Kemal Sunal, Küçükpazar’ın iki katlı cumbalı ahşap evlerle sıralı sokaklarından birinde dünyaya geldiğinde takvim yaprakları 11 Kasım 1944’ü gösteriyordu. Doğduğu şirin evin bahçesi meyve ağaçlarıyla, çiçekler ve yeşilliklerle süslüydü. Meyveyi dalından yiyor, güllerin, leylakların, arasında oynuyordu.
Vefa Lisesi’nin ortaokul kısmına başladığında, arkadaş çevresi de değişmiş ve gelişmişti. Lisede aynı sınıfı, aynı sıraları paylaşacağı bazı arkadaşlarının ileride çok ünlü insanlar olacağından habersizdi o sıralar. Onlar da arkadaşlık yaptıkları Ali Kemal’in, sonraki yıllarda herkesi güldüren çok ünlü bir komedyen, ünlü sinema oyuncusu Kemal Sunal olacağını tahmin edemezlerdi.
O arkadaşlarından biri geleceğin önemli televizyoncusu Uğur Dündar, diğeri de ünlü tiyatro ve sinema oyuncusu Müjdat Gezen’di.
Kemal’in o günlerde tahmin edemeyeceği, bilemeyeceği bir şey daha vardı; o da okulda yaşadıklarının ileride ünlü olmasını sağlayacak olan, tiyatroya ve sinemaya uyarlanan Hababam Sınıfı romanında anlatılanlara benzerliğiydi. Okulda yaşadıkları daha sonra Hababam Sınıfı filminde izledikleriyle aynıdır neredeyse.
Öğrenciliği Hababam Sınıfı gibi
Okulda oluşturdukları arkadaş topluluğu, birbirini çok seven, birbirine bağlı haylaz bir arkadaş grubudur. Arkadaşlarından ayrı düşmemek için sınıfı bile birlikte geçer, birlikte kalırlar.
Kemal de bu nedenlerle ortaokulu, liseyi on bir yılda tamamlar. Zeki bir öğrenci olmasına karşın arkadaşlarından kopmamak için her sınıfı iki yıl okur. Arkadaşlarının her birinin tıpkı Hababam Sınıfı’nda olduğu gibi lakapları, takma isimleri vardır. Uğur Dündar’ın lakabı Fişek, Kemal Sunal’ın da Koçero’dur. Korsan Cevat, Gogo Cavit, Deve Süha, Panzo Taner, Laz Hızır, Kavanoz Erdal, Paspas Hacı da grupta takma ismimle çağırılan arkadaşlarından bazılarıdır.
Kemal Sunal, Uğur Dündar ve Müjdat Gezen’in şakalaşmaları, komiklikleri bütün arkadaşlarını eğlendirir, güldürür. Uğur Dündar tez canlıdır, Kemal Sunal ağırkanlı. Uğur da, Müjdat da Kemal’e takılmayı seviyordur.
Okulda ders olmadığında ya da dersleri kırdıklarında toplanıp sinemaya, tiyatroya giderler. İstanbul’un bir zamanlar tiyatro merkezi olan, Direklerarası diye de bilinen Şehzadebaşı’nda Kulüp, Ferah ve Turan sinemaları vardır.
Okulda yapılan tiyatro çalışmalarının içinde de aktif olarak yer alır Kemal Sunal. Felsefe öğretmeni Belkıs Balkır, Kemal’in oyunculuk yeteneğini keşfeder ve okulun tiyatro oyunlarda rol almasını sağlar.
Kemal Sunal sahne tozu yutuyor
“Kemal’ciğim sen çok yeteneklisin, ileride sahnede çok başarılı olacağına inanıyorum” diyen Belkıs öğretmen, Kemal’i cesaretlendirir, moral verir. Öğretmeninden aldığı destekle cesareti ve kendine güveni artar Kemal’in. Sahnede çok rahattır.
Seyirciler de oyunlarda izledikleri Kemal’in iyi bir oyuncu olduğunu, gelecekte çok başarılı olacağını fark eder. Kemal’in oyuncu olmasına babası Mustafa Bey önceleri karşı çıksa da öğretmeni Belkıs Hanım aileyi ikna eder. Önünde bir engel yoktur Kemal’in. Belkıs Hanım, onu Müşfik Kenter’e, Kenterler Tiyatrosu’na götürür, kadroya girmesini sağlar. Müşfik Kenter, Yıldız Kenter, Şükran Güngör gibi usta oyuncuların olduğu kadroya girmiştir ve bu büyük oyuncularla birlikte oyunlarda rol alıyor, sahneye çıkıyordur.
Liseyi bitirdikten sonra, Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu’na kaydolur. İki yıl devam eder okula, fakat turneler nedeniyle tiyatroyu ve okulu bir arada yürütemez. Devamsızlıktan okuldan kaydı silinir. [Daha sonra eğitimini tamamlar, diplomasını alır ve kendi filmleri üzerine tez yazar]
Öğrenimini yarım bırakmak zorunda kalsa da tiyatroyu sürdürür Kemal. Kenterler’den sonra Ulvi Uraz Tiyatrosu’na girer. İşine dört elle sarılmıştır. Ulvi Uraz kadrosunda 4 yıl sahneye çıkar. Aksaray Küçük Opera’da, Arena’da birçok rolde oynar.
Ve Devekuşu Kabare’ye katılır
Orhan Kemal’in İspinozlar’da Taşkasaplı tipini, Bekçi Murtaza’da ilk perdede, Murtaza’nın karşısındaki bekçiyi, ikinci perdede de bir kahveciyi canlandırır. Ulvi Uraz’dan sonra bir yıl da Ayfer Feray Tiyatrosu’nda çıkar sahneye. Sonra hayatının akışının da değişeceği başında Haldun Taner’in Zeki Alaysa ve Metin Akpınar’ın olduğu Devekuşu Kabare’nin kadrosuna katılır.
Kemal Sunal’ın inanılmaz bir sahne sempatisi vardı. Sahneye çıktığı an bütün dikkatleri üzerine çekiyordu. Farklı, sevimli yüzüyle, oyun yeteneğiyle seyirci tarafından seviliyordu. Sahnede insanları güldüren bir oyuncu olmayı başarmıştı genç yaşında.
Zeki Alasya tiyatronun yanı sıra sinema oyunculuğu da yapmaya, filmlerde oynamaya başlar. Komedi yeteneği ve komik yüzüyle sinemacıların dikkatini çeken Zeki Alasya 1972 yılında dört filmde oynar.
Bu filmlerden biri Ertem Eğilmez’in yönettiği Sev Kardeşim’dir. Ertem Eğilmez bir sinema dehasıdır. Hem keşfettiği, sinemaya kazandırdığı oyuncularla, senarist ve yönetmenlerle hem de çektiği filmlerle Yeşilçam sineması içinde bir ekol oluşturur.
Bir anda kendini film setinde bulur
Tatlı Dillim adlı filmin çekim hazırlıklarına başlamıştır Ertem Eğilmez. Filmde Zeki Alasya ve Metin Akpınar da oynayacaktır. Kemal Sunal o günlerde Devekuşu Kabare’de Dün-Bugün adlı oyunda sahneye çıkıyordur. Zeki Alasya Ertem Eğilmez’i tiyatroya davet eder, oyunu izlemesi için. Oyunu izleyen Ertem Eğilmez, Kemal Sunal’ın oyunculuğunu da, tipini de beğenir. Tatlı Dillim filminde Ferit rolündeki Tarık Akan’ın basket takımından arkadaşlarından birini oynaması için kadroya alır.
Kemal Sunal hiç aklında yokken bir anda kendini tiyatro sahnesinden, film setine geçmiş bulur. Filmdeki başarısını da oyun turnesi için gittikleri Ankara’da ziyarete gelen arkadaşlarından öğrenir. Filmin çekimleri bitmiş gösterime girmiştir. Kemal Sunal tiyatro ekibiyle turnede olduğu için henüz filmi izleyememiştir.
O sırada, Balıkesir’den bir grup arkadaşı Ankara’ya gelir. Oyunu izledikten sonra, “Senin film oynuyor, çok gülüyorlar sana” derler. Kemal Sunal “Hangi film?” deyince de Tatlı Dillim olur cevapları.
“Bu iş tamam!”
Film, İstanbul’da gösterime girdiğinde izlemek için Saray Sineması’na gider. Yol boyu heyecandan eli ayağına dolaşır. Salona girip, en arka sıraya oturur. Filmde çok az görünüyor olmasına karşın, her göründüğü sahnede kıyamet kopar, büyük alkış ve kahkaha sesleri kaplar salonu. Yüzü, konuşma tarzı, esprileri değişik, ilginç ve komik gelir seyirciye. Daha ilk filminde seyircinin beğenisini kazanmış, kalbini fethetmiştir.
Oyunculuğunu sıcak ve sempatik bulan seyirciye onlardan biri olduğunu hissettirmiştir. Bunları düşündüğünde rahatlamış, heyecanı biraz olsun yatışmıştır. Arkasına yaslanıp derin bir nefes alır ve “Bu iş tamamdır, başardım” der.
Arka arkaya filmlerde oynamaya başlar ve her filmde rolü büyür Kemal Sunal’ın. Bir anda sinemanın güldürü yıldızlarından biri olmuştur. 1973 ve 74 yıllarında tam dokuz filmde oynar. Kemal Sunal’ın hayatının akışı değişir. Arkadaş çevresi de hayran kitlesi de genişler. Sinemacılar ve seyirci için aranan, vazgeçilmez bir oyuncu olmuştur çok kısa sürede.
Yine de hayatını tümden değiştirecek onu zirveye taşıyacak filmlerine doğru yol alırken kendisini nasıl bir geleceğin ve şöhretin beklediğinden habersizdir.
Salako – bir başyapıt
Henüz sinema yolculuğunun başındayken bir Atıf Yılmaz filminde kendini başrolde bulur Kemal Sunal. Atıf Yılmaz’ın yönettiği Salako filminin senaryo yazarları Sadık Şendil ve Ertem Eğilmez’dir.
Film bir Ertem Eğilmez-Arzu Film yapımıdır ve Kemal Sunal için de bir zirvedir. Hem sinemamız açısından hem Kemal Sunal filmleri içinde bir başyapıt ayrıcalığına sahiptir.
Kemal Sunal bir yıldızdır artık; bunu çok kısa sürede başarmıştır. Başrole, zirveye çıkmış olsa da asıl sıçramasını Hababam Sınıfı filmleriyle yapacaktır Kemal Sunal.
Hababam Sınıfı filmlerinin güldürü sinemamızda ve Kemal Sunal’ın sinema hayatında ayrıcalıklı bir yeri vardır. Kemal Sunal ismi artık yalnızca sinema çevrelerinde konuşulmuyor, geniş halk kitlesi ve sinemasever arasında da konuşulan bir isme dönüşürken, sinema salonlarında Kemal Sunal’lı filmlerin, afişlerin önünde uzun kuyruklar oluşur. Bir önceki filmini izleyenler bir sonraki filmi merak eder, bekler olmuştur.
Kapıcılar Kralı – Meraklı Köfteci
Kemal Sunal, Ertem Eğilmez yönetiminde seriye dönüşen dört Hababam Sınıfı filminde oynarken bir yandan da 1976 yılında Kapıcılar Kralı, Meraklı Köfteci ve Sahte Kabadayı filmlerinde de oynar.
Yine 76 yılında oynadığı Ertem Eğilmez’in yönettiği Süt Kardeşler ve Kartal Tibet’in yönettiği Tosun Paşa filmleri hem sinema tarihimiz açısından hem de Kemal Sunal filmleri içinde birer başyapıt değerindedir.
1977 yılında Ertem Eğilmez Sadık Şendil’in senaryosunu yazdığı Şabanoğlu Şaban filmini çeker ve Şaban adını film adına, film afişine taşır. Kemal Sunal için İnek Şaban’dan sonra hayatının sonuna kadar, hatta ölümünden sonra da sürecek yeni bir efsanenin önü açılır. Bu aynı zamanda sinemamızın “İnek Şaban” ya da “Şaban” olarak beyaz perdeye yansıyan Kemal Sunal efsanesidir.
Ertem Eğilmez’in “Şaban”lı filmlerinden sonra F. Osman Seden 1978 yılında İnek Şaban adlı bir film çeker. Kapı aralanmıştır, adında Şaban olan filmlerin devamı gelir: Umudumuz Şaban (1979), Dokunmayın Şaban’ıma (1979), Gerzek Şaban (1980), En Büyük Şaban (1983), Ortadirek Şaban (1984), Atla Gel Şaban (1984), Şendul Şaban (1985), Şaban Pabucu Yarım (1985), Sosyete Şaban (1985), Katma Değer Şaban (1985) ve Gurbetçi Şaban (1985).
Kemal Sunal’ın en büyük arzusu
Kemal Sunal 1984 yılında bir de Kartal Tibet’in yönettiği Şabaniye adlı filmde oynar. Kan davasından kaçarken kadın kılığında sahneye çıkıp şarkı söyleyen Şaban’ın öyküsüdür filmde anlatılan.
Filmin adında Şaban adı geçmese de Kemal Sunal’ın başrolde oynadığı ve kahramanın adının Şaban olduğu filmler çekilir. Bekçiler Kralı’nda (1979) Bekçi Şaban Özgüneş’tir örneğin. Şaban efsanesi öylesine sarmıştır ki sinema dünyasını, Natuk Baytan’ın 1984 yılında çektiği filmde başroldeki Kemal Sunal’ın canlandırdığı kahramanın adı Niyazi olduğu halde alışkanlıktan ya da dalgınlıktan filmin adı ve afişleri Atla Gel Şaban olur.
Kemal Sunal’ın en büyük arzusu, ön önemli isteği ve içinde kanayan yarası yarım kalan eğitimini tamamlamak, üniversite bitirebilmektir.
Olgunluk dönemi
80’li yılların ikinci yarısından, örneğin 1986’dan başlatabileceğimiz olgunluk döneminde Yoksul, Öğretmen, Düttürü Dünya, Polizei, Abuk Sabuk Bir Film gibi hem önemli hem de alışıldık Kemal Sunal çizgisinin çok dışında filmlerde oynar.
Ertem Eğilmez dışında Atıf Yılmaz, Zeki Ökten, Memduh Ün, F. Osman Seden, Orhan Aksoy, Şerif Gören, Natuk Baytan, Kartal Tibet, Erdoğan Tokatlı gibi usta yönetmenlerle de çalışır Kemal Sunal. Birlikte film yapma rekoru, 26 filmle Kartal Tibet’tedir. Ertem Eğilmez okulunda yetişen Kemal Sunal farklı ve iyi yönetmenlerle çalıştığında da başarılı olacağını gösterir.
Zeki Ökten-Kemal Sunal iş birliğinden önemli ve başarılı filmler çıkar. Zeki Ökten’in Keskiner Kardeşler’in Çiçek Film’i adına yönettiği Kapıcılar Kralı filminde önceki filmlerindeki tiplemelerin, genel sinema çizgisinin dışındadır. Örneğin filmdeki adı Şaban değil Seyit’tir. Zeki Ökten, 1977 yılında da yine Kemal Sunal’ın başrolde olduğu ve senaryosunu Umur Bugay’ın yazdığı Çöpçüler Kralı’nı çeker. Filmin yapımcısı Ertem Eğilmez’dir. Arzu Film adına çekilen Çöpçüler Kralı, Kemal Sunal’ın zirve yapan filmlerinden olur.
Kemal Sunal’ın, Zeki Ökten filmlerinden sonra oynadığı bir başka başyapıt da Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı Kibar Feyzo filmidir. Filmin senaryosu İhsan Yüce gibi derya deniz bir senariste, çok yönlü bir sinemacıya ait olan filmin oyuncu kadrosu da çok güçlüdür. Sinemaya başladığı andan itibaren filmde oynamadığı yıl yoktur Kemal Sunal’ın. Setten sete koşar, kılıktan kılığa girer. Bazı yıllar 4-5 filmde oynar, bazı yıllara 6 film sığdırır.
Zübük – Düttürü Dünya
1980 yılında Kartal Tibet, Aziz Nesin’in bir eserinden uyarladığı, senaryosunu Atıf Yılmaz’ın yazdığı Zübük filminde oynatır Kemal Sunal’ı. Kemal Sunal’ın oynadığı, değerini hiçbir zaman kaybetmeyen filmlerindendir Zübük. Şaban’lı filmlerin arka arkaya çekildiği 80’li yıllarda Zeki Ökten’le Yoksul (1986) ve Davacı (1986) filmlerini çekerler. 1988 yılında 7 filmde oynar Kemal Sunal. Bu filmler arasında üç film vardır ki olgunluk döneminin belki de en iyi filmleriydi ve bütün Kemal Sunal filmleri içinde de ayrı bir yere sahiptir; Öğretmen, Düttürü Dünya ve Polizei.
1991 yılında oynadığı ve Orhan Aksoy’un yönettiği Varyemez adlı filmden sonra Kemal Sunal uzun süren bir sessizliğe bürünür. Kemal Sunal’ı uzun süre sinema filminde göremeyen, meraklanan, özleyen hayranları, sinemaseverler televizyon dizilerinde görmeye, izlemeye başlarlar. Saygılar Bizden, Şaban Askerde, Bay Kamber, Şaban ile Şirin adlı diziler hayranlarının Kemal Sunal’ı televizyon ekranında izleme olanağı buldukları yapımlardı.
Tam da olgunluk döneminin iyi ürünlerini vermeye başladığı, verimli olduğu bir döneminde film setlerinden uzak kalmasının oyunculuğundan hiçbir şey kaybettirmediğini, 1999 yılında Mehdi rolüyle izlediğimiz bir Sinan Çetin filmi olan Propaganda’da görürüz.
Yıllar sonra Metin Akpınar’la aynı filmin başrollerini paylaşırlar. Bu filmde kır düşmüş badem bıyığı, ağarmış şakakları ve Gümrük Muhafaza Müdürü üni-formasıyla çıkar karşımıza Kemal Sunal. Filmin sürprizi ise yardımcısı Mahmut rolündeki oğlu Ali Sunal’dır.
Oğlu Ali Sunal’la aynı filmde
Kemal Sunal hayranları, ondan yeni filmler beklerken, beklenen teklif 2000 yılında Ali Özgentürk’ten gelir. Balalayka adında bir film çekecektir, Kemal Sunal’ın oynamasını ister. Teklifi kabul eder Kemal Sunal.
Çekimler için uçakla Trabzon’a gideceklerdir, fakat Kemal Sunal’ın uçak fobisi vardır. Uzun yıllar binemez uçağa. Çok uzun yollar için bile araba yolculuğunu tercih eder. O gün de uçağa bineceği için tedirgindir. Uçağa binmeden önce bilet kontrollerini yaptırırken hostese, ‘‘Canım, hiç gitmek istemiyor. Ama film çekimi var, gitmek zorundayım’’ der.
Kalkıştan hemen önce geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeder. Tarih 3 Temmuz 2000’dir ve büyük oyuncu henüz 56 yaşındadır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 10 Kasım 2023’te yayımlanmıştır.