Çin Kuzey Irak’ta ne arıyor?

Çin’in Erbil’de milyarlarca dolarlık yatırıma girişmesinin ardında Pekin ve Tahran’ın bölgede büyük oyuncu olma arzusu mu var? Rusya, Türkiye ve ABD, Irak’ın pusulasını Pekin’e çevirmesine izin verir mi? Verirse ne olur?

Jeopolitik alanda ABD ve Batı’ya karşı denge oluşturma arayışındaki Çin’in son aylarda ılımlı Ortadoğu politikasında değişimler göze çarpıyor. 2020’nin sonbaharında İran ile askeri ve ekonomik stratejik işbirliği anlaşması imzalayan Pekin, Irak’ta özellikle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile bir dizi yatırım anlaşması imzaladı. Peki, bu adımlar ne anlama geliyor?

Özellikle Çin ile IKBY arasındaki yakınlaşma Türkiye tarafından nasıl değerlendirilmeli? Ortadoğu ve Güney Asya siyasetinde uzman bir akademisyen ve gazeteci olan Rus Olga Malik, Politics Today için kaleme aldığı makalede, Çin’in Ortadoğu’da Rusya, ABD, Batı ve Türkiye’ye karşı İran ile birlikte dengeleyici güç olma arayışında olduğunu ancak bunun kısa vadede gerçekleşeceğine ihtimal vermediğini yazdı. Yazıdan bölümler aktarıyoruz:

“Çin ile yarı özerk Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasındaki ilişkiler Saddam Hüseyin’in 2003’te devrilmesinden sonra başladı. Bu nispeten kısa tarihe rağmen, Pekin bölgedeki ekonomik ve diplomatik varlığını önemli ölçüde güçlendirdi. Sadece son altı ayda Pekin, Erbil’deki yetkililerle çok sayıda milyar dolarlık anlaşma imzaladı.

Erbil’de 210 milyon dolarlık bir çimento fabrikası, 5 milyar dolara dev bir toplu konut projesi ve turistik cazibe merkezi inşaatı (…) dev bir Çin ticaret merkezinin inşası (…) bunlar arasında bulunuyor. Tüm bunların yanı sıra Çin’in COVID-19 pandemisi sürerken Erbil’deki hastaneler ve halka muazzam miktarda maske, dezenfektan ve gerekli donanımı yardımından bahsetmeye gerek bile yok.

Ayrıca Çin, Kuzey Irak’taki diplomatik varlığını artırıyor. Pekin, 2014 yılında Erbil başkonsolosluğunu açarak IKBY’ye açık bir destek göstermiş ve bölgede sağlam bir diplomatik varlık oluşturmuştu. Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Zhang Ming konsolosluğun açılış töreninde, “Bu açılış, Irak’taki siyasi sürece güçlü desteğimizi ifade ediyor. Irak ve IKBY ile çeşitli alanlarda ikili bağlarımızı daha da derinleştirmek ve güçlendirmek yönündeki güçlü arzumuzun bir işareti” demişti. (…)

Pekin’in hamlesi, IŞİD’in Irak’taki gücünün zirvede olduğu bir dönemde geldiği düşünüldüğünde, Çin’in Kuzey Irak’ta stratejik açıdan önemli bazı planları olduğuna işaretti. IŞİD’in Irak topraklarına yönelik saldırgan ve yıkıcı müdahalelerine rağmen IKBY, kendi silahlı kuvvetlerine sahip olmasından dolayı şaşırtıcı derecede kısa bir süre içinde Musul ve Kerkük gibi bölgelerini teröristlerden korumayı ve kurtarmayı başardı. (…)

Aynı zamanda IKBY, petrol zengini Kerkük ilinin kontrolünü ele geçirdi ve petrol rezervlerini bölgeyle Türkiye arasında uzanan boru hattına bağladı. Bu, Kürt hükümetinin petrol üretimini günde 450.000 varile çıkarması için kazançlı bir fırsat yarattı ve bölgede yeni Çin yatırım projelerine zemin hazırladı.”

‘Yumuşak güç’ten vazgeçme zamanı mı?

“Çin’in, savaşın yakıp yıktığı Irak’ta, siyasi açıdan istikrarsız bir dönemde IKBY ile ekonomik ve diplomatik bağları güçlendirmeye yönelik olağan dışı yaklaşımı, Pekin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ni Irak ve IKBY’nin çok ötesine genişletme ve güvence altına alma arzusuyla açıklanıyor.

Ortadoğu’nun iç işlerine karışmama ve yumuşak askerî varlığının ardında Çin, bölgede etkili bir oyuncu haline geliyor. Çin, Birleşmiş Milletler Barış Gücü operasyonlarına katılımıyla diğer ülkelerin, özellikle de Arap ve Afrika ülkelerinin uluslararası meselelerine müdahale etmek için yumuşak gücünü kullanıyor.

Çin ‘dengeleyici güç’ peşinde

Çin’in BM Barış Gücü’ne asker göndererek Afrika’da yumuşak gücünü gösterdiğini, Suriye ve Afganistan meselelerinde arabuluculuğa soyunduğunu hatırlatan Olga Malik, Pekin ile IKBY arasındaki yakınlaşmanın ise başka bir planın parçası olduğunu öne sürüyor:

“Bugün, Çin’in bölgedeki stratejisi iddialı bir jeopolitik hedef izliyor: Büyük Asya’nın vektörünü büyütmek. Bu sadece coğrafi bir çerçeveye değil, aynı zamanda Batı, Rusya ve Türkiye’ye karşı Çin ve İran’ın önderliğinde yeni bir dengeleyici gücün ortaya çıkmasıyla ilgili.

On yıllardır Batı yanlısı bir politika izleyen IKBY hükümeti jeopolitik ve ekonomik pusulasını Doğu’ya çeviriyor. Başbakan Mesud Barzani’nin 2018’deki konuşmasını bu iddiayı doğrulamak için hatırlamak yeterli. Çin’in Irak Büyükelçisi Chen Weiqing ile yaptığı görüşmede Barzani, Çin’in Ortadoğu’ya istikrar getirmede “daha büyük bir rol” oynayacağını umduğunu ifade etti. Çin bunu şimdi gerçekleştirmiş görünüyor.

Sadece 20-30 yıl önce fakir bir ülke olan Çin, şimdi yeni bir yaklaşımla bir süper güç haline geldi. Çin’in Ortadoğu’da, özellikle Irak ve IKBY üzerindeki nüfuzu, ekonomik ve jeopolitik hakimiyetin çok ötesine geçiyor. Çin, birkaç yıl içinde kültürünü ve dilini bölgeye tanıttı. Çin ve liderleriyle ilgili kitaplar Kürtçeye çevrilirken, Erbil’deki turistik yerler, oteller ve hatta bazı okullar İngilizce ve Arapça dışında Çince olarak ziyaretçilere bilgi vermeye başladı. Erbil’deki ünlü Selahaddin Üniversitesi, bir Çin dili merkezi açtı.”

IKBY Çin ile yakınlaşmanın risklerini göze alabilir mi?

Olga Malik, Erbil yönetiminin rotasını Pekin’e çevirmenin risklerini göze alabileceğine inanmadığını dile getiriyor:

“Pekin’in Kuzey Irak’a hakim olmasına izin vermenin çeşitli riskleri var. Birincisi, IKBY ile Çin arasındaki ekonomik ilişkilerin hâlâ tek taraflı olması… Ticaret açığından ve olası enflasyon krizinden kaçınmak için IKBY’nin bölge ile Pekin arasındaki ithalat ve ihracatı, tercihen petrol dışında başka ihracat kaynakları bularak dengelemesi gerekiyor.

İkinci risk, IKBY ile Bağdat arasındaki iç gerilimler: Çin’in siyasi yaklaşımı ve ideolojisi bölgede hakim olursa, Çin her zaman merkezi bir yönetim modelini desteklediği için Bağdat, yarı özerk statüsüyle Erbil’de sahip olduğu özgürlükleri elinden alacaktır.

Çin Modeli, IKBY’nin hepsi bölgede hâlâ çok önemli jeopolitik ortaklar olan ABD, Rusya ve Türkiye ile ekonomik ve diplomatik bağlarını da etkileyebilir. Söz konusu ülkeler IKBY ve Bağdat’ın küresel ekonomiden izole edilmesine, askerî bağlarının kesilmesine ve mal tedarikinde kesintilere yol açabilir.

Ayrıca IKBY, Kürt dilini, kültürünü ve politikalarını tanıtmayı amaçlayan ABD tarafından finanse edilen Radyo Nawa gibi medya kuruluşlarına benzer uluslararası diplomatik girişimlerden dışlanabilir. Bu da İKBY ile Rusya arasındaki bağların siyasi olarak güçlenmesine yol açabilir. Nitekim Kürdistan Demokratik Partisi’nden (KDP) bir heyet, Suriye’deki Rus-Kürt işbirliğini geliştirmek için Moskova’ya gitmişti.

Yine de, KBY yumuşak gücünü kullanma ve uluslararası arenada birbirlerine karşı çıkan ülkelerle diplomatik bağlar kurma yeteneğine sahip olduğundan, bu senaryo en azından şimdilik pek olası değil.”

Bu yazı ilk kez 25 Mart 2021’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Çin Kuzey Irak’ta ne arıyor?

Çin’in Erbil’de milyarlarca dolarlık yatırıma girişmesinin ardında Pekin ve Tahran’ın bölgede büyük oyuncu olma arzusu mu var? Rusya, Türkiye ve ABD, Irak’ın pusulasını Pekin’e çevirmesine izin verir mi? Verirse ne olur?

Jeopolitik alanda ABD ve Batı’ya karşı denge oluşturma arayışındaki Çin’in son aylarda ılımlı Ortadoğu politikasında değişimler göze çarpıyor. 2020’nin sonbaharında İran ile askeri ve ekonomik stratejik işbirliği anlaşması imzalayan Pekin, Irak’ta özellikle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile bir dizi yatırım anlaşması imzaladı. Peki, bu adımlar ne anlama geliyor?

Özellikle Çin ile IKBY arasındaki yakınlaşma Türkiye tarafından nasıl değerlendirilmeli? Ortadoğu ve Güney Asya siyasetinde uzman bir akademisyen ve gazeteci olan Rus Olga Malik, Politics Today için kaleme aldığı makalede, Çin’in Ortadoğu’da Rusya, ABD, Batı ve Türkiye’ye karşı İran ile birlikte dengeleyici güç olma arayışında olduğunu ancak bunun kısa vadede gerçekleşeceğine ihtimal vermediğini yazdı. Yazıdan bölümler aktarıyoruz:

“Çin ile yarı özerk Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasındaki ilişkiler Saddam Hüseyin’in 2003’te devrilmesinden sonra başladı. Bu nispeten kısa tarihe rağmen, Pekin bölgedeki ekonomik ve diplomatik varlığını önemli ölçüde güçlendirdi. Sadece son altı ayda Pekin, Erbil’deki yetkililerle çok sayıda milyar dolarlık anlaşma imzaladı.

Erbil’de 210 milyon dolarlık bir çimento fabrikası, 5 milyar dolara dev bir toplu konut projesi ve turistik cazibe merkezi inşaatı (…) dev bir Çin ticaret merkezinin inşası (…) bunlar arasında bulunuyor. Tüm bunların yanı sıra Çin’in COVID-19 pandemisi sürerken Erbil’deki hastaneler ve halka muazzam miktarda maske, dezenfektan ve gerekli donanımı yardımından bahsetmeye gerek bile yok.

Ayrıca Çin, Kuzey Irak’taki diplomatik varlığını artırıyor. Pekin, 2014 yılında Erbil başkonsolosluğunu açarak IKBY’ye açık bir destek göstermiş ve bölgede sağlam bir diplomatik varlık oluşturmuştu. Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Zhang Ming konsolosluğun açılış töreninde, “Bu açılış, Irak’taki siyasi sürece güçlü desteğimizi ifade ediyor. Irak ve IKBY ile çeşitli alanlarda ikili bağlarımızı daha da derinleştirmek ve güçlendirmek yönündeki güçlü arzumuzun bir işareti” demişti. (…)

Pekin’in hamlesi, IŞİD’in Irak’taki gücünün zirvede olduğu bir dönemde geldiği düşünüldüğünde, Çin’in Kuzey Irak’ta stratejik açıdan önemli bazı planları olduğuna işaretti. IŞİD’in Irak topraklarına yönelik saldırgan ve yıkıcı müdahalelerine rağmen IKBY, kendi silahlı kuvvetlerine sahip olmasından dolayı şaşırtıcı derecede kısa bir süre içinde Musul ve Kerkük gibi bölgelerini teröristlerden korumayı ve kurtarmayı başardı. (…)

Aynı zamanda IKBY, petrol zengini Kerkük ilinin kontrolünü ele geçirdi ve petrol rezervlerini bölgeyle Türkiye arasında uzanan boru hattına bağladı. Bu, Kürt hükümetinin petrol üretimini günde 450.000 varile çıkarması için kazançlı bir fırsat yarattı ve bölgede yeni Çin yatırım projelerine zemin hazırladı.”

‘Yumuşak güç’ten vazgeçme zamanı mı?

“Çin’in, savaşın yakıp yıktığı Irak’ta, siyasi açıdan istikrarsız bir dönemde IKBY ile ekonomik ve diplomatik bağları güçlendirmeye yönelik olağan dışı yaklaşımı, Pekin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ni Irak ve IKBY’nin çok ötesine genişletme ve güvence altına alma arzusuyla açıklanıyor.

Ortadoğu’nun iç işlerine karışmama ve yumuşak askerî varlığının ardında Çin, bölgede etkili bir oyuncu haline geliyor. Çin, Birleşmiş Milletler Barış Gücü operasyonlarına katılımıyla diğer ülkelerin, özellikle de Arap ve Afrika ülkelerinin uluslararası meselelerine müdahale etmek için yumuşak gücünü kullanıyor.

Çin ‘dengeleyici güç’ peşinde

Çin’in BM Barış Gücü’ne asker göndererek Afrika’da yumuşak gücünü gösterdiğini, Suriye ve Afganistan meselelerinde arabuluculuğa soyunduğunu hatırlatan Olga Malik, Pekin ile IKBY arasındaki yakınlaşmanın ise başka bir planın parçası olduğunu öne sürüyor:

“Bugün, Çin’in bölgedeki stratejisi iddialı bir jeopolitik hedef izliyor: Büyük Asya’nın vektörünü büyütmek. Bu sadece coğrafi bir çerçeveye değil, aynı zamanda Batı, Rusya ve Türkiye’ye karşı Çin ve İran’ın önderliğinde yeni bir dengeleyici gücün ortaya çıkmasıyla ilgili.

On yıllardır Batı yanlısı bir politika izleyen IKBY hükümeti jeopolitik ve ekonomik pusulasını Doğu’ya çeviriyor. Başbakan Mesud Barzani’nin 2018’deki konuşmasını bu iddiayı doğrulamak için hatırlamak yeterli. Çin’in Irak Büyükelçisi Chen Weiqing ile yaptığı görüşmede Barzani, Çin’in Ortadoğu’ya istikrar getirmede “daha büyük bir rol” oynayacağını umduğunu ifade etti. Çin bunu şimdi gerçekleştirmiş görünüyor.

Sadece 20-30 yıl önce fakir bir ülke olan Çin, şimdi yeni bir yaklaşımla bir süper güç haline geldi. Çin’in Ortadoğu’da, özellikle Irak ve IKBY üzerindeki nüfuzu, ekonomik ve jeopolitik hakimiyetin çok ötesine geçiyor. Çin, birkaç yıl içinde kültürünü ve dilini bölgeye tanıttı. Çin ve liderleriyle ilgili kitaplar Kürtçeye çevrilirken, Erbil’deki turistik yerler, oteller ve hatta bazı okullar İngilizce ve Arapça dışında Çince olarak ziyaretçilere bilgi vermeye başladı. Erbil’deki ünlü Selahaddin Üniversitesi, bir Çin dili merkezi açtı.”

IKBY Çin ile yakınlaşmanın risklerini göze alabilir mi?

Olga Malik, Erbil yönetiminin rotasını Pekin’e çevirmenin risklerini göze alabileceğine inanmadığını dile getiriyor:

“Pekin’in Kuzey Irak’a hakim olmasına izin vermenin çeşitli riskleri var. Birincisi, IKBY ile Çin arasındaki ekonomik ilişkilerin hâlâ tek taraflı olması… Ticaret açığından ve olası enflasyon krizinden kaçınmak için IKBY’nin bölge ile Pekin arasındaki ithalat ve ihracatı, tercihen petrol dışında başka ihracat kaynakları bularak dengelemesi gerekiyor.

İkinci risk, IKBY ile Bağdat arasındaki iç gerilimler: Çin’in siyasi yaklaşımı ve ideolojisi bölgede hakim olursa, Çin her zaman merkezi bir yönetim modelini desteklediği için Bağdat, yarı özerk statüsüyle Erbil’de sahip olduğu özgürlükleri elinden alacaktır.

Çin Modeli, IKBY’nin hepsi bölgede hâlâ çok önemli jeopolitik ortaklar olan ABD, Rusya ve Türkiye ile ekonomik ve diplomatik bağlarını da etkileyebilir. Söz konusu ülkeler IKBY ve Bağdat’ın küresel ekonomiden izole edilmesine, askerî bağlarının kesilmesine ve mal tedarikinde kesintilere yol açabilir.

Ayrıca IKBY, Kürt dilini, kültürünü ve politikalarını tanıtmayı amaçlayan ABD tarafından finanse edilen Radyo Nawa gibi medya kuruluşlarına benzer uluslararası diplomatik girişimlerden dışlanabilir. Bu da İKBY ile Rusya arasındaki bağların siyasi olarak güçlenmesine yol açabilir. Nitekim Kürdistan Demokratik Partisi’nden (KDP) bir heyet, Suriye’deki Rus-Kürt işbirliğini geliştirmek için Moskova’ya gitmişti.

Yine de, KBY yumuşak gücünü kullanma ve uluslararası arenada birbirlerine karşı çıkan ülkelerle diplomatik bağlar kurma yeteneğine sahip olduğundan, bu senaryo en azından şimdilik pek olası değil.”

Bu yazı ilk kez 25 Mart 2021’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x