Şubat ayında Gara Operasyonu’nu değerlendirirken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önümüzdeki dönemde Kuzey Irak’ta terörle mücadele operasyonlarını devam ettireceğini yazmıştım. Yazının yayımlanmasından tam iki ay sonra 23 Nisan günü muhtemelen bir dönemi kapatacak olan son operasyonun başladığı haberi geldi. TSK, Kuzey Irak’ta Pençe Şimşek ve Yıldırım’ı başlatmıştı.
Operasyonun başlamasının hemen ardından bazı değerlendirmeler yapıldı, fakat COVID-19 salgınının meşgul ettiği gündem nedeniyle operasyona ilişkin tartışmalara bir süre ara verildi. Bu sürede yaklaşık bir hafta geçti ve operasyonun hedefleri ve gidişatı daha da netleşti. Bu nedenle konuyu daha etraflıca tartışabiliriz.
Pençe Şimşek ve Yıldırım nedir?
Haberlerden duyduğunuz üzere operasyonun iki adı bulunuyor. Bunun nedeni, kara operasyonun birbiriyle bağlantılı iki ayrı alan temel alınarak yürütülmesi. Şimşek; Metina ve Zab bölgesinin batısındaki operasyona verilen isim. Yıldırım ise temelde Avaşin-Basyan bölgesindeki alanlara yönelik operasyonun adı. Peki, bu operasyonlarla hedeflenen nedir?
Öncelikle Pençe Şimşek ve Pençe Yıldırım’ın, 11 Mart 2018’de Hakurk’taki terör örgütü kamplarına yönelik başlatılan ve o yıldan bu yana aralıklarla devam eden operasyonlar dizisinin bir halkası olduğu belirtilmeli. Geçtiğimiz yıllarda diğer Pençe Operasyonları’na yönelik analizlerimde de her bir operasyonun belli bir hedefinin olduğunu; bu hedefe ulaştıktan sonra duracağını, ancak bir süre sonra saha şartları ve stratejik planlama çerçevesinde yeniden başlayacağını yazmıştım.
Tüm bu operasyonlar dizisinin terörle mücadele açısından en önemli nihai hedefi, Türkiye içinde özellikle kırsal alandaki varlığı büyük ölçüde zayıflatılan PKK terör örgütünün sınır ötesindeki varlığının da son bulması. Terörle mücadele açısından en önemli ilkelerden birisini aklımızda tutmadan bu tür operasyonların önemini anlayamayız: Bir terör örgütü, faaliyet gösterdiği ülkenin hemen yanı başında bir başka ülke toprakları içinde “güvenli bir geri bölge”ye sahipse, ülke içinde ne kadar geriletilirse geriletilsin, geri dönme şansını ve umudunu hep taze tutar. 1980’li yılların sonundan itibaren Irak’ın kuzeyindeki dağlık arazi, PKK için eğitim, barınma, finans ve tedavi başta olmak üzere pek çok açıdan bu “güvenli geri bölge” imkânını sağlıyor. Dolayısıyla, terörle mücadelenin başarıyla sona erdirilebilmesi için hem ülke içinde hem de ülke dışındaki bu tür bölgelerde örgütün etkisizleştirilmesi stratejik bir hedeftir.
Operasyonun hedefi ne?
Bu durumda son operasyon bu mücadele sürecinin neresine oturtulabilir? Dikkat edilirse, İçişleri Bakanlığı’nın son dönemde terörle mücadele bağlamında en çok üzerinde durduğu konu, Türkiye içindeki terörist sayısının kolluk güçlerinin operasyonları neticesinde önceki yıllara göre çok büyük ölçüde azaltıldığı (son resmî rakamlar 280 civarında olduğunu gösteriyor). Bu olguya, örgüte katılımın minimalize edilmesi ve ikna yöntemiyle örgütten ayrılanların bugüne kadarki en yüksek rakamlara ulaştığı da eklenmeli. Böylesi bir ortamda PKK’nın Türkiye’deki varlığının sona erdirilebilmesi için en önemli şart, örgütün Türkiye sınırından tamamen uzaklaştırılması haline geliyor. İşte Pençe Şimşek ve Yıldırım’ın önemi de burada başlıyor. Terör örgütünün Türkiye-Irak sınırından tamamen kovulması için üç yıl önce sınırın Irak tarafında tedbir alınmasıyla başlatılan sürecin son hamlesi bir hafta önce hayata geçirildi.
Daha basit bir ifadeyle, bu operasyonla hedeflenen en önemli şey; PKK’nın Türkiye Irak sınırından tamamen uzaklaştırılıp, içeri doğru itilmesi ve örgütün Türkiye’de kalan militanlarıyla bağının kesilmesi. Bu nedenle, son operasyonda sınırın Irak tarafında PKK’nın Metina, Zab ve Avaşin bölgelerinde halen kontrol ettiği alanlardan çıkarılmasına çalışılıyor. Pençe Operasyonu adım adım ilerleyen bir süreç. PKK nasıl Kuzey Irak’a bir günde ya da bir ayda yerleşmediyse tam anlamıyla bölgeden çıkarılması da bir anda mümkün değildi. Örgütün sınırdan uzaklaştırılması olarak belirlenen stratejik amaçta büyük bir ilerleme sağlandı.
Operasyon ne kadar sürer, nelerle karşılaşılır?
Operasyonun ne kadar süreceği tamamen sahadaki şartlara bağlı. Ancak, iki noktayı dikkate almak lazım; bunlardan birincisi arazinin çok zorlu olduğu. İnsanların doğa yürüyüşü yaparken zorlanacağı bir alanda güvenlik güçlerinin teröristlerin saldırıları altında ve dağı taşı tuzaklamasıyla ilerlemesinin birkaç günde bitmesini beklemek büyük haksızlık olur. Kimin nereyi kontrol ettiğini gösteren haritalarda renkleri değiştirmek birkaç saniye alabilir, fakat o birkaç saniyelik görseldeki değişimin bazen günler ya da haftalar alabileceği unutulmamalı. Bir haftadır savaş uçaklarının ve SİHA’ların taarruzları kadar, uçar birlik harekâtları, düşman hattının arka bölgelerine sızmalar, arama tarama faaliyetleri, kontrol altına alınan bölgelerin güvenliğinin sağlanması ve pek çok diğer faaliyet yoğun bir biçimde devam ediyor. Bu doğrultuda örgütün temizlendiği bazı bölgeler olduğu gibi çatışmaların devam ettiği yerler de var; fakat her zamanki gibi detaya girmeyi doğru bulmuyorum.
İkinci nokta ise örgütün 3 yıldır aldığı darbelerden sonra yeni operasyonlara hazırlık yapmış olması. Terör örgütünün yıllardır barındığı ve Türkiye’de faaliyetlerini yürütmek için hayati derecede ihtiyaç duyduğu bağlantı alanlarını kaybetmemek için tüm imkânlarını kullanacağını akılda tutmak lazım.
Bu çerçevede PKK, güvenlik güçlerini yavaşlatmak ve operasyonu zamana yayarak etkisini azaltmak için her şeyi yapacaktır. Bunun için vur-kaç taktiklerini, sızma eylemlerini, tuzaklamaları kullandığı gibi, Türkiye’nin Kuzey Irak’taki askerî üslerine yönelik saldırılar, hatta Türkiye içinde özellikle şehirlerdeki militanları aracılığıyla sivil hedeflere yönelik terör eylemleri gerçekleştirmeye çalışabileceği söylenebilir. Hoş bunları söylemek için uzman olmaya gerek yok; yıllardır ne zaman operasyonlarla zayıflasa örgüt aynı taktikleri hayata geçirdiği için hepimiz bunları tahmin edebiliriz. Ancak unutmayalım, Pençe Şimşek-Yıldırım sonrasında PKK’nın Türkiye’deki militanlarıyla Irak üzerinden yıllardır kurduğu bağ tamamen kesilecek. Bu durum örgüt için önceki darbelerden çok daha büyük anlam ifade ediyor. O nedenle diğer sınır ötesi operasyonlara göre daha agresif bir terör süreci başlatabilir.
Kilit bölge: Sincar
Büyük bir olasılıkla değişken bir tempoyla birkaç ay devam edecek ve hedefe ulaşıncaya kadar sürecek uzun soluklu bir süreç başladı. Bu süreçte Gara’nın ve Kandil’in adını duymayacak mıyız? Elbette duyacağız. Gara ve Kandil’de terör örgütünün üs olarak kullandığı bölgeler, toplanma ve sığınak alanları zaten birkaç gündür hedefler arasında yer alıyor ve yer almaya da devam edecek. Belki Sincar’ı ve hatta Suriye’nin kuzeydoğusunda YPG’nin kontrol ettiği bölgelerin de hedef alındığını duyacağız ve buradan da başarılı operasyonlar gerçekleştirilecek. Ancak, bu bölgelerin bu operasyonun öncelikli hedefi olmadığı; taktik gereklilikler ve tam zamanlı istihbarata dayalı hassas hedeflerin tespitleri halinde öncelik sıralamasının değişeceği söylenebilir.
İlerleyen aşamalarda diğer bölgeler gündeme gelebilir mi? Evet gelebilir, büyük bir olasılıkla da gelecek de. Türkiye-Irak sınırından atılıp, Kuzey Irak’ın göreli iç ve izole bölgelerinde birbirinden kopuk bir biçimde varlığını sürdürmeye çalışacak olan terör örgütünün tam bir cendereye alınmasının yolu Sincar’dan geçiyor.
Bu nedenle, henüz çok kısa vadede gerçekleşecek olmasa da uzun vadede PKK’nin Suriye’deki uzantısıyla bağının kesilmesi için hayati önem taşıyan Sincar’ın da ufukta olduğu akılda tutulmalı. Elbette, Sincar’a yönelik bir operasyonun dinamikleri ve gerçekleşme biçimi Pençe Şimşek-Yıldırım’dan farklı olacak. Fakat nihayetinde örgütü, Irak’ın içinde önce tamamen hapsetmek sonra da onu orada boğmanın yolu, önemli bir köşe taşı PKK’nın Sincar’daki varlığına da son vermek. Bu nedenle önünde sonunda Sincar meselesi de gündeme gelecek. Bu sadece zamanlama meselesi. Yine de önce önümüze odaklanıp, Şimşek ve Yıldırım operasyonlarını izlemeye devam etmeli; terörle mücadele sert bir süreçtir. Ancak sonbahara gelindiğinde PKK’yla mücadele yepyeni bir boyut kazanmış olabilir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 3 Mayıs 2021’de yayımlanmıştır.