oluşturmak ya da Türkiye’nin Irak’taki prestijine zarar vermek için kullanıyor.
Türkiye için yaygara koparanlar ne hikmetse Irak’taki su sorunun ana sorumlu ülkelerinden biri olan, bugüne kadar Irak’a akan 9 nehrin yatağını değiştirerek içeriye akmasını sağlayan, Irak’ı besleyen nehirlerin akışını kesen İran’ın yaptıklarını hiç dile getirmiyor. Bu noktada Irak’ın Türkiye ile su paylaşımı meselesine daha dengeli yaklaşmaya ihtiyacı var. Türkiye’nin su yönetimi konusunda Irak’a ciddi bir destek sağlayabilir.
İkinci olarak neredeyse bütün ülke gelirini petrolden elde eden Irak merkezi hükümeti, petrol satışı konusunda da tüm ipleri eline almak istiyor.
Irak’ın petrol satışı konusunda iki ana hattı var. Birisi Basra’ya ulaşan hat, diğeri ise Kerkük-Ceyhan Petrol Boru Hattı.
Ancak Irak merkezi hükümet ve IKBY arasında yaşanan anlaşmazlık da Türkiye’nin hem Erbil hem de Bağdat’la olan ilişkileri olumsuz yönde etkiliyor.
Nitekim 2013’ten itibaren IKBY de Kerkük-Ceyhan Petrol Boru Hattı’na petrol gönderirken gelirlerini merkezi hükümetle paylaşmaması nedeniyle, Irak Türkiye’yi Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne şikayet etmişti. Mart 2023’te de mahkeme, Türkiye’nin Irak’a 1,6 milyar dolar tazminat ödemesi yönünde bir karar aldı. Bu durum Türkiye ve Irak arasında gerilime sebep olurken, Türkiye de “depremde zarar gördüğü” gerekçesiyle Kerkük – Ceyhan Petrol Boru Hattı’ndan petrol akışını durdurdu. Mevcut durum itibariyle halen bu hattan petrol akışı sağlanamıyor. Bu sorun nedeniyle şimdiye kadar Irak’ın Türkiye’den alacağı tazminattan daha fazla para kaybettiği konuşuluyor.
Irak Parlamentosu Başkan Yardımcısı Şahavan Abdullah’ın, Sudani’nin bir toplantıda bu konuyu dile getirdiğini ve petrol satışı konusunda Türkiye’ye karşı daha esnek davranacaklarını ifade ettiğine yönelik bir açıklama yapması dikkat çekici oldu. Hakan Fidan’ın ziyaretinin olduğu günlerde Irak Petrol Bakanı Hayan Abdulgani’nin de Türkiye’de temaslarda bulunması, petrol konusunda somut bir adım atılması ihtimalinin göstergesi olarak okunabilir.
Zira Türkiye’nin Irak politikasının temelini Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması oluşturuyor. Bunun için Irak’taki her kesimin eşit bir biçimde Irak’ın refahından faydalanması da Türkiye açısından önemli.
Bu noktada Türkiye’nin Erbil ve Bağdat arasındaki denge, uyum ve işbirliğini desteklediğini söylemek yanlış olmaz. Fidan’ın Bağdat’tan sonra Erbil’i de ziyaret etmesi de bu tutumun bir göstergesi. Her ne kadar Bağdat ve Erbil arasında bir diyalog süreci bulunsa da Türkiye, iki tarafın görüşlerini birbirine yakınlaştırmada fayda sağlayabilir.
Üçlü mekanizma
Bununla birlikte, Irak ve Türkiye ilişkilerinde atılacak adımlarda Ankara – Bağdat – Erbil arasında üçlü bir mekanizma geliştirilmesi de önemli.
Özellikle ikili ticaret hacminin geliştirilmesi yönünde her iki tarafın da istekli olduğu biliniyor. Geçtiğimiz aylarda Türkiye ve Irak arasında Habur ve Üzümlü’den sonra Derecik Sınır Kapısı da faaliyete geçti. Ancak bu sınır kapılarından sadece Habur üzerinden ticari geçiş yapılabiliyorken, Üzümlü’de araç geçişi var ama ticari geçiş halen yok. Derecik’te ise araç geçişi dahi sağlanamıyor.
Bu sınır kapıları üzerinden ticari faaliyetlerin arttırılması için ortak çalışmaya ihtiyaç var. Zira özellikle Türkiye’den Irak’a geçişlerde karşılaşılan farklı uygulamalar, vize rejimleri, çifte vergileme, yolsuzluk gibi meseleler ilişkileri gelişmesini zorlaştırıyor.
Türkiye ve Irak arasında Ortadoğu ticaretine yön verebilecek büyük projeler konuşuluyor ve bunun için somut adımlar atılıyor. Bunlardan en önemlisi, Basra’daki Fav Limanı’ndan Türkiye sınırına uzanacak şekilde karayolu ve demiryolu hatları yapımını içeren “Kalkınma Yolu Projesi”. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sudani’nin Türkiye ziyaretinde, Türkiye’nin bu projeye yönelik ilgilisini özellikle vurgulamıştı.
Bu proje sadece Türkiye ve Irak arasındaki ekonomik ilişkileri etkilemekle kalmayacak, Irak’ı Avrupa’ya açarken, Körfez’deki dengeleri de etkileyecek nitelikte. Söz konusu projeyi kısa vadede gerçekleştirmek zor olsa bile istikrarlı bir irade ortaya koymak bile son derece önemli.
Ortadoğu’daki yeni dengelerin ilişkilere etkisi
Ortadoğu’daki yeni normalleşme ile birlikte Irak da kendine yer arayışı içerisinde. Türkiye de Körfez ile ilişkilerini yeniden kurguluyor. Tüm bu süreç içerisinde küresel politikada Çin ve ABD rekabeti de bölgeyi etkileyebilecek düzeyde ilerliyor. Özellikle Çin’in Ortadoğu’da giderek artan yatırımları ABD’nin de tehdit algılamasına yol açıyor.
Bu denklem içerisinde Türkiye ve Irak’ın iş birliğini sağlayarak diğer alanlara taşıması her iki ülkenin daha da güçlenmesi için önemli bir potansiyel. Bu noktada Fidan’ın Irak ziyareti tek başına tüm bunları sağlamayacak olsa bile gelecek açısından önemli kapılar açabilir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 23 Ağustos 2023’te yayımlanmıştır.