Pandemi, hepimizin stres seviyesini ve kaygılarını artırdı. Çoğumuz yorgun hissediyoruz, motivasyonumuzun olmadığından şikâyet ediyoruz. Ama bütün bunlar beynimizden kaynaklanmıyor olabilir. Seven and a Half Lessons About the Brain (Beyinle İlgili Yedi Buçuk Ders) kitabının yazarı, psikolog ve nörobilimci Lisa Feldman Barrett, The New York Times’daki yazısında beynimizin gerçekte ne yaptığını kabul ederek rahatlamamızın mümkün olabileceğini söylüyor.
Yazısından bazı bölümleri aktarıyoruz:
“500 milyon yıl önce, minicik bir deniz canlısı tarihin akışını değiştirdi: İlk yırtıcı hayvan haline geldi. Yakınlardaki başka bir yaratığın varlığını bir şekilde hissetti, ona doğru yöneldi ya da kıpırdandı ve bilerek isteyerek onu yedi.
Bu yeni avcılık faaliyeti evrimsel bir silahlanma yarışını başlattı. Milyonlarca yıl boyunca hem avcılar hem de avlar, diğer canlıları yakalamak veya onlardan kaçmak için daha etkili şekilde algılayabilen ve hareket edebilen daha karmaşık bedenler geliştirdiler. Sonunda bazıları bu karmaşık bedenleri çalıştırmak için bir komuta merkezi oluşturdu. Biz buna beyin diyoruz.
Beynin nasıl evrimleştiğine dair bu hikâye, insanlarla ilgili çoğu zaman gözden kaçan önemli bir içgörüye dikkat çekiyor: Beynimizin en önemli işi düşünmek değil; bizi hayatta ve sağlıklı tutmak için vücut sistemlerini çalıştırmaktır. Nörobilim alanındaki son bulgulara göre, beynimiz bilinçli düşünceler ve hisler ürettiğinde bile, vücudumuzun yönetim gerekliliklerine farkında olduğumuzdan çok daha fazla hizmet ediyor.
İçinde bulunduğumuz türden stresli zamanlarda, zihinsel yaşamınıza bu açıdan bakmak, kaygılarınızı azaltmaya yardımcı olabilir.”
Bütçe açığına dikkat!
Yazar, beyin faaliyetlerinin çoğunun farkındalığımızın dışında gerçekleştiğini; beynimizin her an vücudumuzun bir sonraki an için ihtiyaçlarını anlaması ve bu ihtiyaçları önceden karşılamak için bir plan uygulaması gerektiğini söylüyor:
“Örneğin, her sabah uyandığımızda üzgün vücudumuzu yataktan çıkarmak ve güne başlamak için ihtiyaç duyduğumuz enerjiyi öngörür. Kan dolaşımımızı proaktif olarak kortizol hormonu ile doldurur ve bu da hızlı enerji için glikozun varlığını garanti altına alır.
Beynimiz vücudumuzu bir tür bütçe kullanarak çalıştırır. Bir finansal bütçe, kazanılan ve harcanan parayı takip eder. Vücudumuzun bütçesi de su, tuz ve glikoz gibi kaynakların edinilmesini ve kaybedilmesini izler.”
Yazar, ayağa kalkmak, koşmak ve öğrenmek gibi kaynak tüketen her eylemin, hesabımızdan para çekmeye benzetilebileceğini; yemek yemek ve uyumak gibi kaynaklarımızı yenileyen eylemleri de mevduatlar olarak düşünebileceğimizi vurguluyor:
“Vücut bütçelemesinin bilimsel adı “allostaz”dır ve bu, vücudun ihtiyaçlarını ortaya çıkmadan önce karşılamak için otomatik tahmin ve hazırlık anlamına gelir. Susadığınızda ve bir bardak su içtiğinizde ne olduğunu düşünün. Suyun kan dolaşımınıza ulaşması yaklaşık 20 dakika sürer, ancak susuzluğunuz saniyeler içinde azalır. Susuzluğunuzu bu kadar çabuk gideren nedir? Beyin. Geçmiş deneyimlerden, susuzluğunuzu gideren suyun vücut bütçenizde bir mevduat olduğunu öğrenmiştir çünkü. Bu nedenle de su kanda herhangi bir doğrudan etkiye sahip olmadan çok önce susuzluğunuzu giderir.
Beyinle ilgili bu görüş, insanları anlama konusunda etkilidir. Örneğin kendimizle ilgili sık sık fiziksel değil zihinsel terimlerle düşünürüz. Güzel bir yemeği takip eden kötü bir mide ağrısı nedeniyle gastroenteroloğa; aynı ağrıyı zorlu bir boşanma sürecinde yaşarsak bir psikoterapiste gidebiliriz. Gastroenteroloğun odasındayken rahatsızlığımızı fiziksel bir sorun olarak; terapistin odasında ise aynı rahatsızlığı anksiyete, yani fiziksel olarak kendini gösteren psikolojik bir rahatsızlık olarak deneyimleriz.
Vücut bütçelemesi bakımından zihinsel ve fiziksel arasındaki bu ayrım anlamlı değildir. Anksiyete, mide ağrılarına neden olmaz; anksiyete hisleri ve mide ağrıları, insan beyninin fiziksel rahatsızlığı anlamlandırma yoludur. Tamamen zihinsel sebep diye bir şey yoktur, çünkü her zihinsel deneyimin vücudumuzun fiziksel bütçelemesinde kökleri vardır. Bu, derin bir nefes almak veya daha fazla uyumak gibi fiziksel eylemlerin, psikolojik olarak gördüğümüz sorunları ele almaya yardımcı olmalarının bir nedenidir.
Vücut bütçemiz bozulursa ne yapmalıyız?
Zorlu zamanlardan geçiyoruz ve hepimiz vücut bütçelerimizin bozulması riskiyle karşı karşıyayız. Salgın nedeniyle yorgun hissediyorsanız ve motivasyon eksikliğiyle mücadele ediyorsanız, durumunuzu vücut bütçesi perspektifinden değerlendirin. Rahatsızlığınızın fiziksel olduğunu anlarsanız, yükünüz hafifleyebilir. ‘Bu çılgınlığa artık katlanamıyorum’ gibi hoş olmayan bir düşünce aklınıza geldiğinde, kendinize vücut bütçenizle ilgili soruları sorun: Dün gece yeterince uyudum mu? Susuz mu kaldım? Yürüyüşe çıkmalı mıyım? Bir arkadaşımı arayayım mı? Çünkü vücut bütçemden bir veya iki mevduatı kullanabilirim.” (…)
Parmaklarınızı şıklatıp derinlere kök salmış ızdırabı ya da bakış açınızı değiştirerek depresyonu ortadan kaldırabileceğinizi söylemiyorum. Söylemeye çalıştığım, beyninizin gerçekte ne yaptığını kabul etmenin ve rahatlamanın mümkün olduğu. Beyniniz düşünmek için değildir. Düşüncelerden duygulara ve rüyalara kadar çağrıştırdığı her şey, vücut bütçelemesine hizmet eder. Sağduyulu bir şekilde benimsenen bu bakış açısı, zorlu zamanlarda bir direnç kaynağı olabilir.
Bu yazı ilk kez 26 Kasım 2020’de yayımlanmıştır.