Bu çağda tümüyle özgün olmak mümkün mü?

Kişisel markalaşma çağında “gerçek” olmak neden bu kadar zor geliyor? Özellikle sosyal medya fenomenleri özgünlük iddiasında, ama hayatlarımızı ne kadar çok kamusallaştırırsak, özgünlük kavramı da o kadar bulanıklaşıyor.

Sosyal medya çağı, özgünlükle ilgili endişeleri daha da gergin ve kafa karıştırıcı hale getirdi. Özgünlük dürtüsü o kadar yaygın ki, Merriam-Webster 2023 yılında “özgün” kelimesini yılın kelimesi seçti. Sözlüğün açıklamasında “Özgün, markaların, sosyal medya fenomenlerinin ve ünlülerin olmak istedikleri şeydir” denildi. Sözlükte elbette özgünlüğün daha fazla bilinen anlamları da var. Bu yeni anlam ise daha çok bir heves gibi görünüyor.

Peki, bu yeni özgünlük nedir ve nasıl erişilir?

Vox.com sağlık muhabiri Allie Volpe akademisyenlerle görüşüp bu sorunun yanıtını aradı.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Genç kızların etrafında vakit geçirmiş ya da daha önce genç kız olmuş herkes “çakma” olarak adlandırılmanın ne kadar acımasız bir hakaret olduğunu bilir. Bu suçlama, bir kişinin ikiyüzlü olduğunu veya gerçek benliğini bir şekilde gizlediğini ima eder: Onlar özgün değildir.

Gerçekte kim olduğunuzu bilmek ve bu vizyonla uyumlu bir şekilde davranmak anlamında özgünlük kavramı, sadece bağımsızlıklarını kazanmaya başlayan gençler için değil, ilişkilerde, ailede veya işte nasıl göründüklerini sorgulayan herkes için önemlidir.

Özgün bir şekilde yaşamak, ebeveynlerinizin beklentilerine karşı çıkmak ve onların onaylamayacağı bir kariyer peşinde koşmak anlamına gelebilir. Bu, kişisel tarz ya da saç kesimi gibi estetik bir seçim de olabilir. Otantik olmak, uyum sağlamak için performans göstermeniz gerektiği hissine kapılmadan bir grup insanın yanında kendinizi tamamen rahat ve mevcut hissetmek anlamına gelebilir.

Özgünlük aramak boşuna mı?

Özgünlük arayışı pek de sığ bir arayış değildir. Araştırmalar, özgünlük düzeyi daha yüksek olan kişilerin özsaygılarının ve yaşam memnuniyetlerinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. İnternette daha özgün paylaşımlarda bulunanlarda bunlar arasında ve hatta onların memnuniyeti daha da yüksek. Bir araştırmaya göre, insanlar gerçek benliklerinden kopuk hissettiklerinde ve başkalarının kendilerinden beklediklerine uyduklarında, esenlikleri olumsuz yönde etkileniyor.

Gerçek benliğinize uygun yaşamak bir düğmeye basarak ulaşabileceğini bir şey değildir. Aslında, kişisel özgünlüğünüz siz büyüdükçe ve değerleriniz değiştikçe zaman içinde değişebilir ve değişecektir.

Rotterdam Üniversitesi’nde felsefe doçenti olan Katharina Bauer, derinlerde kim olduğunuza dair net bir anlayışa sahip olmamamızın tamamen normal olduğunu söylüyor. “Bu konuda kafanızın karışık olması normal. Çünkü bu aynı zamanda dönüşüm, değişim, yeni yollar bulma ya da yeni kararlar alma sürecinin bir parçası olabilir.”  diyor Bauer. Ayrıca, her bağlamda yüzde 100 otantik olmak mümkün olmadığı gibi uygun da değildir: Sırf gerçek benliğiniz bunu yapardı diye patronunuza nefesinin koktuğunu söylemek istemeyebilirsiniz.

Nasıl özgün olunur?

Peki, ne pahasına olursa olsun gerçekliği talep eden bir dünyada nasıl özgün bir insan olunur? Bu, birçok farklı topluluk arasında var olan bir kişi olduğunuzu anlamaya devam ederken, herhangi bir anda gerçekten size neyin hissettirdiğini anlamakla ilgilidir.

Bauer, benzersiz bir içsel benliği doğru bir şekilde sergileme arzusunun nispeten yeni bir olgu olduğunu söylüyor. 18. yüzyıl Aydınlanma döneminde, insanlar bireyselliğe daha fazla önem verdikçe, “sadece normatif standartlara, dış standartlara, toplumsal standartlara uymak zorunda olmadığınız fikri ortaya çıktı” diyor Bauer.

Bauer, zaman içinde insanların toplumsal olarak belirlenmiş sınırların dışında kalan alternatif yaşam biçimlerini keşfetmek için daha fazla alana ve izne sahip olduklarını, bunun da kimliklerini bulmakta olan kişiler için “özgürleştirici” olabileceğini söylüyor: “Görünürde sattığımız şey kendimiziz. Kendimizin “gerçek” versiyonu.”

Dijital çağda özgünlük

Dijital çağda, dramatik bir değişim yaşandı. Özgünlük, takipçi kazanmak ve kariyer hedeflerini ilerletmek için gerekli olan kişisel bir marka aracılığıyla giderek daha fazla iletiliyor. Rebecca Jennings’in yazdığı gibi, “İnternet insanları öyle bir hale getirdi ki, kim olursanız olun ya da ne iş yaparsanız yapın kişisel markanın tiranlığından kaçamazsınız.”

Serazio ise güvencesiz çalışma ortamının, çalışanların para kazanmak için sürekli olarak kendilerini pazarlamalarını ve tanıtmalarını gerektirdiğini söylüyor. “Bu ekonomik alanda hayatta kalmaya çalışmak, kendimizi gerçek benliğimiz gibi hissetmemizi zorlaştırdı. Çünkü geçinmek için sürekli köle gibi çalışıyoruz. Görünürde sattığımız şey kendimiziz. Kendimizin “gerçek” versiyonu.” diyor Serazio.

‘Kendini satmak’ artık kötü algılanmıyor

Serazio, öğrencileri arasında “kendini satmak” teriminin artık eskisi kadar olumsuz bir çağrışım yapmadığını düşünüyor. Bunun yerine özgünlük, influencer’ların kendilerini satmalarına yardımcı olacak bir araç: Bir influencer ne kadar özgün olursa, kitlesinden o kadar güven kazanır ve daha fazla ürün tanıtabilir ve satabilir. Serazio, “Influencer’lar kim oldukları için değerlidir, bu onların pazar ürünüdür. Özgünlüklerini kaybettiklerinde, dayanacakları pek bir şey kalmaz. Çünkü takipçilerine sattıkları ve markalar adına sattıkları şey budur” diyor.

Sosyal platformların kendileri bile özgünlüğü teşvik ettiklerini iddia ediyor. Bir araştırmaya göre ne zaman yeni bir sosyal medya ağı ortaya çıksa, bir öncekinden daha özgün olduğunu iddia ediyor. Facebook, kullanıcılar gerçek isimleriyle kayıt oldukları için kendisini MySpace’ten daha özgün olarak markalaştırdı; Twitter, tweetlerin gerçek zamanlı doğası nedeniyle daha özgün olduğunu iddia etti.

Şimdi, yapay zekânın ortaya çıkışı, görüntü ve video doktorluğu teknolojilerinin bolluğuyla birlikte, “özgünlük” çok değerli ve görünüşte yetersiz. Yalan haberlerden deepfakes’e, son on yılın medya okuryazarlığı, gerçekliği çarpıtmanın yollarının tufanına ayak uydurmakta zorlanıyor. Cornell Üniversitesi’nde iletişim doçenti olan Brooke Erin Duffy, “İnsanlar sürekli olarak özgünlük ya da gerçeklik iddialarını sorguluyor ve bunlara itiraz ediyor” diyor.

Birinin davranışından sözde yüksek kaliteli çantasına kadar sorgulanacak çok şeyin olduğu eşsiz bir zamandayız. Serazio, sonuç olarak, geçmiş nesillere kıyasla özgünlüğe daha fazla odaklandığımızı söylüyor. Bunun nedeni teknolojik olabilir. Serazio, “Ekranlarımızda ve ekranlarımız aracılığıyla ne kadar çok yaşarsak, sürekli olarak gerçek benliğin kim olduğunu bulmaya çalışıyoruz” diyor.

Özgünlük içseldir

Çoğu insan, kendilerine karşı dürüst olup olmadıkları ve değerleriyle uyumlu bir şekilde hareket edip etmedikleri konusunda sezgisel bir hisse sahiptir. Colby College’da psikoloji yardımcı doçenti olan Elizabeth Seto, “Ne zaman özgün olup olmadığınızı yalnızca siz bilirsiniz” diyor. Seto’nun çalışmalarından biri, insanların özgür iradeye, eylemliliğe ve kontrole sahip olduklarına ne kadar çok inanırlarsa, kendilerini gerçek benliklerine o kadar yakın hissettiklerini ortaya koydu.

“Gerçek benliğiniz olmayı desteklemek ve özgünlüğünüzün esasen büyümesine izin vermek için doğru ortamı veya bağlamı bulmanız gerekir.” diyor Seto.

Özgünlüğün sınırları vardır. Bir barda arkadaşlarımızla nasıl davranıyorsak, jüri üyeliği yaparken de aynı şekilde davranamayız Çocuklarımızın yüzme eğitmeniyle derin bir ilişkimiz olması pek olası olmadığından, onlara karşı aşırı savunmasız olmamız gerekmeyebilir. Bir düşüncenin bize “gerçek” gelmesi, onu mutlaka söylememiz gerektiği anlamına gelmez.

Algılanma şeklimiz özgünlüğü etkiliyor

Sadece özgün hissetmek yeterli değildir; gerçekliğimizin başkaları tarafından fark edilmesini istememek de zordur. İçsel ve dışsal algılar çelişkili olabilir.  Brooke Erin Duffy, “sahte” ya da “gerçek” olarak algılanmanın ahlaki bir tartışma olduğunu söylüyor. Duffy, başkaları bizi özgün olarak görüyorsa, iç ve dış benliklerimizin (örneğin çevrimiçi ve çevrimdışı kişiliklerimizin) uyumlu olduğuna inanırlar, diye açıklıyor. Duffy, sahte olmanın “tutarsız olduğunuz, ikiyüzlü olduğunuz, tırnak içinde gerçekte kim olduğunuzu belirli bir kitleye gizlediğiniz” anlamına geldiğini söylüyor. Duffy, kadınların ve beyaz olmayan insanların sıklıkla bu tür sahtekârlıklarla suçlandığını, kozmetik, estetik ameliyat ve sosyal medya filtreleri aracılığıyla gerçekte kim olduklarını gizlemeye çalıştıklarını söylüyor. Bu tür suçlamaların kanıtlanması zordur. Ancak kişinin kendine karşı dürüst olmadığını dışarıdan biri nasıl anlayabilir?

Hayatlarımızı ne kadar çok kamusallaştırırsak, özgünlük kavramı da o kadar bulanıklaşıyor. Duffy, çevrimiçi benliğin çevrimdışı versiyona kıyasla görünüşte sahte olduğu fikrine katılmıyor. İnsanların kendi değerleri doğrultusunda konuşmak ve hareket etmek için kendilerini güvende hissettikleri pek çok çevrimiçi topluluk var. Üstelik bazen insanların en gerçek benlikleri olmakta özgür hissettikleri tek yerlerden biri burası.

Yine de bir kitlenin varlığı özgünlük idealini değiştirir. Seto, çevrimiçi ortamda özgünlük için çabalasak da kamusal tüketim için herhangi bir şey paylaştığımızda, kendimizi sunmaya odaklandığımızı söylüyor. Birisi hayatının iyi ve kötü tüm yönlerini takipçileriyle paylaşmaya çalışsa bile, insanların gerçekliği üretilmiş bir kişilikten ayırt etmesi yine de zordur.

Nasıl daha özgün hissedilir?

İnsanların sahicilik için çabaladığı bir dünyada sahiciliği geliştirmek için öncelikle iç gözlem yapmak gerekir. Kendinizi en özgür ve güvende hissettiğiniz insanları ve bağlamları düşünün. Bir kimlik krizini tetiklemenize gerek yok ama kendinize şunu sorabilirsiniz: “Bu gerçekten ben miyim? Bunu yapmak istiyor muyum? Bir değişiklik yapmam gerekiyor mu?”

Özgünlüğe giden bir başka yol da yaş olabilir. İnsanların yaşlandıkça daha otantik davrandıklarına inanıyorlar. Tatil gibi deneyimsel edinimler gerçek benliğinizi bulmanın bir aracı olabilir zira tatilde kendiniz hakkında daha fazla şey öğreniyor ve daha özgün hissediyorsunuz.

Her durumda tamamen özgün olmanın imkânsızlığını anlamak, her etkileşime tam benliğinizi getirme ihtiyacının yükünü azaltabilir. Ancak Columbia profesörü Hewlin, herhangi bir kişiyle kendinizi tükenme noktasına getirecek kadar bastırıyorsanız, ilişkinizi yeniden değerlendirmeniz gerekebilir diyor. Elbette patronunuz ya da komşunuz gibi bazı ilişkilerde sırıtmanız ve buna katlanmanız gerekebilir. Ancak bir arkadaşınızla ya da romantik bir partnerinizle girmeyi seçtiğiniz bir ilişkide kendiniz olmakta zorlanıyorsanız, yolunuza devam etmenin zamanı gelmiş olabilir.”

Bu yazı ilk kez 2 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.

Allie Volpe’nin  Vox.com’da yayınlanan “Is it possible to be fully authentic?” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve ediyotyal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.vox.com/the-highlight/358203/authenticity-being-real-social-media-tips

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Bu çağda tümüyle özgün olmak mümkün mü?

Kişisel markalaşma çağında “gerçek” olmak neden bu kadar zor geliyor? Özellikle sosyal medya fenomenleri özgünlük iddiasında, ama hayatlarımızı ne kadar çok kamusallaştırırsak, özgünlük kavramı da o kadar bulanıklaşıyor.

Sosyal medya çağı, özgünlükle ilgili endişeleri daha da gergin ve kafa karıştırıcı hale getirdi. Özgünlük dürtüsü o kadar yaygın ki, Merriam-Webster 2023 yılında “özgün” kelimesini yılın kelimesi seçti. Sözlüğün açıklamasında “Özgün, markaların, sosyal medya fenomenlerinin ve ünlülerin olmak istedikleri şeydir” denildi. Sözlükte elbette özgünlüğün daha fazla bilinen anlamları da var. Bu yeni anlam ise daha çok bir heves gibi görünüyor.

Peki, bu yeni özgünlük nedir ve nasıl erişilir?

Vox.com sağlık muhabiri Allie Volpe akademisyenlerle görüşüp bu sorunun yanıtını aradı.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Genç kızların etrafında vakit geçirmiş ya da daha önce genç kız olmuş herkes “çakma” olarak adlandırılmanın ne kadar acımasız bir hakaret olduğunu bilir. Bu suçlama, bir kişinin ikiyüzlü olduğunu veya gerçek benliğini bir şekilde gizlediğini ima eder: Onlar özgün değildir.

Gerçekte kim olduğunuzu bilmek ve bu vizyonla uyumlu bir şekilde davranmak anlamında özgünlük kavramı, sadece bağımsızlıklarını kazanmaya başlayan gençler için değil, ilişkilerde, ailede veya işte nasıl göründüklerini sorgulayan herkes için önemlidir.

Özgün bir şekilde yaşamak, ebeveynlerinizin beklentilerine karşı çıkmak ve onların onaylamayacağı bir kariyer peşinde koşmak anlamına gelebilir. Bu, kişisel tarz ya da saç kesimi gibi estetik bir seçim de olabilir. Otantik olmak, uyum sağlamak için performans göstermeniz gerektiği hissine kapılmadan bir grup insanın yanında kendinizi tamamen rahat ve mevcut hissetmek anlamına gelebilir.

Özgünlük aramak boşuna mı?

Özgünlük arayışı pek de sığ bir arayış değildir. Araştırmalar, özgünlük düzeyi daha yüksek olan kişilerin özsaygılarının ve yaşam memnuniyetlerinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. İnternette daha özgün paylaşımlarda bulunanlarda bunlar arasında ve hatta onların memnuniyeti daha da yüksek. Bir araştırmaya göre, insanlar gerçek benliklerinden kopuk hissettiklerinde ve başkalarının kendilerinden beklediklerine uyduklarında, esenlikleri olumsuz yönde etkileniyor.

Gerçek benliğinize uygun yaşamak bir düğmeye basarak ulaşabileceğini bir şey değildir. Aslında, kişisel özgünlüğünüz siz büyüdükçe ve değerleriniz değiştikçe zaman içinde değişebilir ve değişecektir.

Rotterdam Üniversitesi’nde felsefe doçenti olan Katharina Bauer, derinlerde kim olduğunuza dair net bir anlayışa sahip olmamamızın tamamen normal olduğunu söylüyor. “Bu konuda kafanızın karışık olması normal. Çünkü bu aynı zamanda dönüşüm, değişim, yeni yollar bulma ya da yeni kararlar alma sürecinin bir parçası olabilir.”  diyor Bauer. Ayrıca, her bağlamda yüzde 100 otantik olmak mümkün olmadığı gibi uygun da değildir: Sırf gerçek benliğiniz bunu yapardı diye patronunuza nefesinin koktuğunu söylemek istemeyebilirsiniz.

Nasıl özgün olunur?

Peki, ne pahasına olursa olsun gerçekliği talep eden bir dünyada nasıl özgün bir insan olunur? Bu, birçok farklı topluluk arasında var olan bir kişi olduğunuzu anlamaya devam ederken, herhangi bir anda gerçekten size neyin hissettirdiğini anlamakla ilgilidir.

Bauer, benzersiz bir içsel benliği doğru bir şekilde sergileme arzusunun nispeten yeni bir olgu olduğunu söylüyor. 18. yüzyıl Aydınlanma döneminde, insanlar bireyselliğe daha fazla önem verdikçe, “sadece normatif standartlara, dış standartlara, toplumsal standartlara uymak zorunda olmadığınız fikri ortaya çıktı” diyor Bauer.

Bauer, zaman içinde insanların toplumsal olarak belirlenmiş sınırların dışında kalan alternatif yaşam biçimlerini keşfetmek için daha fazla alana ve izne sahip olduklarını, bunun da kimliklerini bulmakta olan kişiler için “özgürleştirici” olabileceğini söylüyor: “Görünürde sattığımız şey kendimiziz. Kendimizin “gerçek” versiyonu.”

Dijital çağda özgünlük

Dijital çağda, dramatik bir değişim yaşandı. Özgünlük, takipçi kazanmak ve kariyer hedeflerini ilerletmek için gerekli olan kişisel bir marka aracılığıyla giderek daha fazla iletiliyor. Rebecca Jennings’in yazdığı gibi, “İnternet insanları öyle bir hale getirdi ki, kim olursanız olun ya da ne iş yaparsanız yapın kişisel markanın tiranlığından kaçamazsınız.”

Serazio ise güvencesiz çalışma ortamının, çalışanların para kazanmak için sürekli olarak kendilerini pazarlamalarını ve tanıtmalarını gerektirdiğini söylüyor. “Bu ekonomik alanda hayatta kalmaya çalışmak, kendimizi gerçek benliğimiz gibi hissetmemizi zorlaştırdı. Çünkü geçinmek için sürekli köle gibi çalışıyoruz. Görünürde sattığımız şey kendimiziz. Kendimizin “gerçek” versiyonu.” diyor Serazio.

‘Kendini satmak’ artık kötü algılanmıyor

Serazio, öğrencileri arasında “kendini satmak” teriminin artık eskisi kadar olumsuz bir çağrışım yapmadığını düşünüyor. Bunun yerine özgünlük, influencer’ların kendilerini satmalarına yardımcı olacak bir araç: Bir influencer ne kadar özgün olursa, kitlesinden o kadar güven kazanır ve daha fazla ürün tanıtabilir ve satabilir. Serazio, “Influencer’lar kim oldukları için değerlidir, bu onların pazar ürünüdür. Özgünlüklerini kaybettiklerinde, dayanacakları pek bir şey kalmaz. Çünkü takipçilerine sattıkları ve markalar adına sattıkları şey budur” diyor.

Sosyal platformların kendileri bile özgünlüğü teşvik ettiklerini iddia ediyor. Bir araştırmaya göre ne zaman yeni bir sosyal medya ağı ortaya çıksa, bir öncekinden daha özgün olduğunu iddia ediyor. Facebook, kullanıcılar gerçek isimleriyle kayıt oldukları için kendisini MySpace’ten daha özgün olarak markalaştırdı; Twitter, tweetlerin gerçek zamanlı doğası nedeniyle daha özgün olduğunu iddia etti.

Şimdi, yapay zekânın ortaya çıkışı, görüntü ve video doktorluğu teknolojilerinin bolluğuyla birlikte, “özgünlük” çok değerli ve görünüşte yetersiz. Yalan haberlerden deepfakes’e, son on yılın medya okuryazarlığı, gerçekliği çarpıtmanın yollarının tufanına ayak uydurmakta zorlanıyor. Cornell Üniversitesi’nde iletişim doçenti olan Brooke Erin Duffy, “İnsanlar sürekli olarak özgünlük ya da gerçeklik iddialarını sorguluyor ve bunlara itiraz ediyor” diyor.

Birinin davranışından sözde yüksek kaliteli çantasına kadar sorgulanacak çok şeyin olduğu eşsiz bir zamandayız. Serazio, sonuç olarak, geçmiş nesillere kıyasla özgünlüğe daha fazla odaklandığımızı söylüyor. Bunun nedeni teknolojik olabilir. Serazio, “Ekranlarımızda ve ekranlarımız aracılığıyla ne kadar çok yaşarsak, sürekli olarak gerçek benliğin kim olduğunu bulmaya çalışıyoruz” diyor.

Özgünlük içseldir

Çoğu insan, kendilerine karşı dürüst olup olmadıkları ve değerleriyle uyumlu bir şekilde hareket edip etmedikleri konusunda sezgisel bir hisse sahiptir. Colby College’da psikoloji yardımcı doçenti olan Elizabeth Seto, “Ne zaman özgün olup olmadığınızı yalnızca siz bilirsiniz” diyor. Seto’nun çalışmalarından biri, insanların özgür iradeye, eylemliliğe ve kontrole sahip olduklarına ne kadar çok inanırlarsa, kendilerini gerçek benliklerine o kadar yakın hissettiklerini ortaya koydu.

“Gerçek benliğiniz olmayı desteklemek ve özgünlüğünüzün esasen büyümesine izin vermek için doğru ortamı veya bağlamı bulmanız gerekir.” diyor Seto.

Özgünlüğün sınırları vardır. Bir barda arkadaşlarımızla nasıl davranıyorsak, jüri üyeliği yaparken de aynı şekilde davranamayız Çocuklarımızın yüzme eğitmeniyle derin bir ilişkimiz olması pek olası olmadığından, onlara karşı aşırı savunmasız olmamız gerekmeyebilir. Bir düşüncenin bize “gerçek” gelmesi, onu mutlaka söylememiz gerektiği anlamına gelmez.

Algılanma şeklimiz özgünlüğü etkiliyor

Sadece özgün hissetmek yeterli değildir; gerçekliğimizin başkaları tarafından fark edilmesini istememek de zordur. İçsel ve dışsal algılar çelişkili olabilir.  Brooke Erin Duffy, “sahte” ya da “gerçek” olarak algılanmanın ahlaki bir tartışma olduğunu söylüyor. Duffy, başkaları bizi özgün olarak görüyorsa, iç ve dış benliklerimizin (örneğin çevrimiçi ve çevrimdışı kişiliklerimizin) uyumlu olduğuna inanırlar, diye açıklıyor. Duffy, sahte olmanın “tutarsız olduğunuz, ikiyüzlü olduğunuz, tırnak içinde gerçekte kim olduğunuzu belirli bir kitleye gizlediğiniz” anlamına geldiğini söylüyor. Duffy, kadınların ve beyaz olmayan insanların sıklıkla bu tür sahtekârlıklarla suçlandığını, kozmetik, estetik ameliyat ve sosyal medya filtreleri aracılığıyla gerçekte kim olduklarını gizlemeye çalıştıklarını söylüyor. Bu tür suçlamaların kanıtlanması zordur. Ancak kişinin kendine karşı dürüst olmadığını dışarıdan biri nasıl anlayabilir?

Hayatlarımızı ne kadar çok kamusallaştırırsak, özgünlük kavramı da o kadar bulanıklaşıyor. Duffy, çevrimiçi benliğin çevrimdışı versiyona kıyasla görünüşte sahte olduğu fikrine katılmıyor. İnsanların kendi değerleri doğrultusunda konuşmak ve hareket etmek için kendilerini güvende hissettikleri pek çok çevrimiçi topluluk var. Üstelik bazen insanların en gerçek benlikleri olmakta özgür hissettikleri tek yerlerden biri burası.

Yine de bir kitlenin varlığı özgünlük idealini değiştirir. Seto, çevrimiçi ortamda özgünlük için çabalasak da kamusal tüketim için herhangi bir şey paylaştığımızda, kendimizi sunmaya odaklandığımızı söylüyor. Birisi hayatının iyi ve kötü tüm yönlerini takipçileriyle paylaşmaya çalışsa bile, insanların gerçekliği üretilmiş bir kişilikten ayırt etmesi yine de zordur.

Nasıl daha özgün hissedilir?

İnsanların sahicilik için çabaladığı bir dünyada sahiciliği geliştirmek için öncelikle iç gözlem yapmak gerekir. Kendinizi en özgür ve güvende hissettiğiniz insanları ve bağlamları düşünün. Bir kimlik krizini tetiklemenize gerek yok ama kendinize şunu sorabilirsiniz: “Bu gerçekten ben miyim? Bunu yapmak istiyor muyum? Bir değişiklik yapmam gerekiyor mu?”

Özgünlüğe giden bir başka yol da yaş olabilir. İnsanların yaşlandıkça daha otantik davrandıklarına inanıyorlar. Tatil gibi deneyimsel edinimler gerçek benliğinizi bulmanın bir aracı olabilir zira tatilde kendiniz hakkında daha fazla şey öğreniyor ve daha özgün hissediyorsunuz.

Her durumda tamamen özgün olmanın imkânsızlığını anlamak, her etkileşime tam benliğinizi getirme ihtiyacının yükünü azaltabilir. Ancak Columbia profesörü Hewlin, herhangi bir kişiyle kendinizi tükenme noktasına getirecek kadar bastırıyorsanız, ilişkinizi yeniden değerlendirmeniz gerekebilir diyor. Elbette patronunuz ya da komşunuz gibi bazı ilişkilerde sırıtmanız ve buna katlanmanız gerekebilir. Ancak bir arkadaşınızla ya da romantik bir partnerinizle girmeyi seçtiğiniz bir ilişkide kendiniz olmakta zorlanıyorsanız, yolunuza devam etmenin zamanı gelmiş olabilir.”

Bu yazı ilk kez 2 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.

Allie Volpe’nin  Vox.com’da yayınlanan “Is it possible to be fully authentic?” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve ediyotyal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.vox.com/the-highlight/358203/authenticity-being-real-social-media-tips

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x