Keyif peşinde koşarken düşülen tuzak: Davranışsal bağımlılık

Alışverişten, bilgisayar oyunlarından ya da yemek yemekten isteseniz de vazgeçemiyorsanız, davranışsal bağımlılık yaşıyor olabilirsiniz. Bu sorunun kaynağı ne? Bağımlılık süreci nasıl işliyor? Tedavi yöntemleri neler? Prof. Dr. Aslıhan Dönmez yazdı.

İnternet ile ilişkiniz kesilince huzursuz mu oluyorsunuz? Yapacak onca işiniz varken, oyunun başından kalkamıyor musunuz? İhtiyacınız olmadığı halde yeni şeyler satın almak için duyduğunuz o arzuya ne demeli? Belki de yemenizi durduramıyorsunuz. Davranışsal bağımlılık sorunuyla karşı karşıya olabilirsiniz.

Arka arkaya dizi film izlemenin (binge watching), aşırı egzersiz yapmanın da bu kategoriye girdiğini savunanlar var. Bunların dışında kompulsif çalma (kleptomani), işkoliklik, saç ve kıl yolma, cinsellik bağımlılığı (hiperseksüalite) da bu kategoride görülebilir.

Meseleyi daha detaylı ele almadan önce bir noktayı açıklığa kavuşturmakta yarar var. Farkındaysanız, tüm bu saydıklarımı davranışsal bağımlılık “sorunu” olarak tanımladım; bir bozukluk yani hastalık olarak değil. Çünkü bir bağımlılığa bozukluk diyebilmek için o bağımlılıkla ilgili yeterince araştırma yapılmış olması gerekiyor. Oysa kumar bağımlılığı dışındaki davranışsal bağımlılık türlerini evrensel kabul gören tanı sınıflandırma sistemlerine “hastalık” başlığı altına alabilecek kadar veri elimizde henüz yok. Ama böyle sınıflandırılmamış olmaları bütün bu saydıklarımızın bir sorun olmadığı anlamına da gelmiyor.

Epidemiyolojik çalışmalar, ABD’de patolojik kumar bağımlığının %1-2, alışveriş bağımlılığının %5-6, cinsellik bağımlılığının %3-6, tıkınırcasına yeme bozukluğunun %2.8, kleptomaninin % 0.5-1 olduğunu ortaya koyuyor.[efn_note]Karim R, Chaudhri P. Behavioral addictions: an overview, Journal of Psychoactive Drugs 2012; 44: 5-17.[/efn_note]

Şimdi bu sorunlara, yani davranışsal bağımlılıklara biraz daha yakından bakalım.

Davranışsal bağımlılık süreci nasıl işliyor?

Davranışsal bağımlılık keyif veren, iyi hissetmeyi sağlayan veya stresi yatıştıran bazı eylemleri tekrarlama isteğidir. Kişi bağımlı olduğu davranışı durdurmak veya azaltmakla ilgili belirgin zorluk çeker. Altta yatan depresyon veya kaygı bozukluğu gibi psikiyatrik bazı hastalıklara geçici de olsa iyi geldiği için bu davranışları sürdürme eğilimindedir. Bazen bazı yaşam gerçeklerinden veya acı veren duygulardan kurtulmak için de bu davranışları sürdürebilir. Bu davranışları yaptığı zaman yaşanan rahatlama ve haz alma gibi olumlu duygular nedeniyle bu davranışlar pekişir. Bir sonraki sefer benzer bir uyaran gördüğünde tekrar aynı davranışı gösterme isteği duyar. Nitekim yapılan araştırmalar, tıpkı madde bağımlılığında olduğu gibi davranışsal bağımlılıklarda da, haz veren davranışın gerçekleştirilmesiyle beyindeki ödül merkezinde dopamin artışı olduğunu gösteriyor.

Davranışsal bağımlılıklara sahip olan kişiler, ilgili davranışta bulunmadan önce aşırı bir heyecan ve istek duyarlar, yaptıkları davranış onlara keyif verir. Fakat davranışı gerçekleştirdikten sonra daha kalıcı olan duyguları suçluluk ve pişmanlıktır. Bağımlısı oldukları davranış nedeniyle sosyal ilişkilerinde, mesleki hayatlarında ve ekonomik durumlarında sorunlar yaşayabilirler. Tıpkı madde bağımlılığında olduğu gibi zararlı davranışlarını azaltmak veya tamamen bırakmak gerektiğini bildikleri halde bunu başarmakta zorlanırlar.

Davranışsal bağımlılığın belirtileri

Bu davranışları (örneğin kumar veya video oyunları oynama) gösteren herkes elbette ki bağımlı olarak nitelendirilemez. Fakat kişinin günlük işlevselliğini olumsuz etkiler ve belirgin duygusal sorunlar yaratır hale geldiğinde bu durum artık bir bağımlılığa dönüşmüştür.

Davranışsal bağımlılıkların belirtilerini aşağıdakilerle sınırlı kalmamak üzere şöyle sıralamak mümkün:

  • Kişinin yaşamının birçok alanında olumsuz bir etki yarattığını bilmesine rağmen davranış sürdürmeye devam etmesi, kontrol altına almayı veya durdurmayı başaramaması
  • Davranışı yaptıktan sonra utanç ve suçluluk duyması
  • Davranışı gerçekleştirmek için kendini giderek daha fazla risk altına sokması
  • Aynı haz etkisini yaratmak için giderek daha fazla miktarda ve/veya sürede davranışı göstermesi (tolerans gelişmesi)
  • Davranışı yapmak için yoğun bir istek duyması (aşerme)

Bu belirtileri alışveriş bağımlılığı üzerinden örneklendirelim. Alışveriş bağımlısı olan bir kişi alışveriş yapmayla ilgili sürekli bir zihinsel meşguliyet veya karşı koyulamaz dürtüler hisseder. İhtiyacından veya ödeyebildiğinden daha fazla alışveriş yapar. Aldığı şeyler gerçekten ihtiyacı olan şeyler değildir ve birçoğu aslında gereksizdir.

Fakat alışveriş yapmadan önce aşırı bir heyecan ve istek duyar; adeta madde bağımlılığında olduğu gibi bir aşerme yaşar. Bu duygular onda bir gerginlik yaratır ve alışverişi yapana kadar bu gerginlik devam eder. Alışveriş yapmasıyla birlikte bu gerginlik hazza dönüşür. Fakat haz kısa süreli bir duygudur. Kalıcı olan duygu ise suçluluk ve pişmanlıktır.

Kişi bir daha gereksiz alışveriş yapmayacağına dair kendine söz verir fakat bir sonraki aşerme dönemi geldiğinde benzer döngüyü tekrar yaşar. Kişi gereksiz yaptığı alışverişler neticesinde gerek maddi gerekse manevi zorluklar yaşamaya başlar. Örneğin; kredi kartı limitini aşar, borca girer, ailesiyle arası bozulur. Bu zararların farkında olmasına rağmen ve bu davranıştan kurtulmak istemesine rağmen kendini bu davranışı yapmaktan alıkoyamaz. Defalarca bu davranışı kesme girişimlerinde bulunması rağmen her seferinde alışveriş yapmaya geri döner.

Davranışsal ve madde bağımlılıklarında ortak özellikler neler?

Davranışsal ve madde bağımlılıkları epey benzerlikler gösterir. Bu benzerliklerden biri de bağımlı olunan şeyin dozunu, yoğunluğunu giderek artırma dürtüsüdür.

Patolojik kumar, kleptomani, kompulsif cinsel davranış ve kompulsif alışveriş davranışları olan kişiler tekrarlayan davranışlar sonucunda olumlu duygudurum etkilerinde bir azalma olduğunu veya aynı duygudurum etkisini yaratmak için davranışın yoğunluğunu arttırmaları gerektiğini belirtmişlerdir. Bu durum madde bağımlılarında görülen tolerans gelişimine benzer; bir madde bağımlısı benzer olumlu etkiyi yaratmak için (örneğin; bir alkol bağımlısı çakır keyif olmak için) her seferinde maddeyi artan miktarlarda kullanmak zorunda hisseder.

Başka bir benzerlik de yoksunluk sendromudur. Madde bağımlılarında kişi madde almayı bıraktığı zaman ortaya çıkan fiziksel ve duygusal belirtiler olarak tanımladığımız yoksunluk sendromu, davranışsal bağımlılıkları olan kişilerde de görülür.[efn_note]Grant JE ve ark. Introduction to behavioral addictions. The American Journal of Drug and Alcohol Abuse 2010; 36: 233-241.[/efn_note] Nasıl madde bağımlısı kişiler yoksunluk sendromunun can sıkıcı etkisini gidermek için tekrar tekrar madde kullanıyorsa davranışsal bağımlılığı olan kişiler de bağımlı oldukları davranışı yapmadıklarında, yapamadıklarında keyifsiz, neşesiz ve gergin hissederler.

Madde bağımlılıklarıyla davranışsal bağımlılıkların seyri de birbirine benzer. Her iki grup da kronik, tekrarlayıcı bir gidişat gösterir. Her ikisi de ergenlik ve genç erişkinlik döneminde başlama eğilimindedirler. Her ikisi de beyinde benzer süreçlerin ortaya çıkmasına neden olur.

Bağımlı bir beyinde neler olur?

Günümüzde yaygın şekilde kabul gören görüşe göre, tüm bağımlılıkların özünde genetik bir yatkınlık zemini var. Davranışsal bağımlılıklar ise, bu zemin üzerine dürtüsel kişilik yapısı, olumsuz yaşam olayları gibi bazı etkilerle de ortaya çıkar, ardından beyinde ödül ve bellek sistemlerini etkileyerek kronik hale gelebilir.

Bütün bunları daha iyi anlayabilmek için beyinle ilgili sistemlerde biraz daha derine gitmeliyiz.

İnsan türünün hayatta kalmak için yiyecek, su, barınak ve eşleşme kaynaklarını bulması ve bunlarla ilgili davranışlar oluşturması gerekliydi. Beyin zamanla bu davranışları pekiştirecek bir mekanizma geliştirdi. İşte bu mekanizmaya mezolimbik ödül sistemi denir. Bu ödül sisteminde, dopamin ve opiodler denen beyin maddelerinin artışı ise haz almamızı sağlar. Eğer bir davranışımız dopamin iletimini arttırırsa beyin bu davranışı haz veren davranış olarak kaydeder ve bir sonraki sefer yine bu davranışı gösterebileceğimiz bir ortam oluştuğunda bu davranışı yapmamız için bizi “dürter”. Buna da bağımlılık terminolojisinde “aşerme” denir.

Bir davranış ödül sistemindeki dopamini ne kadar çok arttırırsa bağımlılık geliştirme potansiyeli de o kadar yükselir. Bağımlılık yaptığı bilinen birçok madde de bu etkiyi yaratır. Davranışsal bağımlılıklarda da benzer nörobiyolojik etkinin olduğu son yıllarda yoğunlaşan çalışmalarla gösteriliyor.

Bazı beyinler ise genetik olarak ödül ve haz mekanizmalarında dopamin iletimine dirençlidir. Bu durum duyusal bir eksiklik yaratır, Ödül Eksikliği Sendromu olarak tanımlanır. Bu sendroma sahip kişiler sıradan, günlük aktivitelerden haz alamazlar. Dopamin artışı sağlamak için daha bağımlılık yaratıcı ve daha fazla haz verici aktivitelere ihtiyaç duyarlar. Bu da kişiyi bağımlılık geliştirmeye yatkın kılar. Araştırmacılar Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan insanların yaklaşık üçte birinde bu durumun söz konusu olabileceğini gösteriyor.[efn_note]Blum K ve ark. In search of Reward Deficiency Syndrome (RDS)-free controls: the “Holy Grail” in genetic adiction risk testing. Current Psychopharmacology 2020; 9: 7-21.[/efn_note]

Alışkanlıklar nasıl oluşur?

Bağımlılıkla ilişkili beyin mekanizmalarından biri de öğrenme ve bellek sistemleridir. Aşermeler, beynimizde haz alma davranışıyla eşleşmiş ortamlar/durumlar, bazı anılar ve duygusal durumlarla tetiklenir. Haz veren davranışlarla ilgili bir bellek kaydının oluşması, beynin bu davranışı haz veren davranış olarak öğrenmesi ve pekiştirmek için çabalaması anlamına gelir. İşte bu tip bellek ve öğrenme mekanizmaları da bağımlılık gelişimine zemin hazırlar.

Bağımlılık yapan maddelerin tekrarlayan bir şekilde alınması ve bağımlılık yaratan davranışların tekrarlayan bir şekilde gerçekleştirilmesi sonucunda beynin ödül, duygular ve karar verme ile ilişkili bölgelerinde bir uyum süreci yaşanır, yani beyin bağımlılık yaratan madde ve davranışa daha kolay ulaşma yollarını arar ya da başka bir deyişle kısa yolları fark edecek şekilde değişir, buna da nöroplastisite denir. Alışkanlıklar da işte böyle oluşur.

Benzer nöral değişiklikler, bir sonraki aşamada beynin karar verme ile ilişkili bölgelerinde de başlar.

Çok istediğimiz o yumruğu niye atmayız?

Alnımızın hemen arkasında yürütücü işlevler dediğimiz planlama, organizasyon, esneklik, hedefe yönelme gibi üst düzey bilişsel işlevlerden sorumlu prefrontal korteks var. Bu bilişsel işlevler, kişiye uzun vadede büyük ödüller getirme olasılığı yüksek olan yetilerdir.

Normal çevresel şartlar altında prefrontal korteks daha önce sözünü ettiğimiz ödül ve duygularla ilişkili olan mezolimbik sistemlerden gelen uyarıları değerlendirir. Eğer bu davranışı gerçekleştirmenin kişiyi dezavantajlı bir duruma sokacağını öngörürse bu davranışı baskılama yönünde karar verir. Bu sayede bize haz verecek olsa da bizi dezavantajlı duruma düşürecek davranışların birçoğunu yapmayız. Örneğin; çok hoşlanmadığımız yöneticimizin suratına bir yumruk atmayız. Çünkü mezolimbik sistemimiz bize, “at o yumruğu, bunun hazzını istiyorum” derken, prefrontal korteksimiz, “bu suç, ceza alırız, işimizi kaybederiz, sabredelim” der.

Bağımlı bir beyinde ise işleyiş böyle olmaz. Prefrontal korteks teslim olur ve kararlarını mezolimbik sistemin isteklerini gerçekleştirecek şekilde almaya başlar. Planlama, organizasyon, hedefe yönelme gibi potansiyellerini mezolimbik sistemin hizmetine sunar. Böylelikle bağımlılık yaratan davranışların pekişmesine ve tekrarlamasına destek verir. Örneğin; bir alışveriş bağımlısının prefrontal korteksi belirli mağazaların ve çevrimiçi satış sitelerinin indirimlerini takip etmeye ve yakalamaya odaklanır. Haz veren davranışı en kolay ve zahmetsiz şekilde nasıl sergilenebileceğini planlamaya başlar.

İşte bağımlı kişilerin, verdikleri kararların çoğunlukla onları dezavantajlı duruma düşürmesine rağmen bu kararları vermeye devam etmelerinin arkasındaki nörobiyolojik işleyiş budur.

Davranışsal bağımlılıklar pandemi döneminde neden arttı?

Bugünlerde bu tür bağımlılık davranışlarına daha sık rastlıyoruz, araştırmalar pandemi ve kapanma döneminde arttıklarını ortaya koyuyor. ABD’deki erişkinlerin %53’ü COVID-19 salgınının ruhsal sağlıklarında olumsuz bir etkisi olduğunu söylüyor, bu olumsuz etkiler arasında alkol kullanımı, kumar oynama ve aşırı yemede artış da yer alıyor.[efn_note]Avena NM ve ark. Substance use disorders and behavioral addictions during the COVID-19 pandemic and COVID-19-related restrictions. Frontiers in Psychiatry 2021; 12: 653674.[/efn_note]

ABD’deki Ulusal Yeme Bozuklukları Birliği, 2020 yılının Mart ve Nisan aylarında çağrı merkezlerine yapılan aramalarda, önceki yıla göre %78’lik bir artış olduğu bilgisini paylaşıyor.[efn_note]5- Parylak SL, Koob GF, Zorrilla EP. The dark side of food addiction. Physiology & Behavior 2011; 104: 149–56.[/efn_note]Aynı tarihlerde 602 İtalyan’dan oluşan bir örneklem grubunda, çevrimiçi yapılan bir araştırmaya göre de, katılımcıların yaklaşık yarısı bu dönemde anksiyeteyle başa çıkmak için “rahatlatıcı besinleri” (comfort food) daha fazla tükettiklerini söylüyor.[efn_note]Goldberg E. Disordered Eating in a Disordered Time. (2020). https://www.nytimes.com/2020/06/05/health/eating-disorders-coronavirus.html.[/efn_note]

Bu dönemde, çevrimçi oyunların da arttığını gösteren veriler var. Mesela, Steam adında önde gelen bir oyun dağıtıcısı, pandemi sürecinde 16 yıllık tarihlerinde 20 milyon aktif kullanıcı oranı ile en yüksek kullanıcı oranına ulaştıklarını belirtiyor.[efn_note]Stephen, B. (2020). This is Twitch’s moment [internet]. https://www.theverge.com/2020/3/18/21185114/twitch-youtube-livestreaming-streamelements-coronavirus-quarantine-viewership-numbers.[/efn_note]

Türkiye’de de pandemi süreci boyunca internet kullanımında belirgin artış oldu ve bu artış özellikle genç popülasyonda bazı davranışsal bağımlılığın gelişimi için risk oluşturdu. Mart-Mayıs 2021 tarihleri arasında Türkiye genelinde öğrenim gören ortaöğretim öğrencilerinden rastgele seçilen 307 kişilik bir örneklem grubuna dair veriler bu tespiti destekler nitelikte.[efn_note]Karakaya, E.N. (2021). Covid-19 sürecinde eğitimine evde devam eden ortaöğretim öğrencilerinin teknoloji bağımlılığı düzeylerinin incelenmesi. Karabük: Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü.[/efn_note] Bu araştırma sonuçlarına göre pandemi sürecinde öğrencilerin %72,6’sının sosyal ağ platformlarını kullanım süreleri, %45,6’sının çevrimiçi oyun oynama süreleri arttı; %45’inin çevrimiçi alışveriş sitelerinde, %58,3’ünün çevrimiçi müzik sitelerinde ve %49,2’sinin dijital medya platformlarında geçirdiği süre de arttı.

Pandemi döneminde davranışsal bağımlılıklarda artış olmasının nedenleri üç temel gruba ayrılabilir. Birincisi; karantina dönemlerinde insanların evde kapalı kalması ve sosyal ilişkilerin yokluğu nedeniyle yeni haz kaynakları aramaya başlaması.

İkinci neden, pandeminin özellikle ilk döneminde yaşanan belirsizlik tablosunun tüm dünya genelinde insanların kaygı düzeylerini yükseltmesi. İnsanlar psikolojik zorlanma durumunda yaşadıkları stresle başa çıkmak için zaman zaman sağlıksız mekanizmalar geliştirebiliyor. Yani, davranışsal bağımlılıkların kısa dönemdeki haz verici etkilerini insanlar muhtemelen kaygılarını ve streslerini baskılamak için kullandılar.

Üçüncü neden de evden çalışıyor olmanın getirdiği, kişinin kendi zamanını istediği gibi yönetebilme lüksü. Yolda, trafikte harcanan vakit de boşa çıkınca, haz verici davranışları göstermek için daha fazla zaman bulan insanlar, bu kaynaklara ulaşma kolaylığı da işin içine eklenince davranışsal bağımlılıklar geliştirmek açısından risk altına girdiler. O süreçte bu tür davranışsal bağımlılıklar geliştirmiş olan kişilerin pandemi bittikten sonra hayata geri uyum sağlamakta zorluk çektiklerini tahmin etmek mümkün.

Davranışsal bağımlılıklar tedavi edilebilir mi?

Davranışsal bağımlılıkların tedavisinde kullanılan yöntemler madde bağımlılığının tedavisinde kullanılan yöntemlerle benzer.

İlaç tedavisi olarak, altta yatan ve/veya eşlik eden kaygı bozuklukları ve depresyon gibi psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan antidepresan ilaçlar önerilebilir. Davranışsal bağımlılıkların dürtü denetiminde bir güçlük olduğu görüşünden destek alarak tedavide antieplieptik ve antipsikotik grubu ilaçların da kullanılabileceği de öne sürülüyor.

12 basamaklı kendine yardım yaklaşımları, motivasyonel görüşme ve bilişsel davranışçı terapinin de davranışsal bağımlılıklarda etkili olduğu biliniyor. Psiko-sosyal müdahaleler kötü kullanım örüntüsünü tanımlamak, yüksek riskli durumlardan kaçınmak veya bu durumlarla başa çıkmak, daha sağlıklı davranışları pekiştirmek için yaşam tarzı değişiklikleri yapmak gibi yöntemleri içeriyor.

Dört temel noktaya odaklanmış tedavi

Davranışsal bağımlılıkları olan insanlar için geliştirilmiş destek programlarından biri de Kendini Yönetme ve İyileştirme Eğitimi (Self-Managment and Recovery Training – SMART). Altta yatan duygu ve düşüncelere odaklanarak bağımlılıkla ilişkili davranışlarını nasıl kontrol edecekleri konusunda insanları eğitir. Bu problemi yaşayan insanlar, aşermeleriyle ve istekleriyle uzun vadede başa çıkmak için beceriler öğrenirler. Bu yöntemde 4 temel noktaya odaklanılıyor:

Motivasyon geliştirme ve sürdürme: Uzun süreli iyileşme için davranışı yapmamaya yönelik istek duyma esastır. Katılımcılar öncelikleriyle ilgili bir liste yaparlar ve davranışı sürdürmenin kar ve zararlarını tartarlar.

İstekle başa çıkma: Aşermenin tetikleyicileri incelenir. Dikkati yönlendirme teknikleri gibi yöntemlerle katılımcılar aşermeleri nasıl baskılayabileceklerini öğrenirler. İsteği tanımlama ve üstesinden gelme ile ilgili gerçekçi olmayan inançları tespit edip değiştirirler.

Düşünceler, duygular ve davranışları yönetmek: Problemli davranışa neden olan düşünce ve duygular inceleyerek tekrarlamanın nasıl önleneceği çalışılır. Kişiler kendilerini kabul etmeyi ve yoğun duygularla nasıl başa çıkacaklarını öğrenirler.

Dengeli bir hayat yaşamak: Davranışı tamamen bırakmaya karar vermek yaşam tarzı değişikliği gerektirir. Davranışı yapmadan nasıl yaşanacağını öğrenmek, başarılı iyileşmek için esastır. Bu aşamada katılımcıların kendileri için asıl neyin önemli olduğunu keşfetmeleri istenir. Gerçekçi hedefler koyma ve geleceği planlama öğretilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 7 Haziran 2022’de yayımlanmıştır.

Aslıhan Dönmez
Aslıhan Dönmez
Prof. Dr. Aslıhan Dönmez - Psikiyatri uzmanı ve nörobilim doktoru. Çalışma alanları kaygı bozuklukları, depresyon ve yeme bozuklukları. Uzmanlık alanı Bilişsel Davranışçı Terapi. Halen Boğaziçi Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak dersler veriyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Keyif peşinde koşarken düşülen tuzak: Davranışsal bağımlılık

Alışverişten, bilgisayar oyunlarından ya da yemek yemekten isteseniz de vazgeçemiyorsanız, davranışsal bağımlılık yaşıyor olabilirsiniz. Bu sorunun kaynağı ne? Bağımlılık süreci nasıl işliyor? Tedavi yöntemleri neler? Prof. Dr. Aslıhan Dönmez yazdı.

İnternet ile ilişkiniz kesilince huzursuz mu oluyorsunuz? Yapacak onca işiniz varken, oyunun başından kalkamıyor musunuz? İhtiyacınız olmadığı halde yeni şeyler satın almak için duyduğunuz o arzuya ne demeli? Belki de yemenizi durduramıyorsunuz. Davranışsal bağımlılık sorunuyla karşı karşıya olabilirsiniz.

Arka arkaya dizi film izlemenin (binge watching), aşırı egzersiz yapmanın da bu kategoriye girdiğini savunanlar var. Bunların dışında kompulsif çalma (kleptomani), işkoliklik, saç ve kıl yolma, cinsellik bağımlılığı (hiperseksüalite) da bu kategoride görülebilir.

Meseleyi daha detaylı ele almadan önce bir noktayı açıklığa kavuşturmakta yarar var. Farkındaysanız, tüm bu saydıklarımı davranışsal bağımlılık “sorunu” olarak tanımladım; bir bozukluk yani hastalık olarak değil. Çünkü bir bağımlılığa bozukluk diyebilmek için o bağımlılıkla ilgili yeterince araştırma yapılmış olması gerekiyor. Oysa kumar bağımlılığı dışındaki davranışsal bağımlılık türlerini evrensel kabul gören tanı sınıflandırma sistemlerine “hastalık” başlığı altına alabilecek kadar veri elimizde henüz yok. Ama böyle sınıflandırılmamış olmaları bütün bu saydıklarımızın bir sorun olmadığı anlamına da gelmiyor.

Epidemiyolojik çalışmalar, ABD’de patolojik kumar bağımlığının %1-2, alışveriş bağımlılığının %5-6, cinsellik bağımlılığının %3-6, tıkınırcasına yeme bozukluğunun %2.8, kleptomaninin % 0.5-1 olduğunu ortaya koyuyor.[efn_note]Karim R, Chaudhri P. Behavioral addictions: an overview, Journal of Psychoactive Drugs 2012; 44: 5-17.[/efn_note]

Şimdi bu sorunlara, yani davranışsal bağımlılıklara biraz daha yakından bakalım.

Davranışsal bağımlılık süreci nasıl işliyor?

Davranışsal bağımlılık keyif veren, iyi hissetmeyi sağlayan veya stresi yatıştıran bazı eylemleri tekrarlama isteğidir. Kişi bağımlı olduğu davranışı durdurmak veya azaltmakla ilgili belirgin zorluk çeker. Altta yatan depresyon veya kaygı bozukluğu gibi psikiyatrik bazı hastalıklara geçici de olsa iyi geldiği için bu davranışları sürdürme eğilimindedir. Bazen bazı yaşam gerçeklerinden veya acı veren duygulardan kurtulmak için de bu davranışları sürdürebilir. Bu davranışları yaptığı zaman yaşanan rahatlama ve haz alma gibi olumlu duygular nedeniyle bu davranışlar pekişir. Bir sonraki sefer benzer bir uyaran gördüğünde tekrar aynı davranışı gösterme isteği duyar. Nitekim yapılan araştırmalar, tıpkı madde bağımlılığında olduğu gibi davranışsal bağımlılıklarda da, haz veren davranışın gerçekleştirilmesiyle beyindeki ödül merkezinde dopamin artışı olduğunu gösteriyor.

Davranışsal bağımlılıklara sahip olan kişiler, ilgili davranışta bulunmadan önce aşırı bir heyecan ve istek duyarlar, yaptıkları davranış onlara keyif verir. Fakat davranışı gerçekleştirdikten sonra daha kalıcı olan duyguları suçluluk ve pişmanlıktır. Bağımlısı oldukları davranış nedeniyle sosyal ilişkilerinde, mesleki hayatlarında ve ekonomik durumlarında sorunlar yaşayabilirler. Tıpkı madde bağımlılığında olduğu gibi zararlı davranışlarını azaltmak veya tamamen bırakmak gerektiğini bildikleri halde bunu başarmakta zorlanırlar.

Davranışsal bağımlılığın belirtileri

Bu davranışları (örneğin kumar veya video oyunları oynama) gösteren herkes elbette ki bağımlı olarak nitelendirilemez. Fakat kişinin günlük işlevselliğini olumsuz etkiler ve belirgin duygusal sorunlar yaratır hale geldiğinde bu durum artık bir bağımlılığa dönüşmüştür.

Davranışsal bağımlılıkların belirtilerini aşağıdakilerle sınırlı kalmamak üzere şöyle sıralamak mümkün:

  • Kişinin yaşamının birçok alanında olumsuz bir etki yarattığını bilmesine rağmen davranış sürdürmeye devam etmesi, kontrol altına almayı veya durdurmayı başaramaması
  • Davranışı yaptıktan sonra utanç ve suçluluk duyması
  • Davranışı gerçekleştirmek için kendini giderek daha fazla risk altına sokması
  • Aynı haz etkisini yaratmak için giderek daha fazla miktarda ve/veya sürede davranışı göstermesi (tolerans gelişmesi)
  • Davranışı yapmak için yoğun bir istek duyması (aşerme)

Bu belirtileri alışveriş bağımlılığı üzerinden örneklendirelim. Alışveriş bağımlısı olan bir kişi alışveriş yapmayla ilgili sürekli bir zihinsel meşguliyet veya karşı koyulamaz dürtüler hisseder. İhtiyacından veya ödeyebildiğinden daha fazla alışveriş yapar. Aldığı şeyler gerçekten ihtiyacı olan şeyler değildir ve birçoğu aslında gereksizdir.

Fakat alışveriş yapmadan önce aşırı bir heyecan ve istek duyar; adeta madde bağımlılığında olduğu gibi bir aşerme yaşar. Bu duygular onda bir gerginlik yaratır ve alışverişi yapana kadar bu gerginlik devam eder. Alışveriş yapmasıyla birlikte bu gerginlik hazza dönüşür. Fakat haz kısa süreli bir duygudur. Kalıcı olan duygu ise suçluluk ve pişmanlıktır.

Kişi bir daha gereksiz alışveriş yapmayacağına dair kendine söz verir fakat bir sonraki aşerme dönemi geldiğinde benzer döngüyü tekrar yaşar. Kişi gereksiz yaptığı alışverişler neticesinde gerek maddi gerekse manevi zorluklar yaşamaya başlar. Örneğin; kredi kartı limitini aşar, borca girer, ailesiyle arası bozulur. Bu zararların farkında olmasına rağmen ve bu davranıştan kurtulmak istemesine rağmen kendini bu davranışı yapmaktan alıkoyamaz. Defalarca bu davranışı kesme girişimlerinde bulunması rağmen her seferinde alışveriş yapmaya geri döner.

Davranışsal ve madde bağımlılıklarında ortak özellikler neler?

Davranışsal ve madde bağımlılıkları epey benzerlikler gösterir. Bu benzerliklerden biri de bağımlı olunan şeyin dozunu, yoğunluğunu giderek artırma dürtüsüdür.

Patolojik kumar, kleptomani, kompulsif cinsel davranış ve kompulsif alışveriş davranışları olan kişiler tekrarlayan davranışlar sonucunda olumlu duygudurum etkilerinde bir azalma olduğunu veya aynı duygudurum etkisini yaratmak için davranışın yoğunluğunu arttırmaları gerektiğini belirtmişlerdir. Bu durum madde bağımlılarında görülen tolerans gelişimine benzer; bir madde bağımlısı benzer olumlu etkiyi yaratmak için (örneğin; bir alkol bağımlısı çakır keyif olmak için) her seferinde maddeyi artan miktarlarda kullanmak zorunda hisseder.

Başka bir benzerlik de yoksunluk sendromudur. Madde bağımlılarında kişi madde almayı bıraktığı zaman ortaya çıkan fiziksel ve duygusal belirtiler olarak tanımladığımız yoksunluk sendromu, davranışsal bağımlılıkları olan kişilerde de görülür.[efn_note]Grant JE ve ark. Introduction to behavioral addictions. The American Journal of Drug and Alcohol Abuse 2010; 36: 233-241.[/efn_note] Nasıl madde bağımlısı kişiler yoksunluk sendromunun can sıkıcı etkisini gidermek için tekrar tekrar madde kullanıyorsa davranışsal bağımlılığı olan kişiler de bağımlı oldukları davranışı yapmadıklarında, yapamadıklarında keyifsiz, neşesiz ve gergin hissederler.

Madde bağımlılıklarıyla davranışsal bağımlılıkların seyri de birbirine benzer. Her iki grup da kronik, tekrarlayıcı bir gidişat gösterir. Her ikisi de ergenlik ve genç erişkinlik döneminde başlama eğilimindedirler. Her ikisi de beyinde benzer süreçlerin ortaya çıkmasına neden olur.

Bağımlı bir beyinde neler olur?

Günümüzde yaygın şekilde kabul gören görüşe göre, tüm bağımlılıkların özünde genetik bir yatkınlık zemini var. Davranışsal bağımlılıklar ise, bu zemin üzerine dürtüsel kişilik yapısı, olumsuz yaşam olayları gibi bazı etkilerle de ortaya çıkar, ardından beyinde ödül ve bellek sistemlerini etkileyerek kronik hale gelebilir.

Bütün bunları daha iyi anlayabilmek için beyinle ilgili sistemlerde biraz daha derine gitmeliyiz.

İnsan türünün hayatta kalmak için yiyecek, su, barınak ve eşleşme kaynaklarını bulması ve bunlarla ilgili davranışlar oluşturması gerekliydi. Beyin zamanla bu davranışları pekiştirecek bir mekanizma geliştirdi. İşte bu mekanizmaya mezolimbik ödül sistemi denir. Bu ödül sisteminde, dopamin ve opiodler denen beyin maddelerinin artışı ise haz almamızı sağlar. Eğer bir davranışımız dopamin iletimini arttırırsa beyin bu davranışı haz veren davranış olarak kaydeder ve bir sonraki sefer yine bu davranışı gösterebileceğimiz bir ortam oluştuğunda bu davranışı yapmamız için bizi “dürter”. Buna da bağımlılık terminolojisinde “aşerme” denir.

Bir davranış ödül sistemindeki dopamini ne kadar çok arttırırsa bağımlılık geliştirme potansiyeli de o kadar yükselir. Bağımlılık yaptığı bilinen birçok madde de bu etkiyi yaratır. Davranışsal bağımlılıklarda da benzer nörobiyolojik etkinin olduğu son yıllarda yoğunlaşan çalışmalarla gösteriliyor.

Bazı beyinler ise genetik olarak ödül ve haz mekanizmalarında dopamin iletimine dirençlidir. Bu durum duyusal bir eksiklik yaratır, Ödül Eksikliği Sendromu olarak tanımlanır. Bu sendroma sahip kişiler sıradan, günlük aktivitelerden haz alamazlar. Dopamin artışı sağlamak için daha bağımlılık yaratıcı ve daha fazla haz verici aktivitelere ihtiyaç duyarlar. Bu da kişiyi bağımlılık geliştirmeye yatkın kılar. Araştırmacılar Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan insanların yaklaşık üçte birinde bu durumun söz konusu olabileceğini gösteriyor.[efn_note]Blum K ve ark. In search of Reward Deficiency Syndrome (RDS)-free controls: the “Holy Grail” in genetic adiction risk testing. Current Psychopharmacology 2020; 9: 7-21.[/efn_note]

Alışkanlıklar nasıl oluşur?

Bağımlılıkla ilişkili beyin mekanizmalarından biri de öğrenme ve bellek sistemleridir. Aşermeler, beynimizde haz alma davranışıyla eşleşmiş ortamlar/durumlar, bazı anılar ve duygusal durumlarla tetiklenir. Haz veren davranışlarla ilgili bir bellek kaydının oluşması, beynin bu davranışı haz veren davranış olarak öğrenmesi ve pekiştirmek için çabalaması anlamına gelir. İşte bu tip bellek ve öğrenme mekanizmaları da bağımlılık gelişimine zemin hazırlar.

Bağımlılık yapan maddelerin tekrarlayan bir şekilde alınması ve bağımlılık yaratan davranışların tekrarlayan bir şekilde gerçekleştirilmesi sonucunda beynin ödül, duygular ve karar verme ile ilişkili bölgelerinde bir uyum süreci yaşanır, yani beyin bağımlılık yaratan madde ve davranışa daha kolay ulaşma yollarını arar ya da başka bir deyişle kısa yolları fark edecek şekilde değişir, buna da nöroplastisite denir. Alışkanlıklar da işte böyle oluşur.

Benzer nöral değişiklikler, bir sonraki aşamada beynin karar verme ile ilişkili bölgelerinde de başlar.

Çok istediğimiz o yumruğu niye atmayız?

Alnımızın hemen arkasında yürütücü işlevler dediğimiz planlama, organizasyon, esneklik, hedefe yönelme gibi üst düzey bilişsel işlevlerden sorumlu prefrontal korteks var. Bu bilişsel işlevler, kişiye uzun vadede büyük ödüller getirme olasılığı yüksek olan yetilerdir.

Normal çevresel şartlar altında prefrontal korteks daha önce sözünü ettiğimiz ödül ve duygularla ilişkili olan mezolimbik sistemlerden gelen uyarıları değerlendirir. Eğer bu davranışı gerçekleştirmenin kişiyi dezavantajlı bir duruma sokacağını öngörürse bu davranışı baskılama yönünde karar verir. Bu sayede bize haz verecek olsa da bizi dezavantajlı duruma düşürecek davranışların birçoğunu yapmayız. Örneğin; çok hoşlanmadığımız yöneticimizin suratına bir yumruk atmayız. Çünkü mezolimbik sistemimiz bize, “at o yumruğu, bunun hazzını istiyorum” derken, prefrontal korteksimiz, “bu suç, ceza alırız, işimizi kaybederiz, sabredelim” der.

Bağımlı bir beyinde ise işleyiş böyle olmaz. Prefrontal korteks teslim olur ve kararlarını mezolimbik sistemin isteklerini gerçekleştirecek şekilde almaya başlar. Planlama, organizasyon, hedefe yönelme gibi potansiyellerini mezolimbik sistemin hizmetine sunar. Böylelikle bağımlılık yaratan davranışların pekişmesine ve tekrarlamasına destek verir. Örneğin; bir alışveriş bağımlısının prefrontal korteksi belirli mağazaların ve çevrimiçi satış sitelerinin indirimlerini takip etmeye ve yakalamaya odaklanır. Haz veren davranışı en kolay ve zahmetsiz şekilde nasıl sergilenebileceğini planlamaya başlar.

İşte bağımlı kişilerin, verdikleri kararların çoğunlukla onları dezavantajlı duruma düşürmesine rağmen bu kararları vermeye devam etmelerinin arkasındaki nörobiyolojik işleyiş budur.

Davranışsal bağımlılıklar pandemi döneminde neden arttı?

Bugünlerde bu tür bağımlılık davranışlarına daha sık rastlıyoruz, araştırmalar pandemi ve kapanma döneminde arttıklarını ortaya koyuyor. ABD’deki erişkinlerin %53’ü COVID-19 salgınının ruhsal sağlıklarında olumsuz bir etkisi olduğunu söylüyor, bu olumsuz etkiler arasında alkol kullanımı, kumar oynama ve aşırı yemede artış da yer alıyor.[efn_note]Avena NM ve ark. Substance use disorders and behavioral addictions during the COVID-19 pandemic and COVID-19-related restrictions. Frontiers in Psychiatry 2021; 12: 653674.[/efn_note]

ABD’deki Ulusal Yeme Bozuklukları Birliği, 2020 yılının Mart ve Nisan aylarında çağrı merkezlerine yapılan aramalarda, önceki yıla göre %78’lik bir artış olduğu bilgisini paylaşıyor.[efn_note]5- Parylak SL, Koob GF, Zorrilla EP. The dark side of food addiction. Physiology & Behavior 2011; 104: 149–56.[/efn_note]Aynı tarihlerde 602 İtalyan’dan oluşan bir örneklem grubunda, çevrimiçi yapılan bir araştırmaya göre de, katılımcıların yaklaşık yarısı bu dönemde anksiyeteyle başa çıkmak için “rahatlatıcı besinleri” (comfort food) daha fazla tükettiklerini söylüyor.[efn_note]Goldberg E. Disordered Eating in a Disordered Time. (2020). https://www.nytimes.com/2020/06/05/health/eating-disorders-coronavirus.html.[/efn_note]

Bu dönemde, çevrimçi oyunların da arttığını gösteren veriler var. Mesela, Steam adında önde gelen bir oyun dağıtıcısı, pandemi sürecinde 16 yıllık tarihlerinde 20 milyon aktif kullanıcı oranı ile en yüksek kullanıcı oranına ulaştıklarını belirtiyor.[efn_note]Stephen, B. (2020). This is Twitch’s moment [internet]. https://www.theverge.com/2020/3/18/21185114/twitch-youtube-livestreaming-streamelements-coronavirus-quarantine-viewership-numbers.[/efn_note]

Türkiye’de de pandemi süreci boyunca internet kullanımında belirgin artış oldu ve bu artış özellikle genç popülasyonda bazı davranışsal bağımlılığın gelişimi için risk oluşturdu. Mart-Mayıs 2021 tarihleri arasında Türkiye genelinde öğrenim gören ortaöğretim öğrencilerinden rastgele seçilen 307 kişilik bir örneklem grubuna dair veriler bu tespiti destekler nitelikte.[efn_note]Karakaya, E.N. (2021). Covid-19 sürecinde eğitimine evde devam eden ortaöğretim öğrencilerinin teknoloji bağımlılığı düzeylerinin incelenmesi. Karabük: Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü.[/efn_note] Bu araştırma sonuçlarına göre pandemi sürecinde öğrencilerin %72,6’sının sosyal ağ platformlarını kullanım süreleri, %45,6’sının çevrimiçi oyun oynama süreleri arttı; %45’inin çevrimiçi alışveriş sitelerinde, %58,3’ünün çevrimiçi müzik sitelerinde ve %49,2’sinin dijital medya platformlarında geçirdiği süre de arttı.

Pandemi döneminde davranışsal bağımlılıklarda artış olmasının nedenleri üç temel gruba ayrılabilir. Birincisi; karantina dönemlerinde insanların evde kapalı kalması ve sosyal ilişkilerin yokluğu nedeniyle yeni haz kaynakları aramaya başlaması.

İkinci neden, pandeminin özellikle ilk döneminde yaşanan belirsizlik tablosunun tüm dünya genelinde insanların kaygı düzeylerini yükseltmesi. İnsanlar psikolojik zorlanma durumunda yaşadıkları stresle başa çıkmak için zaman zaman sağlıksız mekanizmalar geliştirebiliyor. Yani, davranışsal bağımlılıkların kısa dönemdeki haz verici etkilerini insanlar muhtemelen kaygılarını ve streslerini baskılamak için kullandılar.

Üçüncü neden de evden çalışıyor olmanın getirdiği, kişinin kendi zamanını istediği gibi yönetebilme lüksü. Yolda, trafikte harcanan vakit de boşa çıkınca, haz verici davranışları göstermek için daha fazla zaman bulan insanlar, bu kaynaklara ulaşma kolaylığı da işin içine eklenince davranışsal bağımlılıklar geliştirmek açısından risk altına girdiler. O süreçte bu tür davranışsal bağımlılıklar geliştirmiş olan kişilerin pandemi bittikten sonra hayata geri uyum sağlamakta zorluk çektiklerini tahmin etmek mümkün.

Davranışsal bağımlılıklar tedavi edilebilir mi?

Davranışsal bağımlılıkların tedavisinde kullanılan yöntemler madde bağımlılığının tedavisinde kullanılan yöntemlerle benzer.

İlaç tedavisi olarak, altta yatan ve/veya eşlik eden kaygı bozuklukları ve depresyon gibi psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan antidepresan ilaçlar önerilebilir. Davranışsal bağımlılıkların dürtü denetiminde bir güçlük olduğu görüşünden destek alarak tedavide antieplieptik ve antipsikotik grubu ilaçların da kullanılabileceği de öne sürülüyor.

12 basamaklı kendine yardım yaklaşımları, motivasyonel görüşme ve bilişsel davranışçı terapinin de davranışsal bağımlılıklarda etkili olduğu biliniyor. Psiko-sosyal müdahaleler kötü kullanım örüntüsünü tanımlamak, yüksek riskli durumlardan kaçınmak veya bu durumlarla başa çıkmak, daha sağlıklı davranışları pekiştirmek için yaşam tarzı değişiklikleri yapmak gibi yöntemleri içeriyor.

Dört temel noktaya odaklanmış tedavi

Davranışsal bağımlılıkları olan insanlar için geliştirilmiş destek programlarından biri de Kendini Yönetme ve İyileştirme Eğitimi (Self-Managment and Recovery Training – SMART). Altta yatan duygu ve düşüncelere odaklanarak bağımlılıkla ilişkili davranışlarını nasıl kontrol edecekleri konusunda insanları eğitir. Bu problemi yaşayan insanlar, aşermeleriyle ve istekleriyle uzun vadede başa çıkmak için beceriler öğrenirler. Bu yöntemde 4 temel noktaya odaklanılıyor:

Motivasyon geliştirme ve sürdürme: Uzun süreli iyileşme için davranışı yapmamaya yönelik istek duyma esastır. Katılımcılar öncelikleriyle ilgili bir liste yaparlar ve davranışı sürdürmenin kar ve zararlarını tartarlar.

İstekle başa çıkma: Aşermenin tetikleyicileri incelenir. Dikkati yönlendirme teknikleri gibi yöntemlerle katılımcılar aşermeleri nasıl baskılayabileceklerini öğrenirler. İsteği tanımlama ve üstesinden gelme ile ilgili gerçekçi olmayan inançları tespit edip değiştirirler.

Düşünceler, duygular ve davranışları yönetmek: Problemli davranışa neden olan düşünce ve duygular inceleyerek tekrarlamanın nasıl önleneceği çalışılır. Kişiler kendilerini kabul etmeyi ve yoğun duygularla nasıl başa çıkacaklarını öğrenirler.

Dengeli bir hayat yaşamak: Davranışı tamamen bırakmaya karar vermek yaşam tarzı değişikliği gerektirir. Davranışı yapmadan nasıl yaşanacağını öğrenmek, başarılı iyileşmek için esastır. Bu aşamada katılımcıların kendileri için asıl neyin önemli olduğunu keşfetmeleri istenir. Gerçekçi hedefler koyma ve geleceği planlama öğretilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 7 Haziran 2022’de yayımlanmıştır.

Aslıhan Dönmez
Aslıhan Dönmez
Prof. Dr. Aslıhan Dönmez - Psikiyatri uzmanı ve nörobilim doktoru. Çalışma alanları kaygı bozuklukları, depresyon ve yeme bozuklukları. Uzmanlık alanı Bilişsel Davranışçı Terapi. Halen Boğaziçi Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak dersler veriyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x