Beynin CEO’su: Nasıl çalışır, hayatımızı nasıl kontrol eder, gelişir mi?

Hemen gelecek küçük ödülü mü, beklerseniz gelecek büyük ödülü mü tercih edersiniz? Buna beynininiz hangi bölümü, nasıl karar veriyor? Bu bölüm, hayatımızı nasıl şekillendiriyor ve onu eğitmek mümkün mü? Prof. Dr. Aslıhan Dönmez yazdı.

“Bir ben var bende benden içeri” demiş Yunus Emre.

Kimdir bu “ben” gerçekte?

Farklı bilimler ve ekoller elbette farklı açıklayacaklardır bu “ben”i.

Beynimizin nasıl çalıştığını inceleyen nörobilime göre, bu “ben”in adı prefrontal korteks.

Alın bölgemizin hemen altında yer alan bu beyin bölgesi henüz tam gelişimini tamamlamadan dünyaya geliyoruz. Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde bu bölgemiz hızlı bir şekilde gelişiyor ama hiçbir zaman ‘tamam’ da demiyor. Yaşam boyunca gelişime ve değişime açık kalıyor.

Beynimizin CEO’su olarak adlandırabileceğimiz prefrontal korteks; öz denetimi sağlayan, mesela hazzı erteleyip ertelememeye karar veren yürütücü işlevlerin gerçekleştirilmesinden de sorumlu.

Bu yürütücü işlevler bize hayat boyu ihtiyacımız olan iradeyi, başarıyı, dengeyi ve iç huzuru sağlayacak önemli konuları kapsıyor.

Belirli hedefler koyma ve bu hedefler doğrultusunda sebatkâr davranışlar gösterebilme, duyguları ve dürtüleri denetleyebilme, davranışları organizma için en avantajlı olacak şekilde baskılama ve devreye sokma bu yürütücü işlevlerin örneklerinden.

Hemen gelecek küçük ödülü mü, beklerseniz gelecek büyük ödülü mü tercih edersiniz?

Prefrontal korteks ve yürütücü işlevlere dair nörobilim ve psikoloji alanında günümüze kadar yapılmış binlerce deneye rastlamak mümkün.

Fakat bunlar içerisinde belki de en meşhur olanı genel literatüre “Marshmallow Testi” olarak geçmiş olan deney.

Bu isim, deneyin sonradan yüzlerce farklı versiyonu yapılmış olsa da ilk versiyonunda cezbedici nesne olarak süngerimsi yapıya sahip bir şeker olan marshmallowların kullanılmış olmasından kaynaklanıyor.

Deneyin ilk versiyonu 1972 yılında klinik psikolog olan Walter Mischel tarafından Stanford Üniversitesi’ne bağlı Bing kreşindeki yaşları 3-5 arasında değişen çocuklarla gerçekleştirildi.

Bu çocuklar daha sonra “sürpriz odası” adı verilecek olan bir odaya birer birer alındı. Önlerindeki masaya bir adet marshmallow konularak “Bu marshmallow senin, eğer istersen hemen yiyebilirsin. Fakat eğer 15 dakika yemeden bekleyebilirsen sana iki tane marshmallow vereceğiz” dendi.

Tahmin edebileceğiniz gibi çocukların önemli bir kısmı marshmallowu hemen yemeyi tercih etti.

Çünkü az önce bahsettiğim, hazzı ertelemeyi ve öz denetimi sağlayan prefrontal korteks henüz bu yaşlarda gelişimini tamamlamış değil.

Bu nedenle çocukların çoğu tıpkı bu deneyde olduğu gibi dürtüsel davranıyor ve hazzı erteleyemiyor. Hemen gelecek küçük ödülü, beklerlerse gelecek büyük ödüle tercih ediyor.

Yine de bu zorlu deneyde 15 dakika bekleyerek büyük ödülü almış olan çocuklar da oldu.

Araştırmacılar, Marshmallow Testi’ne katılmış olan çocukları erişkin dönemlerine kadar zaman zaman tekrar görüşmeye çağırıp değerlendirmeye aldılar.

Yapılan bu değerlendirmeler sonucunda çocukken hazzı erteleyebilen kişilerin erişkin döneme geldiklerinde hazzı erteleyemeyen kişilere göre belirgin bazı avantajları olduğunu tespit ettiler.

Fiziksel ve ruhsal sağlıklarının daha iyi durumda olduğunu, daha başarılı bir akademik ve profesyonel hayatları olduğunu, genel olarak hayattan memnuniyetlerinin daha fazla olduğunu gözlemlediler.

Bu sonuçlar, hayattaki başarının, iyilik halinin ve iç huzuru sağlayan nörobiyolojik mekanizmanın, prefrontal korteksin erken yaştan itibaren iyi kullanabilmesi sayesinde olabileceğini düşündürdü.

Beynimizde savaşan iki sistem: Sıcak duygusal sistem vs soğuk bilişsel sistem

Marshmallow Testi sırasında deneye katılan çocuklarının beyinlerinin içini görebilseydik, iki temel sistem arasında bir savaş olduğuna şahit olurduk.

Bu sistemlerden ilki Marshmallow Testi’ni ilk uygulayan Walter Mischel tarafından “sıcak duygusal sistem” olarak adlandırılan limbik sistem.

Evrimsel olarak insanlardan daha alt basamaklarda yer alan canlılarda da bulunan bu limbik sistem, insan yavrusu dünyaya geldiğinde gelişimini tamamlamış oluyor.

Limbik sistem, duyguların ortaya çıkmasından ve dürtüsel davranışlardan sorumlu. Bir tehlike karşısında henüz mantık devreye girmeden hızlı bir şekilde yanıt vermek için gelişmiş olan bu sistem olmasaydı, türümüzün devamı da söz konusu olmazdı.

Fakat bu sistem aynı zamanda haz almayla ilgili beyin bölgelerini de içinde barındırıyor ve haz ilkesine göre çalışıyor.

İşte marshmallow’u gören çocukları “Ye, ye, ye” diye dürten sistem bu sıcak duygusal sistem.

Bu sistem, ödülün büyük ya da küçük olmasıyla ilgilenmiyor, bir an önce o ödüle ulaşması için organizmayı dürtüyor. Bu davranışının uzun vadede oluşturabileceği olumsuz etkilerle de ilgilenmiyor.

Çeşitli bağımlılıkların gelişmesi ve dürtüsel davranışlarda bu sistemin baskın bir şekilde çalışması söz konusu.

Evrimsel olarak daha gelişmiş canlılarda bulunan bir diğer sistem yine aynı araştırmacı tarafından “soğuk bilişsel sistem” olarak adlandırılan ve beynin dış kabuğu olarak kabul edilen korteks tarafından düzenlenen sistem.

Bu sistem dışarıdan ve içeriden gelen tüm uyaranları birleştiriyor ne anlama geldiklerini çözüyor, organizma için o an yapılacak en uygun davranışa karar veriyor ve o davranışın gerçekleşmesini sağlıyor.

Yazının giriş kısmında bahsettiğim prefrontal korteks bu işlemlerin karar verme aşamasında devreye giriyor. Bu karar içerisinde hangi davranışın gerçekleşmesinin organizma için avantajlı olacağı bilgisiyle birlikte, hangi davranışların gerçekleşmesinin organizma için dezavantajlı olacağı, dolayısıyla hangi davranışların baskılanması gerektiği bilgisi de var.

Marshmallow Testi sırasında bu sistem bazı çocuklarda “Bir marshmallow’u yemektense biraz bekleyip iki marshmallow’u yemek daha avantajlı görünüyor. En iyisi yeme isteğimi içimden bir şarkı söyleyerek bastırmaya çalışıp şu 15 dakikayı geçirmeye çalışayım” komutunu ortaya çıkararak hazzı ertelemelerini sağladı. Böylece hemen gelecek küçük ödüldense, biraz beklerlerse gelecek büyük ödülü kazandılar.

Bu başarıyı elde etmeleri soğuk bilişsel sistemin sıcak duygusal sistemden gelen uyarıları baskılaması sonucunda gerçekleşti.

Yani beynin CEO’su olan prefrontal korteks yürütücü işlevlerini devreye soktu.

Beynin CEO’su nasıl çalışır?

Nasıl bir CEO yönettiği şirketin bir hedefe nasıl ulaşacağına dair stratejilerini belirler, bu stratejileri uygulamak için planlar yapar, bu planların uygulanıp uygulanmadığını denetler, gerektiğinde stratejileri değiştirir veya esnetirse prefrontal korteks de aynı işleri yürütür.

Genel olarak yürütücü işlevler problem çözme, strateji geliştirme, kavram oluşturma, planlama, dürtü kontrolü, bilişsel esneklik, duyguların yönetimi gibi becerileri içerir.

Yürütücü işlevlerimiz sayesinde kendimizi içinde bulunduğumuz şartların gerekliliklerine uyacak şekilde denetler ve düzenleriz.

Bu işlevlerden bazıları ve Marshmallow Testi üzerinden örneklendirilmesi şöyle sıralanabilir:

  • İçinde bulunulan şartlar değerlendirildiğinde kişi için en avantajlı olacak hedefin seçilmesi: İki marshmallow yemek bir marshmallow yemekten daha iyidir.
  • Bu hedefe ulaşmak için nasıl bir stratejinin kullanılacağını belirlemek: İçimden bir şarkı söyleyerek dikkatimi önümde duran marshmallowdan uzaklaştırmaya çalışabilirim.
  • Bu stratejiyi uygulamaya koymak için hangi davranışların yapılacağına, hangilerinin ise yapılmayacağına karar vermek: 15 dakika bekleyeceğim ve marshmallowu şimdi yemeyeceğim.
  • Dikkati hedefe ulaşmayı kolaylaştıracak uyaranlara yöneltip hedefe ulaşmayı engelleyecek çeldirici uyaranlardan uzaklaştırmak: Dikkatimi içimden söylediğim şarkıya vereyim, marshmallowa bakmamaya çalışayım, kokusunu almamak için biraz uzaklaşayım.
  • Gerekli durumlarda bilişsel bir esneklik göstererek stratejiyi değiştirmek: Marshmallowu yeme isteğim giderek artıyor. Böyle giderse dayanamayıp yiyebilirim. En iyisi şarkıyı yüksek sesle söyleyim ve marshmallowa arkamı döneyim.
  • Duygusal süreçlerin yönetimi: Canım her ne kadar marshmallowu yemeyi çok çektiyse de büyük ödülü aldığımda ne kadar keyifli olacağını kendime hatırlatarak bu isteğin önüne geçebilirim.

Marshmallow testi üzerinden örneklendirdiğim bu yürütücü işlevlerin günlük hayatımızda ne kadar önemli olabileceğini anlamışsınızdır.

Yürütücü işlevlerimiz iyi çalışmasaydı işlerimizi zamanında bitiremez, önceliklerimizi belirleyemezdik. Toplum içinde içimizden geldiği gibi davranıp kendimizi zor durumlara düşürebilirdik. Küçük hazlar peşinde koşarken kendimiz tehlikeli durumlar içine sokabilirdik. Duygusal fırtınalarımızı dindirmekte zorlanabilirdik. Bütün bunlar sonucunda hayatımız birden bir kaosa dönüşebilirdi.

İşte bu nedenle Marshmallow testinin 30 yıl sonraki sonuçlarında çocukken bekleyebilen kişilerin bekleyemeyen kişilere göre hayatta daha avantajlı bir konumda oldukları tespit edildi.

O halde hayattaki mutluluğumuzu sağlayacak olan ön belirteç prefrontal korteksimizin çalışma kapasitesi olabilir mi? Ve eğer yanıt evetse, prefrontal korteksi değiştirmek mümkün mü?

Gen mi çevre mi: Beyin bir kapalı kutu mu yoksa prefrontal korteksi eğitebilir miyiz?

Eğer Marhsmallow Testi’ne katılmış olan çocukların beyinlerini inceleyebilseydik, bekleyebilen çocukların prefrontal korteksindeki sinir ağlarının bekleyemeyen çocuklarınkinden çok daha iyi çalıştığını tespit ederdik.

Peki, bunun nedeni nedir?

Neden bazı kişilerin yürütücü işlevleri daha erken yaşta ve daha iyi çalışıyorken, bazı kişilerinki geç ve güç çalışıyor?

Bu sorunun kesin bir yanıtını henüz bilim dünyası bize veremiyor.

Gen mi çevre mi tartışması, genler bulunduğu zamandan beri bilim dünyasını meşgul eden bir tartışma.

DNA’lar elbette ki beynimizdeki sinir hücrelerini ve birbirleriyle oluşturdukları bağlantılar olarak tanımlayabileceğimiz sinapsların yapısını etkiliyor. Fakat son yıllarda en kabul edilmiş görüş olan epigenetik kavramına göre çevresel etkenler genlerimizin hangilerinin baskın hale gelip hangilerinin sessizleşeceğini belirleyebiliyor.

Yine son yıllarda kabul göre nöroplastisite kavramına göre beynimiz kapalı bir kutu değil; aksine çevresel etkenler ile değişebilen, şekillenebilen ve geliştirilebilen bir organ.

Bu görüşler prefrontal korteksin yürütücü işlevlerinin de geliştirilebilir olduğunu destekliyor.

Özellikle beynin gelişime ve değişime en açık olduğu bebeklik ve çocukluk döneminde kişinin yetiştiği çevrenin ve bakım veren kişilerin özellikleri bu açıdan önemli bir belirleyici olsa gerek.

Nöroplastisiteyi destekleyecek uygun uyaranlarla zenginleştirilmiş bir çevrenin varlığında prefrontal korteks elbette daha hızlı ve bol sinapslı gelişir.

Çocuk büyürken çevresindeki erişkinlerin örnek birer dış korteks olmaları, yani yürütücü işlevlerini iyi devreye sokabilen erişkinler olmaları, sosyal öğrenme ve modelleme yoluyla çocuğun prefrontal korteksinin gelişimini destekleyecektir.

Fakat erişkinlerde de prefrontal korteks gelişimini sürdürebilir. Beyin söz konusu olduğunda “İşleyen demir ışıldar” atasözü geçerlidir. Beyini çalıştırmak, kullanmak, rutin işlerin dışında daha yeni ve zorlayıcı öğrenme imkanlarını kaçırmamak erişkinlerde de nöroplastisiteyi destekleyecektir.

Prefrontal korteksi iyi kullanabilen erişkinler de Marshmallow Testi’ni geçebilecek çocuklar yetiştirecektir.

Okuma önerisi:

Walter Mischel. The Marshmallow Test: Why Self-Control is the Engine of Success.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 26 Ekim 2023’te yayımlanmıştır.

Aslıhan Dönmez
Aslıhan Dönmez
Prof. Dr. Aslıhan Dönmez - Psikiyatri uzmanı ve nörobilim doktoru. Çalışma alanları kaygı bozuklukları, depresyon ve yeme bozuklukları. Uzmanlık alanı Bilişsel Davranışçı Terapi. Halen Boğaziçi Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak dersler veriyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Beynin CEO’su: Nasıl çalışır, hayatımızı nasıl kontrol eder, gelişir mi?

Hemen gelecek küçük ödülü mü, beklerseniz gelecek büyük ödülü mü tercih edersiniz? Buna beynininiz hangi bölümü, nasıl karar veriyor? Bu bölüm, hayatımızı nasıl şekillendiriyor ve onu eğitmek mümkün mü? Prof. Dr. Aslıhan Dönmez yazdı.

“Bir ben var bende benden içeri” demiş Yunus Emre.

Kimdir bu “ben” gerçekte?

Farklı bilimler ve ekoller elbette farklı açıklayacaklardır bu “ben”i.

Beynimizin nasıl çalıştığını inceleyen nörobilime göre, bu “ben”in adı prefrontal korteks.

Alın bölgemizin hemen altında yer alan bu beyin bölgesi henüz tam gelişimini tamamlamadan dünyaya geliyoruz. Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde bu bölgemiz hızlı bir şekilde gelişiyor ama hiçbir zaman ‘tamam’ da demiyor. Yaşam boyunca gelişime ve değişime açık kalıyor.

Beynimizin CEO’su olarak adlandırabileceğimiz prefrontal korteks; öz denetimi sağlayan, mesela hazzı erteleyip ertelememeye karar veren yürütücü işlevlerin gerçekleştirilmesinden de sorumlu.

Bu yürütücü işlevler bize hayat boyu ihtiyacımız olan iradeyi, başarıyı, dengeyi ve iç huzuru sağlayacak önemli konuları kapsıyor.

Belirli hedefler koyma ve bu hedefler doğrultusunda sebatkâr davranışlar gösterebilme, duyguları ve dürtüleri denetleyebilme, davranışları organizma için en avantajlı olacak şekilde baskılama ve devreye sokma bu yürütücü işlevlerin örneklerinden.

Hemen gelecek küçük ödülü mü, beklerseniz gelecek büyük ödülü mü tercih edersiniz?

Prefrontal korteks ve yürütücü işlevlere dair nörobilim ve psikoloji alanında günümüze kadar yapılmış binlerce deneye rastlamak mümkün.

Fakat bunlar içerisinde belki de en meşhur olanı genel literatüre “Marshmallow Testi” olarak geçmiş olan deney.

Bu isim, deneyin sonradan yüzlerce farklı versiyonu yapılmış olsa da ilk versiyonunda cezbedici nesne olarak süngerimsi yapıya sahip bir şeker olan marshmallowların kullanılmış olmasından kaynaklanıyor.

Deneyin ilk versiyonu 1972 yılında klinik psikolog olan Walter Mischel tarafından Stanford Üniversitesi’ne bağlı Bing kreşindeki yaşları 3-5 arasında değişen çocuklarla gerçekleştirildi.

Bu çocuklar daha sonra “sürpriz odası” adı verilecek olan bir odaya birer birer alındı. Önlerindeki masaya bir adet marshmallow konularak “Bu marshmallow senin, eğer istersen hemen yiyebilirsin. Fakat eğer 15 dakika yemeden bekleyebilirsen sana iki tane marshmallow vereceğiz” dendi.

Tahmin edebileceğiniz gibi çocukların önemli bir kısmı marshmallowu hemen yemeyi tercih etti.

Çünkü az önce bahsettiğim, hazzı ertelemeyi ve öz denetimi sağlayan prefrontal korteks henüz bu yaşlarda gelişimini tamamlamış değil.

Bu nedenle çocukların çoğu tıpkı bu deneyde olduğu gibi dürtüsel davranıyor ve hazzı erteleyemiyor. Hemen gelecek küçük ödülü, beklerlerse gelecek büyük ödüle tercih ediyor.

Yine de bu zorlu deneyde 15 dakika bekleyerek büyük ödülü almış olan çocuklar da oldu.

Araştırmacılar, Marshmallow Testi’ne katılmış olan çocukları erişkin dönemlerine kadar zaman zaman tekrar görüşmeye çağırıp değerlendirmeye aldılar.

Yapılan bu değerlendirmeler sonucunda çocukken hazzı erteleyebilen kişilerin erişkin döneme geldiklerinde hazzı erteleyemeyen kişilere göre belirgin bazı avantajları olduğunu tespit ettiler.

Fiziksel ve ruhsal sağlıklarının daha iyi durumda olduğunu, daha başarılı bir akademik ve profesyonel hayatları olduğunu, genel olarak hayattan memnuniyetlerinin daha fazla olduğunu gözlemlediler.

Bu sonuçlar, hayattaki başarının, iyilik halinin ve iç huzuru sağlayan nörobiyolojik mekanizmanın, prefrontal korteksin erken yaştan itibaren iyi kullanabilmesi sayesinde olabileceğini düşündürdü.

Beynimizde savaşan iki sistem: Sıcak duygusal sistem vs soğuk bilişsel sistem

Marshmallow Testi sırasında deneye katılan çocuklarının beyinlerinin içini görebilseydik, iki temel sistem arasında bir savaş olduğuna şahit olurduk.

Bu sistemlerden ilki Marshmallow Testi’ni ilk uygulayan Walter Mischel tarafından “sıcak duygusal sistem” olarak adlandırılan limbik sistem.

Evrimsel olarak insanlardan daha alt basamaklarda yer alan canlılarda da bulunan bu limbik sistem, insan yavrusu dünyaya geldiğinde gelişimini tamamlamış oluyor.

Limbik sistem, duyguların ortaya çıkmasından ve dürtüsel davranışlardan sorumlu. Bir tehlike karşısında henüz mantık devreye girmeden hızlı bir şekilde yanıt vermek için gelişmiş olan bu sistem olmasaydı, türümüzün devamı da söz konusu olmazdı.

Fakat bu sistem aynı zamanda haz almayla ilgili beyin bölgelerini de içinde barındırıyor ve haz ilkesine göre çalışıyor.

İşte marshmallow’u gören çocukları “Ye, ye, ye” diye dürten sistem bu sıcak duygusal sistem.

Bu sistem, ödülün büyük ya da küçük olmasıyla ilgilenmiyor, bir an önce o ödüle ulaşması için organizmayı dürtüyor. Bu davranışının uzun vadede oluşturabileceği olumsuz etkilerle de ilgilenmiyor.

Çeşitli bağımlılıkların gelişmesi ve dürtüsel davranışlarda bu sistemin baskın bir şekilde çalışması söz konusu.

Evrimsel olarak daha gelişmiş canlılarda bulunan bir diğer sistem yine aynı araştırmacı tarafından “soğuk bilişsel sistem” olarak adlandırılan ve beynin dış kabuğu olarak kabul edilen korteks tarafından düzenlenen sistem.

Bu sistem dışarıdan ve içeriden gelen tüm uyaranları birleştiriyor ne anlama geldiklerini çözüyor, organizma için o an yapılacak en uygun davranışa karar veriyor ve o davranışın gerçekleşmesini sağlıyor.

Yazının giriş kısmında bahsettiğim prefrontal korteks bu işlemlerin karar verme aşamasında devreye giriyor. Bu karar içerisinde hangi davranışın gerçekleşmesinin organizma için avantajlı olacağı bilgisiyle birlikte, hangi davranışların gerçekleşmesinin organizma için dezavantajlı olacağı, dolayısıyla hangi davranışların baskılanması gerektiği bilgisi de var.

Marshmallow Testi sırasında bu sistem bazı çocuklarda “Bir marshmallow’u yemektense biraz bekleyip iki marshmallow’u yemek daha avantajlı görünüyor. En iyisi yeme isteğimi içimden bir şarkı söyleyerek bastırmaya çalışıp şu 15 dakikayı geçirmeye çalışayım” komutunu ortaya çıkararak hazzı ertelemelerini sağladı. Böylece hemen gelecek küçük ödüldense, biraz beklerlerse gelecek büyük ödülü kazandılar.

Bu başarıyı elde etmeleri soğuk bilişsel sistemin sıcak duygusal sistemden gelen uyarıları baskılaması sonucunda gerçekleşti.

Yani beynin CEO’su olan prefrontal korteks yürütücü işlevlerini devreye soktu.

Beynin CEO’su nasıl çalışır?

Nasıl bir CEO yönettiği şirketin bir hedefe nasıl ulaşacağına dair stratejilerini belirler, bu stratejileri uygulamak için planlar yapar, bu planların uygulanıp uygulanmadığını denetler, gerektiğinde stratejileri değiştirir veya esnetirse prefrontal korteks de aynı işleri yürütür.

Genel olarak yürütücü işlevler problem çözme, strateji geliştirme, kavram oluşturma, planlama, dürtü kontrolü, bilişsel esneklik, duyguların yönetimi gibi becerileri içerir.

Yürütücü işlevlerimiz sayesinde kendimizi içinde bulunduğumuz şartların gerekliliklerine uyacak şekilde denetler ve düzenleriz.

Bu işlevlerden bazıları ve Marshmallow Testi üzerinden örneklendirilmesi şöyle sıralanabilir:

  • İçinde bulunulan şartlar değerlendirildiğinde kişi için en avantajlı olacak hedefin seçilmesi: İki marshmallow yemek bir marshmallow yemekten daha iyidir.
  • Bu hedefe ulaşmak için nasıl bir stratejinin kullanılacağını belirlemek: İçimden bir şarkı söyleyerek dikkatimi önümde duran marshmallowdan uzaklaştırmaya çalışabilirim.
  • Bu stratejiyi uygulamaya koymak için hangi davranışların yapılacağına, hangilerinin ise yapılmayacağına karar vermek: 15 dakika bekleyeceğim ve marshmallowu şimdi yemeyeceğim.
  • Dikkati hedefe ulaşmayı kolaylaştıracak uyaranlara yöneltip hedefe ulaşmayı engelleyecek çeldirici uyaranlardan uzaklaştırmak: Dikkatimi içimden söylediğim şarkıya vereyim, marshmallowa bakmamaya çalışayım, kokusunu almamak için biraz uzaklaşayım.
  • Gerekli durumlarda bilişsel bir esneklik göstererek stratejiyi değiştirmek: Marshmallowu yeme isteğim giderek artıyor. Böyle giderse dayanamayıp yiyebilirim. En iyisi şarkıyı yüksek sesle söyleyim ve marshmallowa arkamı döneyim.
  • Duygusal süreçlerin yönetimi: Canım her ne kadar marshmallowu yemeyi çok çektiyse de büyük ödülü aldığımda ne kadar keyifli olacağını kendime hatırlatarak bu isteğin önüne geçebilirim.

Marshmallow testi üzerinden örneklendirdiğim bu yürütücü işlevlerin günlük hayatımızda ne kadar önemli olabileceğini anlamışsınızdır.

Yürütücü işlevlerimiz iyi çalışmasaydı işlerimizi zamanında bitiremez, önceliklerimizi belirleyemezdik. Toplum içinde içimizden geldiği gibi davranıp kendimizi zor durumlara düşürebilirdik. Küçük hazlar peşinde koşarken kendimiz tehlikeli durumlar içine sokabilirdik. Duygusal fırtınalarımızı dindirmekte zorlanabilirdik. Bütün bunlar sonucunda hayatımız birden bir kaosa dönüşebilirdi.

İşte bu nedenle Marshmallow testinin 30 yıl sonraki sonuçlarında çocukken bekleyebilen kişilerin bekleyemeyen kişilere göre hayatta daha avantajlı bir konumda oldukları tespit edildi.

O halde hayattaki mutluluğumuzu sağlayacak olan ön belirteç prefrontal korteksimizin çalışma kapasitesi olabilir mi? Ve eğer yanıt evetse, prefrontal korteksi değiştirmek mümkün mü?

Gen mi çevre mi: Beyin bir kapalı kutu mu yoksa prefrontal korteksi eğitebilir miyiz?

Eğer Marhsmallow Testi’ne katılmış olan çocukların beyinlerini inceleyebilseydik, bekleyebilen çocukların prefrontal korteksindeki sinir ağlarının bekleyemeyen çocuklarınkinden çok daha iyi çalıştığını tespit ederdik.

Peki, bunun nedeni nedir?

Neden bazı kişilerin yürütücü işlevleri daha erken yaşta ve daha iyi çalışıyorken, bazı kişilerinki geç ve güç çalışıyor?

Bu sorunun kesin bir yanıtını henüz bilim dünyası bize veremiyor.

Gen mi çevre mi tartışması, genler bulunduğu zamandan beri bilim dünyasını meşgul eden bir tartışma.

DNA’lar elbette ki beynimizdeki sinir hücrelerini ve birbirleriyle oluşturdukları bağlantılar olarak tanımlayabileceğimiz sinapsların yapısını etkiliyor. Fakat son yıllarda en kabul edilmiş görüş olan epigenetik kavramına göre çevresel etkenler genlerimizin hangilerinin baskın hale gelip hangilerinin sessizleşeceğini belirleyebiliyor.

Yine son yıllarda kabul göre nöroplastisite kavramına göre beynimiz kapalı bir kutu değil; aksine çevresel etkenler ile değişebilen, şekillenebilen ve geliştirilebilen bir organ.

Bu görüşler prefrontal korteksin yürütücü işlevlerinin de geliştirilebilir olduğunu destekliyor.

Özellikle beynin gelişime ve değişime en açık olduğu bebeklik ve çocukluk döneminde kişinin yetiştiği çevrenin ve bakım veren kişilerin özellikleri bu açıdan önemli bir belirleyici olsa gerek.

Nöroplastisiteyi destekleyecek uygun uyaranlarla zenginleştirilmiş bir çevrenin varlığında prefrontal korteks elbette daha hızlı ve bol sinapslı gelişir.

Çocuk büyürken çevresindeki erişkinlerin örnek birer dış korteks olmaları, yani yürütücü işlevlerini iyi devreye sokabilen erişkinler olmaları, sosyal öğrenme ve modelleme yoluyla çocuğun prefrontal korteksinin gelişimini destekleyecektir.

Fakat erişkinlerde de prefrontal korteks gelişimini sürdürebilir. Beyin söz konusu olduğunda “İşleyen demir ışıldar” atasözü geçerlidir. Beyini çalıştırmak, kullanmak, rutin işlerin dışında daha yeni ve zorlayıcı öğrenme imkanlarını kaçırmamak erişkinlerde de nöroplastisiteyi destekleyecektir.

Prefrontal korteksi iyi kullanabilen erişkinler de Marshmallow Testi’ni geçebilecek çocuklar yetiştirecektir.

Okuma önerisi:

Walter Mischel. The Marshmallow Test: Why Self-Control is the Engine of Success.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 26 Ekim 2023’te yayımlanmıştır.

Aslıhan Dönmez
Aslıhan Dönmez
Prof. Dr. Aslıhan Dönmez - Psikiyatri uzmanı ve nörobilim doktoru. Çalışma alanları kaygı bozuklukları, depresyon ve yeme bozuklukları. Uzmanlık alanı Bilişsel Davranışçı Terapi. Halen Boğaziçi Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak dersler veriyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x